Kadir Konuksever
Diyarbakır
“İbrahim Tatlıses’i vurmuşlar” dedi çalışma arkadaşlarımdan biri.
Kadındı ve sesindeki duygusuz ifadeden darp edildiği sonucunu çıkardım.
Akşam erkenden uyuduğumdan ve haber kanallarında her zamanki turumu atmadığımdan habersizdim, olup bitenlerden. İnternette kısa bir gezintiden sonra öğrendim silahlı saldırıya uğradığını ‘imparator’un; hem de gayet organize bir çalışmayla üstelik otomatik tüfeklerle.
İbrahim Tatlıses ya da nam-ı diğer İmparator’un vurulmasından çok vurulmasının yarattığı halet-i ruhiyeyi düşünmeye başladım daha çok.
Ne de olsa Güneydoğu’luydu ve bu topraklardan çıkıp hayallerinin peşinden İstanbullara koşmuş, kısa sürede pek çoklarına göre imparatorluğa kadar yükselmiş birinin belki de ölümüne yol açabilecek saldırıya uğramasını haber verirken ‘bugün hava serin’ der gibi sıradandı, arkadaşımın sesinin rengi.
Çıkardığı albümleri almayıp hiç değilse internetten korsan indirecek kadar ilgi duyan başka biri, ‘olacağı buydu’ derken daha tonlamalı bir ses kullanmış ancak tepkisinin saldırgana mı yoksa mağdura mı olduğunu belli etmeden çekip gitmişti; tıpkı bir öncekinin aldırış etmeyen tavrı gibi.
Hastanede yoğun bakıma alınmasının ardından internet tabanlı paylaşım sitelerinin neredeyse tamamı benzer ifadelerle doldu bir anda. Biri başkası için benzer ifadeleri kullandığı için topa tutulan ünlü yazar gibi ‘su testisi su yolunda kırılır’ diyor; ötekisi daha insaflı; ‘inşallah kurtulur da sanatçı mı mafya babası mı olduğuna bu vesileyle karar verir’ diyordu.
Herkes ne kadar ilgisiz ve ne kadar ‘durumu olağan karşılamış’ görünse de ne Ortadoğu’daki halk hareketleri ne de Japonya’daki deprem ve tusunami Tatlıses’in durumunun üzerine çıkabildi. Televizyonlar, radyolar ve haliyle sanal alem saldırının detayları ve İbrahim Tatlıses’in an be an duyurulan sağlık haberleriyle dolup taşarken çıktığı topraklardaki hemşehrileri acıyarak, tepkili ve çoklukla da umursamazlıkla takip ediyordu.
Belki de haksız sayılmazlardı. İnternet sitelerindeki ilgili haberlerin altındaki notlar; yazar Can Dündar’ın dediği gibi” acımasız” olsa da haberleri yorumlayanlara o yorumları yaptıran İbrahim Tatlıses’ten başkası değildi.
İnşaatlardan şöhrete
Yedi kardeşli ailesiyle çocukluk ve gençlik yılları yoksulluk içinde geçtikten sonra soğuk demircilik yaptığı inşaatta keşfedilip şöhrete uzanan basamakları beşer beşer atlayarak çıkan ve tüm Türkiye’nin biricik, rol modeli, idolü haline gelen İmparatorluğa kadar terfi ettirilen sanatçının bu kadirşinaslığı ne kadar karşıladığı tartışılabilir.
Hayatı hızla değişen ve birkaç sınıf atlayarak tahta oturan Tatlıses’in yıllar boyunca adının silahlı saldırı, kundaklama, uyuşturucu operasyonları, hayatına giren kadınları dövmesi ve yaptığı televizyon şovlarında birilerini tehdit etmesi, birilerine küfretmesi ve bunu yaparken de sırtını sevenlerinden çok iktidardaki devlet büyüklerine dayaması kaçınılmaz olarak küstürecekti insanları. Zira bir gün başbakanın elini öperken gördüğümüz sanatçı sonra cumhurbaşkanın eline eğilmişken görüntü veriyordu.
Emniyet müdürüyle aynı karede samimi poz vermeye özen gösterirken çetelerle, mafyavari oluşumlarla gündeme geliyordu adı. Bütün bunlar olurken sahneden tebaasına seslenen İmparator arkasındaki kalabalık orkestrasının iç kıyan ezgilerine, ritimlerine iliştirdiği tartışılacak sözlerini etmekten geri durmuyordu.
Haksızlık etmemek lazım, duygulu, yufka yürekliliğiyle her konserinde mutlaka birkaç damla yaş döküp izleyenlerin yüreklerini dağlıyor, ardından ‘şappi şappi’ nidalarıyla hüzzamdan hareketli bir pop parçasına geçerek ruhunda yaşadığı metaforun izlerini ele veriyordu.
Oxford ve Urfa
Kendisine iyi bir eğitim almamış olduğunu söyleyenlere Gani Müjde’nin ‘Urfa’da Oxford vardı da biz mi okumadık’ sözleriyle karşılık vermesini hatırlamış saldırıya uğramasına üzülmüş kadınlardan biri.
Haberin altına düştüğü notta ‘keşke Oxford okuyaydın da böyle olmayaydın’ demiş.
Okuyucunun işaret ettiği eskilerden kalma bir husumet nedeniyle silahlı saldırıya uğrayıp ağır yaralanınca herkes tarafından dile getirilmese de herkesin aklından geçirdiği debdebeli hayatı bir kez daha gündeme geldi. Yıllar önce adamları tarafından yaralanan ve saldırgan olduğu iddia edilen kişinin arşivlerden çıkarılan görüntüsü açıkça tehdit doluydu ve “Tatlıses’in kanı dökülmedikçe bu iş durmaz” diyecek kadar ileri gidiyordu.
Kanı dökülen İmparator’un hastaneye kaldırılmasının ardından sevenleri, sevmeyenleri, küs oldukları ve iş, sanat, politika dünyasının tanınmış isimleri hastaneye akın ettiler. Memleketinden otobüslere doluşanlar ‘böyle bir şeyin olacağı belliydi’ diyerek hemşerilerini yalnız bırakmamak üzere yola çıktıklarında intikam çığlıkları atanlar da saldırıyı kendilerine yapılmış sayıyorlardı. O gerekli özeni göstermemiş olsa da insanlar sahip çıkmaktan geri durmuyordu.
Doktorların verdikleri müjdeli haberler sevenlerinin yüreğine su serpse de İmparator’un belki de hükümdarlığının yıkıldığını, ülkenin demokrasi ve insan hakları ile yönetildiğini anlaması gerekecek önümüzdeki günlerde.
Olabilir mi? Kimbilir? Ama acı gününde yanında olanların beklentisi bu yönde.
bbc türkçe
Diyarbakır
“İbrahim Tatlıses’i vurmuşlar” dedi çalışma arkadaşlarımdan biri.
Kadındı ve sesindeki duygusuz ifadeden darp edildiği sonucunu çıkardım.
Akşam erkenden uyuduğumdan ve haber kanallarında her zamanki turumu atmadığımdan habersizdim, olup bitenlerden. İnternette kısa bir gezintiden sonra öğrendim silahlı saldırıya uğradığını ‘imparator’un; hem de gayet organize bir çalışmayla üstelik otomatik tüfeklerle.
İbrahim Tatlıses ya da nam-ı diğer İmparator’un vurulmasından çok vurulmasının yarattığı halet-i ruhiyeyi düşünmeye başladım daha çok.
Ne de olsa Güneydoğu’luydu ve bu topraklardan çıkıp hayallerinin peşinden İstanbullara koşmuş, kısa sürede pek çoklarına göre imparatorluğa kadar yükselmiş birinin belki de ölümüne yol açabilecek saldırıya uğramasını haber verirken ‘bugün hava serin’ der gibi sıradandı, arkadaşımın sesinin rengi.
Çıkardığı albümleri almayıp hiç değilse internetten korsan indirecek kadar ilgi duyan başka biri, ‘olacağı buydu’ derken daha tonlamalı bir ses kullanmış ancak tepkisinin saldırgana mı yoksa mağdura mı olduğunu belli etmeden çekip gitmişti; tıpkı bir öncekinin aldırış etmeyen tavrı gibi.
Hastanede yoğun bakıma alınmasının ardından internet tabanlı paylaşım sitelerinin neredeyse tamamı benzer ifadelerle doldu bir anda. Biri başkası için benzer ifadeleri kullandığı için topa tutulan ünlü yazar gibi ‘su testisi su yolunda kırılır’ diyor; ötekisi daha insaflı; ‘inşallah kurtulur da sanatçı mı mafya babası mı olduğuna bu vesileyle karar verir’ diyordu.
Herkes ne kadar ilgisiz ve ne kadar ‘durumu olağan karşılamış’ görünse de ne Ortadoğu’daki halk hareketleri ne de Japonya’daki deprem ve tusunami Tatlıses’in durumunun üzerine çıkabildi. Televizyonlar, radyolar ve haliyle sanal alem saldırının detayları ve İbrahim Tatlıses’in an be an duyurulan sağlık haberleriyle dolup taşarken çıktığı topraklardaki hemşehrileri acıyarak, tepkili ve çoklukla da umursamazlıkla takip ediyordu.
Belki de haksız sayılmazlardı. İnternet sitelerindeki ilgili haberlerin altındaki notlar; yazar Can Dündar’ın dediği gibi” acımasız” olsa da haberleri yorumlayanlara o yorumları yaptıran İbrahim Tatlıses’ten başkası değildi.
İnşaatlardan şöhrete
Yedi kardeşli ailesiyle çocukluk ve gençlik yılları yoksulluk içinde geçtikten sonra soğuk demircilik yaptığı inşaatta keşfedilip şöhrete uzanan basamakları beşer beşer atlayarak çıkan ve tüm Türkiye’nin biricik, rol modeli, idolü haline gelen İmparatorluğa kadar terfi ettirilen sanatçının bu kadirşinaslığı ne kadar karşıladığı tartışılabilir.
Hayatı hızla değişen ve birkaç sınıf atlayarak tahta oturan Tatlıses’in yıllar boyunca adının silahlı saldırı, kundaklama, uyuşturucu operasyonları, hayatına giren kadınları dövmesi ve yaptığı televizyon şovlarında birilerini tehdit etmesi, birilerine küfretmesi ve bunu yaparken de sırtını sevenlerinden çok iktidardaki devlet büyüklerine dayaması kaçınılmaz olarak küstürecekti insanları. Zira bir gün başbakanın elini öperken gördüğümüz sanatçı sonra cumhurbaşkanın eline eğilmişken görüntü veriyordu.
Emniyet müdürüyle aynı karede samimi poz vermeye özen gösterirken çetelerle, mafyavari oluşumlarla gündeme geliyordu adı. Bütün bunlar olurken sahneden tebaasına seslenen İmparator arkasındaki kalabalık orkestrasının iç kıyan ezgilerine, ritimlerine iliştirdiği tartışılacak sözlerini etmekten geri durmuyordu.
Haksızlık etmemek lazım, duygulu, yufka yürekliliğiyle her konserinde mutlaka birkaç damla yaş döküp izleyenlerin yüreklerini dağlıyor, ardından ‘şappi şappi’ nidalarıyla hüzzamdan hareketli bir pop parçasına geçerek ruhunda yaşadığı metaforun izlerini ele veriyordu.
Oxford ve Urfa
Kendisine iyi bir eğitim almamış olduğunu söyleyenlere Gani Müjde’nin ‘Urfa’da Oxford vardı da biz mi okumadık’ sözleriyle karşılık vermesini hatırlamış saldırıya uğramasına üzülmüş kadınlardan biri.
Haberin altına düştüğü notta ‘keşke Oxford okuyaydın da böyle olmayaydın’ demiş.
Okuyucunun işaret ettiği eskilerden kalma bir husumet nedeniyle silahlı saldırıya uğrayıp ağır yaralanınca herkes tarafından dile getirilmese de herkesin aklından geçirdiği debdebeli hayatı bir kez daha gündeme geldi. Yıllar önce adamları tarafından yaralanan ve saldırgan olduğu iddia edilen kişinin arşivlerden çıkarılan görüntüsü açıkça tehdit doluydu ve “Tatlıses’in kanı dökülmedikçe bu iş durmaz” diyecek kadar ileri gidiyordu.
Kanı dökülen İmparator’un hastaneye kaldırılmasının ardından sevenleri, sevmeyenleri, küs oldukları ve iş, sanat, politika dünyasının tanınmış isimleri hastaneye akın ettiler. Memleketinden otobüslere doluşanlar ‘böyle bir şeyin olacağı belliydi’ diyerek hemşerilerini yalnız bırakmamak üzere yola çıktıklarında intikam çığlıkları atanlar da saldırıyı kendilerine yapılmış sayıyorlardı. O gerekli özeni göstermemiş olsa da insanlar sahip çıkmaktan geri durmuyordu.
Doktorların verdikleri müjdeli haberler sevenlerinin yüreğine su serpse de İmparator’un belki de hükümdarlığının yıkıldığını, ülkenin demokrasi ve insan hakları ile yönetildiğini anlaması gerekecek önümüzdeki günlerde.
Olabilir mi? Kimbilir? Ama acı gününde yanında olanların beklentisi bu yönde.
bbc türkçe
Hiç yorum yok :
Write yorumNe düşündüğünüzü bize söyleyin ... !