Dünya

Dünya
albüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
albüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6/13/2011

türk halk müziği eserlerinden fransız cazcılar albüm yaptılar diyar diyar jazz

SPIRAL Quarted, Fransız saksofon ve alto flüt sanatçısı Philippe Poussard, piyanist Bruno Angelini, kontrabas François-Charles Delacoudre ile davulcu Christian Lete’den oluşan çağdaş bir caz grubu. Kendi kültürlerinden çok farklı olan Türk Halk Müziği eserlerini icra ettikleri ‘Diyar Diyar Jazz’ projelerinin tanıtımını 2 Haziran günü Notre Dame de Sion Lisesi Salonunda verdikleri konserle gerçekleştirdiler. 

2 Temmuz tarihinde de İstanbul Caz Festivali çerçevesinde Nardis’te bir konser daha verecekler.
Grubun üyelerinden Philippe Poussard, ‘Diyar Diyar Jazz’ projesinin iki büyük müzik geleneğinin buluşmasını hedeflediğini belirterek “Caz ve Türk Halk Müziği. Amaç iki müzik arasındaki farklılıkları yok etmek değil, aksine düşmanlıklara neden olan kimliksel içe kapanmaların yaşandığı günümüzde kültürler arası diyaloga yardımcı olacak sanatsal bağlamda bir geçiş yaratmaktır. Müzik evrensel iletişim aracıdır, diğerine açılmayı sağlar” diyor.
Türk-Fransız aşkıyla başladı
Philippe Poussard, Fransız sanatçılardan oluşan gruplarının Türk müziğiyle buluşmasını aktarırken bunun bir kadın ve erkeğin karşılaşmasının hikayesi olduğunu söylüyor: “Ben, Türk olan eşim Jale Minibaş sayesinde hiç tanımadığım bir ülkeyi ve kültürünü keşfettim. Eşim Galatasaray Üniversitesi’nde öğretim üyesi. Spiral Quartet’in 2005 te kurulmasından sonra grubun üyelerine repertuarımızda Türk Halk Müziği eserlerine yer vermeyi önerdim. Böylece Spiral Quartet olarak Nisan 2006’da İstanbul Cemal Reşit Rey Konser Salonunda ve Galatasaray Üniversitesi’nde gerçekleştirdiğimiz ilk Türkiye konserlerimizde ‘Çayeli’nden /_np/7714/13677714.jpgÖteye’ adlı eseri seslendirdik. Seyircilerden gördüğümüz büyük coşku ile bu deneyimi daha ileriye götürmeye karar verdik. Bunun üzerine, 2006 yazında pek çok Türk Halk Müziği eserini aranje ettim ve bunlardan bir kaçını 2006 Aralık ayında İstanbul Jazz Center’da verdiğimiz konserde Türk halkının beğenisine sunduk. Aldığımız çok olumlu tepkiyle amacımıza ulaştığımızı gördük ve hem icra ettiğimiz müziğin orijinalliğini korumak hem de bu müziği kendi tarzımızda, kendimizdende bir şeyler katarak icra etmeyi hedef olarak seçtik”
Türkiye’yi temsil ettiler
Türk Halk Müziğinden aranje ettikleri dört eseri ve Philippe Poussard’ın İstanbul’a ithaf ettiği bestesini 2007 yılında kayda alan grup bu demo CD’si ile yeni ufuklara açılarak 2010’da Fransa’da Türk Mevsimi kapsamında 4 konser verdi. 21 Kasım 2010’da Fransa’da yapılan Jazzycolors adlı festivalde de Spiral Quartet, Türk Halk Müziği eserlerini icra ettikleri ‘Yakamoz’ adlı projesiyle Türkiye’yi temsil etti. Grubun ‘Diyar Diyar Jazz’ CD’si İstanbul’da AK Müzik tarafından bugünlerde piyasaya sunulacak.


ALBÜMDE HANGİ PARÇALAR VAR


Üsküdar’a Gideriken
İstanbul’da Sabah
Galata
Çayeli’nden Öteye
Gesi Bağları
Tavas Zeybeği
İzmir’in Kavakları
Antalya’nın Mor Üzümü
Bozlak Blues
Aman Adanalı
Jale’s Song (Philippe Poussard’ın Türk eşi Jale için yaptığı beste)
hürriyet

3/18/2011

bbc türkçe izlenimler ibrahim tatlıses şarkıcımı mafya babasımı? sorusu

Kadir Konuksever


Diyarbakır


“İbrahim Tatlıses’i vurmuşlar” dedi çalışma arkadaşlarımdan biri.


Kadındı ve sesindeki duygusuz ifadeden darp edildiği sonucunu çıkardım.

Akşam erkenden uyuduğumdan ve haber kanallarında her zamanki turumu atmadığımdan habersizdim, olup bitenlerden. İnternette kısa bir gezintiden sonra öğrendim silahlı saldırıya uğradığını ‘imparator’un; hem de gayet organize bir çalışmayla üstelik otomatik tüfeklerle.

İbrahim Tatlıses ya da nam-ı diğer İmparator’un vurulmasından çok vurulmasının yarattığı halet-i ruhiyeyi düşünmeye başladım daha çok.

Ne de olsa Güneydoğu’luydu ve bu topraklardan çıkıp hayallerinin peşinden İstanbullara koşmuş, kısa sürede pek çoklarına göre imparatorluğa kadar yükselmiş birinin belki de ölümüne yol açabilecek saldırıya uğramasını haber verirken ‘bugün hava serin’ der gibi sıradandı, arkadaşımın sesinin rengi.

Çıkardığı albümleri almayıp hiç değilse internetten korsan indirecek kadar ilgi duyan başka biri, ‘olacağı buydu’ derken daha tonlamalı bir ses kullanmış ancak tepkisinin saldırgana mı yoksa mağdura mı olduğunu belli etmeden çekip gitmişti; tıpkı bir öncekinin aldırış etmeyen tavrı gibi.

Hastanede yoğun bakıma alınmasının ardından internet tabanlı paylaşım sitelerinin neredeyse tamamı benzer ifadelerle doldu bir anda. Biri başkası için benzer ifadeleri kullandığı için topa tutulan ünlü yazar gibi ‘su testisi su yolunda kırılır’ diyor; ötekisi daha insaflı; ‘inşallah kurtulur da sanatçı mı mafya babası mı olduğuna bu vesileyle karar verir’ diyordu.

Herkes ne kadar ilgisiz ve ne kadar ‘durumu olağan karşılamış’ görünse de ne Ortadoğu’daki halk hareketleri ne de Japonya’daki deprem ve tusunami Tatlıses’in durumunun üzerine çıkabildi. Televizyonlar, radyolar ve haliyle sanal alem saldırının detayları ve İbrahim Tatlıses’in an be an duyurulan sağlık haberleriyle dolup taşarken çıktığı topraklardaki hemşehrileri acıyarak, tepkili ve çoklukla da umursamazlıkla takip ediyordu.

Belki de haksız sayılmazlardı. İnternet sitelerindeki ilgili haberlerin altındaki notlar; yazar Can Dündar’ın dediği gibi” acımasız” olsa da haberleri yorumlayanlara o yorumları yaptıran İbrahim Tatlıses’ten başkası değildi.
İnşaatlardan şöhrete

Yedi kardeşli ailesiyle çocukluk ve gençlik yılları yoksulluk içinde geçtikten sonra soğuk demircilik yaptığı inşaatta keşfedilip şöhrete uzanan basamakları beşer beşer atlayarak çıkan ve tüm Türkiye’nin biricik, rol modeli, idolü haline gelen İmparatorluğa kadar terfi ettirilen sanatçının bu kadirşinaslığı ne kadar karşıladığı tartışılabilir.

Hayatı hızla değişen ve birkaç sınıf atlayarak tahta oturan Tatlıses’in yıllar boyunca adının silahlı saldırı, kundaklama, uyuşturucu operasyonları, hayatına giren kadınları dövmesi ve yaptığı televizyon şovlarında birilerini tehdit etmesi, birilerine küfretmesi ve bunu yaparken de sırtını sevenlerinden çok iktidardaki devlet büyüklerine dayaması kaçınılmaz olarak küstürecekti insanları. Zira bir gün başbakanın elini öperken gördüğümüz sanatçı sonra cumhurbaşkanın eline eğilmişken görüntü veriyordu.

Emniyet müdürüyle aynı karede samimi poz vermeye özen gösterirken çetelerle, mafyavari oluşumlarla gündeme geliyordu adı. Bütün bunlar olurken sahneden tebaasına seslenen İmparator arkasındaki kalabalık orkestrasının iç kıyan ezgilerine, ritimlerine iliştirdiği tartışılacak sözlerini etmekten geri durmuyordu.

Haksızlık etmemek lazım, duygulu, yufka yürekliliğiyle her konserinde mutlaka birkaç damla yaş döküp izleyenlerin yüreklerini dağlıyor, ardından ‘şappi şappi’ nidalarıyla hüzzamdan hareketli bir pop parçasına geçerek ruhunda yaşadığı metaforun izlerini ele veriyordu.
Oxford ve Urfa

Kendisine iyi bir eğitim almamış olduğunu söyleyenlere Gani Müjde’nin ‘Urfa’da Oxford vardı da biz mi okumadık’ sözleriyle karşılık vermesini hatırlamış saldırıya uğramasına üzülmüş kadınlardan biri.

Haberin altına düştüğü notta ‘keşke Oxford okuyaydın da böyle olmayaydın’ demiş.

Okuyucunun işaret ettiği eskilerden kalma bir husumet nedeniyle silahlı saldırıya uğrayıp ağır yaralanınca herkes tarafından dile getirilmese de herkesin aklından geçirdiği debdebeli hayatı bir kez daha gündeme geldi. Yıllar önce adamları tarafından yaralanan ve saldırgan olduğu iddia edilen kişinin arşivlerden çıkarılan görüntüsü açıkça tehdit doluydu ve “Tatlıses’in kanı dökülmedikçe bu iş durmaz” diyecek kadar ileri gidiyordu.

Kanı dökülen İmparator’un hastaneye kaldırılmasının ardından sevenleri, sevmeyenleri, küs oldukları ve iş, sanat, politika dünyasının tanınmış isimleri hastaneye akın ettiler. Memleketinden otobüslere doluşanlar ‘böyle bir şeyin olacağı belliydi’ diyerek hemşerilerini yalnız bırakmamak üzere yola çıktıklarında intikam çığlıkları atanlar da saldırıyı kendilerine yapılmış sayıyorlardı. O gerekli özeni göstermemiş olsa da insanlar sahip çıkmaktan geri durmuyordu.

Doktorların verdikleri müjdeli haberler sevenlerinin yüreğine su serpse de İmparator’un belki de hükümdarlığının yıkıldığını, ülkenin demokrasi ve insan hakları ile yönetildiğini anlaması gerekecek önümüzdeki günlerde.

Olabilir mi? Kimbilir? Ama acı gününde yanında olanların beklentisi bu yönde.
bbc türkçe

2/28/2011

playboy modellerinden anna nicole smith kraliyet operasında


Playboy dergisinin modellerinden biriyken, 89 yaşında bir petrol milyarderiyle evlenip, televizyonda adını duyuran ve imajını geniş kitlelere yayan ancak 2007 yılında aşırı dozda ilaç alarak intihar eden Anna Nicole Smith'in yaşamı, aslında bir pembe dizi gibiydi...

Şov ve ünlüler dünyasında tam anlamıyla kendini yaratan, göğüsleriyle ünlenen Teksaslı dansçı Smith'in yaşadıkları, televizyon dizisine değil de, Operaya dönüştürüldü ve geçtiğimiz günlerde Londra'daki Kraliyet Operası'nda sahnelenmeye başladı.

BBC Türkçe'nin sanat kültür söyleşisinde, Anna Nicole operasının galasına katılan klasik müzik eleştirmeni Edward Seckerson eseri ve yarattığı sansasyonu değerlendiriyor.
Nikki Yanofsky

Bu haftaki ikinci söyleşimizse, 17 yaşındaki, cazın harika çocuğu Kanadalı Nikki Yanofsky.

İlk albümünü 13 yaşındayken çıkaran Nikki, son çalışması Nikki'de kendi bestelerine de yer veriyor. Ve BBC'ye, çocuk yaşta atıldığı müzik yaşamını, nasıl beste yaptığını, genellikle çok daha olgun sanatçılarla özdeşleştirilen cazla ilişkisini anlatıyor.

1/02/2011

PTT genel müdürlüğün'den kuruluş yıldönümünde mektup türküleri

Yaklaşık 2 asırdır insanların özlemlerini mektupla taşıyan PTT Genel Müdürlüğü, kuruluşunun 170. yılı anısına Türk Halk Müziğinin ustalarını bir araya getirerek "Mektup Türküleri" adlı bir albüm hazırlattı.

Albümün yönetmeni, yorumcu Bülent Özkan, daha önce bu kadar önemli isimlerin bir araya geldiği bir kültürel projenin gerçekleştirilmediğini söyledi.

14 eserin yer aldığı albüme Musa Eroğlu, Sabahat Akkiraz, Aysun Gültekin, Orhan Hakalmaz, Cengiz Özkan gibi sanatçılar destek verdi. Kendisinin de 5 eseri yorumladığını anlatan Bülent Özkan, Gamze Tüzen, Nurşah Acun, Selda Gündoğan, Selma Algül gibi kendini ispat etmiş çok değerli TRT sanatçılarının da albümde görev aldığını söyledi. Özkan, ticari hiçbir beklentisi olmayan bu albümün çok beğenildiğini ve yılbaşından sonra 5 bin tane daha basılacağını ifade etti.

10/17/2010

kriz bizi teğet geçti hamdolsun albümü toplatılacak

kriz bizi teğet geçti hamdolsun albümü toplatılacak Kubilay Duman, ekonomik kriz nedeniyle 2 yıl önce işsiz kaldı. Başbakan'ın "kriz bizi teğet geçti" sözlerine kızan Duman, "Kriz Bizi Teğet Geçti Hamdolsun" adıyla bir türkü yazdı.

albümü toplatılacak

Yazdığı Türkü Facebook'ta yüzbinlerce kişi tarafından dinlenen Duman, bu türkü nedeniyle gözaltına alındı. Başbakan, Duman'a dava açtı.
Bu olaylar Duman'ın hayatını da değiştirdi. Annesi bu süreçte kanser oldu. Ancak Duman davası sürerken bir türkü kasedi çıkardı. Kriz Türküsü adıyla çıkan albümde Duman, sözkonusu şarkıya da yer verdi.



Şimdi çeşitli sivil toplum örgütleri Duman'a destek amacıyla örgütlenerek "Kriz Türküsü" albümünü satın alıyor. Duman'a destek veren kuruluşlar albümün satması için gruplar oluşturdu.

İşte Duman'ın Başbakan'ı kızdıran şarkısının sözleri:



Kuş bakışı seyredersin halkını

Aleme verirsin onca talkımı

Kendin yutuyorsun koca salkımı

Kriz teğet geçti seni hamdolsun



Cüppe, sarık, tespih, dört de dilberi

Allah Allah diye takkeli malı

Yurdumu götürdü hırsızın eli

Kriz teğet geçti onu hamdolsun

Vatanımı soydu hırsızın eli

Kriz teğet geçti onu hamdolsun



Avutulduk oyuncakla bebekle

Kevgir oldu halk çuvaldız yemekten

Ürküyoruz derdimizi demekten

Kriz teğet geçti bizi hamdolsun



Halkı sardı fakirliğin korkusu

Çığ gibi büyüdü işsiz ordusu

Mutfaktadır Fatma ananın sancısı

Kriz teğet geçti hamdolsun