Dünya

Dünya
Almanya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Almanya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2/09/2017

Türk Döneri Almanya'da nasıl bir numara oldu?

Almanların bir numaralı hazır yiyeceği sosis tahtını artık Türk Dönerine kaptırdı şimdi tartışması yapılan şey ise Türk Dönerini Almanlar ile kim tanıştırdı?

bir numara oldu
Ekmek Arası Döner

BBC Travel'den Shireen Khalil'in haberi Almanya'ya gidip de en ünlü sosis yemekleri olan Currywurst ve Bratwurst'ü yemeden dönmek neredeyse imkânsızdır. Ancak sosisin yanı sıra Almanların severek yediği bir başka yemek daha var: Döner kebabı.

82 milyon nüfusa sahip Almanya'da günde iki milyon porsiyon döner kebap tüketiliyor. Ekmek arası döner ve salata, ayaküstü yenen fast food tarzı yemekler arasında sosisi geride bırakmış görünüyor. Bu durum, Türkiye'den göçün Alman toplumu üzerindeki kültürel ve ekonomik etkisinin de önemli bir göstergesi.

Almanya'da ekmek arası dönerin kökeni 50 yıl öncesine, Kadir Nurman ve Mehmet Aygün adlı Berlin'deki iki göçmen işçiye dayandırılıyor. İkinci Dünya Savaşı Sonrası Batı Alman ekonomisini canlandırmak için Doğu ve Güney Avrupa'dan çok sayıda işçi akışı teşvik edilmişti.

Türk Dönerini Almanya'ya ilk kim getirdi?


Döneri Almanya'ya ilk kimin getirdiği konusu tartışmalı, fakat Avrupa Türk Döner İmalatçıları Derneği (ATDiD) resmi olarak Nurman'a vermiş bu unvanı.

Dernek sözcüsü Gürsel Ülber, Batı Berlin'de ilk döneri 1972'de Nurman'ın sattığını söylüyor. Fakat her ikisi de normalde pirinç pilavı üzerinde ve salata ile servis edilen döneri, Almanların ayaküstü yiyeceği şekilde ekmek arasında ilk satışa çıkaran kişinin kendileri olduğunu iddia ediyor.

bir numara oldu
Iskender Kebap

Bugün Almanya'da 4 milyar Euro'yu bulan döner sektöründe günde 400 ton et kullanılıyor. Böylece döner, Almanların ayaküstü yenen yemekler listesinde en üst sırada yer alıyor.

ATDiD verilerine göre, 4 bini Berlin'de olmak üzere Almanya'da toplam 40 bin kebapçı bulunuyor.

Almanlar öyle çok döner tüketiyor ki 20011'de birkaç Alman üniversite öğrencisi ağızdaki döner kokusunu giderecek bir içecek üretmeye bile kalkışmış. Papa Turk adı verilen ve zencefil, maydanoz, nane ve limondan yapılan içeceğin döner yedikten sonra ağızdaki sarımsak kokusunu giderdiği iddia ediliyor.

Türk Döneri Lezzetli ve ucuz


Peki Almanlar neden döneri bu kadar çok seviyor?

"Çünkü tadı güzel; ayrıca çok sayıda iyi malzeme, protein ve salata elinizin altında" diyor Ülber.

Lezzetin yanı sıra porsiyonların büyük ve ucuz olması (fiyatlar 4.50-14 Euro arasında değişiyor), aynı zamanda birçok tarza uyum sağlama olanağı bu yiyeceği popüler kılıyor.

Döner ilk olarak sadece dana etinden yapılırken daha sonra tavuk, kuzu, hindi eti de yayılıyor. Her dönerci farklı ekmek ve soslar kullanarak kendi tarzını geliştiriyor.
bir numara oldu
Adana Kebap
Ekmek arası dönerin yanı sıra müşteriler arasında iskender, adana, köfte gibi farklı yemek türlerinin de yaygınlaştığı belirtiliyor.

Stuttgart'taki World of Kebap'ın sahibi Evren Demircan, en çok dana etinden yapılma dönerin sevildiğini, hafta içi 500 olan satış rakamının hafta sonu iki katına çıktığını söylüyor.

Türk Dönerinin Kültürler arası bağa katkısı

Almanların döneri neden sevdiğini anlamak ve yerinde görmek için Almanya'ya gittiğimde bu yiyeceği azımsamamak gerektiğini daha iyi anladım. Cuma günü öğle vakti mahalleliler, çalışanlar, turistler türlü türlü restoran ve kafede döner yemek için uzun sıralarda beklemeyi göze almıştı.

Türkiyeli dönerciler ise bu geleneksel yemeği günümüze taşıma ve sürekli gelişen gıda sektöründe günün koşullarına adapte etme konusunda başarılı olmuş gerçekten.

Almanya'daki en büyük etnik grubu Türkiyeliler oluşturuyor ve dönerciler sadece ekonomide değil, iki kültür arasında bağlantı kurmada da önemli bir rol oynuyor. Kaynak: BBC Türkçe

6/23/2013

Der Spiegel’in yeni sayısının kapak konusu "Gezi" hem Türkçe hem de Almanca

Der Spiegel’in yeni sayısının "Gezi" kapak konusu hem Türkçe hem de Almanca
Der Spiegel’in yeni sayısının kapak konusu hem Türkçe hem de Almanca olarak okuyuculara sunulacak. Derginin kapak konusu ise Türkiye’deki son protesto gösterileri.


Der Spiegel’in genel yayın yönetmen yardımcısı Klaus Brinkbäumer, yayınladığı basın bildirisinde, “Tabii ki Almanya’da yaşayan yaklaşık 3 milyon Türk’ün Almanca bilgisinin eksik olduğuna inanmıyoruz. Biz sadece Türkiye’deki olayların Alman, Türk, Avrupalı herkesi ilgilendirdiği sinyalini vermek istiyoruz“ dedi.

“Erdoğan hükümetinin bir Avrupa ülkesi, Almanlar için bir tatil ülkesi ve bir AB aday ülkesinde protestoculara karşı tutumunun rahatsız edici olduğunu“ söyleyen Brinkbäumer, “Türkiye Avrupa Birliği Bakanı’nın Angela Merkel’e yönelik geçen haftaki tehditleri de bir o kadar rahatsız ediciydi. Türk ve Türk kökenli okuyucularımızın kapak konusunu hâkim oldukları bir dilde, hem Türkçe hem de Almanya okuyabilecek olmalarından dolayı memnunuz“ şeklinde konuştu.

Klaus Brinkbäumer, makalenin yazarları hakkında da bilgi verdi. Yazarlardan biri Hamburg doğumlu ve İstanbul’da da üç yıl gazetecilik yapmış olan dergi editörü Özlem Gezer. Diğeri ise 1998 yılında Türkiye’ye ilk giden Der Spiegel editörü olarak tanıtılan Bernhard Zand. Şu anda Der Spiegel Pekin bürosu şefi olan Zand’ın, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile yıllar önceki tahliyesinden sonra röportaj yapan ilk yabancı gazetecilerden biri olduğu ve sonraki yıllarda da çok sayıda röportaj yaptığı belirtildi.

Dergi bu kez Türkiye’de de normalin üzerinde bir baskıyla satışa sunulacak. Basın açıklamasında ayrıca pazar günü Almanya saatiyle 20:00’den sonra internet üzerinden de ulaşılabileceği bildirildi.

(Kaynak) Deutsche Welle Türkçe

4/25/2013

Alman Hükümeti'nin başetmekte çaresiz kaldığı Mıhallemi aşiretleri

Güneydoğu Anadolu'dan 1920'li yıllarda Lübnan'a, oradan da Almanya'ya göç eden Mıhallemi aşiretleri Almanya'da organize suçlar alanında giderek sivriliyor. Kuzey Alman Radyoları NDR'de bu konuya ayrılan programda Mıhallemiler mercek altına alındı.


Yetkililer, Aşağı Saksonya eyaletinde Mıhallemilerin işlediği suçların son on yılda altı kat arttığına, vaka sayısının 100'den 600'e yükseldiğine dikkat çekiyor. Aşağı Saksonya Eyalet Emniyet Teşkilatı Başkanı Uwe Kolmey, NDR televizyonunda yayınlanan Panorama 3 programına yaptığı açıklamada geniş kapsamlı bir sorunla karşı karşıya olduklarını belirtiyor.

Soruşturma yürütmek zor

Kolmey, Mıhallemilere karşı başarılı bir soruşturma yürütmenin giderek daha da zorlaştığını, bu aşiretlerin Alman hukuk devletini reddettiğini, savcı ve yargıçlar ile görgü tanıklarının açıkça tehdit edildiğini belirtiyor.


Aşağı Saksonya eyalet mahkemesinden bir yargıç, eşinin erkek arkadaşını sokak ortasında öldüren Muhammed O. davasını örnek gösteriyor. Polise zanlıyı suçlayıcı şekilde ifade veren 50'yi aşkın görgü tanığı bulunmasına rağmen mahkemede hiçbiri konuşmaya cesaret edememiş. Başsavcı Thomas Pfleiderer, “Kimden tehdit aldıklarını söylemektense, yalan ifade verme suçu işlemeyi tercih ediyorlar' diyor.

Tehdit ve yıldırma

Muhammed O. davasında zanlıyı ömür boyu hapis cezasına hükmeden yargıç ise ölüm tehditleri nedeniyle emekli olmasına rağmen korumalarla geziyor.


Eskiden sadece büyük şehirlerde faaliyet gösteren Mıhallemiler giderek yayılıyor. Yetkililer, Hannover, Hildesheim, Stade, Achim, Wilhelmshaven, Peine, Göttingen, Osnabrück, Braunschweig, Salzgitter, Hameln, Lüneburg ve Delmenhorst kentlerinde aşiret üyelerine karşı soruşturmalar yürütüldüğünü belirtiyor. Aşiretlerin özellikle de Almanya'nın kuzeyinde kokain ticaretinde öncü rol oynamaya başladığı kaydediliyor.

Hukuk devletinin sınırları

Güvenlik birimleri aşiretlerin şiddete son derece eğilimli olduğu uyarısında bulunuyor. Namus cinayetleri, kan davası, adam yaralama, tehdit, hırsızlık ve uyuşturucu suçlarında Mıhallemi aşiret mensupları giderek öne çıkıyor. Mağdurların polise gitmeye cesaret edemediği ve suçluların ele geçirilemediği vakalar hiç de nadir değil. Aşağı Saksonya Eyalet Emniyet Teşkilatı Başkanı Uwe Kolmey, “Hukuk devletinde sınıra gelinmemesine dikkat edilmeli” diyor.Deutsche Welle Türkçe

4/05/2013

Almanya'daki yangında Türk aile dikkatsizlikten dolayı yanmış!

Stuttgart Başsavcısı Siegfried Mahler, yaptığı açıklamada, yeni bulguların yangına binada yaşayanların dikkatsizliğinin neden olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. 

Mahler, yangının elektrik tesisatındaki bir arızadan dolayı çıkmış olabileceği ihtimalinin ise artık geçerliliği kalmadığını ifade etti.

Elde edilen bilgiler doğrultusunda yangına, evde yaşayan babaannenin yatağının çevresinde dikkatsiz bir şekilde ateşle oynanmasının sebebiyet vermiş olduğu tahmin ediliyor. Zürih'teki teknik laboratuvarda yangına ilişkin incelemelerde bulunan uzmanlar da muhtemel sebebin bu olduğu konusunda birleşiyor.

10 Mart'ta Baden Württemberg eyaletinin Stuttgart yakınlarındaki Backnang kentinde çıkan yangında, yedi çocuk ve çocukların annesi can vermişti. Cenazeler Türkiye'ye gönderilmiş ve orada defnedilmişti.

Deutsche Welle Türkçe

4/01/2013

Almanya'daki aşırı soğuk sirk'te gösteri yapan pireleri öldürdü

Almanya'da pirelerin sahneye çıktığı bir sirk, hayvanların dondurucu soğukta ölmesi nedeniyle zor durumda kaldı.

Sirk, gösterisine bir üniversitenin verdiği 50 "yedek" pireyle devam edebildi.

Focus dergisinin haberine göre sirkin müdürü Robert Birk, sayıları 300'ü bulan pirelerin tümünün öldüğünü söyledi.

Ancak açık hava gösterisi için entomolog Prof. Heinz Mehlorn sirke 50 pire bağışladı.
Hızlandırılmış eğitim

Birk, yeni pireleri iki gün boyunca eğittiklerini, 'hayvanların eski pireler kadar heyacanlı olmadığını' söyledi.

Köln yakınlarındaki bir fuarda Pazar günü ilk gösterilerine çıkan hayvanların gösterisi sırasında sorun yaşanmadığı belirtiliyor.

Sirkte pirelere minik arabaları çekmek gibi numaralar yaptırılıyor.

Almanya'da hava sıcaklıkları mevsim normallerinin altında seyrediyor. Sıcaklıklar bazı bölgelerde gece eksi dört dereceye kadar düşüyor. bbc türkçe

3/08/2013

Karun hazinelerinin en değerli parçalarından Kanatlı Denizatı Broşu Türkiye'de

Kanatlı Denizatı Broşu yaklaşık sekiz yıl önce Uşak Müzesi'nden çalınmış ve geçen yıl Almanya'da ortaya çıkmıştı.


Broş Türkiye'ye iade edilirken, Almanya Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, broşun iadesinin "Türkiye ile kültür politikası alanındaki iyi ve sıkı işbirliğinin bir örneği olduğu" vurgulandı. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Cornelia Pieper de yaptığı basın açıklamasında, "Broşun iadesi, Almanya'nın kültürel eserlerin yasadışı yollardan uluslararası ticareti ile mücadelesinin altını çizmektedir" ifadelerini kullandı.

Kanatlı Denizatı Broşu, Karun Hazinesi'nin en değerli parçaları arasında görülüyor. 

Broş, Uşak Arkeoloji Müzesi'nden 2005 yılında çalınmıştı. MÖ 560-546 yılları arasındaki Lidya Kralı Karun'a ait olan Karun Hazinesi, Uşak yakınlarındaki Güre kasabası civarındaki tümülüslerden 1960'lı yıllarda çıkarılmış ve kaçırılmış, 1993 yılında New York Metropolitan Müzesi tarafından Türkiye'ye geri gönderilmişti.

Deutsche Welle Türkçe

3/02/2013

Kahramanmaraş'ta görev yapan Alman askerleri zor koşullarda görev yapıyormuş

Federal Alman Meclisi silahlı kuvvetler raportörü Hellmut Königshaus, Kahramanmaraş’ta bulunan Alman askerlerini ziyaretinden sonra askerlerin olumsuz koşullar altında görev yaptığını ifade etti.


Süddeutsche Zeitung’da cumartesi günü yayımlanan habere göre, Hür Demokrat Partili (FDP) Königshaus Alman askerlerinin durumu hakkında geçtiğimiz günlerde Federal Alman Meclisi Savunma Komisyonu'na bilgi vererek, bir rapor sundu.

Türk tarafına eleştiri

Gazetenin haberine göre, raporda Türk tarafı ile yapılan işbirliğinde büyük sorunlar görüldüğü ifade edildi. Ayrıca Alman askerlerinin edindiği izlenime göre, Türk ordusunun kendi mensupları ile Alman askerleri arasındaki iletişimi engellemeye çalıştığı belirtildi. Gazete Königshaus'un raporuna dayandırdığı haberinde, Alman askerleri ile iletişim kuranlara ceza uygulandığını ifade etti.

Bunun yanı sıra Königshaus'un Türk ordusuna ait kışlalardaki duş ve tuvaletlerin durumunu da “çok kötü” olarak nitelendirdiği kaydedildi.

Kahramanmaraş'taki Alman askerleri

Kahramanmaraş'ta yaklaşık 300 Alman askeri görev yapıyor. Almanya, Suriye'den gelebilecek olası tehdide karşı Türkiye'nin başvurusu üzerine Kahramanmaraş’a Patriot hava savunma sistemleri göndermişti. NATO komutasında görev yapan Alman askerleri, Patiotların kullanımından sorumlu bulunuyor. deutsche welle

4/11/2012

almanya'da her eve bir kur'an-ı kerim kampanyası ülkeyi karıştırdı

Merkel hükümeti, sokakta ve okul önlerinde bedava Kur'an-ı Kerim dağıtılmasını engellemek için harekete geçti.

Almanya'nın Köln kentinde yaşayan Filistin kökenli İbrahim Ebu Nagi, 2011 Ekim ayında "Yalan!" başlığı altında bir kampanya başlattı. Selefi olduğu iddia edilen İbrahim Ebu Nagi'nin amacı Almanya'da her eve bir Kur'an-ı Kerim kitabının girişini sağlamak.

Ntvmsnbc'nin haberine göre kampanya başlatıldıktan sonra Almanya'nın 35 kentinde kaldırımlar ve okul önlerinde Kur'an-ı Kerim dağıtımına başlandı ve şimdiye kadar 300 bin kitabın dağıtıldığı belirtiliyor.

'DİN ÖZGÜRLÜĞÜNE ZARAR VERİYOR'
Selefilerin bu kampanyası Alman politikacılar ve yetkilileri harekete geçirdi. Başbakan Angela Merkel'in partisi Hristiyan Demokrat Birlik''in Meclis Grup Başkanı Günter Krings, Alman Rheinischen Post gazetesine verdiği demeçte, "Her Eve Bir Kuran" kampanyasının yasaklanması gerektiğini söyledi. "Kur'an-ı Kerim'e karşı olmadıklarını söyleyen Krings, radikal İslamcı Selefilerin bu kampanyasının din özgürlüğüne zarar verdiğini iddia etti.

PARADESTEĞİ TÜRKLERDEN
Kur'an-ı Kerim'in Almanya'da 35 kentte dağıtılmasını organize eden Filistin kökenli işadamı İbrahim Ebu Nagi ise, kampanyalarına maddi desteğin büyük bir kısmının bu ülkede yaşayan Türklerden geldiğini söyledi.

Alman Die Welt gazetesi, sokakta ve okul önlerinde dağıtılan Kur'an-ı Kerim kitaplarının Baden-Württemberg eyaletinde bir matbaada basıldığını yazdı. Die Welt, Selefilerin dağıtıma hapishane ve okullardan başladığını, söz konusu kampanyayı şimdi de sokaklara taşıdığını belirtti.

10/13/2011

albert einstein'nin nazi tehlikesini anlattığı mektubu 14.000 dolara satıldı

Albert Einstein'ın 1939 yılında kaleme aldığı ve büyütmekte olan Nazi tehlikesine dikkat çektiği bir mektubu bir açık artırmada on dört bin dolara satıldı.

Nobel ödüllü fizikçi Einstein'in New York'taki arkadaşı iş adamı Hyman Zinn'e yazdığı mektupta Avrupa'da Yahudileri bekleyen büyük Nazi tehdidi Einstein'in ifadeleriyle tasvir edilmiş.
Daktiloyla kaleme alınmış mektupta Einstein şu ifadeleri kullanmış:

"Korkunç bir tehlikeyle karşı karşıya olan mağdur Yahudi kardeşlerimizin kurtuluşlarına ve daha iyi bir geleceğe sahip olmalarına yaptığın önemli katkı, senin için büyük bir tatmin kaynağı olmalıdır."

Mektupta hitap edilen Zinn, bazı Yahudilerin Avrupa'dan kaçışına yardımcı olmuştu.

Los Angeles'taki Nate D Sanders müzayede evinde, açılış fiyatının iki katına alıcı bulan mektubun "çok iyi koşulda" olduğu belirtildi.

Beş bin ile yedi bin dolar arasından satılması beklenen mektubun yeni sahibi yaklaşık on dört bin dolar ödedi.

Albert Einstein, Almanya'da Nazi iktidarının güçlenmesiyle 1933 yılında ülkeyi terk etmişti.

Mektubun yazıldığı 1939 yılında Einstein, ABD'de Princeton Üniversitesi'nde görev yapmaktaydı.

9/21/2011

almanya'da bulunan orman çocuğunun esrarı bir türlü çözülemiyor

Alman polisi, 5 Eylül'de Berlin'de belediye binasına giren ve son beş yıldır ormanda yaşadığını iddia eden gencin kimliğini hala tespit edemediklerini söylüyor.

Alman medyasında çıkan haberlere göre isminin Ray olduğunu söyleyen gencin Almancası birkaç kelimeyi geçmiyor ve sadece İngilizce konuşuyor.

Gencin nereden geldiği ve kim olduğu hakkında hiçbir şey bilmediğini söylediği bildirildi.

Aslında yıllardır, ormandan çıkıp gelen kimliği belirsiz kişilerin hayal gücümüzü zorlayan çok sayıda hikayesi var...

9/01/2011

müşteri arayan hayat kadınlarından vergi almak için yapılan ilk cihazdan 264 euro hasılat çıktı

Yeni uygulamaya göre sokakta müşteri arayan hayat kadınları gecelik altı Euro vergi ödemek zorundalar.
AFP haber ajansı, gecelik vergisini ödemeyen sokak kadınlarının para cezasına ya da meslekten uzaklaştırılma cezasına çarptırılmalarının söz konusu olacağını belirtti.

Almanya'da hayat kadınlarının vergi ödemeleri yaygın bir uygulama olsa da bu amaçla para toplama cihazı ilk kez Bonn şehrinde kullanılmaya başlandı.

Sokağa yerleştirilen ilk cihazdan 264 Euro çıktığı belirtildi.
‘Vergi adaleti hedefleniyor’

Yeni uygulama hayat kadınlarının haklarını savunan bir örgüt tarafından ise eleştirildi.

Dona Carmen isimli örgüt adına konuşan Juanita Rosina Henning, talep edilen gecelik vergi miktarının diğer hayat kadınlarından alınan verginin iki katı civarında olduğunu söyledi.

Bonn şehri sözcüsü Isabelle Klotz ise yeni kurulan cihazlarla genel evlerde çalışan hayat kadınlarıyla sokaklarda çalışanlar arasında vergi adaletsizliğini önlemeyi hedeflediklerini belirtti.

Bon şehrinde mesleğini icra eden 200 kadar hayat kadını olduğu ve para toplama cihazlarıyla yılda 200 bin Euro'luk gelir elde edileceği tahmin ediliyor.

8/28/2011

isviçreli ip cambazının teleferik kabloları üzerinde yaptığı rekor denemesi

İsviçreli ip cambazı Freddy Nock Almanya'nın en yüksek sıradağları Wetterstein'ın zirvesinde rekor denemesi yaptı.
2962 metredeki zirye giden teleferik kabloları üzerinde yürüyen Nock, gözalıcı bir denge sergiledi.

Freddie Nock, bu hafta yedi rekor denemesi daha yapacak.

Bunlardan bir diğeri İsviçre'de 3800 metre yüksekliğinde bir dağda bulunan, üç kilometreden daha uzun bir gölün üzerinden baştan aşağı geçmek de var.

Nock ayrıca 50 metre yüksekliğinde ve 120 metre uzunluğunda bir ipin üzerinde bisiklete binmeyi de planlıyor.

8/15/2011

facebook'ta onaltı yaşında bir kızla tanıştı siyasi kariyeri bitti

Almanya'nın Schleswig Holstein eyaletinde 9 ay sonra yapılacak olan eyalet meclisi seçimlerine Hristiyan Demokrat Birlik'in (CDU) başbakan adayı gösterdiği parti eyalet başkanı Christian von Boetticher, 16 yaşındaki bir kızla olan ilişkisinden dolayı adaylık yarışından çekildi ve teşkilat başkanlığı görevinden de ayrıldı.
Boetticher'in, 2010 yılı başlangıcında bekarken genç kızla yaşadığı ilişkinin yasa dışı olmamasına rağmen, parti arkadaşlarının muhafazakâr görüşlerinden dolayı görevinden ayrılma kararı aldığı bildirildi. "Bild am Sonntag" gazetesi, Alman siyasetçinin 16 yaşındaki kızla 2010 yılı başında Facebook üzerinden tanıştığını yazdı. Gazete, birçok buluşmanın ardından ilişkinin 2010 yılının mayıs ayında noktalandığını duyurdu. Partisi darbe aldı Schleswig Holstein Eyalet Başbakanı Peter Harry Carstensen, halefi olması beklenen Boetticher'in böyle bir ilişkisinden haberdar edildiğini ve kendisiyle bu konuda konuştuğunu belirterek, "Umarım bu olaydan doğru sonuçları çıkartır" şeklinde açıklama yapmıştı. Hristiyan Demokrat Birlik böylece Schleswig Holstein'da 6 Mayıs 2012 tarihinde yapılacak eyalet seçimleri öncesinde ağır darbe almış oldu. Boetticher'in başbakan adaylığının 4 Kasım'da Lübeck'te düzenlenecek genel kurulda resmileşmesi bekleniyordu. CDU bölge teşkilatınca yayınlanan yazılı açıklamada Boetticher tarafından alınan karara "saygı duyulduğu" belirtildi. CDU eyalet yönetimi, "konuyla ilgili ayrıntıları ele almak üzere yarın toplanma kararı alındığını" duyurdu. Christian von Boetticher'in yerini alabilecek isimler arasında eyaletin ekonomi bakanı Jost de Jager ile eyalet meclis başkanı Torsten Geerdts'e şans tanınıyor.

© Deutsche Welle Türkçe DW/Ajanslar, NH/AG 

7/27/2011

almanyada işlenen namus cinayetinden sonra parçalanan türk ailesinin kitabı yazıldı

Almanya’da göçmenlerin uyumu, namus cinayetleri ve zorla evlendirme konularında hararetli bir tartışmanın başlamasına yol açan Hatun Sürücü cinayeti gerçekte hangi nedenle işlenmişti? Sürücü Ailesi bugün bu olay hakkında ne düşünüyor? Bu sorulara yanıt arayan gazeteciler Matthias Deiss ve Jo Goll, Sürücü ailesinin üyeleri ve arkadaşları ile yaptıkları röportajları ”Namus Cinayeti” (Ehrenmord) adlı kitapta topladı. Yapılan röportajlarla hazırlanan ”Yitirilen Şeref – Sürücü Ailesinin Yanlış Yolu” (Verlorene Ehre- Der Irrweg der Familie Sürücü) adlı belgesel film ise Alman Birinci Televizyon Kanalı ARD’de yayınlanacak.
Hatun Sürücü, görücü usulüyle evlendirildiği eşinden ayrılmış, 5 yaşındaki oğluyla birlikte Berlin’de tek başına yaşıyordu, Alman bir erkek arkadaşı vardı. O tarihte 18 yaşında olan Ayhan Sürücü, verdiği ifadede, bir Alman gibi yaşayan ablasını, yaşam tarzını kabullenemediği için öldürdüğünü söylemişti. Ayhan Sürücü, 13 Nisan 2006 tarihinde dokuz yıl üç ay hapis cezasına çarptırıldı.

Ayhan Sürücü ne hissediyor?

Matthias Deiss ve Jo Goll, üç yıllık bir çalışma sonucunda tamamlanan ”Namus Cinayeti” adlı kitapta ve ”Yitirilen Şeref” adlı filmde, Ayhan Sürücü’nün bu cinayeti neden işlediğini ve aradan yaklaşık altı yıl geçtikten sonra ne hissettiğini anlamaya çalışıyorlar. Deiss, Ayhan Sürücü’nün olaydan dolayı pişmanlık duysa da, büyük bir üzüntü yaşamadığını dile getiriyor: ”Ablası Hatun’dan söz edilince, (Ayhan’ın) gözlerinde soğuk bir ifade beliriyordu. (Ablasının) adını ağzına alamıyordu. Çocukluklarının birlikte nasıl geçtiğini hatırlamıyordu. Birlikte oynamışlar mıydı? Bu tür sorulara yanıt veremiyordu. Fakat bize o dönemde Hatun’un yaşam tarzını kabullenemediğini, reddettiğini anlattı. Bugün ise hayatının en büyük hatasını yaptığına inandığını söylüyor. Buna rağmen ablasının seçtiği hayat tarzına hâlâ saygı duymuyor, bunu kabullenemiyor.”

Cinayeti tek başına mı işledi?

Ayhan Sürücü cinayeti tek başına işlediğini söylese de, o dönemdeki kız arkadaşı Melek A., abileri Mutlu ve Alpaslan Sürücü’nün de cinayete yardım ettiğini öne sürmüştü. Mutlu Sürücü, cinayete yardım ettiğini inkâr etse de, Deiss ve Goll ile İstanbul’daki evinde yaptığı röportajda, ”Hatun, İslamî kurallarla yönetilen bir ülkede olsaydı, cezası taşlanmak olurdu” diyor. Artık Türkiye’de yaşayan Mutlu ve Alpaslan Sürücü hakkında Almanya'da devam dava süreci nedeniyle uluslararası yakalama emri bulunuyor. Ancak hukuki engeller nedeniyle Almanya'ya iade edilmeyen iki kardeş yargı karşısına çıkartılamıyor.

Parçalanan aileler

Jo Goll, Hatun Sürücü’nün ölümünden sonra ailenin parçalandığına dikkati çekiyor: ”Şöyle bir tespit yapılabilir: Aile tamamen parçalanmış durumda. Sözde aile şerefinin kurtaracak bu olayın ardından, belki de aileyi bir arada tutan pek bir şey kalmadı. Erkek kardeşlerin bazıları İstanbul’da yaşıyor, kız kardeşlerin bir bölümü Türkiye’de yaşıyor, ama çoğu birbiriyle konuşmuyor. Ailenin içinde anlaşmazlıklar var.”

Bu olay Sürücü ailesinin yanı sıra, davada tanıklık yapan Melek A.'nın ailesinin parçalanmasına yol açıyor. Melek A., tanık koruma programı kapsamında annesiyle birlkte, artık babasından ve erkek kardeşlerinden uzak, gizli tutulan bir yerde yaşıyor.

Almanya'da nasıl olur?

Matthias Deiss ve Jo Goll, yaptıkları araştırmada Almanya’da yetişen bir gencin, neden kız kardeşini öldürdüğü sorusuna yanıt arıyorlar. Matthias Deiss, bu soruyu şöyle yanıtlıyor: ”Bu ailenin yapısında 70’li yılların başında Anadolu’dan beraberlerinde getirdikleri ve korudukları değerler var. Değişime hoşgörüyle yaklaşmamalarında yaşadıkları çevrenin, mahallenin uyguladığı baskının da etkisi söz konusu. Bunun yanı sıra dikkat çekilmesi gereken bir diğer nokta da, genç bir adam, kendi kendine silah satın almaya ve bunu kullanmaya karar veriyor.”

Jo Goll ise çoğunluk toplumunun yaptığı hatalara dikkati çekiyor: "Örneğin Ayhan, hiçbir Alman çocuğun gitmediği bir okulda okumuş. O dönemde okul müdürü ‘Alman ailelere çocuklarını bu okula göndermelerini tavsiye etmiyorum' dedi. Bu durum, çoğunluk toplumunun nerede hata yaptığını açıkça ortaya koyuyor. Yaklaşık 40 yıl boyunca, böyle şeylerin yaşanmasına izin verdik. Kanımca, artık bununla mücadele edilmesi gerekiyor.” Goll, Almanya'da yetişen göçmen kökenli gençlerin Alman olmasına rağmen, Alman olarak görülmediğini ve bu gençlerin kimlik sorunu yaşadığını dile getiriyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Jülide Danışman / Berlin

Editör: Hülya Köylü

7/12/2011

almanya kendini yok ediyor kitabının yazarını türkler aç bıraktılar

"Almanya Kendini Yok Ediyor" adlı kitabında, ülkede yaşayan Müslümanları eleştiren Almanya Merkez Bankası'nın eski Yönetim Kurulu Üyesi Thilo Sarrazin, başkent Berlin'de, Türklerin yaşadığı Kreuzberg semtinde yoğun tepki ile karşılandı. Sarrazin'e girdiği Türk restoranında yemek verilmedi.

Alman 2. televizyon kanalı ZDF'de yayınlanacak "Aspekte" programı için yapılan çekimler sırasında, Kreuzberg semtinde kurulan Türk pazarını gezen Sarrazin'e pazarcılar tepki gösterdi ve bazı pazarcılar Sarrazin ile tartıştı.
Burhan adlı pazarcı, tartıştığı Sarrazin'in, söylemlerinden dolayı pazarda işi olmadığını belirterek, Türklerin, Sarrazin'in daha önce söylediği gibi sadece pazarlarda değil, her türlü işte çalıştığını, ayrıca Türklerin ve Arapların, diğer göçmenlerle kıyaslanmaması gerektiğini ifade etti.

Sarrazin ise, tartıştığı kişinin öfkesinin, vatandaşların sorunları olduğu gerçeğini görmesini engellediğini söyledi.

Kendisinin sayı uzmanı olduğunu ve söylemlerinde sadece istatistikleri ortaya koyduğunu ifade eden Sarrazin, söylemlerine sadece Türklerin ve Arapların alındığı izlenimini edindiğini, diğer yabancılardan hiç tepki almadığını kaydetti.

Berlin'deki Türklerin manavlıktan başka bir şey yapmadığı şeklinde daha önce açıklamalarda bulunan Sarrazin'i, pazardaki manavlar ve bazı Alman vatandaşlar da protesto etti.

YEMEK VERMEDİLER

Yemek yemek için daha sonra Hasır adlı Türk restoranına girmek isteyen Sarrazin'e ve ZDF ekibine burada yemek verilmedi.

Sarrazin, burada kendisini protesto eden ve restoranda yemek yemesini istemeyen bir Türk'e de "Aşağılık solcu faşist" şeklinde hakaret etti.

Restoranın müdürü Hikmet Kundakçı, işletme olarak Türkleri temsil ettiklerini belirterek, "Biz bu insanlar ile birlikte yaşıyoruz. Vatandaşların tepkisi var. Tepkimizi ortaya koyduk ve yemek yemesine izin vermedik" dedi.

Kundakçı, kısa bir süre Sarrazin ile sohbet etti ve Türklerin Alman ekonomisine büyük katkı sağladığını söyledi.

ALEVİ DERNEĞİNDEN İÇERİ ALINMADI

Restorandan sonra Berlin Alevi Toplumu'na giden Sarrazin, burada da, aralarında, 18 Eylülde yapılacak Berlin Eyalet Meclisi seçimleri için milletvekili adayı olan bazı Türklerin de bulunduğu vatandaşlar tarafından protesto edildi ve içeriye alınmadı.

Burada bir basın açıklaması okuyan Berlin Alevi Toplumu Başkanı Ahmet Taner, "Aspekte" ekibinin daha önce ziyaret için izin istemiş olduğunu ve buna izin verildiğini, ancak dernek yönetiminin yaptığı bir toplantı sonucunda bu ziyaretin kısa vadeli olarak iptal edilmesine karar verdiklerini belirtti.

Taner, Alevilerin, toplumun ayrışmasına yol açacak tutumda bulunamayacağını ifade ederek, Alevi toplumunun, Berlin'de toplumsal sorumluluk taşıdığının bilincinde olduğunu, ancak barış içinde bir arada yaşamı hedef almayan hiç bir tartışmaya katılmak istemediğini sözlerine ekledi.

Sarrazin ise burada karşılaştığı davranışın demokratik olmadığını ve ön yargılı olduğunu savundu.

AA

7/08/2011

amerikanın en iyi silah müşterisine almanya tank satmaya kalkınca ortalık karıştı

Almanya’nın Suudi Arabistan’a 1 milyar 700 milyon euro değerinde son model 200 savaş tankı satma girişimi, siyasi partiler arasında ve medyada hararetli tartışmalara yol açtı. Başbakan Angela Merkel hükümetin bu konuda şimdiye dek suskun kalmasını savundu.
Merkel, Mittelbayerische Zeitung'a yaptığı açıklamada, bu konuda yapılan görüşmelerle alınan kararların, güvenlik nedeniyle gizli tutulduğunu vurguladı. Almanya'da tartışmalar sürerken, ABD’de ise Suudi Arabistan’a yapılan silah satışları kimseyi rahatsız etmiyor. ABD ile Suudi Arabistan arasındaki savunma işbirliğinde, ham petrol ihtiyacının karşılanması, İran’ın silahlanması ve terörle mücadele yüzünden bozulan karşılıklı güven ortamının tamiri rol oynuyor.
En büyük silah satışlarından biri

68 milyar dolar hacmindeki bu silah satışına ne Demokratlardan, ne de Cumhuriyetçi Parti’den ses çıkıyor. ABD önümüzdeki yıllarda Suudi Arabistan’a F-15’lerin en yeni versiyonu olan savaş uçaklarından 84 adet teslim edecek. Silah satışı Amerikan Kongresi’nde onaylandı. Suudi Arabistan hava kuvvetlerinin elindeki 70 adet F-15 de Hellfire roketleriyle teçhiz edilecek.

Suudi Arabistan, ABD’den Black Hawk, Apache ve Little Bird tipi 190 savaş helikopteri ile 12 bin 667 roket, 18 bin 350 bomba ve çok sayıda modern gece görüş sistemi almayı planlıyor.

Amerikan çıkarları söz konusu olunca

Amerikan Kongresi’nin tek bir endişesi var. O da, şimdiye kadar sadece İsrail’e verilen ve F 15’lerden fırlatılabilen uydu güdümlü doğrudan taarruz bombasına Suudi Arabistan’ın da talip olması. Obama yönetiminin İsrail’e tanınan bu ayrıcalığı sürdürmek istediği anlaşılıyor. Bunun dışındaki her türlü silahın Suudi Arabistan’a satılabilmesine Amerika’nın petrol çıkarlarının korunması gerekçe gösteriliyor. Beyaz Saray’ın Savunma Danışmanı Andrew Shapiro, Suudi Arabistan’ın bu silahlarla, ABD’nin ekonomik çıkarları açısından son derece önemli olan petrol tesislerini saldırılardan korumasına yardımcı olmak istediklerini söyledi.

En sıkı müttefiki İsrail’in Suudi Arabistan’a silah satılmasına tolerans göstermesi, Washington yönetimi açısından büyük önem arz ediyor. Savunma uzmanı Andrew Shapiro, Suudi Arabistan’a verilen her uçak ve roketin İran’a ve Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın nükleer silahlanma arayışına yapılmış bir uyarı olduğunu belirtti. Shapiro, 'Yaptığımız silah sevkiyatı aynı zamanda Suudi Arabistan’ın komşularına verilmiş açık bir mesajdır. ABD Basra Körfezi ve Ortadoğu’daki en değerli müttefiklerinin güvenliğine büyük önem atfetmektedir' dedi.

'Suudi Arabistan nükleer güç olmamalı'

ABD en çok Suudi Arabistan ile İran arasında nükleer silahlanma yarışı başlamasından endişe ediyor. Suudi Arabistan’ın eski Washington Büyükelçisi Prens Turki El Faysal, geçenlerde Amerikan savunma uzmanlarıyla yaptığı gizli buluşmada, İran’ın nükleer alanda silahlanmasının son derece vahim sonuçlara yol açabileceği uyarısında bulunmuştu. Obama yönetimi, Suudi Arabistan’ın petrol zenginliğinin ve Pakistan’ın yardımıyla kısa zamanda nükleer güce dönüşmesini mutlaka önlemek istiyor.

Amerikan yönetimi milyarlarca dolarlık silah sevk ederek petrol ortağı ile arasındaki güven krizini aşmaya çalışıyor. Obama yönetimi, ’Suudi Arabistan en modern konvansiyonel silahlara sahip olduğu takdirde İran’a karşı nükleer silah edinmeye ihtiyacı kalmaz’ düşüncesiyle hareket ediyor. Ancak Suudi Arabistan Arap Baharı’ndan dolayı Amerikan süper gücüne olan güvenini kaybetti. En modern savaş uçaklarının bile güven kaybını telafi etmeye yeteceği sanılmıyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Ralph Sina / Ahmet Günaltay

Editör: Murat Çelikkafa 

6/30/2011

almanyada hayvanat bahçesindeki iki başlı piton yılanı görenleri şaşkına çeviriyor

Almanya'nın güneyindeki Villingen-Schwenningen bölgesinde yaklaşık bir yıl önce doğan çift başlı piton ilgi odağı...

Çift başlı yılan daha bir yaşında olmasına rağmen, boyu 50 santimetreyi geçti.
Yılan bakıcısı Stefan Broghammer'a göre, yılan, şimdiye kadar karşılaşılan ikinci çift başlı piton.

Asya ve Afrika Kökenli
Anavatanı Asya ve Afrika olan pitonlar, dünyanın en uzun yılanları.

Boyu 9 metreye çıkabilen pitonlar, geyik, kemirgen, yaban domuzu, ceylan ve antilop gibi hayvanlarla besleniyor.

Timsah gibi büyük hayvanları da sindirebilen ve zehirsiz olan pitonlar, genelde sulak alanları tercih ediyor.

6/28/2011

hollanda'da müslümanlar ve yahudiler hayvanları uyuşturmadan kesemeyecek

Hollanda parlamentosunda bugün benimsenmesi beklenen yeni yasa, kesilecek tüm hayvanların, acı çekmelerini en aza indirmek amacıyla, önce uyuşturulmasını şart koşuyor.

Helâl ve koşer kesim usulleriyse, hayvanların bilincinin yerinde olmasını öngörüyor.
Şimdiye dek Batılı ülkelerde olduğu gibi, Hollanda'daki mezbahalarda da hayvanlar kesilmeden önce uyuşturuluyordu. Ancak Müslüman ve Yahudi kasaplar, dini özgürlük esasına göre, bundan muaf tutuluyor ve hayvan kesimini geleneksel usullerde yapıyorlardı.

Ancak Hollanda parlamentosundaki milletvekillerin çoğu, dini özgürlüklerin, hayvanlara gereksiz yere acı çektirilmesini haklı gösteremeyeceği üzerinde görüş birliğine vardı.

Aylardır süren görüşmeler sonunda, Müslüman ve Yahudi toplumlarına bir uzlaşma yolu öneriliyor.

İki toplumdan, bir yıl içinde, kendi geleneksel yöntemleriyle kesilen hayvanların, öldürülmeden önce uyuşturulan hayvanlardan daha fazla acı çekmediğini kanıtlayan veri sunmaları isteniyor.

Ama yeni yasanın yandaşları ve muhalifleri, bu konuda veri sağlanabilmesinin hemen hemen imkansız olduğunu; dolayısıyla helâl ve koşer usullerde kesim yapılan mezbaha ve kasapların faaliyetlerinin yasaklanacağını kaydediyorlar.

Hollanda'daki Müslüman gruplar, bu adımın, Avrupa'da İslamiyete karşı artan hoşgörüsüzlüğün yeni bir işareti olduğunu söylüyorlar.

Ülkedeki Müslüman ve Yahudi toplumlar, komşu Belçika ve Almanya'dan helâl ve koşer et ithalatına başlamayı planlıyorlar.

6/10/2011

ehec bakterisinde sebzeler aklandı uyarılar kalktı şüpheli çiğ sebze filizleri

Alman Robert Koch Enstitüsü EHEC bakterisinin filizlerden bulaştığını açıkladı. Aşağı Saksonya Eyaleti’nde bulunan bir Alman sebze filizi üreticisi işletmenin EHEC’in başlıca kaynağı olduğu kesinleşti. Robert Koch Enstitüsü Başkanı Rainhard Burger, EHEC bakterisinin kaynağının çiğ yenen bazı sebze filizleri olduğunu söyledi. Burger, Almanya genelinde hastaların en az yüzde 80'nin bu işletmeden gelen filizleri tükettiğini belirtti.

Ayrıca Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti'nde de bir filiz paketinde EHEC bakterisi bulunduğu açıklandı. Eyaletin söz konusu filize Tüketiciyi Koruma Bakanı Johannes Remmel de Bonn kenti çevresindeki bir çöp kutusunda bulunan pakette rastlandığını kaydetti.
Federal Risk Değerlendirme Enstitüsü Başkanı Andreas Hensel de salatalık, domates ve marul tüketilmemesi uyarısının kaldırıldığını açıkladı. Birkaç salatalıkta EHEC bakterisi teşhis edilmesi nedeniyle vatandaşlar bir süredir bu gıda maddelerinin tehlikeli olduğu yönünde uyarılıyordu. Hensel, Almanya'da EHEC bakterinin çiğ yenebilen sebze filizlerden kaynakladığı belirtildi. Yapılan incelemeler filizler üzerinde kuşkuyu artırdı. Salatalık, domates, marul tüketilmemesi uyarısı ise kaldırıldı.

Hasta sayısı azalıyor

Diğer yandan Almanya’da EHEC bakterisinin yol açtığı rahatsızlıklardan bir kişi daha yaşamını yitirdi. Almanya’da ölenlenlerin sayısı 30’a yükselirken yeni hastaların sayısının önceki günlere oranla azalmaya başladığı belirtildi.

Almanya Sağlık Bakanı Daniel Bahr, EHEC bakterisine dair tehlikenin henüz geçmediğini ancak Almanya’nın yakında bu salgını atlatacağını söyledi.
İspanyol üreticiler mahkemeye gidiyor

EHEC'in nereden kaynaklandığı ile ilgili incelemeler devam ederken, İspanyol üreticiler ise konuyu mahkemeye taşımaya hazırlanıyor. İspanyol salatalıklarının yenmemesi için uyarı yapan Hamburg Senatosu'na İspanyol üreticilerin tazminat davası açmayı planladıkları kaydedildi.

Almanya’nın başkenti Berlin’de temaslarda bulunan İspanya’nın Avrupa İşleri Bakanı Diego Lopez Garrido, İspanyol tarım üreticileri milyonlarca euroluk maddi kayıplara uğradıkları halde, hükümet olarak Almanya'dan tazminat istemekten ise vazgeçtiğini açıkladı.

Alman hükümeti de buna karşılık İspanyol gıda mallarının imajının Almanya’da yeniden iyileştirmesine katkıda bulunmak üzere elinden geleni yapacağını taahhüt etti. Almanya’nın ilk aşamada, İspanyol ürünlerinin imajının düzeltilmesine yönelik bir reklam kampanyası düzenlemesi bekleniyor.

İspanyol Bakan, bazı İspanyol şirketlerinin Hamburg Senatosu aleyhinde dava açmalarının olası olduğunu, bu konuda İspanyol hükümetinin “söz söyleme hakkı” bulunmadığını da sözlerine ekledi.
Zarar gören üreticilere destek

Bu arada AB tarım bakanlarının önceki gün Lüksemburg’taki toplantısında, AB Komisyonu'nun EHEC'ten zarar gören Avrupalı tarım üreticilerine tazminat ödeyeceği duyuruldu.

Alman Tarım İşçileri Derneği Başkanı Gerd Sonnleitner AB’nin tarım üreticileri için bir yardım fonu oluşturmasını memnuniyetle karşıladığını söyledi, ancak Avrupa çapında 500 ila 600 milyon euro hacmindeki zararın sadece bu fondan karşılanamayacağını da sözlerine ekledi. Sonnleitner, ayakta kalma mücadelesi vermekte olan kendi tarım üretecilerini desteklemek üzere Alman hükümetinin ve eyalet yönetimlerinin de ek katkıda bulunmasını talep etti.

© Deutsche Welle Türkçe

dpa/AFP/DW, HK/ÇA/MÇ/BK/DE

6/09/2011

şempanzeler yapılan zeka testinde bilim adamlarını şaşkınlığa uğrattılar

Almanya'nın Leipzig şehrinde şempanzeler üzerinde yürütülen bir araştırmada deneklerin bir su tüpünün içindeki fıstığa ulaşmak için geliştirdikleri yöntemler hayret uyandırdı.


Max Planck Evrim Enstitüsü'nde yürütülen çalışmada şempanzelerin kafeslerine yerleştirilen, ellerinin giremeyeceği darlıkta bir tüp içine birer fıstık tanesi yerleştirildi.

Kafeslere ayrıca şempanzelerin su içebilecekleri bir düzenek eklendi.
Araştırma ekibinden Daniel Haus


"Şempanzeler deneme-yanılma yöntemiyle değil düşünüp, sorunu kavrayıp, çözüm geliştirdiler."

Deneyde gözlemlenen şempanzelerden bir kısmı musluktan ağızlarına doldurukları suyu, fıstığın bulunduğu tüpe taşıyarak su seviyesinin yükselmesini sağladılar.

Böylece şempanzeler su yüzeyine çıkan fıstığa ulaşmış oldular.

Deneklerden biri ise ağzıyla gerçekleştirdiği su taşıma işlemini tekrarlamak yerine daha kolay bir yöntem keşfetti.

Su tüpünü idrarıyla dolduran şempanze böylece fıstığa daha kısa sürede ulaşmış oldu.

Araştırmayı yürüten ekipten Daniel Hanus söz konusu "zeki" şempanzenin ağzıyla su taşımaktan sıkıldığı için bu yaratıcı yöntemi geliştirdiğini söyledi.
Şempanzeler daha zeki

Deney hem goriller hem şempanzeler üzerinde gerçekleştirildi ve sonuçlar genç şempanzelerin daha başarılı olduğunu ortaya koydu.

43 şempanzeden 14'ü musluktan ağızlarıyla su taşıyarak fıstığa ulaşabileceklerini akıl edebildi, 7 şempanze ise bu işlemi tekrarlayarak fıstıklara ulaştılar.

Araştırma ekibini yöneten Doktor Hanus sonuçların genç şempanzelerin sorun çözme konusundaki kabiliyetini ortaya koyduğunu belirtti.

Hanus, deneklerin deneme-yanılma yöntemiyle değil, düşünüp, sorunu kavrayıp çözüm geliştirdiklerini söyledi.

Bilim adamı, ağzıyla su taşımak yerine idrarıyla sorunu çözen şempanzenin ise ilginç bir durum olduğunu ifade etti.

Doktor Hanus bu zeki şempanzenin, musluktan su taşıyarak fıstığa ulaşabileceğini kavrayabilmiş olmasına rağmen, bir adım öteye gidip yorulmadan sonuca ulaşmayı becerebildiği yorumunda bulundu.
4 yaşındaki çocuklar beceremedi

Araştırma şempanzelerle insanlar arasında yapılan bir karşılaştırmayı da kapsıyor.

4, 6 ve 8 yaşındaki çocuklardan oluşan denekler, benzer bir sorunu ağızlarıyla değil bardakla su taşıyarak çözmeleri gereken bir deneye tabi tutuldular.

Sonuçlar şempanzelerin sorunun çözümünde 4 yaşındaki çocuklara göre daha başarılı olduklarını ortaya koydu.

4 yaşındaki 24 çocuktan yalnız 2'si tüpteki su seviyesini yükseltmeyi akıl edebilirken, bu oran denek şempanzelerde daha düşük oldu.

Doktor Haus, 6 ve 8 yaşındaki çocukların başarı oranlarının şempanzelere göre daha yüksek olmasına rağmen sorunu çözerken gerçekten zorlandıklarına dikkat çekti.
bbc türkçe