Dünya

Dünya
suikast etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
suikast etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7/13/2011

amerikanın yeni korkusu teröristler vücut bombaları ile saldırı yapmaya yoğunlaşıyorlar

Amerikan Temsilciler Meclisi İç Güvenlik Komisyonu Başkanı Peter King'e göre bu bir oyun değil, panik yaratılmaya çalışılmıyor. King, "vücut bombaları" ile saldırı tehlikesinin ciddi boyutlarda olduğunu söylüyor.

Güvenlik birimlerine göre terör zanlıları son bir kaç aydır, vücuda yerleştirilen bombalarla saldırma planları üzerinde yoğunlaşıyor. Teröristlerin vücut bombası ile patlayıcı maddeyi tam hedef noktasında insan vücudu üzerinde patlatmak istedikleri öne sürülüyor. Alman Birinci Televizyon Kanalı ARD'nin terör uzmanı Joachim Hagen, vücut bombasının ele geçirilmesinin hâlihazırdaki teknolojiyle mümkün olmadığını belirtiyor:
"Çıplak tarayıcılar, vücudun içine yerleştirilen bir bombayı teşhis edemez. Onlar ışınlarla sadece elbiselerin altını görebiliyorlar. Vücut bombaları röntgen cihazıyla bulunabilir ama o zaman da bütün yolcuları baştan aşağı x ışınlarından geçirmek lazım. Böyle bir uygulamaya ise aşırı ışına maruz kalacakları gerekçesiyle yolcular karşı çıkacaktır."

"Uzak bir ihtimal"

Yolcuların vücudunu elle kontrol etmek ya da her tür patlayıcı maddeyi tespit eden cihazın pamuklu ucunu tenin üzerinde gezdirmek de çok tepki çekecek yöntemler olurdu. Joachim Hagen vücut bombalarının yapımının çok masraflı ve meşakkatli olduğunu söylüyor:

"Böyle bir durumda suikastçiyi ameliyat edip, derisinin altına patlayıcı madde ile mekanizmayı yerleştirmek gerekir. Ondan sonra onun yeniden hareket edebilecek kadar iyileşip, uçağa binebilecek hâle gelmesini beklemek lâzım. Yani o kadar çok belirsizlik ve güçlük söz konusu ki böyle bir yöntem bence henüz çok uzak bir ihtimal.“
Havayolu şirketlerine uyarı

Terör uzmanı, olasılığı oldukça düşük görse de Amerikan Ulaşım Güvenlik Dairesi (TSA) Müdürü John Pistol bu konudaki bilgileri ciddiye aldıklarını ve yurtdışındaki meslektaşlarını havayolları şirketlerini ihtiyaten uyardıklarını belirtiyor.

Benzer bir yöntem uyuşturucu kaçakçılığında kullanılıyor. Örneğin bir prezervatifin içine uyuşturucu madde doldurularak, torba yutuluyor. Tabii yutulan uyuşturucu miktarının iyi ayarlanması gerekiyor. Terör uzmanı Joachim Hagen, vücut bombasında da büyük miktarlarda patlayıcı madde yutulması ve bunun patlatma mekanizmasıyla bağlantısının sağlanması gerektiğini bununsa çok güç olduğunu belirtiyor:

“Böyle bir bombada şöyle bir sorun karşımıza çıkıyor: İnsan vücudunun yumuşak ve esnek olması, derinin altına yerleştirilen patlayıcı maddenin etkisini azaltır. Bu sebeple örneğin bir uçağı düşürmek için çok büyük miktarlarda patlayıcı madde vücuda yerleştirmek gerekir.“

Joachim Hagen, böyle büyük miktarda patlayıcının ise vücuda yerleştirilemeyeceğini söylüyor. Hagen, Suudi Arabistan'da içişleri bakanı yardımcısına vücut bombasıyla saldırı düzenlendiği iddialarının hiç bir zaman ispatlanamadığını da hatırlatıyor. Terör uzmanı, yetkililerin yolcuları daha fazla güvenlik önlemine ikna edebilmek için bu tür uyarıları yaptığı görüşünde.



© Deutsche Welle Türkçe


Marca Müller / Çeviren: Deniz Eğilmez

Editör: Murat Çelikkafa 

6/18/2011

amerika tarihinde ilk kez suikaste uğrayan kadın siyasetci yaşam savaşını kazandı

Giffords, Ocak ayından bu yana Houston'daki hastanedeydi.
Arizona'yı temsil eden kongre üyesi Ocak ayında seçmenleri ile görüştüğü sırada saldırıya uğramış, onu yakın mesafeden başından vuran saldırgan olay yerindeki altı kişiyi öldürmüş, 13 kişiyi yaralamıştı.


Giffords'ın saldırıdan sağ kurtulması mucize olarak görülmüştü.


Houston'daki TIRR Memorial Hermann Hastanesi doktorları, Giffords'ın bilişsel yetilerinin ve fiziksel gücünün tedavi süresince ilerleme gösterdiğini belirtti.


Saldırı ardından Giffords'ın kafatasının sol yanına seramik bir parça yerleştirildi.

41 yaşındaki Kongre üyesi şimdi, uzun soluklu bir rehabilitasyon sürecine başlıyor.

Her gün evinden hastaneye gidip gelecek olan Giffords, konuşma, müzik, fiziksel hareketler ve mesleki beceriler konusunda terapi görecek.
Gabrielle Giffords ve eşi Mark Kelly


Mark Kelly tedavi süresince her gün iki kez hastaneye gitti

Ailesi Giffords'ın evine dönebilmesinin iyileşmesine daha da büyük katkı sağlayacağına inanıyor.

Giffords'ın sözcüleri siyasetçinin sağlık durumunun her hafta iyiye gittiğini; daha etkin bir şekilde görevine dönmesi konusunda görüşmelerin devam ettiğini söylediler.

Ancak Demokrat siyasetçi için bunun mümkün olup olmayacağını kestirmek zor. Giffords'ın ise karar vermek için 2012 Mayıs'ına dek zamanı var.

Giffords'ın astronot eşi Mark Kelly de son seferini yapan Endeavour uzay mekiği ile görevini tamamlayarak yeniden eşinin yanına döndü.

Kelly, eşinin yürüyüp konuşmakta hala zorlandığını, ancak saldırıdan önceki kişiliğine yeniden kavuştuğunu söylüyor.

Giffords'ın saldırıdan bu yana çekilen ilk fotoğrafları pazar günü yayınlanmıştı.

Saldırının faili Jared Loughner'ın ise akli durumunun ise yargılanmaya uygun olmadığına karar verildi.
bbc türkçe

3/18/2011

bbc türkçe izlenimler ibrahim tatlıses şarkıcımı mafya babasımı? sorusu

Kadir Konuksever


Diyarbakır


“İbrahim Tatlıses’i vurmuşlar” dedi çalışma arkadaşlarımdan biri.


Kadındı ve sesindeki duygusuz ifadeden darp edildiği sonucunu çıkardım.

Akşam erkenden uyuduğumdan ve haber kanallarında her zamanki turumu atmadığımdan habersizdim, olup bitenlerden. İnternette kısa bir gezintiden sonra öğrendim silahlı saldırıya uğradığını ‘imparator’un; hem de gayet organize bir çalışmayla üstelik otomatik tüfeklerle.

İbrahim Tatlıses ya da nam-ı diğer İmparator’un vurulmasından çok vurulmasının yarattığı halet-i ruhiyeyi düşünmeye başladım daha çok.

Ne de olsa Güneydoğu’luydu ve bu topraklardan çıkıp hayallerinin peşinden İstanbullara koşmuş, kısa sürede pek çoklarına göre imparatorluğa kadar yükselmiş birinin belki de ölümüne yol açabilecek saldırıya uğramasını haber verirken ‘bugün hava serin’ der gibi sıradandı, arkadaşımın sesinin rengi.

Çıkardığı albümleri almayıp hiç değilse internetten korsan indirecek kadar ilgi duyan başka biri, ‘olacağı buydu’ derken daha tonlamalı bir ses kullanmış ancak tepkisinin saldırgana mı yoksa mağdura mı olduğunu belli etmeden çekip gitmişti; tıpkı bir öncekinin aldırış etmeyen tavrı gibi.

Hastanede yoğun bakıma alınmasının ardından internet tabanlı paylaşım sitelerinin neredeyse tamamı benzer ifadelerle doldu bir anda. Biri başkası için benzer ifadeleri kullandığı için topa tutulan ünlü yazar gibi ‘su testisi su yolunda kırılır’ diyor; ötekisi daha insaflı; ‘inşallah kurtulur da sanatçı mı mafya babası mı olduğuna bu vesileyle karar verir’ diyordu.

Herkes ne kadar ilgisiz ve ne kadar ‘durumu olağan karşılamış’ görünse de ne Ortadoğu’daki halk hareketleri ne de Japonya’daki deprem ve tusunami Tatlıses’in durumunun üzerine çıkabildi. Televizyonlar, radyolar ve haliyle sanal alem saldırının detayları ve İbrahim Tatlıses’in an be an duyurulan sağlık haberleriyle dolup taşarken çıktığı topraklardaki hemşehrileri acıyarak, tepkili ve çoklukla da umursamazlıkla takip ediyordu.

Belki de haksız sayılmazlardı. İnternet sitelerindeki ilgili haberlerin altındaki notlar; yazar Can Dündar’ın dediği gibi” acımasız” olsa da haberleri yorumlayanlara o yorumları yaptıran İbrahim Tatlıses’ten başkası değildi.
İnşaatlardan şöhrete

Yedi kardeşli ailesiyle çocukluk ve gençlik yılları yoksulluk içinde geçtikten sonra soğuk demircilik yaptığı inşaatta keşfedilip şöhrete uzanan basamakları beşer beşer atlayarak çıkan ve tüm Türkiye’nin biricik, rol modeli, idolü haline gelen İmparatorluğa kadar terfi ettirilen sanatçının bu kadirşinaslığı ne kadar karşıladığı tartışılabilir.

Hayatı hızla değişen ve birkaç sınıf atlayarak tahta oturan Tatlıses’in yıllar boyunca adının silahlı saldırı, kundaklama, uyuşturucu operasyonları, hayatına giren kadınları dövmesi ve yaptığı televizyon şovlarında birilerini tehdit etmesi, birilerine küfretmesi ve bunu yaparken de sırtını sevenlerinden çok iktidardaki devlet büyüklerine dayaması kaçınılmaz olarak küstürecekti insanları. Zira bir gün başbakanın elini öperken gördüğümüz sanatçı sonra cumhurbaşkanın eline eğilmişken görüntü veriyordu.

Emniyet müdürüyle aynı karede samimi poz vermeye özen gösterirken çetelerle, mafyavari oluşumlarla gündeme geliyordu adı. Bütün bunlar olurken sahneden tebaasına seslenen İmparator arkasındaki kalabalık orkestrasının iç kıyan ezgilerine, ritimlerine iliştirdiği tartışılacak sözlerini etmekten geri durmuyordu.

Haksızlık etmemek lazım, duygulu, yufka yürekliliğiyle her konserinde mutlaka birkaç damla yaş döküp izleyenlerin yüreklerini dağlıyor, ardından ‘şappi şappi’ nidalarıyla hüzzamdan hareketli bir pop parçasına geçerek ruhunda yaşadığı metaforun izlerini ele veriyordu.
Oxford ve Urfa

Kendisine iyi bir eğitim almamış olduğunu söyleyenlere Gani Müjde’nin ‘Urfa’da Oxford vardı da biz mi okumadık’ sözleriyle karşılık vermesini hatırlamış saldırıya uğramasına üzülmüş kadınlardan biri.

Haberin altına düştüğü notta ‘keşke Oxford okuyaydın da böyle olmayaydın’ demiş.

Okuyucunun işaret ettiği eskilerden kalma bir husumet nedeniyle silahlı saldırıya uğrayıp ağır yaralanınca herkes tarafından dile getirilmese de herkesin aklından geçirdiği debdebeli hayatı bir kez daha gündeme geldi. Yıllar önce adamları tarafından yaralanan ve saldırgan olduğu iddia edilen kişinin arşivlerden çıkarılan görüntüsü açıkça tehdit doluydu ve “Tatlıses’in kanı dökülmedikçe bu iş durmaz” diyecek kadar ileri gidiyordu.

Kanı dökülen İmparator’un hastaneye kaldırılmasının ardından sevenleri, sevmeyenleri, küs oldukları ve iş, sanat, politika dünyasının tanınmış isimleri hastaneye akın ettiler. Memleketinden otobüslere doluşanlar ‘böyle bir şeyin olacağı belliydi’ diyerek hemşerilerini yalnız bırakmamak üzere yola çıktıklarında intikam çığlıkları atanlar da saldırıyı kendilerine yapılmış sayıyorlardı. O gerekli özeni göstermemiş olsa da insanlar sahip çıkmaktan geri durmuyordu.

Doktorların verdikleri müjdeli haberler sevenlerinin yüreğine su serpse de İmparator’un belki de hükümdarlığının yıkıldığını, ülkenin demokrasi ve insan hakları ile yönetildiğini anlaması gerekecek önümüzdeki günlerde.

Olabilir mi? Kimbilir? Ama acı gününde yanında olanların beklentisi bu yönde.
bbc türkçe

12/16/2010

fransa'da bulunan mumyalanmış kesik baş bir krala ait

Fransa'da 2 yıl önce bulunan mumyalanmış kafanın, 1610 yılında suikasta kurban giden Kral 4'üncü Henrie'ye ait olduğu ortaya çıktı.

2008 yılında bir emeklinin evinde bulunan kesik kafanın sahibi, 9 ay süren testlerin ardından tespit edildi.

Fransız bilim adamlarının hummalı çalışması sonucu ortaya çıkan sonuca göre, kafa Fransa Kralı 4'üncü Henrie'ye ait.