Dünya

Dünya
Müslüman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Müslüman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10/05/2012

neşet ertaş'ın cenaze namazında müslüman bir insan olduğuna şahitlik edermisiniz? sorusu

Vefatıyla yediden yetmişe tüm Türkiye’yi yasa boğan halk ozanı Neşet Ertaş’ın cenaze namazında cemaate sorulan soru tartışma başlattı.

Kırşehir Ahi Evran Camii’nde cenaze namazını kıldıran Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Kamil Yılmaz’ın "Onun hali hayatında ve kemal-i sıhhatinde Müslüman bir insan olduğuna şahitlik eder misiniz?" diye sormasını, CHP’liler Meclis gündemine getirecek. Bununla ilgili soru önergesi hazırlanırken, Kırşehir Belediyesi’ne yönelik ’tabutu reklam panosuna dönüştürme’ eleştirileri de önergede yer alacak.

MOROĞLU: MÜSLÜMANLIĞINI BİLMİYORSAN NİYE KILDIRIYORSUN?

Neşet Ertaş’ın hastalığından vefatına kadar, sürece yakın tanıklık eden ve cenaze işlemleriyle ilgilenen CHP İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu, cenaze namazını kıldıran Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Kamil Yılmaz’ın cemaate yönelttiği soruyu garipsediğini söyledi. Moroğlu, "Yani Müslüman olduğunu bilmediğin bir insanın cenazesini niye kıldırıyorsun? Bu usul bilip bilmemekle ilgili bir durum değil. Toplumu tek tip hale getirmek, renklilikleri törpülemek ve bunun için bir cenazeyi bile kullanmak kabul edilemez. Müslüman değilseniz hatta Sünni değilseniz demek ki yaşama özgürlüğünüz yok. Bu soru aynı zamanda bir baskıyı ifade ediyor" değerlendirmesini yaptı.

AKKİRAZ SORU ÖNERGESİ VERECEK

CHP İstanbul Milletvekili ve halk müziğinin önemli temsilcilerinden Sabahat Akkiraz da konuyu Meclis gündemine soru önergesiyle taşıyacağını kaydetti. Akkiraz, "Cenaze esnasında bu soru benim de dikkatimi çekti. Hiçbir yerde böyle bir soru duymadım. Muhtemelen o namazı kıldıran kişi Abdalların inanç olarak Müslüman olduğunu bilmiyor ki tekrar bir tescil ettirme ihtiyacı hissetti. Ayıp olan sorunun kendisi" diye konuştu. Bu konuyu Meclis kürsüsünden de dile getireceğini ifade eden Akkiraz, "Keşke bu topraklardan gelmiş geçmiş en büyük ozanlardan biri olan Neşet Ertaş’ın sonsuzluğa uğurlanışında ne tabut tartışmaları ne de bu tür davranışların ayıbı yaşanmasaydı. Bu açıdan da üzüntü duyuyorum" dedi.

PROF. DR. DUMLU: İLK KEZ BÖYLE BİR SORU DUYDUM

Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ömer Dumlu da konuya ilişkin soruları yanıtlarken, cenaze namazlarında "Hakkınızı helal eder misiniz?" diye sormanın usulden olduğunu, ilk kez bir cenaze namazında böyle bir sorunun sorulduğunu duyduğunu söyledi. Cenaze törenini izleme şansının olmadığını dile getiren Prof. Dr. Dumlu, "Ben de böyle bir soru sorulduğunu çevremden duydum. Ama ben İlahiyat Fakültesi Dekanı olarak böyle bir soru sormayı tercih etmezdim. Bildiğim kadarıyla sadece ’Hakkınızı helal eder misiniz’ sorusu üç kez sorulur. Bu da oradaki cemaate ve vatandaşın yakınlarına bir jesttir" diye konuştu.

Olaya yine de iyi niyetle bakmak gerektiğini vurgulayan Dumlu, "Açıkçası cenaze namazını kimin kıldırdığını da bilmiyorum ama iyi niyetle bakarsak herkes elhamdülillah Müslüman. Kimsenin kuşkusu yok deme isteğini vurgulamış olabilir. Zaten o cenazenin o musallaya konulması bile bunun tescilidir" dedi.

Cenaze namazını kıldıran imamın konuşması

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Kamil Yılmaz, Neşet Ertaş’ın cenaze namazını kıldırırken yaptığı konuşmanın tam metni şöyle: "Ömrünü hakka ve halka hizmete adamış, musallada bulunan halk kahramanımız Neşet Ertaş’ı hepimiz tanıyoruz, dünya tanıyor, ülkemin insanı tanıyor. Onun memleketine bağlılığı, dinine, diyanetine bağlılığı hepimizin ittifakla şahit olduğu bir husus. Şiirlerinde, sazıyla söylediği bu duyguları çok derinliğiyle görüyoruz. Ama yine de bununla birlikte biz bir son defa sizlerden, onu hali hayatında tanıyan, sohbetlerine iştirak etmiş, programlarında bulunmuş, televizyonda onu seyretmiş halkımızın bir ferdi olarak, her birinizden onun hali hayatında kemal-i sıhhatinde Müslüman bir insan olduğuna şahitlik eder misiniz? Şahitlik eder misiniz? Daha yüksek sesle, şahitlik eder misiniz? Neşet Ertaş da şüphesiz fani bir insan. Son yolculuğunda Neşet Ertaş üstadımıza haklarınızı helal eder misiniz? Lütfen haklarınızı helal edin. Allah bu şahitliklerinizi ve helalliklerinizi kabul buyursun. Allah yerini boş bırakmasın. Duamız budur."

Tabutu reklam aracı gibi kullanıldığı iddiası

Neşet Ertaş’ın vefat ettiği özel hastanede tüm işlemleri gerçekleştiren Şentaş Cenaze Hizmetleri Şirketi’nin sahibi Taşkın Koç, İzmir’den çıkan tabutla Kırşehir’de cenazedeki tabutun aynı olmadığını, değiştirme yapıldığını kaydetti. Ailenin kesinlikle şatafatlı olmayan, sade bir tabut istediğini belirten Koç, "Biz de ustamızın ailesinin isteğine uygun bir tabut hazırladık. Ancak belediye kendini ön plana çıkarmak için tabutu değiştirdi. Ben 13 yıldır bu işteyim. Nereye gönderirsek şimdiye kadar hiç tabut değişmedi, Kırşehir’de değişti. Her şeyden önce sade tabut isteyen ailesine ayıp olduğunu düşünüyorum. Aile bu kadar mütevazı iken belediyenin tavrını anlamak mümkün değil" dedi. Koç ayrıca tabut değişikliğinin zaten tercih edilmediğini anlatarak "Zaten merhumun bütün işlemleri yapılmış. Ona ikinci bir eziyet oluyor" değerlendirmesini yaptı. e-kolay

5/18/2012

cinnet geçiren polis memuru havaya ateş ederek allaha kul olun diye bağırdı

10 dakika süren heyecanlı anların ardından, “Allah’a kul olun, Müslüman Rizeliler uyanın” diye bağıran polis memuru, şarjöründeki tüm mermileri boşalttıktan sonra meslektaşları tarafından gözaltına alınarak polis merkezine götürüldü.

Olay Cumhuriyet Meydanı Atatürk Anıtı önünde öğle saatlerinde meydana geldi. Ayağında ayakkabısı olmayan, üniformasını çıkarıp eline alan ve adının Ahmet olduğu öğrenilen polis memuru, beylik tabancasını çıkarıp hayava iki el ateş etti.

Çevrede toplananlara ve meslektaşlarına, “Allah’a kul olun” diye bağıran polis memuru, alandaki bir çelengi vurarak devirdi. Meslektaşlarının uyarılarına rağmen bir el daha havaya ateş eden polis memuru, ardından tekbir getirmeye başladı, “Müslüman Rizeliler uyanın” diye bağırdıktan sonra şarjöründeki tüm mermileri boşalttı. Meslektaşları tarafından gözaltına alınan polis memuru Cumhuriyet Polis Merkezi’ne götürüldü. Bu sırada yaşanan kargaşada iki polis memurunun silahı yere düştü. Çevrede toplananlar yaşananları şaşkınlıkla izledi.mynet
DHA

5/17/2012

müslümanların koruduğu sina yarımadasındaki aziz katherina manastırı

Aziz Katherina Manastırı, Mısır'da, Sina Yarımadasında yer alan Rum Ortodoks manastırı. Dar bir vadide 1.500 m yükseklikte inşa edilmiştir. 2002'de UNESCO Dünya Miraslar Listesine dahil edildi.

Çoğu kez yanlış olarak Sina Bağımsız Rum Ortodoks Kilisesi olarak adlandırılır. Doğu Ortodoks Kilisesi'ni oluşturan özerk kiliselerin en küçüğüdür. Aynı zamanda Sina, Paran ve Raithu başpiskoposu olan manastır başkeşişi keşişler tarafından seçilir ve Kudüs Rum Ortodoks patriği tarafından kutsanır. Manastırın ilk başkeşişlerinden biri Aziz İoannes Klimakos'tu. Başlangıçta Kudüs patriğinin yetki alanında olan manastır 1575'te Fener Patrikhanesi'nin onayıyla bağımsız bir yapı kazandı. Manastırdaki keşiş sayısı 36 olarak sınırlanmıştır; bu sayı günümüzde Kahire ve Süveyş'teki manastırlarda yaşayanları da kapsar. Sina Kilisesi'nin cemaati manastırda çalışan bazı Hıristiyan Araplardan ve Kızıldeniz kıyısındaki et-Tur'da oturan balıkçılardan oluşur. Manastırın yakınlarında yaşayan Müslüman Bedevi Araplar her dönemde manastırın koruyuculuğunu yaparak karşılığında manastırdan destek görmüşlerdir.

Bizans imparatoru I. Justinianos'un 527'de kurduğu manastıra yerleşen münzevi keşişlerin hırsızların saldırılarına uğraması üzerine, 530'da gene Justinianos'un girişimiyle, Sina Dağının alçak tepelerinde Musa'ya göründüğüne inanılan yanan çalı yerinin çevresine duvarlar örüldü. Manastır İslam dininin yayıldığı 7. yüzyılda dağınık Hıristiyan topluluklarının sığınağı oldu. Müslümanlarca canları bağışlanan keşişlerin, duvarlarla çevrili alanın içinde yerel Bedevi Arapların bugün de ibadet ettikleri küçük bir cami yaptırarak istilacıları yatıştırdıkları söylenir. Ortaçağ boyunca bir hac yeri olan ve bugün de özgün biçimini koruyan Katherina Manastırı'nın 6. yüzyıldan bu yana kesintiye uğramamış bir geçmişi vardır.

İlk manastırın kenar uzunlukları 84 ve 75 m olan gri granit duvarlarıyla aynı tarihte inşa edilerek Meryem Ana'ya adanan kilise hala ayaktadır. Kilisenin apsisinde İsa'nın nura bürünüşünü temsil eden, erken Bizans döneminden kalma onarılmış bir mozaik vardır.
Manastırın en önemli hazineleri, bazıları 8. yüzyıldan önce yapılmış ikonlar ile yazmalardır. 1945'te inşa edilen bir kitaplıkta korunan bu yazmaların çoğu Yunanca ve Arapçadır. Amerikan İnsan Araştırmaları Vakfı, 1949-50 yıllarında Washington D.C.'deki Kongre Kütüphanesi hesabına ve İskenderiye Üniversitesi'nin yardımıyla yazmalarının çoğunun mikrofilmlerini çekmiştir. Yazma koleksiyonunda yaklaşık 400'de yazılmış Süryanice İncil metinlerini içeren Codex Syriacus da bulunmaktadır. 4. yüzyıldan kalma hemen hemen eksiksiz Yunanca bir İncil olan ve bugün Londra'da British Museum'da bulunan Kodeks Sinaitikos önceleri Katherina Manastırı'nda korunmuştur.

1975'te manastırda onarım yapan işçilerin kazayla yıktıkları bir duvarın arkasında, varlığı bilinmesine karşın uzun zamandan beri kayıp olan eski İncil metinlerini ve başka belgeleri içeren yaklaşık 3 bin ek yazmadan ve çeşitli sanat yapıtlarından oluşan bir hazine ortaya çıktı. Bulgular arasında Kodeks Sinaitikos 'un eksik parçaları, 50 kadar eksik, 10 kadarı da eksiksiz başka derlemeler ve Yunan yazı tarihine ışık tutan ve yuvarlak büyük harflerle yazılmış Yunanca metinler vardı. Ayrıca Çeşitli Hami-Sami ve Hint-Avrupa dillerinde 6. yüzyıldan ya da daha öncesinden kalma çok sayıda belge bulundu.wikipedia

8/04/2011

tacikistan'da gençlerin camii ve diğer ibadet yerlerine gitmeleri yasaklandı

Dini liderler kararı "dehşet verici bir Ramazan" hediyesi olarak niteledi.

1992'den beri iktidarda olan Rahman, "ailevi sorumluluk" yasasını onayladı ve dini köktenciliğin yayılması önlemek için sert önlemlere ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
7,5 milyon nüfuslu Tacikistan'da nüfusun yüzde 98'i Müslüman.

Yasa uyarınca dini okullarda eğitim görenler dışında 18 yaşın altındakilerin cami, kilise ya da başka ibadet yerlerine girmesi yasaklandı.
Takı, dövme yasak

Bugün yürürlüğe giren yasa uyarınca genç kızlar küpe dışında takı kullanamayacak.

20 yaşın altındaki kişiler dövme yaptıramayacak, gece kulüplerine gidemeyecek ve pornografi, şiddet, aşırılık ve terör içeren yayınlar izleyemeyecek ya da okuyamayacak.

Yasada yasakların ihlal edilmesi durumunda verilecek cezaların ne olacağı açıkça belirtilmiyor.

Ülkenin önde gelen Müslüman din bilginlerinden Ekber Turaconzado Reuters ajansına "Tacikistan'ın bağımsızlığının 20'nci yıldönümünden bir ay önce ve Ramazan'da yetkililer, inananlara dehşet verici bir hediye verdiler" dedi.

Turaconzado, "Bu yasadan çok daha önce yetkililer, halktan uzaklaşmışlar ve halkın ne istediğini anlamamaya başlamışlardı. Şimdi iktidar halka daha da yabancılaştı" diye konuştu.

ABD ve Avrupa Birliği daha önce Moskova destekli Tacik yönetimine vicdan hürriyetine saygı gösterilmesi çağrısında bulunmuştu.

Eski Sovyet cumhuriyetleri içindeki en yoksul ülke olan Tacikistan'da Rahman geçen yıl, yurt dışında dini eğitim gören birçok Tacik genci ülkeye dönmeye zorlamış geçen yıl, dinsel aşırılık suçlamasıyla 158 kişi hapse atılmıştı.

7/25/2011

kardeşi tarafından hediye edilen kuranı kerimi okuduktan sonra müslüman olan ünlü popçu

1948'de doğmuş, Kıbrıslı Rum bir babanın ve İsveçli bir annenin üçüncü çocuğu olan Cat Stevens'ın asıl adı Steven Demetre Georgiou'dur.

Babası Yunan Ortodoksu olmasına rağmen Steven bir Katolik okuluna gitti. 8 yaşındayken annesi babası boşandı, bir süre beraber yaşadılarsa da annesi oğlunu alıp İsveç'e döndü. 16 yaşındayken okulu bıraktı, daha sonra Sanat Okulu`na girdi ama oradan da ayrıldı.
İlk hit parçasını ve albümünü 18 yaşındayken yaptı. "I Love my Dog" şarkısı Cat Stevens'ın doğuşu anlamına geliyordu. 1966 yılında Matthew and Son albümünü piyasaya sürdü. Bu dönemde Cat Stevens ismini aldı. 1967'de yayımlanan New Masters albümü fazla tutulmadı, bu albüm sonradan birçok kişi tarafından yorumlanan The First Cut Is the Deepest parçasıyla hatırlanır.

1968'in başında 19 yaşındayken Stevens tüberküloza yakalandı. Aylarca hastanede yattığından müziğe tekrar dönmesi 1970`i buldu.

1970'te yayımladığı folk müzik temeline oturtulmuş, önceki albümlerinden de biraz farklı sayılan Mona Bone Jakon yayımladı. Bu albümde o dönemki aşkı Patti D'Arbanville için yazılmış (daha sonra bir klasik halini alan) "Lady D'Arbanville" parçası da yer alır. Cat Stevens, 1970'in ikinci yarısında yayımladığı uluslar arası bir başarı yakalayan Tea for the Tillerman albümüyle yoluna devam etti. Wild World parçası bu albümdeki en beğenilen ve popüler parça oldu.

Kendine has bir müzik oluşturan Stevens 1971`de çıkardığı Teaser and the Firecat albümüyle başarının tadını çıkarmaya devam etti. Bu albümde "Peace Train", "Morning Has Broken" ve "Moonshadow" gibi birçok hit parça yer alıyordu.

1970'li yıllarda yeni albümler yayımlamaya devam etti.
Müslüman oluşu
2008 yılında Yusuf İslam.

1976 yılında bir kaza sonrası boğulmak üzere olan Cat Stevens, kendisini kurtarması için Tanrı'ya yalvarmış ve yıllar sonra VH1 kanalında o anı şöyle söylemiştir: “Oh God! If you save me I will work for you.” ("Oh Tanrım, eğer beni kurtarırsan senin için çalışacağım." Bu ölüme yakın deneyim onun ruh halini değiştirdi. Kardeşi David, Kudüs'te bir camide görüp ve içimi rahatlattı diyerek aldığı Kur'an'ı Cat Stevens'a hediye etti ve Stevens`ın İslamiyet`e geçişi başlamış oldu. 1977 yılında Müslüman olarak Yusuf İslam adını aldı.

Değişimini ilerleyen yıllarda müzikle uğraşmayı bırakarak sürdürdü. Sahnelerden uzaklaştı, hatta müzik şirketlerinden artık albümlerinin dağıtılmamasını rica etti fakat bu talebi reddedildi.

Ancak 2006 yılında oğlunun evinde eline aldığı gitar ile birlikte bu kararını 28 yıl sonra değiştirdi. Önce kendi eski şarkısı olan Father and Son şarkısını Ronan Keating ile söyledi. Ardından 2006 yılında 'An Other Cup' albümünü çıkardı. Ardından, 5 Mayıs 2009'da son albümü Roadsinger piyasaya çıktı.

Şu an karısı ve beş çocuğuyla birlikte Londra'da yaşamaktadır.

7/20/2011

yeni müslüman olan kişiyi barda içki içti diye kırbaçladılar

Cumartesi gecesi arkadaşlarıyla bir barda eğlendiği söylenen yeni Müslüman olmuş 31 yaşındaki bir erkek, ertesi sabah evine zorla giren dört kişi tarafından yatağından kaldırıldı, yere yatırılıp bir kablo ile 40 kez kırbaçlandı.
Saldırganlardan ikisi yakalanırken polis birinin 20 yaşındaki Tolga Çiftçi olduğunu açıkladı. Haneye tecavüz, darp ve dini kuralları hukuk kurallarının üzerine çıkarmakla suçlanan Çiftçi, daha önce suça karışmadığı göz önünde tutularak kefaletle serbest bırakıldı. Ancak mahkeme Çiftçi’nin pasaportuna el koydu ve evden çıkma yasağı koydu. Çiftçi evden sadece anne veya babasıyla çıkabilecek ve her gün polise imza verecek. Ayrıca 20 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanacak. Önceki gün yakalanan zanlının ismi ise henüz açıklanmadı.

5/23/2011

amerikada yeni tartışma sünneti yasaklamak için sandık başına gidilecek

Kasım ayında California'nın San Francisco kentinde yerel ve eyalet çapında alınacak bir dizi karar için sandık başına gidilecek.
Seçmenlerin oy vereceği konulardan biri, erkek çocukların sünnet edilmesini yasaklama önerisi.

Öneriyi halk oylamasına getiren grubun ana sözcüsü Lloyd Schofield, Economist dergisine verdiği mülakatta, ''Kız çocuklarının sünnet edilmesi nasıl yasaklanıyorsa, erkek çocuklar da aynı korumadan faydalanmayı hak ediyor.'' diyor.

ABD'de kız çocuklarının sünnet edilmesi hem federal bir yasa ile hem de eyaletlerin kendi uygulamaları kapsamında, dini bir vecibe olsun ya da olmasın, yasaklanmış durumda.

Lloyd Schofield ve yandaşları, erkek çocukların sünnet derisinin kesilmesinin de yasaklanması gerektiğini, çünkü bu eylemin de insan vücuduna izinsiz bir müdahale anlamına geldiğini söylüyor.

ABD'de erkek çocukların sünnet edilmesi sadece Yahudi ve Müslüman toplumlara özgü değil.

Sıhhi bulunduğu için 20'inci yüzyılda ABD'de giderek yaygınlaşan sünnet, 1960'larda neredeyse yeni doğan her erkek bebeğe uygulanır hale gelmişti.

Fakat aradan geçen yıllarda bu gelenek kırılmaya başladı. 2008 rakamlarına göre artık Amerikalı erkek çocuklarının sadece yarısı sünnet ediliyor.
Din özgürlüğü

Sünnetin sağlık açısından ne kadar gerekli bir uygulama olup olmadığı uzmanlar arasında tartışmalı bir konu.

Son olarak, Sahra altı Afrika ülkelerinde sünnetli erkeklerin Aids'e yol açan Hiv virüsünü kapma riskinin azaldığına işaret eden araştırma verileri ortaya çıktı.

Fakat sünnetin yasaklanması talebiyle kampanya yürütenler, Hiv araştırmasının yeni doğmuş erkek çocukların vücudunun bir parçasını kesmeyi meşru kılmadığını belirtiyor.

Ancak sünnet yasağı önerisi, sağlıktan ziyade dini açıdan daha tartışmalı bir konu olacağa benziyor. Yahudi ve Müslüman gruplar, sünneti tümden yasaklamanın dini özgürlüklerinin ihlali anlamına geleceğini savunuyorlar.

Şayet sünnet tartışması Amerikan Yüksek Mahkemesi'ne dek çıkarsa, yargıçların ne yönde karar vereceği merak konusu.

Amerikalı Mormonların çok eşlilik talebi, dinleri buna müsade etse de, federal düzeyde yasaklanmış bir uygulama.

Ama öte yandan Yüksek Mahkeme, 1972 yılında Amish mezhebine bağlı bir Hristiyan ailenin, dini gerekçelerle, çocuklarını 8'inci sınıftan sonra okula göndermeme talebini haklı bulmuştu.
bbc türkçe

5/19/2011

bin ladin'den son mesaj müslümanlar için nadir bir tarihsel fırsat ortaya çıktı

El Kaide, Usame Bin Ladin'in öldürülmeden kısa bir süre önce doldurduğu tahmin edilen bir mesajını yayınladı.


Bin Ladin bu mesajda, Tunus ve Mısır'daki devrimleri övüp, "Müslümanlar için nadir bir tarihsel fırsatın ortaya çıktığını" söyledi.


Radikal İslamcı İnternet sayfalarında yayınlanan 12 dakikalık ses mesajında "Allah'ın izniyle tüm İslam dünyasında değişim rüzgarları esecek" diyor.


Bir Amerikan özel birliği tarafından Pakistan'daki Abbuttabat kentinde baskında öldürülen Bin Ladin, mesajda Tunus ve Mısır'daki olaylara değinirken Suriye, Libya ve Yemen'den ise bahsetmiyor.


Bin Ladin daha sonra Müslüman halka "Ne bekliyorsunuz? Kendinizi ve çocuklarınızı kurtarmak için fırsat ortada." diye sesleniyor.


Arap ülkelerindeki devrim rüzgarının El Kaide'yi hazırlıksız yakaladığı ve örgütün radikalliğini gölgede bıraktığı yorumları yapılıyordu.


Hem Batı ülkeleri hem de El Kadie hazırlıksız yakalandıkları devrim rüzgarı karşısında önce sessiz kalmış ardından da farklı şekilde sonuçlanmalarını istedikleri devrimleri destekleme mesajları açıklamışlardı.


Bin Ladin'in ardından El Kaide'nin başına Seyf ül Adil kod adlı Mısırlı bir patlayıcı uzmanının geçtiği tahmin ediliyor.


Örgüt liderliği için olası bir başka isim ise Doktor Eyman ez Zevahiri'ydi.

5/18/2011

imf başkanının taciz ettiği new yorklu otel görevlisinin resmi yayınlandı

Tüm dünyanın fotoğrafını görmek istediği kadın dün ilk kez internet sitelerinde açığa çıktı. 62 yaşındaki IMF Başkanı'nın otel odasında taciz ettiği iddia edilen kadının fotoğrafı, internete sızmasının ardından hemen kapatılan Facebook hesabından alınarak yayınlandı.

Hürriyet'in haberine göre Batı Afrika ülkesi Gine'den 7 yıl önce ABD'ye taşındığı bildirilen Ophelia Famotidina’nın 1979 doğumlu olduğu görülen profilde, işi için “Maid” (Kat görevlisi, hizmetçi) ifadesi yer alıyor. Siyahi kadının ABD’de göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Bronx semtinde oturduğu görülüyor.


Müslümanmış

15 yaşında bir kız çocuğu annesi olan kadın hakkında elde edilen bir başka bilgi ise Müslüman olduğu. Dul olduğu bildirilen kadının abisi, kız kardeşinin, olay sonrası götürüldüğü St. Luke's hastanesinden ilk kendisini aradığını belirterek, "İlk sözleri 'Biri bana çok kötü bir şey yaptı' oldu. O günden bu yana ağlıyor, göz yaşları dinmiyor. Kendisine niye bu saldırı yapıldı anlayamıyor. Kendisi iyi bir Müslüman'dır" diye konuştu.

Kadının avukatı Jeffrey Shapiro ise müvekkilinin, olaydan önce Dominique Strauss-Kahn'ın kim olduğu hakkında hiçbir fikrinin olmadığını, saldırının cumartesi günü öğleden sonra meydana geldiğini, pazar günü bir arkadaşından Strauss-Kahn'ın kimliğini öğrendiğini söyledi.


İntihar endişesi

Öte yandan cinsel saldırı suçlamasıyla tutuklanmasının ardından New York'taki Rikers Island cezaevine konan Strauss-Kahn'ın, 14 metrekarelik tecrit hücresinde kendisini öldürmediğinden emin olmak için 24 saat boyunca izlediği belirtildi.

Islah Dairesi'nin sözcüsü Stephen Morello, Strauss-Kahn'ın yattığı kanatta 14 hücrenin bulunduğunu, normalde kızamık ve verem gibi hastalıklara yakalanan mahkumlar için ayrılan bu bölümde şu anda IMF Başkanı'ndan başka kimsenin kalmadığını söyledi.

Morello, tutuklu olduğu için cezaevi üniforması giymesi gerekmeyen Strauss-Kahn'a, kaldığı kanatta dolaşması için zaman zaman hücresinden ayrılmasına izin verileceğini, her gün bir saatliğine dışarı çıkabileceğini, bu durumda diğer mahkumlarla karşılaştırılmayacağını ve kendisine gardiyanların eşlik edeceğini sözlerine ekledi.

Islah görevlilerini temsil eden sendikanın başkanı Norman Seabrook da, Strauss-Kahn'ın, cezaevine konulurken yapılan değerlendirmede doktorların endişelenmesine neden olacak birşey yaptığı veya söylediği için intihar ihtimaline karşı 24 saat süreyle izlendiğini belirtti.
cumhuriyet portal

5/03/2011

aziz nesini öldürene para vereceğini söyleyen usame bin ladin için taziye ilanı verdi

Yıllar önce Aziz Nesin'i öldürecek kişiye 250 bin dolar ödül vereceğini duyurarak tartışma konusu olan Mehmet Ali Şadoğlu, Usame Bin Ladin için verdiği taziye ilanıyla gündemde.
ABD'nin Pakistan'da öldürdüğü Ladin için taziye mesajı yayınlayan Şadoğlu, Ladin için "Her Müslüman gibi cennete kavuşmana üzülmüyor bila­kis imreniyorum" ifadelerine yer verdi.
Yine metinde "Haçlıların çizmeleri altında ezilen Müslüman kardeşlerinin özgürlük umudu ve onuru oldun" sözü dikkat çekti.
Şadoğlu, Yeni Akit Gazetesi'nin 16. sayfasının tamamında yayınlanan ilan, "Şüphesiz biz Allah'tan geldik ve o'na döneceğiz" anlamındaki Bakara Suresi'nin 156. ayetiyle başlıyor.

İLANIN TAM METNİ ŞÖYLE:

"İnna Lillâhi ve innâ lleyhi Raciûn Ey Usame Bin Laden! Ne mutlu sana ki; Dünyayı ahiret karşılığı satıp malın ve canınla cenneti satın alarak, Allah katında rızıkla- ra mazhar olabilme diriliğine ulaştın.

Ne para, ne makam, ne de o özenilen şatafatlı hayat seni asla Allah yolundan döndürmedi, kılcal damarlarına kadar hissettiğin Allah aşkı ulaşmak istediğin cennete kavuşturdu.

Diğerleri gibi Allah'ın ayetlerini az bir bedel karşılığı satmayıp vahyin emrettiği doğrultuda öyle bir mücadele ettin ki, haçlıların çizmeleri altında ezilen Müslüman kardeşlerinin özgürlük umudu ve onuru oldun.

Yeryüzünde din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla mü­cadele ettin; oyun, oyuncak ve aldatmadan ibaret bir saniye son­rası meçhul dünya yaşamına zerre kadar meyletmedin.

Özgürlük ve bağımsızlığın ne demek olduğunu tarihe altın harflerle kazıdın, sadece Müslümanlara değil insan­lıkla şereflendirilmiş hiçbir eşrefi mahlûkata zincir vurula­mayacağını emperyalist azgın barbarlara kanıtladın.

Her Müslüman gibi cennete kavuşmana üzülmüyor bila­kis imreniyorum.

Eğer Müslüman kimlikler, inançlarında sebatkâr davranıp kendilerini müstemlekeye dö­nüştüren barbarların değil de senin yanında yer alsaydılar, dünyadaki zulümler sona ere­cek ve Allah'ın vaadi olan zafere mutlaka ulaşılacaktı. Ancak iktidarları, mahkûmluğu öz­gürlüğe tercih ettiler...

Milyonlarca erkek, kadın ve çocuğun katliamından ve esaretinden sorumlu ABD, İsrail ve Avrupa'nın masum addedilip senin terörist ilan edilmen, şüphesiz Allah nezdinde hiçbir kıymeti harbiye taşımamaktadır.

Naaşın tüm İslam alemine mübarek olsun.

MEHMET ALİ ŞADOĞLU"

mynet

4/22/2011

islamı anlamak için istanbulda bir ay yaşayın konulu gezi turları düzenleniyor

Blood Foundation (Kan Vakfı) adlı sivil toplum kuruluşu, İslam'ı daha iyi anlamak isteyenlere İstanbul'da bir Müslüman gibi yaşama fırsatı veren gezi turları düzenlemeye karar verdi.

İngiltere'nin Guardian gazetesi haberi, "İstanbul'da bir ay Müslüman olun. Günde beş kez namaz kılın, oruç tutun" başlığıyla veriyor.

Tayland merkezli Blood Foundation, tura katılanların İslam'ı daha yakından tanımaları amacıyla dokuz gün boyunca İslam dininin tüm vecibelerini yerine getiren bir Müslüman gibi yaşamalarını istiyor.

Örgütün sözcüsü Ben Bowler, esasında Ramazan ayını örnek alarak turun bir ay sürmesini istediklerini, ancak müşterilerin işlerinden izin almakta zorlandıkları için şimdilik dokuz günlük bir süreyi tercih ettiklerini belirtiyor.

Ancak yine de turun gelecekte 21 güne çıkarılması umuluyor.

Mevlânâ'nın ve temsil ettiği sûfî geleneğin örnek alındığı tura katılanlar günde beş vakit namaz kılıyor, oruç tutuyor, İslam üzerine dersler alıyor.

Müslümanlık gerekleri doğrultusunda, katılımcılar alkollü içki ve domuz eti kullanmıyor; sigarayı ise orucun izin verdiği ölçüde içebiliyor.

Blood Foundation benzer fikirde bir turu Budizmin daha yakından tanınması için Tibet'te düzenliyor.

Ben Bowler'ın ifadesiyle, "Müslümanlar ve dünyanın kalanı arasındaki çatışma, şu an en çok tartışılan konulardan biri".

Bowler, düzenledikleri turun, eğitici ve kültürel bir tatil isteyen "açık fikirli" bireylere cazip geleceğini söylüyor.

Blood Foundation'ın sözcüsü, tur için İstanbul'u seçtiklerini çünkü Türkiye'nin diğer Orta Doğu ülkelerine ya da Güney Asya'nın Müslüman bölgelerine kıyasla daha açık ve Batı ile ilişkiye girmeye hevesli bir görünüm sergilediğini belirtiyor.
bbc türkçe yaşam

1/25/2011

türklerin macaristanı 150 yıl idare etmesi bizim için bir şanstır

Macaristan Cumhurbaşkanı Pal Schmitt, İspanyol ABC isimli günlük gazeteye verdiği demeçte, ''Türkler tarafından 150 yıl boyunca idare edilmemizi şans olarak tanımlıyorum'' dedi.

Macaristan'ın AB dönem başkanlığının yanı sıra çıkardığı yeni medya kanunu ile ilgili İspanyol gazetesine açıklamalarda bulunan Macaristan Cumhurbaşkanı Pal Schmitt, Türkiye'nin AB üyeliği hakkında da konuştu.

Macar Cumhurbaşkanı, gazeteye yaptığı açıklamada, ''Türk siyasetçilerle sık sık bir araya gelerek Türkiye'nin AB üyeliği hakkında uzun görüşmeler yaptım. Yaklaşık 100 milyonluk Müslüman bir ülkenin AB'ye alınması için zaman gerekiyor'' ifadesini kullandı.
Schmitt, 1541-1686 yılları arasında Türkler tarafından idare edilen Macaristan'ın, çok şanslı olduğunu vurgulayarak, Cumhurbaşkanı Schmitt, ''Türkler tarafından 150 yıl boyunca idare edilmemizi şans olarak tanımlıyorum. Ülkemiz Türkler değil de başka bir millet tarafından alınsaydı, dilimizi ve dinimizi değiştirmemizi isteyeceklerdi, biz de asimile olacaktık. 150 yıl boyunca Macaristan Türkler için stratejik bir yer oldu'' dedi.

Kanuni Sultan Süleyman 1541 yılında Budin'i feth etmiş, Budin 1686 yılına kadar tam 145 yıl boyunca, Macaristan'ın bazı yerleri ise 160 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu egemenliği altında kalmıştı.
mynet

12/10/2010

mevlana celaleddin rumi'nin bilinmeyen kehanetleri


Mevlana'nın sonradan ortaya konulan bir çok bilgiyi yıllar önce ortaya koyduğu açıklandı.

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Öztürk, mezarı vasiyeti üzerine Paris’ten Konya’ya nakledilen, "Mecalisi Sebai", "Fihi Mafih ve Mesnevi"yi Fransızca’ya çeviren Eva De Vitray Meyerovitct’in, Mevlana’nın 13. asırda atom bombasının tehlikelerinden haberdar olduğunu ortaya koyduğunu bildirdi.

emekli diplomat Hans Himmelbach'a yapılan mezar ayıbı


Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde iki ay önce ölen Alman asıllı Kanada vatandaşı emekli diplomat Hans Himmelbach (66) vasiyeti üzerine gömüldüğü Torba’daki mezarında rahat yatamadı. Hemen yanındaki mezar sahiplerinin tepki göstermesi üzerine Himmelbach’ın cenazesi bulunduğu yerden çıkarılıp, 20 metre uzakta, mezarlığın köşesine nakledildi.