Dünya

Dünya
göçmenler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
göçmenler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7/27/2011

almanyada işlenen namus cinayetinden sonra parçalanan türk ailesinin kitabı yazıldı

Almanya’da göçmenlerin uyumu, namus cinayetleri ve zorla evlendirme konularında hararetli bir tartışmanın başlamasına yol açan Hatun Sürücü cinayeti gerçekte hangi nedenle işlenmişti? Sürücü Ailesi bugün bu olay hakkında ne düşünüyor? Bu sorulara yanıt arayan gazeteciler Matthias Deiss ve Jo Goll, Sürücü ailesinin üyeleri ve arkadaşları ile yaptıkları röportajları ”Namus Cinayeti” (Ehrenmord) adlı kitapta topladı. Yapılan röportajlarla hazırlanan ”Yitirilen Şeref – Sürücü Ailesinin Yanlış Yolu” (Verlorene Ehre- Der Irrweg der Familie Sürücü) adlı belgesel film ise Alman Birinci Televizyon Kanalı ARD’de yayınlanacak.
Hatun Sürücü, görücü usulüyle evlendirildiği eşinden ayrılmış, 5 yaşındaki oğluyla birlikte Berlin’de tek başına yaşıyordu, Alman bir erkek arkadaşı vardı. O tarihte 18 yaşında olan Ayhan Sürücü, verdiği ifadede, bir Alman gibi yaşayan ablasını, yaşam tarzını kabullenemediği için öldürdüğünü söylemişti. Ayhan Sürücü, 13 Nisan 2006 tarihinde dokuz yıl üç ay hapis cezasına çarptırıldı.

Ayhan Sürücü ne hissediyor?

Matthias Deiss ve Jo Goll, üç yıllık bir çalışma sonucunda tamamlanan ”Namus Cinayeti” adlı kitapta ve ”Yitirilen Şeref” adlı filmde, Ayhan Sürücü’nün bu cinayeti neden işlediğini ve aradan yaklaşık altı yıl geçtikten sonra ne hissettiğini anlamaya çalışıyorlar. Deiss, Ayhan Sürücü’nün olaydan dolayı pişmanlık duysa da, büyük bir üzüntü yaşamadığını dile getiriyor: ”Ablası Hatun’dan söz edilince, (Ayhan’ın) gözlerinde soğuk bir ifade beliriyordu. (Ablasının) adını ağzına alamıyordu. Çocukluklarının birlikte nasıl geçtiğini hatırlamıyordu. Birlikte oynamışlar mıydı? Bu tür sorulara yanıt veremiyordu. Fakat bize o dönemde Hatun’un yaşam tarzını kabullenemediğini, reddettiğini anlattı. Bugün ise hayatının en büyük hatasını yaptığına inandığını söylüyor. Buna rağmen ablasının seçtiği hayat tarzına hâlâ saygı duymuyor, bunu kabullenemiyor.”

Cinayeti tek başına mı işledi?

Ayhan Sürücü cinayeti tek başına işlediğini söylese de, o dönemdeki kız arkadaşı Melek A., abileri Mutlu ve Alpaslan Sürücü’nün de cinayete yardım ettiğini öne sürmüştü. Mutlu Sürücü, cinayete yardım ettiğini inkâr etse de, Deiss ve Goll ile İstanbul’daki evinde yaptığı röportajda, ”Hatun, İslamî kurallarla yönetilen bir ülkede olsaydı, cezası taşlanmak olurdu” diyor. Artık Türkiye’de yaşayan Mutlu ve Alpaslan Sürücü hakkında Almanya'da devam dava süreci nedeniyle uluslararası yakalama emri bulunuyor. Ancak hukuki engeller nedeniyle Almanya'ya iade edilmeyen iki kardeş yargı karşısına çıkartılamıyor.

Parçalanan aileler

Jo Goll, Hatun Sürücü’nün ölümünden sonra ailenin parçalandığına dikkati çekiyor: ”Şöyle bir tespit yapılabilir: Aile tamamen parçalanmış durumda. Sözde aile şerefinin kurtaracak bu olayın ardından, belki de aileyi bir arada tutan pek bir şey kalmadı. Erkek kardeşlerin bazıları İstanbul’da yaşıyor, kız kardeşlerin bir bölümü Türkiye’de yaşıyor, ama çoğu birbiriyle konuşmuyor. Ailenin içinde anlaşmazlıklar var.”

Bu olay Sürücü ailesinin yanı sıra, davada tanıklık yapan Melek A.'nın ailesinin parçalanmasına yol açıyor. Melek A., tanık koruma programı kapsamında annesiyle birlkte, artık babasından ve erkek kardeşlerinden uzak, gizli tutulan bir yerde yaşıyor.

Almanya'da nasıl olur?

Matthias Deiss ve Jo Goll, yaptıkları araştırmada Almanya’da yetişen bir gencin, neden kız kardeşini öldürdüğü sorusuna yanıt arıyorlar. Matthias Deiss, bu soruyu şöyle yanıtlıyor: ”Bu ailenin yapısında 70’li yılların başında Anadolu’dan beraberlerinde getirdikleri ve korudukları değerler var. Değişime hoşgörüyle yaklaşmamalarında yaşadıkları çevrenin, mahallenin uyguladığı baskının da etkisi söz konusu. Bunun yanı sıra dikkat çekilmesi gereken bir diğer nokta da, genç bir adam, kendi kendine silah satın almaya ve bunu kullanmaya karar veriyor.”

Jo Goll ise çoğunluk toplumunun yaptığı hatalara dikkati çekiyor: "Örneğin Ayhan, hiçbir Alman çocuğun gitmediği bir okulda okumuş. O dönemde okul müdürü ‘Alman ailelere çocuklarını bu okula göndermelerini tavsiye etmiyorum' dedi. Bu durum, çoğunluk toplumunun nerede hata yaptığını açıkça ortaya koyuyor. Yaklaşık 40 yıl boyunca, böyle şeylerin yaşanmasına izin verdik. Kanımca, artık bununla mücadele edilmesi gerekiyor.” Goll, Almanya'da yetişen göçmen kökenli gençlerin Alman olmasına rağmen, Alman olarak görülmediğini ve bu gençlerin kimlik sorunu yaşadığını dile getiriyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Jülide Danışman / Berlin

Editör: Hülya Köylü

7/12/2011

almanya kendini yok ediyor kitabının yazarını türkler aç bıraktılar

"Almanya Kendini Yok Ediyor" adlı kitabında, ülkede yaşayan Müslümanları eleştiren Almanya Merkez Bankası'nın eski Yönetim Kurulu Üyesi Thilo Sarrazin, başkent Berlin'de, Türklerin yaşadığı Kreuzberg semtinde yoğun tepki ile karşılandı. Sarrazin'e girdiği Türk restoranında yemek verilmedi.

Alman 2. televizyon kanalı ZDF'de yayınlanacak "Aspekte" programı için yapılan çekimler sırasında, Kreuzberg semtinde kurulan Türk pazarını gezen Sarrazin'e pazarcılar tepki gösterdi ve bazı pazarcılar Sarrazin ile tartıştı.
Burhan adlı pazarcı, tartıştığı Sarrazin'in, söylemlerinden dolayı pazarda işi olmadığını belirterek, Türklerin, Sarrazin'in daha önce söylediği gibi sadece pazarlarda değil, her türlü işte çalıştığını, ayrıca Türklerin ve Arapların, diğer göçmenlerle kıyaslanmaması gerektiğini ifade etti.

Sarrazin ise, tartıştığı kişinin öfkesinin, vatandaşların sorunları olduğu gerçeğini görmesini engellediğini söyledi.

Kendisinin sayı uzmanı olduğunu ve söylemlerinde sadece istatistikleri ortaya koyduğunu ifade eden Sarrazin, söylemlerine sadece Türklerin ve Arapların alındığı izlenimini edindiğini, diğer yabancılardan hiç tepki almadığını kaydetti.

Berlin'deki Türklerin manavlıktan başka bir şey yapmadığı şeklinde daha önce açıklamalarda bulunan Sarrazin'i, pazardaki manavlar ve bazı Alman vatandaşlar da protesto etti.

YEMEK VERMEDİLER

Yemek yemek için daha sonra Hasır adlı Türk restoranına girmek isteyen Sarrazin'e ve ZDF ekibine burada yemek verilmedi.

Sarrazin, burada kendisini protesto eden ve restoranda yemek yemesini istemeyen bir Türk'e de "Aşağılık solcu faşist" şeklinde hakaret etti.

Restoranın müdürü Hikmet Kundakçı, işletme olarak Türkleri temsil ettiklerini belirterek, "Biz bu insanlar ile birlikte yaşıyoruz. Vatandaşların tepkisi var. Tepkimizi ortaya koyduk ve yemek yemesine izin vermedik" dedi.

Kundakçı, kısa bir süre Sarrazin ile sohbet etti ve Türklerin Alman ekonomisine büyük katkı sağladığını söyledi.

ALEVİ DERNEĞİNDEN İÇERİ ALINMADI

Restorandan sonra Berlin Alevi Toplumu'na giden Sarrazin, burada da, aralarında, 18 Eylülde yapılacak Berlin Eyalet Meclisi seçimleri için milletvekili adayı olan bazı Türklerin de bulunduğu vatandaşlar tarafından protesto edildi ve içeriye alınmadı.

Burada bir basın açıklaması okuyan Berlin Alevi Toplumu Başkanı Ahmet Taner, "Aspekte" ekibinin daha önce ziyaret için izin istemiş olduğunu ve buna izin verildiğini, ancak dernek yönetiminin yaptığı bir toplantı sonucunda bu ziyaretin kısa vadeli olarak iptal edilmesine karar verdiklerini belirtti.

Taner, Alevilerin, toplumun ayrışmasına yol açacak tutumda bulunamayacağını ifade ederek, Alevi toplumunun, Berlin'de toplumsal sorumluluk taşıdığının bilincinde olduğunu, ancak barış içinde bir arada yaşamı hedef almayan hiç bir tartışmaya katılmak istemediğini sözlerine ekledi.

Sarrazin ise burada karşılaştığı davranışın demokratik olmadığını ve ön yargılı olduğunu savundu.

AA

5/21/2011

rus ordusundaki askerlere tasarruf amacıyla köpek maması yedirmişler

Rusya'nın Vladivostok kentinde İçişleri Bakanlığı'na bağlı askerlere tasarruf amacıyla köpek konservesi yedirildiği ortaya çıktı.


İddianın sahibi Vladivostok'ta görev yapan binbaşı Igor Matveyev. Matveyev, iddiasını kaydettiği görüntülerle destekledi.

Depoda çekim yapan Matveyev, köpek konservelerinin üzerinin inek eti yazan bandrollerle kapatıldığını belgeledi.

Üstlerine iletmesine rağmen sonuç alamayan Matveyev, konuyu Devlet Başkanı Medvedev ve Başbakan Putin'e duyurabilmek için görüntüleri internette yayınladı.

Matveyev'in bir diğer kaydında ise askeri birliğin temizlik ve tamirat işlerinde yasadışı göçmenlerin kullanıldığı görülüyor. Yaptıkları iş karşılığında merkezde barınmalarına izin verilen göçmenlerin içinde bulundukları sağlıksız şartlar dikkat çekiyor.

Matveyev, subayların para için üsteki malzemeleri sattıklarını da iddia etti.

Soruşturma Başlatıldı
İçişleri Bakanlığı iddialarla ilgili soruşturma başlatıldığını açıkladı.

Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev daha önce yaptığı açıklamalarda, yolsuzluğun Rus güvenlik güçlerinin en önemli sorunlarından biri olduğunu bildirmişti.
trt türk

5/11/2011

ingiltere'de asyalı kadınlara havaalanında bekaret testi yapılmış

İngiliz hükümeti, 1970'lerin sonunda ülkeye gelmeye çalışan Asyalı kadınlara havaalanında bekaret testi yapıldığını gösteren belgelerin ortaya çıkmasının ardından özür çağrılarıyla karşı karşıya.

Hindistan ve Pakistan'dan evlilik yoluyla İngiltere'ye göç etmeye çalışan en az 80 kadına, göçmen bürosu yetkilileri tarafından, "gerçekte medeni hallerinin ne olduğunun anlaşılması için" bekaret testi yapıldığı ortaya çıktı. Dehşete düşüren bilgi, İçişleri Bakanlığı'nın yeni açıklanan gizli belgelerinde yer alıyor ve bu belgeler söz konusu uygulamanın sanılandan daha yaygın olduğunu ortaya koyuyor.

Uygulama, bir gazetenin 35 yaşındaki Hintli bir kadının Heathrow havalanında gerçekten bakire olup olmadığının bir erkek doktor tarafından kontrol edildiğini haber yapmasının ardından Şubat 1979'da yasaklanmış. İçişleri Bakanlığı ise başlangıçta böyle bir muaeyenin gerçekleştiği iddiasını yalanlıyordu. Hintli kadına, yol açılan üzüntü kabul edilerek 500 sterlin ödendi, ama özür dilenmedi. O zaman İşçi Partisi hükümeti, böyle bir olayın yaşandığını kabul etmekle birlikte, yedi yılda bu türden sadece iki olay yaşandığını savunmuştu.

İngiliz Guardian gazetesi tarafından yayınlanan yeni belgeler ise, uygulamanın özellikle İngiltere'nin Hindistan ve Pakistan'daki elçiliklerinde sanılandan çok daha yaygın olduğunu ortaya koyuyor.

Üst düzey Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, 1976 ve 1979 arasında Yeni Delhi'de 73, Mumbai'de dokuz vaka rapor etmiş. Belgeleri ortaya çıkaran Avustralya'daki Flinders Üniversitesi hukuk fakültesinden Marinella Marmo ve Evan Smith, özür çağrısında bulundu.
cumhuriyet portal

4/29/2011

suriye sınırındaki tel örgüleri aşarak türkiyeye kaçtılar ankara alarma geçti

Suriye'nin Türkiye sınırına yakın bazı köylerde yaşayan ve ülkelerindeki baskıdan kurtulmak istediği öne sürülen bir grubun, Hatay'ın Yayladağı sınırındaki tel örgüyü aşarak Türkiye'ye girdi.

Alınan bilgiye göre, Suriye'nin Yayladağı ilçesine yakın Harabjoz ve çevresindeki bazı köylerde yaşayan aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu yaklaşık 250 kişilik grubun, ülkelerindeki olaylar ve baskılardan kurtulmak istedikleri gerekçesiyle Güveççi köyü yakınındaki tel örgüyü aşarak 2-3 metre kadar Türkiye sınırını geçtiler.

Ellerindeki Türk bayraklarıyla Türkçe "Türkler gibi yaşamak istiyoruz", "demokrasi istiyoruz", "Başbakan Erdoğan'ın bize sahip çıkmasını istiyoruz" diye slogan atan ve Türk yetkilileriyle görüşmek isteyen Suriye vatandaşlarını, bölgede görev yapan askerlerin durdurduğu ifade edildi.

Grubun sınırı aşması ve Türk yetkililerle konuşmak istediklerini bildirmesi üzerine Yayladağı Kaymakamı Tolga Polat'ın görüşme yapmak üzere sınıra gittiği, askerlerin bölgede güvenlik önlemi aldığı kaydedildi.

Spor salonuna getirildiler

Türkiye sınırını geçen grup, Yayladağı Kaymakamı Tolga Polat'ın kendileriyle görüşmesinden sonra, minibüslerle ilçe merkezindeki Fehmi Dinçer Spor Salonu'na getirildi.

Spor salonuna getirilenler arasında, tel örgüyü aşıp Türkiye'ye ilk girenlerin ardından gelen bir grubun daha bulunduğu, bunların tamamının kayıt altına alınmaya başlandığı bildirildi.

Yayladağı Kaymakamı Tolga Polat, AA muhabirine, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu sınırı geçenlerin sayısının 250-300 kişi arasında olduğunu söyledi.

Başkentte sürpriz toplantı

Suriye'deki gelişmeler üzerine Dışişleri konutunda bu akşam bir toplantı düzenlenecek. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, toplantıya katılmak üzere Konya'dan Ankara'ya gelecek.

A.A muhabirinin diplomatik kaynaklardan edindiği bilgiye göre, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, üç günlük seçim çalışması için gittiği Konya'dan Suriye'deki gelişmelerle ilgili Dışişleri konutunda bu akşam yapılacak toplantıya katılmak üzere Ankara'ya dönecek.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun toplantıdan sonra Konya'daki programına devam etmek üzere yarın sabah Ankara'dan ayrılması bekleniyor.

Toplantıya katılacak yetkililerin henüz belli olmadığı öğrenildi.
mynet

3/18/2011

almanyada türkler için dışlanmışlık ve önyargıyla mücadele etmek

Almanya'daki Türk-Alman Kuşağı derneğinin kurucusu Aylin Selçuk, Guardian'daki makalesinde, Türkleri ve Yahudileri aşağılayan sözleri nedeniyle Alman Merkez Bankası yönetim kurulu üyeliğinden istifa etmek zorunda kalan Thilo Sarrazin'e dava açtığını yazıyor.


Aylin Selçuk, ''Almanya'daki genç Müslümanların zayıf zeka kapasitesinin eğitim sistemini de aşağı çektiğini'' öne süren Thilo Sarrazin'in çok satanlar listesine giren kitabındaki sözlerini, çocukça hakaretler olarak niteliyor.

Selçuk, çok iyi eğitimli Türklerin de olduğunu hatırlatarak, sorunun göçmenlerin zekasından ziyade okullardan ve toplumsal sistemden kaynaklandığı görüşünü göz ardı etmenin Sarrazin dahil Almanya'da çok sayıda kişinin işine geldiğini belirtiyor.

"Çokkültürlülük tartışması gerçek sorun olan sosyal mobiliteyi gözardı ediyor" diye yazan Aylin Selçuk, şöyle devam ediyor:

"Sarrazin tartışmasında ortaya çıkan Alman bakışı, halkı değerli ve değersiz olmak üzere ikiye ayırıyor. Yani doğru dürüst eğitimi olanları ve olmayanları. Değersiz kişilerin nasıl toplumun değerli üyelerine dönüştürülebileceği meselesi tartışmada bir kenera bırakılıyor. Almanya'da sözde düşük sosyal sınıftan gelen öğrencilerin oranının yüzde beşten fazla olmadığını hatırlatmakta da yarar var.''

Berlin'de diş hekimliği eğitimi alan Aylin Selçuk, Sarrazin'in zihniyeti sayesinde ''Almanya, göçmen çeken bir ülkeden etnik azınlıkların göç etmek istedikleri bir ülkeye dönüştü.'' diyor ve dışlanmışlık ve önyargılarla mücadele etmenin günlük hayatlarının bir parçası haline geldiğini yazıyor.

"Eğitim ve kariyer sahibi olmamıza karşın ikinci sınıf vatandaş gibi hissettiriliyoruz. Irkçı yorumlar sosyal açıdan kabul görür hale geliyor, ifade özgürlüğünde çifte standart uygulanıyor. Başarılı bir kariyeri ya da gelecek vaadeden bir özgeçmişi olan 'tercih edilen yabancılar' bile Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etmeye başladılar.''

Bunda medyanın da sorumluluğu olduğunu söyleyen Aylin Selçuk, ''Medya yayıncının pazarlama stratejisine uygun hareket ederek nefret kışkırtıcılığının mali kazanç getirebildiğini gösterdi.'' diyor, ve makalesini ''Tebrikler Thilo Sarrazin." sözleriyle bitiriyor.
bbc türkçe

11/17/2010

evet demesseniz başörtüsüyle göle girmek zorunda kalırsınız

Evet demezseniz İsviçre'de suç işleyen göçmenlerin ülkelerine geri yollanmaları için yapılacak olan halk oylaması öncesinde 

başörtüsüyle göle girmek

Irkçı parti SVP, web sayfasında iki fotoğraf kullanarak ilginç bir kampanya başlattı.
Bu fotoğraflardan birinde çıplak dört genç kız arkaları dönük olarak denize yürüyor, diğerinde ise Zürih gölünde başörtüleri ve elbiseleriyle göle giren kadınlar gösteriliyor ve şöyle deniyor:

EVET oyu kullanmazsanız

"28 Kasım’da inisiyatifi ele almak için EVET oyu kullanmazsanız 2030 yılında ki İsviçre Zürih gölünde çekilen bu fotoğrafa dönecek, onun için çok iyi düşünün ve ona göre oyunuzu kullanın"

SVP'nin fotoğraflı kampanyası bazı partilerden tepki gördü. SVP'nin bu konuda işi abarttığı ve dünya üzerinde İsviçre'nin imajını bozduğu savunuldu.

Bazı muhafazakarlar ise SVP'nin davranışının arkasında olduklarını ve desteklemeye devam edeceklerini dile getirdi.
Şimdi bütün gözler 28 Kasım’da yapılacak olan halk oylanmasına çevrilmiş durumda. mynet