Dünya

Dünya
esrarengiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
esrarengiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3/25/2015

Dünya bu her anı kaydedilen Genç Kadından Şeytan çıkarma ayinini konuşuyor

Şeytan çıkarma ayini düzenlendi ve o ayin an be an kayıt altına alındı.

Dünya bu her anı kaydedilen Kadından Şeytan çıkarma ayinini konuşuyor Arjantin'de bir rahip tarafından gerçekleştirilen Şeytan çıkarma ayininin her anı görüntülendi işte bu tüyler ürperten Şeytan çıkarma ayinininden şok görüntüler.




Arjantin'de 22 yaşındaki Laura isimli kadının şeytan tarafından ele geçirildiği iddiasıyla ailesi tarafından rahip Manuel Acuna'ya teslim edildi. 52 yaşındaki rahip Acuna, genç kızın gerçekten ele geçirildiğine karar verdi.

Şeytan çıkarma ayini düzenlendi ve o ayin an be an kayıt altına alındı.


Görüntüler son derece rahatsız edici. Daily Mail'in haberine göre, genç kız farklı bir dilde konuşuyor, kendini yerden yere atıyor. Bu durum rahip ve rahibeleri zorlasa da, ayin başarılı oluyor ve genç kız rahat bir nefes alıyor. Rahip Acuna ayin sonrası yaptığı konuşmada "Şeytan var ve gerçek" dedi.

4/26/2013

Tarikat Ayininde Yeni Doğmuş Bebeği Deccal diyerek yaktılar

 Şili polisi yeni doğmuş bir bebeği ayin sırasında yakmakla suçlanan bir grubu tutukladı.
Tutuklananlar arasında bebeğin annesinin de bulunduğu ve şüphelilerin bir tarikata mensup oldukları bildiriliyor.

Tarikatın, üç günlük bebeği deccal olduğu gerekçesiyle geçen yıl Kasım ayında Colliguay kasabasında yaktıkları düşünülüyor.

Yetkililer, tarikatın lideri Castillo Gaete'nin kendisini tanrı olarak gördüğünü ve dünyanın 21 Aralık 2012'de sona ereceğine inandığını söylüyor.

Bebeğin babasının da Gaete olduğu tahmin ediliyor.

Gaete, bebeğin annesi Natalia Guerra'yı bebeği kurban etmeye ikna etmekle de suçlanıyor.

Şili polisi, Vina del Mar'daki bir klinikte doğduğunu ancak hiç bir zaman kayıt altına alınmadığını kaydediyor.

Polis dedektifi Miguel Ampuero, bebeğin çıplak olduğunu, ses çıkarmaması için ağzının tıkandığını daha sonra da bir tahtaya bağlanıp canlı canlı yakıldığını söyledi.

Bebeğin, daha önce yere kazılan iki metre derinliğindeki bir kuyuda yakılan ateşe atıldığı kaydediliyor.

Tarikatın 2005 yılında kurulduğu düşünülüyor.

Tarikat üyelerinin Güney Amerikalı yerliler tarafından yüzyıllar boyunca kullanılan halüsinasyon etkisi olan ayahuasca adlı bir bitkiyi kullandıkları tahmin ediliyor.

Dedektifler, Castillo Gaete'nin tarikattaki bütün kadınlarla cinsel ilişki içinde olduğunu da kaydediyor.

Yetkililer, Gaete'nin en son ayahuasca almak üzere Peru'ya gitmeden önce görüldüğünü söylüyor.bbc türkçe

4/06/2013

Japon bilim insanları rüyaların bazı bölümlerinin sırrını çözdü.

Söz konusu rüya araştırması, Japon hükümetinin desteklediği, psikolojik hastalıkları daha iyi anlamayı ve makineleri düşünce gücüyle kullanmayı hedefleyen bir programın bir parçasını oluşturuyor.

Bilim insanları araştırmada Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR) yöntemini kullanarak uykuya dalınan ilk anlarda beynin hangi bölümlerinin aktif halde olduğunu tespit etti. Ardından araştırmacılar, denekleri uyandırarak hangi görüntüleri gördüklerini sordu. 200 kez tekrarlan bu süreçten çıkan yanıtlar, MR yöntemiyle oluşturulan beyin haritalarıyla karşılaştırıldı. Bu sayede araştırmacılar deneklerin gördüğü kareleri yüzde 60 ila 70 doğruluk oranıyla tahmin etmeyi başardı.

Araştırmacılardan Yukiyasu Kamitani "Rüyalar insanları her zaman büyülemiştir. Ancak rüyaların görevi ve anlamı hala bir sır olmayı sürdürüyor" şeklinde konuştu.

Söz konusu araştırma rüyaları daha iyi anlama yolunda önemli bir adım olarak görülüyor. Bilim insanlarının bir sonraki hedefi ise kokular, renkler, duygular ve rüyalardaki hikâyelerin bütününün sırrını çözmek. Yukiyasu Kamitani'ye göre, rüyaları yorumlayabilecek hâle gelene kadar daha önlerinde çok uzun bir yol buluyor. Zira bilim insanları şimdilik sadece uykunun ilk evresinde görülen görüntülere erişim sağlayabiliyorken, derin uyku sırasında görülen rüyalar halen gizemini korumayı sürdürüyor.

Deutsche Welle Türkçe

5/02/2012

bilim adamları mağara adamı otzi'de kan örneği bulmayı başardılar

Kan hücreleri çok kolay bozulduğu için bu denli eski örneklerde normalde kan örneği bulmak mümkün olmuyordu.

Otzi üzerinde yapılan ilk incelemelerde de kan kalıntısına rastlanmamıştı.

Royal Society Interface adlı dergide yayınlanan araştıma Otzi'yi mükemmel bir biçimde muhafaza eden koşullar sayesinde ölümünden kısa bir süre önce akan kanının da korunmuş olduğunu ortaya çıkardı.

Otzi'nin kanı şimdiye dek elde edilmiş en eski kan örneği.


Ve bu bulgu dünyanın en eski cinayeti olarak adlandırılan hikayede yeni bir ipucu.

Otzi bir kaç doğa yürüyüşçüsü tarafından sırtına bir ok saplı şekilde bulunduğundan beri bilim adamları mağara adamının ölümünün detaylarını ortaya çıkartmaya çalışıyor.


Otzi'nin ölmeden önce yediği son yemek de tespit edildi.


Mağara adamının ölümüyle ilgili en önemli tartışmalardan biri de cesedin keşfedildiği noktada mı öldüğü.

Bazı uzmanlar Otzi'nin bulunduğu yere başkaları tarafından gömüldüğüne inanıyor.

Şubat ayında Eurac Mumya Enstitüsü'nden Albert Zink ve ekibi Otzi'nin gen haritasının tamamını yayınladı.

Daha önce Lancet'de yayınlanan bir araştırma Otzi'nin elinde hemoglobin bulunduğunu ortaya koymuştu.

Hemoglobin alyuvar hücrelerinde bulunan bir protein.


Ancak bilim adamları kan hücrelerinin bozulduğuna ve hemoglobinden öte bir bulguya ulaşamayacaklarına inanıyorlardı.

Prof Zink ve meslekdaşları Almanya'daki Darmstadt Üniversitesi'nden bilim adamlarıyla ortaklaşa gerçekleştirdikleri çalışmada Otzi'nin yarasının çevresindeki dokuyu atomik güç mikroskopisi adlı teknikle inceledi.

İnceleme sonucunda bilim adamları Otzi'nin yarasında bulunan hücrelerin halka şeklinde olduğunu gördü.

Alyuvar hücreleri mikroskop altında halka şeklinde görülüyor.

Araştırmayı gerçekleştiren bilim adamları kan hücrelerini bulmakta kullandıkları tekniklerin gelecekte çağdaş cinayetlerin aydınlatılmasında da kullanılabileceğini düşünüyor.

4/29/2012

valizdeki ingiliz ajanı'nın ölümündeki sır bir türlü çözülemiyor

iki yıl önce Londra’daki evinde, bir spor çantasının içinde ölü bulunan İngiliz ajanı Gareth Williams’ın (31) hayatını nasıl kaybettiğiyle ilgili sır hâlâ çözülemedi.

Ancak 81 cm’ye 48 cm ebatlarındaki çantada çıplak olarak bulunan Williams’ın, cinayete kurban gittiğine ilişkin şüpheler artıyor. Konuyla ilgili olarak mahkemenin talebiyle Peter Faulding isimli bir uzman, Williams’ın sıkıştığı çantanın içine tek başına girmeye çalıştı.
300 ayrı deneme yapan Faulding, hiçbir denemesinde, vücudunun tamamını çantanın içine sokup fermuarı içeriden kapatmayı başaramadı. Faulding raporunda, 20’nci yüzyıl başında ünlü ABD’li illüzyonist Harry Houdini’nin bile bu çantaya tek başına giremeyeceğini yazdı.

2/03/2012

4 bin metre derinlikteki vostok nehrini arayan araştırmacılar esrarengiz şekilde kayboldu

Rus bilim insanlarından tam beş gündür haber alınamıyor.

Rusya’nın Arktik ve Antarktik Araştırma Enstitüsü’ne (AARI) bağlı Rus araştırmacılar, buzul kıtanın 4 bin metre derinliğinde bulunan donmuş Vostok Nehri’ne ulaşmak için haftalardır sondaj çalışması yapıyordu.
Fox News’a konuşan Montana State Üniversitesi’nden Dr. John Priscu, “Beş günden bu yana Rus meslektaşlarımızdan tek kelime haber almadık” dedi.

Priscu, 20 milyon yıldan bu yana havayla temas etmeyen nehre ulaşmayı amaçlayan Rus araştırmacılarla tüm temaslarının koptuğunu söylerken, kış sezonunun başlayacak olmasıyla hava şartlarının daha da kötüleşeceğine dikkat çekti.

ABD’li araştırmacı, “Sıcaklıklar bir hafta içinde -40 santigratın altına düşecek... Vostok İstasyonu’ndaki durum ne haldedir düşünemiyorum” dedi.

DAHA KÖTÜ BİR ZAMANLAMA OLAMAZDI
Rus ekibi, bir yıl önce Vostok Nehri’ne ulaşmayı neredeyse başarmış, ancak kışın başlamasıyla çalışmaları başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Aynı ekibin, bu sefer nehre ulaşmasına sadece 12 metre kalmıştı.

Priscu, kışın gelmesiyle ileriki haftalarda sıcaklığın beklenenden iki katı kadar azalabileceğini vurguladı. Öyle ki, Vostok İstasyonu’nda bugüne kadar ölçülen en düşük sıcaklık -89.4 santigrat olarak kaydedilmişti.

Rus araştırmacılar, nehrin sularına erişmeyi başaradıkları takdirde, nehrin sularını yüzeye çekerek araştırmalarına devam etmeyi planlıyordu.

DÜNYANIN GÖZÜ ONLARIN ÜSTÜNDE
Bilim dünyası, Rus ekibin bu hafta sonunda Vostok’un sularına ulaşmasını bekliyordu. İngiltere Antarktik Araştırmaları’ndan Alan Rodger, “Ne bulacaklarını büyük bir merakla bekliyoruz. Bu nehir en az 15 milyon yıldır buzulların derinliklerinde yatıyor. Bu kadar uzun süre nasıl kendisini muhafaza ettiğine ve neler sakladığına dair birçok sorumuz var” dedi.

14 YILDIR SONDAJ YAPILIYOR
Buzul tabakanın 4 kilometre altındaki Vostok Nehri, özellikle oksijen içeriği bakımından çok zengin. 200 gölün bir araya gelerek oluşturduğu nehrin, element içeriği açısında taze suya oranla en az 50 kat daha zengin olduğu tahmin ediliyor.

NASA, Vostok Nehri’ndeki koşulların Jüpiter’in uydusu Europa ve ve Satürn’ün uydusu Enceladus’a benzediğini belirtirken, nehre ulaşılması halinde Dünya dışında olulan yaşam koşulları hakkında bilgi edinebilmeyi umuyor.

Vostok Nehri’ne ulaşmak için 1998 yılında başlayan sondaj, bu yılın başına kadar 3,600 metre ilerledi. Priscu, “Buz, kaya gibi sabit değil. Bu yüzden sondaj yapılırken açılan deliğin kapanmaması için sondaj esnasında kerozen kullanılıyor” dedi. Şu ana kadar 65 ton kerozen kullanıldığını belirten Priscu, zehirli maddenin nehri kirletmesinden endişelendiğini söyledi. Ancak herkesin sorduğu ilk soru, Rus araştırmacıların başına ne geldiği.

9/21/2011

almanya'da bulunan orman çocuğunun esrarı bir türlü çözülemiyor

Alman polisi, 5 Eylül'de Berlin'de belediye binasına giren ve son beş yıldır ormanda yaşadığını iddia eden gencin kimliğini hala tespit edemediklerini söylüyor.

Alman medyasında çıkan haberlere göre isminin Ray olduğunu söyleyen gencin Almancası birkaç kelimeyi geçmiyor ve sadece İngilizce konuşuyor.

Gencin nereden geldiği ve kim olduğu hakkında hiçbir şey bilmediğini söylediği bildirildi.

Aslında yıllardır, ormandan çıkıp gelen kimliği belirsiz kişilerin hayal gücümüzü zorlayan çok sayıda hikayesi var...

6/05/2011

ehec bakterisi laboratuvarda üretilmiş biyolojik silah olabilir iddiaları gündemde

Almanya’da 2 binden fazla kişide görülen ve 18 kişinin ölümüne yol açan EHEC bakterisinin bir biyolojik savaş silahı olabileceği öne sürüldü. Berlinli doktor Zastrow, ölümcül koli basilinin laboratuvarda üretilmiş olabileceğini belirtti.


18’i Almanya’da olmak üzere toplam 19 ölüme yol açan kolibasilinin nereden kaynaklandığı bir türlü ortaya çıkarılamayınca Almanya’da farklı senaryolar konuşulmaya başlandı.
Berlinli Doktor Klaus-Dieter Zastrow, Hamburger Abendblatt Gazetesi’ne yaptığı açıklamalarla EHEC bakterisinin teröristler tarafından bir biyolojik silah olarak yaratılmış olabileceği iddiasını ortaya attı. Dr. Zastrow, herhangi bir laboratuvarda bu tür bakteri ve mikropların üretilmesinin sağlanabileceğini belirterek, “Parası olan birileri laboratuvarları böylesi bir bakterinin üretilmesi için çalıştırabilir. Zaten son yapılan açıklamalarda ineklerde bu bakteriye rastlanılmadığı belirtildi. Bu durum laboratuvarlarda üretilmiş yapay bir bakteri olma ihtimalini akla getiriyor” dedi.

Mayonezler zehirlenmişti

Dr. Zastrow, ayrıca geçmişte süpermarketlerde mayonez kutularına zehir enjekte edildiğini de hatırlattı. Alman doktor, “Böyle tipler ortalıkta dolaşıyor. Bazı deliler çıkıp ‘Ben birkaç kişiyi öldüreyim ve 10 bin kişiyi de ishal edeyim’ diyebilir. Zaten bu ihtimalin göz önünde tutulmamasını hata ve ihmal olarak görüyorum” sözleri ile biyolojik saldırı ihtimalinin değerlendirmesini istedi.
Almanya Federal İçişleri Bakanlığı ise bu aşamada bakterinin bir biyolojik silah olduğuna ilişkin kanıt bulunmadığını vurguluyor.

Festivalden mi yayıldı

Bakterinin kaynağıyla ilgili araştırmalarsürüyor. AFP’ye göre “esrar büyüyor.” Focus Dergisi, ilk vakanın Hamburg Üniversitesi Hastanesi’nde, bu kentte 6-8 Mayıs’ta yapılan ve birçok ülkeden 1.5 milyon kişinin geldiği müzik festivalinden bir hafta sonra kaydedildiğini vurguladı. Lübeck kentinde bir restoranda 12-14 Mayıs’ta yemek yiyen 17 kişide de bakteriye rastlandığı bildirildi. Bakterinin sebzelerle yayıldığı iddiasına ise hala bilimsel kanıt bulunabilmiş değil.
hürriyet planet

5/10/2011

iranda kaçak hafriyat kazısında dinazora benzeyen esrarengiz hayvan ölüsü bulundu

İran'ın resmi haber ajansı İRNA, ülkenin kuzeyindeki Meşkinşehr kentine bağlı 'Ak Bulak' köyü kırsalında köylüler tarafından kuşa benzeyen garip bir hayvan ölüsü bulunduğunu duyurdu. Hayvan ölüsünün bölgede yapılan yasadışı hafriyat sonucu ortaya çıktığı tahmin ediliyor. Yetkililer, ilk belirlemelere göre hayvanın milyonlar yıl önce nesili tükendiği sanılan bir dinozor ailesinden geldiği belirtirken, kesin sonuçların belirlenmesi için labratuvar incelemelerinin sonucunun beklenmesi istendi. Haberde, bulunan hayvanı kaçırmak isteyen iki kaçakçının da güvenlik güçleri tarafından yakalandığı aktarıldı. (DHA)

1/28/2011

türk arkeologlarının bulduğu belgeler hristiyan alemini sarsacak

Türkler, Hristiyan alemini darmadağın edecek bir belge buldular...

Peki o belge nedir?

Son zamanlarda gizemli olaylara fazlasıyla merak saran Serdar Turgut, bugün Habertürk'teki köşesinde ÇOK ESRARENGİZ bir iddiayı dile getirdi.
Turgut'un köşesinde dile getirdiği iddiaları şöyle:

BUNDAN bir süre önce Adana Ceyhan'da yapılan bir kazıda, içeriği açıklandığında Hristiyan âlemini darmadağın edecek bir belge bulundu.

Çok önemli bir belge olduğundan ve bunu ele geçirmek isteyebilecek birçok güç bulunacağından belge hemen özel korumaya alındı.

Güvenlik nedeniyle korumanın nerede olduğunun açıklanmaması kararı da alındı.

İçeriğini de gizli tutmaya çalışıyorlar. Ancak değerli araştırmacı Aytunç Altında!, katıldığı son Öteki Gündem programında bu belgenin içeriğini açıkladı.

1/13/2011

mezarlıkta hareket eden tabutların sırrı çözülemedi

1807 yılında Barbados'ta bir Hıristiyan mezarlığında akıllara durgunluk veren olaylar dizisi yaşandı.
Aynı mezarlığa gömülen cesetlerin her biri yerinden oynuyordu.
Peki "Huzursuz ruhlar" denilen bu esrarengiz olayın sırrı neydi?
1807 Temmuz'unda Bayan Thomasina Goddard'ın cesedi basit ahşap bir tabutla mezar odasının en üst katına konuldu.
Daha sonra delilik intihar ve cinayet gibi kötü şöhrete sahip Chase ailesi kondu.
Ailenin reisi kötü biriydi; kölelerine karşı öyle zalimdi ki adamı ölümle tehdit ederlerdi.
22 Şubat 1808'de bebek Mary öldü; büyük ihtimalle babası bebeği kızgın bir anında öldürmüştü!
Zavallı bebek ağır metal bir tabutla mezara kondu.
Birkaç ay sonra ailenin tuhaflığıyla bilinen delikanlısı Dorcas, kendini bahçedeki bir dolaba kilitleyip havasızlıktan öldü. O da aynı mezara kondu.
Dış kapıya geldiklerinde iki zenci kapıyı açtı. Ağıtlar yakarak tabutu taşayanlar onu takip ettiler, taş basamaklara yöneldiler.
Sadece el fenerinin ışığı vardı. Mezarın iç kapısı açıldı ve herkes korkuyla bağırdı.
Ağıt yakanlar tabutu düzelttiler ve Dorcas'ı kızkardeşinin yanına koydular.
Bir ay sonra albay Chase, kendini öldürdü. O da aynı mezarlığa kondu.
8 yıl sonra Chase'lerden olan bir çocuk daha öldü ve mezarlığa getirildi. Bu süre içinde menteşeler paslanmıştı.
Kapıyı iki zenci ancak açabildi.
İçeri girenler korkuyla kala kaldılar! Bayan Goddard'ın tabutu normal yerindeydi ama Chase ailesinin tabutları ortalığa saçılmıştı!
Bu çok tuhaftı; zira her birini dört kişi ancak kaldırabiliyordu!
Bir ay sonra mezarlığa çiçek koyan bir kadın 'çatırtı' sesleri ve 'inliyen birinin sesi'ni duydu.
Kadının atının ağzından korkudan köpükler gelmeye başladı ve sonradan veterinerde tedavi görmek zorunda kaldı.
Ertesi Pazar kilisenin dışında bağlı duran atlar korkuyla dörtnala tepeler kaçmaya başladılar ve oradan da denize ölüme atladılar!
Mezarlığın adı gittikçe kötüye çıkıyordu. Sırada Samuel Brewster'in cenazesi vardı. Kimi Küba, kimi Haiti'den gelen 1000 kişilik kalabalık bir cenazeydi.
Şiddetli bir fırtına vardı ve dört zenci köle kurşun tabutu taşıyorlardı; ki yine insanın kanını donduran aynı manzarayla karşılaştılar: tabutlar yine ortalığa saçılmıştı.
Bu noktada işe adanın valisi Lord Combermere karıştı. Sonraki cenazeye bizzat katıldı. Bu seferki, tabutunun yeri hiç bozulmayan Thomasino Goddard'ın kızı Thomasino Clarke'ın cenazesiydi. Vali mezarlıkta bir yeraltı dehlizi olup olmadığına baktı (ki hiç yoktu).
Adamlara yeni tabutu getirmeden önce ters çevrilmiş tabutları düzeltmelerini emretti. Sonra zemini ince kumla kaplattı ve kapıya yeni bir kilit taktırdı.
Son olarak kapı alçıyla mühürlendi. Vali ve adamları alçı ıslakken yüzüklerini iz bırakacak şekilde bastırdılar.
18 Nisan 1820'de güneşli bir günde vali son kez mezarı açtı. Kapıdaki mühür bozulmamıştı.
Ustalar alçıyı kırdılar ama kapıyı ancak bir iki santim açabildiler; çünkü kapıya bir şey dayanıyordu.
Zorlayınca kapı açıldı, ağır bir cisim basamaklara çarparak düştü. Tabii ki bu bir tabuttu.
Mezara girdiklerinde Dorcas Chase'e ait bir kol kemiği gördüler, tabutun kenarından dışarı sarkmıştı.
Bayan Goddard'ın tabutu dahil bütün tabutlar yine rastgele yerdeydi. Vali pes etti. Cenazeyi başka bir yere gömdürdü.
Londra Bilim Müzesi ve Fizik Araştırmaları Derneği'nden araştırmacılar olayı araştırdılar ama hiçbir cevap bulunamadı.
mynet

5/25/2010

timsaha benzeyen canlı

Gölde esrarengiz yaratık Çin'in Anhui eyaletinde Weishan Gölü'nde bir balıkçının ağlarına esrarengiz bir yaratık takıldı.

timsah kablumbağa karışımı


Küçük bir timsaha benzeyen canlının sırtı ise kaplumbağalar gibi zırhlı. Yaratık 76 santimetre uzunluğunda ve 30 santimetre genişliğinde. Yaratığın ağırlğı ise 7 kilogram. 

Gölde balık avlarken tuhaf bir canlının ağına takıldığını belirten balıkçı Sun Yongcheng, "Aniden siyah bir şeyin ağa takıldığını gördüm. Çok korkutucuydu. Ağı çektiğimde çok saldırganlaştı ve beni ısırmaya çalıştı" dedi.   

Çinli yetkililer timsah kablumbağa karışımı bu canlının normal şartlarda ağa takılan gölde yaşamadığını ancak buraya nasıl geldiğini şu anda bilmediklerini açıkladı. İlk tahminlere göre bu tuhaf yaratığın hayvan besleyen bir kişi tarafından göle atıldığı yönünde.