Dünya

Dünya
iklim değişimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iklim değişimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4/04/2012

bir ton ağırlığında 14 metre uzunluğunda tüm timsahı yutabilen dev yılan titanoboa

Jane O'Brien

BBC News, Washington

Titanboa

Yeni keşfedilen tarih öncesi dev bir yılan geçmiş ile ilgili cevaplar sağladığı gibi gelecek ile ilgili yeni soruları da gündeme getirdi.

Yaklaşık 58 milyon yıl önce Güney Amerika'nın balta girmemiş ormanlarında yaşayan dev yılan 1 tonu aşkın ağırlıkta ve 14 m uzunluğundaydı.

Bu yılan tüm bir timsahı yutabildiği gibi, vucudunun çapı nedeniyle yuttuğu timsah dışarıdan fark bile edilemeyebilirdi.

Bir kaç yıl öncesine kadar bilim adamları bu tarih öncesi canavarın varlığından habersizdi.

Keşfi gerçekleştiren Smithsonian Tropik Araştırmalar Merkezi bilim adamlarından Dr Carlos Jaramillo ''14 m'lik bir boa yılanı keşfedeceğim ölsem aklıma gelmezdi. Bugün dünyanın en büyük yılanı keşfettiğimiz tarih öncesi yılanın yarı boyunda'' dedi.

Kayıp sürüngenlerin dünyası


Günümüzdeki anakonda ve boa yılanlarının uzak bir akrabası olduğuna inanılan ve bilim adamları tarafından ''titanoboa'' olarak adlandırılan dev yılan zehirli değildi.

Yılan avlarını 281 kg/m2'lik bir basınçla sıkarak öldürüyordu.

Bu basınç 22 bin tonluk bir ağırlığın örneğin New York'daki çelik Brooklyn Köprüsü'nün altında ezilmeye eş değer.
Brooklyn Köprüsü

Yılan fosilleri, Kolombiya'nın kuzeyinde bulunan Cerrejon kömür madeninde yapılan kazılar sırasında bulundu.

Bilim adamları 2002 yılında bu bölgede dünyanın en eski tropik yağmur ormanlarından birinin kalıntılarının bulunduğunu keşfetmişti.

Kazılarda bitki ve yaprak fosillerinin yanı sıra dev sürüngen fosilleri de gün ışığına çıkartıldı.

Florida Üniversitesi'nde omurgalı canlıların evrimi üzerine uzmanlaşan Dr Jonatan Bloch ''Bulduğumuz şey devasa sürüngenlerin kayıp dünyasıydı- mutfak masası büyüklüğünde kaplumbağa fosilleri ve dünyanın en büyük timsah fosilleri.''

Kazılarda devasa bir yılanın omurgasına da ulaşıldı.


Dr Bloch'a göre ''Dinazorların soyunun tükenmesinin ardından, bu yılan yani titanoboa en az 10 milyon yıl boyunca yeryüzünün en büyük yırtıcısıydı.''

Kafatası Arayışı

Yeni keşfedilen yılanın nasıl göründüğünü, nasıl beslendiğini ve günümüz sürüngenleri ile olan akrabalık ilişkisini anlamak için bilim adamlarının omurgadan fazlasına ihtiyaçları vardı.

Bu nedenle yılanın kafatasının bulunması için aramalar başlatıldı.

Geçen yıl kayıp kafatasını bulabilmek için bir araştırma gezisi düzenlendi.
Cerrejon kömür madeninde kazı

Araştırma ekibindeki bilim adamları amaçlarına ulaşabilecekleri konusunda çok da ümitli değillerdi.

Yılan kafatasları çok kırılgan olduğu için tarih öncesi yılanların kafatası fosillerine çok nadir rastlanıyor.

Ancak araştırma ekibi şaşırtıcı bir şekilde devasa yılan türüne ait tam üç kafatası fosili buldu.

Bu keşif sayesinde tarih öncesi sürüngenin özellikleri detaylı olarak öğrenilmiş oldu.

Bilim adamları bu yeni keşif sayesinde iklimlerin tarihi ile ilgili de bir çok yeni bilgi edinecek ve küresel ısınmanın gelecekte canlılar üzerinde nasıl etkileri olabileceği ile ilgili fikir sahibi olacak.

Yılanlar kendi vücut ısılarını düzenleyemiyor ve hayatta kalmak için kendilerini tamamen içinde yaşadıkları iklime adapte ediyor.

Dr Bloch '' Titanoboa'nın bu kadar devasa olmasını 60 milyon yıl önce dinazorların soyunun tükenmesinin ardından ekvatorda hava sıcaklığının şu ankinden çok daha yüksek olmasına bağlıyoruz'' diyor.

Sürüngenlerin sıcak iklimlerde devasa boyutlara ulaşabiliyor olmaları küresel ısınmanın calılar üzerinde yaratacağı olası etkilerin anlaşılması açısından da önemli.

Titanoboa dönüyor mu?

Titanoboa'nın ortaya çıkmasına neden olan iklim değişimleri milyonlarca yıl içinde gelişmişti.

Bilim adamları daha hızlı yaşanacak iklim değişimlerinin ne tür etkileri olabileceği konusunda kesin bilgiye sahip değil.

Dr Bloch ''Biyoloji şartlara uyum sağlamakta çok başarılı. Değişen iklimler ve kıtalar evrimin ardındaki itici güç. Ancak çok hızlı gerçekleşen değişimler canlılar üzerinde çok da olumlu yorumlayamayacağımız değişimlere neden olabilir'' diyor.
Titanoboa

Devasa sürüngenlerin yaşadığı dönemde fosillerin keşfedildiği Cerrejon kömür madeni çevresinde sadece sıcaklıklar çok yüksek değildi. Aynı zamanda atmosferdeki kardondioksit oranı günümüzden %50 daha fazlaydı.

Dr Jaramillo ''Cerrejon'da bulunan fosillerden öğrendiğimiz en önemli şeylerden biri de tropik bitkilerin ve genel olarak bu bölgelerdeki eko-sistemlerin yüksek sıcaklıklar ve yüksek karbondioksit seviyelerine uyum sağlamakta oldukça başarılı oldukları. Bu küresel ısınmanın gelecekte doğurabileceği endişe verici sonuçlardan bir tanesi'' diyor.

Dr Jaramillo bugün tropik iklimde yaşayan bitki ve hayvanların genetik olarak küresel ısınma ve yüksek karbon dioksit seviyeleri ile baş edecek yeteneğe sahip olabileceğine inanıyor.

Peki bu Titanoboa gibi devasa yılanların geri dönebileceği anlamına mı geliyor?

Dr Jaramillo'ya göre bu mümkün ''Sıcaklıklar yükselmeye devam ettikçe dev sürüngenlerin geri dönme olasılığı da artıyor.''

Ancak Dr Jaramillo bu değişimin kısa zamanda gerçekleşmesinin mümkün olmadığının da altını çiziyor,
''Yeni bir türün evrimleşmesi için çok uzun zaman gerekir. Bu bir milyon yıl sürebilir, ancak bir gün belki Titanoboa yeryüzüne dönebilir.''

3/07/2012

karadeniz'in türkiye kıyılarındaki balık türlerinin üçte birinin nesli tükendi

Rize Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nde yapılan araştırmanın ilk sonuçlarına göre, 161 balık türünün bulunduğu Karadeniz'in Türkiye kıyılarında 59 balık türünün nesli tükendi.
Araştırmada Mersin Morinası ve köpek balığı türlerinin neslinin de tehdit altında olduğu belirtildi. RÜ, Su Ürünleri Fakültesi bünyesinde 10 yılı aşkın süredir sürdürülen Karadeniz balıkları ile ilgili araştırmanın ilk sonuçlarını açıklayan Öğretim Görevlisi Doç Dr. Semih Engin, bolluk ve bereketin simgesi olan Karadeniz'in son 50-60 yıldır kara bahtı ile baş başa kaldığını anlattı.

Aşırı avcılık, kirlilik ve iklim değişiklikleri nedeniyle Karadeniz'de birçok balık türü neslinin yok olduğunu belirtti. Engin ayrıca "Aşırı av baskısı, doğrudan ve dolaylı olarak Karadeniz ekosistemini çöküş noktasına getirmiştir. Bir çok balık türünün Karadeniz popülasyonları tükenmiştir. Buna da en iyi örnek Orkinos olacaktır." dedi.

3/06/2012

antarktika'da başka ekosisteme ait bitki ve canlılar yarımadanın iklimini tehdit ediyor

Richard Black

BBC Çevre Muhabiri

Yeni bir araştırmaya göre Antarktika'da başka ekosistemlere ait bitkiler ve diğer canlılar bulundu.

Bu canlıların bölgeye, Antarktika'ya giden turistler ve bilim adamlarının ayakkabıları ve kıyafetleri üzerinde kasıt olmadan taşındığı ortaya çıktı.
Antarktika'nin büyük bir bölümü buzlarla kaplı ancak buzlarla kaplı olmayan kısımları da şimdilerde bitkilerle kaplanmakta.

Bu gelişme, özellikle Antarktik yarımadası kesiminde, yani Güney Amerika'ya yakın olan bölümde görülüyor.

Bunun nedeni de, son yıllarda bu bölgenin ısısında yaşanan hızlı artış.

Geçtiğimiz yarım yüzyılda Antarktik yarımadasının sıcaklığı ortalama 3 derece artmış.

Bu sıcaklık artışı dünyanın geri kalanına oranla oldukca yüksek.

Turistlerin sıklıkla gittiği ve yeni bitkilerin kök salmaya başladığı alanlar aynı zamanda adanın en sıcak bölümleri olma özelliğini de taşıyor.

Uluslararası bir araştırma ekibi ne kadar tohumun Antarktika'ya ulaştığını buldu.

National Academy of Sciences'ın yayınladığı bir rapora göre, Antartkika'ya giden her bilim adamı ve turist botlarında ve kıyafetlerinde ortalama 10 adet tohum taşımaktalar.

Antarktika'ya her yıl toplam yetmiş bin tohum taşınıyor.

Bunların yarısı da Antarktika'da varlıklarını sürdürmeye devam edebiliyor.

Araştırmacılara göre, bu canlılar zamanla Antarktika ekolojisini, tıpkı adanın kıyılarında olduğu gibi, değiştirecekler.
Kontroller sıkılaştırılıyor

Adaya gelen ziyaretçilere artık daha sıkı kontroller yapılıyor.

Ancak uzmanlar ziyaretçi trafiğiyle birlikte iklim degişimini de göz önünde bulundururak, bu kontrollerin, Antarktika'nın beyaz ve saf kalmasını sağlamaya yeterli olmadığını bildiriyorlar.

British Antarctic Survey'den Dr. Kevin Hughes, taşınan tohumların en yaygın olarak botlar ve çantalarda bulunduğunu kaydediyor.

Özellikle botların bağ ve dilinin tohumların taşınması için çok uygun bir ortam olduğu belirtiliyor.

Dr Hughes yeni tohum ve canlıların adaya getirilmesini önlemek amacıyla, bölgeye giren araçlar için yeni kurallar getirilebileceğini, paketlerin kontrolden geçirebileceğini, ziyaretçilerin kıyafetlerinin temiz ve botlarının yeni olmasına dikkat edilebileceğini söyledi.

İnsanların nereye giderlerse yanlarında yeni yaşam formları taşıdıklarını ve bunu engellemenin imkansız olduğunu bildiren Dr Hughes, ancak dışardan bölgeye taşınan yabancı canlıların oranını azaltmanın mümkün olduğunu ekledi.

Antarktika Antlasmaşı'na göre yanlışlıkla adaya taşınan canlıları temizlemeye ilişkin yasal bir zorunluluk olmasa da, bilim adamları bu yeni canlıların Antarktika'ya taşınmasını önlemeye özen göstermenin ahlaki bir zorunluluk olduğunu belirtiyorlar.

Güney Afrika'daki Stellenbosch Üniversitesi'nden Profesör Steven Chown'a göre ise Antartika'da bio-emniyet tedbirleri uygulanmadığı taktirde, adanın ekosistemi yabani otlar, fareler ve yabani kuşlarla çevrili bir ortama dönüşecektir.

12/08/2011

kutup ayıları yiyecek sıkıntısı yüzünden birbirini yemeye başladılar

Kutup ayıları genellikle, anakaradaki akrabalarına göre daha sempatik bir imaja sahip. Ancak doğa bilimcilerin elde ettiği yeni görüntüler hem bu imajı sarsıyor, hem de türün içinde bulunduğu zorlukları ortaya koyuyor.
Fotoğraflardan birinde yetişkin bir kutup ayısı, öldürdüğü yavrunun bedenini buzlar üzerinde sürüklerken görülüyor.

Kutup ayıları genellikle fok avlayarak besleniyor. Ancak gıda kaynakları sınırlı hale geldiğinde, başka canlılara, hatta kendi türlerine yönelebiliyor.

Çevre fotomuhabirliği yapan Jenny Ross, bu vakanın örneklerini Norveç'e ait Svalbard takımadalarında görüntüledi.

"Kendi türünü avlama vakaları daima belirli bir oranda yaşanıyordu" diyen Ross, şimdilerdeyse bu gibi olayların giderek sıklaştığına dikkat çekiyor.

Ross, BBC'ye açıklamasında "Bu gibi gözlemler özellikle kutup ayılarının uzun süre gıdadan yoksun halde, karada mahsur kaldığı durumlarda artıyor" derken, bunu iklim değişimi dolayısıyla denizdeki buzlanmanın ortadan kalkmasına bağlıyor.

Gazeteci, fotoğrafları ve bunun ardında yatan öyküyü, Amerikan Jeofizik Birliği'nin yıllık kongresine sundu. Geçen yıl Temmuz'da yaşanan olayla ilgili bir başka makale de daha önce kutup dergisi Arctic'te yayınlanmıştı.

Ross’a göre, yetişkin kutup ayısının yavruyu, fokları avlamakta kullanılan yöntemle, başından sertçe ısırarak öldürdü. Ardından sakin bir yere götürerek yedi.

Olayın yaşandığı Olgastretet geçidi, Svalbard'da en büyük iki adayı bağlıyor. Genellikle bu boğaz yıl boyunca buzla kaplı olurdu, ancak Kutuplardaki buzulların çekilmesi nedeniyle, şimdilerde uzun dönemler, buzsuz kalıyor.

Fok avlamak için platform olarak kullandıkları buz platformlarından mahrum kalan ayılar da karınlarını başka şekilde doyurmaya çalışıyor.

Ross, ayıların insanlardan kalan çöp ve yiyeceklerle kuş yumurtalarının peşine düştüğünü anlatıyor, ancak bunların kutup ayısı cüssesinde bir hayvanın enerji ihtiyacını karşılayamayacağının altını çiziyor.

"Bir diğer ayıyı avlamak ise yiyecek bulmak için iyi bir fikir. İri bir yetişkin erkek için, bir yavruyu avlamak pek de zor değil. Denizdeki buzlar yok oldukça, bu tür davranışlar giderek daha yaygın hale gelebilir." diyor.