Dünya

Dünya
Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2/24/2015

90 Yaşındaki Toprak Dede Hayrettin Karaca ve arkadaşları Hakim karşısında

TEMA Vakfı kurucusu 90 Yaşındaki Toprak Dede Hayrettin Karaca ve arkadaşları Hakim karşısında mahkemeye veren ise Koza Madencilik


Hayrettin Karaca’nın duruşmasını izlemek üzere Uluslararası Gözlemci Heyeti de Türkiye’ye geldi.
Koza Madencilik’e ait olan bölgeye incelemeler yapmak ve bölge halkını bilinçlendirmek için giden 2012 Doğru Yaşam Ödülü’ne layık görülen Hayrettin Karaca’nın davası başladı.

Maden şirketi 90 yaşındaki çevre aktivisti Karaca ve bölgede inceleme yapan arkadaşları hakkında konut dokunulmazlığının (işyeri) ihlali ve iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçlarından dolayı şikayetçi olmuştu.

Hayrettin Karaca’nın duruşmasını izlemek üzere Uluslararası Gözlemci Heyeti de Türkiye’ye geldi.


Çevre aktivistleri, Türkiye’de doğa için savaşan aktivist arkadaşlarının özellikle maden şirketleri gibi güçlü şirketlerin menfaatleri karşısında çektikleri güçlüklerin bu dava sürecinde de bir kez daha gözler önüne serildiğini dile getirdi.

Davaya, Dikili Asliye Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmada, ilk olarak TEMA Vakfı Kurucu Onursal Başkanı Hayrettin Karaca dinlendi. Karaca, böyle bir davanın açılması sonucu Türkiye'nin tüm dünyaya rezil bir konuma düşürüldüğünü belirterek şöyle dedi:

"Burada sadece ben değil tüm doğa savaşçıları yargılanmaktadır. Üzerime atılan suçlamaları kabul etmiyorum. Ben oraya bozulan ekolojik sistemi görmek için gitmiştim. Bundan dolayı suçlanıp ülkemin küçük düşürülüşünü asla kabul edemem."

2/20/2015

dünyaca ünlü görme engelli türk ressamın hayat hikayesi sinema belgeseli oluyor

Dünyanın dört bir köşesinde tanınıyor

Eşref Armağan doğuştan görme engelli olmasına rağmen dünyada benzeri bulunmayan bir yetenekle, hem bilim hem de sanat dünyasını şaşırtan resimler yapıyor. Şimdi ise hakkında bir belgesel ile sinemalarda.






Ankara'da yaşayan ressam Eşref Armağan, doğuştan görme engelli. Hayatında ne renk görmüş, ne de bir şekil. Gölge ya da ışık onun için tamamıyla yabancı terimler. Ancak yine de sanki gözleri görüyormuşçasına resim yapıyor, hem de eserlerinde perspektif kullanarak. Hem sanatsal, hem de bilimsel açıdan bir fenomen olan Eşref Armağan hakkında bugün Alman sinemalarında bir belgesel gösterime girdi. Türkçeye "Parmakları ile gören" şeklinde çevrilebilecek olan "Der mit den Fingern sieht" adlı film, Berlin’de yaşayan yönetmen Savaş Ceviz’in imzasını taşıyor.



Dünyanın dört bir köşesinde tanınıyor




Parmak uçlarını boya fırçası olarak kullanan Eşref Armağan zor şartlar altında büyümüş ve hiç okula gitmemiş. Armağan “Ciddi bir şekilde herhangi bir eğitim görmedim. Resim üzerine falan, öyle bir şey zaten yok” diyor. Ancak bugün 57 yaşındaki ressamın Chicago’dan Şanghay’a kadar dünyanın dört bir köşesinde sergileri düzenleniyor.



Yapacağı resme ait şekilleri önce parmaklarıyla inceleyen, boyut, perspektif, gölge ve renk gibi temel öğeleri ise etrafındaki insanlara sorarak öğrendiğini kaydeden Eşref Armağan’ın, görme yeteneği olmadığı halde resim yapabilmesi uluslararası bilim dünyasında da ilgi görüyor. Toronto Üniversitesi'nden psikoloji profesörü John Kennedy, “Onu ilk kez çizim yaparken gördüğümde çok şaşırdım. Önce hata yapıyor sandım, ancak çizime dikkatlice baktığımda, Eşref’in perspektif kullandığını anladım” şeklinde konuşuyor. Ressam Eşref ArmağanRessam Eşref Armağan



35 yıldan uzun bir süredir görme engelliler üzerinde araştırma yapan Kennedy, böyle birisinin perspektif kullanarak çizim yapmasının dünyada tek örnek olduğunu söylerken, Harvard Üniversitesi'nden beyin uzmanı Prof. Dr. Alvaro Pascual-Leone, çektiği beyin MR’ları aracılığıyla Armağan’ın görsel korteksinin resim yaparken canlandığını saptamış. Yani başka bir deyişle, Eşref Armağan parmaklarıyla görebiliyor.



Yönetmen gazete haberinde keşfetmiş




Yönetmen Savaş Ceviz, Armağan’ın ismini ilk olarak bir gazetede görmüş. “Eşref Armağan üzerine bir Alman gazetesinde, Süddeutsche Zeitung’da okudum, beş altı yıl oluyor en azından. Bazı görme engellilerden bahsediyorlardı. Birisi onların arasında Eşref Armağan’dı." diyen yönetmen, çok ilgisini çeken ressam hakkında araştırmaya başlamış, sonra da Ankara’da kendisiyle buluşmuş.



Karısını kaçıran ressam



Savaş Ceviz kamerasıyla Armağan’a günlük yaşamında ve çalışmalarında eşlik ederek bu fenomeni aydınlatmaya çalışıyor. Belgesel film birbirinden renkli hikâyeler ile dolu. Eşref Armağan’ın bir resminin New York’taki ünlü Modern Sanatlar Müzesi’ne kabul edilmesi, Bill Clinton’ın ABD Başkanı iken yazdığı teşekkür mektubu ya da ressamın kendisi gibi görme engelli olan karısını nasıl kaçırdığı, tüm bunlar dopdolu bir hayattan beyazperdeye aktarılan sayfalar.



Yönetmen, hikâyesini anlattığı Eşref Armağan’ın dünyaya bakışını şu sözlerle açıklıyor:



“Hiç kendini engelli olarak görmüyor. Dert yanmıyor da yani. Aman görme engelliyim, filan diye bir şey yok onda. Ne imkânı varsa, o imkâna göre her şeyi yaratmak istiyor. Onun için engelsiz yaşıyor.”



Hem engellilere, hem de engelsizlere örnek



Bundan beş yıl önce Eşref Armağan hakkında “Kör Ressam” adlı kısa metrajlı bir film de çeken yönetmen, şimdi de uzun metrajlı bir belgesel çekmesini şöyle açıklıyor;



“Eşref Armağan herkese örnek olabiliyor, çünkü kim isterse sınırsız yaşayabilir diyor ve görme engelliler de benim yaptığımı yapabilir, diyor. Engelsiz insanlara da cesaret vermek istiyor. Çünkü 'bazıları yerinde oturuyor' diyor. Hiçbir engeli yok, yine de bir şeyi başaramıyorlar, onlara da yani demek istiyorum ki, diyor, kalkın bir şeyler yapın, diye.”





2/15/2015

Beren Saat'in Özgecan Aslan için "Yine bulunur bir bahane" adlı instagram yazısı

Ünlü oyuncu Beren Saat Mersin Tarsus'da yakılarak vahşice katledilen Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan için İnstagram hesabında duygularını yazdı işte Beren Saat'in o yazısı


Yine hafifletme, yine kadında suç arama, yine bulunur bir bahane… Yine aşağılanma… Yine mide bulantısı…

Uyku tutmaz bu gece, gözler dolar taşar boşalır… Yine yürüsek Taksim’e ne değişecek??... Kadın her geçen yıl daha değersiz bu ülkede… Biliyorum daha da sertleşecek her şey… Yine hafifletme, yine kadında suç arama, yine bulunur bir bahane… Yine aşağılanma… Yine mide bulantısı…

Dilerim son gününü hiç hatırlama Özgecan hayallerinle huzur içinde uyu

Kadın olmak zor, güzel bir kız olmak çok zordur ülkemde… Bugün o güzel yüze baktıkça neler geçiyor aklımdan: İlkokulda etek açmayı oyun yapan sınıf arkadaşlarımın hedefi olmak, okul eteğiyle eve yürürken yediğim onca laf, dersane dönüşü karanlıkta hızlanan adımlarım, göğsüme bastırdığım kitaplarım, taksilerin arkayı izlemek için ayarlanan aynaları, çıkma teklifini kabul etmediğim için canımı acıtan okul arkadaşlarım, ev telefonundan yapılan sapık konuşmalar, peşimden apartmana girip 15 yaşındaki bana ereksiyon halindeki cinsel organının gösteren o çocuğun yüzü, ellerim titreyerek eve kaçışım ve bunu kimseye anlatmayışım, kıçımı hem de bir kanal gecesinde elleyen sarhoş bir kanal yöneticisiyle tartışmam, sevgilisi olmamayı gururuna yediremeyen partnerler, arkadaşımın evinde tuvalete zorla dalıp dudaklarıma yapışan bir oyuncuyu itişim, mesleğim yüzünden yaftalanışım, aylarca peşimden koşan birini sanki ben sevgilisinden ayırmışım gibi tam sayfa haber yapışları, gizlice çakallıkla servis edilen göğüslerimin silüeti davası mavası, bilir kişi raporu lehime çıkınca geri çekilen davaya kocasaı araya girdi haberi, daha bugün fermuarım açık kalmış haberleri, aman ne önemli!!! Kadına, bedenine, seçimlerine, haklarına saygı göstermeyen kafalar! 

“Oğluna kadınlara saygı ve sevgi göstermeyi öğret”

Otobüs durağına komada bırakılma, yakılma yaşamadım.


Rağmen çok sanslıymışım diyorum artık, hep teğet geçmişim. Tecavüz, bıçaklanma, kesilip bavula tıkıştırılma, otobüs durağına komada bırakılma, yakılma yaşamadım. İnsanlık suçlarına göz yummak suçtur!!! Bir gün hesap sorulur!!! Cinsiyet ayırmaksınız her vatandaşın canını haklarını korumak görevinizdir!!! Dilerim son gününü hiç hatırlama Özgecan hayallerinle huzur içinde uyu.

Oyuncu Beren Saat, Instagram’da “Oğluna kadınlara saygı ve sevgi göstermeyi öğret” cümlesini de takipçileriyle paylaştı.

12/13/2014

Çorum'da Kaymakam'ı korkutan görüntüler gerçekten Hayalet mi?

Çorum'un Mecitözü İlçesi Asarkavak köyü mevkiinde Fotoğraflardaki korkutan görüntüler

Çorum'un Mecitözü İlçesi Asarkavak köyü mevkiinde Fotoğraflardaki korkutan görüntüler gerçekten Hayalet mi? Çorum'un Mecitözü ilçesi Kaymakamı Ahmet Demirci'nin, Asarkavak Köyü'nde 180 basamakla çıkılan “Asar Mağarasını” incelerken hayalet gördüğünün iddia edilmesi ortalığı karıştırdı.


Aynı yerde ve aynı karenin yer aldığı fotoğraflar içerisinde bir poz farklıydı
Çorum’da günlük yayın yapan Tek Yıldız Gazetesinde yer alan habere göre; Mecitözü İlçesi Asarkavak köyü mevkiinde Kaymakam Ahmet Demirci ve beraberindeki heyet bölgede bulunan ‘180 basamaklı ‘Asar mağarası’ ve çevreyi incelemeleri esnasında üst üste fotoğraflar çektirdi. Demirci çekilen fotoğraflara baktığında karede bir görüntü fark etti.

Aynı yerde ve aynı karenin yer aldığı fotoğraflar içerisinde bir poz farklıydı.


Bu karede insan siluetine benzeyen bir cisim yer alıyordu. Habere göre Kaymakam bu fotoğrafları incelenmek üzere Kriminal laboratuvarına gönderdi. Haberi hazırlayan Gazeteci Nadir Yücel ise Tek Yıldız Gazetesi'nin manşetten verdiği haberde yer alan fotoğrafların kesinlikle montaj olmadığını iddia etti.
Alıntı: ODA TV

10/09/2014

IŞİD'den Mesaj "Türkiye haçlı seferlerinde yer almasının bedelini ağır ödeyecektir"

Türkiye'deki binlerce uyuyan Hücreyi harekete geçireceğini bildirdi.

Irak Şam İslam Devleti adlı terör örgütü sosyal medya aracılığı ile Türkiye'yi böyle tehdit etti Türkiye'yi Haçlı seferleri yapanların yanında yer almakla suçladı ve Türkiye'deki binlerce uyuyan Hücreyi harekete geçireceğini bildirdi.


Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden (TBMM) Suriye ve Irak için sınır ötesi harekat tezkeresinin geçmesi ve dün ABD'nin Kobani'deki IŞID güçlerine hava harekatı düzenlemesinin ardından örgüt Türkiye'yi tehdit etti.

Habertürk'ten Lokman Happani'nin haberine göre; IŞİD'in İslam Devleti haber adlı Twitter adresinden yayınladığı bildiride, "Türkiye haçlı seferlerinde yer almasının bedelini ağır ödeyecektir" denildi.

Türkiye Haritası üzerinde El Bombaları konulan görselli tehdit


Türkiye haritasının üzerine el bombaları konulan bir görselle yayınlanan tehdit mesajında, "Türkiye bu savaşa İslam devletinin karşısında girerse, güvenli kalır zannetmesin. Türkiye'nin içinde İslam Devleti'nin binlerce uyuyan hücreleri vardır. Bizim cevabımız çok sert gelecektir" denildi.

Öte yandan IŞİD'e ait olduğu iddia edilen bir videoda Erdoğan'ın ABD'nin yanında olduğu belirtilerek şeytanın yanında yer aldığı ifade edilmişti. KAYNAK:ODA TV

9/30/2014

Melih Gökçek'e Su yüzünden Hangi Bakanlık dava açmaya hazırlanıyor?

Sağlık Bakanlığı Tür­ki­ye Halk Sağ­lı­ğı Ku­ru­mu Baş­kan­lı­ğı'da karıştı.

Son günlerde Başkentte Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka arasında su kavgası yaşanıyordu bu sefer işin içine Sağlık Bakanlığı Tür­ki­ye Halk Sağ­lı­ğı Ku­ru­mu Baş­kan­lı­ğı'da karıştı.


An­ka­ra­’da şebeke suyundan kay­nak­lan­dı­ğı öne sü­rü­len has­ta­lık­lar art­ma­sı­na rağ­men Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Baş­ka­nı Me­lih Gök­çek, canlı yayında ka­me­ra­lar önün­de musluktan su içip, risk olmadığını öne sür­müş­tü. An­cak Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı Tür­ki­ye Halk Sağ­lı­ğı Ku­ru­mu Baş­kan­lı­ğı, su­dan kay­nak­la­nan so­run­la­rın bir tür­lü gi­de­ri­le­me­di­ği­ni öne sür­dü ve Gök­çe­k’­e “Ya gö­rev ve so­rum­lu­lu­ğu­nu­zu ye­ri­ne ge­ti­re­cek­si­niz ya da hak­kı­nız­da ya­sal iş­lem ya­pı­la­cak­tı­r” dedi.

Sınır değerlere göre uygunsuz


Sözcü'den Saygı Öztürk'ün haberine göre, Tür­ki­ye Halk Sağ­lı­ğı Ku­ru­mu Baş­ka­nı Prof. Dr. Se­çil Öz­kan im­za­sıy­la 19 Ey­lü­l’­de An­ka­ra Va­li­li­ği­’ne gön­de­ri­len ya­zı­da; Te­mel Sağ­lık İs­ta­tis­tik­le­ri Mo­dü­lü­’n­den alı­nan ve­ri­le­re gö­re; su­dan kay­nak­la­nan is­hal ve ka­rın ağ­rı­sı va­ka­la­rın­da or­ta­la­ma­nın çok üze­rin­de ar­tış ol­du­ğu­nun sap­tan­dı­ğı be­lir­til­di. Öz­kan, şun­la­rı kay­det­ti: “2014 yı­lın­da alı­nan nu­mu­ne­le­rde iç­me-kul­lan­ma su­la­rın­da de­mir, nit­rat, alü­min­yum, ar­se­nik, c. per­frin­gens, en­te­ro­kok, esch­cric­hi­a co­li ve ko­li­form bak­te­ri pa­ra­met­re­le­ri yö­nün­den İn­sa­ni Tü­ke­tim Amaç­lı Su­lar Hak­kın­da Yö­net­me­li­k’­te be­lir­ti­len sı­nır de­ğer­le­re gö­re uy­gun­suz­luk bu­lun­du­ğu, klor dü­zey­le­ri­nin ise ye­ter­siz ol­du­ğu tes­pit edil­miş­tir.”



Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulacak


her­han­gi bir iyi­leş­tir­me­nin ya­pıl­ma­dı­ğı­nın sap­tan­dı­ğı­nı be­lirt­ti
 Öz­kan, İl Özel İda­re­si ve be­le­di­ye baş­kan­lık­la­rı­nın de­fa­lar­ca uya­rıl­ma­sı­na rağ­men her­han­gi bir iyi­leş­tir­me­nin ya­pıl­ma­dı­ğı­nın sap­tan­dı­ğı­nı be­lirt­ti ve şöy­le de­vam et­ti: “Ge­rek­li ted­bir­le­rin alın­ma­ma­sı du­rumun­da baş­kan­lı­ğı­mız­ca il­gi­li­ler hak­kın­da cum­hu­ri­yet sav­cı­lı­ğı­na suç du­yu­ru­sun­da bu­lu­nu­la­cak ve tes­pit edi­len uy­gun­suz­lukla­rı ka­mu­oyu ile pay­la­şı­la­bi­le­cek­tir. Bah­se ko­nu uy­gun­suz­luk ve ye­ter­siz­lik­le­rin aci­len gi­de­ril­me­sini ri­ca ede­rim.”

Melih Gökçek ve Aylin Nazlıaka arasında Polemik yaşanmıştı

Ankara­’da­ki “şe­be­ke su­yu­” tar­tış­ma­sı, CHP Mil­let­ve­ki­li Ay­lin Naz­lı­aka’­nın açık­la­ma­sıy­la baş­la­mış­tı. Naz­lı­aka, şe­be­ke su­yun­dan is­hal ol­du­ğu­nu öne sür­müş, Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Baş­ka­nı Me­lih Gök­çe­k’­le po­le­mi­ğe gir­miş­ti. Gök­çek, ka­tıl­dı­ğı bir te­le­viz­yon prog­ra­mın­da ise can­lı ya­yın­da mus­luk­tan su iç­miş ve “An­ka­ra­’nın su­yu­na gü­ve­nin, val­la­hi gü­ve­nin, bil­la­hi gü­ve­nin. İçin­de sağ­lık­sız hiç­bir şey yok. Pet şi­şe­ler­den bin kat da­ha sağ­lık­lı ve gü­zel­di­r” de­miş­ti.

su­dan kay­nak­la­nan has­ta­lık­la­rın art­tı

Tür­ki­ye Halk Sağ­lı­ğı Ku­ru­mu Baş­ka­nı Prof. Dr. Se­çil Öz­kan im­za­sıy­la 19 Ey­lü­l’­de An­ka­ra Va­li­li­ği­’ne gön­de­ri­len, va­li­lik­te ev­rak bü­ro­su­na 22 Ey­lü­l’­de gi­ren ya­zı­da su­dan kay­nak­la­nan has­ta­lık­la­rın art­tı­ğı­na da dik­kat çe­kil­di. İl Özel İdaresi ve belediyelerin tedbir alması istendi. KAYNAK: ODA TV

5/24/2014

Vakit Namazına geç gelen İmamı şikayet eden yaşlı adam bu hale geldi

yaşlı adam bu hale geldi

Vakit Namazına geç gelen İmamı şikayet eden yaşlı adam bu hale geldi Cumhuriyet'in haberine göre İmam 77 yaşındaki adama "Allah Yarattı" demedi.


Olay Yozgat'ın Sorgun ilçesinde meydana geldi Cuma namazı sırasında hutbeye çıkan Sorgun İlçe Müftülüğü kadrosundaki M.T. isimli cami imamı hutbede; 'Vakit namazlarına zamanında gelmediğim için beni şikayet ediyorlarmış, kimse erkekse ayağa kalksın' diyerek cübbesini çıkarıp cemaat içindeki 77 yaşındaki Sabri Yiğit'i tekme tokat dövmeye başladı.

Araya giren cemaat yerde kanlar içinde kalan Sabri Yiğit'i Sorgun Devlet Hastanesine götürdü.


Sorgun Devlet Hastanesi'nde ayakta tedavi gören Yiğit olayı şöyle anlattı: İmam hutbedeydi. 'Beni şikayet ediyorlarmış' diyerek bana bakarak konuştu. Bende 'Seni ben şikayet etmedim' dedim. Bana 'erkeksen dışarıya çık' dediğinde ben de, kendisine, 'Burası cami, meydan yeri değil' diyerek çıkıştım. Bu sırada üzerindeki cübbeyi çıkartarak hutbeden inen imam beni tekme tokat dövmeye başladı. Görüyorsunuz halimi elim yüzüm kanlar içinde. Dişlerim kırıldı.'

Yiğit'i hastaneye getiren ve olay anında camide olan Ekrem Kılıç ise, imamın kendisini şikayet ettiğini öne sürdüğü Sabri Yiğit'e Cuma namazı öncesinde saldırarak dövdüğünü ve Yiğit'i hastaneye getirdiklerini anlattı. 77 yaşındaki Sabri Yiğit'in oğlu Osman Yiğit ise, babasını kanlar içinde görünce çok şaşırdığını belirterek; '77 yaşındaki yaşlı bir adamı o şekilde görmek beni şoke etti. Allah'ın evinde böyle bir olayın yaşanması hiç doğru değil' diye konuştu.

Hastanede tedavi edilen Yiğit'in 2 dişinin kırıldığı ve dudağının yarıldığı belirtildi.

4/06/2014

Mezarlıkta bulunan Vampir Yeniçerilerin esrarengiz hikayesi

esrarengiz hikayesiMezarlıkta bulunan Vampir Yeniçerilerin esrarengiz hikayesi Pek bilinmiyor ama vampir korkusu, ‘cadı’ diye tabir edilmekle beraber Osmanlı halklarında da var. Bu konularda kitaplar yazmış araştırmacı Giovanni Scognamillo, vampir efsaneleri için “Balkanlar üzerinden Türkiye’ye geldi” diyor.

Gerçekten de Balkanlar Osmanlı toprağıyken vampirler resmi yazışmalara dahi girmiş. Bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Tırnova şehrinin kadısı Ahmet Şükrü Efendi’nin İstanbul’a yolladığı 1883 tarihli şu mektup Takvim-i Vekayi gazetesinde yayımlanmış: “Tırnova’da cadılar türedi. Gün battıktan sonra evlere dadanmaya başladı. Zahir’e dair un, yağ, bal gibi şeyleri birbirine katar ve bazen içlerine toprak karıştırır. Yüklüklerde bulduğu yastık, yorgan, şilte ve bohçaları didikler, açar, dağıtır insanların üzerine taş, toprak, çanak ve çömlek atar, hiç kimse bir şey göremez. Birkaç kadın ve erkeğin üzerine saldırmış. Bunlar çağırıldı, soruldu: ‘Üzerimize sanki manda çökmüş sandık’ dediler. Bu yüzden mahalle halkı evlerini başka yana taşımışlardır. Kasaba halkı bunların cadı denilen habis ruhların eseri olduğunda ittifak etti. İslimye kasabasında cadıcılık ile tanınmış Nikola adındaki adam getirildi ve kendisiyle 800 kuruşa pazarlık edildi. Bu adamın elinde resimli bir tahta vardı. Mezarlığa gider, tahtayı parmağının üzerinde çevirir resim hangi mezara bakarsa cadı o mezardaki habis ruh imiş. Büyük bir kalabalıkla mezarlığa gidildi. Resimli tahtayı parmağında çevirmeye başlayınca resim sağlıklarında yeniçeri ocağının kanlı zorbalarından Tekinoğlu Ali Alemdar ile Apti Alemdar denilen iki şakinin mezarına karşı durdu.

Mezarlar açıldı. Cesetler yarım misli büyümüş, kılları ve tırnakları da üçer dörder uzamış bulundu. 


habis ruh olarak
Gözlerini kan bürümüş, gayet korkunç idi. Mezarlıktaki bütün kalabalık bunu gördü. Bu adamlar sağlıklarında her türlü pis çirkin işi yapmış, ırza, namusa, mala saldırmış, adam öldürmüş, yeniçeri ocakları kaldırıldığı zaman her nasılsa yaşlarına bakılarak cellada verilmemiş, ecelleri ile ölmüş kişilerdi. Sağlıklarında yaptıkları yetmezmiş gibi şimdi de halka habis ruh olarak tebelleş olmuşlardı. Cadıcı Nikola’nın tanımına göre, bu gibi habis ruhları defetmek için cesetlerin göbeğine birer ağaç kazık çakılır ve yürekleri kaynar su ile haşlanırmış. Ali Alemdar ile Apti Alemdar’ın cesetleri mezardan çıkarıldı. Göbeklerine birer ağaç kazık çakıldı ve yürekleri bir kazan kaynar su ile haşlandı. Fakat hiç tesir etmedi. Cadıcı ‘Bu cesetleri yakmak gerek’ dedi. Bu hususda şer’an da izin verildi ve iki yeniçerinin mezardan çıkarılan cesetleri mezarlıkta yakıldı. Çok şükür kasabamız da cadı şerrinden kurtuldu.” Bugün Trakya’da vampir öyküleri halen anlatılıyor; kimi yerlerde vampirlerin görüldüğüne dair tanıklıklar var. Kadı Ahmet Şükrü’nün mektubundan tam 125 yıl sonra, 2008’de Edirne’nin iki mahallesi Gazimihal ve Menzilahir’de ‘çatıdan çatıya uçan, minare boyunda zıplayan’ bir yaratıktan korunmak amacıyla mevlit okutulduğu gazetelerde yer aldı. Kaynak Hürriyet

2/11/2014

Azerbaycan'dan Atatürk'e Mektup "Türk Milleti’nde kardeş kardeşe borç vermez"

Mustafa Kemâl Paşa, 3 Mayıs 1920 günü Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’ya yazdığı bir mektupta, “Devlette hiç para kalmadı. Şu anda içeride para temin edebileceğimiz bir kaynak da yok. 

kardeş kardeşe borç vermez

Başka kaynaklardan para temin edinceye kadar Azerbaycan Hükûmeti’nden borç para alınmasını temin etmenizi rica ederim” diyordu.

Kâzım Karabekir Paşa, isteği Azerbaycan Hükûmeti’ne iletti. Bu istek, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Halk Cumhuriyeti ile Ankara Hükûmeti arasındaki ilk resmî temastı.

Azerbaycan’dan Türkiye’ye uzanan kardeş eli 1921 yılı içinde Nerimanov’un şahsî emriyle uzandı. 


Azerbaycan Dışişleri Bakanı Mirza Davut Hüseyinov, kazanılan Birinci-İkinci İnönü Savaşları münasebetiyle çektiği telgrafta “...Kazanılan bu büyük zaferlerden dolayı Türk halkını Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adına kutluyoruz” diyor 
Azerbaycan'ın enerji şirketinin 29 Ekim için hazırladığı video



ve bu büyük zaferlerin şerefine Azerbaycan halkının yardım için 30 sistern (sarnıç, tanker) petrol, 2 sistern benzin, 8 sistern kerosin gönderdiğini bildiriyordu. 

Aynı yılın Mayıs ayında Azerbaycan devleti, TBMM hükümetine 62 sistern petrol gönderdi ve bundan sonra savaş bitinceye kadar aynı değerde petrol ve üç vagon dolusu kerosin göndermeyi taahhüt etti. 

Bu taahhüdün dışında 1922 yılında Batum yoluyla Azerbaycan dokuzbin tondan fazla kerosin ve 350 ton benzin gönderdi.

Mustafa Kemâl Paşa 1921 yılında Nerimanov’a bir mektup yazarak borç para talep etmişti.


Bu mektubu 17 Mart 1921 günü büyükelçi Nerimanov'a ulaştırdı. Nerimanov, derhal 500 kg. altın gönderdi.

Bunun 200 kg’ı devlet bütçesine, kalanı ise mühimmat ve silâh için kullanıldı. Daha sonra Nerimanov, Türkistan’dan Moskova’ya ulaşan 10 milyon altın rubleyi Ankara’ya gönderdi.

Bu yardımlarla savaş içindeki ülkenin durumunda belirgin bir düzelme oldu. 23 Mart 1921’de

Azerbaycan Hükûmeti talep etmediği halde

Türkiye’ye Azerbaycan halkının hediyesi olarak 30 sistern petrol, 2 sistern benzin, 8 sistern yağ gönderdi.

Nerimanov, Mustafa Kemâl Paşa’nın mektubuna yazdığı cevâbî mektubunda hergün kazanılan başarılarla Türk halkının emperyalizmden kurtulma günlerinin yaklaştığını,

bu yüzden kahraman Türk halkını kutladığını belirtiyor ve sonra ilâve ediyordu:

“Paşam, bizim Türk Milleti’nde kardeş kardeşe borç vermez. Kardeş, her zaman kardeşinin elinden tutar. Biz kardeşiz, her zaman elinizden tutacağız ve tutmaya devam edeceğiz.”

Kaynak: A. Şemseddinov, Kurtuluş Savaşı Yıllarında Türkiye - Sovyetler Birliği Alâkaları, s.66

10/04/2013

Türkiye'nin İsrail'e ihracatı yüzde 40 ithalatı yüzde 60 arttı

İsrail koridoru, ticari malların bölgesel nakliyatında en ucuz, en çabuk ve en güvenli güzergâh.
Türkiye'nin İsrail'e ihracatı da yüzde 40 ithalatı yüzde 60 arttı
Financial Times gazetesi, Suriye'deki savaş yüzünden Ürdün'e gidecek Türk mallarının artık Suriye değil, İsrail üzerinden taşındığını yazıyor.
Haberi İsrail-Suriye sınırındaki Beyt Şhe'an'dan gönderen John Reed, bu güzergâhın siyasi gelişmeler sonucu stratejik ve ticari önem kazandığına dikkat çekiyor.

Gazete, İsrailli yetkililerin geçmişte bu güzergâhı Türk kamyonlarının kullanması konusunda sessiz kaldığını ama son zamanlarda bunun "Orta Doğu'ya mal ulaştırmak için güvenli bir rota" olarak reklamını bile yaptığını okuyucularıyla paylaşıyor.

İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın Orta Doğu ekonomik ilişkilerinden sorumlu yetkilisi Yael Ravia-Zadok "İsrail koridoru, ticari malların bölgesel nakliyatında en ucuz, en çabuk ve en güvenli güzergâh.
İhtiyaç olunca bölgesel oyuncuların bir çözüm bulmak için İsrail ile işbirliği yaptığına iyi bir örnek" diye konuştu.

Financial Times'ın konuştuğu bir İsrailli yetkili de şunları diyor: "Keşifler ihtiyaçtan doğar. Türkiye hükümeti İsrail'e bayılmıyor ama iş ticarete gelince İsrail bundan yararlanıyor. Ürdünlüler de istediklerini alıyor - dolayısıyla herkes kazançlı çıkıyor."

Reed'in aktardığına göre İsrail ekonomisi bu yılın ikinci çeyreğinde Suriye'deki savaşa ve komşu Mısır ile Lübnan'daki huzursuzlukların artmasına rağmen yüzde 5 büyüdü.

Bununla beraber ABD'nin Suriye'ye olası saldırısı son günlerde İsrail para birimi ve Tel Aviv borsasında düşüşleri beraberinde getirdi.

Siyasi ilişkiler soğumuş olsa da, İsrail İmalatçılar Birliği'nin verilerine göre İsrail'in Türkiye'ye ihracatı 2009 yılından beri yüzde 60 artarak 1,5 milyar dolara ulaştı.

Türkiye'nin İsrail'e ihracatı da yüzde 40 artışla 2 milyar dolara yaklaştı. (BBC Türkçe)

8/26/2013

Selanik'teki Atatürk evinde Başbakan Erdoğan'ı sinirlendiren anı defteri artık yok

Başbakan Erdoğan’ın ziyareti sırasında görüp sinirlendiği bir yazı
Selanik'teki Atatürk evinde Başbakan Erdoğan'ı sinirlendiren anı defteri artık yok
Üç yıllık restorasyon çalışması sonrası yeniden ziyarete açılan Selanik’teki Atatürk evinde bulunan ‘Anı defteri’’ kaldırıldı. Ziyaretçilerin görüşlerini yazdığı ‘’Anı Defteri’’ 7 yıl önce Başbakan Erdoğan’ın ziyareti sırasında görüp sinirlendiği bir yazı nedeniyle tartışmalara neden olmuştu.

2006 yılında Selanik’e giden Başbakan Erdoğan, anı defterinde bir vatandaşın yazısını görüp sinirlenmiş ve o sayfayı yırtmıştı. Fethi Dördüncü adlı vatandaş deftere, ‘’ Tayyip Erdoğan hükümeti, Bakanlar ve AKP milletvekilleri, Atatürk ilke, devrim ve Cumhuriyet idaresini ortadan kaldırıp Hilafet devleti kurma çabasındadır’’ diye yazmıştı. Dördüncü, bu yazı nedeniyle 3 bin lira para cezasına çarptırılmış, Erdoğan’a da 10 bin lira tazminata mahkum olmuştu.

VURAL AÇIKLADI

Selanik’teki Atatürk evinden defterin kaldırıldığını MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural açıkladı. Vural şöyle dedi:

‘’Evin içini boşaltmışlar. Eskiye dair hiç bir şey yok. Binanın zemin katına 'Atatürk ve çocuk' odası demişler ancak çocukluğuna dair bir tek eşya yok. Ziyaretçiler 'Atatürk'ün evine mi yoksa TOKİ’nin örnek konutuna mı geldik ?' diye soruyorlar. Anı defteri de kaldırılmış. Balmumundan bir heykel var, oturtmuşlar Atatürk'ü film izliyor. Bu ne saygısızlıktır?" (Vatan)

7/12/2013

"Kendi ülkesinde kültür sanatı yardımdan mahrum eden hükumet, Türklere yardım ediyor"

Hollanda Kraliyeti'nin 'Uluslararası Bodrum Karnavalı'na sponsor olmasına aşırı sağcı kesimden sert tepki geldi. Politikalarını yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı üzerine kuran Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders, konuyu parlamento gündemine taşıdı.
Geert Wilders, konuyu parlamento gündemine taşıdı.
"Kendi ülkesinde kültür sanatı yardımdan mahrum eden hükumet, Türklere yardım ediyor"
Hollanda'nın, Uluslararası Bodrum Karnavalı'na sponsor olduğu, ırkçı görüşleriyle bilinen bir internet sitesi tarafından gündeme taşındı.

Haberde, Hollanda halkının vergilerinin Türkiye'ye harcandığı savunuldu. "Kendi ülkesinde kültür sanatı yardımdan mahrum eden hükumet, Türklere yardım ediyor" ifadeleri yer aldı.
Eşek hoşaftan ne anlar?

Aşırı sağcı lider Geert Wilders, konuyla ilgili olarak Dışişleri Bakanı Frans Timmermans'ın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi verdi.

Hollanda'nın, Bodrum'daki etkinliğe sponsor olduğu yolundaki haberlerin doğru olup olmadığını soran Wilders, önergede Türkçe sözcüklerle, "Eşek hoşaftan ne anlar? sözünün ne anlama geldiğini biliyor musunuz?" dedi.

PVV lideri Wilders, Dışişleri Bakanı Timmermans'a, "Bu haber doğruysa, Hollandalıların vergilerinin Türkiye'de bir fesivale niçin harcandığını açıklar mısınız, bu parayı geri almak için bir şey yapacak mısınız?" sorularını yöneltti.

"Eşek hoşaftan ne anlar" sözüyle karnaval düzenleyen Türklere üstü kapalı göndermede bulunan Wilders, soru önergesinin sonunda Timmermans'a yönelik, "Siz eşek misiniz?" ifadesine yer verdi.

Türkiye'ye yönelik sert açıklamalarına yeterince destek bulamadığı için iktidar ortağı Liberal Sağ Parti'den (VVD) istifa eden Wilders, PVV'yi kurdu.

Kısa sürede önemli bir başarı elde eden aşırı sağcı lider, yabancı düşmanlığı, İslam kaşıtlığı ve Avrupa Birliği politikalarına yönelik eleştirileri öne çıkardı.

Ekonomik krize ilişkin kulağa hoş gelen ancak gerçekte uygulanırlığı az olan önerileri dile getiren Wilders'ın partisi kamuoyu yoklamalarında ilk sıralarda yer alıyor.bbc türkçe

6/28/2013

Su sıkan TOMA'nın önünde duran Siyahlı kadın kim?

Üzerindeki siyah elbise nedeniyle ‘siyahlı kadın’ olarak adlandırılan kadının kimliğiyle ilgili farklı bilgiler veren haberler yayınlandı.
‘Siyahlı kadın’ olarak bilinen Kate Cullen
Su sıkan TOMA'nın önünde duran Siyahlı kadın kim?
‘Siyahlı kadın’ olarak bilinen Kate Cullen BBC Türkçe’ye kimliği ve gerçekleştirdiği eylemle ilgili konuştu.
‘Değişim programı öğrencisiyim’

Cullen Avustralyalı bir öğrenci olduğunu söylüyor.

Sydney’de sosyoloji okuyormuş. 21 yaşında bir Avustralyalı. Üniversitede okurken resepsiyonistlik gibi yarı zamanlı işlerde çalışıyormuş.

İstanbul’a geliş nedeni ise eğitim.

2012 Eylül'ünde İstanbul’a geldiğini ve öğrenci değişim programı kapsamında Koç Üniversitesi’nde eğitim gördüğünü aktaran Cullen, ''Başlangıçta sadece bir sömestir kalmayı planlıyordum ama bu kentin, insanların ve kültürün içinde yaşadıktan sonra bir yıl boyunca kalmaya karar verdim'" diyor.
‘Avustralya’da da eylemlere katılmıştım’

İlk eylemi değil Cullen'ın Gezi Parkı gösterileri. Cullen, Sydney’de birkaç gösteriye katıldığını, Avustralya'nın ''sığınmacıların ülkeye gelir gelmez gözaltına alınması politikasını'' protesto etmek için sokağa çıktığını, ayrıca ailesiyle Irak savaşı karşıtı gösterilere ve Sydney'deki Occupy - İşgal eylemlerine katıldığını anlatıyor.
‘Beni binaya sokup yardım edenlerden ilham aldım’

Peki Gezi Parkı eylemlerine nasıl yer almış Cullen?

Mayıs ayı sonunda protestolardan haberdar olduğunu, bazı arkadaşlarının da eylemlere katıldığını anlatıyor ve şöyle devam ediyor:
Hayatımda hiç böyle bir şey yaşamamıştım.
Beni binaya sokup yardım edenlerden ilham aldım
''Mayıs ayı boyunca İstiklal Caddesi’nde kesinlikle şiddet içermeyen eylemlerde polisin göstericilere sürekli gazla müdahale ettiğini gördüm. Ben de bir akşam Cihangir’deki evime dönerken gaza maruz kaldım. Hayatımda hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Acı gözlerimi yakıyordu ve nefes alamıyordum. Şansıma bir adam beni tutup bir binaya soktu. Binada bir grup insan vardı. Bana, gözlerime sıkmak için limon ve yanığı yatıştırmak için süt verdiler. Burası muhtemelen İstanbul’daki LGBT topluluğunun merkeziydi. Bana kim olduğumu sormadılar. Bana yardıma ihtiyacı olan bir insan olarak davrandılar. Tük veya yabancı, erkek veya kadın, eşcinsel veya heteroseksüel, Hristiyan veya Müslüman olmama bakmaksızın bana eşit bir şekilde sevgiyle yaklaştılar. Bu grubun iyiliğini, gücünü, kararlılığını deneyimimle gördükten sonra, ben de onlardan ilham aldım. Kendilerine çok minnettar olduğum bu insanlara dayanışmak ve gerçekten inandığım bir şey için ayağa kalkmak isteğim alevlendi.''

'Hayatımda hiç böyle bir ruh hali görmemiştim’

Cullen, daha sonra Cuma, Cumartesi ve Pazar günkü gösterilere katılmış. Ocak ayından bileti varmış Orta Amerika seyahati için. 'Tencere ve tavalarla şarkılar söylediğini, gazlı müdahaleye maruz kalan eylemcilere limon yardımı yaptığını söylüyor.

Hayatında daha önce tanık olmadığı bir dayanışma, birliktelik ve iyimserlik duygusundan söz eden Cullen, şöyle devam ediyor:

''Beni en fazla etkileyen hayatın farklı kesimlerinden insanların gösterilere katılımıydı: Genç ve yaşlı, Beşiktaşlı ve Galatasaraylı, dindar (Üzerinde ‘Kapitalizme Karşı İslam’ yazan pankartı taşıyan bir grup başarötülü kadının yürüdüğünü ve Cihangir’deki cami önünden geçerken herkesin onları alkışladığını hatırlıyorum) ya da değil… Polis daha fazla gazladıkça ve daha fazla tazyikli su sıktıkça insanlar şiddete karşı şiddetsiz bir direniş için daha fazla birleşti ve kararlı hale geldi. Gerçekten öyle iyimser bir duygu vardı ki insanlar dayanışma içinde olmanın gücünü farkettiler.''
‘Fotoğrafçıları görünce TOMA’nın önüne geçtim’

Cullen, eylemlerin önemli simgelerinden biri haline gelen fotoğrafın çekildiği anı ise şöyle anlatıyor:

''Bu fotoğraf Cumartesi sabahı çekildi. Cuma gecesinden beri gösterilerdeydim ve henüz uyumamıştım. O gece üç ayrı olayda gazlanmıştım. Göstericiler birlik duygusu içinde bu harekete bir şey borçlu olduğumu hissettim. Kalabalık bir grup olarak Alman Hastanesi’nin yakınlarında bir TOMA’nın önünde slogan atıyorduk. Hepimiz Türk medyasının bu protestoların hiçbirini yayınlamadığını ve olayların medya üzerinden yayılmasının ne kadar önemli olduğunu biliyorduk.''

''Ayrıca iki insanın öldüğünü duymuştum ve dünyanın yaşanlardan haberdar olması gerektiğini biliyordum. TOMA yakınında kalabalık bir grup fotoğrafçı olduğunu farkettim ve şiddete rağmen eylemlerin barışçıllığını vurgulamak için TOMA’nın önünde durup ellerimi açmaya karar verdim. Korkmadım. Gerçekten su sıkacaklarına inanmamıştım ama sıkarlarsa da fotoğraf olağanüstü olur diye düşünmüştüm.''
‘O artık benim fotoğrafım değil’
O artık benim fotoğrafım değil
TOMA’nın önünde durup ellerimi açmaya karar verdim.
Fotoğrafın gösteriler açısından sembole dönüşeceğini tahmin etmediğini belirten Cullen bu dönüşümle ilgili şu yorumu yapıyor:

''Bu fotoğraf artık benimle ilgili değil. Daha genel olarak düşünürsek benim eylemim kesinlikle hiçbir şey değil. Aynısını ve daha fazlasını yapan binlerce göstericiden daha cesurca değil. Siyahlı kadın artık ben değilim. O artık beni eve çekip limon veren adam, gururlu bir şekilde yürüyen anti-kapitalist Müslüman kadın, bana ses çıkarmak için tencere veren başörtülü yaşlı kadın ve inandıkları için ayağa kalkan ve sokaklara giden her bireydir.''

Şu anda Orta Amerika’da tatilde olduğunu belirten Cullen Sydney’de yaşamaya devam edeceğini, Türkiye’de yaşama planı bulunmadığını ama Türklerin kendisinin favori milleti, Türkiye’nin de favori ülkesi olduğunu, bu yüzden Türkiye’ye yeniden gelmek istediğini söylüyor.

Cullen, ''Türkiye’de olsaydım kesinlikle gösterilere yine katılırdım. Kalbim hala insanların gösteri düzenlediği İstanbul ve Türkiye’de'' yorumunu yapıyor.bbc türkçe

6/24/2013

Taksim Eylemleri “karanfil verdik yine gaz sıktılar çiçek de sevmiyorlar bunlar”

Brezilya Bayraklı Taksim eylemcileri
Bazılarının ellerinde Türk bayrakları ve Taksim Dayanışma oluşumunun flamaları var. Bir de insanların gülümseyerek işaret ettikleri Brezilya bayrağı.
Sıcak bir günün İstanbul’a veda ettiği saatlerde hafifçe dalgalanan insan denizinin içindeyiz.

Bir anda çevremizi saran kalabalık zıplamaya başlıyor. Sloganı daha sonra duyuyoruz. “Zıpla, zıpla. Zıplamayan Tayyip’tir”.

Sonra bütün eller havaya kalkıyor ve havada sallanıyor. Bu İstanbul’un farklı semtlerinin parklarında düzenlenen forumlarda alınmış bir karar. Böylece semt sakinleri alkış sesleriyle rahatsız edilmemiş oluyor.

Taksim meydan olduğu için daha farklı. Ellerin havada sallanmasından sonra bir alkış tufanı kopuyor.

Gezi Parkı’nın girişinde sivil ve uniformalı polisler kordon oluşturmuşlar. Onların önündeki merdivenlerde kameralar, fotoğraf makineleri ve son model maskeleriyle büyük bir gazeteci topluluğu var.
'Yaşıyor'

Biz de merdivenlere çıkıyoruz. Merdivenler karanfil havuzuna dönüşmüş. Yüzünü Gezi Parkı’na dönmüş eylemciler hep bir ağızdan polislere doğru “Sık bakalım sık bakalım biber gazı sık bakalım” diye bağırıyorlar.

Gezi eylemlerinde yaşamlarını yitiren kişilerin isimleri tek tek söylendiğinde “Yaşıyor” diye bağırıyor insanlar. Sivil polislerden biriyle göz göze geliyoruz. Belinden sarkan copunu sağ eliyle sıkıyor. Üzerinde bir tişört, jean pantolon ve pahalı spor ayakkabılar var.

Gezi eylemlerinde hayatını kaybedenler için anma
Polis yeleği ve copu olmasa eylemcilerden ayırt etmek mümkün değil. O sırada polisin anonsu duyuluyor: “Yolu kapayarak trafiği bozuyorsunuz. Bu size son uyarımızdır. Dağılın”.

Kalabalığın içinden biri TOMA’lar (Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı) harekete geçti diye bağırıyor. Kalabalık Harbiye, Sıraselviler, Gümüşsuyu ve İstiklal caddelerine doğru dağılmaya başlıyor.

Meydan bir anda su ve gaz bulutuna boğuluyor. Biz Sıraselviler caddesi üstündeki bir kafeye sığınıyoruz. Gaz boğazları ve gözleri yakıyor.

Hemen herkes maskelerini takarak hızla ilerliyor. Kafe çalışanları son üç haftadır süren eylemlere o kadar alışmışlar ki istiflerini hiç bozmadan güleryüzle servise devam ediyorlar.

Bir TOMA’nın caddenin başına geldiğini görüyoruz. Maskeli bir adam “Buradan çabuk uzaklaşın yoksa sıkışıp kalırsınız” diyor. Kazancı Yokuşu’nun başına doğru yürüyoruz. Eylemciler ile TOMA arasında 300 metreden az bir mesafe var. Gerilim son noktada. Sloganlar, ıslıklar, çığlıklar sürüyor.

Arkamızdan birisi “karanfil verdik yine gaz sıktılar çiçek de sevmiyorlar bunlar” diyor.

O sırada 20 yaşlarında yarıçıplak bir adam ortaya çıkarak “Siz parkınızı böyle mi koruyorsunuz. İlerleyin” diye kalabalığı meydana doğru gitmeye çağıyor. Onu küçük bir kalabalık takip ediyor.

Taksim Meydanında Karanfilli eylemciler
Önümdeki genç kadın “İşte bunlar provokatör” diyor kafasıyla genç adamı işaret ederek. Bu sırada Twitter’dan polisin İstiklal Caddesi’ne girdiğini ve gazla müdahale ettiğini öğreniyoruz. Ara sokaklarda ve Cihangir’de yoğun bir çatışma olduğu haberleri geliyor. Sıraselviler’deki kalabalık “Polis halkına ihanet etme. Simit sat onurlu yaşa” diye tempo tutuyor.

O sırada bir hareket başlıyor. Paniğe kapılan kalabalık içinde Kazancı Yokuşu’ndan aşağı doğru koşmaya başlıyoruz. Önümüzdekiler “Koşma. Koşma. Sakin..” diye bağırıyorlar.

Gerçekten de kalabalık yavaşlıyor ve birkaç dakika sonra geri dönüyor. Fakat bu da uzun sürmüyor. Bu sefer polislerin gaz maskelerini taktıklarını görüyoruz. TOMA bize doğru yaklaşıyor. Yokuştan aşağı var gücümüzle koşuyoruz. O sırada birisi elimi tutuyor. Hayatta kalmak için yapacağımız en önemli şey yere düşmemek.

Arkamızda TOMA’nın püskürttüğü suyu görüyoruz. Havadaki gaz boğazımızı yakıyor. Tanımadığım birisi ağzıma bir sıvı sıkıyor. Süt tadı alıyorum. Kalabalık artık koşmuyor. TOMA’ların havadan gelecek saldırılara karşı dar sokaklara girmediğini öğreniyoruz.

Bir binanın merdivenlerine çöküyoruz. Önümden hamile bir kedi korkuyla kaçıyor. Tencere tava sesleri, düdükler çığlıklar tüm gücüyle sürüyor. Duyulan tek bir slogan var artık “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam..”bbc türkçe

6/23/2013

Der Spiegel’in yeni sayısının kapak konusu "Gezi" hem Türkçe hem de Almanca

Der Spiegel’in yeni sayısının "Gezi" kapak konusu hem Türkçe hem de Almanca
Der Spiegel’in yeni sayısının kapak konusu hem Türkçe hem de Almanca olarak okuyuculara sunulacak. Derginin kapak konusu ise Türkiye’deki son protesto gösterileri.


Der Spiegel’in genel yayın yönetmen yardımcısı Klaus Brinkbäumer, yayınladığı basın bildirisinde, “Tabii ki Almanya’da yaşayan yaklaşık 3 milyon Türk’ün Almanca bilgisinin eksik olduğuna inanmıyoruz. Biz sadece Türkiye’deki olayların Alman, Türk, Avrupalı herkesi ilgilendirdiği sinyalini vermek istiyoruz“ dedi.

“Erdoğan hükümetinin bir Avrupa ülkesi, Almanlar için bir tatil ülkesi ve bir AB aday ülkesinde protestoculara karşı tutumunun rahatsız edici olduğunu“ söyleyen Brinkbäumer, “Türkiye Avrupa Birliği Bakanı’nın Angela Merkel’e yönelik geçen haftaki tehditleri de bir o kadar rahatsız ediciydi. Türk ve Türk kökenli okuyucularımızın kapak konusunu hâkim oldukları bir dilde, hem Türkçe hem de Almanya okuyabilecek olmalarından dolayı memnunuz“ şeklinde konuştu.

Klaus Brinkbäumer, makalenin yazarları hakkında da bilgi verdi. Yazarlardan biri Hamburg doğumlu ve İstanbul’da da üç yıl gazetecilik yapmış olan dergi editörü Özlem Gezer. Diğeri ise 1998 yılında Türkiye’ye ilk giden Der Spiegel editörü olarak tanıtılan Bernhard Zand. Şu anda Der Spiegel Pekin bürosu şefi olan Zand’ın, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile yıllar önceki tahliyesinden sonra röportaj yapan ilk yabancı gazetecilerden biri olduğu ve sonraki yıllarda da çok sayıda röportaj yaptığı belirtildi.

Dergi bu kez Türkiye’de de normalin üzerinde bir baskıyla satışa sunulacak. Basın açıklamasında ayrıca pazar günü Almanya saatiyle 20:00’den sonra internet üzerinden de ulaşılabileceği bildirildi.

(Kaynak) Deutsche Welle Türkçe

6/19/2013

Duran Adam Erdem Gündüz'ün geçmişinden neler çıktı?

Duran Adam Erdem Gündüz'ün geçmişinden neler çıktı?
Duran adam'a iki günde atılmadık iftira kalmadı. Sırp olduğundan tutun ajan olduğu İsrail'in köpeği tanımlarıyla yerden yere vurdu her zaman ki gibi bilgi sahibi olmadan iftira atma meraklısı olanlar tarafından. Biraz araştırınca bakın Duran adam'ın geçmişinden neler çıktı.

“Duran Adam” eylemlerini başlatan ve AKP yandaşları tarafından hedef haline getirilen Erdem Gündüz’ün bir zamanlar başörtülülerin haklarını savunmak için türbanla derse girdiği ortaya çıktı.

İşte “Duran Adam” Gündüz’ün arkadaşı Alper Alpözgen’in facebook’ta söyledikleri:

“Yıllar önce face’e yüklediğim bu fotoğrafta arkada bendeniz, önde arkadaşım Erdem Gündüz nam-ı diğer Duran Adam, üniversiteye başörtülü kızların sokulmamasını protesto etmek için derse türbanla giriyoruz. Yıl 2004 yer Yıldız Teknik Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi. Yine aynı günlerde e-muhtıra verildiğinde sokağa dökülüp AKP’lilerle “bir daha asla” diyerek yürümüştük. Biz zamanında onlar ezilirken onların yanında mücadele ettik. Bana 20 gün önce AKP’lileri de anlamak lazım, diyalog lazım, empati lazım deseydiniz size hak verirdim. 

Ama bunca olandan, yalandan dolandan, iftiradan, şiddetten, cinayetten sonra artık benim için Erdoğan Hitler, AKP Nasyonal Sosyalist Parti, Türk Polisi SS Subayıdır. Hala AKP’yi savunanlar ya ruh hastası ya da sadisttir. Diyalog insanla kurulur.


Ben onların özgürlüğü için çok çabaladım ama sonra kendi özgürlüğümüz için 31 Mayıs akşamı sokağa çıktığımda suratıma gaz bombası yedim, şu an devletle mahkemeliğim. Erdem gibi zamanında Müslümanların hakları için de mücadele etmiş bir arkadaşım şimdi her yerde hedef gösteriliyor, ajan olmakla ve akıl almaz iftiralarla suçlanıyor. Yarın başına bir iş gelirse tüm AKP”yi savunanlar ve onlarla empati kurulabileceğini iddia eden safdiller sorumludur. Eşek bile aynı çukura iki kere düşmez!”

AKP medyası “Duran Adam” eyleminin “CIA modeli” bir stratejiye dayandığını yazmış, bu söylem AKP’nin kurmay kadrosu tarafından da sosyal medyada paylaşılmıştı.

6/05/2013

Şu anda Twitter denilen bir bela var İzmir'de 24 kişi gözaltına alındı

Sosyal medyadaki hesapların IP adresleri üzerinden çalışma başlatan Bilişim Suçları Müdürlüğü tarafından tespit edilen 38 ayrı adrese eş zamanlı operasyon düzenlenerek 24 kişi gözaltına alındı.

Türk Ceza Kanunu'nun 216'ıncı Maddesi gereği 'halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek' suçlamasıyla gözaltına alınan 24 kişinin, ifadelerinin alınmasının ardından sabah saatlerinde adliyeye sevk edilecekleri öğrenildi.

Yapılan operasyonun ardından CHP İl Başkanı Ali Engin, CHP İzmir İl Sekreteri Avukat Sevda Erdan Kılıç, partililer ve gözaltına alınanların yakınları İzmir Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne geldi.

Ali Engin, Cumhuriyet Savcılığı'nın 38 kişinin yakalanmasıyla ilgili polise talimat verdiğini, polisin de 24 kişiyi gözaltına aldığını söyledi.

Gözaltına alınan kişilerin adil ve özgür bir ülke için yürüdüğünü söyleyen İl Başkanı Engin, "Bu suçsa hepimiz bu suçu işledik. İnsan Hakları ihlali olmaması için bizde sabaha kadar buradayız" dedi. CHP İzmir İl Sekreteri Avukat Sevda Erdan Kılıç, "İfadeleri alınan arkadaşların dosyalarına baktım. Twitter’dan paylaştığı iletileri inceledim, bu paylaşılanlar arasında vatandaşı tahrik edecek bir şey yok. Bunlar hepimizin paylaştığı ifadelerdir." dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, iki gün önce sosyal paylaşım sitesi Twitter'la ilgili açıklamaları tepkiye neden olmuştu.

Erdoğan "Şu anda Twitter denilen bir bela var, yalanın daniskası burada. Sosyal medya denilen şey aslında şu anda toplumların baş belasıdır" demişti.bbc türkçe

6/02/2013

Türkiye'deki haber kanalları, hükûmetin baskısı nedeniyle gösterilere ilişkin nerdeyse hiçbir haber vermiyor

Taksim meydanında 6 gün önce başlayan ve Türkiye'nin birçok kentine yayılan protesto gösterileri Hollanda basınında da geniş yer buluyor.Özellikle cuma günkü eylemlerden sonra Hollanda basını gelişmeleri daha yakından izlemeye başladı.
Hollanda'da pazar günü ülke genelinde günlük gazete yayımlanmıyor. Bu nedenle gazetelerin internet siteleri yoğun ilgi görüyor.

"Medya suskun"

ANP (Hollanda Haber Ajansı) , Cuma gününden itibaren tüm gelişmeleri fotoğraflı ve geniş biçimde abonelerine yansıttı. ANP, Türkiye'deki haber kanallarının gösterilere yönelik duyarsızlığına da haberlerinde yer verdi. "Medya suskun" başlıklı haberde şöyle dendi:

"Türkiye'deki haber kanalları, hükûmetin baskısı nedeniyle gösterilere ilişkin nerdeyse hiçbir haber vermiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kent merkezindeki kameraları kapattı. Taksim ve çevresinde cep telefonları ve internet kullanımı sekteye uğruyor."

NOS (Hollanda Devlet Televizyonu) , İstanbul muhabiri Bram Vermeulen aracılığıyla Taksim'deki olayları geniş biçimde izleyicilerine aktardı. Taksim'deki gösterilerin yanı sıra İstanbul'da başlayan ve yayılan tencere ve ışık söndürme eylemlerinden renkli görüntüler sundu.

Binlerce kişinin Boğaz Köprüsünden yürüyüşü, Flaş TV spikerinin gaz maskeli yayını da NOS tarafından Hollandalılara aktarıldı.

NOS yorumunda, "Birçok Türk, polisin bu kadar çok şiddet kullanmasını ve bu kadar sert kin kusması karşısında şaşkın" ifadelerine yer verdi.

Haber bülteninde İstanbul'daki Vermeulen ile canlı bağlantılar yapıldı. Vermeulen dün akşamki ana haber bülteninde, spikerin "Türk baharı mı? sorusunu şöyle yanıtladı:

"Türk Baharı tanımı yanlış. Arap baharından farklı. Erdoğan'a oy veren ve sokağa çıkmayan yüzde 50'lik kesim var. Erdoğan'ın cuma günkü açıklamaları ve ardından polisin gazlı saldırısı olayların büyümesine neden oldu. Kameramanım Türk ve şu an çok tedirgin ve bir an önce buradan uzaklaşmak istiyor. Türk medyası gösterileri ya görmezden geliyor ya da kısıtlı haber veriyor. Bu nedenle göstericilerde kameramanlara karşı öfke var."

NRC (Hollanda'nın en saygın ve ciddi gazetesi), günlerdir olaylara geniş yer veren NRC gazetesi Pazar günü internet sitesinin manşetini İstanbul'a ayırdı. "Yangınlar, kavgalar ama Türkiye'de sakin gece" başlığıyla verilen haberde yıllar sonra Türkiye'de ilk kez hükümete karşı kitlesel gösteri yapıldığı vurgulandı.

Gösterilerin, Erdoğan hükümetinin "Taksim'i modernleştirme projesi ’ne yönelik tepki olarak başladığın belirten NRC, Taksim'in "laikliğin sembolü" olduğunu yazdı. NRC, "Göstericilerin birçoğu Taksim meydanında koca kubbeli bir caminin yükselmesinden korkuyor" yorumunu yaptı.
Erdoğan: Azınlığa boyun eğmeyiz

Türkiye'deki 90 ayrı gösteride ve 939 kişinin gözaltına alındığını belirten ülkenin en çok satan gazetesi Telegraaf, Başbakan Erdoğan'ın, "Taksim'i ortalığı karıştırmak için kullanıyorlar. 4 yılda bir seçim var ve halk beni seçti. Gösterileri hemen durdurun. Biz azınlığa boyun eğmeyeceğiz" dediğini yazdı.

Gazete ayrıca Bahçeşehir Üniversitesi'nden Prof. Cengiz Aktar'ın görüşlerine de yer verdi. Aktar, Telegraaf'taki demecinde şunları söyledi:

"Erdoğan'ın katı tepkisi sınırı aştı. İnsanlar negatif enerjiyle doldu. Bunun birçok nedeni var; insanlar Erdoğan'ın otoriter stilinden yoruldu. İstanbul'da devasa inşaat projeleri yükseliyor. Ama bununla ilgili ne bir araştırma yapılıyor, ne yararlı olup olmadığı araştırılıyor ne de halkın görüşü alınıyor."

Sağ eğilimli haftalık haber dergisi Elsevier, Türklerin AKP'li belediyeler ve hükümetin "inşaat hırsına" öfkeli olduğunu yazdı. Dergi, Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarına da yer verdi.

Ücretsiz dağıtılan Metro gazetesi, birçok Türkün, "İslam konusundaki tutucu görüşü, otoriter tavrı ve Suriye politikası nedeniyle" Erdoğan'a sırt çevirdiğini belirtiyor.

Hollanda basını gösterilere ilişkin videoların altına "şiddet içerir" notları koyarak yayınlıyor. Görüntülerde panzer tarafından bir vatandaşın ezilmesi, polisin gösterici dövmesi, gaz sıkması yer alıyor
Yusuf Özkan
Gazeteci, Lahey
.bbc türkçe

6/01/2013

Gezi Parkı Eylamlerinde Medya'ya kızan soluğu Twitter'de aldı

Taksim Gezi Parkı'na düzenlenen operasyon ve sonrasında polis ile göstericiler arasında yaşanan çatışmalar gün boyu sosyal medya üzerinde konuşuldu.

Ana akım medyanın olayları yeterince yansıtmadığından şikayet eden göstericiler, tepkilerini Twitter üzerinde dile getirdi.


Göstericilere tepki gösterenler de yine sosyal medyada görüşlerini yansıttı.

Gezi Parkı protestosu ülke dışından da tepki çekti. Dünyanın değişik noktalarından göstericilere destek tweetleri atıldı.

İşte gün boyu Twitter üzerinde konuşulanlardan bir kesit:

(Yazıların yazım hataları orjinal halinde tutulmuş, düzeltilmemiştir.)

Özge Uzun @Ozge_Uzun (Gazeteci)

Eşimin işyeri Taksim'de. Az önce konuştuk ağlıyordu. Gördüğü, şahit olduğu vahşet, şiddet karşısında. #Direngeziparki

Ertuğrul Günay @ErtuğrulGunay

“Adalet ve Kalkında” dünyayı güzelleştirmek ,"yaratılmışı sevmek" ve yapılaşmada,varsıllaşmada,tüketmekte aşırıya gitmemek değil midir?

Ertuğrul Kürkçü @ekurkcumedya (BDP Milletvekili)

Sırrı Süreyya Önder'e yapılanın hesabını sormazsak namerdiz.

Ümit Boyner @umitnazliboyner (İş kadını)

Cem Boyner 'müşterimi dinlemek zorundayım, halkın ve müşterilerimizin bu denli karşı çıktığı bir projede yer almamız mümkün değildir'.

Müşterilerden sayısız tepki ve soru geliyor,Taksim'deki AVM'ye girecek misiniz diye.Gelen tepki ve soru boyutu hassasiyeti belli ediyor.

AK Gençlik ‏@AKGenclikGM

Taksim'deki Gezi Parkı'nın AVM yapılmayacağını @hc_huseyincelik açıkladığı halde eyleme devam edenlere 'EylemBahane MuhalefetŞahane' diyoruz

Ayşe Sena ‏@mislinaGNDZ

Yılbaşında bir günlük eğlence için ağaç kesenler şimdi ağaç sevdalısı.. Mesele AkPartiDüşmanlığı

Devrimci Müslümanlar ‏@isyanveislam

Üstümüze "Allah Allah" nidalarıyla koşan polise "La ilahe illallah" diyerek koşacağız! Bugün Taksim'e yükleniyoruz! #direngeziparkı

İbrahim Kutluay ‏@Kutluayibo (Eski milli basketbolcu)

Hangi partili olduğumuzun bir önemi yok..Burada bir yalnış var Halka karşı...Bir Adaletsizlik var..İçişleri bakanımız istifa etmeli..

Balçiçek İlter ‏@Balciceki (Gazeteci)

Polis saldırısının ortasında kaldık! Oturan sivillere saldırdılar turistler de nasibini aldı böyle orantısız güç yok pic.twitter.com/i1DpTBncLd

Emniyet-Sen İstanbul ‏@Emniyet_Sen

Bu olayları ve agaçlara kıyılmasını asla tasvip etmiyoruz. Ama yarın buralara yapılan tesislerden yararlanmazsınız umarız..!

‏@eksihabermas

"Taksim'den Tahrir olmaz"cılar bir bakıma haklılar. Tahrir'de kitleye günlerce müdahale edilmezken, Taksim'de saldırı ilk günden başladı.

Güneş Duru ‏@gunesduru (Müzisyen)

akp'nin anayasa değişikliğine, demokrasiye, yeni bir seçime htiyacı yok, nasıl olsa biber gazıyla her sorunun çözen bir ordusu var.

Pınar Öğünç ‏@pinarbihter (Gazeteci)

Beş saatir insanlarin kesintisiz gazlandiği bir yerin hemen dibinde sigara dumanının zararlarını anlatıyor Başbakan.

Gülden Sarıkaya @guldensarikaya (Sosyal Medya Danışmanı)

Yazık ki sosyal medya kullanmayanların hiç bir şeyden haberi yok #direngeziparkı #occupygezi #bugüntelevizyonlarıkapat

Yağız Şenkal @yagizsenkal (Gazeteci)

Taksim'de vatandaşlar polisi alkışlıyor, yuh çekiyor, " artık durun, gaz sıkmayın, siz de bu milletin çocuğusunuz" diyor. Polis yine gazladı

Ahmet Yeşiltepe @ahmetyesiltepe (Gazeteci)

Durumun özeti: "Yaya yolu genişletmek için biber gazı sıkan polis" (bir nev'i görev aşkı)

Erdil Yasaroglu @erdilyasaroglu (Mizahçı)

Valiye bak, şu ana kadar Gezi Parkı'nda olumsuz bir durum yok dedi. Yeterince ölemedik demek ki.

Julie Cassidy @Julidy1_FLO (İngiltere)

RT #occupygezi Peaceful protest to keep a local park ends in hospitalisation for many protestors. Media blackout - all news via social media

(Yerel bir parkı korumak için düzenlenen barışçıl gösteriler birçok protestocu için hastanede sona ediyor. Medya karartılmış - tüm haberler sosyal medyada)

Nervana Mahmoud @Nervana_1 (Blog yazarı)

Some are labelling #occupygezi demonstrators as "urbanized upper middle class, White Turks." Utterly biased. #Turkey #Istanbul #taksim

(Bazıları #occupygezi göstericilerini "kentlileşmiş üst orta sınıf Beyaz Türkler" olarak tanımlıyor. Tamamen taraflı.)

Inge Wallage @IngeWallage (Uluslararası Greenpeace İletişim Müdür, Amsterdam)

Can you imagine shopping mall instead of Vondelpark? Check out what is happening in Istanbul: #occupygezi @amsterdam

(Vondelpark yerine alışveriş merkezi yapıldığını düşünebiliyor musunuz? Bakın İstanbul'da neler oluyor. )

Sami Ben Gharbia @ifikra (Tunus nawaat.org blog sahibi)

Exportable Turkish Model to #ArabSpring countries: conservative political elite & neoliberal policies #occupygezi #gezi

(Arap Baharı ülkelerine ihraç edilebilecek Türk modeli: muhafazakar siyasi elit ve neoliberal politikalar)

r.yucel ‏@rmznycl

@umiterdim 1 Mayıs'ta ağaçları kökünden söküp polise fırlatan zihniyet, şimdi ağaç savunuyor.

harun ‏@h_cereyanx

Amaçları ağaç filan değil. 10 yıldır Ak Parti tarafından yönetilmenin vermiş olduğu eziklik.

Ekrem OK ‏@OkEkrem

Yılbaşında hindi keser, Bayramda hayvan kesmeyn derler. Yılbaşında Çam keser, Çevre parkında çevreci kesilirler.

ilker karaoğlu ‏@ilkerkaraolu1

Sorsan hepsi ataturkcu, milliyetci.. Ama suan Pkk lilarla elele Taksimde eylem yapıyorlar. Çelişkide son nokta.

Özgür Çakmakçı @ozgurcakmakci

Kızım bir tane fazla nefes alabilsin diye gaz solumaya gidiyorum Taksim'e #direngeziparki

Mehmet Berzan Temiz ‏@mehmettemiz 1m

Bugün #geziparkı nda başlayan mücadele bundan yıllar sonra dahi hatırlanacak bir başkaldırışa dönüşüyor. #direngeziparki

Gunce Unver @GunceUnver (Doktor)

Hiçbir değeri muhafaza etmiyorlar.para için rant için camileri ağaçları insanları katlediler bunlar mı muhafazakar

Mehmet Serkan Turhan @turhanserkan

Korku gibi, cesaret de bulaşıcıdır... #direngeziparkı

Batuhan Gümüştekin @bgmstkn

Geziparki haberini sansürleme korkak olma.. @ntv @cnnturkcom @bbcturkce @ShowTV @KanalD @atvcomtr

Esra Başıbüyük ‏@esrabasibuyuk

Bugün Türk meydası bitmiştir artık hepimiz gazeteciyiz#direngaziparki

Candaş Tolga Işık @CandasTolga

Polis hala anlamadı: Biber gazı sıkarak 10 kişi dağıtır, 1000 kişi toplarsınız. Bu zulüm sürerse Gezi Parkı pazara 1 milyonu görür!bbc türkçe

5/31/2013

Gezi Parkı'ndan "Bu daha başlangıç, mücadeleye devam" sloganları

"Siz eylem komitesinden misiniz?" diye soruyorum. "Hayır," diyor, "bu ağaçların hepsi benim, kestirmem." Diğer ağaçlara aynı kağıtları asmak için yanımızdan ayrılıyor.

Sabah 7.00'de geldiğim meydanı tanıyamıyorum bu akşam. Polisin erken saatlerde gelip biber gaziyla dağıttığı, çadırları yaktığı alana benzemiyor. Çadırlar yeniden kurulmuş, hatta sayıları artmış.

On binin üzerinde insan olduğu tahmin ediliyor. Yakılan çadırların izlerinin üzerinde dans ediyor eylemciler. Kimi işten gelmiş, kimi çocuğunu okuldan alıp... Kimisi de buradan işe gidecek.

Nasıl mı? Konuştuğum eylemcilerden biri şunu söylüyor: "Ben mesaili çalışıyorum. Ama karar verdim, bu gece nöbete kalacağım; işe buradan gideceğim."

Kürsüden konuşmalar yapılıyor ama alışıldık manzaranın çok uzağındayız Gezi Parkı'nda. Özellikle Türkiye'deki eylemlerde kürsü dinlenmez pek. Burada ise kürsüde konuşmalar yapılırken meydanda çıt çıkmıyor. Tabii ki sloganlar dışında... Yine Türkiye'den bir kıyaslama: sloganlar genelde iki kez atılır. Burada sloganlar grubun sesi kısılana kadar bitmiyor. "Bu daha başlangıç, mücadeleye devam" sloganının yedi kez tekrarladığını saydım.

Kürsüden yapılan tüm konuşmalarda "yarattığınız mücadele" vurgusu dikkatimi çekiyor. Konuşan herkes burada yapılan eylemin nüvesinin pazartesi gecesi sadece 30 kişinin ağaçların sökülmesine karşı koyması olduğunun bilincinde.

Kardeş Türküler çıkıyor sahneye. Ses düzeni belki en iyisi değil ama şarkılar hep bir ağızdan söyleniyor. Birbirini daha evvel tanımayan, toplumun farklı kesimlerinden insanlar halayda el ele tutuşuyor.

Üç gündür burada eylemcilere destek veren Oyuncular Sendikası'ndan, tiyatrocu Şebnem Sönmez kürsüye eylemciler arasındaki muhabbetin temellerini atıyor.
Sosyalistler, LGBT bireyler, Devrimci Müslümanlar..

Herkes nazik, güleryüzlü.... Birkaç geceden beri uyumayanlar gözlerinden belli oluyor ama kimse enerjisini yitirmemiş.

Alanda gençler çoğunlukta ama orta yaşlıların sayısı hiç az değil.

Her kesimden insan var. Sosyalistler, LGBT bireyler, Devrimci Müslümanlar, veganlar...

Metal-iş sendikası, THY'de grevde olan Hava-iş üyeleri ve onlarca sivil toplum kuruluşu Gezi Parkı'na sahip çıkmak için gelenler arasında.

Eylemde en çok alkışı alanlar bu eyleme destek vermek için Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü'nün sitesini hack'leyen Redhack grubu oluyor. Ekşi Sözlük ise internetten, gece kalacak nöbetçiler için yemek kampanyası başlatarak eylemcilerin coşkulu alkışlarını alıyor.

Türk Tabipleri Birliği genel sekreterliği alanda bir sağlık çadırı kurulduğunu açıklıyor, "umarız gerek olmaz ama..." diyerek...

Kürsüde yapılan konuşmaların ardından nöbeti perküsyoncular alıyor. Üç gündür buradalar. Üç gündür en büyük eğlence dalgasını onlar yaratıyor. Eylemcilerin arasında konserlerine başlıyorlar. Herkes "kazanılmış bir alanın" keyfini sürüyor.

Bu haberin yazıldığı saatte, "Gezi direnişi" dördüncü gününe giriyor. Alandan ayrılan pek yok henüz ama yarın sabahın erken saatlerinde buluşmak için herkes sözleşti şimdiden...

Gecenin nöbetçileri arasında iki milletvekili de var. CHP milletvekilleri Melda Onur ve Müslüm Sarı yine sabah saatlerinde biber gazlı bir müdahaleye ve buldozerlere karşı alanda nöbet bekleyecek.bbc türkçe