Almanya'da patlak veren E.koli vakalarının yarattığı korku yüzünden halk tedbiri elden bırakmayarak salatalık ve domates almaktan tamamen vazgeçti; kuşkonmaz ve diğer 'güvenli' sebzelere yöneldi.
Berlin'deki Türk pazarında salatalıklar yine sergiye konmuş ama, eskisi kadar büyük miktarlarda değil.
Manavlar Türkçe ve Almanca olarak bas bas bağırarak satmaya çalışıyorlar sebzelerini, ancak İspanya'dan gelen salatalıklara pek yüz veren yok.
Birkaç tezgahta, üzerlerinde koskoca harflerle "Hollanda ürünü" yazılı olmasına rağmen, satılamayan ve tepe tepe yığılan salatalıklar özel indirimle elden çıkartılmaya çalışılıyor. Kilo başına normal fiyatı olan 2 euro yerine 99 sente düşürülmesine rağmen, salatalıklara alıcı çıkmıyor pek.
Pazarda, çiseleyen yağmur altında satıcılar arasında duruyorum. Çoğunlukla başörtülü Türk kadınlar geliyor. Satılan sebzelere, özellikle de salatalıklara dikkatle bakıyor ve soruyorlar:
"Nereden geliyor bunlar?"
Satıcılar hemen yanıtlıyor, Hollanda diye...
Bazen alan oluyor, pek yavaş küçülen salatalık yığınından çekilen birkaç salatalık hızla kese kağıdına konup müşteriye uzatılıyor.
Ama çoğunlukla, müşteriler birşey almadan yollarına devam ediyor. Güvenlı patateslerden, lahanalardan ya da birden gözde oluveren kuşkonmazlardan satın almak üzere...
Yeni gözde sebze: Kuşkonmaz
Bugünlerde herkes 'spargel' yani kuşkonmaz satın alıyor. Şimdi, kuşkonmaz mevsimi üstelik. Almanlar beyaz kuşkonmazlarıyla büyük gurur duyuyorlar.
Beyaz kuşkonmaz
Her türlüsü yeniyor Almanya'da kuşkonmazın... Jambona sarılı kuşkonmaz, soslu kuşkonmaz, kuşkonmaz çorbası ya da sade kuşkonmaz...
Her lokanta kuşkonmaz mönüsüyle övünüyor. Neredeyse Alman sosisiyle boy ölçüşecek kadar iddialı Alman kuşkonmazı.
Demiryolu kıyısınca uzanan Türk pazarında domates de satılıyor. Koskoca, kıpkırmızı domatesler, yığılmış halde. Satılamadan yumuşamaya yüz tutmuş halde...
Öğleden sonra ayrılırken Yorckstrasse S-Bahn istasyonunun girişindeki büyük artık konteynerlerine boşaltılıyordu domatesler yığın yığın.
Satıcılar hem Türkçe, hem Almanca bağırdıkları ucuzlatılmış fiyatlarla, ellerindeki ürünü azaltmaya çabalıyorlar ama tüketicilerin korkusunu yenmek mümkün görünmüyor.
Ve süregiden belirsizlikle birlikte, korku da tırmanıyor.
Alman yetkililer önce E.koli vakalarından İspanya'da yetişen salatalıkları sorumlu tuttular, sonra emin olamadıklarını açıklayıp İspanyol salatalıklarını akladılar.
Türk pazarının sonunda tezgah kuran Serkan Türkan, müşterilerin bütün salatalıklara kötü gözle bakmasından şikayetçi.
İnsanlar, İspanya veya Hollanda ürünü salatalık arasında bir fark gözetmiyor.
İspanyol politikacılar televizyona çıkıp herkese salatalık yediklerini gösteriyor ve İspanya'da üretilen salatalığın güvenli olduğu mesajını vermeye çalışıyorlar ama, iş Berlin'deki Türk pazarına gelince bu mesajların pek etkisi olmuyor.
Müşteri açıklık bekliyor
E.koli bakterisiyle ilgili soruna açıklık getirilmesi, belki karmaşık bilimsel araştırmalar ve bulgular sonucunda mümkün olacak ama, eski usul dedektiflikle de bilinmeyene ulaşılabilir. Yani insanlara nerede ne yemiş oldukları sorularak; sonra o mağazaya gidip söz konusu sebzenin nereden gelmiş olduğu saptanarak; geriye gide gide bakterinin kaynaklandığı tarla veya ithalatın yapıldığı ülke bulunabilir.
Laboratuvarlardaki bilim adamları açısından sorun, insanları etkileyen bu E.koli bakterisinin ender görülen ve çok tehlikeli bir tür olması.
Bir başka esrarengiz nokta da, bakteriden ölenlerin hepsinin kadın olması.
İlk ortaya atılan tezlerden biri, kadınların erkeklerden daha sağlıklı beslendiği; erkekler sosis yerken, kadınların düşük kalorili, ekolojik tarım yöntemiyle yetiştirilen salatalıkları tercih ettikleri yolundaydı.
Ama kısa sürede bu tez, geçersiz ilan edildi.
Bilim adamları, E.koli bakterisinin bu türünün, kadın vücudunu daha uygun bulduğunu düşünüyor.
Bazı etnik grupların kimi bakterilere daha fazla eğilimli olması gibi, kadınların bu bakteriye daha açık olabileceği belirtiliyor.
Belki de öyledir...
Bulvar basınında "ölümcül sağlıklı besinler", "ölümcül organik besinler" gibi başlıklar yer almıştı.
Ama gerçek şu ki, gerçeği kimse bilmiyor.
Ve hem bakterinin esrarı, hem de belirsizlik ve karışıklık sürüp gidiyor... Tabii bu da Almanya'daki pazarlara çok kötü yansıyor.
Şu sırada olgun domates lazımsa, nereden bulabileceğinizi biliyorum. Berlin'deki Türk pazarına gidin.
Ama telaş etmenize gerek yok, herkese yetecek kadar büyük bir yığın var...
bbc türkçe
Berlin'deki Türk pazarında salatalıklar yine sergiye konmuş ama, eskisi kadar büyük miktarlarda değil.
Manavlar Türkçe ve Almanca olarak bas bas bağırarak satmaya çalışıyorlar sebzelerini, ancak İspanya'dan gelen salatalıklara pek yüz veren yok.
Birkaç tezgahta, üzerlerinde koskoca harflerle "Hollanda ürünü" yazılı olmasına rağmen, satılamayan ve tepe tepe yığılan salatalıklar özel indirimle elden çıkartılmaya çalışılıyor. Kilo başına normal fiyatı olan 2 euro yerine 99 sente düşürülmesine rağmen, salatalıklara alıcı çıkmıyor pek.
Pazarda, çiseleyen yağmur altında satıcılar arasında duruyorum. Çoğunlukla başörtülü Türk kadınlar geliyor. Satılan sebzelere, özellikle de salatalıklara dikkatle bakıyor ve soruyorlar:
"Nereden geliyor bunlar?"
Satıcılar hemen yanıtlıyor, Hollanda diye...
Bazen alan oluyor, pek yavaş küçülen salatalık yığınından çekilen birkaç salatalık hızla kese kağıdına konup müşteriye uzatılıyor.
Ama çoğunlukla, müşteriler birşey almadan yollarına devam ediyor. Güvenlı patateslerden, lahanalardan ya da birden gözde oluveren kuşkonmazlardan satın almak üzere...
Yeni gözde sebze: Kuşkonmaz
Bugünlerde herkes 'spargel' yani kuşkonmaz satın alıyor. Şimdi, kuşkonmaz mevsimi üstelik. Almanlar beyaz kuşkonmazlarıyla büyük gurur duyuyorlar.
Beyaz kuşkonmaz
Her türlüsü yeniyor Almanya'da kuşkonmazın... Jambona sarılı kuşkonmaz, soslu kuşkonmaz, kuşkonmaz çorbası ya da sade kuşkonmaz...
Her lokanta kuşkonmaz mönüsüyle övünüyor. Neredeyse Alman sosisiyle boy ölçüşecek kadar iddialı Alman kuşkonmazı.
Demiryolu kıyısınca uzanan Türk pazarında domates de satılıyor. Koskoca, kıpkırmızı domatesler, yığılmış halde. Satılamadan yumuşamaya yüz tutmuş halde...
Öğleden sonra ayrılırken Yorckstrasse S-Bahn istasyonunun girişindeki büyük artık konteynerlerine boşaltılıyordu domatesler yığın yığın.
Satıcılar hem Türkçe, hem Almanca bağırdıkları ucuzlatılmış fiyatlarla, ellerindeki ürünü azaltmaya çabalıyorlar ama tüketicilerin korkusunu yenmek mümkün görünmüyor.
Ve süregiden belirsizlikle birlikte, korku da tırmanıyor.
Alman yetkililer önce E.koli vakalarından İspanya'da yetişen salatalıkları sorumlu tuttular, sonra emin olamadıklarını açıklayıp İspanyol salatalıklarını akladılar.
Türk pazarının sonunda tezgah kuran Serkan Türkan, müşterilerin bütün salatalıklara kötü gözle bakmasından şikayetçi.
İnsanlar, İspanya veya Hollanda ürünü salatalık arasında bir fark gözetmiyor.
İspanyol politikacılar televizyona çıkıp herkese salatalık yediklerini gösteriyor ve İspanya'da üretilen salatalığın güvenli olduğu mesajını vermeye çalışıyorlar ama, iş Berlin'deki Türk pazarına gelince bu mesajların pek etkisi olmuyor.
Müşteri açıklık bekliyor
E.koli bakterisiyle ilgili soruna açıklık getirilmesi, belki karmaşık bilimsel araştırmalar ve bulgular sonucunda mümkün olacak ama, eski usul dedektiflikle de bilinmeyene ulaşılabilir. Yani insanlara nerede ne yemiş oldukları sorularak; sonra o mağazaya gidip söz konusu sebzenin nereden gelmiş olduğu saptanarak; geriye gide gide bakterinin kaynaklandığı tarla veya ithalatın yapıldığı ülke bulunabilir.
Laboratuvarlardaki bilim adamları açısından sorun, insanları etkileyen bu E.koli bakterisinin ender görülen ve çok tehlikeli bir tür olması.
Bir başka esrarengiz nokta da, bakteriden ölenlerin hepsinin kadın olması.
İlk ortaya atılan tezlerden biri, kadınların erkeklerden daha sağlıklı beslendiği; erkekler sosis yerken, kadınların düşük kalorili, ekolojik tarım yöntemiyle yetiştirilen salatalıkları tercih ettikleri yolundaydı.
Ama kısa sürede bu tez, geçersiz ilan edildi.
Bilim adamları, E.koli bakterisinin bu türünün, kadın vücudunu daha uygun bulduğunu düşünüyor.
Bazı etnik grupların kimi bakterilere daha fazla eğilimli olması gibi, kadınların bu bakteriye daha açık olabileceği belirtiliyor.
Belki de öyledir...
Bulvar basınında "ölümcül sağlıklı besinler", "ölümcül organik besinler" gibi başlıklar yer almıştı.
Ama gerçek şu ki, gerçeği kimse bilmiyor.
Ve hem bakterinin esrarı, hem de belirsizlik ve karışıklık sürüp gidiyor... Tabii bu da Almanya'daki pazarlara çok kötü yansıyor.
Şu sırada olgun domates lazımsa, nereden bulabileceğinizi biliyorum. Berlin'deki Türk pazarına gidin.
Ama telaş etmenize gerek yok, herkese yetecek kadar büyük bir yığın var...
bbc türkçe
Hiç yorum yok :
Write yorumNe düşündüğünüzü bize söyleyin ... !