Dünya

Dünya
uzay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
uzay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11/23/2012

kuzey kore'nin yeni liderini öven slogan uzaydan görülüyor

20 metre boyunda harflerle kırsal alana yazılmış toplam 548 metre uzunluğundaki sloganda "Yaşasın General Kim Jong-un, Parlayan Güneş!" yazılı.

Ryanggang bölgesinde bir rezervuar yakınlarına yazılı slogan uzaydan görülebiliyor.

Babası Kim Jong-il'in Aralık 2011'de ölümü üzerine Kim Jong-un Kuzey Kore lideri olarak görevi devralmıştı.

Büyükbabası Kim İl-sung döneminden kalma gelenek devam ettirilerek, göreve geldikten sonra Kim Jong-un da "Büyük Halef", "cenetten gelme yüce insan" gibi yüceltici sıfatlarla anılmaya başlandı.

Resmi medya onu, pilotların uçuş eğitimine öncülük eden, ordu bandosuna eğitim veren üstün yetenekli lider olarak sunan haberler yayımladı.

Güney Kore gazetesi The Chosunilbo son olayı, ülkenin eskiye dayanan bir geleneğinin devamı olarak tanımladı.

1970'lere uzanan bu gelenek, Kuzey Kore'nin kurucusu Kim İl-sung ve oğlu Kim Jong-il'in adının dağlara kazınması ile başlamıştı.

Liderlerin, gelecek kuşakların atalarını tanıması açısından bu konuya önem verdiği belirtiliyor. bbc türkçe

4/19/2012

güneşin ömrü boyunca üretebileceği enerjiyi saatler içinde üretebilen kozmik ışınların sırrı

Kozmik ışınlar olarak bilinen bu parçacıklar, dünyadaki en büyük parçacık hızlandırıcılarının yaratabileceklerinden milyonlarca kat daha fazla enerji içeriyorlar.

Astrofizikçiler, bu parçacıkların sadece iki kaynak tarafından yaratılabildiğine inanıyordu: Süper kütleli kara delikler ve gama ışın patlamaları.

Nature dergisinde yayınlanan bir araştırma, gama ışın patlamalarının bu tip parçacıklar yaratamayacağını ortaya çıkardı.

Gama ışın patlamaları evrende en çok enerji ortaya çıkaran olaylardan bir tanesi, ancak bu patlamanın kaynağının ne olduğu tam olarak bilinmiyor.

Gama ışın patlamaları sadece saatler içinde Güneş'in tüm ömrü boyunca üretebileceğinden fazla enerji üretiyor.

2010 yılında NASA'nın Swift uzay teleskobu ile görüntülenen bir gama ışın patlaması
Daha önce bilgisayar modelleri, gama ışın patlamalarının kozmik ışınların (aşırı derecede hızlı hareket eden proton adlı atomaltı parçacıkları) kaynağı olabileceğini gösteriyordu.

Ancak aynı modeller bu oluşumun neutrino adı verilen ve son günlerde ışık hızında seyahat tartışmalarında sıkça adı geçen parçacıkların da oluşmasına neden olacağını gösteriyordu.

Bunun üzerine IceCube Neutrino teleskobunu kullanan araştırmacılar Fermi ve Swift uzay teleskoplarının görüntülediği gama ışın patlamalarında neutrino parçacıklarını bulmayı denediler.

Ancak ortada neutrino parçacığı yoktu.

Bu da kozmik ışınların tek kaynağının aşırı kütleli karadeliklerin yer aldığı aktif galaksi çekirdekleri olduğu anlamına geliyor.

Büyük ilerleme kaydedildi

Neutrino parçacıklarının bildiğimiz şekildeki madde ile etkileşime geçme olasılığının çok düşük oluşu nedeniyle IceCube gerçekten çok büyük bir neutrino dedektörü.
Güney kutbunda yer alan IceCube 1 kübik kilomtrelik bir alanda buzullara gömülmüş 5 bin optik sensörden oluşuyor. Her bir sensör neutrino parçacıklarının buz içinde bir atom çekirdeğine çarptığında çıkardığı mavi ışığı yakalamaya çalışıyor.

Similasyonlarla ölen yıldızların nasıl gama ışını patlamalarına neden olduğu anlaşılmaya çalışılıyor.

Işıktan hızlı hareket edebildiğine inanılan neutrino parçacığı

2008 ortasından 2010 ortasına kadar yapılan ölçümlerde 300'den fazla gama ışın patlaması kayda geçirildi.

Ancak bilim adamları bu olaylar sırasında tek bir neutrino parçacığına bile rastlamadı.

Bütün bu tahminlerin dayandırıldığı bilgisayar modelleri günümüz fizikçilerinin hayal edebileceği evrenin en vahşi, en enerji dolu olayları ile ilgili ölçümler yapıp öngörülerde bulunuyor.

Fakat bu modeller bazı ölçümlerini sadece tahminlere dayandırdığı için, gama ışın patlamalarının kozmik ışınları yaratıyor olma olsılığı tamamen ortadan kalkmadı.

Ancak Fermi uzay telekobunda çalışan bilim adamı Julie McEnery, IceCube'un astrofiziksel olarak anlamlı bir tahminde bulunmuş olmasının önemli bir ilerleme olduğu kanısında.

BBC'ye konuşan McEnery ''Kozmik ışınların kaynağı astrofiziğin en eski ve çözümlenmesi zor sorularından bir ve onların nerede ve nasıl üretildiklerini anlamak gerçekten çok önemli'' dedi.

4/17/2012

mars'ta hayat bilimadamları mars kraterlerinde canlı organizmalar keşfetti

Edinburg Üniversitesi'nden bilimadamları ABD'de 35 milyon yıl önce düşmüş bir astroidin oluşturduğu kraterin dibinde organizmalar buldular.

Bu tip kraterlerin mikropların üremesi için uygun ortam oluşturduğuna inanılıyor.

Buna bağlı olarak bilimadamları başka gezegenlerdeki kraterlerde de hayat olabileceğini düşünüyor.

ABD'deki kraterdeki mikroplara ulaşabilmek için araştırmacılar neredeyse 2 km'lik bir kazı yaptılar.

Edinburg Üniversitesi araştırma ekibi astroidlerin bir gezegene çarptığında yüzeydeki yaşamı yok ettiğini ancak çarpmanın yarattığı ısının su ve yaşam için gerekli diğer bileşenlerin yeraltına ulaşmasını sağladığını söylüyor.

Bilimadamları astroidlerin kraterde üreyen mikropları hava koşulları ve buzul çağı ve küresel ısınma gibi iklim değişimlerinden de koruduğunu söylüyor.

Edinburg Üniversitesi'nden Prof Charles Cockell ''Kraterlerin en derin noktaları mikropların milyonlarca yıl hayatta kalmasını sağlayabilir'' diyor.

Cockell ''Araştırmalarımız Mars yüzeyindeki kraterlerin hayat aramaya başlamak için uygun yerler olduğunu söylüyor'' diyor.

3/27/2012

uzayda bir trilyon yıldıza ev sahipliği yapan andromeda gökadası

Andromeda Gökadası; ayrıca Messier 31, M31 ve NGC 224 olarak da bilinir. Mitolojik bir kavram olan Andromeda'nın Türkçe'deki karşılığı zincire vurulmuş kız anlamına da gelmektedir.
Andromeda Takımyıldızı'nda bulunan bir sarmal gökadadır. Spitzer Uzay Teleskobundan ele edilen verilere göre bir trilyon yıldıza ev sahipliği yapmaktadır.Samanyolu galaksisi ile arasındaki uzaklık yaklaşık olarak 2.2 milyon ışık yılıdır (ışık yılı: ışığın 1 yılda aldığı yoldur). 2006 ölçümlerine göre Samanyolu, Andromeda'nın kütlesinin ancak ~80%'ine sahiptir. Andromeda'nın bir diğer özelliği ise, çıplak göz ile Yer'den görülebilen en uzak gök cismi olmasıdır. Ayrıca Samanyolu'na en yakın büyük gökadadır.

Andromeda Bulutsu’su ilk defa, M.S. 964 yılında, İranlı gökbilimci Abdurrahman el-Sufi tarafından çıplak gözle gözlenmiştir.

"Küçük Bulut" olarak adlandırdığı bu cismi "Sabit Yıldızlar" adlı eserinde tanımlamıştır. 1612 yılında Simon Marius, Andromeda’nın ilk çizimini yayınladığında, Charles Messier (1764), Al-Sufi’nin bu çalışmasından habersiz olarak, bunun yeni bir bulutsu olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine, Andromeda bulutsusu, Messier Kataloğuna “M31” olarak kaydedilmiştir.
Andromeda Gökadası ile ilgili ilk modern araştırmalar 100 yıl kadar önce fotoğraf tekniğinin ve dolayısıyla daha sönük kaynakları inceleme ve kaydetme olanaklarının gelişmesi ile başlamıştır. Isaac Roberts, Andromeda'nın spiral yapısını gösteren ilk fotoğraflarını 50 cm’lik teleskopu ile çekmiştir. O dönemde dışgökadaların varlığı bilinmediğinden, fotoğraflarda sarmal kolların dışında bulunan sönük yıldızların açıkça görülmesine rağmen, bunun bir gökada olabileceği düşünülmemiştir. Aksine Andromeda'da bulunan Büyük Bulutsu’nun zamanla yoğunlaşarak gezegen sistemine sahip bir yıldız olacağı düşünülmüştür. Aralarında Edwin P. Hubble'ın da bulunduğu birkaç araştırmacı, Samanyolu'nun ötesinde yıldız sistemlerinin olabileceği fikrini ileri sürmüşlerdir.

1925 yılında Hubble, NGC 6822 gökadası'nı gözlemleyerek, bunun bir "uzak yıldızlar topluluğu" olduğunu göstermiştir. Bu çalışmalar sırasında Andromeda Bulutsusu'nda bulunan büyük sarmal yapı Hubble'ın dikkatini çekmiştir. Hubble çektiği fotoğralarda sarmal yapının karın bölgesini sıkıca saran sarmal kolları görmüş ve bu kolların binlerce yıldız ve toz bulutlarından oluştuğunu farketmiştir. Hubble'ın Andromeda gökadası ile ilgili bulguları ilk defa 1929 yılında "Yıldız Sistemine Benzer Sarmal gökada" başlıklı makalesinde yayınlamıştır.

3/24/2012

rus roketi'nin parçası uzay istasyonuna çarpma riski paniğe neden oldu

Uluslararası Uzay İstasyonu (UUİ) mürettabatı, bir uzay çöpünün platforma çarpma olasılığı nedeniyle bir süre tahliye kapsülüne sığındı.

Eski bir Rus roketine ait parçanın Cuma günü fark edilmesi nedeniyle istasyonu hareket ettirecek zaman kalmadığı için bu yönteme başvurulduğu belirtililiyor.

NASA yetkilileri, alt yörüngede süzülen roket parçasının istasyona çok yakın olmamasına rağmen emniyet için bu önlemi almak zorunda kaldıklarını söyledi.


12 yıl içinde UUİ üçüncü kez bir uzay çöpünün çarpma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.


Geçen Haziran'da bir metal parçası istasyonun 335 metre yakınından geçmişti.

Uzay mekiğinde halihazırda 3 Rus kozmonotla iki Amerikalı ve bir Japon astronot bulunuyor.

Mürettebata kumanda merkezi tarafından, parçanın çarpma ihtimaline karşı Soyuz kaçış kapsüllerine girmeleri talimatı verildi.

NASA tehlikenin atlatılması üzerine bu sabaha karşı mürettabattan ana istasyona dönmesinin istendiğini bildirdi.
Rus Uzay Dairesi, roket parçasının uzay istasyonunun 23 kilometre yakınından geçtiğini duyurdu.

NASA, alt yörüngede dolaşan yaklaşık 22 bin parça uzay çöpünü takip ediyor. Ancak dünyanın yörüngesinde daha önceki uzay yolculuklarından kalan milyonlarca parça dolaşıyor.

Bunlar arasında bir santimetreden küçük metal parçalarla, dev roketler ve devre dışı bırakılmış yakıt tankları da bulunuyor.


Saniyede birkaç kilometre hızla hareket eden bu parçaların uzay istasyonuna ya da uydulara ağır hasar verebileceği belirtiliyor.


Uzaydaki en büyük parça kirliliği 2007'de Çin'in bir füzeyle kendi uydularını vurması sonucu oluşmuştu. Bunun sonucunda 3 bin izlenebilir parça ve 150 bin kadar parçacık uzaya yayılmıştı.

2009'da bir Rus uydusu ile bir Amerikan uydusu çarpışmış, tonlarca uzay çöpü ortaya çıkmıştı.

12/15/2011

güneşin dört milyon katı büyüklüğündeki kara delik bir gaz bulutunu yutacak

Gökbilimciler dev bir gaz bulutunun Samanyolu'nun merkezinde bulunan ve Güneş'in dört milyon katı büyüklüğünde olan bir kara deliğe doğru ilerlediğini belirledi.
Kara deliklerin çevresindeki her şeyi yuttuğu biliniyor, ancak bu vaka, uzmanlar için bu büyüklükte bir bulutun yutuluşunu görmek için ilk fırsat olacak.


Kara deliğin gaz bulutunu parçalayarak yutacağı tahmin ediliyor.

Bu sırada kara deliğin çeperinin alışılmadık düzeyde aydınlanacağına inanan gökbilimciler böylece kara delikler hakkında daha fazla bilgi edinmeyi umuyor.

Bilim dergisi tıklayın Nature'da yer alan bir makaleye göre bu sıradışı gök olayı, 2013 yılında gözlenebilecek.
Güneş Sistemi büyüklüğünde 'küçük' bulut

Avrupa Güney Gözlemevi'ne ait, Şili'deki Çok Büyük Teleskop (VLT) ile toplanan verilere göre, bulutun büyüklüğü Güneş Sistemi'nin tamamını kaplayacak kadar, toplam kütlesi ise Dünya'nınkinin sadece üç katı...

Bu nedenle dev boyutlarda olsa da uzaydaki benzerleri ile karşılaştırıldığında bulutun mütevazı, hatta küçük kabul edilebileceği söyleniyor.

Sagittarius A* (Sgr A*) adındaki kara delik ise, Dünya'ya 27 bin ışık yılı mesafede.

Hesaplara göre kara deliğin kütlesi Güneş'e göre 4 milyon kat daha büyük. Güneş'in kütlesi de Dünya'nınkinin 330 bin katı.

Kara delikler, zaten ışık da dahil olmak üzere çevresindeki her şeyi yutabilmeleri ile ünlü. Bu büyüklükteki bir kara delik ise uzmanlarca 'muazzam' olarak niteleniyor.

Bulutun şeklini ve izlediği yolu inceleyen uzmanlar, son yedi yılda, bulutun kara delik merkezine gidiş hızının ikiye katlandığını; halihazırda saniyede 2350 km katettiğini söylüyor.
Deliğin çevresindeki alan aydınlanacak

Buna göre 2013 ortalarında bulutun kara delikle arasında 40 milyar kilometre kalmış olacak. Bu mesafe Dünya'nın Güneş'e uzaklığının 260 katı ve bulutun bütün olarak deliğe çekilmesi için yeterli değil.

Kara deliğin hemen dışında ise bir delikten girdap gibi dönerek boşalan suyun yarattığına benzer bir alan oluşuyor.

Dönen maddelerden oluşan bu kuşak hakkında pek az şey biliniyor.

Ancak şimdi gaz bulutu yaklaşınca, bu kuşak rahatça gözlemlenebilecek.

Gaz bulutu, bir yıldızın ya da gazegenin aksine kara deliğin çekim gücü karşısında bütünlüğünü koruyabilecek bir kütle yoğunluğuna sahip değil. Bu nedenle bulutun, kaçınılmaz sona yaklaşırken uzayıp parçalanacağı tahmin ediliyor.

Almanya'daki Max Planck Dünyadışı Fizik Enstitüsü'nden Stefan Gillessen "Kara deliğe yaklaşan bir astronotun spagetti gibi uzayıp içine çekilmesi fikri bilim kurgu eserlerinden tanıdık bir düşünce".

"Ama şimdi, bunu keşfedilen bulut üzerinde gerçekten olurken görebileceğiz. Bulut bu deneyimi atlatamayacak" dedi.

Bulutun yarısının yutulup geri kalanının yeniden uzaya fırlatılabileceği tahmin ediliyor.

Bu süreç de sırlarla yüklü kara deliklerin nasıl faaliyet gösterdiğine, kelimenin tam anlamıyla ışık tutmuş olacak.

Çünkü bulut hızlandıkça, içindeki maddeler bir x-ışını yağmuruna dönüşerek kara deliği aydınlatacak.

California Üniverstiesi'nden gökbilimci Mark Morris'in tıklayın Gillessen ve ekibinin çalışmasını açıklayan makalesinde de belirttiği gibi, bu ender görülen olayı "muhtemelen pek çok teleskop izliyor olacak".

Sagittarius'tan sonra Dünya'ya en yakın kara delik, 100 kat uzakta, Andromeda Galaksisi'nde bulunuyor.