Dünya

Dünya
osmanlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
osmanlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4/04/2011

yunanistandaki özel tv kanalı tarih kitaplarındaki osmanlı karşıtı efsaneleri çürüttü

Yunanistan okullarında okutulan tarih kitapları, çeşitli efsanelerden ve mitolojiden esinlenen kahramanlıklarla doludur.

Ancak bu tarih kitaplarının bel kemiğini Bizans tarihi ve Yunanlıların 1821 yılında Osmanlı İmparatorluğu'na karşı ayaklanması oluşturuyor.

Yani 4 yüzyıl boyunca Osmanlıların Yunanlılara çektirdiği eziyetler, çocuk kaçırmalar, ağır vergiler, zorla Müslümanlaştırmalar, okullar yasak olduğu için çocukların gizli okullara gitmek zorunda kalması, din adamlarının şişlenmesi gibi Osmanlıya ve dolayısıyla Türk dünyasına kin ve nefret aşılayan efsanelere ve mitlere geniş yer ayrılıyor.

Son yıllarda Türkiye ve Yunanistan'ın milli eğitim bakanlıkları arasında yürütülen görüşmelerde gerek Türk gerekse Yunan tarih kitaplarında birbirlerinin uluslarına karşı kin ve nefret uyandıran bölümlerin tasfiye edilmesini hedefleyen çalışmalar yapılıyor.

Ne var ki, bu resmi temaslardan henüz özlü bir sonuç alınmış değil.
Cesur adım

İşte böyle bir ortamda Yunanistan'ın özel Sky TV kanalı bu yolda cesur bir adım attı.

Sky TV, Yunan, Türk, İngiliz, Fransız ve Alman tarih profesörlerinin katılımıyla 8 bölümlük bir dizi yayınladı ve Yunan tarih kitaplarındaki Osmanlı karşıtı efsaneleri teker teker çürüttü.

Bu dizilerde Osmanlı yönetiminde uygulanan vergilerin dışında, zorla Müslümanlaştırmaların olmadığı, okulların yasaklanmadığı, Yunan din adamlarının imtiyazlı oldukları, ve zaten bu nedenle Patrik dahil bir çok din adamının ayaklanmaya karşı geldikleri, ticaretin serbest olduğu ve bir çok Yunan köyünün bu dönemde zenginleştiği gibi okullarda okutulan efsanelere taban tabana zıt düşen yaşam koşulları ortaya çıkarıldı.

Ancak aynı dizide o dönemdeki Osmanlının şark anlayışı nedeniyle Yunan toplumunun Batı'daki Rönesans devrimini kaçırdığı ve daha çok Osmanlıların yaşam tarzına uymayı tercih ettiği gibi bölümlere de yer verilmiyor değil.

1821 adlı TV dizisinde Yunanlıların Osmanlı yönetimine neden ayaklandığına da ışık tutuluyor.
Milliyetçiler rahatsız

190 yıl önceki Yunan ayaklanmasının aslında Osmanlı yönetiminin çektirdiği eziyetlere karşı değil, o yıllarda dağılmaya yüz tutan Osmanlı İmparatorluğu'nun tamamen çökmesini arzu eden yabancı güçlerin sayesinde başlatıldığını anlatan Yunan tarih profesörleri bile "Ayaklanma ilk önce çetelerin kışkırtılmasıyla başladı" diyorlar.

Aynı dizide 1821 ayaklanması süresinde yalnız Osmanlıların Yunanlıları değil, Yunan ihtilalinin başını çeken milli kahramanlarının da Yunan topraklarındaki zengin Türk köylerini nasıl kılıçtan geçirildikleri, yağmaladıkları ve ganimetlerden pay almak için birbirleriyle nasıl savaştıkları da anlatılıyor.

Yunanistan'da aşırı milliyetçilerin ve kilise çevrelerinin şiddetli tepkisine yol açmasına rağmen, 1821 dizisi Yunanistan'ın kendi tarihiyle yüzleşme cesaretini gösterdiği için Yunan eğitim standtarlarına göre bir devrim olarak algılanıyor.
bbc türkçe yaşam

1/17/2011

bodrum'da 10 milyon dolarlık arazi mirası için 620 varis tespit edildi

BODRUM (A.A) - Mütesellim Karaosmanzade Hacı Ömer Ağa'dan torunu Hacı Hüseyin Ağa'ya kaldığı belirtilen Bodrum'a bağlı Güvercinlik ve Sazköy'de milyon dolar değerindeki 375 dönümlük mirastan paylarına düşeni almak isteyenler için bilgilendirme toplantısı düzenlendi.

Alınan bilgiye göre, varislerin, 10 milyon doların üzerinde olduğu belirtilen arazilerden hisselerine düşen payları alabilmek için Kocaeli Sulh Hukuk mahkemelerinde açtığı dava sonrasında, 620 varis belirledi.

Bunun üzerine yaşanan gelişmelerin değerlendirilmesi ve mirasçıları temsilen 6 kişinin seçilmesi için Bodrum'un Mumcular beldesindeki düğün salonunda 620 varis ve yakınlarının katılımıyla toplantı düzenlendi.

Zaman zaman tartışmaların yaşandığı toplantı, jandarma ekiplerinin gözetiminde yapıldı.

12/22/2010

dışişleri bakanı osmanlı milletler topluluğu demedim

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bir ABD gazetesine söylediği iddia edilen “Osmanlı Milletler Topluluğu” yönündeki sözleriyle ilgili, “Ben hiçbir zaman bu yönde bir ifade kullanmadım” dedi.

Suriye Lideri Esad’ın Hürriyet’teki röportajında bu sözlere atıfta bulunduğunu anımsatan Davutoğlu, mağdur duruma düştüğünü belirterek şunları söyledi: “Hiçbir toplantıda, resmi görüşmede veya basınla temasımda, açıktan veya dolaylı ‘Osmanlı Milletler Topluluğu’ ve ‘Yeni Osmanlı’ gibi ifadeler kullanmadım. Hükümetimizin dış politika anlayışı, komşularla mutlak eşitlik, egemenlik ve ulus devletler temeline dayalı uluslararası hukuk esasında gerçekleşmektedir. Washington Post’ta çıkan yazıya gelince, orada belirtildiğinin aksine, ağzımdan milletler topluluğu, ‘commonwealth’ veya ‘Osmanlı Milletler Topluluğu’ tanımlaması çıkmadı. Orada şöyle bir soru soruldu; ‘Sizin komşu ülkelerle ve bölgelerle yoğun ilişkide bulunmanız Osmanlı’yı yeniden gündeme getirmek ve gizli bir gündeme sahip olmak gibi değerlendiriliyor. Buna ne diyorsunuz?’ Ben de şunları söyledim: ‘Osmanlı tarihte kalmıştır, tarihi bir öğedir. Ama bu ülkelerin bölgelerin ortak geçmişlerinden hareketle eşit egemen ve uluslararası hukuk çerçevesinde ilişkilerini yürütmesine engel değildir. Başka gündemimiz yoktur. Bu tür iddiaları kabul etmeyiz. Osmanlı Devleti’nde doğmuş ülkelerin her biri bugün bağımsız ve birbiriyle eşitlik temeline dayalı ilişkileri olan ülkelerdir. Geçmişte de sömürge bağlantısı yaşamamışlardır.’

Onlar sorgulanmıyor

Buna rağmen geçmişte ve bugün hâlâ sömürge geçmişi olan hatta coğrafi bağlantısı da bulunmayan İngilizler’in Commonwealth veya Fransızlar’ın Frankofon ülkeler yapısı sorgulanmazken, bizim yaptığımızı komşularla bu tür eşit egemenlik ilişkilerine dayalı ilişkilerimizi sorgulamak haksızlıktır. Gizli gündem konusunu ortaya atmak yanlıştır.
hürriyet gündem

10/04/2010

damat ibrahim paşanın torunları çırağanı istiyor

Damat İbrahim Paşa'nın mallarını istiyorlar Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim Paşa'nın soyundan gelenler, dedelerinin sahip olduğu 6 binin üzerindeki mal varlığı için İbrahim Paşa Vakfı kanalıyla dava açtı.

çırağan sarayını istiyorlar

Nevşehir Gazeteciler Cemiyeti'nde bir basın toplantısı düzenleyen ve kendisinin Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim Paşa'nın çocuklarının torunlarından olduğunu belirten diş hekimi Dr. Ayşe Zühal Saynaç, 1956 yılında, babası Atıf Saynaç aracılığıyla 1730 yılında ölen Damat İbrahim Paşa'nın soyundan gelen kişilerin bir araya gelmeye başladığını söyledi.

Bu amaçla hem babasının hem de kendisinin uzun yıllar çalışmalar yaptıklarını ve ilk aile toplantılarını geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiklerini belirten Dr. Saynaç, şu anda 100'ü aşkın aile bireyinin tespit edildiğini açıkladı.

Damat İbrahim Paşa'nın 1668 yılında o zamanki ismi Muşkara olan Nevşehir'de doğduğunu ve 1730'da meydana gelen Patrona Halil İsyanı'nda öldürüldüğü belirten Dr. Ayşe Zühal Saynaç, Damat İbrahim Paşa'nın Osmanlı İmparatorluğu döneminde birçok önemli işe imza attığını vurguladı.

Patrona Halil İsyanı

Damat İbrahim Paşa'nın İstanbul ve Nevşehir'de yaptırdığı eserler için iki ayrı vakıf kurduğunu ve sonrasında bu mallar için eşleri ve torunları tarafından kurulan vakıf sayısının 40'a ulaştığını ifade eden Dr. Ayşe Zühal Saynaç, bugüne kadar bu vakıflara ait 6 binin üzerindeki birçok taşınmaz malı tespit ettiklerini vurguladı.

İstanbul'da Bağbabali'deki Sübyan Mektebi ve Çağaloğlu'nda bulunan Fatma Sultan Mescidi gibi bazı taşınmaz malların aradan geçen yıllar içerisinde satılarak yıkıldığını belirten Dr. Ayşe Zühal Saynaç, şu anda Sübyan Mektebi yerinde modern bir iş merkezi, Fatma Sultan Mescidi yerinde ise defterdarlık binası bulunduğunu kaydetti.

Çırağan Sarayı'nın da Damat İbrahim Paşa Vakfı'na ait olduğunu iddia eden Saynaç, şimdi bu malların vakfa ait olduğunu ve bunlar gibi satılan vakıf mallarının tekrar vakfa iade edilerek mazbut vakıf haline getirilen vakıflarının yeniden mülhak vakıf olması için dava açtıklarını söyledi.
Davayı kazanmaları halinde Damat İbrahim Paşa'nın tüm mallarının vakıf aracılığı ile idare edileceğini ve buradan elde edilecek gelirin üçte birinin restorasyon çalışmalarına, üçte birinin fakir ve dar gelirlilere geriye kalan bölümün ise Damat İbrahim Paşa'nın soyundan gelenlere aktarılacağını belirten Dr. Ayşe Zühal Saynaç,

satılan vakıf malları

"Çırağan Sarayı'nın da hep bizim olduğu söylenir.


Bununla ilgili Osmanlı arşivinde bir belge buldum ancak bunun henüz tercümesi yapılmadı. Çırağan Sarayı'nı gezdiğinizde burada bir müze var. Bu müzede Çırağan Sarayı'nın yerinde Damat İbrahim Paşa'nın bir köşkü olduğuna dair belge var. Bunun için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Şu anda Damat İbrahim Paşa Vakfı'na ait olan mallar gerçek değerlerini almıyor.

Bu malların birçoğu kirada. Buradan elde edilen gelirler restorasyon çalışmalarına bile yetmiyor. Vakfiyede bulunan şartlara göre vakfın gelirin üçte birinin fakir ve muhtaçlara, üçte birinin vakfın mallarının onarımı için ve üçte birinin de torunlarına ve çocuklarına aktarılması şartı var. Ancak maalesef bu şartların hiçbirini devlet yerine getirmiyor" iddialarında bulundu.

Damat İbrahim Paşa'nın ölümünün 280. yılı nedeniyle Nevşehir'de toplandıklarını ve yine Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılan Kurşunlu Camii'nde bir mevlit okuttuklarını söyleyen Dr. Ayşe Zühal Saynaç, sayıları sürekli artan Damat İbrahim Paşa'nın soyundan gelen kişilerin dedelerinin eserlerini korumak için mücadeleye devam edeceğini vurguladı.
İHA