Dünya

Dünya
kuyumcu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kuyumcu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1/09/2012

iki uyanık promosyon çakmakları altın kaplama diyerek satmışlar

İstanbul'da, külçe altın şeklindeki promosyon çakmakların, İran'dan getirdiği altın çakmaklar olduğunu söyleyerek 6 kişiyi 20 bin lira dolandırdığı iddia edilen 60 yaşındaki Aydın K., polis tarafından yakalandı.
Ataşehir ve Ümraniye’de meydana gelen dolandırıcılık olayları üzerine polis harekete geçti.

Polisin belirlemelerine göre zanlı, yolda rast gele seçtiği insanların yanına yaklaşarak "İran’dan altın kaplama çakmak getirdim. Bunu satacak kuyumcu arıyorum. İsterseniz size satabilirim" diyor.

Tam bu sırada zanlının suç ortağı yanlarına gelerek "Ben kuyumcuyum. Bu çakmak gerçekten çok değerli. Siz almıyorsanız ben alayım. İki katı paraya satarım" diye araya giriyor.

Önüne gelen bu fırsatı kaçırmak istemeyen mağdurlar piyasa değeri 2 ile 5 arasında değişen çakmakları, binlerce lira karşılığında satın alıyor.

Ancak mağdurlar, çakmağı satmak için bir kuyumcuya gittiklerinde dolandırıldıklarını anlıyor.

Yankesicilik ve Dolandırıcılık Büro Amirliği ekipleri güvenlik kamera görüntülerinden, daha önce benzer suçlardan polise geliş kaydı bulunan Aydın K.’yı tespit ederek, harekete geçti.

Polis, Esenler’de düzenlediği operasyonda Aydın K.’yı gözaltına aldı. Aydın K. kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmeyerek "Ben kimseyi dolandırmadım" dedi. Şikayetçi olan 6 mağdur, Aydın K.’yı Asayiş Şube Müdürlüğü’nde teşhis etti. Poliste işlemleri tamamlanan Aydın K., adliyeye sevk edildi. Polis, Aydın K.’nın suç ortağını da arıyor.

DHA

10/31/2011

libya'dan isyan sırasında kaçıralan paha biçilemez antika ve sikkelerin peşine interpol takibi başlatıldı

Katya Adler

BBC Muhabiri, Trablus


Libya'nın Ulusal Geçiş Konseyi, Libya'daki isyan sırasında Bingazi'de bir bankadan çalınan yüzlerce antika sikkenin Mısır'a götürülmüş olabileceğine inanıyor.
Mayıs ayında Bingazi'de Muammer Kaddafi yanlıları ve muhalifleri arasındaki çatışmalarda ölüm kalım mücadelesi verilirken, bir bankada tutulan yedi bini aşkın paha biçilmez sikke ve değerli antikanın, düzenlenen soygunda çalındığı ortaya çıktı.

Bankada çıkan yangının o dönemde çatışmalardan kaynaklandığı düşünülmüştü. Ancak şimdi, bunun profesyonelce düzenlenen soygunun parçası olduğu anlaşılıyor.

Soyguncuların hedefi 'Bingazi hazinesi' adı verilen bir koleksiyondu.

Koleksiyonda Yunan, Roma, Bizans ve erken İslami döneme ait sikkeler başta olmak üzere, küçük heykelcikler ve takıların da aralarında olduğu 10 binden fazla parça bulunuyordu.
İade edildi, kasada unutuldu
Libya'nın Leptis Magna antik kenti

Bunların büyük bölümü İtalya'nın Libya'yı işgal yıllarında (1912-1943) bulunmuş ve ülkeden çıkarılmıştı.

Ancak ülke bağımsızlığını kazandıktan sonra İtalya, 1961'de bu hazineyi Libya'ya iade etti.

Hazinenin sergilenmesi için özel olarak inşa edilecek müze projesi, asla hayata geçirilemediği için hazine onyıllardır Bingazi Ticaret Bankası'nın kasasında tutuluyordu.

Trablus Müzesi'nin Genel Müdürü Dr. Salih Elgab, sikkelerin hiç fotoğraflarla ya da envanterle belgelenmediğini; adeta unutulmuş göründüklerini kaydetti.

Zengin bir tarihi olan Libya'daki en önemli sikke koleksiyonu olmamakla birlikte Dr. Elgab, bu hazinenin yine de Libya'nın tarihi mozaiğini ortaya koymak açısından büyük önem taşıdığını söylüyor.

Elgab, koleksiyonun kimi zaman hizipleşmeler, husumetler yaşayan pek çok farklı bölge ve grubun, aslında tek bir Libya'nın parçası olduğunu gösterdiği görüşünde...
İçeriden birileri mi?

Libya'nın tarihi mirastan sorumlu bakan vekili Fadıl el Hasi, BBC'ye soygunun hazine konusunda önceden bilgisi olan kişilerce düzenlendiğine dair şüpheler olduğunu söyledi.

El Hasi, banka çalışanlarının tekrar tekrar sorgulandığını anlattı.

Soyguncular, sikkelere ulaşmak için bankanın kasa dairesinin beton tavanını özel gereçlerle deldi.

İçeri girdiklerinde ise sadece en kıymetli parçaları alarak buradan ayrıldıklarına dikkat çekiliyor.

El Hasi soygunu Temmuz ayında uluslararası polis teşkilatı Interpol'e de bildirmiş.

Uluslararası antika piyasaları da parçaların bulunması için taranıyor.

Mısır'da bulunan yüzlerce sikkenin bu koleksiyonun parçası olabileceği düşünülüyor.

Ancak El Hasi, bunların kaynağının teyit edilmesi için inceleme sonuçlarını beklediklerini belirtiyor.

Libya'nın son aylarda yaşadığı çalkantıların bu hırsızlığın gölgede kalmasına yol açtığını belirten el Hasi, kendisi ya da bir yetkilinin önümüzdeki günlerde Mısır'a giderek girişimleri sürdüreceğini kaydetti.

Bingazi'deki kuyumcular pazarında da kıymetli sikkeler gezindiği yolunda iddialar bulunuyor.

10/17/2011

ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler sözünün ifhaf edildiği kraliçenin hüzünlü yaşam hikayesi

Avusturya arşidüşesi. Kısaca Marie Antoinette veya Maria Antonia olarak bilinir. Kutsal Roma İmparatoru I. Franz ve eşi Avusturya İmparatoriçesi Maria Theresa'nın kızlarıdır. 
Henüz 14 yaşındayken Fransa veliahtı XVI. Louis ile evlendi. 1774 Mayıs'ında XVI. Louis Fransa kralı ve Marie Antoienette de Fransa kraliçesi oldu. XVII. Louis'nin (Kayıp Döfen) annesidir. Fransız Devrimi esnasında "Vatan Hainliği" suçlamasıyla giyotinle idam edildi (1793)
2 Kasım 1755 tarihinde, Viyana'daki Hofburg Sarayı'nda, Kutsal Roma İmparatoru I. Franz ve Maria Theresia'nın onbeşinci çocukları olarak dünyaya geldi. Vaftizi esnasında Bakire Meryem onuruna "Maria" ismi verildi. Saray yetkilisi bebeği "Ufak ama tam anlamıyla sağlıklı bir arşidüşes" diye tarif etti. Sarayda kendisine "Madam Antoinette" deniliyordu.

Marie Antoinette, evliliğinin ilk yedi yılında hamile kalamadı. Bu durum, Louis-Auguste'nin iktidarsız veya fimozis rahatsızlığından mustarip olduğu söylentilerinin yayılmasına neden oldu. Küçük bir operasyon geçirdi ve bir sene sonra ilk çocukları dünyaya geldi. Bu arada bu evliliğin düzmece, sahte bir evlilik olduğu suçlamalarıyla karşılaştılar.

XVI. Louis'nin taç giyme töreni, Paris'teki ekmek kıtlığının doruğa ulaştığı esnada, Reims'de gerçekleşti. Bu dönemde söylenmiş olan, "Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!" ("Qu'ils mangent de la brioche.") sözü, ya Marie Antoinette'i kötülemek ya da sözü popüler yapmak amacıyla, Marie Antoinette'e mâl edilmiştir. Onun tarafından söylendiğine dair hiçbir kanıt yoktur. Ekmek kıtlığından haberi olduğunda, Marie Antoinette şöyle not almıştır, "Kendi bahtsızlıklarına rağmen bizlere böylesine iyi davranan bu insanları gördükçe, onların mutluluğu için kesinlikle daha sıkı çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu gerçeği kral da görmektedir. Kendi adıma konuşmam gerekirse, taç giydiğim günü -yüz yıl bile yaşasam da- hayat boyu unutmayacağım."

Marie Antoinette'in ilk çocuğu, 19 Aralık 1778'de Versay Sarayı'nda dünyaya geldi. Saray halkından yüzlerce kişinin gözleri önünde gerçekleşen doğum esnasında acıdan ve utançtan defalarca bayılıp ayıldı. Sonraki doğumlarında, umuma açık doğum yapmaya şiddetle karşı çıktığı için bu uygulama tekrarlanmadı.

Marie Antoinette, kraliyet kuyumcusu tarafından kendisi için yapılan muhteşem bir elmas gerdanlığı satın almak istemedi. Gerekçesi de çok pahalı olması ve kraliyet deniz kuvvetlerinin paraya ihtiyacı olmasıydı. Israr eden kraliyet kuyumcusunu da şu sözlerle azarladı: " Ben size mücevher ısmarlamadım, daha da ötesi, elmas koleksiyonuma bir karat daha eklemek istemediğimi defalarca söyledim. Ben satın almak istemeyince kral satın almak istedi ama hediye olarak da kabul etmeyeceğimi belirttim. Lütfen tekrar sormayınız."
Elmas gerdanlık olayının yarattığı politik facia yetmiyormuş gibi, kraliyet ailesi bir de ölüm haberiyle sarsıldı. 1787'de, Marie Antoinette'in en küçük kızı Sophie-Béatrix, birinci doğumgününden kısa süre önce öldü. Bu haberle yıkılan kraliçe, bebeğin cansız bedenine sarılarak saatlerce ağladı.

Kısa süre sonra kraliyet doktorları, büyük oğlu Louis-Joséph'in tüberküloz hastalığının son aşamalarında olduğunu bildirdiler. Marie Antoinette, acı içinde kıvranarak ölen oğlunun yanıbaşından son ana kadar ayrılmadı ve ona bizzat bakıcılık etti.
Saray mensuplarının şehrin tüm tahılını depolarda sakladığı söylentileri yayılmıştı. Kalabalık bir grubun Versay Sarayı'na yürümekte olduğu haberi saraya aylar sonra ulaştı. 5 Kasım'da karahaberi duyan Marie Antoinette, sarayı terketme isteğini yineledi, ancak kral kabul etmedi.

Marie Antoinette, uzlaşma ihtimali konusunda devrimin başından beri şüpheciydi. Buna rağmen, krizin barışçıl yöntemlerle aşılması konusundaki umudunu da yitirmemişti. Antoine Barnave gibi bazı cumhuriyetçiler kraliçenin düştüğü kötü duruma üzülüyor, bir çoğu da asaletine hayranlık duyuyordu. Kraliçenin pek değer vermediği Mirabeau kontu, birçok kişiye, kraliçenin cesaretinden ve "erkek gibi" güçlü karakterinden etkilendiğini söylemişti.

Kocasının öldürülmesinden sonra Marie Antoinette, hiçbir zaman kendine gelemedi. Kızı, "Kalbinde hiçbir ümit kırıntısı kalmadı. Yaşıyor mu, ölü mü belli değil" demişti. Bayılma ve spazm nöbetleri geçiriyordu. İştahını tamamen yitirmiş, aşırı kilo kaybetmişti.

16 Ekim 1793 sabahı, bir gardiyan saçlarını kesmek ve ellerini arkadan bağlamak için geldi. Alelade, römorklu bir at arabası ile Paris sokaklarında bir saatten fazla dolaştırılarak Devrim Meydanı'na (Concorde Meydanı) getirildi. Arabadan yavaşça indi ve giyotine şöyle bir baktı. Kendisine eşlik eden papaz kulağına, " Bu an madam, cesaretinizi kuşanmanız gereken andır" dedi. Marie Antoinette papaza dönerek gülümsedi ve "Cesaret mi? Tüm sıkıntılarımın sona ereceği bu an, cesaretimin yüzümü kara çıkaracağı an değildir" dedi. Bir söylentiye göre daha sonra cellatın ayağına bastı ve "Özür dilerim mösyö, istemeden oldu" dedi.Cellatla dalga geçtiği için ceza olarak çırılçıplak soyuldu.

12:15'te idam edildi ve başı, çığlıklar atan kalabalığa gösterildi. Marie Antoinette, XVI. Louis ve Madam Elisabeth'in (Louis'nin kızkardeşi) cesetleri bugünkü Madeleine Kilisesi'nin bulunduğu yere tekabül eden büyük mezarlığa gömüldü ve üzerleri kireçle örtüldü. Bourbonlar'ın yönetime gelmesinden sonra (1814) cesetler bulunmaya çalışıldı. 21 Ocak 1815'de birkaç kemik, grileşmiş bir öbek kalıntı ve bir jartiyer bulundu. Kalıntılar, Fransız kraliyet ailelerinin ebedi istirahat mekanı olan Aziz Denis Basilica'nın yeraltı türbesine nakledildi.

7/17/2011

fatmagül isim hakkı için patent enstitüsüne başvurdu ama geç kaldı

Beren Saat, ad ve soyadını tescil ettirmek için Türk Patent Enstitüsü’ne başvurdu.

Hürriyet’in haberine göre, Adını markalaştırmak isteyen Saat, “Beren Saat” adına bir firma tarafından 2011 başında başvuru yapıldığını öğrendi.
Diğer firma için itirazda bulunan ünlü oyuncu, Adres Patent’le işbirliğine girerek yapım, kuyumculuk, yeme-içme, güzellik gibi 16 farklı alanda tescil başvurusu yaptı. Adres Patent Genel Müdürü Av. Ali Çavuşoğlu konuyla ilgili olarak şunları söyledi:

“Özgün marka bulma konusunda sıkıntı yaşayan firmalar, kolay yoldan itibar kazanmak için tanınmış isimlere rağbet gösteriyor. Biz, Beren Saat ismine yapılan önceki başvurunun reddi için itirazda bulunduk ve Beren Hanım adına 16 farklı alanda tescil başvurusu yaptık. Böyle sıkıntıların yaşanmaması için vakit kaybetmeden marka tescili yaptırmak büyük önem taşıyor.”



6/05/2011

çeyrek altın 130 tl'yi geçince vatandaş düğünler için 1gramlık altına yöneldi

Ortadoğu'daki istikrarsızlık ve Avrupa'daki finansal kriz altın fiyatlarını yükseltti. Altın yatırımcısı sevinirken, kuyumcular ve vatandaşlar bu durumdan şikayetçi...

Altın fiyatlarındaki artışı yorumlayan kuyumcu Ahmet Eskigen, "Bu Türkiye ile alakalı değildir. Dünya siyasetinin büyük etkili olduğunu düşünüyorum. Altın aynı zamanda kriz ve savaş dönemlerini çok sever. Ortadoğu'daki savaş ve Avrupa'daki finansal krizler altının bu hale gelmesinde en büyük etkendir" dedi.

Yatırımcı Mutlu, Kuyumcu Şikayetçi
Çeyrek altın 132 lirayı geçerken altın fiyatlarındaki bu artış yatırımcısını sevindirdi. Kayseri sarraf ve kuyumcular çarşısındaki dükkan sahipleri ise fiyatlardaki hızlı artışdan şikayetçi.

Kuyumcu Aslıhan Türkoğlu, "Bizleri çok fazla etkiliyor. Ne kadar düşerse bizim için daha iyi olur. Yükseliş olursa o kadar işlerimiz durgunlaşıyor. Adeta biz altına altın bize bakıyor" diye konuştu.

Yaz mevsiminin başlamasıyla düğün telaşına düşenler de fiyatlardan yana dertli...

Vatandaş 1 Gramlık Altına Yöneldi
Düğünlerin vazgeçilmez hediyesi çeyrek, el yakınca, vatandaşlar çeyreğin çeyreği olan bir gramlık altına yöneldi.
trt türk

1/20/2011

türkiye'de son iki yılda tam 400 ton altın bozduruldu

Altın, her dönem en gözde yatırım araçlarından biri olmayı sürdürüyor. 2010'da da altına yatırım yapanların yüzü güldü.

Altın fiyatları rekor üstüne rekor kırdı, artışı paraya çevirmek isteyenler soluğu kuyumcuda aldı.

2010 yılı başında başında 330 lira olan tam Cumhuriyet altını, şimdilerde 486 lira.

Son 2 yılda bozdurulan altın miktarı 400 tonu buldu. Bozdurulan altınların ekonomiye katkısı 18 milyar doları aştı.

İzmir Kuyumcular Odası Başkanı Yılmaz Uça, son on yılda dünyada altın fiyatlarının 10 kat arttığını belirterek, "Geçen yıldaki artışımız da yüzde 30 civarında bir fiyat farkı oluşturdu" dedi.

Bazı uzmanlar, Türkiye'de yastık altında tutulan altın miktarının 5 bin tonu bulduğu iddiasında.
trt türk

1/03/2011

çaldığı kredi kartı ile 7 kuyumcudan şifresiz alışveriş yapmış

TÜRKİYE’de 2006 yılında Chip&PIN adı verilen teknolojiyle birlikte, alışverişlerde imza atmak yerine şifre girme döneminin başlamasına rağmen, halen bu uygulama göz ardı edilerek alışveriş yapılmasına olanak sağlanıyor. Son olarak Ankara’da bir hırsız, hemşire Yasemin Alpyıldız Öztürk’ten çaldığı şifreli kredi kartıyla, sadece imza atarak, üç saatte yedi kuyumcudan 3.6 bin TL’lik alışveriş yaptı. Kartının çalındığını cep telefonuna bankadan gönderilen mesaj üzerine öğrenen hemşire Öztürk, kartı hemen iptal ettirdi. Ardından da kartla harcama yapılmasına göz yuman banka ve yedi kuyumcu hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Hastanede çalınmış

Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği dilekçesinde, ‘kartının ‘şifreli’ olmasına rağmen şifresiz bir şekilde onay veren banka ile kullandıran kuyumcuların sorumlu olduğunu’ belirten Öztürk, olayı şöyle anlattı: “16 Aralık 2010’da, bankadan cep telefonuma gelen ‘1350 TL’lik alışveriş yaptınız’ mesajı üzerine şaşırdım. Hemen görev yaptığım hastanedeki hemşire odasına gidip dolabımı kontrol ettim. Dolabımın kilidi açılmış, cüzdanımdan kredi kartım ile kimlik belgelerim çalınmıştı. Hemen kartımı iptal ettirip, polisi aradım. Daha sonra bankadan edindiğim bilgi ve belgelere göre kartımı çalan hırsızın, aynı gün 12.00 ile 15.30 arasında Ankara’nın değişik semtlerindeki yedi ayrı kuyumcudan toplam 3 bin 618 TL’lik harcama yaptığını öğrendim.”