Dünya

Dünya
iftira etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iftira etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11/19/2012

türkiye'den google'a içerik kaldırma talebinde rekor artış

Rapora göre yılın ilk altı ayında, dünya çapında, devletler tarafından Google’a 21 bin ayrı bilgi talebinde bulunuldu.

En fazla talepte bulunan ülke sıralamasında ABD birinci sırada yer aldı.

ABD, yılın ilk altı ayında Google’a bilgi talebi için 7969 kez başvuruda bulundu.

ABD’yi 2319 taleple Hindistan, 1566 taleple Brezilya, 1546 taleple Fransa, 1533 taleple Almanya ve 1425 taleple İngiltere takip etti.

Türkiye ise, içerik kaldırılması için en fazla başvuran ülke oldu.

501 talepte bulunan Türkiye’yi 273 taleple ABD, 247 taleple Almanya, 191 taleple Brezilya, 97 taleple İngiltere takip etti.

BBC’ye konuşan bir Google sözcüsü, içerik kaldırma taleplerinin ülkeden ülkeye değişebildiğini söyledi.

Sözcü, bunun ülkelerdeki yasaların yansıması olduğunu söyledi ve ekledi:

“Örneğin Türkiye’de kamuoyunca tanınan kişilere iftirayla ilgili belirli yasalar var. Oysa ki Almanya’dan neo-Nazi içeriklerinin kaldırılması için talepler alıyoruz.”
Atatürk, hükümet ve milli değerler hassasiyeti

Google’ın raporunda içerik kaldırılmasıyla ilgili talepler, ağırlıklı olarak iftira, özel hayat ve güvenlik konularıyla ilgili.

Türkiye’nin içerik kaldırma taleplerinin 148’i 'Mustafa Kemal Atatürk, hükümet ile milli kimlik ve değerler'le ilgili oldu.

Pornografi, nefret söylemi ve telif hakkı da, ülkelerin içerik kaldırma nedenleri arasında bulunuyor.

Google bu raporu 2009 yılından bu yana yayımlıyor.

İlk raporda, hükümetlerden gelen toplan talep sayısı 12 bin 539’du. bbc türkçe

3/15/2011

internette hakaret ve iftiraya uğrayınca müracat edilecek merciiler

Mali suçlarda ne yapacağımızı biliyoruz. Diyelim ki banka işlemlerinde bir şey var hemen bankamızı ararız.

Onun haricinde bir yerde bir takım görüntüler paylaşılıyor ya da bir mail grubunda hakkımızda iftira, hakaret niteliğinde bir şeyler paylaşılıyor. Bunları nereye şikayet edeceğiz. Anında müdahele etme yöntemi nedir?

Bloomberg HT'de konuya açıklık getiren İnternet Kurul Başkanı Serhat Özeren şunları söyledi:
"Öncelikle bankacılık sistemi ile ilgili bir ilave yapmak istiyorum. İnternet güvenliğinden bahsettik, fiziki güvenlikten bahsettik, ADSL'den bahsettik. Bunun haricinde yapılması gereken birkaç önlem daha var. Bunlardan bir tanesi; sürekli olarak virüs güncelleme programları, casus yazılımlara karşı 'Antispy' yazılımları ve orjinal yazılımın mutlaka kullanılması gerekiyor. Ayrıca internet kullanmadığınız zaman internet erişimini kapatmanız en büyük tedbir olacak. Bunları yaptığınız zaman %99 oranında kendinizi güvenceye almış oluyorsunuz.

Özeren, Güvenlik tedbirleri kapsamında modemin kullanılmadığı zamanlarda kapatılmasını öneriyor:

"...Bu konuda da başınıza herhangi bir şekilde özellikle bankacılıkla ilgili bir sıkıntı geldiği zaman hemen bankaya haber veriyorsunuz, banka hesaplarınızı donduruyorsunuz. İkncisi bu konudaki merci savcılıktır... Savcılıklar bilişim suçlarıyla mücadele polisini devreye sokuyor. Polisler sizin bilgisayarınızda inceleme yapıncaya kadar bilgisayarınızı açmayın, internet erişiminizi kapatın, o inceleme yapılıncaya kadar bekletin. Çünkü oradaki kayıtlar silinmesin, kim sizin sisteminize erişti, nasıl erişti? Bunlar bulunsun."

Güvenlik İnternet Çağrı Merkezi...
Hakaret içerikli yayınlar, msn şifresinin ele geçirilmesi gibi durumlarda başvuru adresinin savcılık olduğunu dile getiren Özeren şunları kaydetti:

"Aslında her ilgili sitenin kendi kuralları var ve bu kurallarda ne yapacağınızı size anlatan içerikler hazırlanmış durumda. Belki vatandaşlarımız bunu çok fazla okumuyor olabilir. Bu noktada iki farklı yöntem söyleyeceğim. Birincisi; 'Güvenli İnternet Çağrı Merkezi'ni açtık. Telefon numarasını vatandaşlarımıza da söylemek istiyorum 444 5 446."

Bu çağrı merkezinin amacı; vatandaşın güvenli interneti nasıl kullanacağı ve başlarına bu tip hadiseler geldiği zaman neler yapmaları gerektiği konusunda bilgi vermek.

Özeren şöyle konuştu:
"Hakkımızda bir sakıncalı içerik varsa ilgili sitelere müracaat edebiliriz. Facebook, Google, YouTube'da ve buna benzer yerlerin hepsinin belirli prosedürleri var. Bu prosedürler sitelerde yazıyor, Türkçe içerikli olarak da yazıyor. Mesela Facebook'da 'şikayet et' diyorsunuz, hemen gereği yapılıyor. Oradan daha hızlı bir sonuç almak istiyorsunuz, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın 'ihbarweb.org.tr' diye bir sitesi var, aynı şekilde 'guvenliweb.org.tr' diye bir web sitesi var. Ayrıca Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın da çağrı merkezi bulunuyor, çağrı merkezinin telefon numarası da orada kayıtlı, ilgili sitelere başvurup ve devamında daha sağlam olsun diye oralara da müracaat ederek 'hakkımızda böyle bir sakıncalı içerik var' deyip hemen çıkarılmasını isteyebiliriz..."
trt türk

10/12/2010

alevilere mum söndü iddiasını ortaya atanlar

Mehmet Ali Erbil’in canlı programda 'Mum söndü mü yapıyoruz burada?' demesi birçok açıklamada “gaf” olarak nitelendirildi, hatta bazı haberler “inanılmaz gaf” olarak başlık attı.

iddiasını ortaya atanlar

Mehmet Ali Erbil de Alevi kamuoyunda oluşan haklı tepkiler üzerine Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge programında yaptığı açıklama özrünü kabahatinden büyük hale getirdi. Erbil, “'mum söndü mü yapıyoruz burada?” ifadesini “iyiniyet” olarak niteleyerek“benim iyi niyetli de olsa ağzımdan çıkan bir söz onları incitmişse çok özür dilerim” dedi. “İyiniyetli” Erbil üstelik çok masum havalarda “ben bunu bilsem ben Mehmet Ali Erbil olarak nasıl böyle bir şey söylerim” deyiverdi. Ahmet Hakan da “Erbil'in kötü bir niyeti olmadığını anlaşılan sadece bilgisizlikten kaynaklanan bir kazanın söz konusu olduğunu” söyleyerek olayı kapattı.



Alevi toplumu biliyor ki, bu söylem ne bir “gaf”, ne bir “iş kazası” ne de “bilgisizlik”. Bu söylemlerin hepsi açıkça yalan! Mehmet Ali Erbil “Mum söndü”nün ne anlama gelmeyeceğini bilmeyecek! Kimi kandırıyor? Aleviler de, Sünniler de bunun bir hakaret olduğunu çok iyi biliyorlar.



Yüzlerce yıla yayılan bu hakaretler Sünni çoğunluğun bilinçaltına, hatta genlerine yerleşmiş. Bu hakaretler son yıllarda Alevilerin yükselen mücadelesinden dolayı azalmış olsa da, cezai bir yaptırımla karşılaşılmadığı için en son Mehmet Ali Erbil örneğinde olduğu gibi zaman zaman bilinçaltından çıkıyor ve “doğal bir refleks olarak” dışa vuruyor. Tepki oluşunca da “valla billa ben böyle demedim, yanlış anlaşıldım” deyiveriyorlar.



Bunların sayısı sanıldığı gibi az değildir. Her yerde varlardır. Üzerlerine gidince topu hep başkasına atarlar. Söylediklerine de sahip çıkamazlar. Üstelik arkasından sana akıl vermeye çalışırlar: Farklı inançlara, farklı kültürlere ne kadar saygılı olduklarını, kendi dünyalarında bu köken sahibi insanlarla ilişkilerinden dem vururlar. Eşi, dostu, askerlik arkadaşı, yurt arkadaşı, iş arkadaşı mutlaka birden bire Alevi ya da Kürt olur. Tavır koyunca, ’ötekini’ hatırlayan bu zat-ı muhteremler, her nedense ’duydukları bu aşağılık sözleri, iftiraları’ , bu iftiraları yayanların suratlarına vurmazlar. Bu iftiraları söyleyenlere bir şey demeyen bu kişiler, üstelik söylenenleri de ’ben demiyorum, başkaları söylüyor’ diye de sürekli yayarlar…



Lafı uzatmaya gerek yok, bırakın çok uzak geçmişi yakın geçmiş bile Alevilere yönelik bu hakaretlerle dolu. Daha referandumda “Alevilerin katli vaciptir” diyen Şeyhülislam Ebusuut Efendi’yi “örnek insan, büyük alim” diye gösteren bir başbakan olunca, gerisi laf-ı güzaf!

Alevilerin katli vaciptir

Bu hakaretlere cezai ve maddi yaptırım uygulanmadığı sürece, medyada bu iftiralar, hakaretler teşhir edilmediği sürece hakaret edenlerin yalnızca ismi değişir, hakaretler devam eder…



İşte Alevilere yönelik yapılan aşağılık hakaretlerden, iftiralardan yalnızca birkaç örnek. Üstelik “cahillerden” değil “aydınlardan, sanatçılardan, önemli şahsiyetlerden”!



Yıl 1923: (Son baskı 1999): Türk edebiyatın önemli isimlerinden Yakup Kadri Karaosmanoğlu, ‘Nur Baba’ adlı romanındaki bölüm başlıklarından biri şöyle: “Bir Bektaşi Tekkesinde Mumlar Nasıl Söner”...



Yıl 1971: Reşat Nuri Güntekin’in Aleviler’i aşağılayan “Balıkesir Muhasebecisi Tanrı Dağı Ziyafeti” adlı eserinin 13. sayfasındaki diyalog şöyledir: ’‘Karı amma vurdu ha. Eh bu da olur... Kızılbaşların mum söndü gecesi gibi töbe olsun...’’ Kitap MEB tarafından basılır ve dağıtılır.



Yıl 1973: Hüseyin Rahmi Gürpınar ‘Toraman’ adlı romanında şöyle yazar: “Tanrım insanı bir kere şaşırtmasın. Herif artık bu hırtlamba karının yüzüne bakmaktan bıktı. Karşısında dolaşan ay gibi evlatlığı görünce kendini tutamadı. Mezhebi geniş adam... Kızılbaş mıdır nedir”



Yıl 1977: Prof. Nebahat Küyel için "Felsefeye Başlangıç" adlı kitabında Aleviler’e hakeret ettiğinden dolayı dava açıldı.



Yıl 1988: Zaman Gazetesi'nin bulmaca köşesinde soruyor; "Ehli sünnet dışı sapık bir mezhep?" Cevap: Aleviler.



Yıl 1989: Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulunun 2 Mart 1989 tarih ve 1420 sayılı yasa ile eğitim ve öğretim açısından uygun bulduğu İngilizce sözlükte Ensest sözcüğünün Türkçe karşılığı şöyle yazılmış: "Akraba ile zina, Kızılbaşlık"! Aynı ifade Milli Eğitim Bakanlığı FONO Açık öğretim kurumu tarafından Aydın Karaahmetoğlu ile Ali Bayram'a hazırlanan Fransızca-Türkçe sözlükte değişmeden yer almış: "Akraba ile zina, Kızılbaşlık."



Yıl 1994: Güner Ümit 9 Ocak tarihinde televizyon programında hamile bir kadın rolündeki arkadaşına sanki çok doğalmış gibi "sen Kızılbaşlar gibi babandan mı aldın o çocuğu" der.



Yıl 1997: Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan, "Aydınlık Türkiye İçin Bir Dakika Karanlık" eylemleri için "Mum söndü oynuyorlar" dedi.



Yıl 2004: Yine Milli Eğitim Bakanlığı, tarafından ilk ve ortaöğretim öğrencilerine önerilen 100 Temel Eser arasında yer alan Ömer Seyfettin’in “Harem” adlı yeni baskı kitabında “…Evvel zamanda, insanlar daha hayvanlara pek yakın iken, ferdi izdivaç yokmuş. Sürü halinde yaşarlarmış. Kabilenin bütün erkekleri, bütün kadınların musavi surette kocası imiş. (…) Doğan çocukların anası babası da kabilenin, bütün halkı imiş. Bu hal ayin gibi hala bazı cemaatlerde devam eder. Mesela Kızılbaşlar gibi… Ne ise…”



Yıl 2005: Haldun Taner’in Milli Eğitim Bakanlığı, tarafından ilk ve ortaöğretim öğrencilerine önerilen 100 Temel Eser arasında yer alan “Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu' adlı (yeni baskı) kitabında yer alan iki cümle ise şöyle: "Bırak alasen müdür bey. Bazen kanıma dokanıyor vallaha. Sen onun oruçlu olduğuna inanıyor musun? O ne hinoğluhindir o, ne kahpe dinli kızılbaştır o! Müslüman olsa acımak bilir." … “Ve iste o anda, tövbeler olsun, abla-kardeş, Kızılbaşlar gibi sarmaş dolaş oluverdik."



Yıl 2007: Yer Almanya ve ARD televizyonu: Bir dizi filmde bir Türk ailesi Alevi olarak gösteriliyor ve “mum söndü” çağrışımı işleniyor.



Yıl 2007: İnternetten Türk Dil Kurumu Sözlüğü'ne girip "mum söndü" diye yazdığınızda karşınıza şu cevap çıkıyor: " Cem ayinlerinde, aydınlatmak için kullanılan mumun tören bitiminde söndürülmesinin yanlış yorumlanmasıyla ortaya çıkmış bir inanış."



Yıl 2009: Star TV’de bir programda kendisinden küçük bir kadınla evlendirilmek istenen kişi sunucuya sorar: “Kızım ben Kızılbaş mıyım?”



Yıl 2010: Yer yine Star TV, bu kez Mehmet Ali Erbil sorar: “Mum söndü mü yapıyoruz burada?”



Bu kadar kirlenmişlik, bu kadar örnek: Hepsi “gaf”, hepsi “iş kazası”, hepsi “tesadüf”.



Sonra da kendilerinin iyi niyetlerine inanmamızı bekliyorlar. Pes doğrusu!



Siz Alevi olsanız ne yapardınız?



Necdet Saraç



Odatv.com