Dünya

Dünya
heykel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
heykel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3/30/2012

bacaklarının arasından gemiler geçen dünyanın yedi harikalarından biri rodos heykeli

Rodos Heykeli Rodos adasındaki Rodos şehir Rodos şehrinin limanının girişinde bir zamanlar bulunduğuna inanılan Yunan tanrısı Helios'un heykelidir.


Rodos Adası sakinleri tarafından MÖ 305-304 tarihleri arasındaki bir yıllık kuşatmadan kurtulunca sevinçlerini bir heykel dikerek ifade etmişler. Heykeltraş Lindoslu Khares'in yaptığı Güneş Tanrısı Helios'u simgeleyen heykel 32 metre yüksekliğindeydi ve tunçtan yapılmıştı. Liman girişinde duran heykelin bacaklarının arasından gemilerin geçtiği şeklinde bir söylence vardır ancak o zamanların yapım teknikleri ve malzemeleriyle böyle bir heykelin yapılması mümkün değildir. Heykel MÖ 225 veya 226'daki bir depremde yıkılmış, birkaç asır yan yatmış halde kalmış. Ayrıca bu heykel Dünyanın Yedi Harikasından biri olarak kabul edilmektedir.

11/07/2011

şaşkın temizlikçi bir milyon dolarlık eserdeki bej boyayı leke sanıp temizleyince olanlar oldu

Ünlü Alman sanatçı Martin Kippenberger'in 'Wenn's anfaengt durch die Decke zu tropfen' (Tavan Akmaya Başlayınca) adlı eserinde tahta çıtalardan oluşan kulenin altında bir kauçuk kap bulunuyordu ve kaptaki leke görünümü taşıyan ince bej boya tabakasının su birikintisini andırması amaçlanmıştı.
Gece temizlikçisi bunun gerçekten leke olduğunu düşünerek kabı pırıl pırıl oluncaya kadar ovdu.

Dortmund kentindeki Ostwall müzesinde ödünç olarak sergilenen eserin sahibi, meydana gelen 'kaza'ya rağmen Kippenberger'in eserinin bu haliyle müzede kalmasını kabul etti.

Bazı kaynaklar eserin yeniden özgün haline getirilemeyeceğini savunuyor.
'Wenn's anfaengt durch die Decke zu tropfen' (Tavan Akmaya Başlayınca)

Dortmund kent yönetimi sözcüsü Dagmar Papajewski ise, eserin bir parçası olan kauçuk kabın altındaki lekenin onarılıp onarılmayacağı hakkında bilgi vermedi. Sözcü, bu konuda kararın eserin sahibine ait olduğunu belirtti; "Konuyla ilgili olarak Kippenberger'e danışamayız" dedi.

Dagmar Papajewski, müzeyle iş yapan temizlik firmasının geçen yılın Ekim'inden beri bu hizmeti verdiğini ve temizlik personeline sanat eserinden en az 20 santimetre uzakta iş yapılmasının tembihlendiğini anlattı.

Almanya'nın 'dehşet çocukları' arasında anılan 1953 doğumlu Martin Kippenberger 1997 yılında kanserden öldü.

Çok verimli bir sanatçı olan Kippenberger, çok değişik stillerde ve alanlarda eser verdi. New York'taki Modern Sanatlar Müzesi, Londra'daki Tate Modern ile Saatchi Galerisi'nde eserleri sergilenen Kippenberger'in heykel, resim, baskı ve enstalasyon çalışmaları var.

8/30/2011

reenkarnosyana inanan hollandalı çift nemruttaki heykelleri biz yaptık

Bakan Günay’ın “2 bin yıllık heykeller Nemrut Dağı’nda yıpranıyorlar, aşağıya indireceğiz” sözleriyle başlayan Nemrut tartışması ilginç bir boyuta ulaştı.
İddiaya göre bu projenin destekçileri arasında reenkarnasyona inanan ve o dönemde yaşadıklarını söyleyen Hollandalı bir çift var.

Hürriyet Gazetesi'nin haberine göre, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın Nemrut’taki heykelleri taşıyacağını açıklamasının ardından, ODTÜ Kommagene Nemrut Koruma Geliştirme Programı ekibinin Koordinatörü Prof. Dr. Neriman Şahin Güçhan’dan ve eski Kahta Kültür ve Turizm Müdürü Mahmut Arslan’dan ilginç iddialar geldi.

"HEYKELLERİ EŞİM YAPTI"
Nemrut’ta sürekli bir “Hollanda baskısı” olduğunu vurgulayan Güçhan, “Eskiden Nemrut’ta çalışma yapan Hollandalı Maurice Crijns ve eşi Olga Crijns var. Reenkarnasyona (yeniden doğuş) inanan bir adam, kitabı var. Kendisinin ve eşinin, Kommageneler döneminde yaşayıp, heykelleri mimar eşi Olga Crijns’ın yaptığına inanıyor” diyerek şunları aktardı:

"ÇOK PARALARI VAR"
“Antiochos’un mezar odasına henüz girilemedi. Ona girilmesi arkeolojik dünya için önemli. Hollandalılar, yıllardır, mezar odasını bulma peşindeler. Bu kişilerin de amacı bu. Geçmiş dönemde, Türkiye’nin kültür bakanı, alanı teslim etmiş. 2005’te de geri almış. Biz ondan sonra devreye girdik. Fakat onlar, tekrar burayı almak istiyor. Onun için ‘Çok paramız var’ diyerek geliyorlar. Anladığım kadarıyla arkalarında da bu işi yapmalarını destekleyen, Türkiye’den kuvvetli siyasetçiler var. ‘Projesinin ne olduğunu bilmeden, ODTÜ bu işi yapamaz, Hollandalılar yapar, Türkiye bu işe para ayıramaz’ gibi savlarla tavır gösteriliyor. Kamuoyu bulandırılıp bu iş yapılamaz havası verilmeye çalışılıyor.”

"İMİTASYON İŞİNE SİYASETÇİ GİRDİ"
Eski Kahta Kültür ve Turizm Müdürü Mahmut Arslan ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bir mektup yazarak “Amaç Nemrut Dağı Zirvesi’ndeki Kral I. Antiochos Theos’un anıt mezarına girmektir” dedi. Cumhurbaşkanlığı’ndan iddiaların inceleneceğine dair yanıt alan Arslan şöyle konuştu: “İmitasyon projesi Almanya’da bir firmaya yaptırılmak isteniyor. Bunun perde arkasında siyasi bir isim var. Devletten 40-50 milyon dolar alıp, heykellerin imitasyonlarını koymayı planlıyorlar. Bu bir ranttır. İmitasyonları yapacaklar belli. Önünü açmak için bir aslan horoskopunun kopyasını yapmışlar. Geçen temmuzda getirmişlerdi, geri götürdüler. 168 bin Euro’ya vereceklerdi. Buraya UPS kargosuyla getirmişler.”

HOLLANDALILARI KOVDUK
“Biz bir reenkarnasyon hikayesini burada yaşadık. 2001-2003’te, kazı yapan Hollandalı çifti kovdum, bana 30 bin Euro teklif ettiler. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e ve milletvekillerine yazdık. El koydular ve eski Bakan Atilla Koç müdahale ederek, kazıları ellerinden aldı. Sürekli sürülüyorum zaten, oradan oraya gidiyorum ama ben ondan korkmuyorum. Bakanın uykusu kaçıyorsa gitsin uyku ilacı alsın.”

7/01/2011

ünlülerin kumdan yapılmış heykellerinden oluşan sergi görücüye çıktı

Bulgaristan'ın Burgaz sahili, 1 Temmuz-15 Eylül tarihleri arasında pekçok beyazperde kahramanının kumdan heykellerinden oluşan bir festivale evsahipliği yapıyor.
Festival kapsamında yapılan heykeller arasında Robocop, Batman, Harry Potter ve King Kong, Lord of the Rings, Avatar, Star Wars ve Jurassic Park'ın kahramanları da bulunuyor.

4/24/2011

dört çocuğunun ve eşinin ölümüne neden hiç ağlamadı?

4 evladı aynı anda intihar eden Kahramanmaraşlı Avukat Necdet Sağocak, ne eşinin ne de çocuklarının ölümünde ağlamadığını söyledi.
Eşi Neyran Sağocak’ın 15 Nisan’da İstanbul’da ölümünün ardından 4 çocuğu intihar eden Avukat Necdet Sağocak’la (67) Kahramanmaraş’taki evinde görüştük. Abdülhamidhan Mahallesi’ndeki 3 katlı müstakil evinin bahçesi yemyeşil.
O kadar çok leylak ağacı var ki. Koparıp verirken “Neyran prensesimin en sevdiği çiçekten size vereyim” diyor. Siyahlar içinde. Atletik, bakımlı, nazik. “Acınızın büyüklüğünü anlıyorum” diyorum. “Karşınızda dünyanın en güçlü adamı var” diyor. “Sizi üzmek istemiyorum” diyorum. “Üzüldüğümü nereden çıkardınız?” diyor ve ekliyor, “Hiç ağlamadım, hiç ilaç almadım. Psikologa gittim, sorular sordum, cevap veremedi. Üç gün sonra gidip cevaplarını alacağım.” Elimi tutuyor. Buz gibi. Bana “Elleriniz ne kadar sıcak” diyor. Gözlerime bakıyor “Binlerce yıllık acı kültürü omuriliğinizden aşağıya inmiş” diyor. Çocuklarının, annelerine neden ölümüne bağlı olduğunu öğrenmek istediğimi söylüyorum. Mırıldanarak “Neyran’ım mükemmel, olağanüstü bir insandı. Onu çok seviyorduk. 5 hastane dolaştık ama kaybettik” diyor.

Neden, Kahramanmaraş yerine İstanbul’a defnedildiğini sorup, sık ziyaret edemeyeceklerini söylüyorum, yanıt veriyor: “Uzaklık ne demek? Öyle bir şey yok. Yer, yer, aynı. 10 günde 4 kez gittik çocuklarla zaten” diyor. Kayınvalidesi Mevhibe Fettahoğlu’nun aydın, ilerici ve Cumhuriyet’in ilk kadın öğretmenlerinden olduğunu söylüyor:

“Yakın zamanda onu kaybettik. Karacaahmet Mezarlığı’nda tek yer kalmıştı yanında. Neyran’ımızı gömdük.”

Eşinin heykellerini görmek istediğimde ise “Hepsini kırdım” diyor. Avukat Necdet Sağocak, 1978 Kahramanmaraş Katliamı’nda, öldürülen Aleviler’in yaşadığı Yörük Selim Mahallesi’nde doğduğunu söylüyor. “Alevi misiniz?” sorusuna yanıtı şöyle: “Öyle güçlü kültürden, aileden geliyorum ki ne mezhebin ne dinin önemi var” cevabını veriyor. 12 Eylül öncesinin karanlık günlerinde can güvenliğinin olmadığını, tehditlere boyun eğmediğini anlatıyor: “Ölümden döndüğüm çok oldu. Buna rağmen büroma hep tek başıma gittim.”

Eşi Neyran Hanım’la bu karanlık günlerde, 1978’de birbirlerine aşık olup evlendiklerini anlatırken gözleri doluyor.
mynet

4/01/2011

maya uygarlığının çöküş nedeni ağaç halkalarında bulundu

Bir zamanlar Tolteklerin başkenti olan Tula’da (Meksika) 2007 yılında 15 yaşından önce yaşamını yitiren 24 çocuğun iskeleti bulunmuştu. Bilim insanları iskeletlerin boyun omurlarındaki kesik izlerinden ve kalıntılar arasında bulunan yağmur tanrısı Tlaloc heykellerinden yola çıkarak, çocukların yağmur tanrısına kurban edildikleri sonucuna vardı. İskeletlerin tarihlendirilmesinden, bu katliamların yaklaşık MS.115 yılında sona erdiği anlaşıldı, yani Tolteklerin kenti kaybetmelerinden kısa bir süre öncesi. O tarihlerde Tula’nın sadece 60 km. kuzeydoğusunda bataklık servilerinden oluşan küçük bir orman vardı. Arkansas Üniversitesi jeologu David Strahle ile çalışan ekip, bu ağaçların halkalarında, Tolteklerin niçin kendi çocuklarını kurban ettiklerinin yanıtını buldu. Servilerin halkalarında uzun süreli kuraklık evreleri arşivlenmiş. Tarlalar yıllar boyu halkı doyuracak kadar ekin vermemiş. Sonuçta insanlar çocuklarını yağmur tanrısına kurban etmişler. Ne var ki kuraklık devam etmiş.

Strahle ve Jose Villanueve Diaz, ağaç halkalarındaki izlerle 771-2008 yılları arasında tüm bölgeye ait sıcaklık ve yağış verilerini bir araya topladı. Analizden anlaşıldığı üzere, Orta Amerika’daki uygarlıklar neredeyse her zaman önemli kuraklık evrelerinde çökmüş. Ülkenin güneyindeki erken Maya kültürü de 900 yılındaki yağış kıtlığı yüzünden son bulmuştu. Zira 897 ve 922 yılları arasında Meksika’nın yüksek bölgelerinde bir mega kuraklık yaşanmıştı.

Bu iklim kronolojisi çalışması, bataklık servisinin çok uzun ömürlü olması sayesinde gerçekleştirilebildi. Dev ağaçların birçoğu Avrupalıların bölgeyi fethettikleri sırada göğe yükselmişti. Bataklık servisi ormanının bulunduğu Amealco geçidi, ağaçların bin yıldan fazla yaşadığı iki bölgeden biri.

Meksika’daki bataklık servisi, Kaliforniya’daki dev sekoya ağaçlarıyla da akraba. Bu ağaçların ortak özelliği, odununun bozulmaya ve çürümeye karşı dayanıklı olması. Kırk metre yüksekliğindeki bir bataklık servisinin kalınlığı on iki metreyi bulabiliyor.

Ağaç halkalarının her yılın yağış durumunu göstermesi önemli bir nokta. Uygarlıkların başarısı genelde tarıma bağlıdır. Mesela Tula’nın yüksek bölgelerindeki tarım alanları için yeterli derecede sulanabilseydi 30.000’i aşkın nüfuslu bir kenti doyurabilirdi.

1149 ve 1167 yılları arasında yaşanan 18 yıllık kuraklık evresinde nehirler bile kurumuştu, bu da binlerce insanın ölmesine yol açmıştı. Villanueva ağaç halkalarını incelerken 1514 yılında ikinci bir kuraklığın başladığını görmüş. Yani İspanyol Hernan Cortes’in Meksika’ya ulaşmasından beş yıl önce. İspanyolların gelişinden bir müddet sonra hem kuraklık hem de çocukların kurban edilme geleneği son bulmuş.
cumhuriyet portal