Dünya

Dünya
ekmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ekmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10/17/2011

ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler sözünün ifhaf edildiği kraliçenin hüzünlü yaşam hikayesi

Avusturya arşidüşesi. Kısaca Marie Antoinette veya Maria Antonia olarak bilinir. Kutsal Roma İmparatoru I. Franz ve eşi Avusturya İmparatoriçesi Maria Theresa'nın kızlarıdır. 
Henüz 14 yaşındayken Fransa veliahtı XVI. Louis ile evlendi. 1774 Mayıs'ında XVI. Louis Fransa kralı ve Marie Antoienette de Fransa kraliçesi oldu. XVII. Louis'nin (Kayıp Döfen) annesidir. Fransız Devrimi esnasında "Vatan Hainliği" suçlamasıyla giyotinle idam edildi (1793)
2 Kasım 1755 tarihinde, Viyana'daki Hofburg Sarayı'nda, Kutsal Roma İmparatoru I. Franz ve Maria Theresia'nın onbeşinci çocukları olarak dünyaya geldi. Vaftizi esnasında Bakire Meryem onuruna "Maria" ismi verildi. Saray yetkilisi bebeği "Ufak ama tam anlamıyla sağlıklı bir arşidüşes" diye tarif etti. Sarayda kendisine "Madam Antoinette" deniliyordu.

Marie Antoinette, evliliğinin ilk yedi yılında hamile kalamadı. Bu durum, Louis-Auguste'nin iktidarsız veya fimozis rahatsızlığından mustarip olduğu söylentilerinin yayılmasına neden oldu. Küçük bir operasyon geçirdi ve bir sene sonra ilk çocukları dünyaya geldi. Bu arada bu evliliğin düzmece, sahte bir evlilik olduğu suçlamalarıyla karşılaştılar.

XVI. Louis'nin taç giyme töreni, Paris'teki ekmek kıtlığının doruğa ulaştığı esnada, Reims'de gerçekleşti. Bu dönemde söylenmiş olan, "Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!" ("Qu'ils mangent de la brioche.") sözü, ya Marie Antoinette'i kötülemek ya da sözü popüler yapmak amacıyla, Marie Antoinette'e mâl edilmiştir. Onun tarafından söylendiğine dair hiçbir kanıt yoktur. Ekmek kıtlığından haberi olduğunda, Marie Antoinette şöyle not almıştır, "Kendi bahtsızlıklarına rağmen bizlere böylesine iyi davranan bu insanları gördükçe, onların mutluluğu için kesinlikle daha sıkı çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu gerçeği kral da görmektedir. Kendi adıma konuşmam gerekirse, taç giydiğim günü -yüz yıl bile yaşasam da- hayat boyu unutmayacağım."

Marie Antoinette'in ilk çocuğu, 19 Aralık 1778'de Versay Sarayı'nda dünyaya geldi. Saray halkından yüzlerce kişinin gözleri önünde gerçekleşen doğum esnasında acıdan ve utançtan defalarca bayılıp ayıldı. Sonraki doğumlarında, umuma açık doğum yapmaya şiddetle karşı çıktığı için bu uygulama tekrarlanmadı.

Marie Antoinette, kraliyet kuyumcusu tarafından kendisi için yapılan muhteşem bir elmas gerdanlığı satın almak istemedi. Gerekçesi de çok pahalı olması ve kraliyet deniz kuvvetlerinin paraya ihtiyacı olmasıydı. Israr eden kraliyet kuyumcusunu da şu sözlerle azarladı: " Ben size mücevher ısmarlamadım, daha da ötesi, elmas koleksiyonuma bir karat daha eklemek istemediğimi defalarca söyledim. Ben satın almak istemeyince kral satın almak istedi ama hediye olarak da kabul etmeyeceğimi belirttim. Lütfen tekrar sormayınız."
Elmas gerdanlık olayının yarattığı politik facia yetmiyormuş gibi, kraliyet ailesi bir de ölüm haberiyle sarsıldı. 1787'de, Marie Antoinette'in en küçük kızı Sophie-Béatrix, birinci doğumgününden kısa süre önce öldü. Bu haberle yıkılan kraliçe, bebeğin cansız bedenine sarılarak saatlerce ağladı.

Kısa süre sonra kraliyet doktorları, büyük oğlu Louis-Joséph'in tüberküloz hastalığının son aşamalarında olduğunu bildirdiler. Marie Antoinette, acı içinde kıvranarak ölen oğlunun yanıbaşından son ana kadar ayrılmadı ve ona bizzat bakıcılık etti.
Saray mensuplarının şehrin tüm tahılını depolarda sakladığı söylentileri yayılmıştı. Kalabalık bir grubun Versay Sarayı'na yürümekte olduğu haberi saraya aylar sonra ulaştı. 5 Kasım'da karahaberi duyan Marie Antoinette, sarayı terketme isteğini yineledi, ancak kral kabul etmedi.

Marie Antoinette, uzlaşma ihtimali konusunda devrimin başından beri şüpheciydi. Buna rağmen, krizin barışçıl yöntemlerle aşılması konusundaki umudunu da yitirmemişti. Antoine Barnave gibi bazı cumhuriyetçiler kraliçenin düştüğü kötü duruma üzülüyor, bir çoğu da asaletine hayranlık duyuyordu. Kraliçenin pek değer vermediği Mirabeau kontu, birçok kişiye, kraliçenin cesaretinden ve "erkek gibi" güçlü karakterinden etkilendiğini söylemişti.

Kocasının öldürülmesinden sonra Marie Antoinette, hiçbir zaman kendine gelemedi. Kızı, "Kalbinde hiçbir ümit kırıntısı kalmadı. Yaşıyor mu, ölü mü belli değil" demişti. Bayılma ve spazm nöbetleri geçiriyordu. İştahını tamamen yitirmiş, aşırı kilo kaybetmişti.

16 Ekim 1793 sabahı, bir gardiyan saçlarını kesmek ve ellerini arkadan bağlamak için geldi. Alelade, römorklu bir at arabası ile Paris sokaklarında bir saatten fazla dolaştırılarak Devrim Meydanı'na (Concorde Meydanı) getirildi. Arabadan yavaşça indi ve giyotine şöyle bir baktı. Kendisine eşlik eden papaz kulağına, " Bu an madam, cesaretinizi kuşanmanız gereken andır" dedi. Marie Antoinette papaza dönerek gülümsedi ve "Cesaret mi? Tüm sıkıntılarımın sona ereceği bu an, cesaretimin yüzümü kara çıkaracağı an değildir" dedi. Bir söylentiye göre daha sonra cellatın ayağına bastı ve "Özür dilerim mösyö, istemeden oldu" dedi.Cellatla dalga geçtiği için ceza olarak çırılçıplak soyuldu.

12:15'te idam edildi ve başı, çığlıklar atan kalabalığa gösterildi. Marie Antoinette, XVI. Louis ve Madam Elisabeth'in (Louis'nin kızkardeşi) cesetleri bugünkü Madeleine Kilisesi'nin bulunduğu yere tekabül eden büyük mezarlığa gömüldü ve üzerleri kireçle örtüldü. Bourbonlar'ın yönetime gelmesinden sonra (1814) cesetler bulunmaya çalışıldı. 21 Ocak 1815'de birkaç kemik, grileşmiş bir öbek kalıntı ve bir jartiyer bulundu. Kalıntılar, Fransız kraliyet ailelerinin ebedi istirahat mekanı olan Aziz Denis Basilica'nın yeraltı türbesine nakledildi.

7/28/2011

ramazan ayında böcekli buğdaydan işlenmiş ekmekler sofralarda olacak

CHP Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın, Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’nde gümrük talimatlara aykırı bir yığın işlem yapıldığını ve halk sağlığına aykırı ithal ürünlerin yurda girdiğini belirtti.
Günaydın, "Binlerce ton zarar görmüş ve canlı böcek içeren ekmeklik buğday işleme süreçlerinden sonra tüketici sofrasına ulaşmıştır. Muhtemelen de Ramazan ayında bu maldan üretilen işlenmiş gıdalar soframızda olacaktır" dedi.

CHP Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın, TBMM’de, "Halk sağlığına aykırı gıda maddelerinin ithalatında gümrüklerde yapılan usulsüzlükler ve bunun Ramazan ayı öncesinde tüketici sofrasına olan etkileri" konulu bir basın toplantısı düzenledi.

-"HALK SAĞLIĞI İLE OYNANIYOR, BİRTAKIM FİRMALARA HAKSIZ KAZANÇ SAĞLANIYOR"-

Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’nün Türkiye’de tarım ve gıda ithalatının çok yoğun olarak yapıldığı bir gümrük müdürlüğü olduğunu ifade eden Günaydın, "Bize ulaşan belgelerden, Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’nde gümrük talimatlara aykırı bir yığın işlem yapılmakta ve halk sağlığına aykırı ithal ürünler yurt içi edilmekte ve böylece halk sağlığı ile oynanmakta ve birtakım firmalara haksız kazanç sağlanmakta. Bununla ilgili iki örnek olayı var. Hep aynı firmadan söz edeceğiz" dedi.

-"İKİ KEZ UYGUNSUZLUK GÖRÜŞÜ VERİLEN FİRMANIN ÜRÜNLERİ YURDA GİRDİ"-

Bir firmanın Çin’den 110 ton buğday gluteni ithalatı kapsamında Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’ne getirdiği malının, gerekli kontrollerinin yapılması için İstanbul İl Tarım Müdürlüğü’ne Kasım 2009’da başvurduğunu belirten Günaydın, şöyle dedi:

"İstanbul Tarım İl Müdürlüğü, 1 Nisan 2010 tarihinde Ambarlı Gümrük Müdürlüğü ve ilgili firmaya gönderdiği 1 Nisan 2010 tarihli yazıda, daha evvel 2 kez uygunsuzluk görüşü bildirdiği parti için bu kez ‘Bakanlığımız Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünün talimatları gereğince işlem yeniden değerlendirilmiş olup, yapılan muayene ve analizler sonucunda yurda girişi uygun görülmüştür’ denilmiştir" dedi.

-"BİNLERCE TON ZARAR GÖRMÜŞ TANE VE CANLI BÖCEK TÜKETİCİ SOFRASINA ULAŞTI"-

Basın toplantısında ikinci bir örnek daha veren Günaydın, "Bir firma Ukrayna’da bulunan RESTEX ALLIANCE firmasından ithal ettiği ve M/V Mert Kalkavan ve M/V ARSEL STAR adlı iki ayrı gemi ile taşıdığı ekmeklik buğdayı Türkiye’ye getirir" dedi.

Gemilerden alınan numunelerden analiz yapıldığını belirten Günaydın, "İstanbul İl Kontrol Laboratuarı Müdürlüğü’nce yapılan ve 16 Mart 2011 tarihli muayene ve analiz raporuna göre kayıt edilen analiz sonuçlarında, firma güvenliğine bırakılıp ertesi gün geri alınan numune ithalat kriterlerine uygun bulunur. Diğer numunade ise çok sayıda canlı böcek ve yüzde 1,16 oranında zara görmüş tane tespit edilir" dedi.

Ekmeklik buğdayın Nisan 2011 ayı içinde beyannamesi tescil edilerek yurda sokulduğunu vurgulayan Günaydın, "Aslında binlerce ton zarar görmüş ve canlı böcek içeren ekmeklik buğday işleme süreçlerinden sonra tüketici sofrasına ulaşmıştır. Canlı böcek ve zarar görmüş tane içeren mal işleme süreçlerine dahil edilmiş ve tüketici sofrasına ulaşmıştır. Muhtemelen de Ramazan ayında bu maldan üretilen işlenmiş gıdalar soframızda olacaktır" dedi.

-VERGİ KAYBINA İŞARET ETTİ-

Konunun vergi kaybı boyutu olduğunu da belirten Günaydın, "Buğday gümrük vergisi oranı 25 Şubat 2011 tarihi itibarıyla yüzde 0’a düşürülmüş, 1 Mayıs 2011 tarihinde ise tekrar yüzde 130’a çıkarılmıştır. Bu durum ilgili firmanın iş ve işlemlerini neden bu tarihler arasında sıkıştırmak konusunda olağanüstü gayret içinde bulunduğunu da ortaya koymaktadır" dedi.

Bu işlemlerin tamamının altında İstanbul Tarım İl Müdürü’nün imzasının bulunduğuna dikkat çeken Günaydın, "Bugün nerede ve hangi görevde bulunduğunu ve bu işlemler sonucunda Türkiye’nin ve Hazine’nin vergi kaybının nasıl telafi edileceği sorusuna da bir araştırma önergesi ya da soru önergesi ile sunacağım" dedi.

-SORULAR-

"Bu firmanın siyasi iktidara yakınlığı ile ilgili bir duyumunuz var mı" sorusuna Günaydın, "Evet, var" dedi.

Basın mensuplarının, "Firmanın ismi nedir" sorusuna da Günaydın, "Erişler Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi" dedi.

"Maddi bir boyutu var mı" sorusuna da Günaydın, "2 milyon doların üzerinde bir mal bedelinden söz ediyoruz" ifadesini kullandı.

-"BEBEK MAMASINDAN TUTUN DA HAZIR GIDALARA KARŞI BİRÇOK ÜRÜNÜN İÇERİSİNDE KULLANILIYOR"-

Günaydın, buğday gluteninin kullanıldığı yerler konusunda ise, "Bebek mamasından tutun da hazır gıdalara kadar birçok ürünün içerisinde kullanılan bir madde. Ben ekmek almam ya da evimde ekmek yaparım diyerek bu süreçlerden kaçınabilmek mümkün değildir. Zaten 800’ün üzerinde GDO’lu çeşit tüketicinin sofralarına ulaşmaktadır. Biyogüvenlik Kurulu 33 GDO’lu çeşide izin verdi bunlar yalnızca yem sanayinde kullanılabilecek çeşitlerdir ama örneklerde göstermektedir ki gıda sanayinde kullanılmak üzere de bu ürünler yasa dışı yollarda Türkiye’ye girmektedir" dedi.

Bir soru üzerine Günaydın, "Sayın Ahmet Kavak, İstanbul Tarım İl Müdürlüğünü uzun süre yaptıktan sonra bakanlıkta genel müdür yardımcılığı düzeyine yükseltilen bir bürokrat" dedi.