Dünya

Dünya
demokrasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
demokrasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12/19/2012

sınır tanımayan gazeteciler raporu türkiye dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi

Örgüt söz konusu araştırmasını bugün sonuçları yayınlanan küresel çaptaki 2012 raporu kapsamında gerçekleştirdi.

RSF ‘en az 42’si gazeteci 72 medya çalışanının tutukluğu bulunduğunu’ belirttiği Türkiye’yi ‘dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi olarak’ tanımladı.

RSF bunun, Türkiye’nin kendini bölgesel çapta demokratik bir model ülke olarak tanıtmasıyla çelişkili bir durum ortaya koyduğuna vurgu yaptı.
RSF’nin raporundan 2012’de dünya

88 gazeteci öldürüldü
879 gazeteci gözaltına alındı
1993 gazeteci tehdit edildi veya fiziksel saldırıya uğradı
38 gazeteci kaçırıldı
73 gazeteci ülkesinden kaçtı
47 internet kullanıcı ve yurttaş gazeteci öldürüldü
144 blogcu ve internet kullanıcısı gözaltına alındı
193 gazetesi hala hapishanede

Temel etken: Türk yargı sistemindeki yapısal problemler

Çok sayıda gazetecinin tutuklu olması raporda Türkiye’nin yargı sistemindeki yapısal problemler.

Bununla birlikte Başbaan Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in kamuoyu önündeki açıklamalarından örnek verilerek medyanın ve yargı sisteminin siyasileşmesinden de bahsediliyor.

Ayrıca tutuklu gazetecilerin büyük bölümünün Kürt gazeteciler olmasına dikkat çekilerek bu durumun Kürt sorununun barışçı çözümüyle bilgi edinme özgürlüğü arasındaki bağı gösterdiği belirtiliyor.
RSF’ye göre en fazla gazetecinin tutuklandığı ülkeler

Türkiye: En az 42 gazeteci ve medya çalışanı tutuklu

Çin: 30 gazeteci ve 69 internet kullanıcısı tutuklu

Eritre: En az 28 gazeteci tutuklu

İran: 26 gazeteci ve 17 internet kullanıcısı tutuklu

Suriye: En az 21 gazeteci ve 18 internet gazetecisi tutuklu

RSF'nin listesinde gazetecilik faaliyetleri nedeniyle hapiste bulunduğu belirtilen isimler arasında Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Yalçın Küçük, Tayyip Temel, Soner Yalçın, Zeynep Kuray da bulunuyor.
Adil yargılama eleştirisi

Örgüt tutuklu gazetecilerin listesini, ‘basın özgürlüğü barometresi’ adını verdiği ve tüm ülkelerde kullandığı bir yönteme göre belirlediğini aktardı.

Buna göre temel gazetecilik faaliyetleri Türkiye yargı makamları tarafından suç unsuru olarak değerlendirilirken yargılamaların da adil yapılmadığı sonucuna varıldı.

RSF açıklamasında Türkiye’yi, mesleklerinden dolayı tutuklu bulunan tüm gazetecileri ve medya çalışanlarını derhal serbest bırakmaya çağırdı.
RSF’ye göre en fazla gazetecinin öldürüldüğü ülkeler

Suriye: 17 gazeteci, 44 yurttaş gazeteci, 4 medya çalışan

Somali: 18 gazeteci

Pakistan: 9 gazeteci, 1 medya çalışanı

Meksika: 6 gazeteci

Brezilya: 5 gazeteci

RSF’ye göre 2012’de dünyada 88 gazeteci öldürüldü.

Bu rakamın, RSF’nin bu raporu yayımlamaya başladığı 1995 yılından bu yanaki en kötü rakam olduğu belirtiliyor.

Geçen seneye göre yüzde 33 oranındaki bu artışın nedeni Suriye’deki savaşla Somali’deki kaos durumu ve Pakistan’daki Taliban şiddetine bağlandı. bbc türkçe

6/12/2011

nobel ödüllü yazar orhan pamuk arapların çığlıkları beni ağlatıyor

2006 yılında Nobel ödülünü kazanan Pamuk, 12 Haziran seçimlerinde oy kullanmak üzere Türkiye'ye dönmeden önce İtalyan La Repubblica gazetesinden Marco Ansaldo'ya verdiği demeçte, "Türkiye, her zaman bir başrol oyuncusu. Bunu kültürüyle, sanatıyla, filmleriyle ve politikasıyla görüyoruz. Buna bir örnek; son dönemde ülkemin çevresinde yaşanan olaylar" dedi.

Demokrasinin insan hakları, kadın hakları ve haberleşme özgürlüğü gibi değerlerinin olduğunu belirten Pamuk, "Tunus'ta, Mısır'da ve diğer Müslüman ülkelerindeki Arapların çığlıkları bu değerlere ulaşma çabası için. Bu olanları gözlemlemek, beni neredeyse ağlatacak" yorumunu yaptı.

Pamuk, ABD'de yaşadığı dönemde kendisinin de İslam konusundaki önyargıların kurbanı olduğunu ileri sürdü. İnsanların bu ülkelerde diktatörlük sisteminin geçerli olduğunu düşündüklerini, Türkiye'yi tanımadan bu yorumları yaptıklarını ancak bugün bu algının değişmiş olmasını memnuniyetle karşıladığını kaydetti.
cumhuriyet portal

1/01/2011

bitirme tezi olarak istanbul bilgi üniversitesi stüdyosunda edepsiz film

İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde bir tasarım öğrencisi, bitirme tezi olarak okulun stüdyosunda bir porno film çekti.

Üniversitede porno çekmek olur mu demeyin olmuş bile. Hem de Türkiye'de. Sıra dışı olayı Radikal yazarı Cüneyt Özdemir, bugünkü köşesinde duyurdu. İnanılmaz haberin bugün Tempo dergisinde yer aldığını belirten Özdemir, filmin ilginç hikayesini yazdı:

"(...)İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde bir tasarım öğrencisi, bitirme tezi olarak bir porno film çekmek istemiş. Hocaları şaşkınlıkla “Olur mu öyle şey” diye gevelese de öğrenci, “Hani nerede demokrasi, ifade özgürlüğü, burası nasıl üniversite” gibi afili sözlerle hocaları kafaya almayı başarmış. (Gözünü sevdiğimin özel üniversitesi!) Sıra gelmiş oyuncu bulmaya, bir kız arkadaşına rica etmiş, o da kırmamış kabul etmiş! (Ne arkadaşlar var görüyorsunuz.)

12/24/2010

teğmen kubilayı kalpak giyerek anmaya geldiler

Menemen Yıldıztepe’deki törene Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu kez mesaj göndermedi. İzmir Valisi Cahit Kıraç da, İzmir’de görev yaptığı 4’üncü yılda da törene katılmadı. Ak Parti yöneticilerinden kimsenin katılmadığı törenler saat 09.30’da, Menemen Tren Garı’nda toplanan grupların, Demokrasi ve Laiklik yürüyüşüyle başladı. Yürüyüşe CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum, CHP Genel Başkan Yardımcısı Alaattin Yüksel, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir Vali Yardımcısı Ardahan Totuk, Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Hüseyin Nusret Taşdeler, Kubilay´ın torunları ile yaklaşık 3 bin kişi katıldı. ‘Türkiye laiktir laik kalacak’, ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganları atan kortejde Menemen Belediyesi tarafından yaptırılan 380 metre uzunluğundaki Türk bayrağı açıldı.

Muğla Üniversitesi’nde Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyesi öğrenciler Devrim Şehidi Kubilay’ı kalpak takarak andı. TGB Muğla İl Başkanı Cemil Gözel, “Türban bir rahibe örtüsüdür. Türban yerine kalpak takın. Kalpak, milli mücadelenin simgesidir” dedi.

Adana’da sivil toplum kuruluşları Uğur Mumcu Meydanı’nda toplanıp, bayrak ve pankartlarla, sloganlar atarak, Atatürk Parkı’na kadar yürüdü. Cumhuriyet İçin Adana Güç Birliği Platformu Dönem Sözcüsü İsa Kayadan, “Biz başında örtüsü olan devrimci Cumhuriyet kadınlarının elinde yetiştik. Biz ibadetlerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün ruhunu yad eden babaların ekmeğini yedik. Laikliği savunmak, yalnızca yaşam tarzımız değil, asıl olarak ülkemizi ve uygar dünyayı savunmaktır. Bizi kimse etnik kimliklere bölmeye kalkmasın” dedi.
Kocaeli Üniversitesi Fikir Kulübüne üye bir grup öğrenci, Umuttepe Yerleşkesi Sosyal Tesisi önünde toplandı. Grup adına yapılan açıklamada, “Atatürk devrimlerinde olduğu gibi laikliği sağlamanın tek yolu bağımsızlığımızı kazanmaktır. Ancak ABD boyunduruğundan ve AB kapısından kurtulmuş bir Türkiye laik olabilir” denildi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Şehit Asteğmen Kubilay Anısı’na her yıl düzenlenen Cumhuriyet Şehitleri Ulusal Koşusu’nu Büyük Erkekler’de Hasan Pak, Büyük Bayanlar’da Ümmü Kiraz, Genç Erkekler’de Hüseyin Pak ve Genç Bayanlar’da Esma Aydemir kazandı.
hürriyet gündem

11/17/2010

meclis başkanvekili güldal mumcuya bakılarak yazılan makale

Bazen katil en dost sandığın olabilir AK Partili Halide İncekara’nın, TBMM Genel Kurul Salonu’nda otururken, Başkanlık Divanı kürsüsünde bulunan Güldal Mumcu’ya bakarak bir makale yazdığı ortaya çıktı.

yazılan makale


TBMM Kayıp ve Mağdur Çocuklar Araştırma Komisyonu Başkanı İncekara’nın resmi internet sitesinde yayınladığı makalede şu ifadeler yer alıyor: Oturduğum koltuktan başkanlık divanına bakıyor, “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazısı altında oturan Meclis Başkan Vekili Güldal Mumcu’yu seyrediyorum. İçim ürperiyor. Düşünüyorum. Nasıl bir duygu ve hissiyat içindedir acaba?

Merhum Uğur Mumcu gibi bir adamı taşımak ve ona eş olmak çok zor olsa gerek. Ama daha zor olanı Uğur Mumcu’nun mirasını taşımak. Faili meçhul bir cinayete kurban giden ve herkesin kaybından büyük bir acı duyduğu Uğur Mumcu’nun bıraktığı mirasta, demokrasi var, insan hakları var ve ölümüne sebep olduğu iddia edilen karanlık ilişkilerin üzerine gitmek var.

Bir kere insanın uykuları kaçar herhalde.

Büyük bir devlet, bu kadar güçlü bir istihbarat ve hala Uğur Mumcu’nun katilleri bulunamıyor. Neredeyse Kars’ta öksürülse İzmir’den duyduğunuz sesi göz önünde bulundurarak, Ankara’nın göbeğinde işlenen cinayetin bunca yıldır faili meçhul olarak kalması! Ona, eş olmak, evlat olmak ya da kardeş olmak... Onların ve sevenlerinin uykuları kaçmıştır bunca yıl. Ölüm yıldönümünden yıldönümüne mezarına karanfil, çiçek koyup ağıt yakmaktan öte bir şey olsa gerek Uğur Mumcu’nun mirasına sahip olmak.

Uğur Mumcu’nun mirası

Ümraniye soruşturmasıyla başlayan dava ile Türkiye’deki faili meçhullerin üzerinde sır perdesinin kalkmaya başladığının iddia edilmesi, sanıyorum bu aileyi ve Uğur Mumcu’yu sevenleri çok heyecanlandırmıştır. Bir iğne deliğinden sızan ışık kadar olsa dahi, böyle bir kalem erbabının katillerinin yakalanması ihtimali, sanıyorum ailenin, gözlerini kulaklarını dört açtırmıştır.

İnsanların belki de en yakın arkadaşları tarafından yok edildiğini hayal etmek bile, insanın tüylerini ürpertiyor. Cinayet davalarının handikaplarından birisi de, katilin uzaklarda aranmasıdır. Yeterli delil yoksa genellikle kuşku düşmanları üzerinde yoğunlaşır. Doğal olan da budur. Bir insan ancak düşmanı tarafından öldürülür diye düşünülür.

Ama bazen de bu yaklaşım yanıltıcı olur. Bir bakarsınız ki, hiç ummadığınız isim, ki bu en yakınınızdaki, en dost zannettiğiniz de olabilir, cinayetin faili olabiliyor.

Allah kimsenin başına vermesin, başına gelenlere de sabır versin.

Böyle bir durumda, kaybettiğiniz cana mı yanasınız, katilin bulunamamış olmasına mı?! Hele bir de, söylentiler, iddialar, şüpheler, ufak dahi olsa ‘can’ınızın en yakın bildiğiniz dostlarınızın tuzağıyla kurban gitmiş ihtimalini yaşamak zorunda kalışınıza mı yanasınız? Bir yanda çelişkili ifadeler, iddialar, tehditler, susturma operasyonları, devam eden şüpheli ölümler, diğer yanda bir itirafçının (Yıldırım Beğler) merhum Mumcu’nun öldürülmesi ile ilgili açıklamaları...

Halide İncekara

Yine gözüm dalıp gidiyor Sayın Güldal Mumcu’nun üzerinde. “Oylamaya geçiyorum, karar yeter sayısı arayacağım” sesi ile gözümü ve zihnimi önüme çekiyorum. Basına verdiği demeçlerde “Çok bir şey bilmiyorum” demiş, İsrail Büyükelçisi’nin bir öğle yemeğinde, merhuma yönelen “Ölümden korkmuyor musunuz” sorusu belli ki Sayın Güldal Mumcu’nun da zihnine kazınmış. Söylenecek birçok söz var şüphesiz, şimdilik “Suçlar işlenmemiş olsa keşke” diyorum, canı yanmasa insanların.

Umut ERDEM / ANKARA 17 Kasım 2010 hürriyet gündem