Dünya

Dünya
bilim adamları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bilim adamları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6/25/2011

dört galaksinin çarpışmasıyla oluşan pandora öbeği uzay araştırmacıları için define sayılıyor

Uzay teleskopları ile evreni tarayan uzmanlar, Pandora Öbeği olarak adlandırılan galaksi grubunda oluşan çarpışmanın uzay araştırmaları açısından define niteliğinde olduğunu söylüyor.
Pandora Öbeği, dört galaksinin çarpışmasıyla oluştu. Adını da mitolojide Pandora'ya verilen kutu gibi, görülmemiş olgularla dolu olmasından alıyor.

Gökbilimciler bu olayı ayrıca 'Devlerin Çarpışması' ya da 'Titanların Çarpışması' gibi isimlerle anıyor.

Söz konusu çarpışma, 350 milyon yıla yayılan bir sürede gerçekleştiği için gökbilimcilerin gözleri önünde gerçekleşen 'yavaş çekim' bir trafik kazasına benzetiliyor.

Çarpışmanın incelenmesi karanlık maddenin tabiatı konusunda da yeni bilgilere ulaşılmasını sağlayabilir.

Bu araştırmalarda elde edilen ilk bulgular Kraliyet Astronomi Topluluğu'nun aylık raporları kapsamında yayınlanıyor.
Trilyonlarca yıldız çarpışınca...
Galaksi öbekleri, evrendeki en büyük yapılar.

Bu öbekler içinde yüzlerce galaksi ve trilyonlarca yıldızın yanı sıra muazzam miktarda ve sıcaklıkta gazlarla ve karanlık madde bulunuyor.

Şimdiye dek çok az galaksi çarpışması kayıt altına alınıp gözlenebildi. Bunların en önemlilerinden olan Mermi Öbeği, iki öbeğin çarpışması sonucu oluştu.

Biri büyük, diğeri küçük iki galaksinin çarpışması, merminin çarpma anına benzediği için böyle adlandırılan öbek üzerinde yürütülen ve 2006'da açıklanan çalışmalar, karanlık madde konusunda şimdiye kadarki en önemli veri ve kanıtlara ulaşılmasını sağlamıştı.

Edinburgh Kraliyet Gözlemevi'nden Richard Massey, çarpışmalardan mümkün olduğunca çok şey öğrenilmesinin çarpışmanın doğru anının yakalanıp gözlemlenmesine bağlı olduğunu söylüyor.

"Gaz, galaksiler ve karanlık madde birbirlerine kendi çekim güçleri doğrultusunda çekiliyor, dolayısıyla çok uzun bir süre geçtiğinde yeniden bir araya gelip tek bir öbek oluşuyor. Yani çarpışmayı tam zamanında, herşey birbirinden ayrılmışken yakalamalısınız."

Resmi adı Abell 2744 olan Pandora Öbeği'ni özel kılan da böyle bir çarpışma anında teleskopların görüş alanına girmiş olması.

Bu bölgeye bakıldığında galaksiler ve müthiş miktarda sıcak gazın dört bir yana saçıldığı görülüyor.
Chandra keşfetti, Hubble mercek altına taşıdı

Pandora'daki çarpışma, Chandra uzay teleskobunun yayılan sıcak gazdan kaynaklanan x-ışınlarını tespit etmesiyle dikkat çekti.

Doktor Massey ile dünyanın dört bir yanından 17 araştırmacı bir araya gelip, Hubble uzay teleskobunun bir süre bu bölgeye kilitlenmesini sağladı.

Hubble'ın yüksek görüş gücü ekibin öbekteki karanlık maddeyi haritalandırmasını sağladı.

Ağır, fakat görünmez olan maddeler bile kendilerine çarpan ışığın kırılmasını sağladığı için, karanlık madde, ışık kırılmalarına odaklanan çekimsel mercek yöntemi ile belirlenebiliyor.

Karanlık maddenin gerisinde kalan yıldız ve galaksiler farklı şekilde görüntüleniyor.

Doktor Massey, "Şimdi elimizde galaksilerin, gazın ve karanlık maddenin bir arada olduğu bir tablo bulunduğundan, resmin bütününü görebiliriz" diyor.

Bu da karanlık madde hakkında daha fazla şey öğrenilmesi için az bulunan türden bir fırsat yaratıyor.

Karanlık maddeyi saran esrar perdesi bu maddenin çevresiyle çok az etkileşime girmesinden kaynaklanıyor.

Pandora Öbeği'ndeki karanlık madde de, maddelerden hızla uzaklaşarak çarpışma noktasının karşı tarafında toplanmış.

Doktor Massey bunun da büyük miktarda karanlık maddenin bir arada bulunmasını sağladığını vurguluyor.

"Tüm galaksiler ve gazlar karanlık madde ile bir arada bulunduklarında kafamızı karıştıran pek çok karmaşık eylemde bulunuyor" diyen Massey şöyle devam ediyor:

"Karanlık madde tek başına olduğu zaman ise onu başka olguların gölgesinde kalmaksızın, kendi dinamikleri içinde inceleyip tam olarak ne olduğunu anlama olanağına kavuşuyoruz."

NASA ve Avrupa Uzay Ajansı ESA yetkilileri, öbekteki galaksilerin toplam kütlenin yüzde beşinden az bölümünü oluşturduğuna dikkat çekiyor.

Aşırı sıcak olan gaz, öbeğin yaklaşık yüzde 20'si ve sadece x-ışınları ile belirleniyor. Yetkililerin dağılım konusunda fikir verebilmek için teleskoptan elde edilen fotoğrafları renklendirerek hazırladığı görüntülerde, bu gazlar pembe renkte görülüyor.

Görünmez olan ve öbeğin neredeyse yüzde 75'ini oluşturduğu düşünülen karanlık madde ise görüntülerde mavi renkte gösterilmiş.
bbc türkçe

6/09/2011

şempanzeler yapılan zeka testinde bilim adamlarını şaşkınlığa uğrattılar

Almanya'nın Leipzig şehrinde şempanzeler üzerinde yürütülen bir araştırmada deneklerin bir su tüpünün içindeki fıstığa ulaşmak için geliştirdikleri yöntemler hayret uyandırdı.


Max Planck Evrim Enstitüsü'nde yürütülen çalışmada şempanzelerin kafeslerine yerleştirilen, ellerinin giremeyeceği darlıkta bir tüp içine birer fıstık tanesi yerleştirildi.

Kafeslere ayrıca şempanzelerin su içebilecekleri bir düzenek eklendi.
Araştırma ekibinden Daniel Haus


"Şempanzeler deneme-yanılma yöntemiyle değil düşünüp, sorunu kavrayıp, çözüm geliştirdiler."

Deneyde gözlemlenen şempanzelerden bir kısmı musluktan ağızlarına doldurukları suyu, fıstığın bulunduğu tüpe taşıyarak su seviyesinin yükselmesini sağladılar.

Böylece şempanzeler su yüzeyine çıkan fıstığa ulaşmış oldular.

Deneklerden biri ise ağzıyla gerçekleştirdiği su taşıma işlemini tekrarlamak yerine daha kolay bir yöntem keşfetti.

Su tüpünü idrarıyla dolduran şempanze böylece fıstığa daha kısa sürede ulaşmış oldu.

Araştırmayı yürüten ekipten Daniel Hanus söz konusu "zeki" şempanzenin ağzıyla su taşımaktan sıkıldığı için bu yaratıcı yöntemi geliştirdiğini söyledi.
Şempanzeler daha zeki

Deney hem goriller hem şempanzeler üzerinde gerçekleştirildi ve sonuçlar genç şempanzelerin daha başarılı olduğunu ortaya koydu.

43 şempanzeden 14'ü musluktan ağızlarıyla su taşıyarak fıstığa ulaşabileceklerini akıl edebildi, 7 şempanze ise bu işlemi tekrarlayarak fıstıklara ulaştılar.

Araştırma ekibini yöneten Doktor Hanus sonuçların genç şempanzelerin sorun çözme konusundaki kabiliyetini ortaya koyduğunu belirtti.

Hanus, deneklerin deneme-yanılma yöntemiyle değil, düşünüp, sorunu kavrayıp çözüm geliştirdiklerini söyledi.

Bilim adamı, ağzıyla su taşımak yerine idrarıyla sorunu çözen şempanzenin ise ilginç bir durum olduğunu ifade etti.

Doktor Hanus bu zeki şempanzenin, musluktan su taşıyarak fıstığa ulaşabileceğini kavrayabilmiş olmasına rağmen, bir adım öteye gidip yorulmadan sonuca ulaşmayı becerebildiği yorumunda bulundu.
4 yaşındaki çocuklar beceremedi

Araştırma şempanzelerle insanlar arasında yapılan bir karşılaştırmayı da kapsıyor.

4, 6 ve 8 yaşındaki çocuklardan oluşan denekler, benzer bir sorunu ağızlarıyla değil bardakla su taşıyarak çözmeleri gereken bir deneye tabi tutuldular.

Sonuçlar şempanzelerin sorunun çözümünde 4 yaşındaki çocuklara göre daha başarılı olduklarını ortaya koydu.

4 yaşındaki 24 çocuktan yalnız 2'si tüpteki su seviyesini yükseltmeyi akıl edebilirken, bu oran denek şempanzelerde daha düşük oldu.

Doktor Haus, 6 ve 8 yaşındaki çocukların başarı oranlarının şempanzelere göre daha yüksek olmasına rağmen sorunu çözerken gerçekten zorlandıklarına dikkat çekti.
bbc türkçe

6/03/2011

yerin 3,5 kilometre altında yaşayabilen yeni bir canlı türü bilim dünyasını şaşırttı

Amerikalı bilimadamları, Güney Afrika’daki altın madenlerinde buldukları yeni bir tür kurtçuğun, Dünya’da en derinde yaşayan kara hayvanı olduğunu açıkladılar.


ABD’nin prestijli Princeton Üniversitesi liderliğindeki bir uluslararası ekip, "Halicephalobus mephisto" adı verilen yeni tür kurtçukların, yüzeyden 3,5 km aşağıda bulunduğunu belirtti.
Keşiften önce sadece tek hücreli bakterilerin bu kadar derinde yaşayabileceğini düşünen bilimadamları, bakteriyle beslenen, 700 metre ile 3,5 km arasındaki çeşitli derinliklerde bulunan bu kancalı kurdun sadece 0,5 mm boyunda olduğunu ve yüzeyden bu kadar aşağıda çatlaklar arasından sızan 48 santigrat derecelik suda yaşadığını kaydettiler.

Bulgularını Nature dergisinde yayınlayan araştırmacılar, keşiflerinin dünya dışı yaşam arayışları ve astrobiyoloji için de önemli yansımaları olacağını belirterek, özellikle Mars’ta eskiden yaşam varsa, şimdi Kızıl Gezegen’in iyice derinlerinin incelenmesi gerektiğini kaydettiler.

Amerikalı bilimadamları, Mars’taki yaşam evrilmesinin yeraltında devam ediyor olabileceğinin altını çizdiler.
mynet

5/31/2011

E koli salgınında ölü sayısı 14 kişi oldu salgının kaynağı tam tespit edilemedi

Bilimadamları, salgının daha da yaygınlaşabileceği yolunda uyardı.


Salgından İsveç, Danimarka, Hollanda ve İngiltere'nin etkilendiği biliniyor.


Danimarkalı yetkililer, ülkedeki salatalıkların hastalıklı olduğu yolundaki haberlere şüpheyle yaklaşsalar da söz konusu gıdalarda bulaşıcı testlerini derhal başlattı.

Alman yetkililer, salgının İspanya'dan gelen organik salatalıklardan kaynaklandığını söylese de İspanyol yetkililer, bu verilerin henüz kanıtlanmadığını ve zararın tazmin edilmesini isteyebileceğini bildirdi.

Rusya ise kısa süre önce Almanya ve İspanya'dan sebze ithalatına yasak getirdi.

Çek Cumhuriyeti ve Fransa, İspanya'da üretilmiş salatalıkları süpermarketlerden çekti. Avusturya da Almanya üzerinden gelen salatalık, domates ve patlıcan satışına yasak getirdi.

Belçika, İspanya'dan salatalık ithalatına yasak koyarken Almanya'ya yılda milyarlarca salatalık ihraç eden Hollanda, tüm nakliyatı askıya aldı.

Almanya'da bir çok hastanın tedavi edilmekte olduğu Schleswig-Holstein Üniversite Hastanesinden Oliver Grieve, vaka sayısının azalmasını umduklarını, ancak salgının daha da kötüleşmesinden endişe ettiklerini söyledi.

Alman ulusal sağlık enstitüsü Robert Koch Institute (RKI), ülkede 329 vaka görüldüğünü teyit ederken kimi haberlerde bu rakam 1200 olarak geçiyor.

İspanya'da salgının kaynağı olduğundan şüphe edilen iki sera kapatıldı. Avrupa Birliği'nden bir yetkili, seraların incelendiğini fakat ölümcül bakterinin Avrupa'nın gıda zincirine başka bir yerden de girmiş olabileceği olasılığını bertaraf etmediklerini belirtti.

Sebzelerden bulaşan Hemolitik üremik sendrom (HÜS) nedeniyle yüzlerce kişi, böbrek sorunlarıyla karşı karşıya.

Normalde E Koli salgınları küçük çocukları ya da yaşlı nüfusu etkisi altına alırken, bu sefer hastaların yüzde 90'ını orta yaşta yetişkinlerin oluşturması ve bunların üçte ikisinin de kadın olması bilim dünyasını şaşırttı.

Doktorlar, hastalığın insandan insana doğrudan geçmediğini, fakat hastalanmış bir kişinin hazırladığı yemekten yemenin risk taşıdığını belirtiyor.

E Koli, yeterince iyi pişirilmemiş et ve yumurtadan geçebileceği gibi, doğal gübreyle yetiştirilmiş salata ve sebzeden de bulaşabiliyor.
bbc türkçe

5/17/2011

kaygan ve dik yüzeylere örümcek adam gibi tutunabilen örümcek tarantula

Bilimadamları tarantulaların kaygan ve dik düzeylere ayaklarından salgıladıkları ipeksi maddeyle tutunduklarını belirledi.

Experimental Biology (Deneysel Biyoloji) adlı bilimsel dergide yayımlanan araştırmaya göre, bu büyük ancak hassas hayvanlar, bu sayede düşüp ölmekten kurtuluyor.

Araştırmacılar, deneyleri kapsamında, cam kaplara tırmanya çalıştıkları sırada, hafifçe sarsarak, tarantulaların ayaklarının altındaki sıvının açığa çıkmasını sağladılar.

Tüm örümcekler gibi tarantulaların ayaklarının da tüyler var. Ama çok büyük tarantulaların yüzeylere tutunmasında bu sistem yetersiz kalıyor.

Tarantulaların "Örümcek Adam"ınkine benzer bir tutunma yeteneği olduğu fikri ilk olarak 2006'da Almanya'daki bir grup araştırmacı tarafından ortaya atılmıştı.

Ancak başka bir grup araştırmacı, bu ipeğin tarantulanın karnındaki ipek üreten organından geldiğini ve ayaklarına bulaştığını söyleyerek, bu teze karşı çıktılar.

İskoçya'daki Newcastle Üniversitesi'nde Claire Rind başkanlığındaki bir ekibin gerçekleştirdiği araştırma da da bu teoriye odaklandı.

Claire Rind, araştırmalarının sonunda, tutunmada kullanılan ipeksi salgının tarantulaların ayaklarından geldiğini tespit ettiklerini söyledi.

Rind'e göre, tarantulalar, hem ayaklarında hem de karınlarında ipek üretebiliyorlar.
bbc türkçe

5/06/2011

kanadalı bilim adamları elektronik kağıttan akıllı telefon ürettiler adı paper phone

Kanadalı bilimadamları elektronik kağıttan esnek bir akıllı telefon ürettiklerini duyurdu.


PaperPhone (KağıtFon) adı verilen telefon, 'cüsseli rakiplerinin" yaptığı arama, mesaj alıp yollama, müzik çalma, e-kitap görüntüleme gibi tüm işlemleri yapabiliyor.

Cihaz kıvrılması, katlanması köşe ya da kenarlarından esnetilmesi durumunda farklı işlevleri devreye sokuyor.

PaperPhone'un yaratıcısı Dr. Roel Vertegaal "Beş yıl içinde her şey böyle görünüp işleyecek" dedi.

Cihaz, Kanada Queen's Üniversitesi'ndeki "Human Media Lab" (İnsan Medya Laboratuvarı) merkezi uzmanları ile Arizona Eyalet Üniversitesi'nin "Motivational Environments Research" (Motivasyonel Ortam Araştırmaları) grubunun eseri.
Şekil değiştikçe işlev değişiyor

Dr Vertegaal yayınladığı açıklamada, "Bu bilgisayar ufak bir interaktif kağıt parçası gibi görünüyor ve işliyor" dedi.

"Etkileşim için isterseniz kıvırıp cep tep telefonu yapıyorsunuz; köşesini kıvırınca sayfalarını çeviriyorsunuz; ya da isterseniz üzerine kalemle yazabiliyorsunuz."

Bir kaç milimetre kalınlığındaki prototip Amazon'un Kindle e-kitap uygulamasında da kullanılan e-mürekkep teknolojisine dayanıyor.

Bu sisteme, esnetilmeye duyarlı alıcılar ve üzerindeki yazı ya da resimleri algılayabilen bir dokunmatik yüzey ekleniyor.

Prototip aslında insanların bu gibi bir cihazı kıvırıp esneterek yönetmesinin kolay olup olmadığını incelemek üzere geliştirildi.

İlk aşamalarında deneklerin hangi hareketlere meyilli olduğunu belirlemek için bir dizüstü bilgisayara bağlanmıştı.

Dr Vertegaal, PaperPhone'un daha büyük versiyonlarının yaygınlaşması ile "kağıtsız ofis" fikrinin gerçek olabileceğini düşünüyor.

PaperPhone prototipi 10 Mayıs'ta Vancouver'da düzenlenen Bilgisayar İnsan Etkileşimleri Konferansı'nda tanıtılacak.

Aynı etkinlik kapsamında, araştırma ekibi bir başka yeni ürünlerini de sunacak.

Snaplet adı verilen cihaz da nasıl giyildiğine ve takıldığına bağlı olarak farklı işlevler üstleniyor.

Bileklik şeklindeki cihaz dışbükeyken saat, içbükeyken cep telefonu oluyor; düzleştirildiğinde ise avuçiçi bilgisayar haline geliyor.