Dünya

Dünya
Trafik kazası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Trafik kazası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12/05/2011

dünyanın en pahalı trafik kazasında 8 ferrari 3 mercedes ve 1 lamborghini kaza yaptı toplam tutar 3.85 milyon dolar

Japonya'da lüks araba meraklılarını bir araya getiren konvoyda zincirleme kaza meydana geldi.

Kazada kimsenin ciddi biçimde yaralanmaması memnun edici. Ama kimileri bunun maddi anlamda dünyanın en pahalıya patlayan trafik kazalarından biri olabileceğini düşünüyor.
Yamaguçi'de meydana gelen kazada sekiz Ferrari, üç Mercedes-Benz, bir Lamborghini ve iki araç daha birbirine girdi.

Otoyolun yaklaşık altı saat kapanmasına yol açan kazanın hasar bilançosu Japon medyasına göre 3.85 milyon dolar civarında.

Spor arabalardan oluşan konvoy Hiroşima'ya doğru yola koyulmuştu.

Polis, kazaya Ferrarilerden birinin şerit değiştirmeye çalıştığı sırada bariyere çarpmasının yol açtığını söylüyor.

Bir görgü tanığı, saatte 140 ila 160 km hızla giden arabalardan birinin sürücüsünün direksiyon hakimiyetini yitirdiğini ve aniden bir grup arabanın birbirine girdiğini anlattı.

Polis, 10 kişinin ufak yaralar alarak kurtulduğunu açıkladı.

Sürücülerin şanslı olduğu düşünülüyor, zira kazaya karışan arabalardan bazılarının hurdalık olduğu söyleniyor.

Japon trafik yetkilisi Eiçiro Kamitani, Fransız haber ajansı AFP'ye verdiği mülakatta, daha önce ne bu kadar çok Ferrariyi bir arada gördüğünü, ne de böyle bir kazaya tanık olduğunu belirtti.

9/20/2011

küçük kızına hediye oyuncak bebek aldı ona veremeden kazada hayatını kaybetti

Antalya'nın Kepez İlçesi'nde orta refüje çarparak takla atan kamyonetin sürücüsü 33 yaşındaki Tarık Ayduğan yaşamını yitirdi. Ayduğan'ın, kaza yerinde cesedinin başında bulunan oyuncak bebeği 4 yaşındaki kızı Cemre'ye hediye etmek için aldığı ortaya çıktı.
Kepez'de Tarık Ayduğan yönetimindeki 07 GT 232 plakalı kamyonet, Necip Fazıl Kısakürek Caddesi ile Hal Caddesi'nin kesiştiği kavşakta orta refüje çarparak takla attı. Kazada, sürücü Ayduğan olay yerinde hayatını kaybetti. Ayduğan'ın üzeri örtülen cesedinin yanında ise kazadan 10 dakika önce kızı Cemre'ye hediye etmek için aldığı oyuncak bebek dikkat çekti.

Tarık Ayduğan'ın cenazesi, bugün yakınları tarafından Adli Tıp Kurumu'nun morgundan alındı. Morgu önünde uzun süre ağlayan Gülfer Ayduğan, eşinin yanında bulunan bebeği 4 yaşındaki kızı Cemre'ye hediye etmek için aldığını söyledi.

Eşinin kazadan 10 dakika önce kendisini arayarak, ''Kızıma bir sürprizim var, ona hediye aldım'' dediğini anlatan Gülfer Ayduğan, ''Eşim kızımıza çok düşkündü. 5 yıl önce evlendik. Kızımın her istediğini yerine getirir onu çok severdi. Hediyesini veremeden hayatını kaybetti'' dedi.

Tarık Ayduğan'ın cenazesi Çakırlar Köyü Mezarlığı'nda toprağa verildi.

7/25/2011

yunanistan'da esrarengiz bir kazada hayatını kaybeden dr.sadık ahmetin hayatı

Sadık Ahmet' (Yunanca Σαδίκ Αχμέτ) (7 Ocak 1947 Gümülcine - 24 Temmuz 1995 Gümülcine), mensubu olduğu Batı Trakya Türkleri'nin hakları için verdiği mücadele ile tanınmış bir tıp doktoru ve siyasetçidir.

Sadık Ahmet Gümülcine'nin Sirkeli köyünde doğup, ilköğrenimi köyünde, orta öğrenimini ise il merkezindeki Celal Bayar Lisesi'nde tamamladı. 1966-1967 öğrenim yılını Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde geçirdikten sonra, Selanik üniversitesi tıp fakültesine girdi. 1974 yılında aynı fakülteden hekim olarak mezun olduktan sonra, 34 ay süren askerlik görevini yerine getirdi. Bunun ardına, bir yıllık zorunlu hekimlik hizmetinden sonra 1978 yılında Batı Trakya'ya dönüp cerrahlık ihtisasına başladı. Cerrah unvanını 1984 yılında edindi, ve aynı dönemde Batı Trakya Türkleri'nin toplumsal sorunlarına eğilmeye başladı.
Bu sorunların başında Yunanistan'ın Batı Trakya Türk Azınlığının budunsal (etnik) kimliğini tanımaması, ve onun yerine Lozan Antlaşması'na sığınarak dini kimliği kullanması gelir. Bunun yanı sıra, çoğunluğu çiftçilik ve hayvancılık ile uğraşan Batı Trakya Türkleri'nin topraklarının kamulaştırılması, insan haklarına aykırı olarak 1955-1998 yılları arasında Yunanistan vatandaşlık yasasının 19. maddesi gereği 46.638 Batı Trakyalı ve Oniki Adalı Türk'ün vatandaşlıktan çıkarılması [1], ve Lozan Antlaşması'na aykırı olarak Batı Trakya Türk Azınlığının eğitim kurumu kurup denetleyememesi ve dini önderini seçme hakkının gasp edilmesi diğer önemli sorunlar arasındadırlar [2].

Bu sorunlar karşısında, Sadık Ahmet ilk olarak 1985 yılında, Batı Trakya Türklerinin sorunlarını uluslararası kamuoyuna duyurmayı amaçlayan bir imza kampanyası başlattı, ve 8 Ağustos 1986'da bunun üzerine tutuklandı. Engellemelere rağmen, 15.000'e yakın imza toplamayı başarmıştı.
Sonraki yıl, 25 Eylül’de Selanik'te bulunan İnsan Hakları üyelerine Batı Trakya Türklerinin sorunlarını açıklayan bildiriler dağıttı ve dolayısıyla 30 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu karar uluslararası kuruluşların baskıları nedeniyle hala Yunanistan yüksek mahkemesinde temyiz halinde bulunmaktadır.

18 Haziran 1989 genel seçimlerinde Batı Trakya Türklerinden seçilen ilk bağımsız milletvekili oldu, ancak çok sürmeden milletvekili adaylığı iptal edildi. 26 Ocak 1990 tarihinde gerçekleşen bir konuşmasında, Batı Trakya Azınlığı ile "Türk" sıfatını kullanmasından ötürü tutuklandı ve Selanik Dudullu hapishanesinde 2 ay geçirdikten sonra cezasının kalanı paraya çevirilip serbest bırakıldı.

8 Nisan 1990'da ikinci kez bağımsız milletvekili seçilen Sadık Ahmet, Batı Trakya Türklerini temsil eden ilk siyasi parti olan Dostluk, Eşitlik, Barış (DEB) partisini 13 Eylül 1991'de kurup genel başkanlığını üstlendi. Bunun üzerine 1993'de seçim yasasında değişikliğe gidilerek, seçimlere katılan partilere 3%'ü geçme zorunluluğu getirildi. Yunanistan nüfüsunun 1.5-2% sini oluşturun Batı Trakya Türk Azınlığı ile DEB'in Meclis'e girmesi böylece engellendi.

Sonraki yıllarda, Yunan makamlarının caydırıcı politikasının devamına rağmen, Sadık Ahmet, ülke içinde ve uluslararası ortamlarda Batı Trakya Türklerinin sorunlarını başarı ile dile getirmeye devam etti. 24 Temmuz 1995'de Lozan Anlaşmasının 72. yıldönümünde şüpheli bir trafik kazası ile hayatını kaybetti. Türkiye'de, özellikle Trakya bölgesinde, bir çok okul yol ve park adını taşımaktadır.

Kazanın üzerindeki sis perdesi hala aralanamamıştır.

6/05/2011

arabasıyla kaza yaptı kurtuldu yaya olarak karşıya geçerken araba çarptı

Ayşegül Peköz, Havsa yakınlarında önceki akşam aracıyla TEM üzerinde direksiyon hâkimiyetini kaybederek bariyerlere çarptı. Bu kazayı yarasız atlatan Peköz, otoyolu geçerken, başka bir aracın altında kaldı. Aracı kullanan, kalp damar cerrahı Prof. Suat Canbaz ilk müdahaleyi yaptı, ama bu Peköz’ü kurtarmaya yetmedi.
EDİRNE’nin Havsa İlçesi’nde, 1 çocuk annesi Ayşegül Peköz, önceki akşam, TEM Havsa çıkışında 34 GP 2202 plakalı otomobilin direksiyon kontrolünü yitirince bariyerlere çarptı. Peköz, bu kazayı yara almadan atlattı. Kaza sonrası ailesini cep telefonu ile arayarak yardım isteyen Peköz daha sonra da yürüyerek TEM’de karşı şeride geçmeye çalıştı.
Perşembe günü profesör olmuştu

Bu sırada kendisine, Trakya Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Suat Canbaz, 34 YNS 10 plakalı otomobiliyle çarptı. Aracından inen Prof. Canbaz, Peköz’e ilk müdahaleyi yaptı, jandarma ve sağlık ekiplerine haber verdi. Ancak asıl mesleği hemşirelik olan ve bir süredir bir ilaç firmasında tıbbi mümessillik yapan Peköz, kaza yerinde can verdi. Şoka giren Prof. Canbaz, jandarmadaki ifadesinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Canbaz perşembe günü düzenlenen törenle doçentlikten profesörlüğe yükselmişti, önceki gün katıldığı akademik yıl mezuniyet töreninin ardından İstanbul’a dönüyordu.
hürriyet gündem

5/31/2011

tramvay kazasında ölen üç gencin aileleri tazminatları kabul ederek şikayetlerinden vazgeçtiler

Geciken karar pes ettirdi

İstanbul’da 14 ay önce 3 liseli gencin canını alan tramvay kazasıyla ilgili tek şikâyetçi kalmadı. Kazada can veren Deniz Tekin ve Buket Bulut’un ailelerinin ardından, İrem Dinçsoy’un babası da şikâyetinden vazgeçti. Acılı baba, “Kardeşim kazada öleli 8 yıl oldu, davası sürüyor. İrem’in davası da bu kadar sürerse dayanamam” dedi.

MERTER’de, geçen yıl mart ayında okul çıkışı tramvay altında kalarak ölen Kemal Hasoğlu Lisesi hazırlık sınıfı öğrencileri Deniz Tekin, Buket Bulut ve İrem Dinçsoy’un davasında, İstanbul Ulaşım A.Ş.’nin ailelere ödediği 50’şer bin dolar tazminat sonrası şikâyetçi kalmadı. Tekin ve Bulut’un ailelerinden sonra, İrem Dinçsoy’un ailesi de tazminatı kabul ederek, 5’inci duruşmada şikâyetinden vazgeçti.
Hayır işine gidecek
Bundan 8 yıl önce de erkek kardeşini trafik kazasında kaybetiğini söyleyen, İrem Dinçsoy’un babası Zafer Dinçsoy, şikayetinden vazgeçme nedenini şöyle açıkladı: “Kızımla aynı kaderi paylaşan kardeşimin davası 8 yıldır bitmedi. Kızımın davası da bu kadar sürerse dayanamam. Her duruşmada acım tazeleniyor. Bu nedenle Ulaşım A.Ş.’nin verdiği 140 bin liralık tazminatı alıp ölen kızımızın adına hayır işlerinde kullanmayı uygun bulduk. Bir de kızımızın adına hayrat yapılacak.”
Kaza sonrası, tramvayı kullanan Ali Osman Erdoğan ile Ulaşım A.Ş.’de görevli Cengiz Yıldırım hakkında, “Taksirle birden fazla adam öldürmek” suçundan 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. Dava Bakırköy 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ederken, İstanbul Ulaşım A.Ş.’den ailelere ölümlü kaza sigortası kapsamında 50’şer bin dolar tazminat ödeneceği bildirildi. Tekin ile Bulut aileleri kazadan 4 ay sonra tazminatlarını aldılar, şikâyetlerinden vazgeçtiler. Diğer ailelerin davadan çekildikleri duruşmada, sorumluların cezalandırılmasını talep ederek “Makine mühendislerinden bilirkişi raporu talep edeceğiz” diyen İrem Dinçsoy’un babası Zafer Dinçsoy da, tazminatı 14 ay sonra kabul ederek cuma günkü duruşmada davadan çekildi. Duruşma, dosyanın bilirkişi heyetine gönderilmesi kararıyla ertelendi.
hürriyet gündem

2/23/2011

balık tutmaktan gelince kendi cenaze merasimiyle karşılaştı

Konya'nın Ilgın İlçesi'nde bisikletiyle kamyonun altında kalarak yaşamını yitiren yaşlı adamın cesedi, öleni babası sanan bir kişi tarafından yanlış teşhis edilince, fıkralara konu olacak bir olay yaşandı. Balık tutmaktan dönen 72 yaşındaki Durmuş Çıplak, evin önünde toplanan arkabalarının kendi cenazesi için geldiğini duyunca şaşkına döndü.
Kaza, geçen pazartesi günü saat 10.00 sıralarında meydana geldi. Üzerinde kimliği bulunmayan 70 yaşlarında bir bisikletli, Kaplıca Caddesi'nde yolun sağında seyir halindeyken, 41 yaşındaki Şakir Aydın yönetimindeki 42 P 6312 plakalı kamyonun arkadan çarpması sonucu ağır yaralandı. Çağrılan ambulansla Ilgın Devlet Hastanesi'ne kaldırılan yaralının kimliğini belirlemeye çalışan polise, çevredekiler, yaralı kişinin 72 yaşındaki Durmuş Çıplak olduğunu söyledi. Yaralı, burada yapılan ilk müdahalenin ardından Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk edildi ancak tüm müdahaleye rağmen yaşamını yitirdi.

CENAZEYİ TESLİM ALDI
Ölen kişinin kimliğinin kesin olarak tesbit edilmesi amacıyla, Durmuş Çıplak'ın oğlu Ahmet Çıplak teşhis için morga çağırıldı. Ahmet Çıplak cesedin babasına ait olduğunu belirtti. Ardından cenazeyi teslim alıp Ilgın'a dönerken, yolda Ahmet Çıplak'ı telefonla bir komşusu arayarak, babasının yaşadığını ve balık tutmaktan geldiğini söyledi. Bunun üzerine Ahmet Çıplak, babasına ait olduğunu sandığı cenazeyi hastaneye geri teslim etti.

EVİN ÖNÜNDE KALABALIĞI GÖRÜNCE ŞAŞIRDI

Hiçbir şeyden haberi olmayan ve balık tutmadan dönen işçi emeklisi Durmuş Çıplak ise, evin önünde toplanan akrabalarının cenazesi için geldiğini duyunca şaşkına döndü. Durmuş Çıplak, yaşadığı olayı şöyle anlattı:

'Sabah bisikletimle balık tutmaya gitmiştim. Saat 17.00 sıraladında döndüğümde, evin önünde akrabalarımın toplandığını gördüm. Merakla eve doğru geldim. Herkes beni görünce şaşkın bir şekilde bakıyordu. Sonra öğrendim ki benim bir kazaya kurban gittiğim sanılmış. Allaha çok şükür henüz yaşıyoruz.'

Durmuş Çıplak, kazada ölen kişinin de 70 yaşındaki işçi emeklisi Süleyman Bozer olduğunun anlaşıldığını ve kendisinin de cenaze namazına katıldığını söyledi.

DHA
mynet