Dünya

Dünya
Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10/26/2011

türk medyasında kandil ve hakurk bölgesinde 1400 pkk'lı öldürüldü haberine yalanlama

Murat Nişancıoğlu

BBC Türkçe Bölüm Başkanı

Dün Türk medyasında şöyle bir haber dolaşmaya başladı:

“BBC’nin Irak’taki özel temsilcisinin haberine göre Türkiye'nin Hava Harekatı ve Bordo Bereli Özel Timi tarafından Kuzey Irak'ta PKK'nın Kandil ve Hakurk kamplarına yönelik yapılan sınır ötesi operasyonda 1400 PKK militanı öldürüldüğü söylendi.
AK Parti hükümetinin terör ile mücadelede kararlı olduğunu söyleyen BBC muhabiri Thorpe bu operasyonlar ile PKK terörünün biteceğini söyledi. Edinilen bilgi bölgesel Kürt yönetiminin resmi yazılı yayın kuruluşları tarafından da kabul edildi.”

Bu haberi önce ciddiye almadık. BBC’nin İngilizce internet sitesine veya BBC Türkçe’nin sitesine bakıldığında ya da BBC World televizyonunun dünkü bültenleri izlendiğinde böyle bir haberin olup olmadığını görmek çok zor değildi.

Fakat belli ki hata yaptık. Bazı meslektaşlarımız, hiçbir yerde göremedikleri (çünkü BBC yayınlarında veya internet sitelerinde görmeleri mümkün değildi) bu haberin doğru olup olmadığını öğrenmek için BBC Türkçe’ye veya BBC’nin ana haber dairesine sormak yerine bu asılsız haberi yayınlamayı sürdürdüler.

İş öyle bir boyuta ulaştı ki, bazı medya kuruluşlarının internet sitelerinde manşete taşıdıkları habere gore, Türkiye-Azerbeycan Yüksek Düzeyli İşbiriği Konseyi toplantısından sonra basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir gazeteci şöyle bir soru sordu:

''Bugün BBC'nin bir haberi var. BBC'nin Irak'lı muhabiri, yaklaşık 1300-1400 PKK'lı teröristin Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından etkisiz hale getirildiği yönünde bir haber geçti. Bu sayı doğru mu?''

Başbakan Erdoğan’ın yanıtı da, yine bu internet sitelerindeki habere göre şöyleydi:

''BBC'nin açıklamış olduğu rakamlar ciddi rakamlar değil. Bunlar gayriciddi. Herhangi bir mesnedi falan yok. Yani nereden bulmuş, nasıl böyle bir şeyi çıkarmışlar belli değil.

Bu noktada Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kendisine sorulan sorudaki iddiayı doğru kabul edip yanıt vermesi doğal. Kendisine yöneltilen iddianın doğru olup olmadığını bilmek onun işi değil, ama bu soruyu soran bir gazetecinin, ne yazık ki , en basit, en temel görevi.

Üstelik BBC, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptığı ileri sürülen sınır ötesi bir operasyonda 1400 PKK militanının öldüğünü iddia ediyorsa, uluslararası alanda son derece önemli bu haberini internet sayfasına koymamış olması başlı başına sorgulanması gereken, dolayısıyla bu haberin doğru olup olmadığının araştırılmasını zorunlu kılan bir şey değil mi?

Bu noktada bir BBC sözcüsü tarafından yapılan resmi açıklamayı aktaralım:

BBC, PKK ölümlerinin 1400 olduğuna ilişkin bir rakam bildirmemiştir. Bu haberi biz bilmediğimiz gibi, bu haberi verdiği ileri sürülen muhabir Nick Thorpe da bilmemektedir. Nick Thorpe böyle bir haber yapmamıştır ve yakın geçmişte bölgede bulunmamıştır”

BBC’nin bu resmi açıklamasına şunları da eklemek gerekir:

Sözkonusu asılsız haberin nereden kaynaklandığını bilmiyoruz. Bu tür asılsız haberleri yaymanın arkasında yatan amaçları da bilmiyoruz. Ama şunu bir kez daha vurgulamanın önemli olduğunu düşünüyoruz:

BBC, doğru, güvenilir, objektif ve dengeli haber yapma çabasında olan uluslararası bir kuruluştur. Uluslararası alanda bütün yayın kuruluşları arasında sahip olduğu itibarı bu ilkelerine borçludur.

BBC bu ilkelerine uygun standartlara her zaman ulaşamayabilir. Eksik, hatalı haberler yapabilir. Böyle bir durumda dünyanın neresinde olursa olsun herkesin BBC’ye şikayette bulunmaya hakkı vardır.

Bir kamu kuruluşu olarak BBC bu tür şikayetleri değerlendirmek ve yanıtlamakla, yaptığı habercilikte bir hata varsa bunu herkese açıklamakla yükümlüdür.

Fakat BBC’ye atfedilerek yapılan asılsız haberlere karşı sessiz kalmamız mümkün değildir. Bu asılsız haberleri üretenlere karşı her türlü ulusal ve uluslararası yasal yollara başvurma hakkımızın olduğu da bilinmelidir.

Tabii, hangi haberin BBC’ye ait olup olmadığını öğrenmek de son derece basittir. Bunun için ya BBC Türkçe’nin internet sayfasına, www.bbcturkce.com , ya da BBC’nin ana haber sayfasına www.bbc.co.uk/news gözatmak, veya BBC World televizyon kanalını izlemek yeterlidir.

10/24/2011

acun ılıcalı'dan tepkiler üzerine ilginç savunma program hain saldırıdan önce çekildi

Başbakan Erdoğan'ın annesi Tenzile Erdoğan'ın vefatı nedeniyle geçen hafta programını iptal eden Acun Ilıcalı, 26 şehit sonrasında yayına devam kararı alınca büyük tepki gördü. Sosyal medyada, "Acun’u kınıyoruz" başlığı altında açılan bölümü öfke dolu mesajlar yağıyor.
RİYAKARSIN!

TV8’de program yapan Okan Bayülgen tepkisini canlı yayında ortaya koydu. Tenzile Erdoğan için Acun’un yayını iptal ettiğini hatırlatan Bayülgen, "Başka bir nedenle programı durdurduysan ama şimdi durdurmuyorsan demek riyakarsın" diye konuştu.


Bu tepkiler üzerine Acun'dan açıklama geldi:

Dün sosyal medyada yer alan Başbakanımızın annesinin vefatı ertesinde yayın yapmadığımız ancak dün akşam yayın yaptığımız bilgisizlik ya da dikkatsizlikten kaynaklanan haksız bir suçlamadır. Bu konuda bilinmesi gereken gerçek şudur ki, Başbakanımızın annesinin vefatının ertesi günü, aynı dün akşam olduğu gibi, Yetenek Sizsiniz Türkiye yayınlanmış yine bir ertesi gün Yetenek Sizsiniz Türkiye ekrana gelmiştir.

Ayrıca dün akşam yayınlanan Yetenek Sizsiniz Türkiye hain saldırıdan önce çekilmiştir.Acun Medya ailesi olarak aziz şehitlerimizin acısını her Türk evladı gibi derinden yaşıyor, kederli ailelerine başsağlığı diliyoruz.

Kamuoyuna önemli duyurulur. 

10/22/2011

dünyada ilk defa kalorifer sistemi kullanılan ishak paşa sarayı

İshak Paşa Sarayı, Ağrı Dağı'nın yakınında, Doğubeyazıt'ın 5 kilometre uzağında eski Doğubeyazıt yanında sarp kayalar üzerine kurulmuştur. 

dünyada ilk defa kalorifer

Kartal yuvasını andıran 116 odalı bu saray aslında türbesi, camii, surları, iç ve dış avluları, divan ve harem salonları, koğuşları ile bir bey kalesidir.



Sarayın yapımını 1685'de Doğubeyazıt Sancak Beyi Çolak Abdi Paşa başlatmış, saray onun oğlu Çıldır Valisi İshak Paşa ve torunu Mehmet Paşa tarafından 1784'te bitirilmiştir. 7.600 m² bir sahada yapılan sarayın inşaası 99 yıl sürmüştür.

Türk mimarisinin en güzel örneklerinden olan İshakpaşa Sarayı; Türkistan, Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerini birleştiren bir yapıdır.

Camiinin kubbeleri Türkistan kubbeleri gibidir. Saray Topkapı Sarayı'nı andırır, kapıları ise Selçuklu stilindedir.

50 x 115 metre alanı kapsayan sarayın Harem Dairesi iki katlı, diğer bölümleri tek katlı idi.

Günümüzde ikinci kat tamamen yıkılmış durumdadır. Saraya ancak doğudaki tepeden açılan bir kapıdan girilir.

Diğer tarafları 20-30 metre yükseklikte sağlam duvarlarla çevrilidir. Kapıdan, önce dış avluya girilir.

Dış avlunun etrafında uşak ve seyis odaları ve tavlalar vardır. Dış avludan iç avluya kemerli tak şeklinde büyük bir kapıdan girilir. İç avluda çeşitli odalar ve koğuşlar vardır.

Ortadaki harem dairesinin duvarlarında İshak Paşa'yı öven yazılar bulunmaktadır. Kapının iki yanında iki aslan heykeli vardır. Divan odası (toplantı salonu) ise 20 metre genişlik ve 30 metre uzunluktadır.

Aynı zamanda, dünyanın ilk kalorifer tesisatı döşenen sarayıdır.


Eskiden sarayın olduğu yer, sarayın tam ortada bulunduğu bir yerleşim merkeziydi. Ova tarafında evler, diğer yanlarda camiler, mezarlık ve diğer yapılar vardı. Fakat bu yapıların hepsi yıkılmıştır. Saray son yıllarda yapılan tamirat ile tamamen yıkılmaktan kurtarılmıştır.

10/18/2011

türkiye'de taklit ürün pazarı yıllık 6 milyar dolarlık kapasiteye sahip ve ticaretini yapanlara göre suç değilmiş

Guardian Türkiye'de sahte ürün pazarının 2010 yılında üç milyar dolar düzeyinde olduğuna dikkat çekiyor.

Haberde Türkiye'de taklit ürün pazarının bugün yılda 6 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştığı belirtiliyor ve hükümetin elektronikten kozmetiğe, aksesuardan ilaca her alana yayılan sahte ürünlere karşı mücadeleyi yoğunlaştırdığı vurgulanıyor.
Habere göre Türkiye'de en çok el çantası sektöründe sahte ürünle karşılaşılıyor.

Haberde İstanbul emniyetinin Nisan ayında ilk kez sahte ürün ticaretine karşı dev bir operasyon düzenlediği, Kapalı Çarşı'da 137 dükkana baskın yaptığı ve 90 dükkan sahibinin sahte ürün sattıkları gerekçesiyle tutuklandığına dikkat çekiliyor.

Guardian'a konuşan avukat Veli Kahveci sahte ürünlerle mücadelede mesafe kaydedilmesine rağmen, en önemli sorunun insanların taklit ürün ticaretini bir suç olarak görmemesi olduğunu belirtiyor.

Kahveci pazarda sergilenen Lacoste tişörtlere, Burberry atkılara ve Gucci çantalara atıfta bulunarak "Sahte ürünleri tamamen ortadan kaldırmanız mümkün değil" diyor ve ekliyor:

"Ama bu ürünleri satanların içine korku düşürebilir ve halkı bu tür ürünlerin satmanın ve satın almanın hırsızlığa girdiği konusunda aydınlatabilirsiniz."

Ceza yememek için orijinal üründe küçük birkaç değişiklik yapan, Kapalı Çarşı'daki bir çantacı ise, "Ben iyi bir Müslümanım. Müşterilerime sahte ürün satıyorum. Ama yalan söylemiyorum. Kimseye bunlar orijinaldir demiyorum" diyor.

Öte yandan haftada üç dört dükkana teftiş yapıldığını belirten Avukat Kahveci, dükkan sahiplerinin yaratıcı taktikler geliştirdiklerini, tutuklama emri çıkarılan adresteki tüm sahte ürünlerin komşu dükkana aktarıldığını ya da bir çok atölyenin haftasonları kapalı kapılar ardında üretime devam ettiğini belirtiyor.

9/21/2011

amerika tamamen bağımsız uçacak hedefi kendi kararıyla imha edecek insansız uçak geliştirdi

TÜRKİYE’nin, İsrail yapımı Heron tipi insansız hava araçlarını bu ülkede yapılan bakımdan geri alamadığı ve Irak’tan çekilecek Amerikan Predator tipi İHA’lara evsahipliği için talip olduğu bir dönemde, Beyaz Saray gökyüzüne yeni nesil savaş robotları sürüyor.
Washington Post Gazetesi’nin dün birinci sayfasından da duyurduğu “Geleceğin insansız uçakları otomatikman öldürecek” başlıklı habere göre, geçtiğimiz sonbaharda ABD’nin Georgia Eyaleti’ndeki Fort Benning askeri üssünde önemli bir tatbikat yapıldı. İki insansız uçak öğleden sonra havalanıp 300 metre irtifaya yükseldikten sonra, hedef olarak belirlenen turuncu- yeşil-mavi renkli tenteden oluşan bir yapıyı aramaya başladı.

Hiçbir insan müdahalesi olmadan havalanan iki uçaktan biri üzerindeki yüksek çözünürlüklü kamera sayesinde 20 dakika sonra hedefi buldu ve nişan aldı. İkinci uçak, renkli nesneyi özel algılayıcılarıyla inceleyip bunun gerçekten hedef olduğunu ilk uçağa bildirdi. İlk uçak, son doğrulama için yerdeki insansız bir kara aracına danıştı. Bu kara aracı da nesneye yaklaşıp fotoğraflar çekerek onun hedef olduğunu doğruladı. Bu tatbikat değil savaş olsa, ilk uçak füzelerini fırlatacaktı.

ABD’nin yeni nesil savaş robotları

Uzmanlara göre 10-20 yıla kadar savaş alanında kullanılmaya başlayacak yeni nesil İHA’lar, bu yetenekleri sayesinde insan faktörünü tamamen devreden çıkaracak. Başarıyla test edilen yazılımın yaratıcısı olan Amerikalı bilimadamı Charles Pippin, “Bunlar gibi 10 uçağı havalandırıp, insanların değerlendirme için zamanı olmadığı durumlarda bu yazılım sayesinde otomatik olarak ‘bul ve yoket’ görevleri icra edilebilir” dedi. Ancak robot savaşçıların “öldürme ehliyeti” ile gökyüzünü fethetmesinin yeni yasal ve etik tartışmalar doğuracağı belirtiliyor. Ayrıca bu robotların teröristler tarafından “hack” edilme ihtimali de endişe yaratıyor.

9/01/2011

türk sanayici hasan basri özdamar'in yüzde yüz türk malı motoru uluslarası patent aldı

Kayserili sanayici 65 yaşındaki Hasan Basri Özdamar 22 yıllık çalışma sonrasında geliştirdiği tek silindirli, yakıttan yüzde 35-43 arasında tasarruf sağlayan enjeksiyonlu motoruna Uluslarası Patent Enstitüsü’nden de onay aldığını söyledi.

türk malı motor
İşte yüzde 100 Türk malı motor

Özdamar, şimdi ise aynı motorun çift silindirli dizel versiyonu için kolları sıvadı. Yerli otomobil üretiminde de kullanılması planlanan motorun seri üretimi konusunda buluş sahibi Özdamar, General Motor başta olmak üzere birçok yabancı kuruluş ile görüşmelerini sürdürüyor. 38 

YILLARDIR MOTORLAR ÜZERİNDE ÇALIŞIYOR 


Motorlar üzerinde 38 yıldır çalışan ve birçok buluşun ve patentin sahibi olan Hasan Basri Özdamar’ın bugüne kadar gerçekleştirdiği 100’den fazla buluşun 21’i Türkiye’de ve aralarında ABD, Kanada, Avrupa Birliği, Japonya, Çin, Hindistan, Rusya, Singapur’un da bulunduğu çok sayıda ülkede uluslararası patent güvencesi altında bulunuyor.

Özdamar’ın buluşların önemli bir kısmı, şu an itibarıyla kendi ürettiği ürünlerde kullanılıyor. Ayrıca bazı buluşları Türkiye’deki üniversitelerin teknik bölümlerinde ders konusu olarak işleniyor. 

HBO MOTOR ORTAYA ÇIKTI 


Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, çok sayıda üniversite ve TÜBİTAK tarafından buğüne dek her aşaması dikkatle izlenen ve test edilen, dışarı sızmaması için özenle saklanan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de "Çalışmaya devam et,yalnız fazla dillendirme" diye uyardığı HBO motor, yasal ve teknik tüm prosüdürlerin tamamlanmasının ardından günışığına çıktı.

 Benzinli, dizel ve içten yanmalı motorlarda, yakıt tasarrufu üzerine yıllardır sürdürdüğü çalışmalarını tamamlayan Özdamar, DHA’ya şunları söyledi: "Çok şükür, yıllardır üzerinde çalıştığım yeni nesil benzinli motor ve üzerinde çalıştığım dizel motor günışığına çıktı. Her türlü teknik raporları alındı. Deneme üretimli tamamlandı.

Şimdi bu projemizi seri üretime geçirebilecek hale geldik. Dünyada iki tip motor var. Birincisi ’Otto’ dediğimiz benzinli motorlar. İkincisi ise ’Dizel çevrimli’ motorlar. Bizim geliştirdiğimiz motor bunlardan çok farklı ve tasarruflu." Sanayici olan eski Kayseri milletvekili ve Özdamar’ın yakın arkadaşı Şaban Bayrak da, "Hasan Basri bey uzun yıllardır bunun üzerinde çalıştı ve sonunda başardı. Proje ve motorun test çalışmaları devletin büyüklerinin bilgisi dahilinde çok gizli tutuldu" diye konuştu. 

ÇEVRECİ MOTOR 

Gaz emisyonu az, çevreyi kirletmeyen, benzerlerinden yüzde 35-43 arasında daha az yakıtla çalıştığı belirtilen ay- yıldız armalı döner pernolu motor HBO’nun, 150 yıldan bu yana kullanılan benzinli motorların pabucunu dama atacağı öne sürüldü. Dikine çalışan, 22 yıllık araştırmanın sonucu olan HBO motorun patentle ilgili tüm ilşemleri yapıldı.

 Avusturya’daki Patent Enstitüsü’nde testten geçerek belge alan motor, seri üretime geçirildiği takdirde kara araçlarında, hava araçlarında deniz araçlarında raylı sistem araçlarında ağır sanayide kullanılacak.

Tek silindirli enjeksiyonlu motor HBO’nun, benzinli modelinin testlerinin de başarıyla tamamlanması ve Uluslararası Patent Enstitütüsü PCT tarafından tescil edilmesinin ardından bu motorun iki silindirli dizel versiyonu da halen test ediliyor. 

PROJEYİ BU GÜNE DEK KİMLER GÖRDÜ? 

Hasan Basri Özdamar, 1990 yılında Organize Sanayi Bölgesi’nde Otoser Otomotiv Makine ve Sanayi Ticaret Anonim Şirketinde geliştirdiği HBO motorunu ve deneme çalışmalarını bugüne dek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Sanayi Bakanı Nihat Ergün, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer yerinde izledi. Ancak, motorla ilgili gelişmeler bir sır gibi tutulduğu için bu güne dek yetkililerce açıklama yapılmadı. 

ÖZDAMAR KİMDİR? 

Hasan Basri Özdamar, 1946’da Kayseri’nin Pınarbaşı İlçesi’ne bağlı Kılıçmehmet Köyü’nde doğdu. İlköğretim ve teknik liseyi ve sonra da 3 yıllık Elektrik Tekniker Okulu’nu Kayseri’de bitirdi, 1967 yılında Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’ne girdi, 1972’de makine mühendisi oldu. Özdamar, daha sonra özel sektördeki çeşitli firmalarıa yöneticilik yaptı.

Halen kurduğu otomotiv makine, elektrikli ev aletleri ve elektrik motorları alanlarında aktif olarak üretim yapan 4 şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdürdüyor. Evli ve 4 çocuk babası Hasan Basri Özdamar, 1978 yılında üretime ilk olarak mini çamaşır makineleri ile başladı.

 Özdamar'ın bazı buluşları Türkiye’deki üniversitelerin teknik bölümlerinde ders konusu olarak işleniyor. Hasan Basri Özdamar’a ait buluşlardan özellikle "Döner Pernolu Motor" literatüre geçerken dünya çapında tanındı. Özdamar, konvansiyonel motorlarda silindir içinde oluşan basınçtan elde edilen gücün krank miline iletildiği klasik uygulamanın en doğru yol olmadığı düşüncesi ile 40 yılı aşkın bir zaman içerisindeki araştırmaları neticesinde bu buluşa ulaştı.

8/31/2011

namaz kılan insan silüetini oluşturmak için camii'nin mimarları tam iki sene hesap yapmışlar

Sivas'ın Divriği ilçesindeki Ulu Cami ve Darüşşifası'nı inşa eden mimar ve ustaların, bu eşsiz eserde ortaya çıkan ''Namaz kılan insan'' ve diğer siluetler ile gölgeler için çok ince hesaplar yaptıkları, tarihi eseri hayata geçirmeden 2 yıl boyunca güneşin doğuşundan batışına, yıldızların çıkışından kayboluşuna kadar her şeyi hesapladıkları bildirildi.
Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası ile ilgili araştırmaları ve kitapları bulunan, bilgilerini ziyaretçilerle paylaşan araştırmacı-yazar Ruhan Özaygün, eşsiz eserin bilinmeyen yönlerini AA muhabirine değerlendirdi.

Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası'nı, ''Bilimin ve ilmin birleştiği bir mimari yapı'' olarak nitelendiren Özaygün, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu'nun (UNESCO) ''Dünya Kültür Mirası Listesinde'' yer alan eserin yapımı aşamasından önce de bilimden faydalanılarak hazırlıklar yapıldığını söyledi.

Özaygün, Mengücekoğulları'nın Divriği'ye kazandırdığı bu şaheserde ortaya çıkan ''Namaz kılan insan'' ve diğer siluetler ile gölgeler için, tarihi yapıyı inşa eden mimar ve ustaların çok ince hesaplar yaptığını, bu siluetlerin ve gölgelerin tesadüf olmadığını belirterek, ''Eseri inşa eden mimar ve ustalar, binayı yapmadan önce 2 yıl boyunca güneşin doğuşundan batışına, yıldızların çıkışından kayboluşlarına kadar hepsini hesaplamış. Bu hesaplar yapıldıktan sonra, elde edilen sonuç, bu eser üzerinde gösterilmeye çalışılmıştır. Kapılarda ilk etapta siluet bakıyor, temaşa ediyor. İkincisinde siluetteki o kişi kitap okuyor, üçüncü durumda namaz kılıyor, dördüncü olayda ise kadına çevriliyor. Onun için burada tesadüf bir şey yoktur, eseri ilme hizmet, hakka hizmet, fisebilillah (Allah rızası için) düsturuyla yapmışlardır'' diye konuştu.

-Devrin teknolojisine uyum sağlayan gölgeler-

Bu eseri yapan mimar ve ustaların, kapılardaki motiflerin her birini ince ince hesapladığını, söz konusu motifleri yaparken ilime, bilime ve Kur'an-ı Kerim'e başvurduğunu vurgulayan Özaygün, mimarın ve ustaların devrin teknolojisine uyum sağlayarak bazı gölgeler oluşturduklarını ifade ederek,şunları anlattı:

''Kur'an-ı Kerim'de Furkan Suresi'nin 45 ve 46. ayetlerini okuduğumuz zaman bu gölge meselesinin iç yüzünü anlayabiliriz. 'Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. Sonra biz güneşi gölgeye delil kıldık. Sonra onu kendimize yavaş yavaş çektik' ayetlerinden de göreceğiz ki burada asıl gölge değil, gölgeyi uzatan güneş ile gölgenin hareket ve tavırlarını bilmek mecburiyetindeyiz.''

Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası'nın batı kapısında (taç kapı) ikindi vakti görülen namaz kılan erkek silueti, cennet kapısında saat 07.00 sıralarında çıkan namaz kılan kadın silueti ve şah kapısında saat 09.00 sıralarında oluşan ve eseri yaptıran Ahmet Şah'ın başını temsil ettiğine inanılan erkek kafası silueti, görenleri adeta büyülüyor.

Özellikle tarihi eserin batı yamacında camiye girişi sağlayan taç kapıda, ikindi namazı vaktinde güneşin etkisiyle ortaya çıkan, yaklaşık 4 metre uzunluğundaki ''namaz kılan insan'' silueti ziyaretçilerin ilgi odağı oluyor.

Tarihi eseri görmeye gelenler, ziyaret saatlerini namaz kılan insan siluetinin çıktığı ikindi namazı vaktine denk getirmeye çalışıyor.

Yıllarca fark edilemeyen siluetin, 2005 yılında fotoğraf çeken bir turist tarafından görüntülenmesinin ardından ünü yurt dışına kadar ulaşmış. Kente gelen yerli turistlerin yanı sıra yabancı turistler de güneş giriş kapısına vurduğunda ortaya çıkan gölgenin önünde fotoğraf çektiriyor.

8/30/2011

reenkarnosyana inanan hollandalı çift nemruttaki heykelleri biz yaptık

Bakan Günay’ın “2 bin yıllık heykeller Nemrut Dağı’nda yıpranıyorlar, aşağıya indireceğiz” sözleriyle başlayan Nemrut tartışması ilginç bir boyuta ulaştı.
İddiaya göre bu projenin destekçileri arasında reenkarnasyona inanan ve o dönemde yaşadıklarını söyleyen Hollandalı bir çift var.

Hürriyet Gazetesi'nin haberine göre, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın Nemrut’taki heykelleri taşıyacağını açıklamasının ardından, ODTÜ Kommagene Nemrut Koruma Geliştirme Programı ekibinin Koordinatörü Prof. Dr. Neriman Şahin Güçhan’dan ve eski Kahta Kültür ve Turizm Müdürü Mahmut Arslan’dan ilginç iddialar geldi.

"HEYKELLERİ EŞİM YAPTI"
Nemrut’ta sürekli bir “Hollanda baskısı” olduğunu vurgulayan Güçhan, “Eskiden Nemrut’ta çalışma yapan Hollandalı Maurice Crijns ve eşi Olga Crijns var. Reenkarnasyona (yeniden doğuş) inanan bir adam, kitabı var. Kendisinin ve eşinin, Kommageneler döneminde yaşayıp, heykelleri mimar eşi Olga Crijns’ın yaptığına inanıyor” diyerek şunları aktardı:

"ÇOK PARALARI VAR"
“Antiochos’un mezar odasına henüz girilemedi. Ona girilmesi arkeolojik dünya için önemli. Hollandalılar, yıllardır, mezar odasını bulma peşindeler. Bu kişilerin de amacı bu. Geçmiş dönemde, Türkiye’nin kültür bakanı, alanı teslim etmiş. 2005’te de geri almış. Biz ondan sonra devreye girdik. Fakat onlar, tekrar burayı almak istiyor. Onun için ‘Çok paramız var’ diyerek geliyorlar. Anladığım kadarıyla arkalarında da bu işi yapmalarını destekleyen, Türkiye’den kuvvetli siyasetçiler var. ‘Projesinin ne olduğunu bilmeden, ODTÜ bu işi yapamaz, Hollandalılar yapar, Türkiye bu işe para ayıramaz’ gibi savlarla tavır gösteriliyor. Kamuoyu bulandırılıp bu iş yapılamaz havası verilmeye çalışılıyor.”

"İMİTASYON İŞİNE SİYASETÇİ GİRDİ"
Eski Kahta Kültür ve Turizm Müdürü Mahmut Arslan ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bir mektup yazarak “Amaç Nemrut Dağı Zirvesi’ndeki Kral I. Antiochos Theos’un anıt mezarına girmektir” dedi. Cumhurbaşkanlığı’ndan iddiaların inceleneceğine dair yanıt alan Arslan şöyle konuştu: “İmitasyon projesi Almanya’da bir firmaya yaptırılmak isteniyor. Bunun perde arkasında siyasi bir isim var. Devletten 40-50 milyon dolar alıp, heykellerin imitasyonlarını koymayı planlıyorlar. Bu bir ranttır. İmitasyonları yapacaklar belli. Önünü açmak için bir aslan horoskopunun kopyasını yapmışlar. Geçen temmuzda getirmişlerdi, geri götürdüler. 168 bin Euro’ya vereceklerdi. Buraya UPS kargosuyla getirmişler.”

HOLLANDALILARI KOVDUK
“Biz bir reenkarnasyon hikayesini burada yaşadık. 2001-2003’te, kazı yapan Hollandalı çifti kovdum, bana 30 bin Euro teklif ettiler. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e ve milletvekillerine yazdık. El koydular ve eski Bakan Atilla Koç müdahale ederek, kazıları ellerinden aldı. Sürekli sürülüyorum zaten, oradan oraya gidiyorum ama ben ondan korkmuyorum. Bakanın uykusu kaçıyorsa gitsin uyku ilacı alsın.”

8/28/2011

2011 yılının en iyi fotografı taliban tarafından burnu kesilen kız resmi seçildi

2010 yılında dünyanın gündemine oturan olayların en çarpıcı fotoğraflarının yer aldığı sergi, 6–28 Eylül tarihleri arasında fotoğraf tutkunlarıyla buluşacak.
İstanbul, dünyanın en etkileyici karelerinin izlenebileceği World Press Photo 2011 kapsamında dünyaca ünlü foto muhabiri Riccardo Venturi’yi ağırlayacak. Bu yıl 54.’sü düzenlenen ‘World Press Photo’ yarışması eserleri, Forum İstanbul’da düzenlenecek sergi ile Türkiye’ye geliyor. Dünya foto muhabirliğinin bir yıllık güncesi niteliğini taşıyan ve geçtiğimiz yıl dünya gündemine oturmuş olayların canlı belgesi fotoğrafların da yer aldığı sergi, her sene tekrarlanan etkinlik çerçevesinde yıl boyu dünya çapında belli başlı metropolleri gezerek milyonlarla buluşuyor.Her yıl dünyanın dört bir yanından foto muhabirleri, ajans, gazete ve dergiler tarafından yarışmaya gönderilen fotoğraflar 13 kişilik bağımsız uluslararası bir jüri tarafından 10 farklı kategoride değerlendiriliyor. Bu yılki yarışmaya ise 125 ülkeden 5691 fotoğrafçı, 108.059 fotoğrafla katıldı.

İŞTE O FOTOĞRAFLARDAN BAZILARI


World Press 2010'un en iyi fotoğraflarını seçti. Jodi Bieber'in Afganistan'da Taliban tarafından burnu kesilen bir kızı çektiği fotoğraf yılın en iyisi seçildi. Goodman Gallery for Time magazine.


Guang Niu, Getty Images, Tibetli rahipler deprem kurbanları için dua ederken.


Javier Manzano, El Debate de Culiacan, Meksika'da tüm şiddetiyle devam eden uyuşturucu savaşlarının bir göstergesi.

mynet

8/10/2011

çin hükümeti yüzer kütleyi turist göndereceğiz diye boğazdan geçirdi uçak gemisi yaptı

Tüm dünyayı korkutan ve Türkiye'den geçişi tartışma yaratan Çin'in "dev yüzen kütlesi" sabah saatlerinde ilk kez denize açıldı...
Yüzer kütle olarak boğazlardan geçen 'Varyag', Çin'in uçak gemisi olarak ilk kez denize açıldı. Çin'in resmi haber ajansı Xinhua, ülkenin kuzeydoğusundaki Dalian limanında uçak gemisi haline getirilen Varyag'ın, sabah saatlerinde ilk kez denize açıldığını duyurdu. Huanqiu gazetesi, yerel saatle sabah 6'da limandan demir alan Varyag'ın kendi motorunu kullanmadığını belirterek, römorkörler tarafından çekildiğini bildirdi. Çin Hükümeti, Ukrayna'dan satın aldığı ve motoruyla dümeni olmadığı için 'yüzer kütle' olarak adlandırılan Varyag'ı yıllarca süren kapsamlı bir restorasyon sürecinden geçirdi. Bu süreçte, tüm yaşam ve çalışma alanları ile motor, enerji ve navigasyon sistemleri kurulan Varyag'ın, donanmanın temel uçak gemisi kabiliyetlerinin geliştirilmesinde kullanılabileceğine işaret ediliyor. Çin, Varyag'ın boğazlardan geçiş izni için Türkiye'ye 'Resmi Turist Güzergâhı Statüsü' vermiş, turizm sektörünü de 2.5 milyon Çinli turist gelecek hayali sarmıştı. Çin basınında yer alan haberlere göre, 2010'da Çin'den Türkiye'ye giden turist sayısı yıllık bazda yüzde 12 artış göstererek 77 bine ulaştı.

8/03/2011

suudi arabistan'da cenaze kargoya teslim edildi ancak türkiye'de teslim alınamadı

Suudi Arabistan’a geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitiren 32 yaşındaki Gökhan Gökpınar’ın cenazesi uçağa yüklenmeyince ailesinin memleketi Hatay’ın İskenderun İlçesi’nde açtığı mezar boş kaldı.
Medine kentinde mermer atölyesi işleten Gökhan Gökpınar, 24 Temmuz’da geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti. Cenazesinin Türkiye’ye getirilmesi gecikince, aile durumu Hataylı Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e bildirdi. Bakan Ergin’in girişimleri sonucu, Gökhan Gökpınar’ın cenazesi, işlemler tamamlanarak, kendisiyle birlikte aynı ülkede çalışan kardeşi Metin Gökpınar’a teslim edildi.

İddiaya göre, nakil işlemlerinin ardından Suudi Arabistan’dan bugün saat 03.00’da kalkan uçak ile ağabeyi Gökhan Gökpınar’ın cenazesinin Türkiye’ye getirilmesi için izin alan Metin Gökpınar, cenazeyi havaalanındaki kargo görevlilerine teslim etti.

CENAZE UÇAKTAN ÇIKMADI
Gökpınar, sabah saatlerinde ulaştığı İstanbul Atatürk Havalimanı’nda, cenazenin kargo listesinde olmasına rağmen uçaktan çıkmaması üzerine şok yaşadı. Seferi gerçekleştiren uçağın yetkililerine ulaşmaya çalışan Metin Gökpınar, "Sorunu çözmeye çalışıyoruz, bir sonraki seferde cenaze getirilecek" bilgisi üzerine durumu da İskenderun’daki ailesine bildirip İstanbul’da beklemeye başladı.

10 GÜNDÜR CENAZE BEKLİYORUZ
İlçeye bağlı Akçalı Beldesi Mezarlığı’nda mezar açtırıp cenaze hazırlığı yapan aile de haberle birlikte şok yaşadı.. Eşinin cenazenin Suudi Arabistan’da unutulduğunu öğrenen 3 çocuk annesi Gülsen Gökpınar, "Eşimin cenazesini 10 gündür İskenderun’a getirmeye çalışıyoruz, bugün gelecekti, hazırlık yaptık, mezar açıldı ama cenaze yok. Kimse ne olduğunu bilmiyor. Cenaze 10 gün bekletilir mi?" dedi.

Cenaze işlemlerini yürüten ailenin yakını Avukat Naim Gökpınar ise, Medine Valiliği ile bütün yazışmaları tamamladıklarını, her şeye izin verildiğini, evrak eksikliklerinin olmadığını, yanlışlık veya eksikliğin nereden kaynaklandığını araştırdıklarını söyledi. 

8/01/2011

türkiyedeki komutanların istifası yunanistanı alarma geçirdi türkler önceden tahmin edilemiyor

Atina’da yayımlanan Elefteros Tipos gazetesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hükümetiyle askeri kurulu düzen arasındaki yeni sürtüşmeden sonra Türkiye’de meydana gelen
gelişmeler üzerine Yunanistan Savunma ve Dışişleri Bakanlıkları’nın alarm durumuna geçtiklerini kaydetti.

Gazete, bunun nedeni olarak Türkiye’deki ülke içi krizin Ege’ye yansıması tehlikesinin yarattığı kaygıyı gösterdi.

Yunan Savunma Bakanlığı’nda, her zaman olduğu gibi, kurmayların Türk askeri faaliyetlerinin tümünü kaydettiklerini belirten gazete, Yunanlı bir subayın ihtiyatlı davranmaya devam ederek, "Şu ana kadar kaydedilen önemli bir gelişme olmadığını, önümüzdeki dönemde de özlü bir şey olmasının zor gibi göründüğünü" söylediğini vurguladı.

Gazete, aynı subayın, "Türklerin hiçbir zaman önceden tahmin edilemediklerini" de ifade ettiğini belirtti.

7/17/2011

denizli valisine banka promosyonu olarak verilen makam aracı kaçak çıktı

GÜMRÜK Müsteşarlığı’nın, bir süre önce, 2005 yılında yurt dışından sahte belgelerle Türkiye’ye getirilen kaçak otomobillerle ilgili soruşturma başlattı. Soruşturmada Etkin Motorlu Taşıtlar Şirketi’nin, 2005 yılında kullanılmamış ve yeni olarak gösterip ithal ettiği araçların yeni olmadığı, Avrupa’da kullanılmış araçların sıfırmış gibi Türkiye’ye sokulduğu tespit edildi.
Bu yolla 100’den fazla kullanılmış otomobilin sahte belgelerle yurtdışından kaçak olarak sokulduğu belirlendi. Soruşturmayı derinleştiren müsteşarlık, şirketin piyasaya sürdüğü araçları tek tek, tespit ederek toplatılması için mahkemeye başvurdu. Bu araçlardan birinin Denizli Valisi Yavuz Erkmen’in kullandığı 20 FN 202 plakalı ‘Mercedes S 350 L’ marka otomobil olduğu tespit edildi. İzmir 20’nci Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararı ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla makam otomobiline el konulup, İzmir Gümrük Müdürlüğü’ne teslim edildi. Mahkeme el konulan otomobili yediemin olarak Denizli Valiliği’ne iade etti.

Bankanın hediyesi

Kaçak çıkan makam otomobili 2005 yılında, Gazi Şimşek’in Denizli Valisi olduğu dönemde banka promosyonu olarak hediye edilmişti. Valilik ve Özel İdare personel maaşlarının yatırılması anlaşması karşılığında hibe edilen makam otomobili, Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğü tarafından satın alınmıştı.

Artık bu aracı kullanmayacağım

VALİ Yavuz Erkmen, geçmişe yönelik bir soruşturma kapsamında makam otomobiline de mahkeme kararıyla el konulduğunu belirterek, “Bankanın da burada bir kusuru yok. Onlar da gitmişler bayiden almışlar. Makam otomobiline gümrük tarafından mahkeme kararıyla el konuldu. Ancak, mahkeme yediemin olarak makam aracını bize geri verdi. Ancak bu otomobil, makam aracı olarak kullanmayacağım” dedi. Erkmen, Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğü’ne de konuyu bildirdiklerini, mahkeme kararını bekleyeceklerini, sonuca göre bankadan yeni araç talebinde bulunabileceklerini söyledi.

7/08/2011

internette çinden getirilen yapay kızlık zarı kanını bin ile dört bin dolar arasında satıyorlar

Son yıllarda dünyada internetin yaygınlaşması ile birlikte artan ’Drop Shipping’ (stoksuz e-ticaret), vurguncuların yeni alanı oldu. Bu yolla haksız kazanç elde etmek isteyenler, Yurtdışından kargoya verilen ve değeri 150 Euro’yu geçmeyen mallara uygulanan gümrük muafiyetinden yararlanarak, değerini 150 Euro’dan düşük gösterdikleri çeşitli ürünleri sahte belgelerle yurda sokuyor. İnternet siteleri üzerinden yapılan satışlarda birçok ürünün 150 Euro’nun altında fiyat etiketi ile Türkiye’ye sokulduğunu tespit eden Antalya Gümrük Muhafaza Müdürlüğü ekipleri peşpeşe operasyonlar düzenledi.
Geçen hafta içerisinde, bu yöntemle yurda sokulmak istenen 2 milyon 681 bin 625 lira değerindeki 3 bin 290 fotoğraf makinesi ile bin 305 fotoğraf makinesi aksesuarına el koyan Gümrük Muhafaza ekipleri, son olarak Çin’de üretilen ve yine bu yöntemle getirilen ambalajlar içinde 45 ’yapay kızlık zarı kanı’ ele geçirdi.

TANESİ BİN- 4 BİN DOLAR ARASINDA

İnternet ortamında tanesi bin- 4 bin dolar arasında fiyata alıcı bulduğu belirtilen yapay kızlık zarı kanlarını, ’hediyelik eşya’ bildirimi ile 20’şer dolar değerinde gösterip Türkiye’ye sokmak isteyen H.T.’nin kolileri, Gümrük Muhafaza ekiplerini şüphelendirdi. Kolileri inceleyen ekipler, gümrük vergisi vermemek için değeri 150 Euro’nun altında gösterilen toplam 45 yapay kızlık zarı kanına el koydu. Gümrük ekiplerince ’gümrük ihlali’ suçlamasıyla sorgulanan H.T., ifadesinin ardından savcılık talimatıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. El konulan maddeler ise incelenmek üzere laboratuvara gönderildi. Analiz raporuna göre insan sağlığını tehdit edecek herhangi bir bulguya rastlanırsa, dosya kapsamının genişletilip H.T.’nin gözaltına alınması gündeme gelebilecek.

EKİPLER, NE OLDUĞUNU İNTERNETTEN ÖĞRENDİ

Gümrük mevzuatının 45’inci maddesine göre, posta ya da hızlı kargo taşımacılığı yoluyla gelen eşyanın, gönderim başına 150 Euro’yu geçmemesi halinde gümrük vergisinden muaf olduğunu belirten Gümrük Muhafaza Müdürlüğü yetkilileri, kargoya şüphe üzerine el koyduklarını, içinden çıkan malzemenin ne işe yaradığını da uzun süre çözemediklerini söyledi. Ekipler, ilk kez karşılaştıkları ürünün ’yapay kızlık zarı’ olduğunu ise internet üzerinden ayrıntılı bir araştırma yaptıktan sonra öğrendiklerini belirtti.

İLK ÖNCE KADIN ARKADAŞLARI İÇİN GETİRMİŞ

Antalya’nın bir ilçesinde hediyelik eşya işiyle uğraşan H.T. Gümrük Muhafaza Müdürlüğü ekiplerine verdiği ifadede, yaklaşık 3- 4 yıl önce 3 kadın arkadaşının ihtiyacını karşılamak için internet üzerinden araştırma yaptığını söyledi. İlk kez bu kadın arkadaşları için getirdiği yapay kızlık zarı kanını, talep üzerine zaman zaman getirmeye başladığını itiraf eden H.T., ürünün Türkiye’de çok az bilindiğini, genelde Arap ülkelerinde talep gördüğünü söyledi.

İTHALATI YOK

Gümrük Müdürlüğü yetkilileri, şu anda bu ürünün ’ithal edilebilecek ürünler’ listesinde tanımlanmadığını belirtti. Yeklililer, resmi ithalat için başvurulması ve ilgili bakanlıklar tarafından izin verilmesi halinde, ithalat sırasında malın değerinin yüzde 20’si oranında gümrük vergisi ödenmesi gerektiği bilgisini verdi.

YAPAY KIZLIK ZARI KANI NEDİR?

Özel kutularda biri deneme amaçlı, hava geçirmez jelatinle kaplı 2 paket yapay kızlık zarı kanı bulunuyor. Jelatin açıldıktan sonra yapay kan şeffaf paket içinde vajinaya yerleştiriliyor. Özel bir kimyasal maddeden oluşan şeffaf paket, vücut ısısında 15 dakika içinde tepkimeye geçerek yok oluyor. Paket içindeki özel kimyasaldan oluşan yapay kızlık zarı kanı ise aynı gerçeği gibi akıyor.

DROP SHIPPING TİCARETİ (STOKSUZ E-TİCARET)

Tedarikçi herhangibir ürünü uygun fiyata fabrikalardan, spot piyasadan alır ve katalog oluşturup, internette kendisine ait ya da satış konusunda önde gelen sitelere gönderir. Bu kataloğu inceleyen satıcılar ürünleri sergiler. Sergilenen ürünler KDV, ÖTV ve Gümrük vergisi ve benzeri vergiler içermediğinden, Türkiye’ye yasal yollardan gelen ürünlerden daha düşük fiyatlıdır. Alıcı ürünü inceleyerek sipariş verir. Alıcının bilgilerini alan site sahibi bilgileri tedarikçiye iletir. Alıcı ürünün ücretini satıcıya gönderir. Satıcı da tedarikçi firmaya gönderir. Satıcıdan kimlik ve adres bilgilerini alan tedarikçi ürünün ücretinin ödenmesinden sonra ürünü alıcı adına kargoya verir.

7/03/2011

türk mühendislerinin geliştirdiği milli tüfeğin üretimine başlandı

Proje kapsamında Temmuz 2012 tarihine kadar toplam 200 adet prototip piyade tüfeği üretilecek. Türk Silahlı Kuvvetlerindeki çeşitli birliklere dağıtılacak prototip tüfekler, profesyonel askerlerce test edildikten sonra seri şekilde üretilecek.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin piyade tüfeği ihtiyacının karşılanması amacıyla 22 Ocak 2009'da Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile sözleşme imzalayan Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), alt yüklenici Kalekalıp firmasıyla birlikte çalışmalarını hızlandırdı. Tüfeğin tasarımının karara bağlanmasının ardından 50 adetlik prototip üretimine geçildi.
Kara Kuvvetleri Komutanlığının taktik ve teknik istekleri doğrultusunda geliştirilen milli piyade tüfeğinin ilk etapta 3 farklı versiyonu tasarlandı. Yapılan testlerin ve değerlendirmelerin ardından 3 konfigürasyon prototipi teke düşürüldü ve çalışmalar tek model üzerinde yürütülmeye başlandı.

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, tasarım ve doğrulama testlerinin yapılacağı ilk 50 adetlik prototip tüfek, Ekim 2011'de hazır olacak. Proje kapsamında toplam 200 adet prototip üretiminin ise Temmuz 2012 tarihinde tamamlanması planlanıyor.

Projeye göre bu prototip tüfekler, geri bildirim almak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinde çeşitli birliklere dağıtılacak. Profesyonel askerler tarafından çeşitli hava ve arazi koşullarında (aşırı sıcak, aşırı soğuk, tozlu, ıslak ortamlar) bir süre kullanılacak olan milli piyade tüfekleri, askerlerden gelen öneri ve değerlendirmelerin ardından seri şekilde üretilecek.

Türk ordusu tarafından kullanılan G3'lerin yerini alması planlanan modern piyade tüfeği, dünya ordularının envanterinde bulunan son nesil piyade tüfeklerinin üstün özelliklerini bünyesinde topladı. Tasarımından itibaren tamamen yerli olan ve hiç bir ülkeden teknoloji transferi yapılmadan üretilen modern piyade tüfeğinin teknik özelliklerine de son şekli verildi. Buna göre milli piyade tüfeğinin ağırlığı şarjörsüz 4,3 kilogram. Fişek kapasitesi 20 adet, boyu 920 mm, namlu ömrü en az 10 bin atım olan milli piyade tüfeği, dakikada 650 atış yapabiliyor.

HEM SAĞ, HEM DE SOL EL İLE KULLANILABİLİYOR
Yetkililer, milli piyade tüfeğinin, çok sayıda özelliği bünyesinde barındırdığını, çok kademeli ayarlanabilir teleskopik dipçiği bulunan tüfeğin emniyet mandalı, şarjör mandalı ve kurma kolunun hem sağ, hem de sol el ile kullanmaya uygun şekilde tasarlandığını belirttiler.

Tüfeğin sessiz kurma özelliğine sahip olduğunu ifade eden yetkililer, şu bilgileri verdiler:

''Tüfek, şarjördeki son fişeğin atılmasından sonra mekanizmanın açık kalmasını ve yeni şarjör takıldığında, mekanizmayı yeniden kurmadan süratle ateş etmeye devam edilmesini sağlayan sisteme sahip. Yüksek atış hassasiyeti sayesinde hedef üzerinde dağılımı çok düşük olan milli tüfeğin üzerine, gece görüş dürbünü, laser, bomba atar gibi envanterde bulunan tüm aksesuarlar takılabiliyor. Milli piyade tüfeği, gelişen teknolojilerin ve ihtiyaçların ışığında tasarlandı. Modüler yapısı sayesinde her türlü yenilik tüfeğe uygulanabilecek.''

Bu arada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de geçtiğimiz günlerde Kırıkkale'de MKEK'nin silah fabrikasını ziyaret ederek, milli piyade tüfeğini incelemişti.

MİLLİ TÜFEĞİN ÖZELLİKLERİ
Yapılan değişikliklerin ardından son şeklini alan Milli Modern Piyade Tüfeğinin özellikleri şöyle:

KALİBRE: 7,62 mm

AĞIRLIK: 4,3 kg

ETKİLİ MENZİL: 600 metre

BOY: 92 cm

NAMLU ÖMRÜ: 10 bin atım

MERMİ NAMLU ÇIKIŞ HIZI: 800 m/sn

ŞARJÖR KAPASİTE: 20 fişek

ATIŞ SÜRATİ: 650 atım/dakika

6/30/2011

guardian gazetesine göre türkiye çocuk gelinler oranında afrika ülkeleri ile aynı düzeyde

The Guardian tarafından yayınlanan bir makalede, çocuk gelin sorunun sadece Türkiye’nin doğusunda ve Kürt bölgelerinde yaşanmadığı, bu sorunun Türkiye’nin her yerinde görüldüğü vurgulanarak, Türkiye’nin çocuk gelinler oranında Zambiya ve Tanzanya gibi Afrika ülkeleri ile aynı düzeyde olduğu belirtildi.
Dünya’nın en büyük 17. ekonomisine sahip Türkiye’nin çocuk gelinleri batının dikkatini çekmeye devam ediyor. The Guardian gazetesi tarafından yayınlanan bir makalede, çocuk gelin sorunun sadece Türkiye’nin doğusunda ve Kürt bölgelerinde yaşanmadığı, bu sorunun Türkiye’nin her yerinde görüldüğü vurgulanarak, Türkiye’nin çocuk gelinler oranında Zambiya ve Tanzanya gibi Afrika ülkeleri ile aynı düzeyde olduğu yazıldı.

İngilterenin önemli gazetelerinden The Guardian’ın yer verdiği bir makalede, Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın Kadın ve Aile Bakanlığı’nı kaldırdığına dikkat çekilerek, "Çocuk Gelinler" projesinin Koordinatörü Selen Doğan’ın, "Herkes bu sorunun Türkiye’nin doğusunda ve Kürt bölgelerinde olduğunu düşünüyor. Ancak bu doğru değil. Biz 54 şehirde bulunduk, bu sorun Türkiye’nin her yerinde var" sözlerine yer verildi.

"BENİM BÜYÜK HAYALLERİM YOK"

Bu arada makalede, Ankara’nın bir kenar mahallesinde kadın hakları örgütü Uçan Süpürge’nin çocuk gelinler için toplandığı ve Türkiye’nin çocuk gelinleriyle konuştuğu belirtilerek, kendisinden 20 yaş büyük bir erkekle 14 yaşında zorla evlendirilen Hanife’nin, "Benim büyük hayallerim yok ama okuma ve yazma bilmeyi isterdim" sözleri vurgulandı.

ÇOCUK GELİN İSTATİSTİKLERİ EKSİK

Haberde, Türkiye’nin çocuk gelin istatistiklerinin tam olmadığını ve erken evliliklerin çoğunlukla imam nikahı şeklinde olduğu belirtilerek, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstittisü’nden küçük bir grubun ilk olarak 2008’de ulusal evlilik pratikleri üzerinde çalıştığı ifade edildi.

TÜRKİYE, AFRİKA ÜLKELERİ İLE AYNI DÜZEYDE

Meclis’e sunulan bu çalışmanın sonucunda, 15-49 yaş arasındaki Türk kadınlarının yaklaşık yüzde 40’ının 18 yaşından önce evlendiğine dikkat çekilen haberde, bu verilerin daha önceki hesaplamalardan önemli bir şekilde fazla olduğu ve Türkiye’nin çocuk gelinler oranında Zambiya ve Tanzanya gibi Afrika ülkeleriyle aynı düzeyde olduğu belirtildi.

"ÇOCUK GELİN OLUNCA HAYAT DURUYOR"

Doğan’ın erken evliliğin Türkiye’de bir problem olarak görülmediğini söylediği vurgulanan haberde, temel sorunun bir kızın yaşamının çocuk gelin olduğu zaman hayatının durması olduğunu belirterek, şu ifadelere yer verildi: "Çocuk gelin kocasının ailesi için iş gücü olmak amacıyla okuldan alınıyor. Eğitim ve iş fırsatlarından mahrum ediliyor. Sadece bir dini tören ile evlenmişse özellikle kırılgan oluyor. Çünkü Türk yasalarına göre, sosyal hizmetlere erişemiyor ve evlilik süresince kazanılan mülklerde hakkı yok." Ayrıca, Türkiye’nin son zamanlarda kadın hakları konusunda attığı adımları görmezden gelmenin haksızlık olabileceğine dikkat çekilerek, hem medeni kanunda hem ceza kanununda ve anayasada dikkat çekici değişiklikler olduğu belirtildi.

BAŞBAKAN ERDOĞAN DA ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLDİ

Ancak, şuan çocuk gelin olan ya da daha önce çocuk gelin olmuş 5.5 milyon Türk kadınının sadece yüzde 27’sinin iş gücüne katıldığı vurgulanarak, "Başbakan Recep Tayip Erdoğan 2003 yılında oğlunun Reyyan Uzuner ile evlenebilmesi için mahkemeden evlenme izni kararını sağladığına göre, erken evlilikler ve sonuçlarının görünürde bir gelecekteki ulusal siyasi gündemin üst sıralarda yer almayacağı kesin gibi görülüyor" yorumu yapıldı.

6/26/2011

amerikalı istihbaratçı rusyada düşen uçağında ispartada düşen uçağında arkasında mossad var

Eski istihbaratçı Wayne Matson, Rusya'daki uçak kazasına dikkat çekti: "İçinde İran'a çalışan 5 nükleercinin olduğu uçak önce havada patladı, sonra düştü."
"Türkiye'de 2007'de, içinde Türk fizikçilerin de olduğu uçak önce havada patlayıp düşmüştü. Tüm bu kazaların ardında İsrail gizli servisi MOSSAD var."
SADECE KAZA MI?
Son yıllarda yaşanan ve kurbanları arasında Türk nükleer bilim insanlarının da yer aldığı bir dizi suikast ve 'kaza" olayının ardında İsrail gizli servisi Mossad'ın bulunduğua ilişkin bir iddia ortaya atıldı. Rusya'da 20 Haziran'da meydana gelen uçak kazasında 45 kişi ölmüştü.

Ölenler arasında İran'daki Buşehr nükleer reaktörünün inşaasında çalışan ve İsrail'in şiddetle karşı çıktığı İran'ın nükleer programına önemli katkılarda bulunan "beş nükleer bilimci ve mühendis" yer alıyordu. Kazada hayatını kaybeden nükleer bilimciler Hindistan, Çin ve Bulgaristan'da da bazı nükleer projelerde çalışmışlardı. Şimdi serbest gazetecilik yapan Amerikalı eski istihbarat görevlisi Wayne Madsen, Rusya'daki son "kaza" dahil son yıllarda yaşanan bir dizi olayı Mossad ile ilişkilendirdi. Madsen, Rusya'daki uçak kazasındaki komplo iddialarını dile getirirken "Mosad mı?" diye sordu ve Tupelov 134 tipi uçağın yere çakılmadan önce alev aldığına ilişkin iddiaları hatırlattı. Wayne Madsen, İranlı nükleer bilimci Mecid Şaşhiari'nin geçen Kasım'da motorsikletinin patlaması sonucu ölmesine, bir başka nükleer uzman Feridun Abbasi'nin yine Tahran'da benzer biçimde ağır yaralanmasına işaret etti. Madsen, İran'ın Meşhed kentinde iki yıl önce yaşanan bir başka uçak kazasında nükleer bilimcilerin ölmesi ile bir diğer nükleer uzman olan Ardeşir Hasanpur'un 2007'de İsfahan'da zehirlenerek öldürülmesine işaret etti.

PARÇALARA AYRILDI
Madsen, 30 Kasım 2007 günü İstanbul'dan Isparta'ya giden uçağın da inişten önce havada parçalara ayrıldığını ifade ederek, iyi hava koşullarında uçağın bu şekilde parçalanmasını sorguladı. Aynı uçakta, önde gelen nükleer bilimci Engin Arık ile Araştırma Görevlisi Özgen Berkol Doğan, Yüksek Lisans Öğrencisi Engin Abat ile Doğuş Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Fizik Birimi Başkanı Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ve Araştırma Görevlisi Mustafa Fidan'ın yer aldığına dikkat çekti. Madsen, uçağın ana parçalarının rahatça birbirinden ayrıldığını ve Vali Şemsettin Uzun'un "Böyle bir uçak kazası görmedim" dediğini aktardı. Madsen, kurtarma ekiplerinin uçağa sorunsuz girerek bazı çantaları rahatça aldıklarını öğrendiğini belirtti. Arık ve nükleer bilimciler Isparta'da bilimsel bir konferansa gidiyordu. Arık ayrıca, Türkiye'de çok önemli rezervleri bulunan toryum madeninin enerji sorununa temiz ve ekonomik bir çözüm olabileceği ve olması gerektiği yönündeki görüşleri ve çalışmalarıyla tanınıyordu.
mynet

161 dilde otomatik çeviri yapabilen türk yapımı msp messenger hızla yayılıyor

Uşak'ta bir grup yazılım mühendisinin imzasını taşıyan ''MSP Messenger'' isimli program, 161 dilde çeviri yaparken, kullanıcılarına online alışveriş yapma, TV izleme ve radyo dinleme gibi imkanlar da sunuyor.
MSP Messerger'ı hayata geçiren ekipten Yazılım Mühendisi Necmettin Özalp, yaklaşık 4 yıl süren AR-GE çalışmaları sonucu ''Türkiye'nin ilk online iletişim yazılımı''nı hayata geçirdiklerini söyledi.

MSP Messenger adını verdikleri programın mevcut online iletişim yazılımlarından farklı olarak bir çok yeniliğe sahip olduğunu belirten Özalp, programın 161 dilde sesli tercüme yapabildiğini, kullanıcılara online alışveriş yapma olanağı sunduğunu, program üzerinden tv izleme ve radyo dinleme imkanı bulunduğunu kaydetti.

Yazılımın internet üzerinden ücretsiz olarak kullanıma sunulduğunu belirten Özalp, ''İlk 3 gün içinde 11 ülkeden, 30 binden fazla kişi tarafından kullanılmaya başlandı'' dedi.

Amaçlarının 6 ay içinde kullanıcı sayısını 10 milyonun üzerine çıkarmak olduğunu ifade eden Özalp, sözlerine şöyle devam etti:

''Dünyada sınırlı sayıda online iletişim yazılımı var. Bu yazılımların borsa değeri 25 ila 50 milyar dolar arasında değişiyor. ABD, Rusya, Çin gibi ülkelerdeki tanınmış online iletişim yazılımları bilgisayar kullanıcılarının taleplerine tam olarak cevap veremediğini için MSP Messenger'ı hazırladık. Oldukça iddialı olan programımız kendi tanıtımını kullanıcılar kanalıyla yapacak.''

161 DİLDE SESLİ VE YAZLI TERCÜME YAPIYOR
MSP Messenger'ın dünyadaki online iletişim yazılımlarına yeni bir anlayış getireceğini belirten Özalp, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Program, 161 dilde sesli ve yazılı tercüme yapabiliyor. Yani karşınızdaki kişi hangi ülkeden olursa olsun, hangi dili ve lehçeyi konuşuyorsa konuşsun, siz Türkçe olarak yazıyorsunuz, karşı tarafa sesli olarak kendi dilinde çeviri yaparak, sesli ve yazılı olarak iletişim sağlıyor. Düşünün Çin'den bir kişiyle iş bağlantısı yapmak istiyorsunuz. Yazılım size tercümana ihtiyaç duymadan direk iletişim imkanı sağlıyor. Çocuğunuz dil öğrenmek istiyor. O ülkeden bir kişiyle iletişim kurup karşılıklı sesli ve yazılı konuşabiliyor.

MSP Messenger bilgisayarınızda kuruluysa aynı anda radyo dinleyip, anlaşmalı televizyon yayını sağlayıcılarından biri yardımıyla istediğiniz televizyon kanalını izleyebiliyorsunuz. Messenger üstünden bilgi paylaşımında artık sınırlarınız yok. İstediğiniz büyüklükte dosyayı MSP Messenger üstünden gönderebiliyor. Programın en önemli özelliklerinden biri online alışveriş yapma imkanı olması. Kayseri'den pastırma, Çorum'dan leblebi siparişi yapmak isterseniz MPS Messenger size bu imkanı sağlayacak. MSP Messenger sosyal paylaşım sitesi anlamında da hizmet verecek. Tek bir adresten sosyal paylaşım yapabileceksiniz. Dünya çok kısa bir süre içinde MSP Messenger'i konuşacak. Biz iddialıyız, inanmıyorsanız yazılımı bilgisayarınıza ücretsiz olarak kurun ve kullanmanın keyfini çıkarın.''

''HEDEFİMİZ MİLYONLARCA DOLARLIK REKLAM GELİRİ''
Ulaştırma Bakanlığı verilerine göre Türkiye'de 22 milyon kişinin ''messenger'' yazılımı kullandığını, bu yazılımların toplam reklam gelirlerinin ise yıllık 2 milyar dolara ulaştığını bildiren Yazılım Mühendisi Özalp, bu gelirden Türkiye'nin herhangi bir pay alamadığını vurguladı.

MSP Messenger'ın yaygınlaşması halinde Türk firması olarak elde edecekleri gelirden milyonlarca dolar vergi ödeyeceklerini belirten Özalp, şöyle konuştu:

''Yazılım sanal ortamda domino taşı etkisiyle yayılıyor. Bir kaç gün içinde bu yüz binlerce kullanıcıya ulaşmayı hedefliyoruz. Amacımız dünyada milyonlarca kişinin bu yazılımı kullanması. Türkçe ve İngilizce olarak yazılım hazır. Çok kısa süre Arapça, Çinçe ve Rusça olarak yazılım hizmete girecek. Biz dünyada dil bilmezlik olgusunu ortadan kaldırıyoruz. Şu an çeviride yüzde 75 başarıyı yakaladık. Amacımız yüzde 90'a ulaşmak.''

''BU BİR MİLLİ SİSTEM PROJESİ''
Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü'nün, MSP Messenger'ın ''Bilgisayar Programları ve Veritabanları'''na ilişkin tescilini yaptığını, ayrıca uluslararası bir yazılım firması tarafından da ''Uluslararası Dijital İmza Sertifikası''nın onaylandığını vurgulayan Özalp, yazılımı ''Milli Sistem Projesi'' olarak adlandırdıklarını söyledi.

Türkiye'deki bilgisayar kullanıcılarını da ''Türk Messenger''ını kullanmaya davet eden Özalp, ''Bu yerli bir araba veya yerli malı kullanmak gibi bir şey. Biz ülkemizin kazanmasını isteyen bir avuç insanız. Kısa süre içinde Uşak'ta, bünyesinde çok yetenekli bilgisayar yazılımcıları barındıran 300 kişilik çalışma ekibi kuracağız. Yola avukatlar için bir online iletişim yazımı hazırlamak için çıkmıştık. Bir hayal kurduk. Şimdi hayalimiz gerçek oldu'' diye konuştu.

6/25/2011

evrensel gazetesine yollanan tehdit mektubu 15 ağustosa kadar türkiyeyi terk edin

Evrensel gazetesine Türk İntikam Tugayı (TİT) imzalı bir tehdit mektubu yollandı. TİT imzalı ve "Açık Mektup" başlığıyla gönderilen yazıda "15 Ağustos'a kadar taleplerinin yerine getirilmemesi durumunda Diyarbakır ve İstanbul'da kanlı eylemler yapılacağı" söyleniyor. TİT'in talepleri ise Kürtler, Ermeniler ve Baskın Oran, Sebahat Tuncel gibi demokrat aydınların Türkiye'yi terkedip bunu basın yoluyla açıklaması.
TİT, "Evrensel gazetesi olarak yaptığınız haberlerde Türklere ve büyük Türk devletine hakaret boyutunda yazılar çıkarmakla yaptığınız yanlışları arttırıyorsunuz. Bu nedenle operasyon hakkımız saklı kalmak şartıyla" diyerek taleplerini şöyle sıralıyor:

1- 15 Ağustos'a kadar siz ve işbirlikçileriniz Türk topraklarını terk edecek ve bunu basın yoluyla açıklayacak.

2- PKK'nın vekil olan ya da vekil olmayan sempatizan ve militanları da aynı tarihe kadar Türk topraklarını terk edecek.

3- Ermeni diasporası ve yandaşları da hiçbir talepte bulunmadan geri dönmeksizin Türk topraklarını terk edecek.

4- Agos Gazetesi ve yandaş medya kuruluşları kapanacak ve çalışanlarıyla birlikte Türk topraklarını terk edecek.

5- BDP parti binaları kapatılacak ve yandaşları Türk topraklarını terk edecek.

6- Baskın Oran, Sebahat Tuncel, Osman Baydemir, Ahmet Türk, Etyen Mahçupyan ve diğerleri bu tarihe kadar Türk topraklarını geri dönmeksizin terk edecek.

Mektup şöyle devam ediyor: "15 Ağustos 2011 gününe kadar şartlar yerine getirilmediği takdirde PKK'nın ilk eyleminin yıldönümünde Diyarbakır'da Kürt unsurlarının yoğun olduğu yerde operasyon yapacağımızı ve düşman unsurlara ağır kayıplar verdireceğimizi ve yine aynı gün İstanbul'da Ermeni unsurlara ait belirlediğimiz yerlere operasyon yapacağımızı ve düşman unsurları etkisiz hale getireceğimizi bildiririz... Türk İntikam Tugayları olarak aktif eylemlerimiz devam etmekle birlikte son defa uyarıyoruz. Aydın kimliğine bürünmüş vatan hainleri ve Türk düşmanlarını ortadan kaldırana kadar mücadelemiz sürecektir."

Mektubu değerlendiren Evrensel Yazıişleri Müdürü Fatih Polat, "Seçilmişlerin vekilliklerini düşürmek için bu kadar gönüllü olan savcıların bize yönelen bu tehditler karşısında da aynı hassasiyeti taşımayacağına inansak da savcıları göreve çağırıyoruz" diye konuştu.

'HAREKETE GEÇİLMELİ'

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Evrensel ve Agos gazeteleri ile bazı köşe yazarları ve aydınların yaptıkları yayınlar ve açıklamalar nedeniyle tehdit dilmesini kınadı ve savcılıkları harekete geçmeye çağırdı. TGS Yönetim Kurulu’ndan yapılan açıklamada Evrensel ve Agos gazeteleri ile bazı köşe yazarları ve aydınların yaptıkları yayınlar ve açıklamalarla “Türklere” ve “Türk devletine” hakaret ettikleri iddiasıyla Türk İntikam Tugayı tarafından kendilerine karşı 15 Ağustos’tan itibaren eylemlere geçileceği yönünde tehditlerde bulunulduğu belirtilerek şöyle denildi:

“Yapılan bu tehditlere karşı, Evrensel ve Agos gazeteleri ile diğer gazeteci, yazar ve aydınlarla dayanışmamızı ifade ediyoruz. Şiddet ve nefret söylemini bizzat içeriğinde taşıyan böyle bir tehdit karşısında savcılıkları ve güvenlik görevlilerini harekete geçmeye ve gerekli önlemleri almaya çağırıyoruz. Meydana gelebilecek herhangi bir saldırının ve sonuçlarının sorumluluğu, bu konudaki görevini ihmal edenlere ait olacaktır.”

(Bianet-ANKA)

avrupada cep telefonu kullanıcıları arasında en çok konuşanlar türkler çıktı

Türkiye'de yaklaşık altmış iki milyon mobil abone var. Bunların yirmi iki milyonu 3G kullanıyor.
Bu sayı Türkiye'yi Avrupa'da en çok konuşturan ülke yaptı.
Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer, "Türkiye Avrupa'da şu anda en çok konuşan ülke. Geçen sene 218 dakika ile Avrupa'nın 3'üncü ülkesi idi. İlk 3 ayda 260 dakika ile Avrupa'yı geçtik" diye konuştu.

Abone başına ayda yaklaşık doksan dakika konuştuk.

İlk üç ayda 40,2 milyar kısa mesaj gönderdik.

Cep telefonları ile en çok aranan numaralardan biri 112 oldu.

Ardından polis imdat geldi.

Cep telefonu ile yurtdışından en çok Almanya, Bulgaristan ve İngiltere arandı.

Alt Yapı Uyarısı
Rakamların artışına dikkat çeken BTK Başkanı Tayfun Acarer "hızlı artış, altyapı sorunlarını da beraberinde getiriyor, önlem alınmazsa altyapımız çöker" uyarısında bulundu.

Acarer, "Geniş bant arttıkça altyapı ihtiyacı çoğalıyor. Son bir yılda bizim geniş bant kapasite kullanımı yüzde 1495 arttı. Tedbir alınmaz ise övündüğümüz Avrupa'dan iyi olduğumuz konuda geri düşebiliriz" dedi.

Tayfun Acarer baz istasyonlarıyla ilgili tartışmalara da değinerek "baz istasyonlarını sökmek bilişimi kurban etmektir" diye konuştu.
trt türk