Dünya

Dünya
Ordu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ordu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5/16/2012

imam'dan atatürk rozetini çıkart namazın kabul olmaz uyarısı

Ordu'nun Akkise Köyü'nde yaşayan emekli öğretmen Yalçın Kılıçkaya, namaz kılmaya gittiği Akkise Köyü Merkez Camii'nde imam Fazlı Şahin'in "Atatürk rozetini çıkart, namazın kabul olmaz" dediğini söyledi.

İmamın, "Çıkarmazsan, cemaatin namazı da lekelenir, onlarınki de kabul olmaz" dediğini söyleyen emekli öğretmen, rozetini çıkarıp cebine koyduğunu, namaz kıldığını ifade etti.

İmam özür diledi

Bu olayın ardından köydeki gençlerin imam Fazlı Şahin'e tepki gösterdiğini söyleyen Yalçın Kılıçkaya, "İmam bir hafta sonra özür diledi, tekrar ben de Atatürk rozetiyle girdim camiye. Bugüne kadar geçen 4 ay içerisinde de rozetle camiye gidiyorum" dedi.

Soruşturma başlatıldı

Ordu Valiliği İl Müftülüğü, iddianın duyulması üzerine geçen hafta soruşturma açılması talimatını verdi. Ordu İl Müftüsü Mustafa Kolukısaoğlu, konuyla ilgili olarak, "Olayı öğrendikten sonra valilikten soruşturma oluru aldık. Şu anda soruşturma yapılıyor" dedi.cumhuriyet

1/05/2012

amerikan ordusunun ölümcül olmayan silahlar listesi internete sızdırıldı

ABD ordusuna ait olduğu iddia edilen ve bazıları gerçek bazıları hayal ürünü ölümcül olmayan silahlardan oluşan bir liste internette yayımlandı.
Ölümcül Olmayan Silahlar Referans Kitabı adlı listenin ABD Savunma Bakanlığı tarafından hazırlandığı iddia ediliyor.


İnternete sızdırılan belgede, halihazırda varolan bazı silahların nasıl geliştirilebileceğine ve olası yeni teknolojik atılımların neler olabileceğine yer veriliyor.

Listede kalabalıkları dağıtmak için tasarlanan lazer ve ısı ışınları, ya da dalgıçlarda mide bulantısına yol açan ses dalgaları gibi çeşitli maddeler yer alıyor.

Belgeyi internette yayımlayan Kamu İstihbaratı adlı örgüt, ABD hükümetinin ulusal güvenliği gerekçe göstererek gizli tuttuğu bilgileri kamuoyuna sızdırmasıyla biliniyor.

Pentagon'dan bir sözcü, ölümcül olmayan silahlar listesini ne yalanlayacağını ne de doğrulayabileceğini söyledi.

İnternette yayımlandığı şekliyle 100 sayfayı aşan raporda her silahın kendine has özellikleri, nasıl bir hasara yol açtığı ve kullanımının yaratabileceği sorunlar ele alınıyor.

Bahsi geçen silahların insan vücudunda yol açtığı tipik etkilerden bazıları geçici körlük, sağırlık ve hareket kabiliyetini yitirme olarak açıklanıyor.

Örneğin, Yüzücü Tabancası olarak adlandırılan silahın sudaki düşman yüzücüleri veya dalgıçları, ses dalgalarını kullanarak etkisiz hale getireceği belirtiliyor.

Ses dalgaları, sudaki insanın işitme duyusunu hedefleyerek ciddi mide bulantısına yol açıyor.

Belgede, bu silahın olası bir yan etkisi denizdeki diğer canlı türlerine verebileceği zarar olarak belirlenmiş ve henüz ''geliştirme'' aşamasında olduğu belirtiliyor.

Daha uçuk fikirler arasında, lazer ışınlarıyla bir düşman uçağının kanatları çevresindeki aerodinamik akımın bozulabileceği ve uçağın yön değiştirmesinin sağlanabileceği öne sürülüyor.

Ölümcül olmayan silahlar listesinde henüz geliştirme aşamasında olduğu söylenen bir diğer fikir, ısı dalgaları yayan bir sistem aracılığıyla insanların istem dışı hareket etmesini ve bir grup halinde yer değiştirmelerini sağlamak.

Bir arabanın motorunu uzak bir mesafeden durduracak kapasitede yüksek enerjili mikrodalgalar yayan, taşınabilir bir cihaz da gene listede yer alan silah fikirleri arasında.

ABD Savunma Bakanlığı bünyesinde ölümcül olmayan silahlar üzerinde çalışan daire 1996 yılında kuruldu. Fakat ne kadar başarılı olduğu konusunda şüpheler var.

2009 yılında yayımlanan bir hükümet raporunda, sözkonusu dairenin yaklaşık 50 proje üzerinde 400 milyon dolara yakın para harcamasına karşın, yeni tek bir silah bile üretmeyi başaramadığı sonucuna varılmıştı.

7/04/2011

kösedağ savaşında tecrübeli kumandanları dinlemeyen selçuklu sultanı savaşı nasıl kaybetti

selçuklu sultanıKösedağ Muharebesi, Anadolu Selçuklularının, Moğollara yenilmesiyle sonuçlanan ve 3 Temmuz 1243 tarihinde meydana gelen savaş. Türk-İslâm tarihinde, önemli bir dönüm noktası teşkil eden bu savaş, Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılma sürecine girmesine sebep olmuştur.
Anadolu Selçuklu Devleti'nin güçlü hükümdarı Alâeddin Keykubad’dan Moğollar çekiniyorlar, bu sebeple Anadolu’ya saldıramıyorlardı. Alâeddin Keykubad’ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında cesaretlendiler. Anadolu içlerine doğru seferler düzenlemek için, İran’daki Moğol orduları başkumandanlığına Baycu Noyan getirildi. Kafkasya’daki Gürcü ve Ermeni kuvvetlerinden de yardım alan Baycu Noyan, Anadolu Selçukluları üzerine saldırmak üzere fırsat kolladı. Baba İshak İsyanından ve Gıyâseddin Keyhüsrev’in tecrübesizliğinden faydalanarak, 1242 senesinde Erzurum’a saldırdı. Korkunç zulümler ve katliamlar yaparak, Müslümanların mallarını yağmalattı. Bu haberi alan genç ve tecrübesiz Sultan Gıyâseddin Keyhüsrev 80,000 kişilik ordusuyla Sivas’ta ordugah kurup beklemeye başladı. Sultanın Sivas'ta olduğunu haber alan Baycu Noyan, buraya hareket etti.

Moğol askerlerinin Sivas’a hareket ettiklerini haber alan Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev, kumandanlarıyla istişare etti. Tecrübeli kumandanlar sultana silah ve erzakla dolu olan Sivas’ta kalmasını burada tertibat alıp, yorgun düşen Moğollara karşı harp edilmesini söylediler. Devletin ileri kademesinde bulunan, fakat tecrübesiz ve harpten anlamayan bazı kimselerin teşvik ve tahriklerine kapılan genç sultan harekete geçti. Sivas’ın doğusunda Suşehri ilçesinin güneyi Aksu Köyü'nünde güneyinde bulunan Kösedağ mevkiinde suyu ve otlağı bol olan bir yeri seçerek ordugah kurdu. Burası askerî bakımdan müdafaası kolay, Moğolların tecavüzüne imkan vermeyen bir araziydi.

Dağ geçitleri tutulmuş, düşmanın gelmesi bekleniyordu. Ne yazık ki, sultan yine tecrübesiz kimselerin teşvik ve tahrikiyle müstahkem mevkileri bırakarak düşmanın karşılanmasını emretti. Galib geleceğinden emin bir halde tedbire bile lüzûm görmeden ilerleyen genç sultan az sonra Moğol ordusuyla karşılaştı. İlk başta geri çekilen Moğol kuvvetleri dönüş yaparak, Selçuklu öncü kuvvetlerini bozguna uğrattılar. Hiç harp görmemiş tecrübesiz sultan, öncü kuvvetlerinin bozguna uğradığını duyunca ordunun tamamen yenildiğini sandı. Düşman eline geçmemek için otağını ve hazinelerini harp meydanında bırakıp Tokat’a oradan da Konya’ya doğru kaçmaya başladı. Sultanın harp meydanından kaçtığını henüz duymayan Selçuklu askerleri akşamın geç vakitlerine kadar düşmanla çarpışmaya devam ettiler. Sultanın harp meydanını terk ettiğini öğrenince onlar da çadırlarını bırakarak firar ettiler. Ertesi sabah çadırlarda bir hareket görmeyen Moğollar, bunun bir harp hîlesi olduğunu zannederek çadırlara iki gün yanaşmadılar. 3 Temmuz 1243 (H.14 Muharrem 641) tarihinde korka korka çadırlara girdiler. Küçük bir çarpışma ile harp bitti. Seksen bin kişilik Selçuklu ordusu utanç verici bir mağlûbiyete uğradı. Selçuklu toprakları Moğol işgal ve zulmüne uğradı. Erzincan, Sivas ve Kayseri’yi yağmalayan Moğollar pekçok Müslümanı şehid ettiler.

Kösedağ mağlûbiyetinde sultanı ikna edemeyen güngörmüş vezir Mühezzibüddin Ali, Konya’ya gitmeyip Amasya’ya geldi. Moğol kumandanı Baycu Noyan’la görüşme yoluna gitti. Bazı hususları anlatıp, pekçok hediyeler vererek daha fazla gitmemesini tavsiye etti. Bir müddet Anadolu’nun işgalini durdurup geri dönmeleri Mühezzibüddin Ali’nin gayretleri sebebiyle oldu. Yapılan sulh antlaşmasıyla Selçuklular Moğollara vergi vermeyi kabul ettiler.

Türk tarihinde benzeri görülmemiş olan Kösedağ Bozgunu, genç ve savaş tecrübesi olmayan Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in fevrî hareketleri neticesinde ortaya çıkmıştır. Daha önce Anadolu’ya girmeye cesaret edemeyen Moğollar, Kösedağ Bozgunundan sonra Anadolu’yu kolayca istila etmişler, şehirleri yağmalayıp, Müslüman halkı sivil-asker, kadın-çocuk demeden katletmişlerdir. Bu mağlûbiyet neticesinde Selçuklular Moğollara vergi vermeyi kabul etmişler, iki yüz yıllık Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılış süreci başlamıştır.

7/03/2011

türk mühendislerinin geliştirdiği milli tüfeğin üretimine başlandı

Proje kapsamında Temmuz 2012 tarihine kadar toplam 200 adet prototip piyade tüfeği üretilecek. Türk Silahlı Kuvvetlerindeki çeşitli birliklere dağıtılacak prototip tüfekler, profesyonel askerlerce test edildikten sonra seri şekilde üretilecek.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin piyade tüfeği ihtiyacının karşılanması amacıyla 22 Ocak 2009'da Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile sözleşme imzalayan Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), alt yüklenici Kalekalıp firmasıyla birlikte çalışmalarını hızlandırdı. Tüfeğin tasarımının karara bağlanmasının ardından 50 adetlik prototip üretimine geçildi.
Kara Kuvvetleri Komutanlığının taktik ve teknik istekleri doğrultusunda geliştirilen milli piyade tüfeğinin ilk etapta 3 farklı versiyonu tasarlandı. Yapılan testlerin ve değerlendirmelerin ardından 3 konfigürasyon prototipi teke düşürüldü ve çalışmalar tek model üzerinde yürütülmeye başlandı.

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, tasarım ve doğrulama testlerinin yapılacağı ilk 50 adetlik prototip tüfek, Ekim 2011'de hazır olacak. Proje kapsamında toplam 200 adet prototip üretiminin ise Temmuz 2012 tarihinde tamamlanması planlanıyor.

Projeye göre bu prototip tüfekler, geri bildirim almak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinde çeşitli birliklere dağıtılacak. Profesyonel askerler tarafından çeşitli hava ve arazi koşullarında (aşırı sıcak, aşırı soğuk, tozlu, ıslak ortamlar) bir süre kullanılacak olan milli piyade tüfekleri, askerlerden gelen öneri ve değerlendirmelerin ardından seri şekilde üretilecek.

Türk ordusu tarafından kullanılan G3'lerin yerini alması planlanan modern piyade tüfeği, dünya ordularının envanterinde bulunan son nesil piyade tüfeklerinin üstün özelliklerini bünyesinde topladı. Tasarımından itibaren tamamen yerli olan ve hiç bir ülkeden teknoloji transferi yapılmadan üretilen modern piyade tüfeğinin teknik özelliklerine de son şekli verildi. Buna göre milli piyade tüfeğinin ağırlığı şarjörsüz 4,3 kilogram. Fişek kapasitesi 20 adet, boyu 920 mm, namlu ömrü en az 10 bin atım olan milli piyade tüfeği, dakikada 650 atış yapabiliyor.

HEM SAĞ, HEM DE SOL EL İLE KULLANILABİLİYOR
Yetkililer, milli piyade tüfeğinin, çok sayıda özelliği bünyesinde barındırdığını, çok kademeli ayarlanabilir teleskopik dipçiği bulunan tüfeğin emniyet mandalı, şarjör mandalı ve kurma kolunun hem sağ, hem de sol el ile kullanmaya uygun şekilde tasarlandığını belirttiler.

Tüfeğin sessiz kurma özelliğine sahip olduğunu ifade eden yetkililer, şu bilgileri verdiler:

''Tüfek, şarjördeki son fişeğin atılmasından sonra mekanizmanın açık kalmasını ve yeni şarjör takıldığında, mekanizmayı yeniden kurmadan süratle ateş etmeye devam edilmesini sağlayan sisteme sahip. Yüksek atış hassasiyeti sayesinde hedef üzerinde dağılımı çok düşük olan milli tüfeğin üzerine, gece görüş dürbünü, laser, bomba atar gibi envanterde bulunan tüm aksesuarlar takılabiliyor. Milli piyade tüfeği, gelişen teknolojilerin ve ihtiyaçların ışığında tasarlandı. Modüler yapısı sayesinde her türlü yenilik tüfeğe uygulanabilecek.''

Bu arada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de geçtiğimiz günlerde Kırıkkale'de MKEK'nin silah fabrikasını ziyaret ederek, milli piyade tüfeğini incelemişti.

MİLLİ TÜFEĞİN ÖZELLİKLERİ
Yapılan değişikliklerin ardından son şeklini alan Milli Modern Piyade Tüfeğinin özellikleri şöyle:

KALİBRE: 7,62 mm

AĞIRLIK: 4,3 kg

ETKİLİ MENZİL: 600 metre

BOY: 92 cm

NAMLU ÖMRÜ: 10 bin atım

MERMİ NAMLU ÇIKIŞ HIZI: 800 m/sn

ŞARJÖR KAPASİTE: 20 fişek

ATIŞ SÜRATİ: 650 atım/dakika

6/06/2011

internette yeni açılan bir sitede çarpışmalarda ölen askerler hesap soruyor

Katia Moskvitch

BBC Bilim ve Teknoloji muhabiri

İgor Andreev


"Merhaba! Adım Nikolay. 24 Yaşındayım ve Rus ordusunda görev yaparken öldüm."


Facebook'un Rus versiyonu Odnoklassniki.ru'daki bir sayfada çoğu askeri üniformalı 27 gencin fotoğrafları görülüyor.

Çoğu gülümsüyor, mutlu ve gururlu görünüyorlar.

Bu 27 gencin hepsi de silah altındayken can vermiş. Birkaçı Çeçenistan veya Dağıstan'daki çarpışmalarda ölmüş.

Bu alışılmışın dışındaki sayfayı oluşturan, sivil toplum örgütü The Mother's Right Foundation (Annelerin Hakkı Vakfı), ölen askerlerin çoğunun, aşırı zorbalık, suç eylemleri, kötü yaşam koşulları ya da ordu içindeki anormal psikolojik ortam yüzünden can verdiğini belirtiyor.

Bazıları asker arkadaşlarınca öldürülmüş, yakın mesafeden açılan ateşle ya da aşırı dövülme sonucu...

Vakfa göre, bazıları da, yaşadıkları sürekli şiddet ve taciz yüzünden intihar etmiş.

Ama Odnoklassniki.ru sitesinde, bütün bu gençler, adeta hala hayatta gibi. Başkaları bu kişileri "arkadaş" edinebiliyor, fotoğraflarına bakabiliyor, duvarlarına yazabiliyor ve hatta özel mesaj gönderebiliyor.

Sayfa sahipleri, yaşam öykülerinde hayatlarını ve ölümlerini birinci tekil şahısla anlatıyorlar.

Çelyabinks'den çok da uzakta olmayan Mezhozernij köyünden Nikolay Ishimov, kendi öyküsünü şöyle anlatıyor:

"20 Ağustos 2007'de 47 asker arkadaşımın önünde, Vladimir Bazelev adlı sarhoş subay tarafından vuruldum. Öylesine, hiçbir neden olmaksızın...

Kurşun iki gözümün arasına isabet etti, hemen orada öldüm.

Üç duruşma ardından ve Annelerin Hakları'nın yardımıyla, annem, katilimin 5 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmasını başardı.

Ama annem hala ağlıyor arkamdan, hergün ağlıyor. Annem babam bazen rüyalarında görüyorlar beni."
İnternet sayfası büyük dikkat çekti

Vakfın başkanı Veronika Marçenko, internet kampanyasının sadece birkaç hafta önce başlatılmış olmasına rağmen, Rus ordusundaki şiddet geleneğine böylesine alışılmadık biçimde dikkat çekilmesinin, gündemde yer bulduğunu söylüyor.

Marçenko, "Bu bilgiyi dünyayla paylaşmak suretiyle, olan bitenleri soyut sözcükler ve rakamlarla anlatmak yerine, somut örneklerle, bu gençlerin öykülerini anlatarak ortaya koyuyoruz. Böylece insanlar, bu durumun olağan birşey olup olmadığı sorgulamaya ve ne yapılabileceğini düşünmeye başlıyor." diyor.

Vakfın başkanı Veronika Marçenko, internet sayfasındaki yazılarda "Ben öldüm, öldürüldüm" gibi ifadeler kullanılmasıyla, birden büyük dikkat çektiklerini ve insanlardan tepkiler gelmeye başladığını belirtiyor.

"Belki aynı apartmanda oturuyor olabilirsiniz ama, komşunuzun oğlunun silah altındayken öldüğünü, ancak bu sosyal paylaşım sitesinden öğreniyorsunuz. Çünkü artık insanların çoğu, komşularıyla değil de, internet üzerinden iletişim kuruyorlar birbirleriyle." diyor Marçenko.

Annelerin Hakkı, 1990'dan bu yana , ölen askerlerin ailelerine parasız hukuki yardım ve destek sağlıyor; ailelere, karmaşık Rus yargı düzeninde rehberlik yapıyor.

2009 Yılında, ABD Başkanı Barack Obama'nın eşi Michelle Obama ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, yürüttüğü çalışmalardan ötürü Veronica Marçenko'ya saygın "Uluslararası Cesur Kadınlar" ödülünü vermişti.
Birçok aile için, oğullarının tam olarak nasıl öldüğünü anlamak, çok büyük önem taşıyor.

Veronika Marçenko, silah altında ölen askerlerin anne babalarının, yalnızca maddi tazminat ve adalet peşinde olmadıklarını; oğullarının nasıl ve niye öldüğünü de saptamak istediklerini anlatıyor.

Genç bir askerin ölüm nedeni olarak en sık rastlanan açıklama, intihar. Ama anne babalar, oğullarının ölü bedenlerini incelediklerinde, iç yaralanmaların ve kırılmış kemiklerin izlerini buluyorlar.

Kimileri, bazı askerlerin aslında dövülerek öldürüldüğünü, ama olaya intihar süsü vermek için boyunlarına ip geçirildiğini ya da gençlerin kendilerini asmak zorunda bırakıldıklarını düşünüyor.
İşkence olayları

19 Yaşındaki İgor Andreev 2005 yılında Sen Petersburg'da ölmüş. Bir birlikten diğerine nakledilirken, trende, kemeriyle asılı halde bulunmuş.

İgor'un annesi Lyudmila Strugova, hıçkırıklar içinde, "Aldığımız haberlerden çok etkilenip o kadar büyük bir şoka girdik ki, otopsi yaptırmadık. Bize, oğlumuzun cesedinin beş gündür tabutta olduğunu ve ilaçlamayı unuttukları için, tabutu açmamamız gerektiğini söylediler. Bu nasıl birşey? Tabutu açmamıza nasıl izin vermezler?" diyor...

İnternet sitesinde İgor'un öyküsü tüm çıplaklığıyla gözler önünde.

"Sürekli diğer askerlerce eziliyor, tacizlere hedef oluyordum. Benden para istiyorlar, dövüyorlardı. Her yerim çürükler ve hematomlarla kaplanmıştı." diye yazıyor İgor ve sürdürüyor:

"2005 Mart'ında, istediği parayı bulamadığım için Ruslan Romadov adlı asker tarafından çok kötü şekilde dövüldüm. Alemden para istemek zorunda kaldım. Ben yoksul bir aileden geliyorum. Cumhurbaşkanlığı taburunda görev yapıyordum; sürekli dayak, haraç alma ve aşağılanma beni perişan etti."

İgor'un annesi, ağlayarak, ordunun zor bir yer olduğunu daha önce duyduklarını; ama asla bu derece zor olacağını düşünemediklerini anlatıyor ve İgor hala hayattayken, bu taciz hareketlerini yapanların hiçbir ceza görmemesini anlayamadıklarını söylüyor.

İgor Andreev'un annesi, "Mahkemede subayın gözlerinin içine baktım ve oğluma niçin işkence edildiğini, neden geceler boyunca uykusuz bırakıldığını, bir köşede ayakta durmak zorunda bırakıldığını, sürekli dayak atıldığını, olayla ilgili belgelerde yazılı olan bütün bu muamelelerin niçin yapıldığını sordum. Doğru bir cevap alamadım ama vakıf avukatlarının yardımıyla, olayın başlıca sorumlusunun hapse atılmasını sağladık ve maddi tazminat aldik." diye sürdürüyor.
İgor ve Nikolay'ın ölümleri soyut olaylar değil


Eylemciler her yıl binlerce askerin savaşla ilgisi olmayan olaylarda öldüğünü, binlercesinin de fiziksel ya da ruhsal bakımdan veya her iki bakımdan sakatlanmış olarak evlerine döndüğünü belirtiyor.

2006 Yılında 19 yaşındaki Andrei Siçev, yılbaşı gecesi saatlerce çömelmiş halde durmaya zorlandıktan sonra bir sandalyeye bağlanmış ve vahşice dövülmüştü. Şiddetli acılardan yakınmasına aldırış edilmedi ve dört gün sonra hastaneye kaldırıldığında, doktorlar kangren oluşan bacaklarını kesmek zorunda kaldılar.

Rus ordusu, silahlı güçler içindeki zorbalık ve taciz olaylarına çözüm getirilmesine çalışıldığını ve askeri eğitim bünyesinde çeşitli reformlar yapıldığını kaydediyor. 2008 Yılında Savunma Bakanı Anatoliy Serdyukov, askerlik reformlarını açıklamış; bu çerçevede subay sayısı azaltılmış, askerlik süresi bir yıla indirilmiş, bazı kadrolar ve birlikler feshedilmişti.

Rusya Savunma Bakanlığı barış zamanlarında bile hala yılda 500 kadar askerin öldüğünü belirtiyor.

Sivil toplum örgütleriyse bu sayının yılda 2-3 bin arasında olduğunu kaydediyor.

Annelerin Hakkı gibi girişimlerle Rus ordusunda değişime gidilmesi için yürütülen baskı artırılıyor.

İgor Andreev'in annesi Lyudmila Strugova da, oğlunun ölümünün, hiç değilse başka Rus gençlerinin kurtarılmasına yarayabileceği düşüncesiyle avunuyor.

4/29/2011

dünyadaki rakiplerine fark atan 8x8 zırhlı muharebe aracı arma tanıtıldı

Zırhlı muharebe aracı Arma 8x8, Sakarya'daki Otokar fabrikalarında düzenlenen toplantıda kamuoyuna tanıtıldı.

Otokar Genel Müdürü Serdar Görgüç, Otokar'ın yeni zırhlı muharebe aracı Arma 8x8'in, yüksek hareket kabiliyeti, farklı görevlere imkan veren iç hacmi ve düşük operasyonel giderleri ile dünyadaki rakipleri arasından sıyrıldığını belirterek, aracın Türkiye'de ve uluslararası arenada çok başarılı olacağını düşündüklerini söyledi.

Otokar Genel Müdürü Serdar Görgüç, toplantıda yaptığı konuşmada, Arma 8x8'in, hareket kabiliyeti, modülerlik ve koruma konularında optimum çözümler sunduğunu belirterek, araçtan 3 prototip ürettiklerini, bu yılın 3. çeyreğinde de üretime hazır hale geleceklerini bildirdi.

Aracın, 6x6 modeliyle birlikte geliştirme çalışmalarının 4 yıl sürdüğünü ifade eden Görgüç, “Yeni aracımız Arma 8x8 beka kabiliyeti, yüksek hareket kabiliyeti, farklı görevlere imkan veren iç hacmi ve düşük operasyonel giderleri ile dünyadaki rakipleri arasından sıyrılıyor. Ülkemizde ve uluslararası arenada çok başarılı olacağını düşünüyoruz” dedi. Görgüç, bütün hakların Otokar'a ait olmasından dolayı söz konusu araca ilişkin ihracat kısıtlamasının bulunmadığını da belirtti.
Dünyanın gelişmiş ordularında ihtiyaçların her geçen gün değiştiğine dikkati çeken Görgüç, Arma 8x8'in üstün koruma gücü, hareket kabiliyeti ve farklı görevlere uygun olabilecek donanımları taşıması açısından bu ihtiyaçlara verecek nitelikte olduğunu anlattı. Dünyada üretilen benzer araçların etkin koruma özelliklerinin artırılması için büyük ve geniş üretildiklerini, bunun ise taşınabilirlik imkanlarını kısıtladığını belirten Görgüç, Arma 8x8'in rakiplerinin bu dezavantajlarını taşımadığını söyledi. Arma 8x8'in, rakipleri kadar geniş iç hacme sahip olmasına karşın onlardan farklı olarak C-130 kargo uçaklarıyla taşınabildiğine vurgu yaptı. Görgüç, “tüm fikri ve sınai mülkiyet hakları Otokar'a ait olan Arma 8x8'in kısa süre içinde sektörde adından söz ettireceğine inanıyoruz” dedi.

ARAÇ KARANLIKTA VE SUDA YOL ALABİLİYOR

Tüm elektronik sistemleri Otokar tarafından geliştirilen Arma 8x8, sahip olduğu özel sistem sayesinde sürücüsüne karanlıkta, siste, dumanda hiçbir ışık yakmadan termal kamera ile yolu ve etrafı görme ve ilerleme imkanı sağlıyor. Aynı kamera sayesinde sürücü, geri manevra sırasında aracın arkasını da görebiliyor. Araç Amfibi kit sayesinde hiçbir ön hazırlık yapmadan suda yüzebiliyor ve suda saatte 8 kilometre hız yapabiliyor. İsteğe bağlı sunulan NBC kiti ile de mürettebatını nükleer, biyolojik ve kimyasal tehditlere karşı koruyor.

Modüler bir platform olma özelliği taşıyan araç, ihtiyaçlar doğrultusunda farklı silah kule sistemleriyle donatılabiliyor. Sürücü ve komutan dahil 12 personel ve 24 ton azami yük taşıyabilen araç, ön tarafa yerleştirilmiş kompakt motoru sayesinde geniş bir iç hacim ve ergonomik bir çalışma ortamı sağlıyor.

Araçta kullanılan hidropnömatik süspansiyon sayesinde arazi koşullarında da titreşim minimuma indiriliyor. Sınıfında en büyük lastiklerin kullanıldığı araç, paletli araçlar kadar hareket kabiliyetine sahip. Araç 1 düğme ile 8x4 veya 8x8 kullanım seçeneklerine geçirilebiliyor. 450 beygir gücünde motora ve 7 ileri 1 geri vitese sahip aracın yakıt sarfiyatı da oldukça düşük. Bu da aracın 1 depo yakıtla 750 kilometre yol almasına imkan sağlıyor.

Arma 8x8, yüzde 60 rampa tırmanma, yüzde 30 yan eğimle gitme ve 2000 milimetrelik hendeklerden rahatlıkla geçebilme özelliklerini barındırıyor. Araçla birlikte tercih edildiği takdirde ilave RPG zırhı, kendini kurtarma sistemi, amfibi sistemi, NBC koruması, sisleme havanları ve yangın söndürme ile infilak baskılama sistemi opsiyonel olarak sunuluyor.

Arma 8x8, 10-13 Mayıs tarihleri arasında İstanbul'da düzenlenecek IDEF 2011 Savunma Sanayi Fuarı'nda sergilenecek.
mynet

3/26/2011

basımı yapılmamış kitabı yayınlamak için domain satın aldılar

Ahmet Şık’ın yazdığı İmamın Ordusu isimli basılmamış kitabın kopyalarının mahkeme kararıyla silinmesine karar verilirken, önceki gün uluslararası internet alan adı (domain) satışı yapan firmadan kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce www.imaminordusu.com isimli internet sitesi satın alındı.

Aynı saatlerde aynı adla Twitter hesabı açıldı. “Türkiye’de yer yerinden oynayacak”, “Kitabı yayımlamamıza çok az zaman kaldı”, “11 Nisan 2011’i bekleyin” yazılarının bulunduğu Twitter hesabının yanı sıra internet sitesine de “Gazeteci Ahmet Şık’ın yazdığı ancak henüz basılmayan emniyet içindeki cemaat ilişkilerini konu alan İmam’ın Ordusu adlı kitabın her yerde aranan taslağına ulaştık ve çok yakında sayfamızda yayınlayacağız” diye yazıldı. Kitabın Facebook hayran sayfası da açıldı. Hesap sahipleri, “Hazırlıyoruz, biraz daha sabır, yurt dışındayız, kopyamız güvende 11.04.2011’i bekleyin!” diye yazdı.

Tescil eden: Cemaat Adres: Pennsylvania

ABD’deki godaddy sitesinden satın alınan www.imaminordusu.com sitesinin bilgi sorgulamasında tescil eden bölümünde “cemaat”, yönetici iletişimi bölümünde “Fethullah Gülen”, adres olarak Gülen’in yaşadığı ABD’nin Pennsylvania Eyaleti yer alıyor. IP’den kiralanan sunucunun Washington’da olduğu anlaşılıyor.
hürriyet gündem

2/27/2011

türk ordusuna radar ve termal kamerada görülemeyen üniforma yapıldı


Mehmetçik, Türk mühendislerin geliştirdiği yeni nesil görünmez üniformalar sayesinde termal kamera ve dürbünlerle görülemeyecek.

Türk mühendisler, savunma sanayinde birçok ilkten sonra bir hayali gerçekleştirdi. Güneydoğu Anadolu'daki birliklerde görevli, terörle mücadele eden Türk askeri görünmez oldu. Tamamen Türk mühendisler tarafından üretilen "Gümüş" görünmez kumaşlar sayesinde Mehmetçik, uydu ya da radarlar tarafından tespit edilemeyecek. Hayalet üniformalar, geçen yıl itibariyle envantere girmeye başladı.

GECE KULLANILACAK

TSK'nın gece harekatlarında kullanılacak yüzde 99.9 saf gümüşten üretilen hayalet üniformalar, düşman unsurlar tarafından yer belirlemek için kullanılan termal kamera ve gece görüş dürbünlerine yakalanmıyor. Bu teknolojiyle gece harekatlarının başarısı 2 katına çıkacak. Gümüş kumaş, radyasyonun etkilerinden korunmak için sivil hayatta da kullanılıyor. Ceket ya da gömleklerin vücuda değen kısmına yerleştirilen Tex-Therm kumaş, özellikle cep telefonunun yaydığı radyasyon dalgalarının vücut ile temas etmesini engelliyor. Tex-Therm teknolojili kumaşlar alev geciktiricilik özelliği sayesinde, yanmaya karşı da dayanıklı, ayrıca zararlı haşerelere karşı korunmalı olması

SIRADA NESNELER VAR

Görünmez elbiseyi üreten Öztek firması, 8 yıldır bir başka proje üzerinde çalışıyor. Hacettepe Üniversitesi ile ortak yürütülen "Gizlem ağı" projesi nesnelerin de görünmez kılınmasını hedefliyor. "Gizlem ağı", nesnelerin şeklini değiştirerek göz yanılsaması sağlıyor. Örneğin bir tank, ağaç olarak görünüyor. Askeri araçlar, radarlar tarafından tespit edilemiyor. Multispektral Kamuflaj adı verilen teknoloji ABD, Almanya ve Fransız ordularında da kullanılıyor.
mynet

2/13/2011

taraf gazetesi yazarını tongaya düşürmek için sahte ihbarda bulundular

Bir TGB üyesi, Taraf Gazetesinden Emrullah Uslu’yu telefonla arayıp "CHP’nin ikinci katında toplantı yapıldı. darbe planlanıyor" diye sahte bir ihbarda bulundu sonra isee...
Bu görüşme üzerine "Hodri Meydan Süheyl Batum" başlıklı bir köşe yazısı kaleme alan Uslu, "CHP içindeki kaynaklarımdan aldığım bilgiye göre" gibi net ifadelerle "darbe toplantısı" yapıldığını iddia ediyor.

Bu köşe yazısının ardından bir toplantı düzenleyen TGB üyeleri, Uslu'yu tekrar telefonla arayarak, durumu izah edip kendisini protesto etti.

Konu üzerine konuşan TGB Genel Başkanı İlker Yücel "CHP’nin ikinci katında toplantı yapıldı, darbe planlıyoruz diye uydurduk. Oysa CHP’nin ikinci katında söylediğimiz yerde toplantı salonu bile yok. Arkadaşımızın anlattığı her şeyi gerçekmiş gibi bugünkü köşe yazısında yazdı. İşte orduya da böyle tuzak kuruluyor. Yarın TGB Genel Merkezi’nde Uslu ile yaptığımız görüşmenin ses kaydını açıklayacağız" ifadelerini kullandı.

TGB’DEN "BALYOZ TUTUKLAMALARINI" PROTESTO

Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyeleri, "Balyoz Darbe Planı" davasında eski kuvvet komutanlarının tutuklanmasına tepki amacıyla AK Parti Ankara İl Başkanlığı binası önünde eylem yaptı.

Ellerinde çuvallarla AK Parti İl Başkanlığına yürüyen TGB üyeleri, polis tarafından durduruldu. Gruptakiler, burada çeşitli sloganlar attı.Grup adına açıklama yapan TGB Genel Başkanı İlker Yücel, Mustafa Kemal’in askerleri olduklarını belirterek, "Biz Amerikan ordusunun değil Türk ordusunun yanındayız. AK Parti, komutanları tutuklayarak Türk milletini karşısına almıştır" diye konuştu.

Tam bağımsız Türkiye’den yana olduklarını ifade eden Yücel, "Bu tutuklama olayı ikinci çuval olayıdır" dedi.Açıklamanın ardından AK Parti İl binasının önüne yürümek isteyen gruba, polis izin vermedi. Daha sonra gruptan iki kişi, polis gözetiminde ilk barikatı geçerek ellerindeki çuvalları bina önüne bıraktı.Eylem, bir süre daha slogan atılmasının ardından sona erdi.
mynet

11/23/2010

azimli öğretmen harabeyi okula çevirdi okula şehit adı verildi

ALKIŞLAR HÜLYA ÖĞRETMENE: HARABEDEN OKUL YARATTI... Öğretmen Hülya Eyigün, 2008 yılında Ağrı'nın Eleşkirt ilçesi'nden Ordu'nun Akkuş ilçesi Çayıralan Beldesi Belalan İlköğretim Okulu'na tayin oldu. Harabe haldeki okul, Eyigün'in çabaları ile büyük şehirlerdeki okulları aratmayacak konuma geldi.

11/21/2010

mandalina fidanı dikti bilinmeyen bir meyva verdi

Meyve ağacındaki kabak büyüklüğünde mandalina herkesi şaşırttı.

bilinmeyen bir meyva

Ordu'un Fatsa İlçesi'nde 81 yaşındaki Mustafa Tekyıldız'ın bahçesindeki meyve ağacından kabak büyüklüğünde

mandalinaya benzeyen ürün yetişince herkes şaşırdı.

Tekyıldız, yaklaşık 3 kilogram ağırlığındaki meyvenin tadının acı olduğunu söyledi. İlçe Tarım Müdürü Ahmet Doğruca ise, meyvenin mandalina değil ona benzeyen ağaç kavunu olabileceğini yine de mühendislerin incelemesi sonucu kesin karar vereceklerini belirtti.

mandalina fidanı dikti

Fatsa İlçesi Bolaman Beldesi Akhise Köyü'nde çiftcilik yapan Mustafa Tekyıldız, bahçesindeki fındığın bir kısmını sökerek 1 dönümlük araziye mandalina fidanı dikti.

Fidanlar büyüyüp bu yıl meyve vermeye başladı. Bahçesindeki mandalinaları toplamaya giden Tekyıldız, bir ağaçtaki kabak büyüklüğündeki meyveleri görünce şaşkına döndü. Fındığa alternatif olması için deneme amaçlı mandalina diktiğini söyleyen Tekyıldız, "1 dönümlük araziye Rize'den aldığım 25 mandalina fidanı dikmiştim.

Bu yıl meyve vermeye başladılar. 24'ü normal mandalina bir tanesinde ise meyveler kabak büyüklüğünde. Bende ne olduğunu bilmiyorum. Bazı komşularım da süs olarak evlerine götürdü. Özel bir ilaçlama veya gübreleme de yapmadım" dedi. Tanımadığı dev mandalinaya benzeyen meyvenin tadının biraz ekşi olduğunu söyleyen Tekyıldız, örnek alıp Tarım İl Müdürlüğü'ne gönderdi.

Bizim yöremizde yetişen meyve değildir.

Öte yandan İlçe Tarım Müdürü Ahmet Doğruca ise, "Bu meyve büyük olasıkla ağaç kavunu olabilir. Bizim yöremizde yetişen meyve değildir. Genel olarak Akdeniz, Hindistan, Güney ve Orta Amerika'da yetiştirilir. Sanırım mandalina fidanı alırken, bu fidanların arasına ağaç kavunu fidanı karışmış. Ama yine meyveyi ilgili mühendislere inceleteceğiz" diye konuştu. DHA