Dünya

Dünya
vakitsiz ölümler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
vakitsiz ölümler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6/20/2011

tam 10 yıldır ırak ve afganistana müdaheleyi protesto etti kansere yenik düştü

Ailesi akciğer kanseri olan Haw'un "uzun ve zorlu mücadelesi" sonunda yaşamını yitirdiğini açıkladı.


Haw, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nin dış politikasını protesto etmek üzere 2001 yılında Londra'da, parlamentonun tam karşısındaki meydana kamp kurmuştu.


Eyleminin başında beraberinde olan eylemciler birer birer evlerine dönse de Haw, meydandan ayrılmayı reddetti.

Aradan geçen 10 yılda, Haw tüm hava koşullarında, 365 gün ve 24 saat eylemini sürdürdü.

Ölüm haberi duyulduğunda destekçileri Haw anısına kampındaki sandalyesine çiçekler bıraktı.

İngiliz yasalarına göre protesto hakkı korunduğu için Londra polisi ve diğer yönetim teşkilatları Haw'un çadır ve pankartlarını sökmesini sağlayamadı.


Bu yıl Mart ayında ise Londra Belediye Başkanı, yaklaşan Kraliyet Düğünü'nün de etkisiyle Yüksek Mahkeme'ye başvurarak kaldırımdaki kampın sökülmesi için karar çıkardı.

Destekçileri kampın sökülmemesi için tedavisinin son günlerinde kampta nöbet tutuyordu.

Haw'un internet sitesinde hafta sonu yayımlanan bir mesajla, ailesi eylemcinin tedavi gördüğü Almanya'da 18 Haziran'da öldüğünü duyurdu.

Londra'nın kuzeybatısındaki Redditch'ten olan Haw'un uykusunda, acısız öldüğü açıklandı.
Siyasetçilerden övgü


Brian Haw'un sandalyesi

Ailenin açıklamasında "Brian protestolarında ortaya koyduğu cesaret ve kararlılığı kanserle savaşında da gösterdi. Irak, Afganistan ve Filistin'deki pek çok sivilin kendisinin faydalanabildiği tedavilerden yoksun olduğunun bilincindeydi." denildi.

Savaş karşıtı Stop the War Coalition grubundan Andrew Burgin, Haw'un ölümünün büyük bir kayıp olduğunu söyledi.

İşçi Partisi'nden milletvekili Jeremy Corbyn, Haw'un milletvekillerini "kararlarının sonuçlarını düşünmeye" sevkettiğini vurguladı.

Haw tutuklandığında ona şahsiyeti konusunda kefil olan aynı partiden milletvekili John McDonnell, Haw'un barış kampanyasına kararlılıkla bağlı olduğunu hatırlattı.

Haw, kampını 2 Haziran 2001'de Irak'a karşı yaptırım kararı alındığında kurdu. Afganistan ve Irak'ın işgali sırasında kampı iyice büyüdü.

Belediye yetkilileri 2002'den itibaren kampın dağıtılması için hukuki mücadeleye girişti. 2005 yılında parlamento çevresinde protestolara ek kısıtlamalar getirildi ancak Haw, eylemine daha önce başlamış olduğu için karar kendisini bağlamadı.

2006'da çıkarılan ek izin koşulları ile protesto sahası bir metreye 3 metrelik bir alanla sınırlandı. Yargıçlar kampın teröristler için ortam yarattığı suçlamalarının mahkeme önüne getirilmesini reddetti.


2010'da yeniden mahkeme önüne çıkarıldığında "Ülkemiz çocukları öldürdüğü, soykırım ve yağma yaptığı için oradayız. Onlar beni öldürene dek orada kalmaya kararlıyım. Kimbilir ne zamana dek?" demişti.

Haw ve diğer eylemciler Belediye Başkanı Boris Johnson'ın girişimleri sonunda meydandaki yeşilliği boşaltmak zorunda kaldı ve kaldırıma kaydırıldı. Belediye bu kez de kaldırıma kamu erişimi engellandiği için şikayette bulundu. Bu dava hala sürüyor.
'Iraklı çocuklar' için 10 yıl evine dönmedi

1949'da dünyaya gelen Haw, bir nakliye şirketi işletiyor ve marangozluk yapıyordu.
Brian Haw

Dindar bir Hıristiyan olan Haw, inançları doğrultusunda şiddet olayları yaşadığı dönemde Kuzey İrlanda'yı ve Kamboçya'daki ölüm tarlalarını ziyaret ederek yardımda bulunmuştu.

Haw, protestosuna başlamadan önce eşi ve yedi çocuğu ile yaşadığı Redditch'te de gençlere yardım amaçlı hayır işlerine destek veriyordu.

Irak ya da başka ülkelerdeki çocuklar da "eşim ve çocuklarım kadar kıymetli ve sevgiye değer" diyen Haw, protestosu nedeniyle 2001'de ayrıldığı evine bir daha hiç dönmedi.

Brian Haw ve eşi Kay ile 2003 yılında boşandılar.

Haw, "Çocuklarıma döndüğümde, hükümetimin adalete ve ahlaka aykırı, parayla yönlendirilen siyasetleri yüzünden Irak ve başka ülkelerde ölen çocuklar için elimden geleni yapmış olarak yüzlerine bakabilmek istiyorum" demişti.

2005 genel seçiminde Westminster bölgesini temsil etmek için milletvekili adaylığına soyunan Haw, 2007'de de İngiliz Channel 4 televizyon kanalının 'ilham veren siyasi şahsiyet' ödülünü almıştı.

Haw'un protestosu kültürel yaşama da aktarıldı.

Turner Ödülü adaylarından Mark Wallinger 2007 yılında Haw'un kampının birebir bir kopyasını Tate Britain sanat galerisinde kurmuştu.
bbc türkçe
"Onlar beni öldürene dek orada kalmaya kararlıyım. Kimbilir ne zamana dek?"

Brian Haw, 2010

6/06/2011

internette yeni açılan bir sitede çarpışmalarda ölen askerler hesap soruyor

Katia Moskvitch

BBC Bilim ve Teknoloji muhabiri

İgor Andreev


"Merhaba! Adım Nikolay. 24 Yaşındayım ve Rus ordusunda görev yaparken öldüm."


Facebook'un Rus versiyonu Odnoklassniki.ru'daki bir sayfada çoğu askeri üniformalı 27 gencin fotoğrafları görülüyor.

Çoğu gülümsüyor, mutlu ve gururlu görünüyorlar.

Bu 27 gencin hepsi de silah altındayken can vermiş. Birkaçı Çeçenistan veya Dağıstan'daki çarpışmalarda ölmüş.

Bu alışılmışın dışındaki sayfayı oluşturan, sivil toplum örgütü The Mother's Right Foundation (Annelerin Hakkı Vakfı), ölen askerlerin çoğunun, aşırı zorbalık, suç eylemleri, kötü yaşam koşulları ya da ordu içindeki anormal psikolojik ortam yüzünden can verdiğini belirtiyor.

Bazıları asker arkadaşlarınca öldürülmüş, yakın mesafeden açılan ateşle ya da aşırı dövülme sonucu...

Vakfa göre, bazıları da, yaşadıkları sürekli şiddet ve taciz yüzünden intihar etmiş.

Ama Odnoklassniki.ru sitesinde, bütün bu gençler, adeta hala hayatta gibi. Başkaları bu kişileri "arkadaş" edinebiliyor, fotoğraflarına bakabiliyor, duvarlarına yazabiliyor ve hatta özel mesaj gönderebiliyor.

Sayfa sahipleri, yaşam öykülerinde hayatlarını ve ölümlerini birinci tekil şahısla anlatıyorlar.

Çelyabinks'den çok da uzakta olmayan Mezhozernij köyünden Nikolay Ishimov, kendi öyküsünü şöyle anlatıyor:

"20 Ağustos 2007'de 47 asker arkadaşımın önünde, Vladimir Bazelev adlı sarhoş subay tarafından vuruldum. Öylesine, hiçbir neden olmaksızın...

Kurşun iki gözümün arasına isabet etti, hemen orada öldüm.

Üç duruşma ardından ve Annelerin Hakları'nın yardımıyla, annem, katilimin 5 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmasını başardı.

Ama annem hala ağlıyor arkamdan, hergün ağlıyor. Annem babam bazen rüyalarında görüyorlar beni."
İnternet sayfası büyük dikkat çekti

Vakfın başkanı Veronika Marçenko, internet kampanyasının sadece birkaç hafta önce başlatılmış olmasına rağmen, Rus ordusundaki şiddet geleneğine böylesine alışılmadık biçimde dikkat çekilmesinin, gündemde yer bulduğunu söylüyor.

Marçenko, "Bu bilgiyi dünyayla paylaşmak suretiyle, olan bitenleri soyut sözcükler ve rakamlarla anlatmak yerine, somut örneklerle, bu gençlerin öykülerini anlatarak ortaya koyuyoruz. Böylece insanlar, bu durumun olağan birşey olup olmadığı sorgulamaya ve ne yapılabileceğini düşünmeye başlıyor." diyor.

Vakfın başkanı Veronika Marçenko, internet sayfasındaki yazılarda "Ben öldüm, öldürüldüm" gibi ifadeler kullanılmasıyla, birden büyük dikkat çektiklerini ve insanlardan tepkiler gelmeye başladığını belirtiyor.

"Belki aynı apartmanda oturuyor olabilirsiniz ama, komşunuzun oğlunun silah altındayken öldüğünü, ancak bu sosyal paylaşım sitesinden öğreniyorsunuz. Çünkü artık insanların çoğu, komşularıyla değil de, internet üzerinden iletişim kuruyorlar birbirleriyle." diyor Marçenko.

Annelerin Hakkı, 1990'dan bu yana , ölen askerlerin ailelerine parasız hukuki yardım ve destek sağlıyor; ailelere, karmaşık Rus yargı düzeninde rehberlik yapıyor.

2009 Yılında, ABD Başkanı Barack Obama'nın eşi Michelle Obama ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, yürüttüğü çalışmalardan ötürü Veronica Marçenko'ya saygın "Uluslararası Cesur Kadınlar" ödülünü vermişti.
Birçok aile için, oğullarının tam olarak nasıl öldüğünü anlamak, çok büyük önem taşıyor.

Veronika Marçenko, silah altında ölen askerlerin anne babalarının, yalnızca maddi tazminat ve adalet peşinde olmadıklarını; oğullarının nasıl ve niye öldüğünü de saptamak istediklerini anlatıyor.

Genç bir askerin ölüm nedeni olarak en sık rastlanan açıklama, intihar. Ama anne babalar, oğullarının ölü bedenlerini incelediklerinde, iç yaralanmaların ve kırılmış kemiklerin izlerini buluyorlar.

Kimileri, bazı askerlerin aslında dövülerek öldürüldüğünü, ama olaya intihar süsü vermek için boyunlarına ip geçirildiğini ya da gençlerin kendilerini asmak zorunda bırakıldıklarını düşünüyor.
İşkence olayları

19 Yaşındaki İgor Andreev 2005 yılında Sen Petersburg'da ölmüş. Bir birlikten diğerine nakledilirken, trende, kemeriyle asılı halde bulunmuş.

İgor'un annesi Lyudmila Strugova, hıçkırıklar içinde, "Aldığımız haberlerden çok etkilenip o kadar büyük bir şoka girdik ki, otopsi yaptırmadık. Bize, oğlumuzun cesedinin beş gündür tabutta olduğunu ve ilaçlamayı unuttukları için, tabutu açmamamız gerektiğini söylediler. Bu nasıl birşey? Tabutu açmamıza nasıl izin vermezler?" diyor...

İnternet sitesinde İgor'un öyküsü tüm çıplaklığıyla gözler önünde.

"Sürekli diğer askerlerce eziliyor, tacizlere hedef oluyordum. Benden para istiyorlar, dövüyorlardı. Her yerim çürükler ve hematomlarla kaplanmıştı." diye yazıyor İgor ve sürdürüyor:

"2005 Mart'ında, istediği parayı bulamadığım için Ruslan Romadov adlı asker tarafından çok kötü şekilde dövüldüm. Alemden para istemek zorunda kaldım. Ben yoksul bir aileden geliyorum. Cumhurbaşkanlığı taburunda görev yapıyordum; sürekli dayak, haraç alma ve aşağılanma beni perişan etti."

İgor'un annesi, ağlayarak, ordunun zor bir yer olduğunu daha önce duyduklarını; ama asla bu derece zor olacağını düşünemediklerini anlatıyor ve İgor hala hayattayken, bu taciz hareketlerini yapanların hiçbir ceza görmemesini anlayamadıklarını söylüyor.

İgor Andreev'un annesi, "Mahkemede subayın gözlerinin içine baktım ve oğluma niçin işkence edildiğini, neden geceler boyunca uykusuz bırakıldığını, bir köşede ayakta durmak zorunda bırakıldığını, sürekli dayak atıldığını, olayla ilgili belgelerde yazılı olan bütün bu muamelelerin niçin yapıldığını sordum. Doğru bir cevap alamadım ama vakıf avukatlarının yardımıyla, olayın başlıca sorumlusunun hapse atılmasını sağladık ve maddi tazminat aldik." diye sürdürüyor.
İgor ve Nikolay'ın ölümleri soyut olaylar değil


Eylemciler her yıl binlerce askerin savaşla ilgisi olmayan olaylarda öldüğünü, binlercesinin de fiziksel ya da ruhsal bakımdan veya her iki bakımdan sakatlanmış olarak evlerine döndüğünü belirtiyor.

2006 Yılında 19 yaşındaki Andrei Siçev, yılbaşı gecesi saatlerce çömelmiş halde durmaya zorlandıktan sonra bir sandalyeye bağlanmış ve vahşice dövülmüştü. Şiddetli acılardan yakınmasına aldırış edilmedi ve dört gün sonra hastaneye kaldırıldığında, doktorlar kangren oluşan bacaklarını kesmek zorunda kaldılar.

Rus ordusu, silahlı güçler içindeki zorbalık ve taciz olaylarına çözüm getirilmesine çalışıldığını ve askeri eğitim bünyesinde çeşitli reformlar yapıldığını kaydediyor. 2008 Yılında Savunma Bakanı Anatoliy Serdyukov, askerlik reformlarını açıklamış; bu çerçevede subay sayısı azaltılmış, askerlik süresi bir yıla indirilmiş, bazı kadrolar ve birlikler feshedilmişti.

Rusya Savunma Bakanlığı barış zamanlarında bile hala yılda 500 kadar askerin öldüğünü belirtiyor.

Sivil toplum örgütleriyse bu sayının yılda 2-3 bin arasında olduğunu kaydediyor.

Annelerin Hakkı gibi girişimlerle Rus ordusunda değişime gidilmesi için yürütülen baskı artırılıyor.

İgor Andreev'in annesi Lyudmila Strugova da, oğlunun ölümünün, hiç değilse başka Rus gençlerinin kurtarılmasına yarayabileceği düşüncesiyle avunuyor.

6/05/2011

almanyada ehec bakterisinin gizemini çözmek için iki restoran inceleniyor

Deutsche Welle'nin haberine göre iki restoran ve bir festival şüpheleri üzerinde topluyor.
Kanlı ishal ve böbrek yetmezliğine yol açan ölümcül bakterinin türünü ve kaynağını inceleyen uzmanlar, yeni ipuçlarının izini sürüyor.

Almanya'nın kuzeyindeki Lübeck kentinde bir restoranda yemek yiyen 17 kişiye bakterinin bulaştığının saptanması üzerine, restorandaki yemekler ve bunlarda kullanılan malzemelerin nerelerden temin edildiği incelemeye alındı. Aynı kentteki bir başka restoranda yemek yiyen 8 kadının da EHEC bakterisine bağlı olarak hastalandığı ve bunlardan birinin yaşamını yitirdi öne sürüldü.

Alman Focus dergisi ise Robert Koch Enstitüsü uzmanlarının bakterinin yayılması konusunda, 6-8 Mayıs tarihlerinde Hamburg'da yapılan ve Almanya'nın değişik bölgelerinden yaklaşık 1,5 milyon kişinin katıldığı festival üzerine yoğunlaştığını yazdı. İlk EHEC vakası, festivalden yalnızca bir hafta sonra yine bu kentte görülmüştü.

Hastaların çoğu Almanya'da

Almanya genelinde halen yaklaşık 1700 hasta EHEC bakterisine bağlı geçirdikleri rahatsızlıklar nedeniyle tedavi görüyor. Almanya'da bugüne kadar 18 hastanın EHEC' e bağlı olarak hayatını kaybettiği kesinlik kazanırken, son olarak Brandenburg'da ölen 50'li yaşlardaki bir erkeğin de EHEC nedeniyle yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor. Almanya dışında EHEC bakterisi nedeniyle ölüm şu ana kadar yalnızca İsveç'te görüldü. Bu hastanın da Almanya seyahati dönüşünde rahatsızlandığı bildirildi.

Mide krampı, kusma, ateş, ishal gibi belirtileri olan EHEC'e bağlı enfeksiyon, kılcal damar kanaması ve akut böbrek yetmezliği şeklinde ortaya çıkan Hemolitik Üremik Sendromu’nu (HÜS) tetikliyor. Almanya'daki en az 520 hastaya EHEC'e bağlı olarak HÜS tanısı konuldu. EHEC bakterisinin yayıldığı diğer 11 ülkede HÜS tanısı koyulan hastaların sayısı ise 32.

“Yaş sebze tüketmeyin”

Bakterinin ilk kez ortaya çıkmasının ardından, İspanya'dan gelen salatalıklardan bakterinin bulaştığını açıklayan Alman makamları, sonradan bu açıklamalarını düzeltmişti. Bakterinin bulaşma nedeni henüz aydınlatılamamış olsa da uzmanlar yaş sebze tüketilmemesi, salatalık ve domates tüketirken dikkatli olunması konusunda uyarıyor.

Federal Sağlık Bakanı Daniel Bahr, enfeksiyon kaynağının henüz tam olarak belirlenemediğini, bu kaynağın halen aktif olabileceğini belirtirken, özellikle Almanya'nın kuzeyinde piyasada bulunan salatalık, domates ve marulların tüketilmemesini istedi.

Alman ve Çinli araştırmacılar geçtiğimiz hafta yaptıkları incelemelerin ardından EHEC bakterisinin, koli basilinin bugüne kadar bilinmeyen bir türü olduğunu açıklamıştı. Pekin Gen Bilimi Enstitüsü ve Hamburg-Eppendorf Üniversite Hastanesi'nden araştırmacılar, EHEC'in "mutasyona" uğramış iki ayrı bakteriden kaynaklandığını, antibiyotiklere karşı direnç kazandığını ve son derece tehlikeli olduğunu belirtiyor.


© Deutsche Welle Türkçe

DW/dpa/AFP/Reuters/AŞ

5/16/2011

ünlü fizikçi stephen hawking ölümden sonra yaşam sadece peri masalıdır

Dünyaca ünlü İngiliz fizikçi ve matematikçi Stephen Hawking, Guardian gazetesine verdiği özel röportajda ölüm, insanlığın gayesi ve ne kadar süre varolma şansı olduğuna dair görüşlerini paylaştı.

Stephen Hawking, röportajda insanları ölümden sonra hayat ya da cennetin beklediği inancının, ölümden korkan insanlar için peri masalı olduğunu söyledi.

21 yaşında tamamen felç olmasına neden olan motor nöron hastalığına yakalanan Hawking, "Beyni tüm bileşenleri çökünce çalışmayı bırakan bir bilgisayar gibi görüyorum. Son 49 yılımı, erken ölüm beklentisiyle geçirdim. Ölümden korkmuyorum ama ölmek için acelem de yok. Önce yapmam gereken çok şey var" dedi.

Hawking, 2010 yılında yayımlanan ve Amerikalı fizikçi Leonard Mlodinow ile ortaklaşa yazdığı "Grand Design - Büyük Tasarım" kitabında, evrenin varlığını açıklamak için bir yaratıcıya ihtiyaç olmadığını savunarak kimi dini çevrelerde büyük tepki uyandırmıştı.

Ünlü fizikçi röportajında "insanların yaşamlarını en iyi şekilde kullanarak Dünya'daki potansiyellerini tamamen yerine getirmeleri gerektiği ihtiyacına" vurgu yaptı.

Hawking, yarın Londra'da başlayacak iki günlük Google zirvesinin konuşmacıları arasında.
bbc türkçe yaşam

4/24/2011

dört çocuğunun ve eşinin ölümüne neden hiç ağlamadı?

4 evladı aynı anda intihar eden Kahramanmaraşlı Avukat Necdet Sağocak, ne eşinin ne de çocuklarının ölümünde ağlamadığını söyledi.
Eşi Neyran Sağocak’ın 15 Nisan’da İstanbul’da ölümünün ardından 4 çocuğu intihar eden Avukat Necdet Sağocak’la (67) Kahramanmaraş’taki evinde görüştük. Abdülhamidhan Mahallesi’ndeki 3 katlı müstakil evinin bahçesi yemyeşil.
O kadar çok leylak ağacı var ki. Koparıp verirken “Neyran prensesimin en sevdiği çiçekten size vereyim” diyor. Siyahlar içinde. Atletik, bakımlı, nazik. “Acınızın büyüklüğünü anlıyorum” diyorum. “Karşınızda dünyanın en güçlü adamı var” diyor. “Sizi üzmek istemiyorum” diyorum. “Üzüldüğümü nereden çıkardınız?” diyor ve ekliyor, “Hiç ağlamadım, hiç ilaç almadım. Psikologa gittim, sorular sordum, cevap veremedi. Üç gün sonra gidip cevaplarını alacağım.” Elimi tutuyor. Buz gibi. Bana “Elleriniz ne kadar sıcak” diyor. Gözlerime bakıyor “Binlerce yıllık acı kültürü omuriliğinizden aşağıya inmiş” diyor. Çocuklarının, annelerine neden ölümüne bağlı olduğunu öğrenmek istediğimi söylüyorum. Mırıldanarak “Neyran’ım mükemmel, olağanüstü bir insandı. Onu çok seviyorduk. 5 hastane dolaştık ama kaybettik” diyor.

Neden, Kahramanmaraş yerine İstanbul’a defnedildiğini sorup, sık ziyaret edemeyeceklerini söylüyorum, yanıt veriyor: “Uzaklık ne demek? Öyle bir şey yok. Yer, yer, aynı. 10 günde 4 kez gittik çocuklarla zaten” diyor. Kayınvalidesi Mevhibe Fettahoğlu’nun aydın, ilerici ve Cumhuriyet’in ilk kadın öğretmenlerinden olduğunu söylüyor:

“Yakın zamanda onu kaybettik. Karacaahmet Mezarlığı’nda tek yer kalmıştı yanında. Neyran’ımızı gömdük.”

Eşinin heykellerini görmek istediğimde ise “Hepsini kırdım” diyor. Avukat Necdet Sağocak, 1978 Kahramanmaraş Katliamı’nda, öldürülen Aleviler’in yaşadığı Yörük Selim Mahallesi’nde doğduğunu söylüyor. “Alevi misiniz?” sorusuna yanıtı şöyle: “Öyle güçlü kültürden, aileden geliyorum ki ne mezhebin ne dinin önemi var” cevabını veriyor. 12 Eylül öncesinin karanlık günlerinde can güvenliğinin olmadığını, tehditlere boyun eğmediğini anlatıyor: “Ölümden döndüğüm çok oldu. Buna rağmen büroma hep tek başıma gittim.”

Eşi Neyran Hanım’la bu karanlık günlerde, 1978’de birbirlerine aşık olup evlendiklerini anlatırken gözleri doluyor.
mynet

11/24/2010

geçimini nehirden ceset toplayarak sağlıyor


Sarı Nehir, Çin'in can damarı olarak bilinir. Ama bu nehir aynı zaman da, can alıyor. Çinli tekneci Wei Xingeng, nehirden ceset toplamayı iş haline getirmiş...

Wei Xinpeng teknesiyle ceset arıyor

Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi Çin'de göz dolduran, başdöndürücü bir değişim yaşanıyor. Ama madalyonun diğer yüzünde, toplumsal düzen üzerinde oluşan ağır bir baskı, ve hiç alışılmadık iş kolları var.

Gansu eyaletinde yaşamını nehirden topladığı cesetlerden kazanan tekne sahibi Wei Xinpeng gibi.