Dünya

Dünya
uzay araştırmaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
uzay araştırmaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4/10/2014

Hristiyanlara göre kıyametin habercisi kan kırmızı Ay

kıyametin habercisi kan kırmızı AyHristiyanlara göre kıyametin habercisi kan kırmızı Ay bu yıl içerisinde tam 4 defa görülecek Gökbilimcilerin iple çektiği gün geldi. Mars, Dünya ve Güneş bu gece aynı çizgide hizalanacak. 778 günde bir yaşanan astronojik olayda Mars ile Dünya'nın Güneş'e olan hizaları arasında yaklaşık 87 milyon kilometre olacak.

Gökyüzündeki şölende Ay 'kan kırmızı'na dönüşücek, Güneş ise kararacak.


Mars gece gökyüzünde sıradan bir gecede görebileceğiniz en parlak yıldızdan tam 10 kat parlak gözükecek. NASA'nın Tetrad denilen 4 Ay tutulmasının da yaşanacağı 28 Eylül'e kadar olan süreçte Ay'ın kan kırmızı görüleceğini açıklaması ise Hristiyan dünyasında paniğe neden oldu. Çünkü 4 kan kırmızı Ay Hristiyanlara göre kıyametin habercisi. Kral James İncil'inde Hz. İsa'nın kıyamet kopmadan önce dünyaya ikinci kez geldiği zamanın 'Gökyüzünde 4 kan kırmızısı Ay' görünecek' şeklinde ifade edilmesi kıyamet senaristlerini harekete geçirdi. NASA, bu yılki gibi Tetrad'ın 500 yılda 3 kez yaşandığına dikkat çekmesi bile paniği yatıştırmaya yetmedi.



HER BİRİNDE DİN SAVAŞLARI ÇIKTI

Son iki bin yılda yaşanan 4 kırmızı dolunaylı tutulmaları değerlendiren ABD'nin Teksas eyaletinin San Antonio Kilisesi Papazı, yazar John Hagee, "Her biri dünyaya felaketleri getirdi" diyor. Aynı zamanda yazar olan Hagee, inancını şu temellere dayandırıyor:

1493'teki ilk tetrad: İspanyol Engizisyonu hristiyanlaştırmayı hedefledikleri Müslümanlarla Yahudilere eşi benzeri görülmedik işkenceler yaptı. Engizisyon mahkemelerinde katledilmekten kurtulanlar Avrupa'dan sürüldü.

1949: İsrail Arap savaşı:4 bin asker ve 2 bin 400 sivil öldü. 15 bin kişi kayboldu.

1967: İsrail Arap 6 gün savaşları. İsrail ile Arap komşuları Mısır, Ürdün ve Suriye arasında başlayan Irak, Suudi arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir de asker ve silah yardımıyla katıldığı savaş İsrail üstünlüğüyle bitti. Savaşta 21 bin kişi öldü, 45 bin kişi yaralandı. Kaynak: Cumhuriyet

3/25/2013

Dinozorları 65 milyon yıl önce dünyaya çarpan kuyruklu yıldız yok etmiş

Amerikalı bilim insanları, Dünya'ya 65 milyon yıl önce çarpan ve dinozorların sonunu getirdiği düşünülen gök cisminin muhtemelen bir kuyruklu yıldız olduğunu açıkladı.


New Hampshire'daki araştırmacılar Meksika'da 180 kilometre genişliğindeki Chichxulub kraterinin, geçmişte düşünüldüğünden daha küçük bir kütlenin çarpması sonucunda oluştuğunu söylüyor.

Birçok uzman kraterin, görece yavaş hareket eden cisim tarafından oluşturulduğuna inanıyor.

Gök cismi konusundaki bulguların detayları, 44. Ay ve Gezegen Bilimleri Konferansı'nda açıklandı.

Ancak, başka araştırmacı, bu sonuçlara daha ihtiyatlı yaklaşıyor.

New Hampshire'daki Dartmouth College'dan Jason Moore, "Projemizin genel amacı, Yucatan yarımadasındaki kraterin oluşumuna yol açan kütleyi daha iyi karakterize etmek" şeklinde konuştu.

Küresel düzeyde zenginleşmiş kimyasal iridyum elementi çökeltilerinin normal seviyelerin çok üzerinde artmasına yol açan kütlenin uzaydan geldiği tahmin ediliyor.

Ancak, araştırmacı ekip çalışmalarının ilk kısmında, sıklıkla kullanılan iridyum seviyelerinin yanlış olduğu sonucuna vardı.

Bu rakamları, bir başka uzay cisminin yarattığı etkilerle karşılaştıran bilim adamları, Yucatan'a çarpan kütlenin önceden tahmin edilene göre daha küçük olduğunu tespit etti.

Daha küçük bir cismin 180 kilometre çapındaki bir krateri üretebilmesi için çarpışmanın daha sert olması gerektiği sonucuna varan ekip, bu tür bir çarpışmanın bir kuyruklu yıldız tarafından gerçekleştirilmiş olduğuna karar verdi.

Dr. Moore, "Bu çarpışmada ortaya çıkan iridyum ve osmiyum için beş kilometre çapında bir asteroite ihtiyacınız ar. Ancak, bu boyuttaki bir asteroit 200 kilometre çapında bir krater yaratamaz" dedi ve "Bu nedenle de benzer genişlikte bir krateri daha az taşlı bir madde ile yaratacak bir kütle için kuyruklu yıldızları düşünmemiz gerekti" diye ekledi. bbc türkçe

3/02/2013

Gök bilimciler'e göre Samanyolunda Dünya'ya benzeyen 17 milyar gezegen var

Gök bilimciler, her altı yıldızdan birinin yörüngesinde Dünya çapında bir gezegen bulunduğunu söylüyor.


Yani Samanyolu'nda Dünya büyüklüğündeki gezegenlerin sayısı 17 milyarı bulabilir.

Bu tahmin, NASA'ya ait Kepler uzay gözlemevinin tespit ettiği gezegen adaylarının analizine dayanıyor.

Kepler'le çalışan bilim adamları ayrıca 461 yeni gezegen adayı bulduklarını açıkladı. Böylece Kepler uzay aracının keşfettiği gezegen adaylarının sayısı 2740'a çıktı.

Keşifler Amerikan Astronomi Derneği'nin Kaliforniya'daki 221. toplantısında açıklandı.

2009'da uzaya fırlatılan Kepler aracı sadece belli bir bölgeyi hedefledi ve burada görüş alanına giren 150 bin yıldızı gözlemledi.

Bu yıldızlardan gelen ışıktaki değişimlere bakarak, önlerinden ne zaman bir gezegen geçtiğini belirlemeye çalıştı.

Ancak ışıktaki değişimler çok çok az olduğundan, ayrıca her değişim bir gezegenin geçişinden kaynaklanmadığından işi kolay olmadı.
Yaşanabilir bölgede

Gök bilimciler, yıldızların önünden başka gök cisimlerinin de geçebileceği ve bazı gezegenlerin de Kepler'in bulunduğu açıdan görülmeyebileceği gibi faktörleri göz önüne aldıktan sonra şu sonuca vardı:

Galaksimizdeki yıldızların %17'sinin yörüngesinde Dünya'nın 1,25 katına varan büyüklükte gezegenler var. Ve bu gezegenler turlarını Merkür gezegeni gibi 85 günde ya da daha az sürede tamamlıyor.

Seti Enstitüsü'nden Christopher Burke de buldukları 461 yeni gezegen adayından önemli bir kısmının Dünya'ya yakın boyutta olduğunu açıkladı.

BBC'ye bilgi veren Doktor Burke, "Bunlar arasında en ilginç olan, yıldızlarının yörüngesinde suyun ve yaşamın var olabileceği bölgede bulunan dört yeni gezegen." diye konuştu.

"Bunlardan KOI 172.02 adı verilen bir tanesi, Dünya'nın yalnızca 1,5 katı büyüklüğünde ve Güneş'e benzeyen bir yıldızın etrafında dönüyor. Şu anda elimizde olan verilere göre belki de ikinci bir Dünya'ya en yakın bulgu bu olabilir."bbc türkçe

Jason Palmer

BBC bilim ve teknoloji muhabiri, Long Beach

4/19/2012

güneşin ömrü boyunca üretebileceği enerjiyi saatler içinde üretebilen kozmik ışınların sırrı

Kozmik ışınlar olarak bilinen bu parçacıklar, dünyadaki en büyük parçacık hızlandırıcılarının yaratabileceklerinden milyonlarca kat daha fazla enerji içeriyorlar.

Astrofizikçiler, bu parçacıkların sadece iki kaynak tarafından yaratılabildiğine inanıyordu: Süper kütleli kara delikler ve gama ışın patlamaları.

Nature dergisinde yayınlanan bir araştırma, gama ışın patlamalarının bu tip parçacıklar yaratamayacağını ortaya çıkardı.

Gama ışın patlamaları evrende en çok enerji ortaya çıkaran olaylardan bir tanesi, ancak bu patlamanın kaynağının ne olduğu tam olarak bilinmiyor.

Gama ışın patlamaları sadece saatler içinde Güneş'in tüm ömrü boyunca üretebileceğinden fazla enerji üretiyor.

2010 yılında NASA'nın Swift uzay teleskobu ile görüntülenen bir gama ışın patlaması
Daha önce bilgisayar modelleri, gama ışın patlamalarının kozmik ışınların (aşırı derecede hızlı hareket eden proton adlı atomaltı parçacıkları) kaynağı olabileceğini gösteriyordu.

Ancak aynı modeller bu oluşumun neutrino adı verilen ve son günlerde ışık hızında seyahat tartışmalarında sıkça adı geçen parçacıkların da oluşmasına neden olacağını gösteriyordu.

Bunun üzerine IceCube Neutrino teleskobunu kullanan araştırmacılar Fermi ve Swift uzay teleskoplarının görüntülediği gama ışın patlamalarında neutrino parçacıklarını bulmayı denediler.

Ancak ortada neutrino parçacığı yoktu.

Bu da kozmik ışınların tek kaynağının aşırı kütleli karadeliklerin yer aldığı aktif galaksi çekirdekleri olduğu anlamına geliyor.

Büyük ilerleme kaydedildi

Neutrino parçacıklarının bildiğimiz şekildeki madde ile etkileşime geçme olasılığının çok düşük oluşu nedeniyle IceCube gerçekten çok büyük bir neutrino dedektörü.
Güney kutbunda yer alan IceCube 1 kübik kilomtrelik bir alanda buzullara gömülmüş 5 bin optik sensörden oluşuyor. Her bir sensör neutrino parçacıklarının buz içinde bir atom çekirdeğine çarptığında çıkardığı mavi ışığı yakalamaya çalışıyor.

Similasyonlarla ölen yıldızların nasıl gama ışını patlamalarına neden olduğu anlaşılmaya çalışılıyor.

Işıktan hızlı hareket edebildiğine inanılan neutrino parçacığı

2008 ortasından 2010 ortasına kadar yapılan ölçümlerde 300'den fazla gama ışın patlaması kayda geçirildi.

Ancak bilim adamları bu olaylar sırasında tek bir neutrino parçacığına bile rastlamadı.

Bütün bu tahminlerin dayandırıldığı bilgisayar modelleri günümüz fizikçilerinin hayal edebileceği evrenin en vahşi, en enerji dolu olayları ile ilgili ölçümler yapıp öngörülerde bulunuyor.

Fakat bu modeller bazı ölçümlerini sadece tahminlere dayandırdığı için, gama ışın patlamalarının kozmik ışınları yaratıyor olma olsılığı tamamen ortadan kalkmadı.

Ancak Fermi uzay telekobunda çalışan bilim adamı Julie McEnery, IceCube'un astrofiziksel olarak anlamlı bir tahminde bulunmuş olmasının önemli bir ilerleme olduğu kanısında.

BBC'ye konuşan McEnery ''Kozmik ışınların kaynağı astrofiziğin en eski ve çözümlenmesi zor sorularından bir ve onların nerede ve nasıl üretildiklerini anlamak gerçekten çok önemli'' dedi.

4/17/2012

mars'ta hayat bilimadamları mars kraterlerinde canlı organizmalar keşfetti

Edinburg Üniversitesi'nden bilimadamları ABD'de 35 milyon yıl önce düşmüş bir astroidin oluşturduğu kraterin dibinde organizmalar buldular.

Bu tip kraterlerin mikropların üremesi için uygun ortam oluşturduğuna inanılıyor.

Buna bağlı olarak bilimadamları başka gezegenlerdeki kraterlerde de hayat olabileceğini düşünüyor.

ABD'deki kraterdeki mikroplara ulaşabilmek için araştırmacılar neredeyse 2 km'lik bir kazı yaptılar.

Edinburg Üniversitesi araştırma ekibi astroidlerin bir gezegene çarptığında yüzeydeki yaşamı yok ettiğini ancak çarpmanın yarattığı ısının su ve yaşam için gerekli diğer bileşenlerin yeraltına ulaşmasını sağladığını söylüyor.

Bilimadamları astroidlerin kraterde üreyen mikropları hava koşulları ve buzul çağı ve küresel ısınma gibi iklim değişimlerinden de koruduğunu söylüyor.

Edinburg Üniversitesi'nden Prof Charles Cockell ''Kraterlerin en derin noktaları mikropların milyonlarca yıl hayatta kalmasını sağlayabilir'' diyor.

Cockell ''Araştırmalarımız Mars yüzeyindeki kraterlerin hayat aramaya başlamak için uygun yerler olduğunu söylüyor'' diyor.

3/27/2012

uzayda bir trilyon yıldıza ev sahipliği yapan andromeda gökadası

Andromeda Gökadası; ayrıca Messier 31, M31 ve NGC 224 olarak da bilinir. Mitolojik bir kavram olan Andromeda'nın Türkçe'deki karşılığı zincire vurulmuş kız anlamına da gelmektedir.
Andromeda Takımyıldızı'nda bulunan bir sarmal gökadadır. Spitzer Uzay Teleskobundan ele edilen verilere göre bir trilyon yıldıza ev sahipliği yapmaktadır.Samanyolu galaksisi ile arasındaki uzaklık yaklaşık olarak 2.2 milyon ışık yılıdır (ışık yılı: ışığın 1 yılda aldığı yoldur). 2006 ölçümlerine göre Samanyolu, Andromeda'nın kütlesinin ancak ~80%'ine sahiptir. Andromeda'nın bir diğer özelliği ise, çıplak göz ile Yer'den görülebilen en uzak gök cismi olmasıdır. Ayrıca Samanyolu'na en yakın büyük gökadadır.

Andromeda Bulutsu’su ilk defa, M.S. 964 yılında, İranlı gökbilimci Abdurrahman el-Sufi tarafından çıplak gözle gözlenmiştir.

"Küçük Bulut" olarak adlandırdığı bu cismi "Sabit Yıldızlar" adlı eserinde tanımlamıştır. 1612 yılında Simon Marius, Andromeda’nın ilk çizimini yayınladığında, Charles Messier (1764), Al-Sufi’nin bu çalışmasından habersiz olarak, bunun yeni bir bulutsu olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine, Andromeda bulutsusu, Messier Kataloğuna “M31” olarak kaydedilmiştir.
Andromeda Gökadası ile ilgili ilk modern araştırmalar 100 yıl kadar önce fotoğraf tekniğinin ve dolayısıyla daha sönük kaynakları inceleme ve kaydetme olanaklarının gelişmesi ile başlamıştır. Isaac Roberts, Andromeda'nın spiral yapısını gösteren ilk fotoğraflarını 50 cm’lik teleskopu ile çekmiştir. O dönemde dışgökadaların varlığı bilinmediğinden, fotoğraflarda sarmal kolların dışında bulunan sönük yıldızların açıkça görülmesine rağmen, bunun bir gökada olabileceği düşünülmemiştir. Aksine Andromeda'da bulunan Büyük Bulutsu’nun zamanla yoğunlaşarak gezegen sistemine sahip bir yıldız olacağı düşünülmüştür. Aralarında Edwin P. Hubble'ın da bulunduğu birkaç araştırmacı, Samanyolu'nun ötesinde yıldız sistemlerinin olabileceği fikrini ileri sürmüşlerdir.

1925 yılında Hubble, NGC 6822 gökadası'nı gözlemleyerek, bunun bir "uzak yıldızlar topluluğu" olduğunu göstermiştir. Bu çalışmalar sırasında Andromeda Bulutsusu'nda bulunan büyük sarmal yapı Hubble'ın dikkatini çekmiştir. Hubble çektiği fotoğralarda sarmal yapının karın bölgesini sıkıca saran sarmal kolları görmüş ve bu kolların binlerce yıldız ve toz bulutlarından oluştuğunu farketmiştir. Hubble'ın Andromeda gökadası ile ilgili bulguları ilk defa 1929 yılında "Yıldız Sistemine Benzer Sarmal gökada" başlıklı makalesinde yayınlamıştır.