Dünya

Dünya
teknoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
teknoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4/17/2012

windows 8 işletim sisteminde başlat düğmesi olmayacak

Yeni Windows işletim sistemi sadece 3 farklı versiyonla piyasaya sürülecek.

Intel-uyumlu bilgisayar kullananlar Windows 8 ve Windows 8 pro versiyonlarından birini tercih edecek.

Tablet kullananlar ise Windows RT adlı versiyonu kullanabilecek.

Windows 2012 sonbaharında piyasaya çıkaracağı yeni sürümünü daha öncekilere oranla daha basit bir şekilde pazarlama kararı aldı.

Geçmişte Windows basic, home, premium ve ultimate gibi bir çok farklı formatta piyasaya sürülürdü.

Bugün bu ayrımlar bir çok teknoloji uzmanı tarafından gereksiz hatta komik bulunuyor

Windows yeni sürümünün Windows 95'den bu yana görülen en kökten tasarım değişikliklerini içerdiğini söylüyor.

Windows yeni sürümünde masaüstü ve dizüstü bilgisayarların işletim sistemleri ile tabletlerin ve akıllı telefonların işletim sistemlerini birleştirmeyi amaçlıyor.

Windows'un tabletler için piyasaya süreceği Windows RT Apple'ın iOS'una ve Google'ın Android'ine rakip olacak.

Windows 8'in ilk versiyonu geçen yılın sonunda deneme amaçlı olarak hizmete sokulmuştu.

O zamandan bu yana işletim sisteminde 100 binden fazla yenilik yapıldı.

Windows 8'le gelecek en dikkat çekici değişikliklerden biri de ''başlat'' düğmesinin tarihe karışacak olması.

Yeni Windows'da masaüstündeki Başlat'ın yerini panel şeklinde tasarlanmış bir menü alacak.

4/11/2012

facebook sayesinde 28 yaşında 18 ayda 400 milyon dolar kazandı

28 yaşındaki Kevin Systrom Facebook tarafından 1 milyar dolara satın alınacağı açıklanan Instagram’ın 28 yaşındaki sahibi Kevin Systrom’un kısa sürede elde ettiği kazancın nasıl oluştuğu merak konusu.

Sadece 13 çalışanı bulunan Instagram’ın yüzde 40’ı Systrom’a ait, ve Facebook’un daha önce defalarca bu şirketi almak istediği ama başaramadığı biliniyor.

30 milyon kayıtlı kullanıcısı bulunan fotoğraf paylaşım uygulaması Instagram’ın sahibi Systrom’un 18 ayda nasıl 400 milyon dolar kazandığı sorusunun yanıtı: Akıllı telefonlar için doğru zamanda, doğru fikirle uygulama üretmek! İlk fotoğraf makinasını yaz okuluna giderken aldığını söyleyen Systrom, bunun için, “Başıma gelen en güzel şeydi” diyor.

Genç girişimci Systrom, Stanford Üniversitesi’nde de 9 aylık bir ‘geleceğin girişimcileri’ kursuna katıldığını belirtiyor.

Fotoğrafa hobi olarak devam eden Systrom, ik işinin Google’da pazarlamacılık alanında olduğunu söylüyor ama ekliyor, “Daha ilk günden girişimci olmak istediğime karar vermiştim”.

4/10/2012

akıllı telefonlar sayesinde kabuslardan kurtulup tatlı rüyalar görmek mümkün olacak

Uzmanlar rüyamızda ne göreceğimizi kontrol edip edemeyeceğimiz üzerine bir araştırma başlattı.

Seslerin rüyayı yönlendirebileceği tezi sınanacak.

Bu deney için geliştirilen bir akıllı telefon uygulaması, uyuyan insanlara ormanlık bir yerde ötüşen kuşların ya da kıyıya vuran dalgaların seslerini çalacak.

Edinburgh Bilim Festivali kapsamında deneyi başlatan Profesör Richard Wiseman binlerce kişinin araştırmaya katılmasını umuyor.

Ama bu kitlesel deney için halkın gönüllü olarak başvurmasını bekliyor.

Deneyde, uyuyan bir kişiye, uyandırılmadan 20 dakika kadar önce kaydedilmiş sesler dinletilecek.

Dream:ON adlı uygulama uyuyan kişinin ne zaman rüya görmeye başladığını ve ne zaman rüyanın bittiğini takip edebiliyor.

Bu sayede kişi rüya görmeye başlarken sesi başlatacak ve rüya bittiğinde çalar saat işlevi görerek deneği uyandıracak.

Deneye katılan kişi daha sonra gördüğü rüyayı "Dream Catcher" adı verilen rüya kayıt veri tabanına bildirecek.

Profesör Wiseman "İyi bir uyku ve tatlı rüyalar görmek insanın üretkenliğini artırır ve hem de bedensel ve psikolojik sağlık açısından hayati önem taşır" dedi.

Wiseman buna karşılık rüyaların nasıl oluştuğu konusunda çok az fikrimiz olduğunu vurgulayarak, deneyin bunu değiştirmeyi hedeflediğini söylüyor.

3/13/2012

beyaz eşyalardan tıbbi cihazlara kadar kullanılabilecek çevre dostu mikroişlemci

İngiltere merkezli Arms Holdings, 'dünyanın enerji verimliliği en yüksek mikroişlemcisi' diye tanımladığı yeni ürününü tanıttı.
Şirket, 'Flycatcher' mimarisi temeline dayanan mikroişlemcinin, internetin daha fazla aygıta yayılmasının yolunu açacağını savunuyor.

Arms Holdings, beyaz eşyalardan tıbbî cihazlara, elektrik sayaçlarından ev ve büro aydınlatmasına kadar, pek çok cihazın bu yenilikten yararlanacağını söyledi.

NXP Semiconductors ve Freescale adlı iki şirket bu yeni teknolojinin ruhsatını aldı.

Freescale'den Geoff Lees, BBC'ye yaptığı açıklamada, "Bu yenilik, tüm cihazların sürekli internete bağlı olma potansiyeli yaratıyor" dedi. Lees yeni mikroişlemcinin kullanım alanlarını "Her yerde bağlantıda olmamız mümkün. Küçük araç gereçlerden, MP3-çalarlara, gösterge ekranı olan mutfak ürünlerinden yağmur algılama monitörlerine, kişisel tıbbî cihazlara kadar er alan büyük önem taşıyor" diye açıkladı.

The Cortex -M0+ mimarisi, çip üreticilerine, düşük enerji gerektiren ancak 32 bit hızda çalışabilen mikroişlemciler üretme olanağı veriyor.

Arm Holdings, 1milimetreye 1 milimetre boyutundaki yeni işlemcinin tasarımı için herşeye sıfırdan başladıklarını açıkladı. Şirkete göre, yeni mikroişlemciler, 8 yada 16 bit hızdaki daha önceki çiplerden üçte bir oranında daha az enerji harcayacak. Ayrıca, yeni mikroçipin kullanıldığı cihazlar bekleme konumundayken neredeyse hiç enerji tüketmiyor.

Arm Holdings'den Gary Atkinson, eğer bir değişiklik yapılmazsa, tüm gelişmiş ülkelerde gelecek 20 yıl içinde elektrik ihtiyacının üretilen elektrik miktarını aşacağını belirtiyor.

Atkinson, "Yapmamız gereken bu duruma yeni tasarımlarla önlem almak. Buzdolaplarına, çamaşır makinelerine, bulaşık makinelerine internete bağlanma özelliği eklediğinizde, bu cihazlar genel elektrik tüketimini izleyip zaman zaman küçük ayarlar yaparak enerji kullanımını dengeleyebilirler." dedi.

Arms Holdings, mikroçiplerin kullanılacağı cihaz başına, bir ruhsat ücreti ve küçük bir telif ücreti almayı planlıyor. Her cihazdan alınacak miktar küçük olsa da, Ericsson, bugün kullanılan 10-15 milyar cihazın aksine 2020 yılına kadar 50 milyar cihazın internete bağlanmış olacağını öngörüyor.

Büyüyen bu pazardan kâr elde etmeyi uman tek şirket Arm Holdings değil. Teksas merkezli Microchip Technology ve California merkezli Atmel de benzer ürünlerle bu pazardan pay alma çabasındalar.

2/10/2012

FBI steve jobs'un dürüstlüğü ve ahlaki değerleri sorgulanmalı

Amerika Birleşik Devletleri'nde Federal Soruşturma Bürosu FBI, Apple şirketinin kurucusu Steve Jobs hakkında tutulan dosyayı kamuoyuna açıkladı.
FBI'ın dosyasında Jobs'un, yenilikçi ve girişimci kişiliğiyle saygı gördüğü belirtiliyor ancak dürüstlüğünün ve ahlakî değerlerinin sorgulanması gerektiği vurgulanıyor.

Steve Jobs hakkındaki dosyanın, 1991 yılında Başkan George Bush döneminde, olası bir danışmanlık görevi için hazırlandığı belirtildi.

Jobs'un dosyasındaki bilgiler arasında Budizm'e geçişi ve uyuşturucu kullandığı yolundaki itirafları da yer alıyor.

Bilgi edinme yasaları çerçevesinde kamuoyuna açıklanan dosya, FBI'ın internet sitesinde yayınlandı.

Dosyadaki değerlendirmede, "Steve Jobs'un, hedefine ulaşmak için gerçekleri saptıracağını söyleyerek dürüstlüğünü sorgulayan kişiler oldu" ifadesi bulunuyor.

Dosyayı hazırlayan FBI ajanının görüştüğü kişilerden bazıları, Steve Jobs'u 'çalışılması güç' bir kişi olarak tanımlıyor. Jobs'un geçen yıl yayınlanan biyografisinde de değişken mizacıyla ilgili ayrıntılar yer almıştı.

Hakkındaki olumsuz eleştiriler, Jobs'un Başkan'a ihracat politikaları konusunda ücretsiz danışmanlık görevine getirilmesine engel teşkil etmemişti.

Kamuoyuna açıklanan FBI dosyasında, Steve Jobs hakkında yorum yapan kişilerin adları gizli tutuldu.

Steve Jobs, kanserle yıllar boyunca süren mücadelesini ardından geçen yıl Ekim ayında öldü.

2/01/2012

iki kilometre uzaklıktaki hedefi kendisi bulabilen akıllı mermi yapıldı

Kendini yönlendirebilen mermi, lazerle aydınlatılmış hedeflere kesin olarak isabet edecek şekilde, ufak kanatçıklar aracılığıyla yolunu buluyor. Mermi, 2 kilometre uzaklıktan hedefi vurabilecek şekilde tasarlandı. Prototip mermi üzerindeki çalışmalar, uzun menzilden yapılan atışlarda daha kesin isabet sağlandığını ortaya koydu.
Ancak bir düşünce kuruluşu, keskin nişancıların çok işine yarayacak olan bu mermi teknolojisinin, genel piyasaya sürülmesinden kaygı duyduğunu belirtti.

Amerikan hükümeti adına, savunma şirketi Lockheed Martin'in Albuquerque'deki yan kuruluşunda yürütülen çalışmada, 10 cm.lik mermiler üretiliyor. Merminin burnunda, lazeri saptayacak bir optik sensör yer alıyor. Lazerin gösterdiği nokta algılanarak mermideki küçük kanatçıkları harekete geçirecek iç motorlar devreye sokuluyor.

Mermi projesinde çalışan Red Jones, saniyede 30 kez merminin gidiş yönünde değişiklik yapılabildiğini anlattı; "bu da defalarca düzeltme yapabileceğimiz anlamına geliyor ki, bu sayede her seferinde çok hassas olmamız gerekmiyor." dedi.
'Cephede büyük rağbet görür'

Projedeki ekip, hem saha deneyleri; hem de bilgisayarda simülasyonlar yapıyor ve hala mermiyle ilgili bazı mühendislik sorunları bulunduğunu kaydediyor. Bununla birlikte ekip, kendini yönlendirebilen merminin piyasaya sürülebilecek hale getirileceğinden emin konuşuyor. Merminin daha yüksek bir hıza erişebilmesi için özel bir baruta ihtiyaç duyulabileceği kaydediliyor.

Askeri uzmanlar söz konusu merminin savaş cephelerinde büyük rağbet göreceği inancında.

Royal United Services Institute adlı düşünce kuruluşunda görevli araştırmacılardan Elizabeth Quintana, "Libya'da elde edilen en büyük başarılardan biri, kullanılan cephanenin hassasiyet derecesinin daha önceki savaşlara kullanılanlardan kıyasla çok daha yüksek olmasıydı. NATO silahlarının yüzde 97'si 2 metre dolayında kaymalarla hedeflerini vurdu. Ama bu, hava cephanesi sayesinde gerçekleşti. Bu yeni mermi ise, kara kuvvetleri için bir devrim olur ve belki de gelecekteki savaşlarda, siviller arasındaki kayıpları daha da azaltır." dedi.

Quintana, rehin alma olayları gibi durumlarda polisin çok işine yarayabileceğini belirttiği kendini yönlendiren merminin zengin potansiyelini kabul etmekle birlikte, terör gruplarının eline geçmesinden kaygı duyulduğunu da ekledi. Merminin zevk için ava çıkan kişilere de satılabilmesinden söz edildiğini kaydeden Elizabeth Quintana, bu tür bir teknolojinin halkın kullanımına açılmasının engelleneceğini düşünüyor.

1/20/2012

en büyük dosya paylaşım sitesi megaupload kapatıldı hackerler FBI sitesine saldırdı

Amerikan makamları, internet korsanlığı yaptığı suçlamasıyla, en büyük dosya paylaşım sitelerinden biri olan Megaupload'u kapattı.
Federal savcılar, şirketin eser sahiplerini ödenmeyen telif hakları nedeniyle 500 milyon dolar zarara uğrattığını öne sürdü.

Şirket, telif hakları konusundaki şikayetlere son derece duyarlığı olduğunu söylüyor.

Megaupload'un kapatılmasına tepki olarak Anonymous adlı bilgisayar korsanları grubu Amerikan Federal Soruşturma Bürosu FBI ve Adalet Bakanlığı'nın internet sitelerine saldırdı.

Müzik, film, dijital kitap ve televizyon programları indirilebilen sitenin kapatılması, Kongre'de tartışılan korsan yayıncılıkla mücadeleyle ilgili düzenlemelere yönelik protestoların hemen ertesine rastladı.

Ancak yetkililer bu kararın iki hafta önce alındığını söylüyor.

Şirketin kurucuları gözaltında

Amerikan Adalet Bakanlığı Megaupload'un iki kurucusu Kim Dotcom (Kim Schmitz) ve Mathias Otmann'ın Yeni Zelanda'da iki şirket çalışanıyla birlikte gözaltına alındığını duyurdu. Üç kişinin ise arandığı bildirildi.

Bu kişiler, korsan yayıncılığın yanı sıra para aklamak ve şantajcılıkla da suçlanıyor.

Virginia'daki bir mahkeme merkezi Hong Kong'da bulunan şirketle bağlantılı 18 alan adına el konulmasını kararlaştırdı.

Adalet Bakanlığı, soruşturma kapsamında 9 farklı ülkede 20 arama emri çıkarıldığını ve şirketin yaklaşık 50 milyon dolarlık mal varlığına el konduğunu açıkladı.

1/05/2012

amerikan ordusunun ölümcül olmayan silahlar listesi internete sızdırıldı

ABD ordusuna ait olduğu iddia edilen ve bazıları gerçek bazıları hayal ürünü ölümcül olmayan silahlardan oluşan bir liste internette yayımlandı.
Ölümcül Olmayan Silahlar Referans Kitabı adlı listenin ABD Savunma Bakanlığı tarafından hazırlandığı iddia ediliyor.


İnternete sızdırılan belgede, halihazırda varolan bazı silahların nasıl geliştirilebileceğine ve olası yeni teknolojik atılımların neler olabileceğine yer veriliyor.

Listede kalabalıkları dağıtmak için tasarlanan lazer ve ısı ışınları, ya da dalgıçlarda mide bulantısına yol açan ses dalgaları gibi çeşitli maddeler yer alıyor.

Belgeyi internette yayımlayan Kamu İstihbaratı adlı örgüt, ABD hükümetinin ulusal güvenliği gerekçe göstererek gizli tuttuğu bilgileri kamuoyuna sızdırmasıyla biliniyor.

Pentagon'dan bir sözcü, ölümcül olmayan silahlar listesini ne yalanlayacağını ne de doğrulayabileceğini söyledi.

İnternette yayımlandığı şekliyle 100 sayfayı aşan raporda her silahın kendine has özellikleri, nasıl bir hasara yol açtığı ve kullanımının yaratabileceği sorunlar ele alınıyor.

Bahsi geçen silahların insan vücudunda yol açtığı tipik etkilerden bazıları geçici körlük, sağırlık ve hareket kabiliyetini yitirme olarak açıklanıyor.

Örneğin, Yüzücü Tabancası olarak adlandırılan silahın sudaki düşman yüzücüleri veya dalgıçları, ses dalgalarını kullanarak etkisiz hale getireceği belirtiliyor.

Ses dalgaları, sudaki insanın işitme duyusunu hedefleyerek ciddi mide bulantısına yol açıyor.

Belgede, bu silahın olası bir yan etkisi denizdeki diğer canlı türlerine verebileceği zarar olarak belirlenmiş ve henüz ''geliştirme'' aşamasında olduğu belirtiliyor.

Daha uçuk fikirler arasında, lazer ışınlarıyla bir düşman uçağının kanatları çevresindeki aerodinamik akımın bozulabileceği ve uçağın yön değiştirmesinin sağlanabileceği öne sürülüyor.

Ölümcül olmayan silahlar listesinde henüz geliştirme aşamasında olduğu söylenen bir diğer fikir, ısı dalgaları yayan bir sistem aracılığıyla insanların istem dışı hareket etmesini ve bir grup halinde yer değiştirmelerini sağlamak.

Bir arabanın motorunu uzak bir mesafeden durduracak kapasitede yüksek enerjili mikrodalgalar yayan, taşınabilir bir cihaz da gene listede yer alan silah fikirleri arasında.

ABD Savunma Bakanlığı bünyesinde ölümcül olmayan silahlar üzerinde çalışan daire 1996 yılında kuruldu. Fakat ne kadar başarılı olduğu konusunda şüpheler var.

2009 yılında yayımlanan bir hükümet raporunda, sözkonusu dairenin yaklaşık 50 proje üzerinde 400 milyon dolara yakın para harcamasına karşın, yeni tek bir silah bile üretmeyi başaramadığı sonucuna varılmıştı.

1/04/2012

sanayii alanında kullanabilmek için ipek böceğine örümcek geni naklettiler

ABD'de bir grup bilim insanı, genetik yapısını değiştirdikleri ipek böceklerinin, örümcek ağı üretmesini sağladıklarını söylüyor.
Örümceklerin ağlarını örmek için ürettiği iplik, normal ipekten çok daha sağlam bir madde ve sanayide çok çeşitli faaliyetlerde kullanılabileceği düşünülüyor.

Araştırmacılar ipek böceklerine örümcek geni naklinden olumlu sonuç aldı.

Bu ipek böceklerinin normalde ürettikleri ipeğin yanısıra, çok miktarda örümcek ağı da ürettiği belirtildi.

Wyoming Üniversitesi'ndeki araştırma ekibi, örümcek ipliklerinin tıptan müdendisliğe farklı kullanım alanları olabileceğini kaydediyor.

Örneğin örümcek ipliklerinden üretilmiş endüstriyel boyutlarda bir ağın, bir uçağı uçuş esnasında tutacak kadar güçlü olacağı söyleniyor.

Araştırmacılar bundan önce örümcek çiftlikleri kurarak, ördükleri ağı doğal yöntemlerle toplamaya çalışmıştı.

Fakat bu yöndeki girişimlerin hepsi başarısızlıkla sonuçlandı.

Örümcekler, ticari kullanıma yetecek kadar ağ örmüyorlar.

Bir diğer ciddi sorun ise, çiftlik örümceklerinin bir süre sonra birbirlerini yemeye başlaması.

Örümcek ipliği, ağırlığı ile eş değerdeki çelikten daha sağlam bir madde.

Örümcek ipliğinden tıpta yeni sargı madddesi ya da suni doku olarak faydalanılabileceği, güvenlik sektöründe ise daha sağlam kurşun geçirmez yeleklerin üretilebileceği düşünülüyor.

iPad tablet bilgisayara kopyaladığı bilgilerle amerika sınırın geçmeyi başardı

Kanada vatandaşı Martin Reisch, pasaportu olmaksızın, iPad'ına kopyaladığı belgeleri kullanarak ABD sınırını geçmeyi başardığını söylüyor.
Montreal kentinde yaşayan Reisch'ın anlattığına göre olay tam ABD sınırına geldiğinde, pasaportunun yanında olmadığı anlaması üzerine yaşandı.

Reisch, gümrükteki yetkililere Noel hediyeleri teslim etmek üzere Vermont kentine gitmekte olduğunu anlattı.

33 yaşındaki Kanadalı, Associated Press haber ajansına yaptığı açıklamada "Şansımı deneyeyim dedim. Görevli, iPad'imi alıp gümrük kulübesine götürdü, beş ya da altı dakika oradaydı ama hiç bitmeyecekmiş gibi geldi. Geri döndüğünde uzunca durakladı, ardından Noel'imi kutladı." dedi.

Martin Reisch, görevlinin kendisi için bir istisna yaptığının da farkında olduğunu söyledi.

Reisch, hem görevliye anlattıklarının hem de yanında bulunan ehliyetinin sınırı geçmesini kolaylaştırdığına inandığını anlattı.

Ertesi gün Kanada'ya geri dönen Reisch, ayrıca ileride pasaportunu asla unutmayacağını söylese de günün birinde taranmış kimlik belgeleriyle sınırı geçmenin olağan bir hal almasını umduğunu ekledi.

Amerikalı yetkililer, Reisch'in açıklaması üzerine bir yorumda bulunmadı.

2009 yılından bu yana Kanadalıların ABD sınırını geçmesi için ehliyet göstermesi yeterli gelmiyor.

Kanada vatandaşları ABD sınırını karadan ancak pasaport, geliştirilmiş ehliyet ya da Nexus adı verilen kimlikle geçebiliyor.

google patent atağına devam ediyor IBM'den yüzlerce ek patent satın aldı

İnternet devi Google, teknoloji devi IBM'den yüzlerce ek patent satın aldı.

Google, geçtiğimiz yaz aylarında da yine IBM'den bin civarında patent satın almıştı.
Satın alınan yeni 187 patent ve 36 uygulamanın (apps) büyük bölümünün sosyal paylaşım sistemleriyle ilgili olduğu bildirildi.

ABD'den satın alınan patentlerden özellikle biri, ''iletişim ağlarında kullanıcıların ortak ilgi alanlarını belirlemeye'' olanak sağlıyor.

İngiltere'de patent ve fikri mülkiyet hakları konusunda uzman hukukçulardan Vicki Salmon, bu adımlarla Google'ın varolan teknolojisini koruma aşamasından geleceğini planlama aşamasına geçtiğine işaret ettiğini söyledi.

Google, geçen yıl rakiplerini kendi android işletim sistemlerinin gelişmesini önlemek için düzmece patentler satın almakla suçlamıştı.

Ancak şimdi bazı gözlemciler, Google'ın da benzer bir yol izlediğini, IBM'den satın aldığı patentler arasında sürücüsüz otomobillere ilişkin teknolojilerin de bulunduğunu kaydediyor.

türkiyenin uzaya göndereceği göktürk uydusu israilin korkulu rüyası oldu

Russia Today’de yayınlanan habere göre, Türkiye’nin önümüzdeki iki yıl içinde uzaya göndereceği, yüksek çözünürlüklü görüntü alma yeteneğine sahip Göktürk uydusu, topraklarının ayrıntılı bir şekilde görüntülenmesinden endişe duyan İsrail’in korkulu rüyası haline geldi.
Habere göre, bugüne kadar sadece Amerikan uyduları pixel başına iki metreden daha büyük görüntü alabiliyordu. Amerikan yasalarına göre Amerikalı şirketler bu görüntüleri başka ülkelere veremiyor. Bu çerçevede Washington, İsrail topraklarıyla ilgili görüntüleri de başka ülkelerle paylaşmıyor.

Örneğin Google Earth dahi İsrail topraklarının görüntülerini yüksek çözünürlükle veremiyor.



TÜRKİYE GÖRÜNTÜLERİ SATABİLİR

Ancak Russia Today’e göre, Türkiye’nin yapımını tamamlamak üzere olduğu Göktürk uydusu, İsrail’in güvenlik endişesiyle sır gibi saklamaya çalıştığı görüntülerini en ince ayrıntılarına kadar tespit etme yeteneğine sahip olacak.



İddiaya göre, Türkiye’de, Amerika’dakine benzer bir engelleyici yasa bulunmadığından, İsrail topraklarının görüntüleri düşman ülkelerin ellerine kolayca geçebilecek.



Russia Today’e konuşan Jane’s Defense Weekley’den Muhammed Niceb, “Türkiye bu görüntüleri doğrudan veya dolaylı şekilde İsrail’in düşmanlarına satabilir” iddiasında bulundu.



İsrailli Ortadoğu uzmanı Nimrod Goren ise, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sadece İsrail’in oyun alanı olmadığını göstermek için elindeki bütün imkanları kullanacağını belirterek, Göktürk uydusunun da bu siyasetin bir parçası olmasından korkulduğunu söyledi.

12/30/2011

amerika insansız süper casus helikopterini tanıttı ilk görev yeri afganistan

Amerikan ordusu, yüksek çözünürlüklü görüntüleme sistemlerine sahip insansız helikopterler geliştirdiğini açıkladı.

Askeri yetkililer, yeni helikopterlerin eşsiz bir izleme kapasitesine sahip olduğunu söyledi.
Helikopterlerden üçünün Mayıs ya da Haziran'dan itibaren Afganistan'da konuşlandırılacağı bildirildi.

Bu helikopterleri Boeing üretti. Ancak ileride diğer şirketlerin de ihaleye girebileceği belirtiliyor.

A160 Hummingbird (Sinekkuşu) sistemleri dikine kalkış ve iniş yapabiliyor. Bu nedenle piste ihtiyaç duyulmuyor.

Askeri yetkililere göre yeni helikopterler havada belli bir noktada asılı kalabiliyor. Diğer insansız araçlarda bu özellik yok.

Helikopterlerin Orta Doğu'ya sevk edilmeden önce Arizona'da deneneceği belirtiliyor.


İnsansız helikopterler, bu yılın başlarında geliştirilen Argus-IS çoklu görüntüleme sistemlerine sahip. Argus, Yunan mitolojisindeki 100 gözlü dev.

Bu teknoloji, taktik görevlerde kullanılan en gelişmiş video sensörleri kullanıyor. 1,8 gigapiksel kameralar cep telefonlarındaki 2 megapiksel kameralardan 900 kat daha keskin görüntü sağlıyor. Kumanda merkezine saniyede 10 kare hızında gerçek zamanlı görüntü aktarılabiliyor.

Casus helikopterler, 6.1 kilometre yükseklikten 168 kilometre karelik bir alanı tarayabiliyor. Aynı anda 65 hedef izlenebiliyor. Araçlar, insanlar ve diğer nesneler farklı yönlere hareket etseler bile takip edilebiliyor.
bbc türkçe 

12/26/2011

ipad ve kindle tablet bilgisayar satışlarındaki artış kağıda basılan gazetelerin sonunumu getiriyor

iPad ve Kindle satışlarındaki hızlı artış, kağıt üzerine basılan gazeteleri aynı hızda tarihin çöplüğüne sürüklüyor.
Guardian gazetesinin haberine göre, piyasa uzmanları Noel sırasında bir milyon dolayında iPad ve Kindle'ın hediye olarak satın alındığını tahmin ediyor.

Teknoloji devrimi, İngiltere basınında on yıllara dayanan bazı gelenekleri artık ortadan kaldırıyor.

İngiltere'de iş hayatının neredeyse tamamen durdurduğu Noel günü gazetelerin çıkmaması, 1912'den bu yana devam eden bir gelenek.

Ancak bu gelenek dün ilk kez Sunday Times gazetesi tarafından dijital platformda bozuldu. Sunday Times, Noel günü bir internet baskısı çıkardı.

Guardian'daki haberde, kağıda basılı gazete satışlarının geride bıraktığımız yıl içinde İngiltere'de yüzde 10 oranında düştüğü bildiriliyor.

Bundan 50 yıl önce Daily Mirror ve Daily Express gibi ulusal gazetelerin tirajları 4 milyonun üzerinde seyrederken, günümüzde İngiltere'nin en çok satan gazetesi Sun'ın tirajı 2 milyon 6 yüz bin ile sınırlı.

Kağıt baskıda müşteri kaybeden gazeteler dijital ortamda açığı kapatmaya çalışıyorlar. Örneğin Daily Mail'in kağıt baskısı 2 milyon satarken, gazetenin internet sitesine günde 5 milyon ziyaretçi uğruyor.

Fakat Guardian, gazetelerin internet baskılarından elde ettikleri gelirin çok daha düşük olduğunu ve defterlerini kâr hanesinde tutmakta zorlandıklarını vurguluyor.

12/23/2011

microsoft'un yeni işletim sistemi windows 8'de giriş şifresi resimli olacak

Microsoft'un dokunmatik ürünlerde kullanılacak yeni işletim sistemi Windows 8'de yer alacak özelliklerden biri, şifre giriş işlemini bir hayli değiştireceğe benziyor.
Windows 8'in tasarımında çalışan mühendislerden biri tarafından internet blogunda yapılan açıklamada, tablet bilgisayar ve akıllı cep telefonlarının açılışında girilmesi gereken şifrelerin harf ya da rakamlardan değil resimlerden oluşacağı belirtildi.

Kullanıcıların ürünleri çalıştırabilmeleri için, tercih ettikleri bir görsel üzerinde belirli hareketleri ardarda yapmaları gerekecek.

Örneğin, seçilmiş bir fotoğrafın beş ayrı noktasına doğru sırayla dokunulmadığı sürece akıllı telefonu kullanmak mümkün olmayacak.
'Daha güvenli ve basit'

Window 8'de yer alacak yeni özelliği tanıtan mühendis Zach Pace, birçok kullanıcının tercih ettikleri basit şifrelerin yerine, alt edilmesi daha güç bir güvenlik uygulaması sunmayı hedeflediklerini söyledi.

Pace ayrıca dokunmatik ekranlarda harf ve rakamlardan oluşan şifre girişinin kullanıcılar tarafından zahmetli bulunduğunu, yeni uygulamayla şifre girme sürecinin kolaylaşacağını belirtti.

Surrey Üniversitesi'nden Profesör Alan Woodward, yeni şifre sistemine dair ilk hesaplamaların, güvenlik açısından eski şifre düzenine göre bir eksiklik olmadığını ortaya koyduğunu söylüyor.

Sophos güvenlik şirketinden Graham Cluley ise, uygulamanın daha "ilginç ve kolay" olmasına rağmen yeni güvenlik zaafları doğurabileceğini düşünüyor.

Cluley, bankamatiklerde yaşanan, kullanıcıların şifrelerinin el hareketlerinin izlenerek tespit edilmesi durumuyla, görüntülü şifre kullanımı sırasında da sıklıkla karşılaşılabileceğini söylüyor.

12/15/2011

eurostat'ın araştırmasına göre türkiye hızlı internet bağlantısında sondan birinci olmuş

Avrupa Birliği'nin istatistik kurumu Eurostat'ın araştırmasına göre, son dört yıl içinde internet erişimi olan hanelerin sayısı iki kattan fazla artmasına karşın, Türkiye Avrupa'da 33 ülke arasında internet kullanımında sonuncu sırada.
Yaklaşık 215 bin kişiyle görüşülerek yapılan tıklayın ankete göre, 27 üyeli Avrupa Birliği'nde ortalama olarak 100 hanenin 73'ünün internet bağlantısı var.

Türkiye'de 100 evden 43'ünde internet bağlantısı bulunurken, Lüksemburg ve İsveç 91'er haneyle birinci sırada yer alıyor.

AB üyelerinin yanı sıra İzlanda, Norveç, Hırvatistan, Makedonya, Türkiye ve Sırbıstan'ı da kapsayan ankete göre Türkiye'de hiç internete girmediğini söyleyenlerin oranı yüzde 55, son bir yıl içinde internete girdiğini söyleyenlerin oranı yüzde 43, son üç ayda internet kullandığını söyleyenlerin oranı ise yüzde 40.

Anket, internet kullanımında Avrupa Birliği vatandaşları arasındaki farklılığı da ortaya koyuyor.
AB ülkeleri arasında uçurum

16-74 yaş arasındaki kişilerle yapılan araştırmaya göre, hiç internet kullanmadığını söyleyenlerin Avrupalıların oranı yüzde 24.

Romanya'da internet kullanmayanların oranı yüzde 54, İsveç'te ise yüzde 5.

Araştırma, internet kullanımının çok yaygın olduğu Kuzey Avrupa ülkeleriyle, daha yoksul güney ve doğu Avrupa ülkeleri arasındaki uçurumun arttığına işaret ediyor.

Türkiye, hızlı internet bağlantısı olan haneleri temel alan listede ise sondan bir önceki sırada yer alıyor. Listenin sonunda Sırbistan var.

Türkiye'de hızlı internet bağlantısı olan hanelerin oranı yüzde 39, Avrupa Birliği ortalaması ise yüzde 68. 

12/08/2011

rus ve japon bilimaadamları jurassic parkı hayata geçirmek için kolları sıvadı

Rusya ve Japonya'dan bilimadamları, soyu tükenmiş "yünlü mamutlara" Jurassic Park tarzı bir deneyle hayat vermek için kolları sıvadı.
Bilimadamları Ağustos ayında ortaya çıkarılan bir mamut fosilinin uyluk kemiğinde, hatırı sayılır oranda ve iyi korunmuş kemik iliği hücreleri bulduklarını iddia ediyor.

Bu hücrelerin, yünlü mamut türüne yeniden hayat kazandırabilmek için yürütülecek bir deneyin başlangıç noktası olabileceği umuluyor.

Araştırma ekibi, klonlama çalışmalarının önümüzdeki beş yıl içerisinde tamamlanabileceğini söylüyor.

Ancak kimi bilim çevreleri de böyle bir deneyin başarıya ulaşabilmesinin şüpheli olduğunu belirtiyor.

Siberya Mamut Müzesi ile Japonya'daki Kinki Üniversitesinden uzmanların oluşturduğu araştırma ekibi, fosilden alınacak kemik iliği çekirdeğini bir Afrika filinden alınma yumurtaya yerleştirmeyi planladıklarını söylüyor.

Geçmişte benzer yöntemlerde karışık sonuçlar elde edilmişti.
'Klonlanan soyu tükenmiş keçi'

2009 yılında, basında en son 2000'lerde görülen, soyu tükenmiş Pirene dağ keçisinin, 10 yıllık deri DNA'ları kullanılarak klonlandığı yolunda haberler yer almıştı.

Klonlanan keçinin, doğduktan dakikalar sonra nefes alma güçlüğü çekerek öldüğü belirtilmişti.

Yetişkin bir insandan alınan hücreyle ilk memeli hayvan koyun Dolly'i klonlayarak tıp tarihine geçen, ancak artık klonlama faaliyetleri yürütmeyen Roslin Enstitüsü de soyu tükenmiş canlıların hayata döndürülmesine ilişkin olasılıkları değerlendiren bir makale yayımladı.

Enstitü, özellikle taşıyıcı anne olarak Afrika fili kullanılacak olması göz önüne alındığında, böyle bir deneyin başarıya ulaşması olasılığının son derece düşük olduğunu vurguladı.

Yapılan açıklamada "İlk olarak uygun bir taşıyıcı memeli hayvan bulunması gerek. Mamutlar için biyolojik açıdan en uygun canlı inektir ama öyle bir durumda bile, büyüklük farkı gebeliği engelleyebilir." denildi.

Enstitüye göre deneyin başarı şansı ancak yüzde 1 – 5 aralığında olabilir.

Roslin Enstitüsü ayrıca mamuta ait kemik iliğinden, gelişip yeni bir organizmaya dönüşecek hücreler çıkarabilmenin güçlüğüne dikkat çekti.

Oxford Üniversitesinden Charles Foster ise mamut klonlamanın gülünç bir fikir olmadığını ancak ortaya çıkan embriyoların bir kaç hücreden ötesine geçip geçemeyeceğinin bilinemediğini belirtti.

Ortaya çıkabilecek embriyo genetik açıdan bir mamuta dayansa da kimi genleri de fil yumurtasından gelecek.

Dolayısıyla uzmanlara göre deneyde başarıyı ulaşılsa bile klonlanan canlı, saf bir mamuttan ziyade ancak melez bir memeli hayvan olarak sınıflandırılabilir.

12/01/2011

ingiliz istibaratın'dan ilginç yarışma 12 aralıkta sona erecek şifre kırma yarışması

İngiltere istihbarat örgütü, yeni yetenekleri bulmak amacıyla şifre kırma yarışması düzenledi.
Kamu İletişim Merkezi GCHQ, potansiyel adayları hazırladığı özel tıklayın internet sitesindeki görsel şifreyi kırmaya davet etti.

Yarışma ayrıca sosyal paylaşım siteleri, internet günceleri ve forumlarda da duyuruldu.

Kurum'dan bir sözcü, amaçlarının GCHQ'nün normalde ulaşmakta zorlanacağı kesimlere tanıtılması olduğunu söyledi.

Yetkili, ''bu kampanyanın hedef kitlesinin, geleneksel reklam yöntemlerinden etkilenmeyen ve GCHQ'nün bu tür rolleri üstlenecek kişileri işe aldığını bilmeyen kesimler'' olduğunu belirtti.

Aynı yetkili, bu adayların, ''yetenekleri kurumun faaliyetleri için ideal olduğu halde ciddi katkıda bulunacakları bir çalışma ortamına nasıl başvuracaklarını bilmiyor olabileceklerini'' söyledi.

3 Kasım'da başlayan yarışma 12 Aralık'ta sona erecek.

GCHQ, şifrenin kırılmanın ardından adaylara başvuru formlarına ulaşmalarını sağlayacak bir şifre verileceğini, ardından da kurumun işe alma sayfasına yönlendirileceklerini kaydetti.

Kurum, yanıtın internette yayılmasından kaygı duymadıklarını da açıkladı.

Geçmişte yasadışı internet korsanlığı faaliyetlerine karışmış olanların iş başvurusu yapamayacakları ve adayların İngiltere vatandaşı olması gerektiği de kurumdan verilen ayrıntılar arasında.

depremi önceden sezen hayvanların sırları aralanıyor

Kimi hayvanların depremlerden önceki olağandışı davranış biçimi neye dayanıyor?

Bilim adamları, bunun hayvanların sulardaki kimyasal değişimi sezme kabiliyetinden kaynaklanıyor olabileceğini düşünüyor.
Araştırmacılar, 2009 yılında İtalya'nın L'Aquila kentini vuran depremden birkaç gün önce yakınlardaki bir gölde yaşayan kurbağa sürüsünün topluca göç etmesi ardından konuyu mercek altına aldı.

Hayvan davranışlarını daha yakından takip ederek depremleri önceden tahmin etmenin mümkün olup olmadığını sorguluyorlar.

Journal of Environmental Research and Public Health (Çevre Araştırması ve Kamu Sağlığı Dergisi) adlı bilimsel yayında ayrıntıları yer alan araştırmada, basınç altındaki kayaların saldığı parçacıkların yüzeydeki su birikintilerinde yol açtığı kimyasal reaksiyon zinciri anlatılıyor.

Su kenarında ya da içinde yaşayan hayvanların, sudaki kimyasal değişikliklere son derece hassas olduğu bilinen bir gerçek.

Bu tip hayvanlar, kaya kütleleri en nihayet yerinden oynayarak depreme yol açmadan önce, sarsıntının gelişini sudaki değişimden hissediyor olabilir.

L'Aquila depremindeki kurbağa sürüsünün yanısıra, büyük bir yer sarsıntısından önce tanık olunan tuhaf hayvan davranışlarına başka örnekler de var.
Yılanların uyanışı

Sürüngenlerin, suda ve karada yaşayan yüzergezerlerin veya balıkların büyük bir deprem öncesinde garip davranışlar sergilediği bilgisi birçok ülkede yaygın biçimde dile getiriliyor.

Örneğin, 1975 yılında Çin'in Haicheng kentinde meydana gelen depremden yaklaşık bir ay önce, yılanların topluca yuvalarından çıkmaya başladığı görülmüştü.

Bu yıkıcı depremin Haicheng'i kış aylarında vurduğu düşünülecek olursa, yılanların kış uykusunu yarıda kesip kendilerini dondurucu soğuğun ortasına atması neredeyse intiharla eş anlama geliyor.

Kış uykusundan uyanan sürüngenler, topluca göçen yüzergezerler ya da yüzeye çıkan derin su balıkları gibi daha çok sayıda benzer anekdot var.

Ancak büyük çaplı depremler çok nadir gerçekleşen bir durum olduğu için, önceden doğada yaşanan olayları bilimsel bir gözle incelemek neredeyse imkansız gibi.

İtalya'nın L'Aquila kentindeki kurbağalar, işte bu noktada istisnai bir konumda.

İngiltere'nin Open University (Açık Öğretim Fakültesi) biyoloji bölümünde okuyan Rachel Grant, L'Aquila'daki kurbağaları yazdığı doktora tezi için şans eseri inceleme altına almıştı.

Grant, ''Depremden önce üç gün içerisinde göldeki 96 kurbağadan geriye bir tanesinin bile kalmadığını gördüm, gerçekten çok şaşırtıcıydı.'' diyor.

Bunun üzerine Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, Rachel Grant ile temasa geçerek araştırmaya dahil oluyor.
Kimyasal reaksiyon

Aşırı basınç altındaki kaya kütlelerinin kimyasal değişimini inceleyen NASA, L'Aquila'daki kurbağaların topluca göç edişinin bununla bir bağlantısı olup olmadığını gölün su numunelerini tahlil ederek araştırdı.

Labarotuvar testleri, kaya katmanlarının yüzeydeki su birikintilerinin kimyasını değiştirebildiğini ve bu durumun suda yaşayan canlılarda olağandışı davranışlar tetikleyebileceğini gösterdi.

NASA'da çalışan jeofizikçi Friedmann Freund, tektonik tabakaların yol açtığı türden muazzam bir basınç altında kalan kayaların, deprem öncesinde çevrelerine elektrik yüklü parçacıklar saldığını kanıtladıklarını söylüyor.

Yüzeye kadar çıkan bu parçacıklar hava veya su ile karşılaşınca reaksiyona girerek yeni moleküllerin oluşumuna neden oluyor. Örneğin suya karışınca ortaya hidrojen peroksit çıkabiliyor.

Kimyasal değişimin göl suyundaki organik çökeltiyi etkileyerek suda yaşayan hayvanlara karşı zehirli maddelerin oluşumunu tetiklediği düşünülüyor.

Fakat araştırmacılar, çok karmaşık bir mekanizmanın işlediği kanısında ve henüz kesin bir teoriye varmadan önce daha çok sayıda bilimsel teste ihtiyaç duyulduğunun altını çiziyorlar.

11/25/2011

arama kurtarma ve keşifler için yarı böcek yarı makine roboböcekler geliyor

ABD'de bir grup mühendis, yarı makine-yarı böcek organizmalardan oluşan bir ordu üretmeye çalışıyor.
Roboböceklerin gelecekte arama-kurtarma çalışmaları ve keşifler için kullanılması düşünülüyor.

Michigan Üniversitesi ekibi, Mikromekanik ve Mikromühendislik dergisinde yayınladıkları makalede bugüne dek pek çok uçan mikro alet geliştirildiğini ancak bunların böceklerin aerodinamik performansına ve manevra kabiliyetine yaklaşamadığını söylüyor.

Ancak böceklere kontrol mekanizmaları takılması için aşılması gereken bir engel var: Bunları çalıştıracak enerjiyi bulmak.

Bazı bilim adamları mini güneş panelleri önerse de, roboböceklerin ışık bulunmayan ortamlarda da çalışması gerekeceğini söyleyen ekip buna itiraz etmiş.

Bu nedenle çabalarını öncelikle gereken enerjiyi böceklerden bulma konusunda yoğunlaştırmışlar.

Geliştirdikleri titreşim enerjisi toplama cihazını, böceklerin kanatlarına yakın bir yere bağlamışlar.

Bu cihaz üç katmanlı, helezon şeklinde bir jeneratör.

Dıştaki iki katman PZT-5H denen bir maddeden yapılmış. Bu, mekanik baskı uygulandığında elektrik enerjisi üreten bir tür seramik.

İçteki katman ise jeneratöre dayanıklılık katan pirinç bir levha.

Araştırmacılar bu cihazı Yeşil Haziran Böceği denen bir türe yerleştirmiş.

En güçlü enerji kaynağı olan kanatlar cihazın yerleştirilemeyeceği kadar ince olduğundan ve bu, uçuş kapasitelerine zarar vereceğinden, kanada yakın olan göğüs kafesi seçilmiş.

Her biri 0,2 gramdan az ağırlıkta olan iki cihaz buraya bağlanmış ve 45 mikrovat enerji elde edilmiş.
Nerelerde kullanacaklar?

Amerikalı bilim adamları bu jeneratörün gelecekte bedenlerine elektrotlar, iletişim cihazları, mikrofonlar ve başka alıcılar yerleştirilmiş, uzaktan kumandalı bir roboböcek ırkına enerji kaynağı olmasını umuyor.

Ekip elektrotların ameliyatla sinir uçlarına, diğer cihazların ise "mikro sırt çantaları içinde" sırtlara yerleştirilmesini öneriyor.

Roboböcekler örneğin bir kazanın ya da felaketin hemen ardından, ulaşılması zor bölgelere gönderilecek.

Elde ettikleri bilgi kurtarma ekiplerine iletilerek planlama buna göre yapılacak.

Ayrıca keşif faaliyetleri, tehlikeli maddelerin kontrolü ve patlayıcı madde aramalarında bu böceklerin çığır açabileceği belirtiliyorç

Bilim adamları geçmişte de fareler, köpekbalıkları ve hamamböcekleri üzerinde çalışmalar yapmıştı.