Tayland'da bin yıllık Angkor tapınağının onlarca yıldır devam eden restorasyon çalışması tamamlandı.
"Dünyanın en büyük yapbozu" olarak nitelenen çalışmalar sırasında tapınaktaki Baphuon anıtı tamamen "sökülerek" 300 bin parça kumtaşı yeniden bir araya getirildi.
1960'larda başlatılan projeye iç savaş nedeniyle ara verilmişti. Restorasyon çalışmasına 1995'te yeniden başlandı.
300 bin taş numaralandı
Üç katlı tapınağı yılda iki milyon turist ziyaret ediyor.
Orta Çağ'daki Kmer imparatorluğundan kalma tapınak Kamboçya Kralı Norodom Sihamoni ve Fransa Dışişleri Bakanı Fançois Fillon'un katıldığı bir törenle ziyarete açıldı.
Fillon, "Baphuon'da olağanüstü bir iş başarıldı" dedi.
Kral Norodom Sihamoni de konuşmasında projeye 10 milyon dolar destek sağlayan Fransa'ya teşekkür etti.
Kamboçya'da bulunan BBC muhabiri Guy De Launey, Baphuon'un bir zamanlar Angkor'daki en görkemli anıt olduğunu ancak 1950'lerde çökmenin eşiğine geldiğini söylüyor.
Muhabirimize göre Fransız arkeologlar, anıtı kurtarmanın tek yolunun parçalarına ayırmak olduğunu belirttiler.
Anıtın taşları tek tek sökülerek numaralandı. Parçalar, tapınağın çevresindeki ormanlık alanda muhafaza edildi.
Proje, iç savaş nedeniyle kesintiye uğradı ve anıtın inşası için gerekli olan kayıtlar, 1975'te iktadarı ele geçiren Kızıl Kmerler tarafından imha edildi.
Projenin sorumlusu Pascal Royere, "Ana resmini kaybettiğimiz üç boyutlu dev bir yapbozla karşı karşıyaydık. Bu taşların arasında harç yok. Her taşın yeri ayrı. Birbirinin aynı olan iki taş bile yok." dedi.
Almanya, Berlin'deki Bergama Müzesi'nde sergilenen 3500 yıllık Boğazköy Sfenksi'nin Türkiye'ye iadesini kabul etti.
Boğazköy Sfenksi
Türkiye sfenksin iadesinde ısrarlıydı
Alman Kültür Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Türkiye ve Almanya'dan uzmanların görüşmeleri sonrası böyle bir karar alındığı belirtildi.
Açıklamada, Boğazköy Sfenksi'nin iadesinin, Türkiye'ye yönelik bir iyi niyet jesti olduğu bildirildi.
Ayrıca Türkiye ve Almanya hükümetlerinin, Boğazköy Sfenksi'nin durumunun benzer diğer örneklerden farklı olduğu konusunda da görüş birliğine vardıkları vurgulandı.
Boğazköy Sfenksi, 1915 yılında Alman arkeologlar tarafından Hititlerin başkenti Hattuşa antik kentinde bulunmuştu.
Sfenks bir diğer ile birlikte restore edilmesi için Almanya'ya götürülmüş ancak bir türlü iade edilmemişti.
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay daha önce Almanya'nın eseri Haziran ayına kadar iade etmesini istemişti.
Ertuğrul Günay aksi takdirde, Hattuşaş'ta kazı yapan Alman arkeologların çalışma izinlerinin iptal edileceği uyarısında bulunmuştu.
Alman Kültür Bakanlığı, sfenksin Kasım ayı sonuna dek iade edileceğini açıkladı.
Berlin yönetimi benzer bir sorunu Mısır'la da yaşıyor.
Mısır, Berlin'deki Yeni Müze'de sergilenen 3400 yıllık Kraliçe Neferteti'nin büstünün iadesini talep ediyor. bbc türkçe
Alman yetkililer ise büstün yasal yollardan satın alındığını ve bunu kanıtlayacak belgelere sahip olduğunu belirtiyor.
Atatürk'ün daha önce hiç duymadığınız gerçek sesi ve görüntüleri ortaya çıktı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi işbirliğiyle hayata geçirilen "Osmanlı İmparatorluğu, Cumhuriyetin İlk Yılları ve Atatürk'e ait yazar tabanlı filmlerin restorasyon" projesi ile ilgili tanıtıma katıldı.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, " Sadece bir öncelik sıralaması yapmaya çalışıyoruz. Anladığım kadarıyla doğru bir öncelik sıralaması yapmışız. Biraz gecikmiş bile olsa, doğru bir öncelik sıralaması" dedi. Bakan Günay "Bu kayıtlar uzun sürden bu yana üniversitede duruyormuş sonra bunların restore edilmesi konusundan bir anlaşma yapma ihtiyacı doğdu.
Telif Hakları Sinema Tv Genel Müdürlüğümüzle üniversitemiz arasında böyle bir işbirliği ortaya çıktı" şeklinde konuştu. Bu görüntüleri daha önce çizgili ve cızırtılı izlediğini kaydeden Bakan Günay, " Ama bu kez sanki yeni çekilmiş bir yapım gibi son derece net bir şekilde ögreneceğiz " dedi. Günay, " Önümüzdeki günlerde bunların bütününü ya da bütününe yakın bölümünü daha kapsamlı ve önemli sinema insanlarınınn katılımıyla, beşki bir sunumla tekrar topluma duyurma fırsatı bulacağız diye düşünüyorum." diye konuştu. Günay, "Toplumun geçenlerde çok ilgisini çekti. Atatürk'ün gerçek sesine ulaşıldı diye. Doğru. Yani biz Atatürk'ü 10. Yıl Nutk'unda o tiz sesle dinlemeye alışmışız. Halbuki hepimizin ses tonuna benzeyen ortalama bir ses tonuyla meclise hitabı var " diye konuştu
Restorasyon çalışmasıyla ilgili olarak Prof. Dr. Asiye Korkmaz bir konuşma yaptı. Korkmaz,
" Bu filmler bize merkezimizin de kurucusu olan Hocamız Prof. Dr. Sami Şekeroğlu'ndan emanet. Bunlar bize emekli olmadan teslim ettiği filmler. Meslektaşlarımızın yaptığı bir hesaba göre bugünkü kadromuzla restore etmeye kalkışsak 250 yıl gerekiyor. Ama her filmi hemen restore etmek gerekmiyor. Restorasyon pahalı zor bir iş. Ancak gerekli olduğunuda yapılan bir işlem. Bugün restorasyon gerektiren yanar tabanlı dediğimiz yanıcı filmler. Bu filmlerin büyük bir kısmı Kültür Bakanlığı tarafından tolplandı ve 25 yıl önce Sinem Televizyon Merkezine gönderildi. Biz de bunları olduğu gibi hiçbir hasara uğratmadan günümüze kadar koruduk Bugün de yine özel ve güvenli bir yerde düşük ısı ve nem şartlarından sürekli kontrol ederek koruyoruz" dedi. Daha sonra gösterimi yapılan filmle ilgili de bilgiler veren Prof. Dr. Korkmaz, "Bu film sinema tarihihin ilk üretilen malzemesidir. Nitroselülozdur. Dinamite eşdeğer bir malzemedir. 38 derecede kendiliğinden tutuşur ve büyük patlamalarla yanar" diye konuştu. Korkmaz, filmlerin bazlarının sessiz olduğunu da kaydederek, gösterilen formatın HD formatta olduğunu söyledi."
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin işbirliğiyle hayata geçirilen "Osmanlı İmparatorluğu, Cumhuriyetin İlk Yılları ve Atatürk'e ait yazar tabanlı filmlerin restorasyon" projesinin tanıtım toplantısına katıldı.
"ATATÜRK'ÜN GERÇEK SESİNE ULAŞILDI"
Günay, " Sadece bir öncelik sıralaması yapmaya çalışıyoruz. Anladığım kadarıyla doğru bir öncelik sıralaması yapmışız. Biraz gecikmiş bile olsa, doğru bir öncelik sıralaması" dedi. Bakan Günay "Bu kayıtlar uzun süreden bu yana üniversitede duruyormuş sonra bunların restore edilmesi konusunda bir anlaşma yapma ihtiyacı doğdu. Telif Hakları Sinema Tv Genel Müdürlüğümüzle üniversitemiz arasında böyle bir işbirliği ortaya çıktı" şeklinde konuştu. Bu görüntüleri daha önce çizgili ve cızırtılı izlediğini kaydeden Bakan Günay, " Ama bu kez sanki yeni çekilmiş bir yapım gibi son derece net bir şekilde göreceğiz " dedi. Günay, " Önümüzdeki günlerde bunların bütününü ya da bütününe yakın bölümünü daha kapsamlı ve önemli sinema insanlarının katılımıyla, yeni bir sunumla tekrar topluma duyurma fırsatı bulacağız diye düşünüyorum." diye konuştu. Günay, "Toplumun geçenlerde çok ilgisini çekti. Atatürk'ün gerçek sesine ulaşıldı diye. Doğru. Yani biz Atatürk'ü 10. Yıl Nutku'nda o tiz sesle dinlemeye alışmışız. Halbuki hepimizin ses tonuna benzeyen ortalama bir ses tonuyla meclise hitabı var " diye konuştu. Günay, " Bütün bu kültür mirasını geleceği taşımak hepimiz için önemli bir görev. Güzel bir söz var; " Hayat ileriye doğru yaşanır ama geçmişe bakınca anlaşılır diyorlar. Bizim de geçmişimizi bilmemiz sağlam adımlarla geleceğe yürümek için sanıyorum ki son derece gerekli. Bir ihmali yerine getirmeye çalışıyoruz. Bir gecikmişliği ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. "dedi.
" BUGÜNKÜ KADROMUZLA RESTORE ETMEYE KALKSAK 250 YIL GEREKİYOR "
Restorasyon çalışmasıyla ilgili olarak Prof. Dr. Asiye Korkmaz bir konuşma yaptı. Korkmaz,
" Bu filmler bize merkezimizin de kurucusu olan Hocamız Prof. Dr. Sami Şekeroğlu'ndan emanet. Bunlar bize emekli olmadan teslim ettiği filmler. Meslektaşlarımızın yaptığı bir hesaba göre bugünkü kadromuzla restore etmeye kalkışsak 250 yıl gerekiyor. Ama her filmi hemen restore etmek gerekmiyor. Restorasyon pahalı zor bir iş. Ancak gerekli olduğun da yapılan bir işlem. Bugün restorasyon gerektiren yanar tabanlı dediğimiz yanıcı filmler. Bu filmlerin büyük bir kısmı Kültür Bakanlığı tarafından toplandı ve 25 yıl önce Sinem Televizyon Merkezine gönderildi. Biz de bunları olduğu gibi hiçbir hasara uğratmadan günümüze kadar koruduk. Bugün de yine özel ve güvenli bir yerde düşük ısı ve nem şartlarında sürekli kontrol ederek koruyoruz" dedi. Daha sonra gösterimi yapılan filmle ilgili de bilgiler veren Prof. Dr. Korkmaz, "Bu film sinema tarihinin ilk üretilen malzemesidir. Nitroselülozdur. Dinamite eşdeğer bir malzemedir. 38 derecede kendiliğinden tutuşur ve büyük patlamalarla yanar" diye konuştu. Korkmaz, filmlerin bazlarının sessiz olduğunu da kaydederek, gösterilen formatın HD formatta olduğunu söyledi.
"ATATÜRK FİLMİNİ MANAVDA BULDUM "
Prof. Dr. Sami Şekeroğlu da bir konuşma yaptı. Atatürk'ün ilk yıllarına ait filmlerin Avusturyalı Saşa Grup tarafından çekildiğini kaydetti. Atatürk'ün Meclisteki konuşmasının Cezmi Ar'ın çektiğini belirten Şekeroğlu, " Hatta bir tanesi de çıkmamış. Görüntüler iyi olmamış. Kendisi çıkmış demiş ki, " Ben yaşıyorum. Bir perde koyun. Konuşayım demiş. Benim bulduğum film de budur. " dedi. Şekeroğlu filmi manavdan bulduğunu da belirterek, o gün filmi nasıl aldığını da anlattı.
Şekeroğlu, " Prof. Dr. Önder Küçükerman ile beraber antikacıya gittik. Orada baktık çok güzel bir manav. Biraz meyva alalım dedik. Bir çocuk kutular var ve kazıyor. Bu filmleri kazıyorum bir aseton içine koyuyorum ve film yapıştırıcısı yapıyorum dedi. Ben bir baktım Atatürk yazıyor . Hemen açtım nitrat olduğunu anladım zaten. Benim yeğenim var ona vereyim oynasın dedim. Bundan 500 liralık yapıştırıcı çıkar dedi. Bizde de o kadar para yoktu açıkçası. Ben 250 liraya razı ettim. Çocuk parayı alınca daha çok film var dedi. Depoya götürdü. Hatırladığım kadarıyla o depo İpek Filmin deposuydu. " dedi. Şekeroğlu manavdan aldığı filmde Atatürk 'ün yine Meclis'te konuştuğunu kaydetti. Prof. Dr. Şekeroğlu, " Aynı bu konuşmanın bir başka kaydı. Mecliste konuşuyor. " dedi. Şekeroğlu filmi 1975 'te bulduğunu da söyledi. Bunun üzerine Bakan Günay ise, " Kimin iktidarı olduğuna söylememe gerek yok değil mi ? " diye konuştu. Bakan Günay ayrıca Şekeroğlu'na " Siz olmasaydınız olmayacaktı . Manavda bulmuşsunuz baksanıza " dedi. Atatürk'ün Cumhuriyetin 10. yılında yaptığı konuşmanın sesini de temizlediklerini söyleyen Prof. Dr. Şekeroğlu, görüntünün hızlı gittiği için Atatürk'ün sesinin o konuşmada tiz çıktığını dile getirdi.
GÖRÜNTÜLERDE NELER VAR ?
Basına gösterimi yapılan ilk görüntüde Atatürk'ün 1936'daki Meclis konuşması restorasyon yapılmadan önce ve sonra gösteriliyor. İkinci görüntü ise, 1915'te Harbiye Nazırının Kıta Teftişi ve Barum Manzarasından oluşuyor. Ancak o dönemde ses olmadığı için ikinci filmde de ses yok. Görüntülerde küçük çocukların çay toplaması da görülüyor. Filmler arasından Alman İmparatorunun Dersaadet'e gelişi de var. 1917 tarihli görüntüler de sessiz. Bu görüntülerde ise, Alman İmparatoru ile Sultan 5. Mehmed Reşat da görülüyor. 1918 tarihli diğer bir görüntüde ise, Sultan Abdülhamid'in cenaze töreni görüntüleri yer alıyor, Son Padişah Vahdettin görülüyor. 1923 tarihli görüntüde ise, Lozan Barış Heyetinin karşılanması yer alıyor. Görüntülerde Atatürk, İsmet İnönü ve Atatürk eşi Latife Hanım yeralıyor. Bir diğer görüntü ise, 1930 yılına ait Atatürk'ün Orman Çiftliğinde Amerikan Büyükelçisi Joseph Grew'u ağırlamasından oluşuyor. 1934 yılındaki görüntüde ise, Atatürk İran Şahı Rıza Pehlevi ile karşılıklı konuşuyor.Sesli olan görüntüde Atatürk'ün gerçek sesi de net bir şekilde duyulabiliyor. Atatürk'ün deniz kenarında İsmet İnönü ile birlikte gemileri izlediği görüntünün yanı sıra, 1936 tarihli filmde ise, Atatürk'ün İngiltere Kralı 8. Edward'ın Türkiye ziyareti de yeralıyor. Filmde ayrıca, Atatürk'ün 1937'de Doğu illerini ziyareti de görülüyor. Gözlerini hayata kapamadan bir yıl önceki görüntülerinde Atatürk'ün zayıflamış olduğu da dikkatlerden kaçmıyor.
Damat İbrahim Paşa'nın mallarını istiyorlar Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim Paşa'nın soyundan gelenler, dedelerinin sahip olduğu 6 binin üzerindeki mal varlığı için İbrahim Paşa Vakfı kanalıyla dava açtı.
Nevşehir Gazeteciler Cemiyeti'nde bir basın toplantısı düzenleyen ve kendisinin Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim Paşa'nın çocuklarının torunlarından olduğunu belirten diş hekimi Dr. Ayşe Zühal Saynaç, 1956 yılında, babası Atıf Saynaç aracılığıyla 1730 yılında ölen Damat İbrahim Paşa'nın soyundan gelen kişilerin bir araya gelmeye başladığını söyledi.
Bu amaçla hem babasının hem de kendisinin uzun yıllar çalışmalar yaptıklarını ve ilk aile toplantılarını geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiklerini belirten Dr. Saynaç, şu anda 100'ü aşkın aile bireyinin tespit edildiğini açıkladı.
Damat İbrahim Paşa'nın 1668 yılında o zamanki ismi Muşkara olan Nevşehir'de doğduğunu ve 1730'da meydana gelen Patrona Halil İsyanı'nda öldürüldüğü belirten Dr. Ayşe Zühal Saynaç, Damat İbrahim Paşa'nın Osmanlı İmparatorluğu döneminde birçok önemli işe imza attığını vurguladı.
Damat İbrahim Paşa'nın İstanbul ve Nevşehir'de yaptırdığı eserler için iki ayrı vakıf kurduğunu ve sonrasında bu mallar için eşleri ve torunları tarafından kurulan vakıf sayısının 40'a ulaştığını ifade eden Dr. Ayşe Zühal Saynaç, bugüne kadar bu vakıflara ait 6 binin üzerindeki birçok taşınmaz malı tespit ettiklerini vurguladı.
İstanbul'da Bağbabali'deki Sübyan Mektebi ve Çağaloğlu'nda bulunan Fatma Sultan Mescidi gibi bazı taşınmaz malların aradan geçen yıllar içerisinde satılarak yıkıldığını belirten Dr. Ayşe Zühal Saynaç, şu anda Sübyan Mektebi yerinde modern bir iş merkezi, Fatma Sultan Mescidi yerinde ise defterdarlık binası bulunduğunu kaydetti.
Çırağan Sarayı'nın da Damat İbrahim Paşa Vakfı'na ait olduğunu iddia eden Saynaç, şimdi bu malların vakfa ait olduğunu ve bunlar gibi satılan vakıf mallarının tekrar vakfa iade edilerek mazbut vakıf haline getirilen vakıflarının yeniden mülhak vakıf olması için dava açtıklarını söyledi.
Davayı kazanmaları halinde Damat İbrahim Paşa'nın tüm mallarının vakıf aracılığı ile idare edileceğini ve buradan elde edilecek gelirin üçte birinin restorasyon çalışmalarına, üçte birinin fakir ve dar gelirlilere geriye kalan bölümün ise Damat İbrahim Paşa'nın soyundan gelenlere aktarılacağını belirten Dr. Ayşe Zühal Saynaç,
"Çırağan Sarayı'nın da hep bizim olduğu söylenir.
Bununla ilgili Osmanlı arşivinde bir belge buldum ancak bunun henüz tercümesi yapılmadı. Çırağan Sarayı'nı gezdiğinizde burada bir müze var. Bu müzede Çırağan Sarayı'nın yerinde Damat İbrahim Paşa'nın bir köşkü olduğuna dair belge var. Bunun için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Şu anda Damat İbrahim Paşa Vakfı'na ait olan mallar gerçek değerlerini almıyor.
Bu malların birçoğu kirada. Buradan elde edilen gelirler restorasyon çalışmalarına bile yetmiyor. Vakfiyede bulunan şartlara göre vakfın gelirin üçte birinin fakir ve muhtaçlara, üçte birinin vakfın mallarının onarımı için ve üçte birinin de torunlarına ve çocuklarına aktarılması şartı var. Ancak maalesef bu şartların hiçbirini devlet yerine getirmiyor" iddialarında bulundu.
Damat İbrahim Paşa'nın ölümünün 280. yılı nedeniyle Nevşehir'de toplandıklarını ve yine Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılan Kurşunlu Camii'nde bir mevlit okuttuklarını söyleyen Dr. Ayşe Zühal Saynaç, sayıları sürekli artan Damat İbrahim Paşa'nın soyundan gelen kişilerin dedelerinin eserlerini korumak için mücadeleye devam edeceğini vurguladı.
İHA