Dünya

Dünya
meclis başkanvekili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
meclis başkanvekili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11/17/2010

meclis başkanvekili güldal mumcuya bakılarak yazılan makale

Bazen katil en dost sandığın olabilir AK Partili Halide İncekara’nın, TBMM Genel Kurul Salonu’nda otururken, Başkanlık Divanı kürsüsünde bulunan Güldal Mumcu’ya bakarak bir makale yazdığı ortaya çıktı.

yazılan makale


TBMM Kayıp ve Mağdur Çocuklar Araştırma Komisyonu Başkanı İncekara’nın resmi internet sitesinde yayınladığı makalede şu ifadeler yer alıyor: Oturduğum koltuktan başkanlık divanına bakıyor, “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazısı altında oturan Meclis Başkan Vekili Güldal Mumcu’yu seyrediyorum. İçim ürperiyor. Düşünüyorum. Nasıl bir duygu ve hissiyat içindedir acaba?

Merhum Uğur Mumcu gibi bir adamı taşımak ve ona eş olmak çok zor olsa gerek. Ama daha zor olanı Uğur Mumcu’nun mirasını taşımak. Faili meçhul bir cinayete kurban giden ve herkesin kaybından büyük bir acı duyduğu Uğur Mumcu’nun bıraktığı mirasta, demokrasi var, insan hakları var ve ölümüne sebep olduğu iddia edilen karanlık ilişkilerin üzerine gitmek var.

Bir kere insanın uykuları kaçar herhalde.

Büyük bir devlet, bu kadar güçlü bir istihbarat ve hala Uğur Mumcu’nun katilleri bulunamıyor. Neredeyse Kars’ta öksürülse İzmir’den duyduğunuz sesi göz önünde bulundurarak, Ankara’nın göbeğinde işlenen cinayetin bunca yıldır faili meçhul olarak kalması! Ona, eş olmak, evlat olmak ya da kardeş olmak... Onların ve sevenlerinin uykuları kaçmıştır bunca yıl. Ölüm yıldönümünden yıldönümüne mezarına karanfil, çiçek koyup ağıt yakmaktan öte bir şey olsa gerek Uğur Mumcu’nun mirasına sahip olmak.

Uğur Mumcu’nun mirası

Ümraniye soruşturmasıyla başlayan dava ile Türkiye’deki faili meçhullerin üzerinde sır perdesinin kalkmaya başladığının iddia edilmesi, sanıyorum bu aileyi ve Uğur Mumcu’yu sevenleri çok heyecanlandırmıştır. Bir iğne deliğinden sızan ışık kadar olsa dahi, böyle bir kalem erbabının katillerinin yakalanması ihtimali, sanıyorum ailenin, gözlerini kulaklarını dört açtırmıştır.

İnsanların belki de en yakın arkadaşları tarafından yok edildiğini hayal etmek bile, insanın tüylerini ürpertiyor. Cinayet davalarının handikaplarından birisi de, katilin uzaklarda aranmasıdır. Yeterli delil yoksa genellikle kuşku düşmanları üzerinde yoğunlaşır. Doğal olan da budur. Bir insan ancak düşmanı tarafından öldürülür diye düşünülür.

Ama bazen de bu yaklaşım yanıltıcı olur. Bir bakarsınız ki, hiç ummadığınız isim, ki bu en yakınınızdaki, en dost zannettiğiniz de olabilir, cinayetin faili olabiliyor.

Allah kimsenin başına vermesin, başına gelenlere de sabır versin.

Böyle bir durumda, kaybettiğiniz cana mı yanasınız, katilin bulunamamış olmasına mı?! Hele bir de, söylentiler, iddialar, şüpheler, ufak dahi olsa ‘can’ınızın en yakın bildiğiniz dostlarınızın tuzağıyla kurban gitmiş ihtimalini yaşamak zorunda kalışınıza mı yanasınız? Bir yanda çelişkili ifadeler, iddialar, tehditler, susturma operasyonları, devam eden şüpheli ölümler, diğer yanda bir itirafçının (Yıldırım Beğler) merhum Mumcu’nun öldürülmesi ile ilgili açıklamaları...

Halide İncekara

Yine gözüm dalıp gidiyor Sayın Güldal Mumcu’nun üzerinde. “Oylamaya geçiyorum, karar yeter sayısı arayacağım” sesi ile gözümü ve zihnimi önüme çekiyorum. Basına verdiği demeçlerde “Çok bir şey bilmiyorum” demiş, İsrail Büyükelçisi’nin bir öğle yemeğinde, merhuma yönelen “Ölümden korkmuyor musunuz” sorusu belli ki Sayın Güldal Mumcu’nun da zihnine kazınmış. Söylenecek birçok söz var şüphesiz, şimdilik “Suçlar işlenmemiş olsa keşke” diyorum, canı yanmasa insanların.

Umut ERDEM / ANKARA 17 Kasım 2010 hürriyet gündem