Dünya

Dünya
manevi tazminat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
manevi tazminat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6/05/2011

pekin yönetimi tiananmen kurbanlarına tazminat ödeyecek eylemciler halen hapiste

4 Haziran, bugün Çin'de çoğu yüksekokul öğrencisine hiçbir şey ifade etmiyor. Pekin Yönetimi’nin başarılı unutturma politikası sayesinde bugün Çin’in gençliği, yaşıtlarının bundan 22 yıl önce, 4 Haziran 1989 tarihinde Tiananmen Meydanı’nda demokrasi ve özgürlük uğruna yaşamlarını yitirdiklerini bilmiyorlar.

Ama 1989’un Haziran ayında o meydandaki öğrenci protestolarının kanla bastırıldığını unutturmamak için hala sesini yükseltenler de var! Görünen o ki, Çin hükümeti şimdilerde para karşılığında bu sesleri bastırmaya çalışıyor.

1989 katliamını çağrıştıran herşey tabu

Sekiz kere sekiz, 35 Mayıs, ya da Romen rakamları ile 6 ve 4… .“64”, yani Tiananmen Meydanı’nda 4 Haziran 1989 yılında düzenlenen katliamı çağrıştıran her şey Çin’de tabu! O yüzden de Çin’deki internet kullanıcıları sansürün hışmına uğramamak için böyle şifreler kullanıyorlar.

Arap Dünyası’ndan tanığı olduklarımızın bir benzeri, Çin’de 1989 yılında yüksekokul öğrencilerinin daha fazla özgürlük ve demokrasi talepleriyle ortaya çıkmıştı. Öğrencilerin sokağa dökülmesi için yeteri kadar sebep vardı: gıda fiyatları 80’li yılların sonunda, o zamana kadar görülmemiş bir düzeye fırlamıştı. Yüksekokul öğrencileri, iktidardaki yöneticilerin ve yakınlarının, o zamanki plan ekonomisi döneminde sahip oldukları imtiyazları sonuna kadar kullanmış olmalarını eleştiriyorlardı.

Yüzlerce öğrenci yaşamını yitirmişti

Öğrenciler barışçıl bir biçimde protestoda bulunmalarına rağmen Çin hükümeti, Çin Halk Ordusu’nu halkın üzerine sürdü.

Tanklar acımasızca Tiananmen Meydanı’nda, toplananların üzerine yürüdü ve ateş açıldı. Bazı kaynaklara göre yüzlerce, diğerlerine göre ise iki bin kişi öldü.

Tiananmen Anneleri, adalet istiyor

Katliam sonrasında bazı kurban anneleri “Tiananmen Anneleri” örgütünü kurdu. Anneler, onlarca yıldan bu yana kamu önünde, katliam emri veren ve uygulayanların mahkemeler önünde hesap vermesini talep ediyorlar. “Tiananmen Anneleri” örgütü kurulduğundan bu yana Çin makamlarının takibatı altında ve her türlü baskıya göğüs germek durumunda.

Aradan geçen 22 yıldan sonra Çin hükümetinin şimdi de bir kurban ailesini susturmak üzere aileye tazminat ödeme teklifinde bulunduğu ortaya çıktı. Oğlunu Tiananmen Meydanı’ndaki olaylarda yitiren anne Xu Jue, giden canın parayla tazmin edilemeyeceğini söyleyerek, Çin hükümetine duyduğu öfkeyi şu sözlerle dile getiriyor: “Hükümetin bize adalet borcu var; ama onun yerine para teklif ediyor.Çocuklarımızın hayatını nasıl oluyor da para ile eş değerde görebiliyor? Bu, bizim aşağılanmamız anlamına gelmiyor mu?”

"Tazminat teklifi, suçun itirafı"

“Tiananmen Anneleri” örgütü, hükümetin bir kurbanın ailesine tazminat teklif ettiğini, ailenin yaklaşık 320 bin euro istediğini, ancak hükümetin buna şimdiye kadar yanaşmadığını açıkladı. 1989 yılında o zamanki Komünist Parti Genel Sekreteri Zhao Ziyang’ın yakın çalışma arkadaşı olan, ancak öğrencilerin protesto hareketini anlayışla karşıladığı için partiden uzaklaştırılan Bao Tong, tazminat girişimini, işlenen suçun kabul edilmesi olarak algılıyor:

“Bu, iyiye işaret! O zamanlar Tiananmen kurbanlarına merhametle yaklaşanlar hemen karşı devrimci olarak damgalanıp, görevlerinden uzaklaştırılmışlardı. Şimdi ise hükümet tazminat konusunu düşünüyor ve bununla da devletin hata yapmış olduğunu itiraf etmiş oluyor.”

Bao Tong, tazminattan daha önemlisinin, Çin hükümetinin artık nihayet işlediği suçları itiraf etmesi olduğunu vurguluyor ve şunları ekliyor: “Halka karşı askeri güç kullanmak bir Halk Cumhuriyeti’nin temel prensiplerine aykırı bir girişimdir. Eğer kamuoyu önünde bu ilkelere sahip çıkar ve bunları uygularsak, o zaman Çin’de ümitler yeşerir. Ve gelecekte de Çin’deki tüm barışçıl protesto faaliyetleri şiddetle bastırılmaz.”

© Deutsche Welle Türkçe

Jun Yan / Çeviren: Çelik Akpınar

Editör: Ahmet Günaltay

5/31/2011

tramvay kazasında ölen üç gencin aileleri tazminatları kabul ederek şikayetlerinden vazgeçtiler

Geciken karar pes ettirdi

İstanbul’da 14 ay önce 3 liseli gencin canını alan tramvay kazasıyla ilgili tek şikâyetçi kalmadı. Kazada can veren Deniz Tekin ve Buket Bulut’un ailelerinin ardından, İrem Dinçsoy’un babası da şikâyetinden vazgeçti. Acılı baba, “Kardeşim kazada öleli 8 yıl oldu, davası sürüyor. İrem’in davası da bu kadar sürerse dayanamam” dedi.

MERTER’de, geçen yıl mart ayında okul çıkışı tramvay altında kalarak ölen Kemal Hasoğlu Lisesi hazırlık sınıfı öğrencileri Deniz Tekin, Buket Bulut ve İrem Dinçsoy’un davasında, İstanbul Ulaşım A.Ş.’nin ailelere ödediği 50’şer bin dolar tazminat sonrası şikâyetçi kalmadı. Tekin ve Bulut’un ailelerinden sonra, İrem Dinçsoy’un ailesi de tazminatı kabul ederek, 5’inci duruşmada şikâyetinden vazgeçti.
Hayır işine gidecek
Bundan 8 yıl önce de erkek kardeşini trafik kazasında kaybetiğini söyleyen, İrem Dinçsoy’un babası Zafer Dinçsoy, şikayetinden vazgeçme nedenini şöyle açıkladı: “Kızımla aynı kaderi paylaşan kardeşimin davası 8 yıldır bitmedi. Kızımın davası da bu kadar sürerse dayanamam. Her duruşmada acım tazeleniyor. Bu nedenle Ulaşım A.Ş.’nin verdiği 140 bin liralık tazminatı alıp ölen kızımızın adına hayır işlerinde kullanmayı uygun bulduk. Bir de kızımızın adına hayrat yapılacak.”
Kaza sonrası, tramvayı kullanan Ali Osman Erdoğan ile Ulaşım A.Ş.’de görevli Cengiz Yıldırım hakkında, “Taksirle birden fazla adam öldürmek” suçundan 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. Dava Bakırköy 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ederken, İstanbul Ulaşım A.Ş.’den ailelere ölümlü kaza sigortası kapsamında 50’şer bin dolar tazminat ödeneceği bildirildi. Tekin ile Bulut aileleri kazadan 4 ay sonra tazminatlarını aldılar, şikâyetlerinden vazgeçtiler. Diğer ailelerin davadan çekildikleri duruşmada, sorumluların cezalandırılmasını talep ederek “Makine mühendislerinden bilirkişi raporu talep edeceğiz” diyen İrem Dinçsoy’un babası Zafer Dinçsoy da, tazminatı 14 ay sonra kabul ederek cuma günkü duruşmada davadan çekildi. Duruşma, dosyanın bilirkişi heyetine gönderilmesi kararıyla ertelendi.
hürriyet gündem

3/27/2011

orhan pamuk 30 bin kürt 1 milyon ermeni öldürdük sözüne tazminat ödeyecek

Şişli 3’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi, İstanbul Şehit Anaları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Pakize Alp Akbaba ve Ergenekon davasının tutuklu sanığı avukat Kemal Kerinçsiz’in de aralarında bulunduğu 6 kişinin, Nobel Edebiyat ödüllü yazar Orhan Pamuk hakkında açtığı manevi tazminat davasını karara bağladı.

Mahkeme, davacıların her biri için 1000 TL olmak üzere toplam 6 bin TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalı Orhan Pamuk’tan alınmasına karar verdi. 6 kişi, Orhan Pamuk’un, İsviçre’de yayımlanan Das Magazin isimli dergiye verdiği röportajdaki “30 bin Kürt’ü ve 1 milyon Ermeni’yi öldürdük. Türkiye’de hiç kimse bunu dile getirmeye cesaret edemiyor. Ben ediyorum” sözleri için toplam 36 bin TL’lik tazminat davası açmıştı. Şişli 3’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi, 2006’da açılan manevi tazminat davasını, aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığı gerekçesiyle reddetmişti. Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi, 11 Aralık 2007’de kararı, davacılar lehine esastan bozmuş ve “Davacıların dava açma ehliyetinin varlığının kabulüne” karar vermişti. Yargıtay’ın bozma kararının ardından davayı yeniden görüşen Şişli 3’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi, önceki kararında direnerek, davanın reddine hükmetti.
Bu karar üzerine dosya, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gönderildi. Kurul, 13 Mayıs 2009’da Pamuk aleyhine açılan tazminat davasını reddeden yerel mahkeme kararını, Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi’nin bozma gerekçeleri doğrultusunda bozdu. Orhan Pamuk’un karar düzeltme talebi de reddedildi. Bunun üzerine davayı kısmen kabul eden ve yeniden yargılama yapan Şişli 3’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi, Pamuk’u toplam 6 bin TL manevi tazminata mahkûm etti.
hürriyet gündem

1/30/2011

maliye ev sahibini ihbar eden kiracıya ihbar tazminatı ödüyor

Milliyet'in haberine göre, kira gelirleri ve kentsel rantların vergilendirilmesi için kütük oluşturma çalışmalarını sürdüren Maliye Bakanlığı, Türkiye'de sayısı 13 milyona ulaşan kiracıları kayıt altına alıyor. Semt semt harita çıkaran Maliye, kirasını düşük gösteren ev sahiplerine göz açtırmıyor.


Maliye Denetimleri Sıkılaştırdı
Maliyeciler, 500 lirayı aşan kiraların bankaya yatırılıp yatırılmadığı inceliyor. İncelemelerde, kira geliri elde edenlerin yıllık ortalama gelirleri yaklaşık 9 bin 500 lira olarak hesaplandı.


Türkiye'de en fazla kira geliri elde eden illerin başında İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir, Antalya, Balıkesir, Eskişehir, Muğla ve Konya geliyor. Kira mükellefi sayısındaki artışta mektup ve denetimlerin yanı sıra kiracıların ihbarları da etkili oldu.


"Ev Sahibin Vergi Kaçırıyor"
Ev sahiplerine kızan kiracı, Maliye'ye 'ev sahibim vergi kaçırıyor' diyerek ihbarda bulunuyor. İhbar doğru çıkarsa kiracılar, kesilen vergi cezasının yüzde 10'u kadar ihbar tazminatı alıyor. İhbar eden kiracıların kimlikleri gizli tutuluyor.


Kira tutarlarının yüksek olduğu semtlerde taramaların sürdüğünü belirten Maliye Bakanlığı yetkilileri, şöyle konuştu:


"Kiralar bankaya yatırılmadıysa her işlem için ayrı ceza kesiyoruz. 500 lira ve üzerinde kira alan bir tüccarın kira bedelini elden aldığı tespit edildiğinde bin 600 liradan az olmamak üzere usulsüzlük cezası veriliyor. Kira arttıkça ceza da artıyor."
trt türk

9/02/2010

bilirkişinin mahkemeye gönderdiği raporla şoke oldu

Röntgendeki gerçek İzmir'de, geçirdiği ameliyat sırasında ensesinde 2 iğne ucu unutulan belediye işçisi Salih Aktaş, operasyonu gerçekleştiren 4 doktor aleyhine 103 bin TL'lik maddi ve manevi tazminat davası açtı.

raporla şoke oldu

Çektiği acıların bir nebze olsun hafiflemesi için hukuki mücadele başlattığını belirten Aktaş, bilirkişinin mahkemeye gönderdiği raporla şoke oldu. Raporda, teşhis ve tedavide kusur olmadığı, iğne ucunun deri altında kırılıp kalmasının bir sorun yaratmayacağı, vücutla tam uyumlu olduğu için herhangi bir reaksiyon göstermeyeceği bildirildi.
Gaziemir Belediyesi'nde çalışan evli 1 çocuk babası 33 yaşındaki Salih Aktaş, 2007 yılında, şiddetli baş ağrısı çekmeye başladı. Ağrılarının bir türlü dinmemesi üzerine İzmir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne giden Aktaş'ın yapılan muayenesinde, omurilik bölgesindeki damarlardan birinin tıkalı olduğu saptanınca hemen ameliyata alındı. Başarılı geçen müdahalenin ardından taburcu olan Salih Aktaş, bir hafta sonra duş alırken dikişlerinin açıldığını farketti. Hastaneye giden Aktaş'ın ensesindeki iltihap temizlenerek tekrar dikiş atıldı. Buna rağmen acıları dinmeyen Aktaş, özel bir sağlık merkezine gidip beyin tomografisi çektirmek istedi. Çekilen beyin tomografisinde, Aktaş'ın ensesine yakın yerde metal uçlu cisimler saptandı. Durumdan şüphelenen Aktaş'ın gittiği Alsancak Devlet Hastanesi'nde çektirdiği röntgen filmlerinde, ensesinde iki iğne ucunun unutulduğu anlaşıldı.

Bunun üzerine Aktaş, ameliyatını gerçekleştiren 4 doktorun cezalandırılması için bölge idare mahkemesine başvurdu. Ancak mahkeme, Salih Aktaş'ın ameliyatını gerçekleştiren doktorlar F.D.Ö., K.U., T.G. ve Ü.K. hakkında açmak istediği ceza davasına yer olmadığına karar verdi.

kusur ihmal yoktur

BİLİRKİŞİ RAPORU: İĞNE UCU KIRILMASI HATA DEĞİL


Hukuki mücadelesini bırakamayan Aktaş, bu kez, 4 doktor aleyhine 3 bin TL'si maddi, 100 bin TL'si manevi olmak üzere toplam 103 bin TL'lik tazminat davası açtı. Salih Aktaş dilekçesinde acılarının her geçen gün arttığını, ruh halininin bozulduğunu, işgücü ve maddi kayıp yaşayıp mağdur olduğunu dile getirdi. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava görülmeye başlanırken, geçtiğimiz günlerde mahkemeye ulaşan bilirkişi raporu Aktaş'ı şoke etti. Raporda şöyle denildi:

“Teşhis ve tedavi yöntemlerinde herhangi bir kusur, ihmal yoktur. Ameliyat esnasında iğne ucunun cilt altında nedbe dokusu içinde kırılması herhangi bir sorun yaratmaz. Cerrahi amaç için kullanılan iğneler,vücut ile tam uyumlu malzemelerden üretilmiş olduklarından herhangi bir reaksiyon yaşatmaları beklenemez. İğnelerin kalitesinin tartışma konusu yapılmasının gereği ve anlamı yoktur. İğne ucunun kırılması hata değildir.”

Raporda, ruh halinin bozulmasına yönelik herhangi bir saptamada bulunulmazken, davanın zenginleşme amacıyla açıldığı kaydedildi. Davanın yeni duruşmasının ekim ayında görülmesine karar verildi.

‘NEREDEYSE SUÇLU ÇIKACAĞIM’


Yaşadıklarıyla şaşkına dönen, iğne uçları hala ensesinde duran Salih Aktaş ise raporla ilgili tepkisini şöyle dile getirdi:

“Ensemde iki iğne ucu unutuluyor. Neredeyse ben suçlu çıkarılacağım. Benim ruh halim bozuldu. Maddi olarak çöktüm. Borçlarım dağ gibi oldu. Bir türlü eski sağlığıma kavuşamadım. Ancak iyi ki işim var. Belediye desteğini benden esirgese iyice perişan olacağım. Bilirkişi raporu tamamen taraflı. Benim gibi gariban insanlardan ne isteniyor. Ben sadece adaletin tecelli etmesini istiyorum.”

mynet