Dünya

Dünya
kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6/19/2011

amerikalı ekonomi danışmanının yazdığı kitapta stres olmazsa mutluluk hayal olur

ABD'de yayımlanan yeni bir kitap, stres olmazsa gerçek mutuluğun da hayal olduğunu savunuyor.


Beyaz Saray'ın eski ekonomi danışmanlarından olan yazar Todd Buchholz, bol tatilli ve az stresli bir yaşama özen duyan çağın insanına, asıl nimet ''baskı altında oradan oraya koşturmaktır'' mesajını veriyor.


Gündelik hayatın telaşını ve iş dünyasındaki rekabet ruhunu göklere çıkaran kitabın İngilizce adı, Rush: Why You Need and Love the Rat Race.


Todd Buchholz, ilk başta ''başarının peşinden koşan ve bu esnada ruhunu satan'' insanlarla ilgili bir kitap yazmak için araştırma yapmaya başladığını, ama işin içine girince konuyla ilgili görüşlerinin tamamen değiştiğini söylüyor.

Yazar, çalışma hayatının harala gürelesi içinde koşturmanın insanı hem zihnen hem de bedenen dinç kıldığını, ve stresten zevk almanın çok önemli bir meziyet olduğunu savunuyor.
Tatil hüznü

İş odaklı bu görüş, iş dışında da bir hayatın olduğu vurgusuna dayanan günümüzün toplumsal temayüllerine ters düşüyor.

Buchholz, insanın doğası gereği kendini en çok bir işe konsanstre olmuş halde mutlu hissettiğini, tatile çıkmanın veya emekliye ayrılmanın ise ciddi bir mutsuzluk sebebi olabileceğini savunuyor.

Yazar, günümüzde en çok para kazanılan mesleklerden olan bankacılık ve avukatlık gibi sektörlerde çalışanların kendi tercihleriyle işlerine en çok zaman ayıran kişiler olduğunu ve motivasyonlarının arka planında hayatlarına çalışarak değer katmaktan aldıkları zevkin yattığını belirtiyor.
Ortalama çalışma saatleri

Meksika - 9.9 saat
Japonya - 9 saat
Portekiz - 8.8 saat
Kanada - 8.6 saat
Estonya - 8.5 saat
Avusturya - 8.5 saat
Çin - 8.4 saat
Yeni Zelanda - 8.3 saat
ABD - 8.3 saat
Slovenya - 8.25 saat

Kaynak: OECD

Amerikalı yazarın tezine göre Avrupa ülkelerinde en mutlu kişilerin İngiltere'de yaşıyor olması gerek. Zira Avrupa Komisyonu rakamlarına göre 2008-10 yılları arasında haftada ortalama 42 saatle en uzun çalışan millet, İngilizler.

Buchholz'un iş stresini öven argümanı, İngiltere'de eleştirilere hedef oldu.

İşçi Sendikaları Kongesi'nden çalışma saatleri konusunda uzman Paul Sellers, Amerikalı yazarın stres yanlısı görüşlerinin yanlış olduğunu söyleyerek tepki veriyor.

Paul Sellers, küresel mali krizin bankaların ve şirketlerin tahtında oturan işkoliklerden kaynakladığını söyleyerek, çağın iş kültürünün toplumları istikrarsızlaştırdığını savunuyor.
Hangi iş?

Bunun yanısıra, iş stresinin bireysel sağlığa olumsuz etkilerine de dikkat çekiliyor.

Bir araştırmaya göre günde 11 saatten fazla çalışan kişilerin kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski üçte iki oranında artıyor.

Lancaster Üniversitesi'nden psikoloji profesörü Cary Cooper da Buchholz'un çalışma hayatına çok naif baktığını söyleyerek tepki verdi.

Cooper, yaptığı iş üzerinde kontrol sahibi olan üst düzey kişilerin statü ve başarılarından keyif almalarının çok doğal olduğunu; fakat öte yandan, iş güvencesi olmadan uzun saatler boyunca, başında mütecaviz bir patronla çalışmak zorunda kalan bir tezgahtar için aynı şeyi söylemenin daha zor olduğunu vurguluyor.
bbc türkçe

6/09/2011

elli türkün başarılarının anlatıldığı almanyanın ortasında adlı kitap yayınlandı

Bu yıl Türkiye ile Almanya arasında İşgücü Göçü Anlaşması’nın imzalanmasının 50'nci yıldönümü. Türklerin Almanya’ya yarım asır önce göç etmesine rağmen, uyum tartışmaları ülkenin gündeminden düşmüyor. Başarılı Türk kökenlilerin hikâyeleri ön plana çıkmıyor. Yeşiller partisi Eş Başkanı Cem Özdemir ile Hrıstiyan Demokrat Birlik partili Stuttgart Belediye Başkanı Wolfgang Schuster’in derlediği ”Almanya’nın Ortasında-Alman-Türk Başarı Hikâyeleri” adlı kitap, Türklerin Almanya’da kaydettiği ilerlemeye dikkat çekmeyi hedefliyor.

Türklerin Almanya'ya katkısı

Berlin'de salı günü kamuoyuna tanıtılan kitap, siyasetten sanata kadar farklı alanlarda faaliyet gösteren 50 Türk kökenli, Almanya’ya nasıl geldiklerini, çektikleri zorlukları ve bugün ulaştıkları noktayı anlatıyor. Yazarların kendilerinin ya da ailelerinin Almanya’daki hikâyeleri 60’lı yıllarda başlıyor. Hrıstiyan Demokrat Birlik partili Stuttgart Belediye Başkanı Wolfgang Schuster, 60’lı yıllarda Almanya’ya gelen, günümüzde sayıları 2,5 milyona ulaşan Türk kökenlinin, ülkenin refahına önemli katkı sağladığını söylüyor. "Aslında Türklerin bizim refahımıza sağladığı katkı hakkında pek düşünülmedi. Bizim yapmak istemediğimiz ağır işler, Türklere verildi. Biz buna ne zaman teşekkür ettik? Bunun refahımız açısından önemli bir hizmet olduğunu ne zaman kabul ettik? Kanımca 50 yıl sonra, artık bu hizmetlerin kabul görmesi ve buna teşekkür edilmesi önem taşıyor."

Yeşiller partisi Eş Başkanı Cem Özdemir Yeşiller partisi Eş Başkanı Cem Özdemir Türklerin olumsuz imajı

Türkiye’den Almanya’ya göçün 50'nci yıldönümü dolayısıyla yayımlanan ”Almanya’nın Ortasında – Alman-Türk Başarı Hikâyeleri” adını taşıyan kitap, Türklerin Almanya’ya yaptığı katkıya işaret ediyor. Hrıstiyan Demokrat Schuster ile birlikte kitabı derleyen Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir, Almanya’da göçmenlerin başarısının yeterince ön plana çıkartılmadığını belirtiyor. Bu kitapla, başarı hikâyelerine dikkat çekmek istediklerini söyleyen Özdemir, Almanya’da hâlâ Türklere yönelik olumsuz bir imajın olduğunu ifade ediyor. Özdemir’e göre bu olumsuz imaj, Almanya’nın Türkiye’ye bakışını da olumsuz yönde etkiliyor. Özdemir, ”Almanya’dan Türkiye üzerine yorum yapıldığı zaman on sene önceki Türkiye genellikle gündemde oluyor. Bugünkü değişen Türkiye biraz gündem dışında kalıyor. Özellikle ekonominin büyümesi, Türkiye’de bir çok tabunun yıkılması. Bunlar ne yazık ki pek gündeme gelmiyor. Tabii ki burada yaşayan Türklerin de bunda katkısı var. Onlar da kısmen işte 60’lı yıllarda Türkiye’den geldikleri köy havasında bazen yaşıyorlar. ‘Türkiye’nin değiştiğinin her zaman iyi bir tercümanı olabiliyor muyuz?’ sorusuna ‘evet, olabiliyoruz’ cevabını vermekte güçlük çekiyoruz” diyor.
Hrıstiyan Demokrat Birlik partili Stuttgart Belediye Başkanı Wolfgang SchusterHrıstiyan Demokrat Birlik partili Stuttgart Belediye Başkanı Wolfgang SchusterKitabın ilk yazısı Türkçe rap söyleyen ilk kadın şarkıcılardan biri olan Aziza A.’ya ait. Berlin doğumlu Aziza A. yazısında ailesinin Almanya’ya nasıl geldiğini, müziğe nasıl başladığını anlatırken, Almanya’nın göçmenleri nasıl gördüğüne de değiniyor. Aziza A., Almanya’nın artık bir göç ülkesi olduğunu kabul etmesine rağmen, Türklere hâlâ basmakalıp düşüncelerle yaklaşılmasından rahatsızlık duyuyor. Almanya'da göç ve uyum konularındaki ilerlemenin çok yavaş olduğunu söyleyen Aziza A., "Almanya'da Türk olmanın hâlâ acı bir tat verdiğini" söylüyor. Son zamanlarda Türklere bakışın olumlu yönde değiştiğini kaydeden Aziza A. "artık yani bir yere gelmişiz, o yerden devam edelim. Sürekli geriye adım atmayalım. Bu yoruyor insanı” diyor.

Almanya artık Türklerin vatanı

Aziza A., kitabın çoğu yazarı gibi, Almanya’nın, Berlin’in artık vatanı olduğunu vurguluyor. Yeşiller partisi Eş Başkanı Özdemir de, Almanya’nın artık burada yaşayan Türklerin vatanı olduğuna dikkat çekiyor. Kullanılan kavramların değiştirilmesi gerektiğini belirten Özdemir şunları söylüyor: "Gurbet edebiyatını biraz bırakmalıyız, yani biz burda gurbette değiliz. Burası artık yaşadığımız ülke. Çocuklarımız bu ülkede dünyaya geliyor. Burada çocuklarımız okula gidiyor, başarılı oluyor, iş adamı oluyor, sanatçı oluyor, başka şey oluyor, siyasetçi oluyor. Dolayısıyla bir şekilde burası da bizim memleketimiz.”



© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Jülide Danışman

Editör: Beklan Kulaksızoğlu

5/17/2011

giriş tünellerinin türkiyede olduğu iddia edilen efsane ülke agarta

Agarta, Tibet ve Orta Asya geleneklerinde sözü edilen, Asya’daki sıradağların içinde bulunduğu ileri sürülen efsanevi bir yeraltı organizasyonuna verilen addır. Agartaya ait olduğu ileri sürülen tüneller Türkiye'de (Nevşehir yöresinde 40 civarı), Amerika'da ve Brezilya'da da bulunmaktadır. Ayrıca bunun varlığına inanan insanlar Agartalıların bizden çok daha üstün bir teknolojisi olduğunu iddia ederler ve uçan dairelerin de aslında onların yapımı olduğunu söylerler.Ayrıca Nazi Almanya'sında Hitler bu konu üzerinde araştırmalar yaptırmıştır.

Agarta konusunu kitaplarında en ayrıntılı işleyen üç yazar Saint-Yves d'Alveydre (1842 -1909),Ferdinand Ossendowsky ve René Guénon’dur.Sonraki dönemlerde Agarta konusunu ele almış yazarlardan biri de, konuyu "Des mondes souterrains au roi du monde" adlı kitabında ele almış Serge Hutin'dir.Türk yazarlardan ise Turgut Gürsan ve Ömer Sami Ayçiçek bu konuyla ilgili çok çarpıcı bir kitabı (Agarta ve yeraltı uygarlıkları & Agarta I-II-III-IV - Dabbetülarz) vardır.

Agarta, teozoflara göre Mu ve Atlantis’ten göç eden bilim rahiplerince ya da inisiyelerce kurulmuş, sonradan gizlenme gereği görüp, dağ ve mağara içlerine çekilmiştir. Kimileri Şambala adında Agarta'ya karşıt olarak kurulmuş, gizli bir olumsuz merkezin varlığını ileri sürüyorsa da, Agarta’nın Tibet geleneklerindeki bir diğer adı Şambala’dır.
wikipedia

4/28/2011

teyzem latife kitabından atatürk kızınca ne yapardı sorusunun cevabı

Mustafa Kemal Atatürk kızınca Rumeli şivesiyle bakın hangi sövgüyü kullanıyormuş:
Teyzem Latife' adlı kitabın yazarları Fatih Bayhan ve aynı zamanda Latife Hanım'ın yeğeni olan Mehmet Sadık Öke, Ülke TV'de Ülkede Bu Sabah programına konuk oldular.
Programda Latife Hanım'ın Mustafa Kemal Atatürk'le olan kavgası sonrası kırdığı ayna ve Atatürk'ün sinirlendiğinde kullandığı ifade konuşuldu. Atatürk'ün dönemin Tarım Bakanı'na önerdiği soyadı ise oldukça ilginç.

Teyzem Letife adlı kitabın yazarları, Latife Hanım'ın yeğeni Mehmet Sadık Öke ve yazar Fatih Bayhan Ülke TV'de Ülke'de Bu Sabah programında İlker Uykal ve Merve Kondak'ın sorularını cevapladılar.

Mustafa Kemal ile Latife Hanım'ı boşanmaya götüren kavgayı anlatan yazarlar Atatürk'ün sinirlendiğinde kulandığı ifadeyi de anlattılar.

BAKANA SOYADI ÖNERİSİ: EŞEK

Kitapta günlük yaşama dair ilginç detaylar olduğun söyleyen Fatih Bayhan, M. Kemal'ın özel hayatını, yaşamını kitapta anlattıklarını belirtirler.

Mustafa Kemal Atatürk'ün kızdığında en çok kullandığı ifadenin Rumeli şivesiyle 'eşek oğlu eşek' olduğunu söyleyen Mehmet Sadık Öke, dönemin Tarım Bakanı ile Atatürk arasında geçen bir soyadı hikayesini programda anlattı.

Öke, "Mustafa Kemal Atatürk, Ankara'daki Orman Çiftliği'yle ilgili 'o olmaz, bu yapılmaz' diyen Tarım Bakanı'nın soyadı kanunundan sonra Atatürk'ten soyadı istemesi üzerine 'Senin soyadın eşek olsun. Sen Tarım Bakanısın toprağı eş, ek' demiş. Tabi soyadı böyle olmamış" diyerek Atatürk'ün mizah kabiliyetinin yüksek olduğunu belirtti.

KIRIK AYNANIN HİKAYESİ

Programa kırık bir ayna getiren M. Sadık Öke yaşananları şöyle anlattı, "Bu ayna kavga ettikleri gece, Latife teyzem çok üzülüyor ve salonu terk ediyor. Odasında sinirle duvara fırlatıyor ve kırılıyor. O gece ilişkinin de sonu oldu, kitapta detaylı olarak anlattık bu konuyu. Teyzem çok kızıyor, M. Kemal'in söylediği söze. Kendi eline yelpazeyle vuruyor ve eli kesiliyor. M. Kemal çok kızıyor, vurmak niyetinde olmasa da elini kaldırıyor. Latife teyzem de elini kaldırıyor ve yanağına çarpıyor. Kan M. Kemal'in yanağını bulaşıyor. Bu olayın ardından Latife Hanım yukarıya çıkıyor. Sinirinden aynasını kırıyor."

O gece kırılan aynayı da programa getiren Mehmet Sadık Öke, aynanın kırılmasıyla ABD Büyükelçisi'nin kripto geçerek Türkiye'de bir kriz yaşandığını ülkesine bildirdiğini de açıkladı.

HABER7'NİN KONUĞU OLDU

Mehmet Sadık Öke program sonrası Haber7 Genel Yayın Yönetmeni Yaşar İliksiz'in konuğu oldu.

Haber 7'de kitabı hakkında bilgi veren Öke, kırık aynanın hikayesini anlattı ve 'Teyzem Latife' kitabını imzaladı.
mynet

4/04/2011

galilee denizine bakan bir mağarada 70 adet antik kitap bulundu

2000 yıla yakın zamandır bir mağarada duran 70 antik kitap günışığına çıktı. Hz. İsa'ya ait en eski resim bu kitaplardan birinin kapağında olabilir.
Yakın zaman önce, Galilee Denizi'ne bakan bir mağarada 70 kitaplık istif bulundu.

Antik kitapların kapaklarından birinde Hz. İsa'ya ait olduğu iddia edilen ve peygamberin yaşadığı dönemde onu tanıyan biri tarafından yapıldığı düşünülen bir portre bulunuyor.

Kredi kartından biraz daha küçük olan kitapçık dört tarafından da mühürlenmiş ve hem ön hem arka kapağında üç boyutlu bir insan kafası var. Figürlerin biri sakallı diğerinde ise sakal yok.

Resimlerin altında eski İbranice metinler yazıyor, ancak bunlar henüz tamamen deşifre edilemedi. Tercüme edilen kitapçıklardan biri "İsrail'in kurtarıcısı" adını taşıyor.

Kitapların kendisine miras kaldığını öne süren mağaranın sahibi, kitapçıkları satmayı reddettiği için sadece 2 kitapçık test için İngiltere ve İsviçre'ye gönderildi. Yapılan araştırma, Ürdün'ün Saham bölgesinde bulunan kalıntıların orijinal olduğunu ortaya çıkardı.
trt türk

3/27/2011

orhan pamuk 30 bin kürt 1 milyon ermeni öldürdük sözüne tazminat ödeyecek

Şişli 3’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi, İstanbul Şehit Anaları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Pakize Alp Akbaba ve Ergenekon davasının tutuklu sanığı avukat Kemal Kerinçsiz’in de aralarında bulunduğu 6 kişinin, Nobel Edebiyat ödüllü yazar Orhan Pamuk hakkında açtığı manevi tazminat davasını karara bağladı.

Mahkeme, davacıların her biri için 1000 TL olmak üzere toplam 6 bin TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalı Orhan Pamuk’tan alınmasına karar verdi. 6 kişi, Orhan Pamuk’un, İsviçre’de yayımlanan Das Magazin isimli dergiye verdiği röportajdaki “30 bin Kürt’ü ve 1 milyon Ermeni’yi öldürdük. Türkiye’de hiç kimse bunu dile getirmeye cesaret edemiyor. Ben ediyorum” sözleri için toplam 36 bin TL’lik tazminat davası açmıştı. Şişli 3’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi, 2006’da açılan manevi tazminat davasını, aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığı gerekçesiyle reddetmişti. Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi, 11 Aralık 2007’de kararı, davacılar lehine esastan bozmuş ve “Davacıların dava açma ehliyetinin varlığının kabulüne” karar vermişti. Yargıtay’ın bozma kararının ardından davayı yeniden görüşen Şişli 3’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi, önceki kararında direnerek, davanın reddine hükmetti.
Bu karar üzerine dosya, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gönderildi. Kurul, 13 Mayıs 2009’da Pamuk aleyhine açılan tazminat davasını reddeden yerel mahkeme kararını, Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi’nin bozma gerekçeleri doğrultusunda bozdu. Orhan Pamuk’un karar düzeltme talebi de reddedildi. Bunun üzerine davayı kısmen kabul eden ve yeniden yargılama yapan Şişli 3’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi, Pamuk’u toplam 6 bin TL manevi tazminata mahkûm etti.
hürriyet gündem