Dünya

Dünya
ilginç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ilginç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10/20/2019

Trump'ın Mektubundan sonra Türkler Amerika ve Amerikan Başkanı hakkında ne düşünmüştür?

Türkler Amerika

Amerika Birleşik Devletleri başkanı Donald Trump'ın Erdoğan'a mektubu Amerika'da tartışma yarattı: 'Acaba Türkler Amerika ve Amerikan Başkanı hakkında ne düşünmüştür?' tartışması başladı.


Amerika Başkanı Donald Trump'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a 9 Ekim'de yazdığı ve bu hafta içinde ortaya çıkan mektup; içeriği, üslubu ve kamuoyuyla paylaşılma biçimiyle ABD'de büyük bir tartışma yarattı.

Mektubu ilk olarak Fox News sunucularından Trish Regan'ın Twitter üzerinden paylaştı. Birçok gazeteci, mektupta yer alan ifadelerin yarattığı şaşkınlık nedeniyle, doğruluğunu Beyaz Saray ile teyit etmeleri gerektiğini söylüyor.

Amerikan Başkanı hakkında

Mektupta, Trump, Erdoğan'a Suriye'nin kuzeydoğusuna yönelik askeri bir operasyona kalkışmadan, müzakere yoluyla bir anlaşma yapma çağrısında bulunuyor ve "Eğer bu işi doğru ve insani bir şekilde yaparsanız tarih de sizi iyi yazar. Eğer iyi şeyler olmazsa, sizi sonsuza dek hep bir şeytan olarak görürler. Sert adamı oynama. Aptallık etme! Seni sonra arayacağım" diyor.

BBC Türkçe'ye konuşan üst düzey bir hükümet yetkilisi, "diplomatik nezaketten yoksun" olarak tanımladığı mektubun, Erdoğan tarafından reddedilerek çöpe atıldığını söyledi.

MSNBC kanalının Baş Politika Analisti Nicolle Wallace, sunuculuğunu yaptığı "Deadline: White House" adlı politika tartışma programında, mektubun tam metnini okuduktan sonra, "Bu mektup o kadar acayip ki, Beyaz Saray'dan doğruluğunu teyit etmem gerekti" yorumunu yaptı.

Wallace daha sonra Ankara'da bulunan muhabirleriyle canlı bağlantı sırasında ilk olarak, "Türkler, şu anda Amerika ve Amerikan başkanı hakkında ne düşünüyor acaba?" sorusunu yöneltti.

'Trump'ın mektubunu şaka sandık'

Mektuptaki ifadelere duyduğu şaşkınlıktan sonra teyit ettirme ihtiyacı duyan bir diğer gazeteci CNN'in Washington Başmuhabiri Jack Tapper, dün canlı yayın sırasında, "Mektubu ilk gördüğümde şaka sandım, sahte olduğunu düşündüm. Sonra Beyaz Saray Sözcüsü'ne yolladım ve bana gerçek olduğunu söyledi" dedi.

şaka sandık

Aynı programda bu değerlendirme üzerine söz alan CNN Politika Muhabiri Sara Murray, olayın ciddiyetinden dolayı mektuptaki ifadelere gülmek istemediğini belirterek, bu mektubun Trump'ın birebir görüşmelerde dünya liderlerine nasıl yaklaştığını gösteren önemli bir örnek olduğunu ifade etti.

İngiliz Times gazetesinin Diplomasi Muhabiri Catherine Philip, "Şunu bir hazmetmemiz lazım: Trump'ın Erdoğan'a yazdığı gerçek bir mektubun, aslında şaka olduğunu sandık" dedi.

ABD'de iddia kontrolü ve doğrulaması yapan bazı yayınlar, Trump'ın Erdoğan'a gerçekten böyle bir mektup yazıp yazmadığıyla ilgili doğrulama incelemesi yaptı.

Amerikalı Tarihçiler ve uzmanlar: Utanç verici

ABD politikası uzmanları ve tarihçiler, başkanın bir başka ülke liderine yazdığı mektupların tamamının resmi belge statüsü kazandığını ve arşivlendiğini belirtiyor. Uzmanlara göre, normal şartlar altında mektuplar başkan tarafından, ekibinden bu tarz yazışmaları yapmakla sorumlu kişiye verilecek mesajlar anahatlarıyla anlatılır, bu mesajlar diplomatik yazışma teamüllerine uygun bir şekilde taslak halinde getirilir ve daha sonra hem Başkan hem de konuyla ilgili diğer yetkililerle paylaşıldıktan sonra nihai halini alır. Daha sonra da resmi bölge muamelesi görerek, gönderileceği yere iletilir ve arşivlenir.

Utanç verici

Uzmanlar ve tarihçiler, Trump'ın bu mektubunun bugüne kadar teamüllere aykırı olduğunu ve Başkan'ın başka kimseye danışmadan "mektubu dikte ettirerek, yazıp göndermiş gibi" göründüğünü söylüyor.

Eski Başkanlar George W. Bush ve Barack Obama döneminde Ulusal Güvenlik Konseyi, Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı'nda çeşitli görevlerde bulunan Kelly Magsamen, attığı Twitter mesajında, Trump'ın mektubunu "utanç verici" olarak nitelendirdi.

Magsamen, "ABD başkanı tarafından yabancı liderlere yazılmış bazı mektupların hazırlık sürecinde yer almış biri olarak, size bunun normal olmadığını söylemek isterim. Utanç verici" dedi.

New York Üniversitesi'nden ABD başkanları tarihçisi Timothy Naftali, normal şartlar altında başkanların kendileri adına metinleri kaleme alan yazarlar ve iletişim uzmanlarıyla çalışarak, "bir ABD başkanından beklenecek kadar dolu içeriğe ve zarafete sahip, titizlikle yazılmış metinler" ortaya çıkarmaları gerektiğini söyledi. ABD basınına konuyu değerlendiren Naftali, Erdoğan'a yazılan mektubun "bir amatörün elinden çıkmış" gibi göründüğünü belirtti.

ABD basınına mektubu değerlendiren Naftali, "Kendisine tavsiye ya da fikir verilmesini kabul edemeyen Trump, bugüne kadar selefleri tarafından korunan ve o koltuğa oturan kişinin ne kadar hatalı olursa olsun Amerikan başkanlığı makamının her zaman profesyonel kalmasını sağlayacak mekanizmaları da sistemli bir şekilde ortadan kaldırdı. Erdoğan'a yazılan mektup, Amerikan devletine ait olma özelliğini taşımayan ve bir amatörün elinden çıkmış bir ürün" dedi.

'Mafya babaları gibi tehditkar bir üslup kullanıyor"


Mektubun ortaya çıkma biçimi ve içinde kullanılan üslup da tartışma yarattı ve eleştiri topladı.

Vox'un Ulusal Güvenlik Muhabiri Alex Ward, mektubu "diplomasi tarihinin en hayret verici mektuplarından biri" olarak tanımladı.

Ward, nezaket ve başkanın iletişim kurallarının her birinin ihlal edildiğini belirterek, mektubu "saygısız, çirkin ve her türlü diplomatik nezaketten uzak" olarak tanımladı.

Washington Post'a bir makale yazan, George Washington Üniversitesi Öğretim Üyesi Henry Farrell ve Georgetown Üniversitesi Öğretim Üyesi Abraham Newman, Trump'ın kırmızı çizgilerini "mafya babalarını anımsatan tehditkar bir üslupla" belirlediğini yazdı.

Farrell ve Newman, Trump'ın mektubunda hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceği tehditler savurduğuna da dikkat çekti.

Bloomberg analistlerinden Jonathan Bernstein de mektup konusunda kendisini en çok etkileyenin, Trump'ın bunu Kongre liderlerine dağıtacak kadar büyük bir başarı sanıp, yazdığı mektupla "böbürlenmesi" olduğunu belirtti.

Mektup, Trump'ın önceki gün Suriye konusunda Kongre liderleriyle yaptığı toplantıda Türkiye'nin askeri operasyonuna yeşil ışık yakmadığını ispatlamak için Erdoğan'a "ağır" bir mektup yazdığını söylemesinin üzerine ortaya çıktı.

Trump daha sonra, Temsilciler Meclisi'nde azınlık lideri Cumhuriyetçi Kevin McCarthy'den mektubun kopyasını masadakilere dağıtmasını istedi. Mektup Kongre üyeleriyle de paylaşıldıktan kısa bir süre sonra basına sızdı. KAYNAK: BBC Türkçe

10/16/2019

Kerpiç evleri ve tozundan başka bir şeyi olmayan Ankara nasıl başkent oldu

ankara kalesi çevresi

Birçok insan, Osmanlı Devleti’nin 470 yıllık payıtahtı İstanbul’un, yeni devletin de başkenti olmasını istiyordu. 13 Ekim 1923’te, İsmet Paşa’nın imzasıyla verilen bir maddelik yasa önerisi, Meclis’te uzun tartışmalardan sonra kabul edildi. Yasa şöyleydi: ‘Türkiye Devleti’nin yönetim merkezi Ankara şehridir’. İstanbul basını, saray artıkları, gizli-açık karşıtçılar ve yabancılar yasaya karşın, Ankara’nın başkent olmasını istemediler ve gözdağı içeren görüşler ileri sürdüler.


Atatürk, kent olarak sevdiği İstanbul’da, varlığını hala sürdüren işbirlikçi birikimin gücünü biliyor, Anadolu’nun gerçek kurtuluşunun bu gücü dağıtmaktan geçtiğine inanıyordu.

Azınlıklar gitmişti ancak dışarıyla bütünleşmeye her zaman hazır olan devşirme anlayışı; iş çevrelerini, finans gücünü ve basını yönetmeyi sürdürüyordu.

ankara kalesi ulus

Ankara başkent olduğunda; Galata sarrafları devlet yönetimi üzerinde artık etkili olmayacak, asalak çıkarcılar bakanlıklara üşüşemeyecek, Avrupa, isteklerini Türkiye’ye artık kolayca kabul ettiremeyecekti.

Oysa, kerpiç evleriyle büyük bir köy durumundaki Ankara’yı, başkent yapmak hiç kolay değildi. 

Ancak, geleceğin Türkiyesini yaratmak, insanlara ruh ve direnç gücü kazandırmak ve yüzyıllardır ezilen Anadolu insanına özgüven vermek için, yeni Türk devletinin merkezi Ankara olmalıydı. Bunun anlamı, başkent belirlemenin çok ötesindeydi.

ulus bankalar caddesi

Başkentin İstanbul’dan Ankara’ya getirilmesinin öncülüğünü tek başına Mustafa Kemal yaptı. Anadolu’yu temsil eden Ankara halkı, Milli Mücadele’de ‘bağrını açmış’, en güç günlerinde ona bağlı kalmıştı. Seğmenler’in 28 Aralık 1919’da verdiği ve sonuna dek sadık kaldığı ‘yiğit sözünü’ unutmuyordu.

Yeni devleti, Anadolu’nun 'Türk geleneklerini canlı tutmuş, güvenilir insanları arasında kurmak istiyordu. Ankara, devrimin doğum sancılarını çekmiş, yeniliğin simgesi olmuştu. Kaygı dolu günlerin, işgal heyecanlarının, uykusuz gecelerin ve yeniliklere doğru uzanan yolların izlerini taşıyordu. Devrimci Mustafa Kemal, burada rahat ettiğini hissediyordu.

Ayrıca ruh yapısı olarak Ankara, Kurtuluş Savaşı içinde, eylemsel olarak başkent olmuştu zaten. Bunu, “Ankara kendisini merkez yapmıştır, istila onun kapısında durduruldu” sözleriyle dile getiriyordu.

ulus meydanı çevresi

‘Ankara’da kalmak gerekir’ diyerek, çok güç bir işe girişti. Hiç kimse İstanbul’u bırakıp, yoksunluklar içinde, sosyal yaşamı olmayan; evsiz, ışıksız, yolsuz, susuz ve kıraç bir Anadolu kasabasına gelmek istemiyordu.

İstanbul’da işsiz kalıp Ankara’ya memurluk bulmaya gelenler az değildi. Girişilen işin gerçek boyutunu kavrayamayan bu insanlar, her zaman geri dönme ümidiyle, ‘beş on memur, bir kerpiç odada yaşayarak’, dönmek için gün sayıyordu.

Ankara’da, ‘eski Türk mahallelerinin güzelliğinden ve Türk kentlerinin bilinen zerafetinden’ iz kalmamıştı. Burada artık, “ne çınarların gölgesinde kahveler, ne çağıldayan sularıyla havuzlu mekanlar, ne de aşkla işlenmiş bir mimarinin sanat hazineleri” vardı.

kızılay yenişehir sıhhiye

Atatürk, Ankara’nın, çağın gereklerine uygun olarak kurulup gelişmesi için çok uğraştı. Başkent kararından kent tasarımlarının hazırlanmasına, inşaatların yapımından kaynak yaratmaya, kültürel yapılanmadan yeşil alan oluşumlarına dek hemen her işle, her aşamada ilgilendi. Giriştiği işin, getirmeye çalıştığı yeni düzen için ne anlama geldiğinin bilincindeydi. Başarmak zorunda olduğu güç iş, kendisinden çok, kurmakta olduğu devlete saygınlık kazandıracaktı.

‘Bir devlete başkent seçmenin, bir orduya karargah seçmek olmadığını’, herkesten çok, o biliyordu. Kent yaşamı; geleneklerin zaman içinde yenilenip geliştiği ve ortak yaşam koşullarının insanlara kimlik kazandırdığı süreçler toplamıydı.

Kent ise, kuşaklar boyu oluşan kültür merkezleri, insanlar arası ilişkilerin yoğunlaştığı toplumsal yaşam alanlarıydı. İlişki yoğunluğu ne denli çok ve çeşitli ise, o yerleşim birimi o denli kentleşmiş demekti.

Konuyla ilgili herkesle tartıştı, edindiği bilgileri inceledi, yerli-yabancı uzmanlarla görüştü, yazanaklar (raporlar) hazırlattı. Geleceği olan bir yerleşim biriminin, ancak nitelikli bir tasarımla yaratılacağını biliyor, Ankara’ya kent tasarımcıları çağırıyordu.

Prof.Jonsen’e yaptırdığı imar planı, vurguncu (spekülatif) baskılara karşın, onun özel ilgisi sayesinde fazla ödün verilmeden uygulandı; Ankara gelişimine, tasarlı bir kent olarak başladı.

“Arsa vurgunu, kent planlarının baş düşmanıdır” diyor, arsa ticaretini önlemek için önlem aldırıyor, yakın çevresini o günlerin kârlı işi arsa ticaretine girmemeleri için uyarıyordu.

Plan gereği, kamu binalarının Bakanlıklar bölgesine toplanması söz konusu olunca, Meclis’teki spekülatörler uygulamaya karşı çıkmışlar, “bir hava saldırısı çıktığında hepsi yıkılır gider” gibi gülünç gerekçeler ileri sürmüşlerdi.

Konu ona iletildiğinde, karşı çıkışın amacını bildiği için gülerek, “hepsini ayrı yerlerde savunacağımıza, tümünü bir arada savunuruz” demişti. KAYNAK: kuramsal aktarım

10/13/2019

Uluslararası uzay istasyonunda inek hücrelerinden 3 boyutlu yazıcıyla biftek üretildi

hücreden et üretme

Bilim sınır tanımıyor ilerde Mars gezegeninde oluşturulacak olan koloniler de beslenmeyi sağlayabilmek için yapılan ilk deneyde Uluslararası uzay istasyonunda manyetik yazıcı ile inek hücrelerinden biftek üretildi proje bir İsrailli şirkete ait bu proje ile dünyanın her yerinde hücrelerden et üretilebileceği iddia ediliyor

Uluslararası Uzay İstasyonu'ndaki astronot ve kozmonotlar için inek hücrelerinin üç boyutlu yazıcıyla çoğaltılması yoluyla biftek üretildi.

Deney tüpü içinde Uluslararası Uzay İstasyonu'na gönderilen et hücreleri, Rus kozmonotlar tarafından yazıcıdan çıkarılarak biftek haline getirildi.

inek hücresinden biftek

Uzmanlar İsrailli bir şirketin geliştirdiği teknolojinin denendiği bu projenin, dünyanın her yerinde et üretimi yapılabileceğini kanıtladığını söylüyor.

Bu yöntemin özellikle tarıma elverişli olmayan bölgelerde et üretimi için bir çözüm olabileceği belirtiliyor.

Aralık 2018'den bu yana laboratuvar ortamında et üreten Aleph Farms adlı şirketin ineklerden aldığı hücreler, etin besin değerini artıran bir suyla birlikte bir deney tüpüne konularak 25 Eylül'de Soyuz MS-15 uzay aracıyla Kazakistan'dan, Uluslararası Uzay İstasyonu'na gönderildi.

400 kilometrelik yolculuktan sonra istasyona ulaşan hücreler, Rus kozmonotlar tarafından, 3D Bioprinting Solutions adlı Rus şirketinin ürettiği manyetik yazıcıyla kas dokusuna (et) dönüştürüldü.

yazıcıyla biftek üretme

Ay ve Mars'a yerleşecek ilk kolonilere protein

Rus kozmonotların denemediği et, 3 Ekim'de Dünya'ya gönderildi. Eti deneyenler, ortaya çıkan ürünün hoş bir tadı olduğunu, geleneksel biftekle aynı tat ve kıvama sahip olduğunu söylüyor.

3D Bioprinting Solutions'un proje müdürlerinden Grigoriy Şalunov, Business Insider dergisine "Bu deney konseptimizin geçerliliğini güçlü bir şekilde kanıtlıyor" dedi.

Şalunov, gelecekte uzayın derinliklerinde yapılacak yolculuklar ve Ay ile Mars'taki ilk kolonilere protein kaynağı sağlamayı umduklarını söyledi.

NASA uzay bahçesi projesi üzerinde çalışıyor

Uluslararası Uzay İstasyonu'nda 2015'te yapay ortamda marul üretilmişti.

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, Ay'ın yörüngesinde dolaşacak bir uzay istasyonunda marul, çilek, havuç ve patates üretilecek bir uzay bahçesi yaratma projesi üzerinde çalışıyor. KAYNAK: BBC Türkçe

10/09/2019

Atatürk neden 1927 yılına dek İstanbul’a gelmedi.

cumhuriyetin kuruluşu

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk neden 1927 yılına kadar İstanbul'a gelmedi yani Cumhuriyetin kuruluşundan 4 yıl sonra İstanbul'a gelmeyi tercih etti Kurduğu yeni devletin başkentini tüm olanaksızlıklara karşın, Anadolu’nun ortasına Ankara’ya aldı.



Atatürk İstanbul’un tarihten gelen karmaşık yapısını bilir. Kurduğu yeni devletin başkentini tüm olanaksızlıklara karşın, Anadolu’nun ortasına Ankara’ya aldı.

atatürk ve seğmenler

Bu bir kaçış değil, kendi deyimiyle “İstanbul’u bir ibret dersi manzarası olarak karşısına alıp, uzakta ona hakim bir noktada durmaktı.”
1927 yılına dek İstanbul’a gelmedi. Bu kent, Cumhuriyet’in ilanı başta olmak üzere Ankara’nın tüm yenilik atılımlarına karşı çıkışın merkeziydi.

26 Temmuz 1924’te, Bizans olarak tanımladığı İstanbul’da geçerli olan ilişkiler ağından ‘pislik’ diye söz eder ve Yakup Kadri’ye (Karaosmanoğlu) şunları yazar: “İstanbul, karışık yapısını adeta kaçınılmaz bir yargı gibi her zaman korumuştur. Değişen; yalnızca devirler, zaman ve biçimdir. Onun için yeni zamanlarda İstanbul’un gerçek yüzü, içinde yaşayanlara ümitsizlik veren bir karmaşa olmuştur. Ümitsizlik onun içindedir ve bu doğaldır...

atatürk düşünüyor

İstanbul’u bir ibret dersi manzarası olarak karşısına alıp, uzakta, ona hakim bir noktada duranlar ve onu incelemeyi sürdürenler için ümitsizlik var olamaz... Bir takım hizipler, ufukları aydınlık, (bugün için y.n.) karanlıklar içindeki bir çevrede, sinsi çıkarlar peşinde dolaşır.

Satılmışların elindeki basın, durmadan kötülükler saçmaktadır. Bizans’ın gereği budur, ‘Bizans’ budur. Güzel kalpli kardeşim Yakup Kadri Bey! İçinde bulunduğun ‘Bizans’ havasını zorlukla soluduğunu söylüyorsun.

atatürk istasyon

Bu çok doğaldır. O havanın, üzerinde bulunduğu yerin coğrafya ve topografyası nedeniyle en temiz, en saf, en ferah olması gerekirdi; ancak bunun tam tersi, senin solumada zahmet çektiğin bir yapıdadır. O hava, gerçek maddesi oksijen ve hidrojen ile kalmış olsaydı, soluyanlara acı değil, güç verirdi.

Yazık ki, o havaya asırların her türlü pisliği karışmıştır. Henüz yaşına basmayan Cumhuriyeti; kaç yüz, siz söyleyin kaç bin yıllık yönetim pisliğinin merkezi olan ve yüzeyde kalmayıp kaç bin yıllık derinliğe sinen pisliklerle iç içe yaşayan, bu yaşamı doğal hale getiren Bizans’la yönetmek (mümkün müdür? y.n.).Bizans’ın niteliğini değiştirmek için yapmaya mecbur olduğumuz işin önemi, büyüklük ve güçlüğünü düşünmek; herhangi bir sorun için herhangi bir karar vermeye harcadığımız emek, zaman ve çaba kadar değerli (değil y.n.) midir? Aziz Kardeş! Cumhuriyet Bizans’ı adam edecektir.

atatürk celal bayar

Cumhuriyet; pisliği, yalancılığı ve ahlaksızlığı huy edinmiş olması nedeniyle doğallığını, gerçek rengini ve paha biçilmez değerini yitiren Bizans’ı kesinlikle adam edecektir; doğallığına ve temiz haline döndürecektir. Bunu yapmak için uygulanacak yöntem, pisliklerle dolmuş toprakları derinden kazıyarak havaya uçurmak ve sularının temizlemesi için Karadeniz’i bütün dalgalarıyla birlikte Boğaziçi’ne akıtıp taşırmaktır”.7

İstanbul Anadolu’ya Nasıl Baktı


Osmanlı belgeliklerinde (arşivlerinde) İstanbul’un Anadolu’ya nasıl baktığını, bu bakışa uygun ne tür uygulamalar yapıldığını gösteren, bir bölümü yayımlanmış, pek çok belge vardır. Osman Nuri’nin Mecelle-i Umur-ı Belediye adlı kitabında yer alan bir padişah fermanı, çok ilginçtir ve “İstanbul-Anadolu” ilişkisini açık biçimde ortaya koymaktadır.

atatürk karşılama istanbul

Anadolu’yu adeta tehdid eden ve valilere gönderilen vergi fermanında şunlar söylenmektedir: “İslamiyetin başkenti olarak korunan İstanbul’da (makarr-ı hilafet-i İslamiye olan mahmiye-i İstanbul) yaşayanların, sıkıntı çekmemesi, rahat ve bolluk içinde yaşaması (taayyüşleriyle rahat ve refahiyetleri mezahime-i nastan himayet) gerekir.

atatürk istasyon karşılama

Taşra vilayetlerinin bayındır ve şenlikli (mamur ve abadan) olması dahi buna bağlıdır. Gönderilen evrakta yer alan buyruklarımızın yerine getirilmesi (evamir-i aliyyemle varide olan teklifatın edası), herkes için barış ve bolluk (herkeste suhulet ve vüs’at) fırsatı olacaktır”.8 Muhittin Birgen, “Anadolu’nun sömürülmesini” hiçbir şeyin bu ferman kadar ortaya koyamayacağını belirterek şunları söyler: “Anadolu’nun görevi çalışıp çabalayarak vergi vermek, İstanbullu’nun görevi de bunları afiyetle yemektir; genelge bunun çok açık bir belgesidir”.9

Günümüzün “İstanbul”u ile Devşirmeler


Kapıkulu-Devşirme anlayışı, Atatürk döneminde, duruma ayak uyduran bir biçime girmekte geç kalmadı. Hırsını ve tepkisini içinde saklayarak hemen Atatürkçü ve Cumhuriyetçi oldu! İşgal döneminde, Ankara’nın başarısız olması için elinden geleni yapmış, geleneksel davranışını göstererek yabancılarla bütünleşmişti. Bunlar, Atatürk ölene dek, karşıtlıklarını sessizce yürüttüler ve bir şey yapamadılar.

Bir bölümü yurt dışına kaçmış ya da çıkarılmıştı. Yüzyıllardan beri, Anadolu’ya karşı ilk kez bu denli açık bir yenilgiye uğruyorlardı.
Atatürk’ten, özellikle de 1945’ten sonra, yabancı etkisinin Türkiye’de artmasıyla birlikte yeniden ortaya çıktılar. Dini siyasetin aracı yaptılar, saltanat ve hilafet kalıntıları olarak gizli ya da açık örgütlendiler.

Dün, karaborsa ticaretiyle önemli servetler edinerek, savaş zengini oldular, bugün aynı işi devlet olanaklarıyla yapıyorlar. Uluslararası sermayeyle bütünleştiler ve Cumhuriyet düzenini ortadan kaldırdılar. Yeniden ülkenin ‘egemeni’ oldular. Bugün, ulusal varlık üzerindeki en büyük tehlike durumundadırlar. Türk ordusu 6 Ekim 1922’de İstanbul’u kurtardı ancak İstanbul bugün eski anlayışına geri döndü.

DİPNOTLAR

1 “İşgal Altında İstanbul” Bilge Criss, İletişim Yay., 3.Bas., 2000, sf.39
2 a.g.e. sf.39
3 “Çankaya” Falih Rıfkı Atay, Sena Mat., İstanbul-1980, sf.137
4 “Atatürk” Lord Kinros, Altın Kitaplar Yay., 12.Bas., İst.-1994, sf.169
5 “Tek Adam” Ş.S.Aydemir, I.Cilt, Remzi Kit., 9.Bas., İst.-1983, sf.366
6 “Düzenin Yabancılaşması” Prof. İdris Küçükömer, Ant Yay., 1969, sf.179
7 “Zaman İçinde Bir Yolculuk” Attila İlhan, TRT/2 7.Kasım 2003 ve “Tek Adam” Ş.S.Aydemir, Remzi Kitapevi, 8.Baskı, İstanbul-1983, 3.Cilt, sf.293
8 “Mecelle-i Umar-ı Belediye” Osman Nuri, 1922, 1.Cilt, sf. 355; ak. Prof. Z.Arıkan “Tarihimiz ve Cumhuriyet” Tarih Vakfı Yurt Yay., 1997, sf.181
9 “Kapıkulu, İstanbul, Anadolu” Muhittin Birgen; ak. Prof. Zeki Arıkan “Tarihimiz ve Cumhuriyet” Tarih Vakfı Yurt Yay., 1997, sf.181

Kaynak:https://kuramsalaktarim.blogspot.com/2019/10/6-ekim-1922den-6-ekim-2019aistanbul_5.html?fbclid=IwAR1Lwv4dH8-d53orySAWg0rzRsqxaWwd_O1j1-4dEBLpaZ4Oo2D4ArW_d88#more

4/28/2019

CIA'in nazar boncuklu ilk Instagram paylaşımının sırrı

CIA Yeni açtığı Instagram hesabın da paylaştığı ilk fotoğraf şifreler ile dolu işte içinde nazar boncuğu da bulunan o fotoğrafın şifreleri

gizlilik ve casusluk

ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), özünde gizlilik ve casusluk taktikleri ile biliniyor.

Ancak yeni sosyal medya hesabıyla CIA'in daha çok esprili ve ironik tarafının ortaya çıktığını söylemek mümkün.

CIA, yeni açtığı Instagram hesabından ilk fotoğrafını geçtiğimiz hafta içinde paylaştı.

ABD'nin Virginia eyaletindeki Langley şehrinde yer alan genel merkezinden paylaşılan fotoğrafta, kurum içinde çalışan ajanların kullandığı nesneler yer alıyor.

Fotoğrafın altında ise "Tek gözümle bile casusluk yaparım" yazıyor.


CIA'in sözcüsü, Amerikan CBS haber kanalına yaptığı açıklamada nesnelerin çoğunun çalışanlarına ait olduğunu aktardı.

Daha önce Twitter ve Facebook hesapları bulunan CIA'in Instagram'a giriş yapmasının nedeni ise gençlerin ajan, analist ya da memur olarak işe başvurması için ilgisini uyandırmak.

gizli konumlardan selfieler

Peki siz bu nesnelerin hangilerini tahmin edebildiniz?

1) Bir bitki, CIA'in yabancı istihbarat 'köklerini' anlatan alaylı bir benzetme.

2) Bir saat, 11 Eylül 2001 saldırıları sırasında Dünya Ticaret Merkezi'ne ilk uçağın çarptığı 8:46 saatini gösteriyor.

3) ABD'nin Asya'daki ana rakibi Çin'in bir haritası.

4) Yunan tanrıçası Athena'yı ve bilgeliği temsil eden altın kaplama bir baykuş heykeli. CIA'in operasyon direktörü (COO) Andy Makridis tarafından fotoğrafa konması tavsiye edilmiş.

5) Nazar boncuğu. CIA çalışanlarının yüz yüze kaldığı tehlikeleri anlatmak amacıyla konmuş olabilir.

6) Amerikalı aktör Ben Affleck'in yönettiği ve başrolde oynadığı Oscar ödüllü Argo filmine ilham veren eski CIA ajanı Tony Mendez'i temsil eden bir çizim. Bu yılın başında 78 yaşında ölen Mendez özellikle 1979-81 yılları arasında film prodüktörü kılığına girerek İran'dan 6 Amerikan diplomatı kurtarmasıyla biliniyor.

7) Kol düğmeleri, CIA ajanlarının birbirini tanımak için kullandığı söylenir.

8) Büyük ihtimalle kimliğini saklamak isteyen CIA ajanları tarafından kullanılan gri bir peruk.

9) CIA Direktörü Gina Haspel'in fotoğrafının olduğu bir kimlik kartı.

10) Çok gizli kanıtları yok etmek için ajanlar tarafından kullanılan kağıt torba.

'Gizli konumlardan selfieler olmayacak sözü'

CIA sözcüsü, CBS'e yaptığı açıklamada Instagram üzerinden genç yeteneklere ulaşmayı hedeflediklerini söylerken, "Hesap üzerinden ajanların hayatına dair gözlem olanağı vereceğiz ancak gizli konumlardan selfie konulacağına dair söz veremeyiz" dedi.

CIA Direktörü Gina Haspel, hesabın açılacağını Alabama'daki Auburn Üniversitesi'ndeki bir soru-cevap seansı sırasında açığa çıkarmıştı.

Haspel'e göre hesabın açılmasının amacı istihbarat servisinin modern çağa ayak uydurarak dijitalleştiğinin bir kanıtı.

CIA, attığı ilk tweetinde de, "Bunun ilk tweetimiz olduğunu ne doğrulayabiliriz ne de reddebiliriz" diyerek nüktedan diline bir örnek vermişti.

KAYNAK: BBC Türkçe

4/27/2019

Polis baskınını "Annecim, polis" diye haber veren papağan tutuklandı

Yeşil cennet papağanı polis baskınını "Annecim, polis" diye haber verince gözaltına alındı papağan ifade vermeye yanaşmıyor susma hakkını kullanıyor.

susma hakki

Teresina kentindeki Vila Irma Duce mahallesinde yapılan baskında, yeşil tüylü papağan polisler eve girer girmez bağırmaya başladı.

Baskında yer alan bir polis memuru "Bunun için eğitilmiş olmalı. Polis yaklaşır yaklaşmaz, bağırdı" dedi.

Papağanın gözaltına alınmasının ardından, Teresine Hayvanat Bahçesine götürüldüğü belirtildi.

"Papağan sessiz kalma hakkını kullanıyor gibiydi"

Brezilyalı bir gazeteci, papağanın sessiz kalma hakkını kullanıyor gibi göründüğünü söyledi ve "Şimdiye dek hiç ses çıkartmadı" dedi.

Veteriner Alexandre Clark da "Çok sayıda polis memuru gelip gitti ama hiçbir şey söylemedi" diye konuştu.

Polis, papağanın "India" adıyla tanınan sahibinin geçmişte iki kez uyuşturucu kaçakçılığı suçundan tutuklandığını belirtti.

India'nın 30 yaşındaki kocası Edvan'ın da, baskın yapılan evde kokain bulunmasının ardından tutuklandığı duyuruldu.

Globo televizyonunun haberine göre 16 yaşındaki kızları ise iç çamaşırında içinde esrar bulunmasının ardından, uyarı verilerek serbest bırakıldı.

KAYNAK: BBC Türkçe