Dünya

Dünya
hapis cezası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hapis cezası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10/10/2012

Savcı Malatya'da saldırıya uğrayan alevi aileye suç uydurma nedeniyle 15 yıl hapis istedi

Malatya'nın Doğanşehir İlçesi'ne bağlı Sürgü Beldesi'nde Ramazan ayında Alevi aile ile davulcu arasında çıkan tartışma sonrası yaşanan linç girişimi ile ilgili hazırlanan iddianamenin kabul edildiği öğrenildi.

Kabul edilen iddianamede göze çarpan ilginç bir detay ise linç girişimine maruz kalan aile bireyinden Hasan Hüseyin Evli'nin olay tarihini yanlış ifade etmesi nedeniyle hakkında ‘suç uydurma' nedeniyle 15 yıla kadar hapis cezası istenmesi oldu.

Geçtiğimiz Ramazan Ayında 28 Temmuz günü Sürgü Beldesi'nde Alevi aile ile ramazan davulcusu arasında başlayan ve kısa sürede büyüyen olaylar sonrası Evli ailesinin evi toplanan kalabalık tarafından taşlanmış ve ateşe verilmek istenmişti. Çıkan olaylara ilişkin hazırlanan iddianamede evleri taşlı saldırıya uğrayan Alevi ailenin bireyleri Servet Evli ile Leyla Evli hakkında hakaret ve örgütsel tehditten 14 yıla kadar, davulcu hakkında yaralama ve mala zarar vermeden 10 yıla kadar, linç girişiminde bulunan 48 gösterici hakkında ise 6.5 yıla kadar hapis cezaları istenmişti.

Doğanşehir Cumhuriyet Savcısı tarafından hazırlanan iddianamenin kabul edilmesinin ardından ilginç bir detay da ortaya çıktı. Evli ailesinin bireylerinden Hasan Hüseyin Evli'nin savcılık ifadesinde olay tarihini yanlış vermesi nedeniyle hakkında 'Suç Uydurma' suçundan 6,5 yıldan 15 yıla kadar hapsi istendi.

Alevi aile Evli ailesinin avukatı Ali Hamamcı, kabul edilen iddianame ile ilgili "Güler misin, ağlarmısın" diyerek yaptığı eleştiride şunları söyledi:

"Saldırıya uğrayan ve linç edilmek istenen ailenin bireyi Hasan Hüseyin Evli, olaydan sonra savcılığa verdiği ifadesinde olay tarihini 24 Temmuz olarak söylemiş. Ancak soruşturmayı yürüten savcılığın jandarmadan aldığı bilgilere göre verilen tarihte böyle bir olay yaşanmamış.Ancak müvekkilimin verdiği ifadelere olay gecesi olan 28 Temmuz günü yaşananlarla bire bir örtüşüyor. Savcılık, bu nedenle yanlış tarih verdiği gerekçesiyle Hasan Hüseyin Evli hakkında 'suç uydurma' suçundan 6,5 yıldan 15 yıla kadar dava açtı."

Avukat Ali Hamamcı, "Umarım bir kasıt yoktur" diyerek Kasım ayında başlayacak duruşmada gerekli savunmalarını yapacaklarını söyledi.

(DHA)mynet

7/25/2011

yunanistan'da esrarengiz bir kazada hayatını kaybeden dr.sadık ahmetin hayatı

Sadık Ahmet' (Yunanca Σαδίκ Αχμέτ) (7 Ocak 1947 Gümülcine - 24 Temmuz 1995 Gümülcine), mensubu olduğu Batı Trakya Türkleri'nin hakları için verdiği mücadele ile tanınmış bir tıp doktoru ve siyasetçidir.

Sadık Ahmet Gümülcine'nin Sirkeli köyünde doğup, ilköğrenimi köyünde, orta öğrenimini ise il merkezindeki Celal Bayar Lisesi'nde tamamladı. 1966-1967 öğrenim yılını Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde geçirdikten sonra, Selanik üniversitesi tıp fakültesine girdi. 1974 yılında aynı fakülteden hekim olarak mezun olduktan sonra, 34 ay süren askerlik görevini yerine getirdi. Bunun ardına, bir yıllık zorunlu hekimlik hizmetinden sonra 1978 yılında Batı Trakya'ya dönüp cerrahlık ihtisasına başladı. Cerrah unvanını 1984 yılında edindi, ve aynı dönemde Batı Trakya Türkleri'nin toplumsal sorunlarına eğilmeye başladı.
Bu sorunların başında Yunanistan'ın Batı Trakya Türk Azınlığının budunsal (etnik) kimliğini tanımaması, ve onun yerine Lozan Antlaşması'na sığınarak dini kimliği kullanması gelir. Bunun yanı sıra, çoğunluğu çiftçilik ve hayvancılık ile uğraşan Batı Trakya Türkleri'nin topraklarının kamulaştırılması, insan haklarına aykırı olarak 1955-1998 yılları arasında Yunanistan vatandaşlık yasasının 19. maddesi gereği 46.638 Batı Trakyalı ve Oniki Adalı Türk'ün vatandaşlıktan çıkarılması [1], ve Lozan Antlaşması'na aykırı olarak Batı Trakya Türk Azınlığının eğitim kurumu kurup denetleyememesi ve dini önderini seçme hakkının gasp edilmesi diğer önemli sorunlar arasındadırlar [2].

Bu sorunlar karşısında, Sadık Ahmet ilk olarak 1985 yılında, Batı Trakya Türklerinin sorunlarını uluslararası kamuoyuna duyurmayı amaçlayan bir imza kampanyası başlattı, ve 8 Ağustos 1986'da bunun üzerine tutuklandı. Engellemelere rağmen, 15.000'e yakın imza toplamayı başarmıştı.
Sonraki yıl, 25 Eylül’de Selanik'te bulunan İnsan Hakları üyelerine Batı Trakya Türklerinin sorunlarını açıklayan bildiriler dağıttı ve dolayısıyla 30 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu karar uluslararası kuruluşların baskıları nedeniyle hala Yunanistan yüksek mahkemesinde temyiz halinde bulunmaktadır.

18 Haziran 1989 genel seçimlerinde Batı Trakya Türklerinden seçilen ilk bağımsız milletvekili oldu, ancak çok sürmeden milletvekili adaylığı iptal edildi. 26 Ocak 1990 tarihinde gerçekleşen bir konuşmasında, Batı Trakya Azınlığı ile "Türk" sıfatını kullanmasından ötürü tutuklandı ve Selanik Dudullu hapishanesinde 2 ay geçirdikten sonra cezasının kalanı paraya çevirilip serbest bırakıldı.

8 Nisan 1990'da ikinci kez bağımsız milletvekili seçilen Sadık Ahmet, Batı Trakya Türklerini temsil eden ilk siyasi parti olan Dostluk, Eşitlik, Barış (DEB) partisini 13 Eylül 1991'de kurup genel başkanlığını üstlendi. Bunun üzerine 1993'de seçim yasasında değişikliğe gidilerek, seçimlere katılan partilere 3%'ü geçme zorunluluğu getirildi. Yunanistan nüfüsunun 1.5-2% sini oluşturun Batı Trakya Türk Azınlığı ile DEB'in Meclis'e girmesi böylece engellendi.

Sonraki yıllarda, Yunan makamlarının caydırıcı politikasının devamına rağmen, Sadık Ahmet, ülke içinde ve uluslararası ortamlarda Batı Trakya Türklerinin sorunlarını başarı ile dile getirmeye devam etti. 24 Temmuz 1995'de Lozan Anlaşmasının 72. yıldönümünde şüpheli bir trafik kazası ile hayatını kaybetti. Türkiye'de, özellikle Trakya bölgesinde, bir çok okul yol ve park adını taşımaktadır.

Kazanın üzerindeki sis perdesi hala aralanamamıştır.

7/20/2011

yeni müslüman olan kişiyi barda içki içti diye kırbaçladılar

Cumartesi gecesi arkadaşlarıyla bir barda eğlendiği söylenen yeni Müslüman olmuş 31 yaşındaki bir erkek, ertesi sabah evine zorla giren dört kişi tarafından yatağından kaldırıldı, yere yatırılıp bir kablo ile 40 kez kırbaçlandı.
Saldırganlardan ikisi yakalanırken polis birinin 20 yaşındaki Tolga Çiftçi olduğunu açıkladı. Haneye tecavüz, darp ve dini kuralları hukuk kurallarının üzerine çıkarmakla suçlanan Çiftçi, daha önce suça karışmadığı göz önünde tutularak kefaletle serbest bırakıldı. Ancak mahkeme Çiftçi’nin pasaportuna el koydu ve evden çıkma yasağı koydu. Çiftçi evden sadece anne veya babasıyla çıkabilecek ve her gün polise imza verecek. Ayrıca 20 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanacak. Önceki gün yakalanan zanlının ismi ise henüz açıklanmadı.

7/07/2011

iki yaşında kızının katil zanlısı anne idamı beklenirken mahkeme jürisi tarafından suçsuz bulundu

Milyonlarca ABD’li, kızını öldürdüğüne inandıkları Anthony’nin en ağır cezalara çarptırılmasını beklerken, mahkeme jürisinin verdiği karar ülkede bir şok etkisi yarattı. Bazılarının idam cezası almasını beklediği Anthony, suçsuz bulundu.
ABD’de haftalardır köşe yazarları, televizyoncular ve hukukçular arasında kavgalara neden olan; sosyal medya ağlarında en çok tartışılan konuyu oluşturan Casey davası, ortaya çıkan karar açısından birçok ilginç faktör barındırıyor. Bunlar arasında, medyanın kamuoyu üzerindeki etkisi ve bilimsel bulguların her zaman belirleyici olamadığı gerçeği gösterilebilir.
ABD’nin ikinci O.J Simpson vakası olarak görülen Casey Anthony davasının geçmişi şöyle: Anthony, Haziran 2008’de anne ve babasının evinden iki yaşındaki kızı Caylee’yi alarak ayrıldı. Anthony’nin ebeveyni, sürekli olarak torunlarını sormalarına rağmen, genç kadın “çok meşgul olduğu için Caylee’yi getiremediğini” belirtti. Ayrıca, Caylee’yin “bir bakıcının gözetiminde olduğunu” söyledi. Anthony’nin babası George, aradan 31 gün geçtikten sonra kızının çekici tarafından götürülen arabasını almaya gittiğinde, bagajdan "çürümekte olan bir bedene ait olduğunu düşündüğü" kokuların geldiğini fark etti. Bunun üzerine Anthony’nin annesi Cindy polisi arayarak “torunlarının kayıp olduğunu” bildirdi.
ABD’yi birbirine katan süreç böylece başlamış oldu. Davacı yargıçlardan Linda Burdick, “hayatı partilerde geçen ve vaktini sevgilisiyle geçirmek isteyen Anthony’nin, kızından kurtulmak için onu kloroform kullanarak bayılttığını, ardından ağzını ve burnunu bantla kapatarak öldürdüğünü, aracındaki kokular fark edilince de cinayet süsü vermek için ormanlık araziye götürerek bıraktığını” öne sürdü.

Burdick, delil olarak Anthony’nin aracının bagajından alınan havanın “çürümüş insan bedeni ve kloroform” kalıntıları içerdiğini belirtti. Davacı yargıçların en önemli kozu ise Anthony’nin kızının kayıp olduğu dönemde sergilediği davranışlar oldu. Burdick, juriye iki fotoğraf sundu. Birincisi, Anthony’nin kızının kayıp olduğu günlerde bir gece kulübünde dans ederken gösteriyordu. İkincisi, yine kızı kayıplara karıştıktan sonra koluna yaptırdığı İtalyanca “belle vita”, yani “güzel hayat” yazan dövmeydi.

Anthony’nin kızının kayıp olduğunun anlaşılmasının ardından, “Caylee’in bakıcısı tarafından kaçırıldığını söylemesi” de önemli bir delildi. Çünkü ortada bakıcı yoktu.

ŞOK SAVUNMA

Tüm deliller, Anthony’nin kızını öldürdüğünü savunurken, dava sürecinin en ilginç ismi olmayı başaran avukat Jose Baez, müvekkili Anthony’yi suçlamalardan korumak için akla gelmeyecek bir savunma yaptı. Baez, küçük Caylee’in “yanlışlıkla havuza düşerek boğulduğunu, ancak panikleyen annesinin ne yapacağını bilemediği için kızının başına gelenleri sakladığını” öne sürdü. Bu savunmayı derinleştiren Baez, “Anthony’nin kararsız tavrının altında yatan sebebin, küçükken babası ve erkek kardeşi tarafından cinsel tacize uğraması” olduğunu söyledi.
Dahası, "Anthony’nin eski bir polis olan babasının, Caylee’in ölümünden haberdar olduğunu ve kızın cinayete kurban gittiği izlenimini vermek için ağzını bantlayıp ormana bırakılması fikrinin de ondan çıktığını" iddia etti. George Anthony, bu iddiaları yalanladı.

Baez, davacı tarafın sunduğu adli tıp delillerinin de yetersiz olduğunu öne sürerek, her duruşmada “medya” faktörünü de öne çıkarmayı ihmal etmedi. Savunmayı, elle tutulur hiçbir delil sunmamakla eleştirilen Baez, müvekkilinin “medya tarafından linç kampanyasına maruz kaldığını” belirterek boşlukları doldurmayı denedi.

KAMUOYUNUN GÖZÜNDE DAVA

Üç yıl önce Caylee’nin kaybolduğu haberleri basında yer bulmaya başladığında, evde çekilen görüntülerinde şarkı söyleyen ve gülümseyen kıza karşı ABD kamuoyunda büyük bir duyarlılık oluştu. Öte yandan, Casey Anthony’nin gazetelere basılan dans kulüplerinde çekilmiş fotoğrafları, tüm halkın aklına, “kızı kayıp olan bir anne nasıl böyle davranabilir” sorusunu getirdi.
CNN kanalının sunucusu ve eski bir yargıç olan Nancy Grace, Anthony’yi yerden yere vurarak, kızının kayıp olduğu dönemdeki gece hayatına dikkat çekti. Grace’in 25 yaşındaki kadını hedef aldığı programlar, 29 yıllık geçmişi bulunan CNN’in Haziran ayından en yüksek reytingleri toplamasını sağladı.

Grace, Fox News’ten Bill O'Reilly, MSNBC’den Lawrence O'Donnell ve ABC News'ten Dan Abrams ile kapıştıkça reytingler o kadar yükseldi ki medya Anthony davasına daha fazla yer vermeye başladı. Fox News aynı ay içinde 25-54 yaş grubu seyirciyi en çok çekmeyi başaran kanal oldu. Time dergisinin “yüzyılın sosyal medya davası” olarak tanımladığı süreç, Fox News’in prime time reytinglerini yüzde 86 gibi rekor bir seviyede artırmasını sağladı.
Bir zamanlar ABC News için muhabirlik yapan akademisyen Judy Muller, “Reyting söz konusu olduğunda yaptığınız haberler hakkında iç hesaplaşma yapmazsınız” yorumunu yaptı.

GEÇMİŞE DÖNÜŞ

Anthony davasının ABD’de fenonome dönüşmesine neden olan ikinci bir faktör, O.J Simpson davasına olan benzerliğiydi. Eski Amerikan futbol yıldızı ve aktör Simpson, 1994 yılında Alman asıllı eşi Nicole Brown ve arkadaşı Ronal Goldman’ı öldürdüğü suçlamasıyla gözaltına alındı. Dört ay süren dava, kamuoyunda ve basında çok büyük tartışmalara neden oldu.

Simpson her ne kadar suçlu görünse de, savunma avukatları delil yetersizliğinden yararlanarak ünlü yıldızın aklanmasını sağladı. Dava sürecinde, avukatlar kamuoyunun jüri üzerinde olumsuz etki yaptığına sıkça değinmişti.

JÜRİNİN GÖZÜNDE DAVA

Jürinin önüne yargıçların sunduğu savunma kısaca şunu diyordu: Annesi tarafından öldürülen Caylee, bir ay tutulduğu bagajdan kokular yükselmeye başlayınca Winnie the Pooh çarşafına sarılı halde ormanlık alana bırakıldı. Ancak adli tıp delilleri yetersizdi. Anthony’yi kızının ölümüyle doğrudan ilişkili kılan DNA örneği gibi bir delil yoktu. Bunun yerine arabanın bagajındaki hava üzerinde yapılan analiz sunuldu.

Florida Üniversitesi’nden Karin Moore, “yargıçların duygusallığa çok yer verdiğini ancak ölüm nedenini kesin olarak ortaya koyamadıklarını” ifade etti. Yaptığı savunmayla televizyon ve basında alay konusu olan Anthony’nin avukatı Baez, bu açığı çok iyi kullandı. Analistler Baez’in yaptığı savunmayla “akla yatan bir şüphe oluşturduğuna ve jürinin kamuoyuna yansıyan duygusallıktan sıyrılmasını sağladığına” dikkat çekti.

ABD’NİN ŞOK GEÇİRDİĞİ AN

İlk olarak Pazartesi günü bir araya gelen jüri üyeleri, Anthony’e yöneltilen dört suçlama üzerinde hangi karara vereceklerini tartıştı. Bu suçlamalar, “birinci dereceden cinayet, kasten adam öldürme, çocuklara kötü muamele ve polise yalan ifade vermek”ti. Eğer cinayetten suçlu bulunursa, Anthony idam cezasına çarptırılabilecekti. Sadece kasten adam öldürme veya kötü muameleden suçlu bulunması ise en az 30 yıl hapis cezası demekti. Diğerlerinin yanında en önemsiz kalan “yalan ifade” en fazla dört yıl hapis cezası getirecekti.

Mahkeme önünde bekleyen kalabalık kararı duyunca şok geçirdi.
On milyonlarca ABD’li, Salı günü ekranların başına toplanarak 7’sı kadın, 5’i erkek olan ve kimlikleri açıklanmayan jürinin kararını bekledi. Tüm duruşmalarda gözyaşlarına boğulan Anthony, ayakta kararın açıklanmasını beklerken kıpkırmızı olmuştu. Nihayetinde, en beklenmeyen şey oldu ve Anthony en ağır suçlamalardan delil yetersizliği nedeniyle sıyrılmayı başardı. Şu ana kadar üç yıl hapis yatan Anthony, Perşembe günü 4 yıl hapis cezası alsa bile buna fazla üzülecek gibi görünmüyor.

Öte yandan, davayı takip eden ABD’lilerin genelinde bir şok havası hakim. Birçoklarının ömür boyu hapis, hatta idam almasını beklediğini Anthony, Perşembe günü elini kolunu sallayarak mahkemeyi terk edebilir. Belki de şoku en iyi özetleyen, ABD’nin önde gelen sosyetelerinden Kim Kardashian oldu.

O.J Simpson’un savunma avukatlarından Robert Kardashian’ın kızı Kim, birçok kişi gibi şaşkınlığını Twitter üzerinden duyurdu:

“NE! Söyleyecek kelime bulamıyorum…”

HABER: müfit yılmaz gökmen

6/20/2011

84 yaşında cinayetten hapse giren 108 yaşında tahliye edilen en yaşlı mahkum

Hindu bir rahip olan Brij Bihari Pandey, 1987 yılında dört kişiyi öldürmekten mahkum olmuş, 84 yaşında hapse girmişti.


Uttar Pradesh vilayetindeki Gorakhpur cezaevi yetkilileri, Bihari'nin tedavi için hastaneye gitmek zorunda olduğunu kaydediyor.


Merhamet gerekçesiyle tahliye edilen Bihari'nin cezaevi çıkışına kadar kucakta taşındığı, daha sonra da bir otomobile bindirilerek götürüldüğü bildirildi.

Cezaevi yetkilisi SK Sharma, 108 yaşındaki bir mahkuma bakmanın çok zor olduğunu kaydederek, ''Tahliyesi için bir başvuru yaptık ve mahkeme bu talebi kabul etti'' dedi.

1987 yılında Bihari ve çoğunluğunu yeğenleri ve aile bireylerinin oluşturduğu bir grup Hindu tapınağına bir rahip ataması sırasında çıkan anlaşmazlık sonunda dört kişiyi öldürmekle suçlanıyordu.

20 yıl süren davanın sonunda 2009 yılında ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Bihari, sıklıkla hastaneye kaldırılmış, cezaevindeki yaşamının büyük bölümünü yatalak olarak geçirmişti.

Cezaevi yetkilileri, koğuşundan diğer mahkumların çiçekleriyle uğurlanan Bihari'nin gülümseyerek Tanrı'ya şükrettiğini aktarıyor.
bbc türkçe

6/18/2011

iranda hapsedilen doktor kardeşlere küresel sağlık ödülü verildi

Üç yıl önce İran'da hükümeti düşürmeyi amaçlayan bir komploya dahil oldukları iddiasıyla hapse atılan iki doktor kardeşe, HIV/AIDS hastalarının tedavisi için gösterdikleri çabalar dolayısıyla küresel bir sağlık ödülü verildi.


Doktorlardan Kamiar Alaei, bu yıl başlarında cezaevinden salıverilmişti.


37 yaşındaki Kamiar Alaei, siyasetle bir ilgileri olmadığını savunuyor.


BBC'nin sorularını yanıtlayan İranlı doktor, küçük bir klinikte başlattıkları tedavi ve önleme faaliyetlerini kısa sürede ülke geneline yaydıklarını, oluşturdukları modelin Afganistan ve Tacikistan'da da yinelendiğini söyledi.

Doktorlara, Küresel Sağlık Konseyi'nin Jonathan Mann Küresel Sağlık ve İnsan Hakları Ödülü verildi.

Ödülünü Washington'da düzenlenen törende alan doktor, mesleğini çok sevdiğini ve ömrünün geri kalanı boyunca kamu sağlığını iyileştirmek için çalışmayı sürdüreceğini söyledi.

Kamiar'ın ağabeyi Araş Alaei ise Tahran'da bir hapishanede tutuluyor. Alaei, 6 yıllık cezasının hemen hemen yarısını tamamlamış durumda.

AFP ajansına verdiği mülakatta Kamiar Alaei, ağabeyi de serbest bırakılıncaya dek kendisini özgür hissetmeyeceğini söyledi.

İki doktor, HIV virüsünden korunmanın önemini İran'ın kamu sağlığı gündemine sokmakta öncü rol üstlenmeleriyle tanınıyor.

İranlı yetkililer, Haziran 2008'de tutuklanan Kamiar ve Araş kardeşleri ABD yönetimiyle işbirliği içinde Mahmud Ahmedinejad hükümetini düşürmeye çalışmakla suçluyor.
bbc türkçe

6/06/2011

bu hapishanede yüzme havuzu bikinili kızlar barbekü vs. var ama tek bir şey yasak

Venezuela'nın Margarita Adasında bulunan San Antonio Hapishanesi bildiğiniz hapishanelerden çok farklı...


Aslında hapishanenin dıştan görünümü sıradan bir hapishane gibi. Dev kapılar, çok sıkı güvenlik, onlarca görevli...


Ancak içeride ayrı bir dünya var.


New York Times'ın haberine göre, çoğu uyuşturucu kaçakçısı 2 bin civarında mahkumun kaldığı hapishanede neredeyse yok yok...

Hapishanenin 4 yüzme havuzu var. Dört havuzun çevresi, bikinili kızlarla dolu.

Etrafta kimileri mangal yapıyor. Kimisi sevgilisi ile bir odaya kapanmış. Bir kısmı da alenen uyuşturucu kullanıyor. Bu hapishanede müzik, dans, eğlence her şey serbest. Partiler sabahlara kadar sürüyor.

Mahkumların eşleri ve çocukları da içeriye rahatça girip çıkabiliyor.

Hal böyle olunca mahkumlar da hayatlarından oldukça memnun... Bir mahkum "burası dünyanın en güzel hapishanesi diyerek" duygularını özetliyor.

Bu hapishanede yasak olan tek şey ise "kaçmak".

Ancak, her şeye ulaşabilen bir mahkum neden kaçsın ki zaten?
trt türk

gözleri görmeyen yürüyemeyen konuşamayan gaziye devletten sayaç kırdın cezası

Ömür Gezdiren, Hakkâri’de 1998’de vatani görevini yaparken mayın patlaması sonucu gözlerini kaybetti, yürüyemez hale geldi. 1 yıl sonra da Parkinson hastası oldu. 7 ay önce annesiyle yeni kiraladığı evin elektrik bağlantısı için AYEDAŞ’a gitti. Görevliyle eksik evrak yüzünden tartışırken, bankonun üzerindeki elektronik sayaç yere düşüp kırıldı. Olaydan 7 ay sonra mahkemeden celp geldi. Anne ve oğlu, kamu malına zarar vermek suçundan 3 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanacak.
HAKKÂRİ Çukurca’da 1998’de vatani görevini yapan Ömür Gezdiren, mayın patlaması sonucu gözlerini kaybetti. Yürümekte ve konuşmakta güçlük çeken Ömür Gezdiren, uzun süre yoğun bakımda kaldı. Ömür Gezdiren, ilaçlar nedeniyle bir yıl sonra Parkinson hastası oldu. Vücudunun büyük bir kısmını kullanamayan 36 yaşındaki gazi, 7 ay önce annesi Oya Gözübüyük’le yeni kiraladıkları evin elektrik bağlantısı için AYEDAŞ’ın Bağlarbaşı’ndaki bürosuna gitti. Evrakları eksik olduğu için banko görevlileri Gezdiren ve annesine işlemlerinin yapılamayacağını söyledi. Gezdiren banko görevlisi Esin Çaylı’ya gazi olduğunu ve devletin gazilere tanıdığı yüzde 50 indirimden yararlanmak istediğini anlatmaya çalıştı. El ve ayaklarını güçlükle kontrol eden Gezdiren’e Çaylı sesini yükselterek, “İşlemleriniz evraklar gelmeden yapılamaz” dedi.

Sorun çıkarma

Gezdiren’in ellerini bilinçsiz oynatmasına anlam veremeyen kurumun güvenlik görevlisi Abuzer Aytepe, iddiaya göre belindeki silahı tutarak, “Sorun çıkarmayın, polis çağırırım” dedi. Oya Gözübüyük, “Ne sorunu, gerekli evrakları soruyoruz” yanıtını verdi. Bu sırada Gezdiren sandalyesinden kalkmak için görevlilerin bulunduğu bankoya tutundu. Ancak bankodaki elektronik sayaç yere düşerek kırıldı. Aytepe engelli olduğunu anlayamadığı Gezdiren’i kendisine müdahale edeceğini düşünüp yere yatırdı. Anne Gözübıyık ve çevredekilerin müdahalesi üzerine Aytepe boğazından tuttuğu Gezdiren’i bıraktı.

Gezdiren ambulansla GATA’ya, oğlunu güvenlik görevlisinin elinden kurtarmaya çalışırken boynunda ve sırtında ezikler oluşan Oya Gözübüyük de Üsküdar Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Anne oğul ertesi gün taburcu oldu. Gezdiren olayı anlatan dilekçeyi AYEDAŞ Genel Müdürlüğü’ne gönderdi. AYEDAŞ, 2 gün sonra evrak dahi istemeden Gezdiren’in evinde kullandığı elektrikte yüzde 50 indirim uyguladı. Olaydan 7 ay sonra Üsküdar 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nden gönderilen celpte, anne oğulun kırılan sayaç nedeniyle haklarında kamu malına zarar vermek suçundan 3 yıla kadar hapis cezasıyla yargılandığı bildirildi. İlk duruşma 30 Haziran’da yapılacak.

Savcı ifade almadı

AÇILAN davanın içeriğini avukatı aracılığıyla öğrenen anne Oya Gözübüyük, şunları söyledi: “Olayın ardından kuruma verdiğimiz dilekçeden korkan görevliler savcılığa şikâyette bulunmuş. Oğlum onları darp etmek istemiş ve kamu malına zarar vermiş. Savcılık, bırakın ifade almayı oğlumun ne halde olduğunu dahi görmeden iddianame hazırlamış. Oğlum görmüyor, yürüyemiyor ve konuşamıyor. Bu haldeki bir insan nasıl olur güvenlik görevlisini darp edebilir. Oğlumun gazi olmasını bir kenara bırakın, tamamen engelli bir insana yapılan bu haksızlık hangi vicdana ve akla sığar?”

Güçlükle konuşan Gazi Ömür Gezdiren ise “Güvenlik görevlisi ne olduğunu anlamadan boğazıma sarılarak beni yere yatırdı. Bayıldığım için daha sonra ne olduğunu hatırlamıyorum. Olayla ilgili savcı benim ifademi almadı. Beni hiç görmedi. Davayı nasıl açtı bilmiyorum” diye konuştu.
hürriyet gündem

5/18/2011

imf başkanının taciz ettiği new yorklu otel görevlisinin resmi yayınlandı

Tüm dünyanın fotoğrafını görmek istediği kadın dün ilk kez internet sitelerinde açığa çıktı. 62 yaşındaki IMF Başkanı'nın otel odasında taciz ettiği iddia edilen kadının fotoğrafı, internete sızmasının ardından hemen kapatılan Facebook hesabından alınarak yayınlandı.

Hürriyet'in haberine göre Batı Afrika ülkesi Gine'den 7 yıl önce ABD'ye taşındığı bildirilen Ophelia Famotidina’nın 1979 doğumlu olduğu görülen profilde, işi için “Maid” (Kat görevlisi, hizmetçi) ifadesi yer alıyor. Siyahi kadının ABD’de göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Bronx semtinde oturduğu görülüyor.


Müslümanmış

15 yaşında bir kız çocuğu annesi olan kadın hakkında elde edilen bir başka bilgi ise Müslüman olduğu. Dul olduğu bildirilen kadının abisi, kız kardeşinin, olay sonrası götürüldüğü St. Luke's hastanesinden ilk kendisini aradığını belirterek, "İlk sözleri 'Biri bana çok kötü bir şey yaptı' oldu. O günden bu yana ağlıyor, göz yaşları dinmiyor. Kendisine niye bu saldırı yapıldı anlayamıyor. Kendisi iyi bir Müslüman'dır" diye konuştu.

Kadının avukatı Jeffrey Shapiro ise müvekkilinin, olaydan önce Dominique Strauss-Kahn'ın kim olduğu hakkında hiçbir fikrinin olmadığını, saldırının cumartesi günü öğleden sonra meydana geldiğini, pazar günü bir arkadaşından Strauss-Kahn'ın kimliğini öğrendiğini söyledi.


İntihar endişesi

Öte yandan cinsel saldırı suçlamasıyla tutuklanmasının ardından New York'taki Rikers Island cezaevine konan Strauss-Kahn'ın, 14 metrekarelik tecrit hücresinde kendisini öldürmediğinden emin olmak için 24 saat boyunca izlediği belirtildi.

Islah Dairesi'nin sözcüsü Stephen Morello, Strauss-Kahn'ın yattığı kanatta 14 hücrenin bulunduğunu, normalde kızamık ve verem gibi hastalıklara yakalanan mahkumlar için ayrılan bu bölümde şu anda IMF Başkanı'ndan başka kimsenin kalmadığını söyledi.

Morello, tutuklu olduğu için cezaevi üniforması giymesi gerekmeyen Strauss-Kahn'a, kaldığı kanatta dolaşması için zaman zaman hücresinden ayrılmasına izin verileceğini, her gün bir saatliğine dışarı çıkabileceğini, bu durumda diğer mahkumlarla karşılaştırılmayacağını ve kendisine gardiyanların eşlik edeceğini sözlerine ekledi.

Islah görevlilerini temsil eden sendikanın başkanı Norman Seabrook da, Strauss-Kahn'ın, cezaevine konulurken yapılan değerlendirmede doktorların endişelenmesine neden olacak birşey yaptığı veya söylediği için intihar ihtimaline karşı 24 saat süreyle izlendiğini belirtti.
cumhuriyet portal

10/17/2010

sevgilisini öldürdü sadece üç yıl ceza aldı

sevgilisini öldürdü sadece üç yıl ceza aldı ABD'nin Ohio eyaletinde bir kadın, sevgilisinin üzerine oturarak ölümüne neden oldu, 3 yıl hapis cezası aldı.

üç yıl ceza aldı

Geçtiğimiz yaz meydana gelen olayda, Mia Landingham adlı 136 kg ağırlığındaki kadın, 54 kilo ağırlığındaki sevgilisi Mikail Middleston-Bay ile kavga etti.
Sevgilisine kızan 136 kilo ağırlığındaki kadın, adamın üzerine oturarak ölümüne neden oldu.

Mia Landingham olay sonrası tutuklandı. Sevgilisini öldürmekten yargılanan kadına 3 yıl hapis cezası verildi.

Çocuğunun babasını öldürdüğü için pişmanlık duyduğunu belirten Landingham hapis cezasını çektikten sonra 100 saatlik de kamu görevi yapacak.

Haberin içindeki fotoğraf temsilidir.
mynet

4/22/2010

çocuklarından birini çalmak isteyeni bıçaklamıştı

Siz olsaydınız ne yapardınız? İkiz çocuklarından birini çalmak isteyen Mustafa Çakmak'ı bıçaklamıştı

çocuklarından birini çalmak isteyeni


Adana'da, ikiz çocuklarından birini çalmak isteyen 46 yaşındaki Mustafa Çakmak'ı bıçaklayan, kaçmak için 2'nci kattan atlamasıyla da ölümüne neden olduğu iddia edilen 30 yaşındaki Mehmet Atakul, 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı, eşi 38 yaşındaki Yasemin Atakul'un ise beraatına karar verildi.
5 Ağustos 2009’da meydana gelen olayda, iddiaya göre Mustafa Çakmak, saat 03.00 sıralarında Hanedan Mahallesi’nde Atakul Ailesi'nin kiracı olarak oturduğu eve girdi. Yasemin ve Mehmet Atakul çiftinin, havanın sıcak oluşu nedeniyle, 2 yaşındaki kızları Gülten ve olay tarihinde 1.5 aylık olan ikizleri Mustafa ve Ramazan Atakul ile birlikte balkonda yattığı evde, ikizlerden Ramazan ağladı. Bebeğe mama hazırlayıp, odaya geçtiği sırada diğer ikiz bebeği alan Mustafa Çakmak ile karşılaşan Yasemin Atakul, çığlık atarak eşinden yardım istedi. Gürültüye uyanan Mehmet Atakul, eşinin verdiği bıçakla, yatak odasına saklanan Çakmak'ı bıçakladı. Yaralanan Çakmak, kaçmak için 2'nci kattaki evin balkonundan atlayınca yaşamını yitirdi. Gözaltına alınan Atakul çifti, çıkarıldıkları mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı, çift hakkında ‘kasten adam öldürme’ suçundan ömür boyu hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Adana 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Atakul çifti, bugün karar duruşmasına çıktı. Mehmet Atakul, yaşadığı dehşet anlarını şöyle anlattı:

“Eşime bıçak getirmesini ve polisi aramasını söyledim. Bıçağı elime alarak hırsıza dışarı çıkmasını söyledim. Bunu fark eden hırsız birden dolaptan çıkarak pencereye doğru kaçtı, dizini vurduğu camı kırdı ve pencereyi açtı. Aşağıya atlamakta tereddüt edince elimdeki bıçağı salladım sanırım kalçasına isabet etti. Sonra aşağı atladı bir daha da kalkamadı. Yaralandığını görünce ambulansı çağırdım.”
Yasemin Atakul ise bebeğinin ağlamasıyla kardeşini kurtardığını dile getirdi. Hırsızın kucağında bebeğini gördüğünde şoke olduğunu anlatan Yasemin Atakul, “Gece bebek huysuzlanınca karınlarını doyurmak için kalktım. Benimle karşılaştığında hırsız bana sürekli sus diyordu. Çok korktum. Çocuğumu sıkıca tutmuştu. Kocama seslenince Mustafa’yı bir anda kanepeye fırlattı. Kocam içeri geldi, benden bıçak ve polise haber vermemi istedi. Adamla göz göze geldiğim anı hala unutamıyorum. Eşimin evde olmadığı bir zamanda olsaydı ne yapardım bilmiyorum. Allah yüzümüze baktı. Bebeği alıp satacak mıydı yoksa, organ mafyasına mı verecekti anlayamadık. Ama Mustafam ağlamasaydı belki de bebeklerim şimdi olmayacaktı” diye konuştu.
 

4/11/2010

Fişi çekildi, hayata döndü

Fişi çekildi, hayata döndü Komadaki 26 yaşındaki genç, yaşam destek ünitesinin kapatılmasından sonra uyanarak ailesini ve doktorları şoke etti.

hayata döndü

Nick Verron, annesinin vedasının ardından makineden bağımsız olarak nefes almaya başladı. Vernon'un bağlı olduğu yaşam destek ünitesi kapatılmış, hayatta kalmasını sağlayan ilaçlar da kesilmişti.

Tüm ümitlerin bittiği ve ölümün kabullendiği anda herkesi şoke ederek nefes almaya başlayan Vernon, birkaç hafta içinde gözlerini açtı ve tekrar oturup, konuşabilmeye başladı.


Tıbbi bir açıklaması yok, bir mucize gibi

26 yaşındaki genç geçen yıl 4 Temmuz'da Dorset, Bournemouth'da saldırıya uğramış ve başına tornavida saplanmıştı. Verron o zamandan beri komada bulunuyordu.
Annesi, "İkinci kez ilk nefes alışında yanındaydım" derken, şimdi tekerlekli sandalyede olan Verron, "Bana olan şeyin tıbbi bir açıklaması yok, bir mucize gibi" diye konuştu.
Verron'a saldırdığında 17 yaşında olan Jason Teelin adlı genç yedi yıl hapis cezasına mahkum edildi.
  MYNET HABER