Dünya

Dünya
biyolojik silah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
biyolojik silah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6/05/2011

ehec bakterisi laboratuvarda üretilmiş biyolojik silah olabilir iddiaları gündemde

Almanya’da 2 binden fazla kişide görülen ve 18 kişinin ölümüne yol açan EHEC bakterisinin bir biyolojik savaş silahı olabileceği öne sürüldü. Berlinli doktor Zastrow, ölümcül koli basilinin laboratuvarda üretilmiş olabileceğini belirtti.


18’i Almanya’da olmak üzere toplam 19 ölüme yol açan kolibasilinin nereden kaynaklandığı bir türlü ortaya çıkarılamayınca Almanya’da farklı senaryolar konuşulmaya başlandı.
Berlinli Doktor Klaus-Dieter Zastrow, Hamburger Abendblatt Gazetesi’ne yaptığı açıklamalarla EHEC bakterisinin teröristler tarafından bir biyolojik silah olarak yaratılmış olabileceği iddiasını ortaya attı. Dr. Zastrow, herhangi bir laboratuvarda bu tür bakteri ve mikropların üretilmesinin sağlanabileceğini belirterek, “Parası olan birileri laboratuvarları böylesi bir bakterinin üretilmesi için çalıştırabilir. Zaten son yapılan açıklamalarda ineklerde bu bakteriye rastlanılmadığı belirtildi. Bu durum laboratuvarlarda üretilmiş yapay bir bakteri olma ihtimalini akla getiriyor” dedi.

Mayonezler zehirlenmişti

Dr. Zastrow, ayrıca geçmişte süpermarketlerde mayonez kutularına zehir enjekte edildiğini de hatırlattı. Alman doktor, “Böyle tipler ortalıkta dolaşıyor. Bazı deliler çıkıp ‘Ben birkaç kişiyi öldüreyim ve 10 bin kişiyi de ishal edeyim’ diyebilir. Zaten bu ihtimalin göz önünde tutulmamasını hata ve ihmal olarak görüyorum” sözleri ile biyolojik saldırı ihtimalinin değerlendirmesini istedi.
Almanya Federal İçişleri Bakanlığı ise bu aşamada bakterinin bir biyolojik silah olduğuna ilişkin kanıt bulunmadığını vurguluyor.

Festivalden mi yayıldı

Bakterinin kaynağıyla ilgili araştırmalarsürüyor. AFP’ye göre “esrar büyüyor.” Focus Dergisi, ilk vakanın Hamburg Üniversitesi Hastanesi’nde, bu kentte 6-8 Mayıs’ta yapılan ve birçok ülkeden 1.5 milyon kişinin geldiği müzik festivalinden bir hafta sonra kaydedildiğini vurguladı. Lübeck kentinde bir restoranda 12-14 Mayıs’ta yemek yiyen 17 kişide de bakteriye rastlandığı bildirildi. Bakterinin sebzelerle yayıldığı iddiasına ise hala bilimsel kanıt bulunabilmiş değil.
hürriyet planet

4/29/2011

dünyadaki rakiplerine fark atan 8x8 zırhlı muharebe aracı arma tanıtıldı

Zırhlı muharebe aracı Arma 8x8, Sakarya'daki Otokar fabrikalarında düzenlenen toplantıda kamuoyuna tanıtıldı.

Otokar Genel Müdürü Serdar Görgüç, Otokar'ın yeni zırhlı muharebe aracı Arma 8x8'in, yüksek hareket kabiliyeti, farklı görevlere imkan veren iç hacmi ve düşük operasyonel giderleri ile dünyadaki rakipleri arasından sıyrıldığını belirterek, aracın Türkiye'de ve uluslararası arenada çok başarılı olacağını düşündüklerini söyledi.

Otokar Genel Müdürü Serdar Görgüç, toplantıda yaptığı konuşmada, Arma 8x8'in, hareket kabiliyeti, modülerlik ve koruma konularında optimum çözümler sunduğunu belirterek, araçtan 3 prototip ürettiklerini, bu yılın 3. çeyreğinde de üretime hazır hale geleceklerini bildirdi.

Aracın, 6x6 modeliyle birlikte geliştirme çalışmalarının 4 yıl sürdüğünü ifade eden Görgüç, “Yeni aracımız Arma 8x8 beka kabiliyeti, yüksek hareket kabiliyeti, farklı görevlere imkan veren iç hacmi ve düşük operasyonel giderleri ile dünyadaki rakipleri arasından sıyrılıyor. Ülkemizde ve uluslararası arenada çok başarılı olacağını düşünüyoruz” dedi. Görgüç, bütün hakların Otokar'a ait olmasından dolayı söz konusu araca ilişkin ihracat kısıtlamasının bulunmadığını da belirtti.
Dünyanın gelişmiş ordularında ihtiyaçların her geçen gün değiştiğine dikkati çeken Görgüç, Arma 8x8'in üstün koruma gücü, hareket kabiliyeti ve farklı görevlere uygun olabilecek donanımları taşıması açısından bu ihtiyaçlara verecek nitelikte olduğunu anlattı. Dünyada üretilen benzer araçların etkin koruma özelliklerinin artırılması için büyük ve geniş üretildiklerini, bunun ise taşınabilirlik imkanlarını kısıtladığını belirten Görgüç, Arma 8x8'in rakiplerinin bu dezavantajlarını taşımadığını söyledi. Arma 8x8'in, rakipleri kadar geniş iç hacme sahip olmasına karşın onlardan farklı olarak C-130 kargo uçaklarıyla taşınabildiğine vurgu yaptı. Görgüç, “tüm fikri ve sınai mülkiyet hakları Otokar'a ait olan Arma 8x8'in kısa süre içinde sektörde adından söz ettireceğine inanıyoruz” dedi.

ARAÇ KARANLIKTA VE SUDA YOL ALABİLİYOR

Tüm elektronik sistemleri Otokar tarafından geliştirilen Arma 8x8, sahip olduğu özel sistem sayesinde sürücüsüne karanlıkta, siste, dumanda hiçbir ışık yakmadan termal kamera ile yolu ve etrafı görme ve ilerleme imkanı sağlıyor. Aynı kamera sayesinde sürücü, geri manevra sırasında aracın arkasını da görebiliyor. Araç Amfibi kit sayesinde hiçbir ön hazırlık yapmadan suda yüzebiliyor ve suda saatte 8 kilometre hız yapabiliyor. İsteğe bağlı sunulan NBC kiti ile de mürettebatını nükleer, biyolojik ve kimyasal tehditlere karşı koruyor.

Modüler bir platform olma özelliği taşıyan araç, ihtiyaçlar doğrultusunda farklı silah kule sistemleriyle donatılabiliyor. Sürücü ve komutan dahil 12 personel ve 24 ton azami yük taşıyabilen araç, ön tarafa yerleştirilmiş kompakt motoru sayesinde geniş bir iç hacim ve ergonomik bir çalışma ortamı sağlıyor.

Araçta kullanılan hidropnömatik süspansiyon sayesinde arazi koşullarında da titreşim minimuma indiriliyor. Sınıfında en büyük lastiklerin kullanıldığı araç, paletli araçlar kadar hareket kabiliyetine sahip. Araç 1 düğme ile 8x4 veya 8x8 kullanım seçeneklerine geçirilebiliyor. 450 beygir gücünde motora ve 7 ileri 1 geri vitese sahip aracın yakıt sarfiyatı da oldukça düşük. Bu da aracın 1 depo yakıtla 750 kilometre yol almasına imkan sağlıyor.

Arma 8x8, yüzde 60 rampa tırmanma, yüzde 30 yan eğimle gitme ve 2000 milimetrelik hendeklerden rahatlıkla geçebilme özelliklerini barındırıyor. Araçla birlikte tercih edildiği takdirde ilave RPG zırhı, kendini kurtarma sistemi, amfibi sistemi, NBC koruması, sisleme havanları ve yangın söndürme ile infilak baskılama sistemi opsiyonel olarak sunuluyor.

Arma 8x8, 10-13 Mayıs tarihleri arasında İstanbul'da düzenlenecek IDEF 2011 Savunma Sanayi Fuarı'nda sergilenecek.
mynet

1/05/2011

gdo'lu mısıra yasak koyunca amerika ab ülkelerini kara listeye almış

FRANSA’nın dünyanın en büyük GDO’lu (Genetiği değiştirilmiş organizmalı ürün) tohum üreticisi Monsanto’dan ithal edilen mısırlara yasak koyması, ABD’nin misillemede bulunarak GDO’lu ürünlere karşı çıkan AB ülkelerini ‘kara listeye’ almasına neden olmuş. WikiLeaks belgelerine göre, ABD’nin Fransa Büyükelçisi Craig Stapleton, 2007’de Beyaz Saray’a gönderdiği telgrafta, ‘kara listeye’ alınan ülkelerin askeri yöntemlerdeki şiddette cezalandırılmasını istedi.
AB’ye pahalıya patlamalı
ABD’li diplomatların da devreye girdiği GDO’lu ürünlerle ilgili kavga 2007’nin son aylarında başladı. Fransa, dünyanın en büyük, kimyasal, biyolojik ve GDO’lu ürünler devi Monsanto şirketinden mısır ithalatını yasakladı. Hemen ardından dönemin ABD Başkanı Bush’un iş ortağı ve yakın dostu Paris Büyüktelçisi Craig Stapleton, Beyaz Saray’a bir telgraf geçti. Telgrafta, “Paris saha ekibi, bizim hazırlayacağımız hedef ve misilleme listesinin uygulanmasını tavsiye ediyor. Misillemelerde tüm Avrupa Birliği’ne zarar verilerek, Fransa’nın başını çektiği GDO’lu ürünlere karşı çıkan ülkeler nedeniyle birliğin tümüne sorumluluk yükleyebiliriz” denildi.

11/15/2010

Cinsel şiddet biyolojik silah gibi bir yok etme taktiği

Kongolu ünlü doktor Denis Mukwege, dünyanın gözleri önünde süren Afrika’daki toplu tecavüzleri “jinosit” olarak niteledi ve şunu ekledi: “Cinsel şiddet, biyolojik silah gibi bir yok etme taktiği.”

biyolojik silah gibi

ORTA Afrika ülkesi Kongo’nun doğusunda, dünyanın gözleri önünde yıllardan beri süren toplu tecavüz dehşetini, yaşamını mağdur kadınlara adayan bir doktor tüm çıplaklığıyla anlattı. Observer Gazetesi’ne konuşan tecavüz sonrası tedavi uzmanı jinekolog Denis Mukwege, “jinekoloji” (kadın hastalıkları bilimi) ile “jenosit” (soykırım) sözcüğünü birleştirerek yarattığı “jinosit” kavramıyla, “ülkesinde tecavüzün biyolojik silah gibi kullanıldığını” vurguluyor.

Mukwege, Kivu eyaletinin Bukavu semtinde Belçikalılardan kalma tek katlı, 400 yataklı Panzi adlı bir hastanede umudu yaşatmaya çalışıyor. Burada 1996’dan beri süren savaşta tecavüze uğrayan 20 binden fazla kadını tedavi etmiş. Ayrıca hastanede kadınlara dikiş, dokuma gibi meslekler öğretiliyor. Çünkü aileleri onları kabul etmiyor.

Kongo’da 4 milyon can alan savaş, Ruanda’da 800 bin Tutsi’yi katledip Kongo’ya kaçan Hutulara misilleme olarak başladı. Doğu Kongo’da 5-6 bin silahlı Hutu ile ordu arasındaki savaşta yine olan kadına oluyor. Son olarak önceki hafta Kongo-Angola sınırı boyunca göçmenlerin topluca sınır dışı edildiği sırada 600’den fazla kadının toplu tecavüze uğraması dünyayı şoke etti.

Bir savaşta bir adam öldürüldüğünde yası bir süre devam eder, sonra sevenleri yaşama döner. Ama tecavüzün etkisi en az 15 yıl sürer.

Uluslararası camia buradaki olaylara duyarsız. Sanki Afrikalılar daha çok acı çekmeye uygun, çocuklarını daha az seviyorlar ve burada vahşet normalmiş gibi.

Cinsel şiddet, biyolojik silah gibi bir yok etme taktiği. Tecavüz edilen kadınların eşleri ve çocukları olayı izlemek zorunda bırakılıyor.

Kadını kısırlaştırmak için tecavüzcüler işleri bittikten sonra vajinaya ateş ediyor ya da tüfek dipçiğiyle parçalıyor.

Bir gün evim saldırıya uğradı. Hastanede 3 tecavüz kurbanı bana sarıldı ve beni kurtarmak istediklerini söylediler. Gözyaşlarımı tutamadım.

Tarih tekerrürden ibaret. Yüz yıl önce dünyanın lastikler için kauçuğa ihtiyacı vardı ve Belçika Kralı Leopold’ün plantasyonlarında 10 milyon kişi öldü. Şimdi mikroçip için Kongo’da çıkan “koltan” maddesine ihtiyaç var. Bu yüzden 14 yılda 4 milyon kişi öldü.

hürriyet haber