Dünya

Dünya
avrupa birliği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
avrupa birliği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5/28/2013

Rusya'dan Suriye için misilleme gibi karar Esad'a S-300 Füzeleri gönderiyor

Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergei Ryabkov, füzelerin ''istikrar faktörü'' olduklarını ve bazı ''deli fişek''leri savaşa girişmekten alıkoyabileceklerini söyledi.
İsrail Savunma Bakanı Moşe Yalon ise, Rus füze savunma sistemlerinin henüz Rusya'dan yola çıkmadıklarını belirterek, ''Çıkmayacaklarını umuyorum, ama eğer, Tanrı korusun, Suriye'ye ulaşırlarsa, biz ne yapacağımızı biliyoruz'' dedi.

Rusya ayrıca Avrupa Birliği'nin Suriyeli muhaliflere uygulanan silah ambargosunu yenilememe kararını da eleştirdi.

Ryabkov, kararın ''barış konferansı şansını'' sekteye uğratabileceğini vurgularken, S-300 füzeleriyle ilgili sözleşmenin yıllar önce imzalandığını kaydetti.

Ryabkov, ''Biz bu sevkiyatın istikrar faktörü olduğunu düşünüyoruz ve bu adımın da bazı deli fişekleri çatışmayı dış güçlerin katılımıyla uluslararası boyuta taşıyabilecek senaryoları değerlendirmekten alıkoyacağına inanıyoruz'' dedi.

Rusya'nın NATO nezdindeki temsilcisi Aleksandr Grushko da Moskova'nın uluslararası hukuk çerçevesinde hareket ettiğini belirterek, ''Suriye'deki dengeleri değiştirecek bir şey yapmıyoruz, bunlar savunma silahları'' görüşünü dile getirdi.

BBC'nin Beyrut'taki muhabiri Jim Muir, Rusya'nın açıklamasının bir ''misilleme adımı'' olarak görülebileceğini söyledi.

Muhabirimiz, Moskova'nın İsrail'in Suriye'ye yeni saldırılar düzenlememesi karşılığında silah sevkiyatını durduracağını taahhüt ettiğine ilişkin haberlerin yayınlandığını da hatırlatıyor.

Rusya, krizin başından bu yana Suriye lideri Beşar Esad'a baskı uygulanması çabalarını engellerken, son dönemde gelecek ay bir uluslararası barış konferansı düzenlenmesi girişimlerine ABD'yle birlikte öncülük yapmıştı.bbc türkçe

4/23/2013

Avrupa Birliği Müslümanları diri diri yakan Birmanya'ya ambargoyu kaldırdı

Avrupa Birliği, Birmanya'nın siyasi reform programı nedeniyle bu ülkeye uyguladığı ticaret, ekonomi ve bireysel yaptırımları kaldırdığını açıkladı.

Birmanya'ya ambargoyu kaldırdı

Geçen yıl geçici olarak kaldırılan yaptırımlar, Birmanya'daki muhalif lider Aung San Su Kyi'nin, reformların kalıcı olduğunu savunması üzerine kalıcı hale getirildi.

Avrupa Birliği dışişleri bakanları, bu ülkeye silah ambargosunun ise devam edeceğini açıkladı.

Avrupa Birliği, Birmanya'yı özellikle azınlıktaki Müslümanlarla ilgili konularda reform yapması gerektiği konusunda uyardı.


Yaptırımların kaldırılması, BBC'nin, Birmanya'da Budistler'in Müslüman azınlığa saldırdığı olaylar sırasında polisin müdahale etmeden izlediğini gösteren ve polisler tarafından çekilen görüntülere ulaşmasının sonrasına rastladı.

Geçen ay 43 kişinin öldüğü olaylar sırasında yapılan kayıtta ayrıca, ateşe verilen Müslüman bir adam görülüyordu.

Avrupa Birliğinin bu kararı, 2010 yılında iktidara gelen Cumhurbaşkanı Thein Sein'in uygulamaya koyduğu yeni siyasi reformlara karşılık olarak yürürlüğe kondu.

İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, Birmanya'nın siyasi reformlarının, geçici olarak kaldırılan yaptırımların kalıcı olarak kaldırılmasını sağlayacak kadar önemli olduğunu belirtti.

BBC'nin Brüksel'deki muhabiri Chris Morris, Avrupa Birliği ülkelerinin Birmanya'ya silah ambargosu dışında uygulanan ambargoların kaldırılması konusunda hemfikir olduklarını belirtti.

Morris, Birmanya'da ihlallerin tümüyle ortadan kalktığının düşünülmediğini ancak bakanların önemli değişikliklerin yaşandığı bir dönemde yaptırımlara devam etmenin yanlış bir işaret vereceğini düşündüklerini de söyledi. bbc türkçe

7/26/2011

avrupada yine ırkçılık hortladı norveçli zanlı tek başına değilmiş kendisine bağlı iki hücre olduğunu açıkladı

Osman İkiz

Oslo

Behring

Norveç’te savaşlar dışında tarihin en kanlı siyasi katliamlarından birinin üzerinden henüz birkaç gün geçti.

Kendisini Haçlı Şövalyesi olarak gören Norveçli zanlı polisteki ifadesinde tek başına hareket ettiğini söylemişti.
Gözaltı süresinin uzatılması için çıkarıldığı mahkemede ise bir örgütten söz etti.

Açıklamalardan öğrendiğimize göre bu örgütsel yapının dışında kendisine bağlı iki de hücre olduğunu açıkladı.

Öğrendiklerimiz bu bilgilerle sınırlı. Polis hücreler ve organizasyon konusunda etraflı bilgi edindi mi bilmiyoruz.

Ancak Avrupa’yı Müslümanlardan ve komünistlerden kurtarma amacıyla silahlı ayaklanma başlattığını söyleyen Anders Behring’in açıklamaları, muhtemelen Avrupa’da yepyeni bir siyasi havanın esmesine yol açacak.

Gazetelerin başyazılarında ve etkili köşelerinde ilk günler, acıyı paylaşma, birlik ve beraberlik ruhunu diri tutma perspektifli yazılar yer aldı.

Tabii ki demokrasi ve açık topluma yönelik tehditlere taviz verilemeyeceği görüşü de vurgulandı.
Katliamın manifestosu

İlk şok atlatıldıktan sonra böylesi bir saldırının arkasında fikir babası olarak kimlerin olabileceği, hükümet politikalarının ırkçı hareketlerin işini kolaylaştırıp kolaylaştırmadığı tartışılmaya başlandı.

Gerek Norveç, gerekse İsveç gazetelerinde Anders Behring’in 1516 sayfalık Manifesto adını verdiği uzun metinde kaynaklara dikkat çekiliyor.
Behring

Birçok başlıktan oluşan bu uzun derlemede yer alan yazıların büyük bölümünün zaten çoktandır internette dolaştığına işaret edilerek, Avrupa’yı Müslümanlardan temizleme fikrinin daha birçok kişi tarafında açık açık savunulduğu belirtiliyor.

Bu saptamaların yer aldığı gazetelerde hem Norveç hem İsveç istihbarat servislerinin doksanlı yılların sonundan itibaren aşırı hareketler konusunda hükümetleri uyarıcı raporlar hazırladıkları da hatırlatılarak, toplum için tehdit oluşturabilecekleri yolunda işaret edilen aşırı sağ, aşırı sol ve aşırı İslamcı hareketler içinde sadece aşırı İslamcılar üzerinde durulduğuna dikkat çekiliyor.
Avrupa genelinde ırkçılığın yükselişi

Geçmişle bir tür hesaplaşma niteliği taşıyan yorumlarda hükümet politikaları da gözden geçiriliyor.

Avrupa’da ırkçı hareketlerin giderek güçlenmesinde hükümetlerin yanlış uygulamaların bir rolü oldu mu sorusuna şu yanıtlar veriliyor:

-İsviçre minareyi yasakladı.

-Macaristan’da siyah renkteki kıyafetleriyle paramiliter askerler sokaklarda dolaşıyor.

İsveç’in çok satışlı gazetelerinden Aftonbladet’in başyazısında bu tablodan hareketle "Yakında Avrupa’da bütün parlamentolarda ırkçı partilerin boy göstermesi neredeyse bir zorunluluk olarak görülecek.’’ diyor.

Henüz kimse işaret etmediyse de sağdaki partilerin, bırakalım sol kanattaki partileri zaman zaman sosyal demokratları bile Marksist olarak suçlama çabalarının, ırkçılara hedef gösterme anlamına geleceği belli oldu.

Anders Behring, sosyal demokratları Farnkfurt Ekolü olarak tanımlıyor.

Çok kültürlü toplumu savunan sosyal demokratların Avrupa’yı Müslümanlara teslim ettiklerini öne süren Norveçli bu gelişmeyi durdurmak için Norveç İşçi Partisi Hükümeti’ne yönelik bombalı eylem yaptığını, gençlerin partiye akışını önlemek için de gençlik kampındaki katliamı gerçekleştirdiğini söylüyor.

Anders Behring’in Manifestosunu inceleyen bir psikiyatr, Norveçli’nin ruhsal yapısını sağlıklı bulmadı. Psikiyatr’a göre kısa bir zaman içinde tekrar böyle bir katliam girişimi için ortalıkta hiçbir işaret yok. Tabii Haçlı Şövalyelerinin ne çapta bir örgütlenme içinde oldukları henüz bilinmiyor.

7/04/2011

japonlar denizin dibinde yeryüzünün on katı kadar nadir element buldular

Japonya, yüksek teknoloji ürünlerinde kullanılan nadir element üretiminde Çin'in tekeline son verebilir.
Deniz yatağında maden arama faaliyeti

Deniz yatağında maden arama faaliyetilerinin artması çevrecileri kaygılandırıyor

Japon araştırmacılar, Pasifik Okyanusu'nda deniz yatağında bu metallerden önemli miktarda bulduklarını açıkladı.
Jeologların tahmine göre, yeni keşfedilen metal rezervi 100 milyar ton civarında.

Oysa şu ana kadar yer üstünde bilinen metal rezervi yaklaşık 110 milyon ton.

Nadir elementler, ya manyetik özelliğe sahip ya da düşük ışıkta parlıyor.

Bu metaller, güneş enerjisi panelleri, elektrikle çalışan otomobiller ve hafif pil üretimi için önemli bir hammade.
Üretim tekeli Çin'de

Nadir elementler, 17 elementten oluşan bir metal grubu.

Cep telefonlarından rüzgar türbinlerine kadar birçok alanda da faydalanılan bu metallerin halen yüzde 97'si Çin'de üretiliyor.

Keşfedilen son metallerin ticari alanda sorunsuz kullanılabileceğinin kanıtlanması halinde, Japonya'nın bu alanda Çin'in tekeline son verebileceği belirtiliyor.

Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri geçen yıl Çin'den, nadir element üretimindeki tekelini kötüye kullanmamasını istemişti.

Çin ise doğayı korumak için üretimi kıstığını bildirmiş ve bu alandaki tekelini kötüye kullandığı iddiasını reddetmişti.

Son yıllarda deniz yatağında maden arama faaliyetilerinin artması ise çevrecileri kaygılandırıyor.

5/31/2011

kuzey afrika ve avrupanın enerji ihtiyacının yarısını karşılayacak güneş santralleri sahra çölüne kurulacak

Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre
Sahra Çölü'ne kurulacak güneş enerjisi santrallerinin 20 yıl içinde Kuzey Afrika'nın ve Avrupa'nın yarısının enerji ihtiyacını karşılayacabileceği tahmin ediliyor. Ancak projeyle ilgili hâlâ yanıt bekleyen sorular var.




Sahra Çölü'nden elde edilecek elektrik enerjisine talip olan Avrupa ülkeleri ile Kuzey Afrika'da elektrik üreten ülkeler arasındaki işbirliği nasıl sağlanacak? Almanya'nın Hamburg kentinde düzenlenen “Bilim için güneş enerjisi” adlı konferansta bu soruya yanıt arandı.

Projenin fikir babası kabul edilen Gerhard KniesProjenin fikir babası kabul edilen Gerhard KniesUzmanlar uzun yıllardır, kısa adı "Desertec" olan projeyi hayata geçirmeye çalışıyor. Projenin fikir babası kabul edilen Gerhard Knies, Desertec projesini "Dünyanın güneş enerjisi konusunda en önemli merkezlerini yani çölleri, dünyanın en iyi teknolojisine sahip olan ülkeleriyle buluşturuyor" sözleriyle tanımlıyor. Knies, proje sayesinde insanoğlunun ihtiyaç duyduğunun yüz misli elektrik üretebileceklerini savunuyor.

Desertec, güneş enerjisi denince akla gelen güneş panellerinden çok daha farklı bir prensibe dayanıyor. Projeye hayat veren solar termik santraller, güneş enerjisini önce ısıya, ardından buhara dönüştürüp tirbünlerle elektrik üretiyor. Knies, bunun santralin gökyüzü bulutlarla kaplı olduğunda ya da gece karanlığında da enerji üretimine devam edebilmesine olanak sağladığını kaydediyor.

Enerji üretimi ve istihdam

Dev projenin hedefi sadece Avrupa'ya elektrik sağlamak değil. Desertec'in aynı zamanda Kuzey Afrika'da yeni istihdam olanakları yaratması hedefleniyor. Knies "Burada gereken teknoloji var ama uygulama imkanı yok. Kuzey Afrika'da ise uygulama imkanı çok ama gerekli teknoloji yok. Bu ülkeler arasında bir işbirliği yapılması, gerek enerji tedariki, gerekse Kuzey Afrika ülkelerinin kalkınması ve iklim koruması için maksimum kazanım anlamına geliyor" açıklamasını yapıyor.

Ancak projeye kuşkuyla bakanlar da yok değil. Fas Enerji ve Teknik Merkezi eski genel sekreteri Abdülaziz Bennuna "Tarihte yaşananlar, insanlar istese de istemese de Avrupa'nın ihtiyacı olan şeyi mutlaka aldığını gösteriyor" şeklinde konuşuyor.

Bennuna, Avrupa’nın Kuzey Afrika ülkelerini bu projede kendine ortak olarak görmediğini, Tek istediğinin elektrik ihtiyacını mümkün olduğunca ucuza mal etmek olduğunu savunuyor.

Avrupa'dan da itirazlar var

Öte yandan Desertec projesine Avrupa'da da kuşkuyla yaklaşanlar var. Birçok Avrupalı proje için Kuzey Afrika'da öncelikle suların tamamen durulmasının beklenmesi gerektiği görüşünde. Ancak Desertec ekibinden Gerhard Knies bu fikre katılmıyor. Knies "Kuzey Afrika ülkelerindeki siyasi değişimler sayesinde bu konu büyük bir ivme kazanabilir. Buradaki eski hükümetlerin tek amacı kendi hâkimiyet ve varlıklarını güçlendirmekti. Yeni hükümetlerin hedefi ise halkın makul yaşam standartlarına kavuşmasının sağlanması olmalı. Bunun için de iş imkânları yaratılması gerekiyor" açıklamasını yapıyor.

Yanıt arayan başka bir soruysa proje için gereken paranın nasıl temin edileceği. Alman Havacılık ve Uzay Merkezi'nden Robert Pitz-Paal, proje için milyarlarca euroya ihtiyaç duyulduğuna ve bu miktarın nasıl karşılanacağının hâlâ belirsiz olduğuna dikkat çekiyor.

AB geçtiğimiz günlerde bu konuda olumlu bir adıma imza atarak, Fas ve Mısır'da kurulacak pilot santraller için 30 milyon euro yatırım yapacağını duyurmuştu.

© Deutsche Welle Türkçe

Frank Grotelüschen / Çeviri: Banu Ertek

Editör: Murat Çelikkafa
deutsche welle türkçe

5/26/2011

avrupada internet denetim kuralları değişti rıza olmadan kullanıcı bilgileri alınamayacak

Avrupa Birliği internetin denetimi ile ilgili bugün uygulamaya girecek olan yeni kurallar getiriyor.


Bu kurallar çerçevesinde, internet siteleri, 'cookies' olarak bilinen ve kullanıcılara ait bilgileri kaydeden yazılım programlarını, siteyi ziyaret eden kişilerin bilgisayarlarına yüklemeden önce izin istemek zorunda olacak.


Cookies, ağırlıklı olarak, pazarlama şirketleri tarafından tüketicilerin alışkanlıklarını takip etme amacıyla kullanılıyor.

Programlar, kullanıcının ziyaret ettiği sitelere ilişkin bilgileri topluyor ve kaydediyor.

İnternet şirketleri, yeni kuralların internet ticaretini olumsuz etkileyeceğinden endişeli olduklarını ifade etti.
Rıza ve kişisel bilgi kaygıları

BBC'nin teknoloji muhabiri Mark Gregory, programların internetin daha etkin işlemesine yardımcı olduğunu ancak bazı grupların rıza ve kişisel bilgilerin korunmasına ilişkin kaygıları dile getirdiğini söylüyor.

İnternet kullanıcılarının çoğu, bu programların varlığından habersiz.

İngiltere'deki denetleyici kurumlar, AB yönetmeliğini uygulamaya bir sene sonra başlayacaklarını açıkladı.

AB yönetmeliğinin nasıl uygulanacağına ilişkin soru işaretleri de mevcut.

Kullanıcı rızası gerekliliği çerçevesinde, kişilere tarayıcılarını ilk açtıklarında bu sorunun sorulabileceği ve verdikleri cevabın ziyaret ettikleri tüm siteler için geçerli olabileceğini söylüyor Gregory.

Dünyanın en etkili internet ve medya yöneticileri, Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin evsahipliğinde hafta başında Fransa'da toplanmıştı.
bbc türkçe

5/19/2011

kaçırılan çocuklar ingiltere'de yasadışı olarak 16 bin sterline satılıyor

İngiltere Parlamentosu'nda gerçekleştirilen bir tartışmada, kaçırılarak İngiltere'ye getirilen çocukların, 16 bin sterline satıldığı ifade edildi.

Tartışmayı yöneten Muhafazakar Partili meclis üyesi Mark Field, insan kaçakçılığının "köleliğin günümüzdeki biçimi" olduğunu söyledi.

Field, insan kaçakçılığının mağdurlarını büyük ölçüde kadın ve çocukların oluşturduğunu aktardı ve mağdurların hizmetçilik yapmaya zorlandığını ya da fuhuş sektörüne itildiğini ifade etti.

İnsan kaçakçılığında görülen artışı da Field şu sözlerle anlattı: "İnsan kaçakçılığının fazla risk taşımadığı düşünülüyor. Londra'nın merkezinde, 10 kızın çalıştırıldığı bir genelev haftada 20 bin sterlin kar edebiliyor. Üstelik, uyuşturucu kaçakçılığı söz konusu olduğunda geçerli olan şiddet ve risk olmaksızın."

Field, sözlerine "mağdurlar toplumdan kopuk ve yaşadıklarını anlatmakta zorluk çekiyor" diyerek devam etti ve yasadışı yollarla ülkeye giren göçmenlerin sınırdışı edilmekten korktuğunu anlattı.

Ancak, Field insan kaçakçılığının mağdurlarının toplumun çok da dışında olmadığını da ekledi: "Bu kişilerin sömürüldüğü yerler arasında şehirlerin çeperlerindeki mahalleler, ülkenin kırsal bölgeleri ve kıyı sahilleri var."

İçişleri Bakanı Damien Green de, hükümetin bu durumu sona erdirmek için elinden geleni yaptığını söyledi.

İngiltere hükümeti geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği'nin insan kaçakçılığını önlemeye yönelik sözleşmesini imzaladı, ancak bu suçla mücadele stratejisini yayınlamayı Haziran ayına erteledi.
bbc türkçe

5/03/2011

kıbrısta başpiskoposun ab'ye üye olmak için yalan söyledik sözleri adayı karıştırdı

Rumlar dini liderlerine ateş püskürdü, gazeteler "Hazret unufak etti" ve "Konuşma Hrisostomos" manşetleri attı.

Kıbrıs'taki referandumun üzerinden tam 7 yıl geçtikten sonra Rum tarafından tarihi itiraflar geldi.

Yunanistan'daki SKY televizyonuna demeç veren Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos, Güney Kıbrıs’ı ayağa kaldıran açıklamalar yaptı.

Rum tarafının müzakere masasında neredeyse Türk tezlerine yaklaşan tavizler verdiğini söyleyen Başpiskopos Hrisostomos, "Kıbrıs Cumhuriyeti 2004 yılında Annan Planını kabul edeceğini belirterek, Avrupa Birliği üyeliği için Avrupa’yı kandırdı" dedi.

Hrisostomos'un açıklamaları şöyleydi: "Türklere verilen kabul edilemez tavizler Helenizmin Kıbrıs toprağındaki devamını tehdit ediyor. Siyasiler tarafından yönetilen milli davada, 50 yıl içinde Kıbrıs’ın yarısı kaybedildi, şimdiyse tamamı tehlike altındadır."

Çözüm çabalarına da değinen Başpiskopos, Rum Yönetimi eski lideri Glafkos Klerides’in, AB’ye, Güney Kıbrıs’ın üyeliğine karşılık, Kıbrıs sorununu Annan Planı temelinde çözme sözü verdiğini söyledi.

Başpiskoposun itiraf niteliğindeki açıklamaları, Rum tarafını karıştırdı. Başta siyasiler olmak üzere medya da dini liderlerine ateş püskürdü.

Dini lidere öfke manşetlerdeydi. Polisitis gazetesi, "Konuşma Hrisostomos" başlığını kullandı. Fileleftheros gazetesi "Hükümet ve AKEL Başpiskopos’a ateş püskürdü. Din adamı gibi değil politikacı gibi davranıyor" ifadelerine yer verdi. Haravgi gazetesi ise "Hazret içteki birliği yine unufak etti" manşetini attı.

Rum Hükümet Sözcüsü Stefanos Stefanu Başpiskopos’un Rumlara ve milli davaya zarar verdiğini ileri sürerek açıklamalarının iç cepheyi paramparça ettiğini savundu.

İktidardaki AKEL partisinin lideri Andros Kiprianu da, II. Hrisostomos’u bölücülükle suçladı ve halka kötü örnek olduğunu söyledi. Kiprianu "Açıklamaları yabancıların eline Kıbrıs Cumhuriyeti’ni cezalandırması için koz veriyor. Başpiskopos politikacı gibi davranıyor, halkı bölecek konuşmalar yapıyor" dedi.

Muhalefet liderleri de Başpiskopos’un açıklamalarını sert dille eleştirdi. Ana muhalefetteki Demokratik Seferberlik Partisi lideri Nikos Anastasiades, Hrisostomos’un açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını belirterek din adamlarının siyasete müdahale etmesini eleştirdi.
mynet

4/18/2011

ekonomisi canlı olmasına rağmen avrupa birliğinden en çok yardım alan ülke türkiye

İngiltere'de yayımlanan Sunday Times gazetesi, Avrupa Birliği'nin gelişmekte olan ülkelere yaptığı yardımlarla her yıl milyarlarca doları "çarçur ettiğini" yazdı.

Gazeteye göre yıllık yaklaşık 16 milyar dolar kalkınma bütçesi olan Avrupa Komisyonu, bu paranın bir bölümünü Sierra Leone'de kimsenin uğramadığı dev bir sağlık merkezi, Mali'de üç yıl içinde sadece altı kişiyi işe yerleştirebilen iş ve işçi bulma merkezi ve bir Belçikalı grubun Afrikalılara dans öğretmesi gibi projelere aktardı.

Halkın yarısının günde bir dolardan daha az parayla geçinmek zorunda kaldığı Burkina Faso'daki dans projesi AB'ye 650 bin dolara mal oldu.

Sunday Times, Avrupa Birliği denetçilerinin komisyonu, yapılan yardımların nereye gittiğini sorgulamamakla suçladığına dikkat çekiyor.
İlk 10

Haberde, yılda yaklaşık 800 milyon dolarla AB'den en fazla kalkınma yardımı alan ülkenin Türkiye olduğu belirtilerek şöyle deniyor:

"İngiltere'nin yıllık 12,5 milyar dolarlık yardım bütçesi var. Bu yardımın yüzde 18'i Avrupa Birliği üzerinden veriliyor. İngiltere, komisyonun yardım programının izlenebilir olmadığını ve yeterince yoksulluğu azaltma hedefine odaklanmadığını söylüyor. Örneğin, canlı bir ekonomiye sahip olan, gelişmiş, orta gelirli bir ülke olmasına rağmen, Türkiye Avrupa Birliği'nden en fazla yardım alan ülke."

2009 verilerine göre, AB'den en çok yardım alanlar listesinde Türkiye'yi sırasıyla Filistin yönetimi, Afganistan, Kosova, Sırbistan, Fas, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Sudan, Mısır, Mozambik, Mali, Sierra Leone ve Liberya izliyor.
'Yardım parasıyla özel uçak'

Sunday Times'a göre, AB yardımlarının bir bölümü Avrupalıların öfkelendiren kuralların geçerli olduğu ülkelere gidiyor.

Örneğin AB'den son beş yılda 750 milyon dolar yardım alan Malavi'de kalabalığın arasında gaz çıkarmak yasak.

Basın özgürlüğünün sınırlı olduğu ülkede eşcinsellik 14 yıl hapisle cezalandırılıyor.

Bu kişiler mahkumken ağır işlerde çalıştırılıyor.

Malavi Cumhurbaşkanı Bingu Mutharika'nın makam uçağını AB yardımlarıyla aldığı öne sürülüyor.
bbc türkçe

4/03/2011

düşünce kuruluşu ecfr'nin avrupa birliğine türkiye için kırıklarla dolu karnesi

Brüksel merkezli Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (European Council on Foreign Relations) adlı etkin düşünce kuruluşu, Avrupa Birliği'nin dünya sahnesindeki politikalarının bir karnesini çıkardı.

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR), üye ülkelerin ve AB kurumlarının uluslararası politikada geride bıraktığımız 2010 yılı boyunca hangi alanlarda başarılı olduğunu ve hangi alanlarda yetersiz kaldığını derecelendiriyor.

ECFR'nin karnesinde AB'nin başarısızlıkları arasında Türkiye'ye ilişkin politikaların sıkça adı geçiyor.

Düşünce kuruluşu, AB'yi 2010 yılında en çok bölen konunun Türkiye olduğu tespitinde bulunuyor.

A'dan F'ye doğru inen bir not çizelgesine göre AB politikalarını değerlendiren ECFR, Türkiye ile ikili ilişkilerde AB'nin performansını D+ olarak bir hayli başarısız bir haneye yerleştiriyor.

ECFR, Fransa ve Almanya'nın Türkiye'nin AB üyeliğine açıkça karşı çıktığı, Kıbrıs'ın görüşmelerde veto tehdidini sürdürdüğü ve Yunanistan'ın hevesli bir Türkiye destekçisiyken şu an sürece seyirci kaldığı bir ortamda, Türkiye'nin üyeliğini destekleyen kampı İngiltere, İspanya, Finlandiya, İsveç ve İtalya'nın yanısıra Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin çoğunluğu olarak tarif ediyor.

Örgüt, AB içindeki bu bölünmenin birliğin Türkiye üzerindeki nüfuzunu olumsuz etkilediği kanısında.
'Türkiye uzaklaşıyor'

ECFR, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda AB'nin bilhassa 2002-2006 döneminde Türkiye üzerinde sahip olduğu etkinliğini artık önemli ölçüde yitirmiş olduğunu kaydediyor ve AB'nin insan hakları açısından Türk iç siyasetini etkileme gücüne C- notunu uygun görüyor.

Türkiye ile AB arasında bölgesel konulardaki ilişkilere verilen not da gene C- olarak belirlenmiş.

ECFR, 2010 yılında Türkiye'nin özellikle Orta Doğu'daki komşularıyla izlediği politikalarının, AB'nin öncelikli politikalarından uzaklaştığına dikkat çekiyor. Bu hususta en çarpıcı iki örnek Türkiye'nin İran'a yönelik yeni yaptırımlara koyduğu muhalefet ve İsrail ile arasının açılması olarak değerlendiriliyor.

ECFR, Kıbrıs konusunda AB'nin Türkiye ile ilişkisine ise D+ notunu vererek başarısız sayıyor.

Dış politika karnesinde AB'nin en başarısız bulunduğu konular arasında Türkiye'ye ilişkin politikaların ağırlıkta olduğu gözleniyor.

Buna karşılık ECFR'nin A notunu layık gördüğü AB politikaları da var.

Terörle mücadele konusunda ABD ile oluşturulan işbirliği ve bilgi paylaşımı, AB'nin etkinliğini kanıtladığı kayda değer başarılarından biri olarak anılıyor.

ECFR, 2010'da İran'ın nükleer tesislerine verilen uluslararası tepkinin koordine edilmesinde de AB'nin başarılı bir dış politika sergilediğine hükmediyor.
bbc türkçe

12/22/2010

türkiye avrupa birliğine giremesse osmanlı imparatorluğu kurulur

1 Ocak’tan itibaren AB Dönem Başkanlığı’nı üstlenecek Macaristan Dışişleri Bakanı Janos Martonyi, Türkiye’nin AB üyeliği sürecine ilginç bir çıkışla destek verdi. Martonyi, “Ya AB’nin dışında yeni bir Osmanlı İmparatorluğu kurulacak ve AB’nin rekabetçisi olacak. Ya da Türkiye, AB üyesi olup güçler birleşecek” dedi.

AVRUPA Birliği Dönem Başkanlığı’nı 1 Ocak’tan itibaren altı aylığına üstlenecek olan Macaristan, Türkiye’ye sıcak mesajlar verdi ve AB’yi de uyardı. Macaristan Dışişleri Bakanı Janos Martonyi, “Ya AB’nin dışında yeni bir Osmanlı İmparatorluğu kurulacak ve AB’nin rekabetçisi olacak. Veya Türkiye AB üyesi olup, güçler birleştirilecek” dedi.
Janos Martonyi, Brüksel’den yayın yapan ABHaber’e verdiği demeçte, “Ben Türkiye’nin AB üyeliğinin birliğe önemli avantajlar sağlayacağını savunuyorum. Türkiye’nin AB üyeliğinin büyük bir stratejik seçim olacağını düşünüyorum. Türkiye’nin AB üyeliğini önemsiyorum. AB-Türkiye müzakere sürecinin ilerlemesi için ne yapılması gerekiyorsa yapacağız” diye konuştu. Martonyi, Türkiye ile ‘Rekabet’ başlığını da kısa sürede müzakereye açmayı planladıklarını söyledi. Martonyi, Türkiye’ye ise “Yılgınlığa kapılmayın, müzakere sürecine kararlılıkla devam edin” mesajı gönderdi. Martonyi şunları söyledi:
“Türkiye-AB sürecinde yaşanan sorunları biliyoruz. Sorunlar var. Kızgınlıklar var. Türkiye’nin bu süreçte yılgınlığa düşmemesi gerekiyor. Kararlılık ve ısrarla müzakere sürecine devam edilmesi lazım. AB Dönem Başkanlığımız sırasında Türkiye ile müzakereleri daha da ileriye götürmeye çalışacağız. Rekabet başlığını kısa sürede açmayı planlıyoruz.” Martonyi, Türkiye ile AB arasında özellikle ikili düzeyde yaşanan siyasi sorunların aşılabilmesi halinde üyelik sürecinin hızlanacağını belirtti.
hürriyet dünya