Dünya

Dünya
atmosfer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
atmosfer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2/28/2012

aşırı soğukların sebebi bulundu kuzey kutbundaki buzulların sürekli erimesi

Küresel sıcaklık yükseldikçe, Kuzey buz denizinin buzullarla kaplı geniş alanları yaz ve sonbahar boyunca eriyerek her yıl biraz daha küçülüyor.
ABD ve Çin'den uzmanlardan oluşan bir ekip bu durumun rüzgârları nasıl etkileyerek daha karlı ve soğuk kışlara yol açtığını ortaya koyan çalışmalarını Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS) adlı bilim dergisinde yayımladılar.

Ancak buzulların daha fazla erimesinin düzenli olarak soğukları artırıp artırmayacağı bilinemiyor.

2006 ve 2007 yazları arasında kuzey buz denizindeki buzullar rekor düzeyde küçüldü ve sonraki yıllarda bu alanlarda yeni buzul oluşmadı.

ABD Kar ve Buzul Kayıtları Merkezi'nin verilerine göre bu kış da aşağı yukarı 2007 yılının çizgisini izliyor.
En istikrarlı faktör

Yeni araştırma Avrupa'da giderek soğuyan kışlar ile buzulların erimesi arasındaki ilişkiye işaret eden ilk çalışma değil. Fakat bu ilişkinin önemini belirlemekte şimdiye kadar yapılan tüm çalışmaların ilerisine geçti.

ABD'de Atlanta'daki Georgia Teknoloji Enstitüsü ve Pekin'deki Atmosfer Fiziği Enstitüsünden uzmanların oluşturduğu ekip, gözlem ve bilgisayarda oluşturulan modeller yoluyla, bunun mekanizmalarına da ışık tuttu.

Ekibin başkanı Doktor Jiping Liu, BBC'ye bilgi verirken "Son dört kıştır üstüste ABD'nın kuzeyinin büyük bölümü ile Doğu Asya ve Avrupa'da sürekli ve normalin üzerinde bir kar yağışı var" diyor ve şöyle devam ediyor:
"Mümkün olan, örneğin El Nino gibi diğer hiç bir iklimsel faktörle bu durum arasında bir sebep sonuç ilişkisi bulamıyoruz, ama buzulların erimesiyle bu durum arasında bir ilişki görebiliyoruz."

Sonbaharda Kuzey Buz Denizi'nin buzulları azalınca, bu ısıda bir artışa, atmosferin ısınmasına yol açıyor.

Bu ısınma, kutup bölgesi ile daha güneyde Atlas Okyanusu üzerindeki bölge üzerindeki atmosfer ısı farkının azalmasına sebep oluyor.

Bunun sonucu olarak da normal olarak batıdan doğru daha yumuşak ve nemli hava akımları taşıyan kuzey jet rüzgarlarının hızı düşüyor.

İşte son yıllarda Kuzey Amerika, Avrupa ve Doğu Asya'da kışların daha sert geçmesine yol açan döngü böyle yaşanıyor.

Araştırmacılar ayrıca Kuzey Buz Denezi'ndeki ekstra buharlaşmanın havadaki nem oranını daha da artırdığını ve bunun bir kısmının kara dönüştüğünü de ortaya koyuyorlar.

İngiltere Meteoroloji Dairesi yetkililerinden Adam Scaife çalışmanın bulgularına hiç bir itirazı olmadığını söyledi ve kendileri de dahil başka kuruluşların araştırmalarının da bu sonuçları teyid ettiğini belirtti.

Buna karşılık, Adam Scaife buzulların küçülmesinin kışları etkileyen bir çok faktörden biri olduğunu da vurguladı.

Geçen yıl Doktor Scaife'in de katıldığı bir başka araştırma güneşin parlaklığındaki küçük değişikliklerin kışları nasıl etkileyebildiğini ortaya koymuştu.

Adam Scaife buzul erimesinin kışların sertleşmesinde, güneş faktörü ya da El Nino faktöründen daha büyük değil, ama daha düzenli olarak değişmeye devam eden bir etken olduğunu söylüyor.
Kışlar soğuyacak

Hava basıncındaki değişiklikler de henüz etkisi tam olarak çözümlenemeyen bir başka faktör.

Bütün bilinemezlere karşın, son çalışmaya göre, Avrupa, Kuzey Amerika ve Doğu Asya'da önümüzdeki yıllarda, ortalama olarak kışlar muhtemelen onlarca yıldır eşi görülmedik ölçüde soğuk geçecek.

Bilgisayarda oluşturulan modeller 2016 ila 2060 yılları arasında Kuzey Buz Denizi'ndeki buzulların tamamen erimiş olabileceğine işaret ediyor.

11/24/2011

bilim adamları uzaylıların yaşayabilme ihtimali bulunan gezegenlerin listesini çıkardı

Amerikalı bilim adamları, uzaylıların yaşaması en olası gezegen ve uyduların listesini çıkardı.

Buna göre Satürn'ün uydusu Titan ve 20,5 ışık yılı ötedeki Terazi takım yıldızında bulunduğu sanılan Gliese 581g dış gezegeni, uzayda en yaşanılası yerler.
Astrobiyoloji dergisinde yayınlanan makalede araştırmacılar farklı kriterlere odaklanan iki ayrı liste hazırladı: Dünya'ya Benzerlik Endeksi ve Gezegen Yaşanabilirlik Endeksi.

ABD'deki Washington Üniversitesi'nden Dirk Schulze-Makuch, "Önce başka gezegenlerde de Dünya'dakine benzer koşullar olabilir mi diye sorduk. Çünkü bu koşulların yaşama elverişli olduğunu biliyoruz." diyor.

"İkinci olarak da dış gezegenlerde bizim bildiğimiz-bilemediğimiz başka yaşam türlerinin yaşama olasılığı var mı, bunu sorduk."

Dünya'ya Benzerlik Endeksi gezegenlerin büyüklüğü, yoğunluğu ve ana yıldızdan uzaklığı gibi verileri Dünya'nınkilerle karşılaştırıyor.

Gezegen Yaşanabilirlik Endeksi ise yüzeyin buzla mı taşla mı kaplı olduğu, atmosferi ya da manyetik alanı olup olmadığı gibi başka faktörleri inceliyor.

Ayrıca organizmalara enerji verebilecek ne tür kaynaklar olduğuna bakıyor: Ana yıldızdan gelen ışık ya da gelgit çekimi gibi.
DÜNYA'YA BENZERLİK ENDEKSİ

Dünya - 1,00
Gliese 581g - 0,89
Gliese 581d - 0,74
Gliese 581c - 0,70
Mars - 0,70
Merkür - 0,60
HD 69830d - 0,60
55 Cnc c - 0,56
Ay - 0,56
Gliese 581e - 0,53

Gelgit çekimi, bir diğer nesne ile yerçekimsel etkileşimlerin bir gezegen ya da uyduyu içten ısıtmasına verilen ad.

Gezegen Yaşanabilirlik Endeksi'nde dikkate alınan son faktör ise kimya: Organik bileşikler ve önemli kimyasal reaksiyonlar için gereken sıvı bazlı çözücüler var mı?
Gliese 581 farkı

Her iki endekste de üç-dört gezegenle temsil edilen Gliese 581 sistemi, gökbilimciler tarafından yakından izleniyor.

Sistem kızıl bir cüce yıldızın etrafında dönen dört (belki de beş) gezegenden oluşuyor.

İlk listede Gliese gezegenleri ve Mars, Merkür ile Ay'ın dışında bir de HD 69830d gezegeni yer alıyor.
GEZEGEN YAŞANABİLİRLİK ENDEKSİ

Titan - 0,64
Mars - 0,59
Europa - 0,49
Gliese 581g - 0,45
Gliese 581d - 0,43
Gliese 581c - 0,41
Jüpiter - 0,37
Satürn - 0,37
Venüs - 0,37
Enseladus - 0,35

HD 69830d, Neptün büyüklüğündeki bir dış gezegen ve Pupa takım yıldızında yer alıyor.

Ana yıldıza ideal uzaklık olarak görülen, yüzeyin ne çok soğuk ne de çok sıcak olduğu "goldilocks bölgesi"nde konumlanıyor.

İkinci listede ise başı Satürn'ün uydusu Titan çekiyor, onu Mars ile Jüpiter'in uydusu Europa izliyor.

Europa'da çekim kuvvetinin yarattığı gelgit etkisiyle ısınan bir yeraltı su okyanusu olduğu sanılıyor.

Güneş Sistemi dışında yaşanabilir ortam arama çabaları son yıllarda hız kazandı.

2009'da uzaya fırlatılan NASA'nın Kepler uzay teleskobu bugüne dek binden fazla aday gezegen buldu.

Gelecek nesil teleskopların bir adım ileriye giderek, uzak yıldızlardan gelen ışıkta biyogöstergeler bulması, örneğin bitkilerin ürettiği klorofili belirleyebilmesi mümkün görülüyor.

8/09/2011

uzayda tehdit olan uzay çöplüğünü atmosferde parçalayarak temizlemek için geliştirilen proje

Jason Palmer
BBC bilim muhabiri

Bilimadamları, uzayda harcanmış roket artıkları ve işlevini yitirmiş uydu parçalarından oluşan çöplerin önünü almak için yeni bir yöntem üzerinde düşünüyor.
Uzaya gönderilecek bir uydunun uzay yolculuklarından artakalan ve dünyanın yörüngesinde dolaşıp duran nesnelere ulaşması öngörülüyor. Plan uyarınca bu uydu, bir itici yardımıyla çöpleri Dünya'nın atmosferine geri atacak, ve çöpler atmosfere girdikleri anda yanarak yok olacak. Araştırmacılar, robot kollara sahip sahip küçük uydular üzerinde düşünüyor. Kollardan biri roket atığını durdururken, diğeri ise atığı yörüngeden çıkaracak itici gücü çalıştırmaya yarayacak. Yer yüzeyinden iki bin kilometre yukarı uzanan bölgeyi tanımlayan Alçak Dünya Yörüngesi'nde 10 santimetreden büyük 17 bini aşkın obje bulunuyor. İlerideki olası bir sorun, bu objelerin her birinin daha binlerce küçük parçaya bölünme potansiyeline sahip olması. Öneriyi hazırlayan İtalyan Uzay Araştırmaları Merkezi'nden Marco Castronuovo, "Bu bir hayli güç, ama aynı zamanda acilen çözülmesi gereken bir mesele" diye konuştu. Castronuovo, sorunun her geçen gün eklenen yeni çöplerle daha da büyüyeceğine dikkat çekti. 1978'de NASA'dan bir bilim adamının ortaya attığı ve Kessler sendromu denen zincir etkisinin oluşması olasılığı, uzmanları kaygılandırıyor. Buna göre her bir parça diğerine çarparak dev bir enkaz bulutu oluşturuyor ve Alçak Dünya Yörüngesi'nin bir çok yerini kullanılamaz hale getiriyor. Üstelik bu çöp yığını sadece yörüngedeki uydular için değil, Uluslararası Uzay İstasyonu ve diğer insanlı uzay seyahatleri için de risk teşkil ediyor. "Acta Astronautica" adlı bir dergide yer alan habere göre böyle uydular kullanılarak ve çok da masraf yapılmadan, yılda 10 dev obje, Dünya yörüngesinden temizlenebilir. Yapılan yeni araştırma kapsamında yerden 850 km yüksekliğinde 60'ı aşkın obje belirlendi. Castronuovo, "Bu objelerin bir çoğu yaşam sürelerinin sonuna yaklaşmış olsalar da, işbirliğine yanaşmayan ülkelere aitler. Uzay çöplerini kimin toplayacağına ilişkin herhangi bir düzenleme de bulunmuyor." diyor. Bunların üçte ikisine bakıldığında her birinin üç tondan fazla ağırlığının olduğu ve saatte 7,5 km hızla ilerledikleri görülüyor. Bir çoğunun harcanmış yakıt atıkları olduğunu söyleyen Doktor Castronuovo, çalışmalara ilk olarak bu objelerden başlanması gerektiğini savunuyor.