Atatürk neden 1927 yılına dek İstanbul’a gelmedi.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk neden 1927 yılına kadar İstanbul'a gelmedi yani Cumhuriyetin kuruluşundan 4 yıl sonra İstanbul'a gelmeyi tercih etti Kurduğu yeni devletin başkentini tüm olanaksızlıklara karşın, Anadolu’nun ortasına Ankara’ya aldı.
Atatürk İstanbul’un tarihten gelen karmaşık yapısını bilir. Kurduğu yeni devletin başkentini tüm olanaksızlıklara karşın, Anadolu’nun ortasına Ankara’ya aldı.
Bu bir kaçış değil, kendi deyimiyle “İstanbul’u bir ibret dersi manzarası olarak karşısına alıp, uzakta ona hakim bir noktada durmaktı.”
1927 yılına dek İstanbul’a gelmedi. Bu kent, Cumhuriyet’in ilanı başta olmak üzere Ankara’nın tüm yenilik atılımlarına karşı çıkışın merkeziydi.
26 Temmuz 1924’te, Bizans olarak tanımladığı İstanbul’da geçerli olan ilişkiler ağından ‘pislik’ diye söz eder ve Yakup Kadri’ye (Karaosmanoğlu) şunları yazar: “İstanbul, karışık yapısını adeta kaçınılmaz bir yargı gibi her zaman korumuştur. Değişen; yalnızca devirler, zaman ve biçimdir. Onun için yeni zamanlarda İstanbul’un gerçek yüzü, içinde yaşayanlara ümitsizlik veren bir karmaşa olmuştur. Ümitsizlik onun içindedir ve bu doğaldır...
İstanbul’u bir ibret dersi manzarası olarak karşısına alıp, uzakta, ona hakim bir noktada duranlar ve onu incelemeyi sürdürenler için ümitsizlik var olamaz... Bir takım hizipler, ufukları aydınlık, (bugün için y.n.) karanlıklar içindeki bir çevrede, sinsi çıkarlar peşinde dolaşır.
Satılmışların elindeki basın, durmadan kötülükler saçmaktadır. Bizans’ın gereği budur, ‘Bizans’ budur. Güzel kalpli kardeşim Yakup Kadri Bey! İçinde bulunduğun ‘Bizans’ havasını zorlukla soluduğunu söylüyorsun.
Bu çok doğaldır. O havanın, üzerinde bulunduğu yerin coğrafya ve topografyası nedeniyle en temiz, en saf, en ferah olması gerekirdi; ancak bunun tam tersi, senin solumada zahmet çektiğin bir yapıdadır. O hava, gerçek maddesi oksijen ve hidrojen ile kalmış olsaydı, soluyanlara acı değil, güç verirdi.
Yazık ki, o havaya asırların her türlü pisliği karışmıştır. Henüz yaşına basmayan Cumhuriyeti; kaç yüz, siz söyleyin kaç bin yıllık yönetim pisliğinin merkezi olan ve yüzeyde kalmayıp kaç bin yıllık derinliğe sinen pisliklerle iç içe yaşayan, bu yaşamı doğal hale getiren Bizans’la yönetmek (mümkün müdür? y.n.).Bizans’ın niteliğini değiştirmek için yapmaya mecbur olduğumuz işin önemi, büyüklük ve güçlüğünü düşünmek; herhangi bir sorun için herhangi bir karar vermeye harcadığımız emek, zaman ve çaba kadar değerli (değil y.n.) midir? Aziz Kardeş! Cumhuriyet Bizans’ı adam edecektir.
Cumhuriyet; pisliği, yalancılığı ve ahlaksızlığı huy edinmiş olması nedeniyle doğallığını, gerçek rengini ve paha biçilmez değerini yitiren Bizans’ı kesinlikle adam edecektir; doğallığına ve temiz haline döndürecektir. Bunu yapmak için uygulanacak yöntem, pisliklerle dolmuş toprakları derinden kazıyarak havaya uçurmak ve sularının temizlemesi için Karadeniz’i bütün dalgalarıyla birlikte Boğaziçi’ne akıtıp taşırmaktır”.7
İstanbul Anadolu’ya Nasıl Baktı
Osmanlı belgeliklerinde (arşivlerinde) İstanbul’un Anadolu’ya nasıl baktığını, bu bakışa uygun ne tür uygulamalar yapıldığını gösteren, bir bölümü yayımlanmış, pek çok belge vardır. Osman Nuri’nin Mecelle-i Umur-ı Belediye adlı kitabında yer alan bir padişah fermanı, çok ilginçtir ve “İstanbul-Anadolu” ilişkisini açık biçimde ortaya koymaktadır.
Anadolu’yu adeta tehdid eden ve valilere gönderilen vergi fermanında şunlar söylenmektedir: “İslamiyetin başkenti olarak korunan İstanbul’da (makarr-ı hilafet-i İslamiye olan mahmiye-i İstanbul) yaşayanların, sıkıntı çekmemesi, rahat ve bolluk içinde yaşaması (taayyüşleriyle rahat ve refahiyetleri mezahime-i nastan himayet) gerekir.
Taşra vilayetlerinin bayındır ve şenlikli (mamur ve abadan) olması dahi buna bağlıdır. Gönderilen evrakta yer alan buyruklarımızın yerine getirilmesi (evamir-i aliyyemle varide olan teklifatın edası), herkes için barış ve bolluk (herkeste suhulet ve vüs’at) fırsatı olacaktır”.8 Muhittin Birgen, “Anadolu’nun sömürülmesini” hiçbir şeyin bu ferman kadar ortaya koyamayacağını belirterek şunları söyler: “Anadolu’nun görevi çalışıp çabalayarak vergi vermek, İstanbullu’nun görevi de bunları afiyetle yemektir; genelge bunun çok açık bir belgesidir”.9
Günümüzün “İstanbul”u ile Devşirmeler
Kapıkulu-Devşirme anlayışı, Atatürk döneminde, duruma ayak uyduran bir biçime girmekte geç kalmadı. Hırsını ve tepkisini içinde saklayarak hemen Atatürkçü ve Cumhuriyetçi oldu! İşgal döneminde, Ankara’nın başarısız olması için elinden geleni yapmış, geleneksel davranışını göstererek yabancılarla bütünleşmişti. Bunlar, Atatürk ölene dek, karşıtlıklarını sessizce yürüttüler ve bir şey yapamadılar.
Bir bölümü yurt dışına kaçmış ya da çıkarılmıştı. Yüzyıllardan beri, Anadolu’ya karşı ilk kez bu denli açık bir yenilgiye uğruyorlardı.
Atatürk’ten, özellikle de 1945’ten sonra, yabancı etkisinin Türkiye’de artmasıyla birlikte yeniden ortaya çıktılar. Dini siyasetin aracı yaptılar, saltanat ve hilafet kalıntıları olarak gizli ya da açık örgütlendiler.
Dün, karaborsa ticaretiyle önemli servetler edinerek, savaş zengini oldular, bugün aynı işi devlet olanaklarıyla yapıyorlar. Uluslararası sermayeyle bütünleştiler ve Cumhuriyet düzenini ortadan kaldırdılar. Yeniden ülkenin ‘egemeni’ oldular. Bugün, ulusal varlık üzerindeki en büyük tehlike durumundadırlar. Türk ordusu 6 Ekim 1922’de İstanbul’u kurtardı ancak İstanbul bugün eski anlayışına geri döndü.
DİPNOTLAR
1 “İşgal Altında İstanbul” Bilge Criss, İletişim Yay., 3.Bas., 2000, sf.39
2 a.g.e. sf.39
3 “Çankaya” Falih Rıfkı Atay, Sena Mat., İstanbul-1980, sf.137
4 “Atatürk” Lord Kinros, Altın Kitaplar Yay., 12.Bas., İst.-1994, sf.169
5 “Tek Adam” Ş.S.Aydemir, I.Cilt, Remzi Kit., 9.Bas., İst.-1983, sf.366
6 “Düzenin Yabancılaşması” Prof. İdris Küçükömer, Ant Yay., 1969, sf.179
7 “Zaman İçinde Bir Yolculuk” Attila İlhan, TRT/2 7.Kasım 2003 ve “Tek Adam” Ş.S.Aydemir, Remzi Kitapevi, 8.Baskı, İstanbul-1983, 3.Cilt, sf.293
8 “Mecelle-i Umar-ı Belediye” Osman Nuri, 1922, 1.Cilt, sf. 355; ak. Prof. Z.Arıkan “Tarihimiz ve Cumhuriyet” Tarih Vakfı Yurt Yay., 1997, sf.181
9 “Kapıkulu, İstanbul, Anadolu” Muhittin Birgen; ak. Prof. Zeki Arıkan “Tarihimiz ve Cumhuriyet” Tarih Vakfı Yurt Yay., 1997, sf.181
Kaynak:https://kuramsalaktarim.blogspot.com/2019/10/6-ekim-1922den-6-ekim-2019aistanbul_5.html?fbclid=IwAR1Lwv4dH8-d53orySAWg0rzRsqxaWwd_O1j1-4dEBLpaZ4Oo2D4ArW_d88#more