Dünya

Dünya
Uzay Bilimleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Uzay Bilimleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5/17/2011

uzay ortamında canlı kalmayı becerebilen ilk hayvan ayrıntılı inceleniyor

2007 yılında bilimsel adı 'tardigrade' olan, ama 'su ayısı' olarak da bilinen mikroskopik bir canlı türü, uzay ortamında sağ kalmayı beceren ilk hayvan olma ünvanına ermişti.
Uzayın oksijensiz boşluğunda -üstelik dondurucu bir soğukta- güneş rüzgarlarının radyoaktif etkisine karşı göğüs germek, her yiğidin harcı değil. Bilim dünyası, tardigrade'in bu yeteneğini daha ayrıntılı biçimde incelemek için kolları sıvadı.

Hafta başında bu mikroskopik astronot, Nasa'nın Endeavour mekiği ile bir kez daha uzay yolculuğuna çıktı.

Amaç, boyu bir milimetreyi bile bulmayan, fakat dünyanın en dayanıklı hayvan türü olarak tanımlanan 'su ayısının' yerküreden ayrılsa dahi yaşamayı nasıl sürdürdüğünü keşfetmek.

İtalyan Uzay Araştırmaları Merkezi tarafından desteklenen proje çerçevesinde uzay yolculuğunun organizmaları moleküler düzeyde nasıl etkilediğine dair yedi ayrı deney gerçekleştirilecek .

Bilim insanları, tardigrade DNA'sının bir değişikliğe uğrayıp uğramadığını merak ediyor. Ayrıca uzayın vakum etkisi altında kalmasına karşın, aşırı susuzluğa ve kozmik ışınlara yenik düşmemeyi nasıl becerdiği araştırılacak.

Tardigrade, mikroskop altında bakıldığında cüssesili bir ayıya benziyor. Karada olduğu kadar, denizde ve tatlı suda da yaşabilen çok küçük bir hayvan.

Genlerinin incelenmesi sonucu, önce tatlı suda ortaya çıkan tardigrade'in yüksek adaptason becerisiyle toprak üzerine de sıçradığı anlaşıldı.

Bu küçük hayvanın, yaşam şartlarının zorlaştığı durumlarda, en temel biyolojik ihtiyaçları dışında metabolizmasını tamamen uykuya yatırarak sağ kalma becerisi geliştirdiği söyleniyor.
bbc türkçe bilim teknoloji

4/20/2011

bilim adamlarından uzak gezegenlerde siyah bitkiler bulunabilir iddiası

İngiliz bilim adamlarına göre başka gezegenlerde bitkiler varsa, insan gözüne muhtemelen siyah renkte görünecekler.

St. Andrews Üniversitesi'nde yapılan yeni bir araştırmaya göre, insan gözüne siyah ya da gri renkte görülebilecek bir bitki örtüsü, evrendeki, 'kızıl cüce' diye adlandırılan yıldızların çevresindeki gezegenlerde gelişmiş olabilir.

Görece soğuk yıldızlar olan 'kızıl cüce'ler, evrendeki en yaygın yıldız türleri. Bunların birçoğunun çevresinde gezegenler dolaşıyor ve bazılarında yaşam belirtileri görülebileceği düşünülüyor.

Ama St. Andrews Üniversitesi'nde yapılan yeni araştırma, bu gezegenlerdeki yaşamın biraz farklı olabileceğini gösteriyor. 'Kızıl cüce'lerin karanlık olması yüzünden, yakınındaki gezegenlerde bulunan bitki örtüsünün mecvut olan tüm ışığı toplayacak biçimde evrim geçirmiş olabileceği kaydediliyor.

Ayrıca uzaydaki yaşanabilir gezegenlerden bazılarının iki ya da daha fazla yıldızın yakınında bulunabileceğine dikkat çeken araştırmacılar, bunların bazılarının kızıl cüce, bazılarının bizim güneşimiz gibi olabileceğine işaret ediliyor.

Bunun da bir gezegende farklı bitki örtüsü yaratabileceği, siyah bitkilerin 'kızıl cüce'lerden ışık alabileceği, daha parlak renklerdeki çiçeklerinse güneş benzeri yıldızlardan yayılan ışıktan besleniyor olabileceği düşünülüyor.
bbc türkçe yaşam

3/18/2011

iran uzay yarışını hızlandırdı uzaya canlı hayvan gönderdi

İRAN uzaya gitme konusundaki adımlarını hızlandırdığını açıkladı. IRNA haber ajansı dün İran Cumhurbaşkanlığı’nın açıklamasına dayanarak uzaya bir hayvan göndermeye yönelik teçhizatı denemek amacıyla, uzay kapsülü taşıyan Kavoşgar-4 isimli yeni bir füzenin salı günü fırlatıldığını bildirdi.

2009’da yörüngeye bir uydu yerleştiren ve 2010’da uzaya küçük hayvanlar gönderdiğini açıklayan İran, 2020 yılında insan yollamayı hedefliyor. Geçen ay Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad tarafından kamuoyuna tanıtılan Kavoşgar-4 füzesinin 120 km irtifaya yük taşıma kapasitesi bulunduğu açıklanmıştı. IRNA dünkü haberinde, yer ile iletişim testlerinin de bu irtifada yapıldığını teyit etti.Kapsülün canlı maymun taşımaya uygun şekilde tasarlandığı ancak bu kez boş gönderildiği belirtildi.
hürriyet dünya

3/07/2011

nasa uzmanının uzayda yaşam bulguları tartışmalara sebep oldu

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)'nın bilim adamlarından birinin, uzayda yaşam olduğunu gösteren bulgular elde ettiğini öne sürmesi tartışma yarattı.

Bilim adamı Richard Hoover, Dünya'ya düşen üç meteorda mikroskobik fosiller bulduğunu söylüyor.

Hoover, karbon da içeren bu fosillerin, oksijen varlığında fotosentez yapabilen bakterilere benzediğini belirtiyor.

Richard Hoover'ın bulguları, Cuma günü Cosmology dergisinin internet sayfasında fosillerin fotoğrafları eşliğinde yayımlandı.

Eğer Amerikalı bilim adamının iddiası doğrulanırsa, bu, yaşamın dünyaya sınırlı olmadığı, kökeninin de kainatta başka bir yerde olabileceği anlamına gelebilecek.

Uzmanlar ise şimdi Richard Hoover'ın tartışmalı iddiasını inceliyor.

Birçok bilim adamı Hoover'ın iddiasına şüpheyle bakarken, Cosmology dergisinin editörü Rudy Schild 100 uzman ve 5000'den fazla bilim adamından Richard Hoover'ın araştırmasını incelemesini istedi.

İncelemelerin sonuçları bugünden itibaren dört gün boyunca Cosmology'nin internet sitesinde yayımlanacak.
Hoover ilk iddia sahibi değil

Richard Hoover, uzayda yaşam olduğunu gösteren bulgular elde ettiğini öne süren ilk kişi değil.

NASA'nın bilim adamları 1996'da da Güney Kutbu'nda bulunan 4 milyar yıllık bir meteorda, Mars gezegeninde mikrobik yaşam olduğuna dair kanıt bulduklarını söylemişlerdi.

Başta araştırma büyük ilgi çekmiş, "Mars meteoru" adi verilen kaya parçası, Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)'nın Washington'daki merkezinde sergilenmişti.

Ancak daha sonra araştırma eleştirilmiş, bulguların Mars'ta yaşam olduğunu kanıtlayamayacağı ortaya çıkmıştı.

Richard Hoover'ın araştırmasının kaderinin de aynı olabileceği belirtiliyor.
bbc türkçe bilim ve teknoloji

2/02/2011

nasanın yeni keşfettiği gezegenlerden beş tanesi dünyayı andırıyor

Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA, yüzlerce yeni gezegenin varlığını keşfettiklerini ve bunlardan beşinin dünyayı andırdırdığını açıkladı.

Kepler uzay teleskobu sayesinde keşfedilen yaklaşık 500 yeni gezegenden beşi, dünya ile hemen hemen aynı büyüklükte ve yaşama sahip olabilecekleri sorusunu gündeme getirdiler.

NASA'nın açıklaması, varlığı bilinen gezegen sayısında çok büyük bir artışa işaret ediyor.

Ancak Amerikalı bilimadamları, henüz doğrulamaları gereken bazı verilerin daha çok araştırma gerektirdiğini söyledi.

Yeni gezegenlerden altısı, dünyadan yaklaşık 2 bin ışık yılı uzaklıkta, tek bir yıldızın yörüngesi etrafında dönüyor.

Bu, içinde bulunduğumuz güneş sistemi dışında gezegen sayısı en fazla olan güneş sistemlerinden birinin keşfedildiği anlamına geliyor.

Kepler-11 adı verilen yıldızın yakınında dönen ve gazdan oluştukları düşünülen gezegenlerin yörünge süreleri 10 ila 47 gün arasında değişiyor.

Gökbilimciler, ana yıldızın bu kadar yakınından geçen gezegenlerin müthiş derecede sıcak olması gerektiğini söylüyor.

NASA ekibi, sözkonusu gezegenlerin varlığını 'transit' yöntemi ile tespit etti. Uzaklarda bir yıldızdan gelen ışığın kuvvetinde hafif bir azalma, çevresinde bir gezegenin döndüğüne ve bu cismin büyüklüğüne dair ipuçları veriyor.
BBC TÜRKÇE

marsa sanal yolculuk yapan ekip marsa ulaştı sırada iniş var

Uzun süreli uzay yolculuklarının fiziki ve psikolojik etkilerini ölçmeyi hedefleyen Mars500 deneyinde 8 ay geride kaldı, simülatör içindeki astronotlar Kızıl Gezegen'in yörüngesine girdi.

Böylece bir buçuk yıl sürmesi beklenen deneyde önemli bir kilometre taşı geçilmiş oldu.
Bundan sonraki aşama, astronotların gerçek bir uzay aracının tüm özelliklerini taşıyan simülatörü Mars'a indirmeleri ve gezegenin yüzeyinde sanal bir yürüyüş yapmaları.

Ancak üzerinde yürüdükleri, hemen yan laboratuvarda hazırlanan kumla kaplı bir yapay zemin olacak.

Mars 500 projesi Rusya Biyomedikal Sorunlar Enstitüsü ile Avrupa Uzay Ajansı'nın ortak projesi.

Mars500 denmesinin sebebi de, mevcut teknoloji kullanılarak yapılacak bir Mars seyahatinin alması planlanan zamanda gerçekleşecek olması.

Yani Mars'a seyahat için 250 gün, Mars yüzeyinde 30 gün ve dönüş için 240 gün.

Uzmanlar 520 günlük toplamı 500'e yuvarlamış. Ancak Mars'a seyahatin 500 günden çok daha uzun süreceğinde birleşiyorlar.

Moskova yakınlarındaki Uluslararası Uzay İstasyonu'nda Haziran ayında başlayan deneye ikisi Rus, ikisi AB vatandaşı ve biri Çinli olmak üzere 6 astronot katılıyor.

İçinde bulundukları çelikten yapılmış, pencereleri bulunmayan simülatörün hacmi sadece 550 metreküp.

Deneyde Avrupa Uzay Ajansı'nı temsil eden Martin Zell, astronotların geçen 8 ayda herhangi bir sorunla karşılaşmadığını açıkladı.

Zell, astronotların ruh ve beden sağlıklarının sürekli izlendiğini, aradaki ilişkinin de gözden kaçırılmadığını hatırlattı.
Gerçeğe ne kadar yakın?

Deneye katılan astronotların içinde bulunduğu simülatör gerçek bir uzay aracına çok yakın olsa da, ortama ait bazı koşullar farklılık gösterebiliyor.

Örneğin Mars500, böyle bir yolculukta oluşacak yer çekimsiz ortamı tam olarak sağlayamıyor.

Ancak astronotların dayanıklılıklarını ölçmelerine yarayacak başka gerçek unsurlar mevcut.

Örneğin kumanda merkezi ile haberleşmelerindeki 20 dakikalık gecikme.

Ne kadar gelişmiş olsa da, Dünya ile Mars arasındaki bir telsiz bağlantısında yaşanacak 20 dakikalık gecikme burada da yaşanıyor.

Uzmanlar geçen ay bu gecikmenin astronotlar üzerindeki etkisini, üstelik bir hayli acımasız bir şekilde, test etme imkanı buldu.

Astronotlara haber verilmeksizin, simülatörün enerjisi kesildi ve elektrik aksamında bir sorun olduğunu düşündürtecek şekilde, içeriye bir miktar duman verildi.

Martin Zell, astronotların neredeyse tüm günü enerjiden yoksun olarak geçirdiğini, mevcut acil durum prosedürlerini test etme imkanı bulduğunu ve paniğe kapılmadan sorunu atlattığını anlattı.

bbc türkçe bilim ve teknoloji