Her yıl 150 kadının çoğunlukla eşleri ya da eşlerinin ailesi tarafından asitli saldırıya uğradığı tahmin ediliyor.
Dört çocuk annesi Şama, adının 'mum' anlamına geldiğini ve kocasının da kendisini mum gibi yaktığını söylüyor.
Yüzü de dahil olmak üzere vücudunun yüzde 15'i yanmış ve ömür boyu bunun izlerini taşıyacak.
Suçu, güzelliği.
"Kocamla sık sık tartışırdık" diyor Şama hastane yatağında.
"O gün yatmadan önce 'güzelliğinle çok övünüyorsun' dedi ve geceyarısı üstüme asit atıp kaçtı."
Kaçarken telefonunu da yanına almış ki Şama yardım isteyemesin.
'Canlı cenaze'
Saldırı öncesi halini gösteren bir fotoğrafı uzatıp "Ne haldeydim, ne hale geldim" diyerek ağlamaya başlıyor.
"Hayatımın bütün renkleri silindi. Canlı bir cenaze gibiyim, hatta yaşama hakkımın bile olmadığını düşünüyorum" diyor.
Şama, Pakistan'ın Pencap eyaletinde bakımsız bir hastanede yatıyor.
Fakat buradaki doktorlar asit saldırısına uğramış kadınları tedavide uzman haline gelmişler; her hafta bir-iki yeni kurban geliyor tedaviye.
Doktorlar kremle Şama'nın yanık acısını dindirmeye çalışıyor, ama onun umutsuzluğuna derman olamıyorlar.
"Geleceğe yönelik bir şey söyleyemiyorum" diyor Şama, "belki de hayatta olmam; eskisi gibi yaşamaya, çocuklarım için bir gelecek kurmaya çalışırım ama... başaramazsam diğer bazı kızların yaptığını yaparım ben de... İntihar."
Kurbanlar dışlanarak sessizliğe itiliyor
Karaçi'de dansçılık yapan Fakra Yunus, acısını dindirmek için yaşamına son veren o kadınlardan biriydi.
Fakra'nın iki kez öldüğünü söylüyorlar. 13 yıl önce üzerine asit fırlatıldığında ve geçen ay İtalya'da intihar ettiğinde.
Hayatına son vermeden önce 40 değişik ameliyat geçirmiş.
Fakra'nın yakınları onun adaletten umudunu kestiğini söylüyor.
Siyasi güce sahip bir aileden gelen eski kocası ceza almadan beraat etmiş.
Bu konuda kampanya yürütenler, kurbanların dışlanarak sessiz kalmaya itildiğini söylüyor.
Pakistan İnsan Hakları Komisyonu başkanı Zehra Yusuf, olayların ancak yüzde 10'unun mahkemeye intikal ettiğini söylüyor.
"Fakra'nın davası gibi ses getiren davalarda bile tutuklamalar az oluyor. Kurbanlar çoğunlukla polisten olay tutanağı bile alamıyor" diyor Yusuf.
Yeni yasa çıktı ama...
Geçen yıl yürürlüğe giren bir yasa, saldırganlar için 14 yıldan başlayan ve ömür boyu hapse kadar uzayan bir ceza öngörüyor.
Yeni yasaya destek veren eski milletvekili Marvi Memon, çoğu saldırganın ceza almadan tahliye olduğunu söylüyor.
Memon, saldırganların yakalansa bile çoğu yerde polise rüşvet vererek serbest kaldığını belirtiyor.
"Bir kadını cezalandırmanın en kolay yolu bu. Asit fırlatarak bir saniyede onun bütün hayatını mahvediyorsunuz."
Yasayı uygulama yönünde siyasi irade eksikliğinden söz eden Memon, "öyle bir zorunluluk hissetmedikleri için polisin kadınlarla işbirliği yapmasını sağlamak çok zor" diye ekliyor.
Hükümet danışmanlarından Şehnaz Vezir Ali, "yasayı çıkarmak ilk adımdı; fakat davaları hızlandırmak için polisin, mahkemelerin hatta adaletle uğraşan herkesin hassasiyetini arttırmamız gerekir" diyor.
'Gülümsemelerini geri getiremiyoruz'
Bu arada hastanaye yeni bir hasta geliyor. Maksud adında bir kadın. Üstünde hala asit yanığı giysiler var.
Şalının altında görünen yüzünün derisi yanmış, sağ gözü kapanmış.
Küçük bir aile tartışması yüzünden damadı gece çatıdan gizlice girip üstüne asit dökmüş.
Daha sonra yakalanan damat gözaltında tutuluyor.
Plastik cerrah Bilal Said yeni hastayı görmek için koşturuyor.
Son yıllarda Maksud gibi yüzlerce kadını tedavi etmiş.
İşi yüzünden depresif bir ruh haline girdiğini söylüyor.
"Bu hastalara çok sayıda cerrahi ve plastik operasyon uyguluyoruz; ama ne yaparsak yapalım gülümsemelerini geri getiremiyoruz."
Said, birçoğunun intihar ettiğini, diğerlerinin de toplumsal baskı ya da parasal sorun nedeniyle kendilerine saldırıda bulunan kocalarının ya da onların ailesinin evlerine geri dönmek zorunda kaldığını söylüyor.