Dünya

Dünya
NASA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
NASA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2/13/2013

10 yıl içerisinde dicle ve fırat yüzünden su savaşları tehlikesi

Türkiye dâhil Ortadoğu’nun bazı bölgelerinde büyük miktarlarda tatlı su kaybı saptandı. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), bölgede yaşanan ikinci büyük su kaybından söz ediyor.


Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA'nın 2003-2010 yıllarına ait uydu görüntüleri Ortadoğu'da büyük miktarda içme suyu kaybı olduğunu gösteriyor. Araştırmacılar Türkiye, Suriye, İran ve Irak'ta Dicle ve Fırat nehirleri havzalarının bulunduğu bölgede su rezervlerinde 144 kilometreküplük azalma tespit etti. Tatlı su depolarındaki toplam kaybın Lut Gölü büyüklüğünde olduğu belirtildi.

Sonuçları Amerikan Jeofizik Birliği'nin "Water Resources Resarch" adlı bilim dergisinde cuma günü yayımlanacak olan araştırmada, Hindistan'ın kuzeyi ve etrafında 2002-2008 arasında kaydedilen tatlı su kaybından sonra bunun bölgedeki ikinci büyük su kaybı olduğuna dikkat çekildi. NASA, 2007'de yaşanan kuraklık, su kaynaklarının kötü kullanımı, nüfus artışı sonucu su ihtiyacının artmasının bu sonuca yol açtığını kaydediyor.

NASA'nın araştırması Ortadoğu'da içme suyunun azaldığı ve gelecekte bazı ülkelerin su sıkıntısı çekeceği kaygılarını haklı çıkarıyor. Dünya Bankası da Doha'da düzenlenen iklim zirvesinde, gelecek yıllarda Ortadoğu ile Kuzey Afrika'nın bazı bölgelerinde su eksikliğinin başlıca sorun haline gelebileceği konusunda uyarıda bulunmuştu.

Çeşitli istihbarat birimleri, su kaynakları üzerindeki anlaşmazlıkların önümüzdeki 10 yıl içerisinde savaşların en temel sebeplerinden biri olacağı öngörüsünde birleşiyor. Özellikle 2022 yılından sonra Ortadoğu, Asya ve Kuzey Afrika gibi bölgelerde, su kaynaklarına erişim yolları üzerindeki denetimin savaş sırasında bir silah niteliği kazanacağı ve terörizm araçlarından biri haline geleceği tahmin ediliyor.deutsche welle

12/04/2012

Amerikan hükümeti 21 aralık kıyameti için halkını rahatlatmaya çalışıyor

Hükümet, internet sitesinden (www.usa.gov) yaptığı "Dünya'nın 2012'de yok olacağı ile ilgili korkunç iddialar, sadece iddiadır" başlıklı açıklamasında "internette Maya takviminin 21 Aralık'ta sona erdiği (ki ermemektedir), bir kuyruklu yıldızın felakete yol açacağı (tamamen yanlıştır), bilinmeyen bir gezegenin gizlice Dünya'ya yaklaşıp çarpacağı (kesinlikle doğru değil) ve benzeri birçok iddianın yer aldığı" belirtildi.
Bu iddiaların çok sayıda kişinin, özellikle de çocukların dehşete kapılmasına neden olduğuna işaret eden ABD hükümeti, ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA) "kıyamet" ile ilgili binlerce mektup aldığını, mektupların bazılarının yaklaşan son nedeniyle intihar etmeyi düşünen kişiler tarafından yazıldığını ifade etti.

ABD hükümeti, Dünya'nın 21 Aralık'ta ya da 2012 bitmeden önce herhangi bir gün yok olmayacağını vurguladı. Çarpışma için önce Mayıs 2003 tarihinin ileri sürüldüğünü, bu tarihte hiçbir şey olmayınca kıyamet için Aralık 2012 tarihinin belirlendiğine işaret eden hükümet, "Bu tarihte de bir şey olmayınca acaba bir sonraki tarih ne olacak" diye yazdı.

Sitede NASA'nın iddiaları çürütmek için hazırladığı video için de link verildi. Diğer ülkelerin hükümetleri de insanların korkularını gidermek için çeşitli önlemler alıyor. Rus hükümeti, Dünya'nın yakında yok olmayacağına dair bilimsel veriler içeren açıklamalar yaparken Fransa'da yetkililer, 21 Aralık'ta mistik bir yer olarak sığınak oluşturacağına inanılan dağlık bölgeye erişimi engellemeyi planlıyor.

NASA, geçen günlerde Maya takvimine göre Dünya'nın 21 Aralık'ta yok olacağı ile ilgili iddiaları bertaraf etmek için internet sitesinde özel bir bölüm hazırlamıştı (www.nasa.gov). Dünya'nın sonu ile ilgili iddiaların kökeni, Maya takvimi, gezegenlerin sıralanması ve Niburu gezegeni gibi konularla ilgili sorulara yanıt veren NASA, sözde Dünya'nın yok olmasına neden olacak Nibiru gezegeni ile ilgili hiçbir bilimsel veri olmadığına dikkati çekmiş ve "Eğer bu gezegen gerçek olsaydı ve Dünya ile çarpışacağı bir rotada bulunsaydı, bunu en az 10 yıl öncesinden bilebilirdik. Aynı zamanda gerçekten 21 Aralık'ta Dünya'ya çarpacak olsaydı Nibiru'yu şimdiden gökyüzünde çıplak gözle görebilmemiz gerekirdi" diye yazmıştı.cumhuriyet

3/24/2012

rus roketi'nin parçası uzay istasyonuna çarpma riski paniğe neden oldu

Uluslararası Uzay İstasyonu (UUİ) mürettabatı, bir uzay çöpünün platforma çarpma olasılığı nedeniyle bir süre tahliye kapsülüne sığındı.

Eski bir Rus roketine ait parçanın Cuma günü fark edilmesi nedeniyle istasyonu hareket ettirecek zaman kalmadığı için bu yönteme başvurulduğu belirtililiyor.

NASA yetkilileri, alt yörüngede süzülen roket parçasının istasyona çok yakın olmamasına rağmen emniyet için bu önlemi almak zorunda kaldıklarını söyledi.


12 yıl içinde UUİ üçüncü kez bir uzay çöpünün çarpma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.


Geçen Haziran'da bir metal parçası istasyonun 335 metre yakınından geçmişti.

Uzay mekiğinde halihazırda 3 Rus kozmonotla iki Amerikalı ve bir Japon astronot bulunuyor.

Mürettebata kumanda merkezi tarafından, parçanın çarpma ihtimaline karşı Soyuz kaçış kapsüllerine girmeleri talimatı verildi.

NASA tehlikenin atlatılması üzerine bu sabaha karşı mürettabattan ana istasyona dönmesinin istendiğini bildirdi.
Rus Uzay Dairesi, roket parçasının uzay istasyonunun 23 kilometre yakınından geçtiğini duyurdu.

NASA, alt yörüngede dolaşan yaklaşık 22 bin parça uzay çöpünü takip ediyor. Ancak dünyanın yörüngesinde daha önceki uzay yolculuklarından kalan milyonlarca parça dolaşıyor.

Bunlar arasında bir santimetreden küçük metal parçalarla, dev roketler ve devre dışı bırakılmış yakıt tankları da bulunuyor.


Saniyede birkaç kilometre hızla hareket eden bu parçaların uzay istasyonuna ya da uydulara ağır hasar verebileceği belirtiliyor.


Uzaydaki en büyük parça kirliliği 2007'de Çin'in bir füzeyle kendi uydularını vurması sonucu oluşmuştu. Bunun sonucunda 3 bin izlenebilir parça ve 150 bin kadar parçacık uzaya yayılmıştı.

2009'da bir Rus uydusu ile bir Amerikan uydusu çarpışmış, tonlarca uzay çöpü ortaya çıkmıştı.

9/21/2011

uzay istasyonu tarafından çekilen güney ışıklarının ilginç görüntüleri

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, Uluslararası Uzay İstasyonu'nun Avustralya ve Antartika üstünde çektiği Güney ışıklarının görüntülerini yayımladı.

Görüntüler dünyadan yaklaşık 320 kilometre yukarıdan çekildi.

7/27/2011

evrende dünya okyanuslarının 140 trilyon katı büyüklüğünde su kütlesi tespit edildi

Dünyadan 12 milyar ışık yılı mesafedeki bu su kütlesi, dünya okyanuslarının içerdiği toplam su kütlesinin 140 trilyon katı büyüklüğe sahip. Buhar halindeki su kütlesi, kuasar olarak adlandırılan ve ortasında, çevresindeki maddeyi yutan büyük bir kara delik bulunan gök cismini sarıyor.
NASA'nın Kaliforniya'daki laboratuvarından Matt Bradford, kuasar çevresindeki ortamın oldukça özgün bir yapıya sahip olduğunu belirterek, bu yapının "devasa büyüklükte su ortaya çıkardığını" belirtti.

Keşfi yapan ekiplerden birinin başkanı olan Bradford, "yeni keşif bir kez daha gösterdi ki su, evrende oldukça yaygın ve hatta evrenin en erken zamanlarından beri var" dedi. Bu ekibin bulguları, Astrophysical Journal Letters'da yayımlandı.

Kuasarlar, çevresini bir disk şeklinde saran gaz ve toz kümesini emen devasa bir karadeliğe sahip gök cisimleri. Kuasarın karadeliği, bu tüketiminin sonucunda diskin ortasından her iki yöne doğru müthiş bir enerji fışkırtıyor. Su kütlesinin bulunduğu bu kuasarın kara deliği Güneş'ten 20 milyar kat daha yoğun ve Güneş'ten, "Bin trilyon kat" enerjiye sahip.

Bu kadar uzakta ve evrenin erken dönemlerinde var olan su kütlesi ilk kez keşfediliyor. Güneş Sistemi'nin dahil olduğu Samanyolu Galaksisi'nde de su buharı bulunuyor ancak galaksimizdeki su kütlesinin çoğu buz halde bulunuyor. Samanyolu'ndaki su kütlesi, bu kuasarda bulunandan 4000 kat daha az. Bunun nedeni de suyun, Samanyolu'nda daha çok buz formunda olması.

Kuasardaki su buharı, gök cisminin karadelik etrafında dönen gaz kütlesinin içerisine dağılmış durumda. Bu gaz bölge, yüzlerce ışık yılı genişliğinde (1 ışık yılı, yaklaşık 6 trilyon mil). Kuasardaki su buharı ile, karbonmonoksit gibi diğer moleküllerin ölçümleri, çevreleyen gazın yoğunlaşarak yıldızlar oluşturuyor olabileceğini gösteriyor. Ölçümler, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü'nün Hawai'deki teleskobu kullanılarak, Bradford'un ekibince 2008'den beri yapılıyor. Kuasar üzerinde çalışan ikinci ekip ise, Alpler'deki Caltech Submillimeter Gözlemevi başkan yardımcısı, fizikçi Dariusz Lis başkanlığındaki bir ekip. Bu ekip de kuasardaki ilk su buharı gözlemini 2010'da yaptı.

3/07/2011

nasa uzmanının uzayda yaşam bulguları tartışmalara sebep oldu

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)'nın bilim adamlarından birinin, uzayda yaşam olduğunu gösteren bulgular elde ettiğini öne sürmesi tartışma yarattı.

Bilim adamı Richard Hoover, Dünya'ya düşen üç meteorda mikroskobik fosiller bulduğunu söylüyor.

Hoover, karbon da içeren bu fosillerin, oksijen varlığında fotosentez yapabilen bakterilere benzediğini belirtiyor.

Richard Hoover'ın bulguları, Cuma günü Cosmology dergisinin internet sayfasında fosillerin fotoğrafları eşliğinde yayımlandı.

Eğer Amerikalı bilim adamının iddiası doğrulanırsa, bu, yaşamın dünyaya sınırlı olmadığı, kökeninin de kainatta başka bir yerde olabileceği anlamına gelebilecek.

Uzmanlar ise şimdi Richard Hoover'ın tartışmalı iddiasını inceliyor.

Birçok bilim adamı Hoover'ın iddiasına şüpheyle bakarken, Cosmology dergisinin editörü Rudy Schild 100 uzman ve 5000'den fazla bilim adamından Richard Hoover'ın araştırmasını incelemesini istedi.

İncelemelerin sonuçları bugünden itibaren dört gün boyunca Cosmology'nin internet sitesinde yayımlanacak.
Hoover ilk iddia sahibi değil

Richard Hoover, uzayda yaşam olduğunu gösteren bulgular elde ettiğini öne süren ilk kişi değil.

NASA'nın bilim adamları 1996'da da Güney Kutbu'nda bulunan 4 milyar yıllık bir meteorda, Mars gezegeninde mikrobik yaşam olduğuna dair kanıt bulduklarını söylemişlerdi.

Başta araştırma büyük ilgi çekmiş, "Mars meteoru" adi verilen kaya parçası, Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)'nın Washington'daki merkezinde sergilenmişti.

Ancak daha sonra araştırma eleştirilmiş, bulguların Mars'ta yaşam olduğunu kanıtlayamayacağı ortaya çıkmıştı.

Richard Hoover'ın araştırmasının kaderinin de aynı olabileceği belirtiliyor.
bbc türkçe bilim ve teknoloji