Dünya

Dünya
Kıbrıs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kıbrıs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3/19/2012

kıbrısın kurtuluş tarihini anlatan çılgın türkler kıbrıs kitabından

Diriliş, Şu Çılgın Türkler ve Cumhuriyet adlı kitaplarıyla yakın Türk tarihini milyonlarca kişiye okutmayı başaran ünlü yazar Turgut Özakman, şimdi de Kıbrıs’ın kurtuluş tarihini kaleme aldı.
“Çılgın Türkler-Kıbrıs” adıyla yayınlanacak kitaptan bazı bölümler şöyle:

39 lira borç var
- Vehbi ve arkadaşları gözden kaybolup epey sonra güneş batarken Anamur Kalesi’ne geri döndüler. Kendilerine böyle talimat verilmişti. 10 makineli tabanca (sten) ile 20 tabanca ve iki sandık mermi kayığa yüklendi. “Bu silahlar sizin değil, örgütün. Erenköy’e gidince bunları gözden uzakta, güvenli bir yerde toprağa gömün. Parola ‘39 lira borç var’. Bu parola ile gelen kişiye silahları topraktan çıkarıp teslim edeceksiniz.”
Sarıldı: “Haydi çocuklar selametle.”
Hava kararırken Anamur’dan ayrıldılar. Zahmetli bir yolculuktan sonra, gün ağarmadan Erenköy’e ulaştılar. Silahları köyün dışında sessizce toprağa gömdüler. (1958)
Elmas’ın silahları
- 24 Mart 1959 akşamı Elmas motoru yeniden yola çıktı. 15 ton silah ve cephane taşıyordu: 100 tabanca, 200 sten, 30 bren, 154 piyade tüfeği, 250 el bombası ve çok sayıda çeşitli mermi. Bu sefere Binbaşı Tansu da katılmıştı. Kıyıya 15 mil kalınca durdular, İngiliz devriye gemisinin geçmesini beklediler. Geçince ilerlediler. Silahların boşaltılacağı yer olarak Girne’nin doğusunda bir nokta (Ozanköy) bildirilmişti. Işıkla işaretleşildi. Motoru rölantiye alarak o noktaya yanaştılar. Mücahitler karanlığa sığınmış, sessizce bekliyorlardı. Biri seslendi:
“Parola?”
“Anıt-kabir!”
“Hoş geldiniz.”
Kumsala baştan kara ettiler. Kucaklaştılar. Mücahitler 15 ton silah ve cephaneyi, hiç konuşmadan, 30-40 dakikada boşalttılar. Silahlar yine mumlanmış ve muşambalara sarılmıştı. Silahlar mumlanmış değilse, mücahitler mumlu bezler hazırlayıp silahları bu bezlere sarıyor, toprağa öyle gömüyorlardı. Elmas hiç vakit geçirmeden Kıbrıs sularından ayrıldı. 17 Ekime kadar, on-on beş günde bir Kıbrıs’a birçok silah ve mermi taşıyacak, hava elverişli olduğu zamanlar Erenköylü gençler de küçük kayıklarıyla silah getirmeyi sürdüreceklerdi.
Zaferden size ne?
- Gösteri yapan Türk öncüleri İngiliz Valisinin huzuruna çıkardılar. Vali kızmıştı: “M. Kemal Paşa savaş kazanıyor. Türkler Türkiye’de bunu kutluyorlardır. Ama size ne? Size ne oluyor? Onun zaferini niye kutluyorsunuz?”
Sorunun aptallığı Türkleri şaşırttı. Biri bir adım ileri çıktı:
“Sayın Vali, biz de Türküz, Türkiye’nin kopmaz bir parçasıyız. Hiçbir şey bizi, duygularımızı ve anavatana bağlılığımızı değiştirmeyi başaramaz.”
Vali yutkundu. Demek ki kırk dört yıldır aldıkları sıkı önlemler Türklerin milli duygularını öldürmeye yetmemiş, aşındıramamıştı bile. Üstelik bu gençler İngiliz yönetiminde doğmuş ve yetişmişlerdi. Bütün mazlum milletler de bayram ediyordu. Birçok mucize ardarda gerçekleşmiş ve Türkiye yeniden var olmuştu. Saklanan bayraklar yetmedi. Kadınlar yeni bayraklar diktiler. Kıbrıs kırmızı-beyaz oldu. Camiler dolup dolup boşaldı. İngilizler bayrakları toplattılar. Suratları asılmış, neşeleri kaçmıştı. Çünkü bütün olayların, yayılmaların, haksız heveslerin ve dökülen kanların arkasında onlar vardı. Asıl yenilen emperyalist İngiltere’ydi.
Paradan önce yumruk
Geçitkale mücahitlerinin Komutanı Yüzbaşı Mehmet, Makarios’un Türklere benzin verilmesini yasakladığını duyunca, arabasına Türk bayrağını taktı, atlayıp anayolda bulunan ilk Rum benzin istasyonuna gitti.
“Depoyu doldur!”
Rum yılışık yılışık “Artık Türklere benzin vermek yasak” dedi. Yüzbaşı duymamış gibi bir daha söyledi:
“Depoyu doldur!”
Rum yine sırıtarak yasak olduğunu söylüyordu ki ağzına müthiş bir tokat yedi, kütük gibi yere yuvarlandı. Bütün ön dişleri dökülmüştü. Benzincide çalışan üç Rum Yüzbaşının üzerine atladı. Biraz sonra üçü de yere oturmuş, iki büklüm inliyordu. Yüzbaşı sakin sakin içlerinden birine emretti:
“Depoyu doldur!”
Adam iskeleti gacırdayarak doğruldu. Depoyu doldurdu. Yüzbaşı parasını verdi, selamlayıp ayrıldı.(1963)

72 helikopterli ilk harekat

- (KİTAPTAN) Dünyada 72 helikopterin katıldığı ilk harekâttı bu. Türk ordusu bazı önemli ilklere imzasını atıyordu.
Art arda havalandılar. Saat 07.15’ti.
Uçuş savaş uçaklarının koruması altında 45 dakika sürecekti. Kıbrıs’a yaklaşırken Türk tarihinde hiç eşi olmayan bir görünüm oluştu. Denizde 43 gemiden oluşan konvoy vardı. Onun üzerinden 72 helikopter geçiyordu. Helikopterlerin üzerinde 3 koruyucu jet uçuyordu. Karşıdan, paraşütçüleri atıp V düzeninde geri dönen 36 büyük uçak göründü. Bu görkem birçoklarının gözlerini yaşarttı. Bütün Türk tarihi boyunca ordu hiç bu kadar güçlü olmamıştı.
- Turgut Özakman, 72 helikopterin aynı anda düzenlediği harekâtın dünyada ilk olduğunu söyledi. Özakman, bu konuda Vietnam dahil bir çok örneği incelediğini ve uzmanlarla görüştüğünü belirtti.
Bayrağa işeyeni vurdu

- SABAH Ledra Palas önündeki Rum barikatında bulunan Milli Muhafız Ordusu askerleri, yani çeteciler bir gün önce Geçitkale’nin alınmış olmasına seviniyorlardı. Köylerin boşaltılacağından, Türklerin serbest bırakılacağından daha haberleri yoktu. Geçitkale zaferinin keyfini çıkartmak isteyen bir çeteci yere bir Türk bayrağı serdi. Karşıdaki barikatta mücahitler vardı. Yapacağı gösteriyi Türklerin görmelerini istiyordu. Baktıklarını görünce, önünü açtı, Türk bayrağı üzerine işemeye başladı. Mücahitlerden biri hemen tüfeğini doğrulttu, bayrağa işemekte olan Rum’un kasıklarına birkaç el ateş etti. Kasıkları parçalanan Rum askeri önce iki büklüm oldu, sonra af diler gibi bayrağın önünde diz çöktü ve yana devrilip kaldı.

33 kurşun

(KİTAPTAN) Sesler daha da yakından gelince, Mürüvvet Hanım eşinin tavsiyesine uyarak üç çocuğunu alıp güvenli diye banyonun küvetine girdi, uzandı, çocuklarını kollarının arasına aldı. Sımsıkı sarıldı. Altı aylık Hakan iki kardeşinin arasındaydı. Rumlar kapıyı tekmeleyip banyoya daldılar. İnleyen yaralılara, ağlayan Işıl’a bakmadılar bile. Küvetin içindeki anneyi ve çocukları görmüşlerdi. Türk subayının eşi ve çocukları bunlardı işte! Görerek, nara ata ata otuz üç el ateş ettiler. Dördü de öldü. Çocukların kanları, beyin parçaları, saçları tavana sıçrayıp yapıştı. Eserlerini şeytanı bile utandıracak bir keyifle izlediler. Sonra evden çıktılar. Tutsak aldıkları Kumsallılarla birlikte dönüşe geçtiler. (24 Aralık 1963)
Türk canını esirgemez
- Birkaç Rumlaşmış Türk dışında Türkleri Enosis’e razı etmek imkânsızdı. Enosis’i gerçekleştirmek için Türkleri ya sindirmek ya da yok etmek gerekiyordu. Biri ‘enosis’ deyince hemen tepki gösteriyor, miting yapıyor, birçok yere telgraflar yağdırıyorlardı. Makarios Başpiskoposluğa dönünce, Eoka ile ilgili ön hazırlıklara katılmış olan güvenilir adamı Polikarpos Yorgacis’i çağırttı ve planı bildirdi.
“İngilizlerden sonra Türklere de döneceğiz.”
Yorgacis, “İngilizler kolay..” dedi, “..Onların canı tatlı. Türkler zor. Bunlar inatçı, bunlar canlarını esirgemez, bunlarda mücadele ruhu var. Bu ruhu öldürmeliyiz.”
Makarios’un uzun sakalı keyifle titredi. Türk sorunu böyle çözülürdü:
“Haklısın. O ruhu öldürmeliyiz.”

turgut özakman çılgın türkler kıbrıs kitabı için yazmak boynuma borçtu

Tarihin akışı içinde Kıbrıs sorununu ve olayları, Kıbrıslı kahramanları öğrendikçe, Kıbrıs’ı yazmanın bir borç olduğuna inandım. 1974 harekatı bu büyük hikayenin doruk noktasıdır.

yazmak boynuma borçtu
Türk askerinin Kıbrıs’ta, Çanakkale’yi ve Milli Mücadele’yi anımsatan destanları vardır. Bir noktayı belirteyim. Türkiye bu çıkarma harekatının maddi koşullarını sabırla, uzun yıllar içinde hazırlamıştır. Bu soruna katkıda bulunan büyük yöneticilerin adlarını saygı ile anacağım: Adnan Menderes, İsmet İnönü, Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit. Sonunda fethinden bugüne kadar Kıbrıs’ın olağanüstü hikayesini bütün yönleri ile bir bütün olarak anlatmaya oturdum. Hikaye yazarın hayaline gerek bırakmayacak nitelikte. Kitaba bu nedenlerle ‘Çılgın Türkler-Kıbrıs’ adını verdim.

Muhabir gittim

- Siz bir gün Kıbrıs’a muhabir olarak gittiğinizi söylemiştiniz. Doğru mu hatırlıyorum?

Evet. 1963’teki Noel kıyımı dolayısıyla, Basın-Yayın Genel Müdürlüğü radyodan bir muhabir istemişti. Ben gönüllü oldum. Uygun bulundu. Askeri bir uçakla ocak ayı ortasında Lefkoşa’ya gittik. Basın Yayın’dan bir kamereman ile bir fotoğrafçı da geldi. Uçak un çuvalları ve ilaç sandıkları ile doluydu. Un çuvallarına oturarak uçtuk. Havacı binbaşı, kameramana Girne’den Lefkoşa’ya kadar arazinin çekimini yaptırdı. “Bir gün lazım olur” demişti. Bu sözü hiç unutmuyorum. Tek otel vardı. Yeni yapılan Saray oteli. Daha odalar döşenmemişti. Bize yer yatakları yaptılar. Lokanta kısmı açılmamıştı. Bir aşçıda yedik. İyi değildi. Basın Ataşesi Selahattin Sonat, bizimle birlikte 20’ye yakın gazeteciyi her gün öğle ve akşam evine yemeğe götürdü. Hanımı da güler yüzle bizi ağırladı. Barış gücü daha gelmemişti. İngiliz askerleri barış gücü görevini üstlenmişlerdi. Noel kıyımı adını taşıyan olayın kalıntılarını gezdik. Rumların yakıp yıktıkları evleri, sokakları, mahalleleri gördük. Tüylerimiz diken diken oldu. Binbaşı Nihat İlhan’ın eşinin ve üç çocuğunun, güven umuduyla sığındıkları bir küvet içinde öldürüldükleri evi ve banyoyu da gördük. Bizi gezdiren görevli de ağladı, biz de ağladık. Kan izleri daha tavanda, kurşun izleri duvarlarda duruyordu. Dr. Fazıl Küçük çok üzgün ve sinirliydi. Kısa bir demeç verdi. Özeti, ‘Bizi yenemezler’di. Alay komutanı ile konuştum.


çılgın türkler kıbrıs

- Kitabı ne kadar zamanda yazdınız?

Cumhuriyet kitabının ikinci cildini bitirir bitirmez başladım. Bir buçuk yıl kadar sürdü. Doktorlara gitmek dışında hiç dışarı çıkmadım. Sabah çalışmaya oturdum, gece kalktım. Bir çok olayı, sahneyi birlikte yaşadım. Özellikle uçaklarla, direnişlerle ve 1974 çıkarma sahnelerini yaşayarak yazdım.

- Kitap kaç sayfa?

400 sayfa kadar. Resimler ve bazı çatışmaların kolayca anlaşılması için basit krokiler de var. Eşim, onca işinin arasında bilgisayar çıkışını üç günde okudu. Su gibi okunsun diye elimden geleni yaptım. Bazı bölümleri birkaç kez yazdım. İçim rahat edene kadar uğraştım. Kitabı herkesle birlikte gençlerimizin de büyük bir ilgi ile okuyacaklarına, 40 yıllık öğretmenlik sezgisi ile inanıyorum. İlgi duyacakları yüzlerce olay, pek çok ayrıntı, unutamayacakları kişilikler var. Özellikle Kıbrıslı Türk gençlerin okumalarını da candan diliyorum. Tarihlerini bilmeyen milletler kuru kalabalık olur. Kimi güçler de kuru kalabalıkları sürü gibi güderler.

Bu arada Çanakkale ile ilgili bir film çalışmanız varmış.

Bunlar biri ötekini mayalar, biri ötekini harekete geçirir büyük olaylar. Filmi 18 Ekimde izleyebileceğiz.

Ağabeyim öldü sandım

- Denktaş’la tanıştınız mı?
Tabii. Denktaş, Birleşmiş Milletler’de çok etkili bir konuşma yaparak Kıbrıs sorununun nedenlerini, sorumlularını açıklamıştı. Birçok kötülüğün yapımcısı olan Makarios bu konuşmaya kızdı ve Denktaş’ı birkaç yıl Kıbrıs’a almadı. Böyle bir yetkisi var mıydı? Hayır! Ama Makarios böyle bir yöneticiydi. Kıbrıs’ın başına çöreklenmişti. Kana doymuyordu. Denktaş ara sıra Radyo Müdürü Yılmaz Hiçyılmaz’ı ziyarete gelirdi. Yılmaz bir süre Lefkoşa’da Basın Ataşe Yardımcısı olarak bulunmuştu. O zamandan tanışıyorlar. Bazı ziyaretler sırasında ben de bulundum. Birçok sorunu birinci elden dinledim. Denktaş Art Tv’de konuşurken masasının üzerinde iki kitap dururdu. Biri büyük Atatürk’ün Nutuk’u, ötekisi Şu Çılgın Türkler. Ölümüne ağabeyim ölmüş gibi yandım. Kıbrıs’ta öncü lider Dr. Fazıl Küçük’tür. Milli lider, devlet kurucu, ilk mücahit ve büyük lider Rauf Denktaş’tır. KKTC başta onun eseridir. 1974’ten önce kişi başına düşen milli gelir 600 dolar kadardır. Şimdi 20 bin dolar kadar.

Hürriyet’in katkısı büyük

- Sizin Kıbrıs’la ilginiz 1964 Ocak’ında Lefkoşa’ya gitmekle mi başladı?
Hayır. Gazetelerin başlıca konusu Kıbrıs olmuştu 1950’lerde. Başta Hürriyet vardı. Öteki gazetelerimiz de bu davayı önemsediler. Kıbrıs’ta Türklere bir haksızlık olsa, Türkiye’de şehirlerde 50 bin ile 300 bin kişinin katıldığı büyük protesto mitingleri yapılıyordu. Bir aşamada on binlerce gencin Kıbrıs’a gitmek için gönüllü yazılmak istediklerini hatırlıyorum. Her genç gibi benim için de Kıbrıs her zaman taze bir yaraydı. Kıbrıs hakkındaki bir çok gazete röportajını kesip saklamıştım. Bazı kitaplar almıştım. 1964’ten sonra bu ilgi daha da arttı. Bir gün yazarım umuduyla bir Kıbrıs kitaplığı oluşturmaya başlamıştım. Yazmaya karar verince bir çok kişiden yardım ve destek geldi.
- Türkiye’nin Kıbrıs’la ilgisi nasıldır?
Türkiye’deki bütün devrim hareketleri Kıbrıs’a yansımıştır. Kıbrıslılar sömürge yönetimlerine boyun eğen bir dini cemaat olmamışlardı. Türkiye’nin açık, yakın ve yoğun ilgisi Rumların çeteleşmeleri, terör olayları üzerine başlar. Tarihi bir gerçeği belirtmek için şunu söylemeliyim. Kıbrıs sorununun milli bir dava olarak benimsenmesinde Hürriyet Gazetesi’nin, Sedat Simavi’nin, Hürriyet çalışanlarının büyük katkısı vardır. Bir çok miting Hürriyet Gazetesi’nin öncülüğü ile gerçekleşir. Hükümetler daha açık bilgi vermeye ve tavır almaya başlarlar. Kıbrıs tarihi yazılırken Hürriyet bir bölüm olarak yer alacaktır.

Gazeteye yasak

(KİTAPTAN) Hürriyet gazetesi bu süre içinde, 43 miting, 10 kapalı yer toplantısı yapıldığını, 790 kişinin konuştuğunu, miting ve toplantılara 2 milyon 690 bin kişinin katıldığını açıkladı. Türkiye gazetelerinin Kıbrıs’a sokulması yasaklanmıştı. Kıbrıslı Türkler haber alamıyorlardı. Ankara radyosu Kıbrıs Saati adıyla özel bir program yapmaya başladı. Kıbrıs’ı ilgilendiren her türlü habere yer verilecekti.

7/11/2011

kıbrısta deniz üssünde patlama olunca türkler adayı işgale başladı zannettiler

Rum askeri yetkililer, üç yıl önce el konulan bir gemide ele geçirilen ve hala deniz üssünde muhafaza edilen konteynerlerdeki mühimmatın infilak ettiğini söyledi.
Sabah 06.00'da meydana gelen patlama ardından Limasol'daki Evangelos Florakis üssüne çok sayıda ambulans sevk edildi. Yaralılardan bazılarının durumunun ağır olduğu belirtilirken, bölge halkına kan bağışı çağrısında bulunuldu.
Patlamanın ardından bölgedeki bir elekrik santralinde çıkan yangın birkaç saat içinde kontrol altına alındı. Ancak santralin devre dışı kalması nedeniyle elektrik kesintisi uygulanıyor.
Patlamaya üssün çevresindeki çalılık bölgede çıkan yangının neden olduğu düşünülüyor. BBC Lefkoşa muhabiri Tabitha Morgan'a göre sabotaj olasılığı üzerinde durulmuyor.
Kıbrıs Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas, olay yerinde incelemelerde bulundu, büyük bir trajediyle karşı karşıya olduklarını söyledi. Bakanlar Kurulu patlamayla ilgili olarak olağanüstü toplantıya çağrıldı.
Ocak 2009'da İran'dan Suriye'ye giden Monchegorsk adlı Kıbrıs bandralı bir gemide 98 konteyner dolusu silaha el konulmuştu. Konteynerler, bu üste tutuluyordu.
Kıbrıslı yetkililer İran'ın BM'nin ambargo kararına aykırı davrandığı için gemiye el konulduğunu açıklamışlardı.
'Yataktan düştüm'
Patlama çevrede büyük paniğe neden oldu.
Reuters'a göre, Eleni Tubi adlı bir Rum, "Çok büyük bir patlamaydı. Yataktan düştüm. Hemen çocuklarımın yanına koştum" dedi.
Aleksandra Dimitru adlı bir kadın da BBC'ye patlamanın etkisiyle çevredeki tüm otellerin camlarının kırıldığını söyledi, 'Büyük panik yaşandı. Bazı yaşlılar, Türklerin işgale başladığını sandılar" diye konuştu.

6/26/2011

kıbrıs'ta türk futbol takımı aldığı cezaya öfkelendi rum kesimi ligine başvurdu

KKTC Futbol Birinci Ligi takımlarından Lefke Türk Spor Kulübü, Rum Kesimi Futbol Federasyonu’na, Güney Kıbrıs Ligi’nde oynamak için başvuruda bulundu.
Bu trajikomik durum, kulübün aldığı tarihi cezaya karşı KKTC Futbol Federasyonu’na bir gözdağı vermek mi, yoksa takım olarak Kıbrıs Rum Ligi’ne toplu iltica girişimi mi sorularını beraberinde getirdi.

26 bin lira para cezası

Ada’da yaşanan ilginç olay şöyle gelişti: Lefke Kulübü, Çetinkaya ile oynadıkları KKTC Kupası final maçında çıkan olaylar nedeniyle Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu tarafından 10 maç saha kapatma ve 13 bin TL para cezası ile cezalandırıldı. Ayrıca cezanın düşürülmesi için yaptıkları itiraz da reddedilip, bu ceza 13 maç saha kapatmaya ve 26 bin TL’ye yükseltildi.

Tüzüğü gönderecekler

Bu cezaların artırılmasını protesto eden Lefke Türk Spor Kulüp Başkanı Yıltaç Mükellef, yöneticilerle birlikte Güney Lefkoşa’da bulunan Kıbrıs Rum Futbol Federasyonu’nun (KOP) merkezine gitti. KKTC kulübünün yöneticileri, burada Başkan Konstantis Gutsogumnis ve Rum yetkililerle masaya oturup yaklaşık bir buçuk saat süren bir toplantı yaptılar.

Lefke heyeti, bu tarihi toplantıda Kıbrıs Rum Federasyonu’na üye olabilmek için fikir alışverişinde bulundu. Rumlar ise, Ada bölünmeden önce de federasyona üyeliği bulunan Lefke’ye yeşil ışık yakıp Türk takımının lehine girişimlerde bulunucaklarını ilettiler. KOP yetkilileri, kendi federasyon tüzüklerini ingilizceye çevirip 15 gün içerisinde Lefke yönetimine vereceklerini söylediler.

Esprili görüşme

KKTC futbol tarihindeki en büyük cezaya maruz kaldıklarını belirten Yıltaç Mükellef, Yüksek İdare Mahkemesi’ne gideceklerini söylerken, Rum Federasyonu ile yaptıkları görüşmenin esprilere sahne olduğunu anlattı ve “Kulübümüzün atkısını Rum başkana vererek, ‘Siz bizi üye yapmadan biz sizi kulübümüze üye yaptık’ dedik. Kendileri de bana ‘Memnuniyetle’ şeklinde yanıt verdi” dedi.

Ceza indirilmeyecek

KKTC Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Sertoğlu, Lefke Kulübü yetkilileri ile bir görüşme yaptıklarını belirterek, “Kendilerine federasyonunun kararının değişmeyeceğini ilettik. Onlar da bize mahkeme yolu ile bu işi devam ettirme kararlığında olduklarını söylediler. Yasalarımıza göre, Lefke Kulübü Yüksek İdare Mahkemesi’ne başvurabilmesi için genel kurulun 25 oyunu almak zorundadır. Lefke’nin Rum kesimine bizi protesto için gittiklerini zannediyorum” dedi.
Rum başkan, Türk takımının atkısını taktı

KIBRIS Türk kulübü Lefke’nin, Güney Kıbrıs Futbol Federasyonu heyeti ile yaptığı görüşmeler beklenenden de olumlu geçti. Hatta Kıbrıs Rum Futbol Federasyonu Başkanı Gutsogumnis, boynunda Lefke atkısı ve flaması ile toplantı sonunda açıklama yaptı. Gutsogumnis, temmuz ayında görüşmelerin süreceğine değindi.
hürriyet

6/20/2011

kıbrısta ingiliz işgalinde bile eğitim veren osmanlı medreseleri şimdi ne durumda

Kıbrıs'ta Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapılmış on beş medrese bulunmaktaydı. Vakfıye defterlerine göre ise kayıtlı on bir tane medrese vardı. Bu medreseler, lise düzeyinde eğitim vermekteydi. 
Adadaki ilk medrese, 1573'te, Lefkoşa'da inşa edilen Büyük Medrese'dir. Yine Lefkoşa'da bulunan Küçük Medrese ise, ondan beş yıl sonra inşa edilmiştir. On iki medresenin sadece sekizi İngiliz dönemine kadar eğitimine devam edebilmiştir.


On beş medreseden dokuzu, sadece Türkiye tarafından tanınmakta olan Kuzey Kıbrıs'ta, beşi ise adanın güney kesiminde bulunmaktadır. Birinin ise nerede bulunduğuna dair bilgiye ulaşılamamıştır. En fazla medrese olan yerleşim yeri yedi medreseyle Lefkoşa iken, onu iki medrese ile Baf izlemektedir. Gazimağusa, Larnaka, Limasol, Peristerona ve Lefke'de de birer medrese bulunmaktadır.

Adada, Osmanlılar döneminde medrese eğitimi çok üst düzeydeydi. A. Süha adlı araştırmacıya göre; bu dönemde Kıbrıs'taki medreseler, Anadolu'nun güney kesiminden öğrenci çekmekteydiler. Öğrenci gönderen şehirlerin başında Mersin, Anamur, Antalya ve Adana gelmekteydi. 16. yüzyıldan sonra bu eğitim türü Osmanlı gerenelinde olduğu gibi adada da zayıflamaya başamıştır. Önceleri, bir kanunla kapatılmaları yasaklanmıştır.Daha sonra, Osmanlı döneminin sonlarında ve İngiliz hakimiyetinde bu eğitim daha da zayıflamış ve 1939-40 eğitim-öğretim sezonunda sona ermiştir. Eğitim vermekte olan son medrese olan Büyük Medrese, 1936 yılında yıkılmıştır; fakat eğitim bir süre daha devam etmiştir. 1931 yılında söz konusu medresenin yıkılıp tekrar yapılacağı haberleri üzerine, bazı ada sakinleri medreselere karşı çıkmıştır. Günümüzde ise medreselerin çoğu harap durumdadır.
wikipedia

5/03/2011

kıbrısta başpiskoposun ab'ye üye olmak için yalan söyledik sözleri adayı karıştırdı

Rumlar dini liderlerine ateş püskürdü, gazeteler "Hazret unufak etti" ve "Konuşma Hrisostomos" manşetleri attı.

Kıbrıs'taki referandumun üzerinden tam 7 yıl geçtikten sonra Rum tarafından tarihi itiraflar geldi.

Yunanistan'daki SKY televizyonuna demeç veren Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos, Güney Kıbrıs’ı ayağa kaldıran açıklamalar yaptı.

Rum tarafının müzakere masasında neredeyse Türk tezlerine yaklaşan tavizler verdiğini söyleyen Başpiskopos Hrisostomos, "Kıbrıs Cumhuriyeti 2004 yılında Annan Planını kabul edeceğini belirterek, Avrupa Birliği üyeliği için Avrupa’yı kandırdı" dedi.

Hrisostomos'un açıklamaları şöyleydi: "Türklere verilen kabul edilemez tavizler Helenizmin Kıbrıs toprağındaki devamını tehdit ediyor. Siyasiler tarafından yönetilen milli davada, 50 yıl içinde Kıbrıs’ın yarısı kaybedildi, şimdiyse tamamı tehlike altındadır."

Çözüm çabalarına da değinen Başpiskopos, Rum Yönetimi eski lideri Glafkos Klerides’in, AB’ye, Güney Kıbrıs’ın üyeliğine karşılık, Kıbrıs sorununu Annan Planı temelinde çözme sözü verdiğini söyledi.

Başpiskoposun itiraf niteliğindeki açıklamaları, Rum tarafını karıştırdı. Başta siyasiler olmak üzere medya da dini liderlerine ateş püskürdü.

Dini lidere öfke manşetlerdeydi. Polisitis gazetesi, "Konuşma Hrisostomos" başlığını kullandı. Fileleftheros gazetesi "Hükümet ve AKEL Başpiskopos’a ateş püskürdü. Din adamı gibi değil politikacı gibi davranıyor" ifadelerine yer verdi. Haravgi gazetesi ise "Hazret içteki birliği yine unufak etti" manşetini attı.

Rum Hükümet Sözcüsü Stefanos Stefanu Başpiskopos’un Rumlara ve milli davaya zarar verdiğini ileri sürerek açıklamalarının iç cepheyi paramparça ettiğini savundu.

İktidardaki AKEL partisinin lideri Andros Kiprianu da, II. Hrisostomos’u bölücülükle suçladı ve halka kötü örnek olduğunu söyledi. Kiprianu "Açıklamaları yabancıların eline Kıbrıs Cumhuriyeti’ni cezalandırması için koz veriyor. Başpiskopos politikacı gibi davranıyor, halkı bölecek konuşmalar yapıyor" dedi.

Muhalefet liderleri de Başpiskopos’un açıklamalarını sert dille eleştirdi. Ana muhalefetteki Demokratik Seferberlik Partisi lideri Nikos Anastasiades, Hrisostomos’un açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını belirterek din adamlarının siyasete müdahale etmesini eleştirdi.
mynet