Dünya

Dünya
İsrail toprakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İsrail toprakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2/10/2013

İsrail'de Vatan Hainliği ile suçlanan Filistin yanlısı Hahamlar

Rabbis For Palestine isimli bu oluşum, İsrail’in topraklarını Filistin’e geri vermesini, ülkenin kendini feshetmesini ve kutsal topraklardaki Yahudilerin Filistin yönetimi altında yaşaması gerektiğini savunuyor. Bu oluşumun üyelerinden biri olan haham Jacob Weisz anlatıyor.

Rabbis For Palestine (Filistin Yanlısı Hahamlar) isimli oluşumu, kendi ülkeleri İsrail’de en hafifi vatan hainliğiyle suçlayan pek çok muhalif var. Sebebi açık. Filistin’e destek vermeleri. Ancak onların desteği İsrail’deki pek çok barış yanlısı aktivist gruptan farklı. Açıkça İsrail devletinin feshedilmesini ve toprakların Filistinlilere iade edilmesini savunuyorlar. İsrail’de yüzyıllardır var olan ve gün geçtikçe yayılan Siyonist ideolojiyi de Ortadoğu ve dünya için büyük bir tehlike olarak görüyorlar. Elbette görüşleri sırf Siyonist görüşe yakın olan değil pek çok Yahudi için de yenilir yutulur cinsten değil. Yayınladıkları makalelerde, örneğin İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Yahudi katliamı sırasında pek çok Yahudinin Nazilerin işgal ettikleri ülkelerden başka ülkelere geçişinin Yahudi hiyerarşisinde üst kademelerde yer alan Siyonistler tarafından engellendiğini öne sürüyorlar. Bunun sebebinin de Siyonistlerin Yahudiler için gidilecek tek yerin kutsal topraklar olduğu yönündeki takıntısı olduğunu söylüyorlar. Dolayısıyla Avrupa’da pek çok Yahudi kökenli ailenin İspanya, Türkiye ya da Macaristan’a göç etmeyip sonra da ölmesini Hitler’e olduğu kadar Siyonizme de bağlıyorlar. Eylemlerindeyse, İsrail bayrağı yakmaktan çekinmiyorlar. Buraya kadar olan kısmı özetledikten sonra sözü Jacob Weisz’e bırakmak en iyisi. Kendisi Filistin Yanlısı hahamların bir üyesi, zamanının önemli bir bölümünü Londra’da geçirse de ikametgâhı Kudüs olan pek çok haham gibi o da Kudüs’ün yabancısı değil. Elbette, bu cesareti onu ve diğer üyeleri açık bir tehdit haline getiriyor. Ancak Weisz, fikirlerinden geri adım atmıyor.

- Siyonizmle Musevilik arasında ne fark var?

- Çok basit bir fark var. Musevilik ahlaki ve etik kuralları olan bir dinden fazlası değil, Siyonizmse ulusal ve politik bir konsept. Maalesef bugünlerde çok garip Yahudilerle karşılaşıyoruz. Dinsiz Yahudilerimiz ve dinci Siyonist Yahudilerimiz var. Biz Antisiyonist Yahudiler, mesela kapı zillerimize “Siyonist değil Yahudi” gibi mesajlar bırakıyoruz. Çünkü insanların her Yahudinin Siyonist olmadığını anlamasını istiyoruz.

- Sizce yanı başınızda yaşanan Arap Baharı da Siyonist planın bir parçası mı?

- Bu sorunuza cevap vermem pek mümkün değil çünkü bizler hep politikadan uzak durmaya çalışıyoruz. Bu konuda her zaman tarafsız olmaya çalıştık ve Tanrı’dan tek isteğimiz, akan kanın bir an önce durması, barışın sağlanması.

- En önemli söyleminiz, tüm kutsal toprakların Filistin’e geri verilmesi değil mi?

- Evet Yahudiler için dini açıdan önemli olan topraklar ve de çevresinde insanların yaşadığı yerler. Öncelikle Filistinliler, tarihsel açıdan kutsal topraklar üzerinde hak iddia edebilecek yegâne millet. İkinci olaraksa bu topraklarda barışın sağlanmasının tek yolu bu.

- Siyonizm fikri İsrail ve Yahudiler üzerinde nasıl yayıldı? Sanırım dini inancı olan Yahudilerle seküler Yahudiler arasında ciddi farklar var.

- Evet seküler Yahudiler içinde Siyonizm düşüncesi taşıyanların sayısı çok daha fazla, çünkü kendilerini Yahudi olarak tanımlamanın yolu buradan geçiyor, bu düşüncenin temelinde de -tamamen Yahudilerin yaşadığı bir anavatan- fikri yatıyor. Öte yandan dini Yahudiler, İsrail kurulmadan önce bu topraklarda var olan duruma korkuları olmadan ve herhangi bir propogandaya gerek duymadan adapte etmeyi başarmıştı. Ama Siyonizme hiçbir zaman adapte olmayı başaramadılar -tabii fanatik yerleşimciler hareketi hariç-. Ancak bu fanatikliğin sebeplerini konuşurken Yahudilerin de 1800 yıldır çektikleri acıları ve gördükleri zulümleri de göz önüne almamız gerekiyor.

- Filistin Yanlısı Hahamlar hareketinin çok sayıda muhalifi olduğuna da eminim. Bu oluşumun amacından ve herhangi bir tehdit alıp almadığınızdan da bahseder misiniz?

- Çok sayıda muhalifimiz olduğu ve ölüm tehditleri aldığımız doğru. Ancak bir o kadar da, farklı çevrelerden yandaşımız var. Özellikle Ortodoks cemaatten önemli bir destek görüyoruz. Hareketin amacıysa, Filistinliler için harekete geçip onların sesini duyurmalarına yardımcı olmak. Bu aynı zamanda bizim için bir görev ve vicdan borcu. Çünkü İsrail onlara zulüm ediyor.

Hamas’sız barış olmaz

- Sizce Yahudiler için Filistin yönetimi altında yaşamak mümkün mü?

- İnanıyoruz ki, tek bir ülkenin ortaya çıkması için çalışmak hem daha ucuz hem de daha kolay ve böylece Siyonizm fikri de çok daha kolay ortadan yok olur. Sonra uzlaşma ve tazminatlarla ilgili görüşmeler de başlayabilir. Ancak şunu hepimiz biliyoruz: Bugün ortada herhangi bir barış süreci yok ve İsrail de barışın bir tarafı değil. Oysa, nasıl ki İran ve Türkiye’deki Yahudiler rahatlıkla hayatlarını sürdürebiliyorsa, İsrail’dekiler de Filistin yönetimi altında yaşayabilir.

- Okuduğumuz kadarıyla oluşumunuzun mensuplarından Haham Manehem Fruman, geçen haftalarda Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’la bir araya geldi ve “Hamas’ı kapsamayan bir barış görüşmesi hiçbir umut taşımıyor” dedi. Bu görüşme hakkında bilginiz var mı? Türkiye’nin bu süreçteki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Haham Fruman, Hamas’sız bir barış olamayacağı konusunda kesinlikle haklı. Barış görüşmesi düşmanla yapılır, dostla değil. Ancak şu anda herhangi bir ülkenin bu süreçte önemli bir rol oynayabileceğini sanmıyorum. Türkiye Yahudilere karşı çok hoşgörülü ve dost canlısı tarihe sahip olan bir ülke. Umuyorum ki İsrail’in yok olacağı gün geldiğinde, Türkiye de barış sürecinde, Yahudilerle Araplar arasında yeniden uzlaşma sağlanmasında ve -gerekli olursa mülteciler konusunda- etkisini gösterecektir. cumhuriyet

12/20/2010

gelişmiş teknoloji ile necef çölünde balık yetiştiriyorlar

İsrail topraklarının önemli bir kısmını oluşturan Necef Çölü, gelişmiş teknolojinin yardımıyla enerji ve tarımsal ürün merkezine dönüştürülüyor.

Bölgenin kalkındırılması için kurulan Ben Gurion Üniversitesi'ndeki güneş santralinde klâsik yöntemlerden 10 kat daha ucuza elektrik enerjisi üretiliyor.

Bu enerjinin bir bölümüyle yerin 500 metre derinliğinden tuzlu su çıkarılıyor.