Dünya

Dünya
İsrail etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İsrail etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12/24/2016

Amerika'nın Birleşmiş Milletler de İsrail'i çıldırtan kararı

İsrail'i çıldırtan kararıBirleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi İsrail'den Yasa dışı yerleşimlerine son vermesini istedi yapılan oylama da Amerika'nın çekimser kalması İsrail'i adeta çıldırttı


BBC Türkçe'nin haberine göre Karar, 14 lehte ve bir çekimser oyla geçti. İsrail'in ilk tepkisi her zamanki gibi şiddetle karşı çıkmak oldu "İsrail, Birlemiş Milletler'deki bu utanç verici İsrail karşıtı kararı reddediyor ve şartlarına uymayacak"

Güvenlik Konseyi kararı, İsrail'in ABD'nin seçilmiş Başkanı Donald Trump'tan oylamaya müdahale etmesini istemesinin ardından geri çekilmişti. Ancak Malezya, Yeni Zelanda, Senegal ve Venezüella'nın devreye girmesinin ardından karar yeniden gündeme alındı.

Karar tasarısı Mısır tarafından hazırlandı.


Kararda "İsrail hemen ve tamamen, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere, işgal altındaki Filistin topraklarında tüm yerleşim yeri faaliyetlerini durdurmalı" çağrısı yapılıyor.

İsrail yerleşimlerinin "yasal dayanağının olmadığı" belirtiliyor ve "iki devletli çözümü tehlikeye attığı" kaydediliyor.
İsrail'den tepki

Kararın ardından İsrail Başbakanlık ofisinden yapılan açıklamada, "İsrail, Birleşmiş Milletler'deki bu utanç verici İsrail karşıtı kararı reddediyor ve şartlarına uymayacak" dendi.

Açıklamada "Obama yönetimi sadece İsrail'i korumakta başarısız olmakla kalmadı, aynı zamanda Birleşmiş Milletler'deki bu örgütlenmeye perde arkasından destek verdi" dendi.

Açıklamada "İsrail seçilmiş başkan Donald Trump ile çalışmayı dört gözle bekliyor" ifadeleri de yer aldı.
İsrail'i çıldırtan kararı
İsrail'in Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Danny Dannon ise Güvenlik Konseyi kararının barış olasılığını zedeleyeceğini savundu:

"Kararın lehine oy vererek aslında 'hayır' oyu verdiniz. Müzakerelere 'hayır', ilerlemeye 'hayır', İsrail ve Filistinlilerin daha iyi bir yaşam şansına 'hayır' oyu verdiniz. Ve barış ihtimaline 'hayır' dediniz."

ABD'nin BM Büyükelçisi Samantha Power, "Yerleşim sorunu o kadar kötü bir hale geldi ki iki devletli çözümü tehlikeye sokuyor" demişti.

Power, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu yerleşimleri savunması nedeniyle eleştirmiş ve şöyle konuşmuştu:

"Bir kişi, aynı anda hem yerleşimleri genişletip hem de çatışmayı bitirecek iki devletli çözüme destek veremez."

Power, ABD'nin Güvenlik Konseyi kararına neden destek vermediği konusunda gerekçe olarak yerleşim konusunun kararda "çok dar bir bakış açısıyla" ele alınmış olmasını gösterdi.

Donald Trump'tan değişim sinyalleri


İsrail'in oylamadan önce ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump'ın ekibiyle iletişime geçerek, şimdiki yönetimin kararı veto etmesi konusunda baskı uygulamasını istediği bildirilmişti.

Donald Trump dün bir açıklama yayımlayarak "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki kararın veto edilmesi" çağrısında bulunmuştu.

Barack Obama yönetimi yerleşimlere açık bir şekilde karşı çıkıyor, ancak yine de geleneksel olarak Güvenlik Konseyi'nde bu konuda İsrail'i kınayan kararlar alınmasını engellemiş ve İsrail ile Filistin arasındaki sorunun müzakerelerle çözülmesi gerektiğini savunmuştu.

Donald Trump, Güvenlik Konseyi kararının ardından sosyal paylaşım sitesi Twitter'dan bir açıklama yaptı. Trump, göreve başlayacağı tarihe atıfta bulunarak "Birleşmiş Milletler konusuna gelecek olursak, 20 Ocak'tan sonra her şey farklı olacak" dedi.

Trump, ülkesinin yeni İsrail Büyükelçisi olarak avukat David Friedman'ı seçmişti.

Friedman, İsrail'in yeni yerleşim yerleri inşa etmesini destekleyen biri olarak biliniyor.

Yahudi yerleşimleri, İsrail ve Filistin arasında sorun yaratan temel meselelerden biri olmayı sürdürüyor.

İsrail'in 1967'de Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ü işgalinden beri kurulan 140 yerleşim yerinde yaklaşık 500 bin Yahudi yaşıyor.

Yerleşim yerleri uluslararası hukuka göre yasa dışı sayılıyor, ancak İsrail bu görüşe itiraz ediyor. Kaynak: BBC Türkçe

2/10/2013

İsrail'de Vatan Hainliği ile suçlanan Filistin yanlısı Hahamlar

Rabbis For Palestine isimli bu oluşum, İsrail’in topraklarını Filistin’e geri vermesini, ülkenin kendini feshetmesini ve kutsal topraklardaki Yahudilerin Filistin yönetimi altında yaşaması gerektiğini savunuyor. Bu oluşumun üyelerinden biri olan haham Jacob Weisz anlatıyor.

Rabbis For Palestine (Filistin Yanlısı Hahamlar) isimli oluşumu, kendi ülkeleri İsrail’de en hafifi vatan hainliğiyle suçlayan pek çok muhalif var. Sebebi açık. Filistin’e destek vermeleri. Ancak onların desteği İsrail’deki pek çok barış yanlısı aktivist gruptan farklı. Açıkça İsrail devletinin feshedilmesini ve toprakların Filistinlilere iade edilmesini savunuyorlar. İsrail’de yüzyıllardır var olan ve gün geçtikçe yayılan Siyonist ideolojiyi de Ortadoğu ve dünya için büyük bir tehlike olarak görüyorlar. Elbette görüşleri sırf Siyonist görüşe yakın olan değil pek çok Yahudi için de yenilir yutulur cinsten değil. Yayınladıkları makalelerde, örneğin İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Yahudi katliamı sırasında pek çok Yahudinin Nazilerin işgal ettikleri ülkelerden başka ülkelere geçişinin Yahudi hiyerarşisinde üst kademelerde yer alan Siyonistler tarafından engellendiğini öne sürüyorlar. Bunun sebebinin de Siyonistlerin Yahudiler için gidilecek tek yerin kutsal topraklar olduğu yönündeki takıntısı olduğunu söylüyorlar. Dolayısıyla Avrupa’da pek çok Yahudi kökenli ailenin İspanya, Türkiye ya da Macaristan’a göç etmeyip sonra da ölmesini Hitler’e olduğu kadar Siyonizme de bağlıyorlar. Eylemlerindeyse, İsrail bayrağı yakmaktan çekinmiyorlar. Buraya kadar olan kısmı özetledikten sonra sözü Jacob Weisz’e bırakmak en iyisi. Kendisi Filistin Yanlısı hahamların bir üyesi, zamanının önemli bir bölümünü Londra’da geçirse de ikametgâhı Kudüs olan pek çok haham gibi o da Kudüs’ün yabancısı değil. Elbette, bu cesareti onu ve diğer üyeleri açık bir tehdit haline getiriyor. Ancak Weisz, fikirlerinden geri adım atmıyor.

- Siyonizmle Musevilik arasında ne fark var?

- Çok basit bir fark var. Musevilik ahlaki ve etik kuralları olan bir dinden fazlası değil, Siyonizmse ulusal ve politik bir konsept. Maalesef bugünlerde çok garip Yahudilerle karşılaşıyoruz. Dinsiz Yahudilerimiz ve dinci Siyonist Yahudilerimiz var. Biz Antisiyonist Yahudiler, mesela kapı zillerimize “Siyonist değil Yahudi” gibi mesajlar bırakıyoruz. Çünkü insanların her Yahudinin Siyonist olmadığını anlamasını istiyoruz.

- Sizce yanı başınızda yaşanan Arap Baharı da Siyonist planın bir parçası mı?

- Bu sorunuza cevap vermem pek mümkün değil çünkü bizler hep politikadan uzak durmaya çalışıyoruz. Bu konuda her zaman tarafsız olmaya çalıştık ve Tanrı’dan tek isteğimiz, akan kanın bir an önce durması, barışın sağlanması.

- En önemli söyleminiz, tüm kutsal toprakların Filistin’e geri verilmesi değil mi?

- Evet Yahudiler için dini açıdan önemli olan topraklar ve de çevresinde insanların yaşadığı yerler. Öncelikle Filistinliler, tarihsel açıdan kutsal topraklar üzerinde hak iddia edebilecek yegâne millet. İkinci olaraksa bu topraklarda barışın sağlanmasının tek yolu bu.

- Siyonizm fikri İsrail ve Yahudiler üzerinde nasıl yayıldı? Sanırım dini inancı olan Yahudilerle seküler Yahudiler arasında ciddi farklar var.

- Evet seküler Yahudiler içinde Siyonizm düşüncesi taşıyanların sayısı çok daha fazla, çünkü kendilerini Yahudi olarak tanımlamanın yolu buradan geçiyor, bu düşüncenin temelinde de -tamamen Yahudilerin yaşadığı bir anavatan- fikri yatıyor. Öte yandan dini Yahudiler, İsrail kurulmadan önce bu topraklarda var olan duruma korkuları olmadan ve herhangi bir propogandaya gerek duymadan adapte etmeyi başarmıştı. Ama Siyonizme hiçbir zaman adapte olmayı başaramadılar -tabii fanatik yerleşimciler hareketi hariç-. Ancak bu fanatikliğin sebeplerini konuşurken Yahudilerin de 1800 yıldır çektikleri acıları ve gördükleri zulümleri de göz önüne almamız gerekiyor.

- Filistin Yanlısı Hahamlar hareketinin çok sayıda muhalifi olduğuna da eminim. Bu oluşumun amacından ve herhangi bir tehdit alıp almadığınızdan da bahseder misiniz?

- Çok sayıda muhalifimiz olduğu ve ölüm tehditleri aldığımız doğru. Ancak bir o kadar da, farklı çevrelerden yandaşımız var. Özellikle Ortodoks cemaatten önemli bir destek görüyoruz. Hareketin amacıysa, Filistinliler için harekete geçip onların sesini duyurmalarına yardımcı olmak. Bu aynı zamanda bizim için bir görev ve vicdan borcu. Çünkü İsrail onlara zulüm ediyor.

Hamas’sız barış olmaz

- Sizce Yahudiler için Filistin yönetimi altında yaşamak mümkün mü?

- İnanıyoruz ki, tek bir ülkenin ortaya çıkması için çalışmak hem daha ucuz hem de daha kolay ve böylece Siyonizm fikri de çok daha kolay ortadan yok olur. Sonra uzlaşma ve tazminatlarla ilgili görüşmeler de başlayabilir. Ancak şunu hepimiz biliyoruz: Bugün ortada herhangi bir barış süreci yok ve İsrail de barışın bir tarafı değil. Oysa, nasıl ki İran ve Türkiye’deki Yahudiler rahatlıkla hayatlarını sürdürebiliyorsa, İsrail’dekiler de Filistin yönetimi altında yaşayabilir.

- Okuduğumuz kadarıyla oluşumunuzun mensuplarından Haham Manehem Fruman, geçen haftalarda Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’la bir araya geldi ve “Hamas’ı kapsamayan bir barış görüşmesi hiçbir umut taşımıyor” dedi. Bu görüşme hakkında bilginiz var mı? Türkiye’nin bu süreçteki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Haham Fruman, Hamas’sız bir barış olamayacağı konusunda kesinlikle haklı. Barış görüşmesi düşmanla yapılır, dostla değil. Ancak şu anda herhangi bir ülkenin bu süreçte önemli bir rol oynayabileceğini sanmıyorum. Türkiye Yahudilere karşı çok hoşgörülü ve dost canlısı tarihe sahip olan bir ülke. Umuyorum ki İsrail’in yok olacağı gün geldiğinde, Türkiye de barış sürecinde, Yahudilerle Araplar arasında yeniden uzlaşma sağlanmasında ve -gerekli olursa mülteciler konusunda- etkisini gösterecektir. cumhuriyet

11/19/2012

twitter'i bunaltan israil ve hamas'ın tweet savaşları cephesi

İsrail ordusu Çarşamba gününden itibaren Hamas'a karşı Gazze Şeridi'nde yürüttüğü askeri operasyonlar hakkında tweet'ler atıyor.

İsrail'in Gazze'ye düzenlediği ilk hava saldırısında Hamas'ın askeri kanadının lideri Ahmet Said Halil el Cebari öldürülmüştü.

Saldırı sonrasında İsrail ordusu saldırının video görüntülerini ve "bertaraf edildi" ibaresiyle Cebari'nin bir fotoğrafını Twitter'da yayımladı.

Buna Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları "Nerede olurlarsa olsunlar kutsal ellerimiz liderlerinize ve askerlerinize erişecek 'Kendinize Cehennem Kapılarını Açtınız.'" mesajı ile karşılık verdi.

Ordunu buna tehditvari yanıtı ise "Hamas'ın alt ve üst düzey elemanlarına önümüzdeki günlerde günışığına çıkmamalarını tavsiye ederiz" şeklinde oldu.

Bu arada Hamas İsrail'e yönelik havan topu ve roket saldırıları hakkında sürekli son dakika haberleri gönderiyor.

YouTube'da perşembe günü paylaştıkları bir videoda ilk kez, Tel Aviv'i hedef alan ve Fecir 5 füze atışı olduğunu iddia ettikleri bir görüntü yayımladılar.

Ordu ise "Gazze'de roket deposu" olarak adlandırdığı bölgeye yaptığı hava saldırısının video görüntülerine bağlantıyı tweet mesajı olarak gönderdi.

Sosyal medyanın askeri operasyonlarla bağlantılı kullanılmasının onu amaçlarından saptırdığını ifade eden uzmanlar, bu girişimlerin Twitter'in "başkalarına karşı şiddet ve tehdit içeren yayımlarda bulunulamaz" kuralını da ihlal ettiğini belirtiyor.

Twitter'in bu yayımlara müdahale ederek taraflara yasak getirip getirmeyeceği merak konusu. bbc türkçe

1/04/2012

türkiyenin uzaya göndereceği göktürk uydusu israilin korkulu rüyası oldu

Russia Today’de yayınlanan habere göre, Türkiye’nin önümüzdeki iki yıl içinde uzaya göndereceği, yüksek çözünürlüklü görüntü alma yeteneğine sahip Göktürk uydusu, topraklarının ayrıntılı bir şekilde görüntülenmesinden endişe duyan İsrail’in korkulu rüyası haline geldi.
Habere göre, bugüne kadar sadece Amerikan uyduları pixel başına iki metreden daha büyük görüntü alabiliyordu. Amerikan yasalarına göre Amerikalı şirketler bu görüntüleri başka ülkelere veremiyor. Bu çerçevede Washington, İsrail topraklarıyla ilgili görüntüleri de başka ülkelerle paylaşmıyor.

Örneğin Google Earth dahi İsrail topraklarının görüntülerini yüksek çözünürlükle veremiyor.



TÜRKİYE GÖRÜNTÜLERİ SATABİLİR

Ancak Russia Today’e göre, Türkiye’nin yapımını tamamlamak üzere olduğu Göktürk uydusu, İsrail’in güvenlik endişesiyle sır gibi saklamaya çalıştığı görüntülerini en ince ayrıntılarına kadar tespit etme yeteneğine sahip olacak.



İddiaya göre, Türkiye’de, Amerika’dakine benzer bir engelleyici yasa bulunmadığından, İsrail topraklarının görüntüleri düşman ülkelerin ellerine kolayca geçebilecek.



Russia Today’e konuşan Jane’s Defense Weekley’den Muhammed Niceb, “Türkiye bu görüntüleri doğrudan veya dolaylı şekilde İsrail’in düşmanlarına satabilir” iddiasında bulundu.



İsrailli Ortadoğu uzmanı Nimrod Goren ise, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sadece İsrail’in oyun alanı olmadığını göstermek için elindeki bütün imkanları kullanacağını belirterek, Göktürk uydusunun da bu siyasetin bir parçası olmasından korkulduğunu söyledi.

9/21/2011

amerika tamamen bağımsız uçacak hedefi kendi kararıyla imha edecek insansız uçak geliştirdi

TÜRKİYE’nin, İsrail yapımı Heron tipi insansız hava araçlarını bu ülkede yapılan bakımdan geri alamadığı ve Irak’tan çekilecek Amerikan Predator tipi İHA’lara evsahipliği için talip olduğu bir dönemde, Beyaz Saray gökyüzüne yeni nesil savaş robotları sürüyor.
Washington Post Gazetesi’nin dün birinci sayfasından da duyurduğu “Geleceğin insansız uçakları otomatikman öldürecek” başlıklı habere göre, geçtiğimiz sonbaharda ABD’nin Georgia Eyaleti’ndeki Fort Benning askeri üssünde önemli bir tatbikat yapıldı. İki insansız uçak öğleden sonra havalanıp 300 metre irtifaya yükseldikten sonra, hedef olarak belirlenen turuncu- yeşil-mavi renkli tenteden oluşan bir yapıyı aramaya başladı.

Hiçbir insan müdahalesi olmadan havalanan iki uçaktan biri üzerindeki yüksek çözünürlüklü kamera sayesinde 20 dakika sonra hedefi buldu ve nişan aldı. İkinci uçak, renkli nesneyi özel algılayıcılarıyla inceleyip bunun gerçekten hedef olduğunu ilk uçağa bildirdi. İlk uçak, son doğrulama için yerdeki insansız bir kara aracına danıştı. Bu kara aracı da nesneye yaklaşıp fotoğraflar çekerek onun hedef olduğunu doğruladı. Bu tatbikat değil savaş olsa, ilk uçak füzelerini fırlatacaktı.

ABD’nin yeni nesil savaş robotları

Uzmanlara göre 10-20 yıla kadar savaş alanında kullanılmaya başlayacak yeni nesil İHA’lar, bu yetenekleri sayesinde insan faktörünü tamamen devreden çıkaracak. Başarıyla test edilen yazılımın yaratıcısı olan Amerikalı bilimadamı Charles Pippin, “Bunlar gibi 10 uçağı havalandırıp, insanların değerlendirme için zamanı olmadığı durumlarda bu yazılım sayesinde otomatik olarak ‘bul ve yoket’ görevleri icra edilebilir” dedi. Ancak robot savaşçıların “öldürme ehliyeti” ile gökyüzünü fethetmesinin yeni yasal ve etik tartışmalar doğuracağı belirtiliyor. Ayrıca bu robotların teröristler tarafından “hack” edilme ihtimali de endişe yaratıyor.

6/26/2011

amerikalı istihbaratçı rusyada düşen uçağında ispartada düşen uçağında arkasında mossad var

Eski istihbaratçı Wayne Matson, Rusya'daki uçak kazasına dikkat çekti: "İçinde İran'a çalışan 5 nükleercinin olduğu uçak önce havada patladı, sonra düştü."
"Türkiye'de 2007'de, içinde Türk fizikçilerin de olduğu uçak önce havada patlayıp düşmüştü. Tüm bu kazaların ardında İsrail gizli servisi MOSSAD var."
SADECE KAZA MI?
Son yıllarda yaşanan ve kurbanları arasında Türk nükleer bilim insanlarının da yer aldığı bir dizi suikast ve 'kaza" olayının ardında İsrail gizli servisi Mossad'ın bulunduğua ilişkin bir iddia ortaya atıldı. Rusya'da 20 Haziran'da meydana gelen uçak kazasında 45 kişi ölmüştü.

Ölenler arasında İran'daki Buşehr nükleer reaktörünün inşaasında çalışan ve İsrail'in şiddetle karşı çıktığı İran'ın nükleer programına önemli katkılarda bulunan "beş nükleer bilimci ve mühendis" yer alıyordu. Kazada hayatını kaybeden nükleer bilimciler Hindistan, Çin ve Bulgaristan'da da bazı nükleer projelerde çalışmışlardı. Şimdi serbest gazetecilik yapan Amerikalı eski istihbarat görevlisi Wayne Madsen, Rusya'daki son "kaza" dahil son yıllarda yaşanan bir dizi olayı Mossad ile ilişkilendirdi. Madsen, Rusya'daki uçak kazasındaki komplo iddialarını dile getirirken "Mosad mı?" diye sordu ve Tupelov 134 tipi uçağın yere çakılmadan önce alev aldığına ilişkin iddiaları hatırlattı. Wayne Madsen, İranlı nükleer bilimci Mecid Şaşhiari'nin geçen Kasım'da motorsikletinin patlaması sonucu ölmesine, bir başka nükleer uzman Feridun Abbasi'nin yine Tahran'da benzer biçimde ağır yaralanmasına işaret etti. Madsen, İran'ın Meşhed kentinde iki yıl önce yaşanan bir başka uçak kazasında nükleer bilimcilerin ölmesi ile bir diğer nükleer uzman olan Ardeşir Hasanpur'un 2007'de İsfahan'da zehirlenerek öldürülmesine işaret etti.

PARÇALARA AYRILDI
Madsen, 30 Kasım 2007 günü İstanbul'dan Isparta'ya giden uçağın da inişten önce havada parçalara ayrıldığını ifade ederek, iyi hava koşullarında uçağın bu şekilde parçalanmasını sorguladı. Aynı uçakta, önde gelen nükleer bilimci Engin Arık ile Araştırma Görevlisi Özgen Berkol Doğan, Yüksek Lisans Öğrencisi Engin Abat ile Doğuş Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Fizik Birimi Başkanı Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ve Araştırma Görevlisi Mustafa Fidan'ın yer aldığına dikkat çekti. Madsen, uçağın ana parçalarının rahatça birbirinden ayrıldığını ve Vali Şemsettin Uzun'un "Böyle bir uçak kazası görmedim" dediğini aktardı. Madsen, kurtarma ekiplerinin uçağa sorunsuz girerek bazı çantaları rahatça aldıklarını öğrendiğini belirtti. Arık ve nükleer bilimciler Isparta'da bilimsel bir konferansa gidiyordu. Arık ayrıca, Türkiye'de çok önemli rezervleri bulunan toryum madeninin enerji sorununa temiz ve ekonomik bir çözüm olabileceği ve olması gerektiği yönündeki görüşleri ve çalışmalarıyla tanınıyordu.
mynet

5/19/2011

hitler hayranı olan danimarkalı yönetmen cannes film festivalinden kovuldu

Danimarkalı ünlü yönetmen Lars Von Trier, Hitler'le ilgili sözleri nedeniyle Cannes film festivalinde "istenmeyen adam" ilan edildi.


Ancak yönetmenin "Melankoli" isimli filmi, Altın Palmiye ödülü için yarışan filmler arasında yeralmaya devam ediyor.


Cannes film festivali sırasında Danimarkalı ünlü yönetmenin, gazetecilerle yaptığı söyleşi sırasında sarfettiği şakayla karışık sözler, büyük tepkiye yol açtı.


Von Trier, basın toplantısı sırasında, ailesinin kökeniyle ilgili bir soruya cevap verirken, "Ben Yahudi olmak istiyordum. Ama ailem Alman olduğu için gerçekte bir naziydim. Hitler'i anlıyorum. İyi biri değildi, ama onu anlıyorum ve bir parça sempati besliyorum" dedi.


Von Tier, İsrail hakkında da uygunsuz sözler kullandı.


Bu sözler, Cannes'da bomba etkisi yaptı.


Von Tier, daha sonra özür dilemesine rağmen, "istenmeyen adam" ilan edilmekten kurtulamadı.


Festival kurulu, Von Tier'in Altın Palmiye'yi kazanması halinde bile, ödülü almak için Cannes'a gelemeyeceğini bildirdi.


Cannes Film Festivali'nde 64 yıldır ilk defa bir isim "istenmeyen adam" ilan ediliyor.


Von Tier, 2000 yılında festivalde Altın Palmiye ödülüne layık görülmüştü.

4/24/2011

israil falkland adaları savaşında arjantine gizlice silah desteği yapmış

Arjantinli gazeteci Hernan Dobry'nin "İsrail Operasyonu: Diktatörlük Döneminde Arjantin'i Yeniden Silahlandırmak, 1976-1983" isimli kitabında, Arjantin'e silah sağlanmasının temelinde, dönemin Başbakanı Menahem Begin'in İngilizlere karşı duyduğu nefretin yattığı öne sürüldü.

Begin'in, yakın çalışma arkadaşlarından olan Siyonist milis örgütü Irgun üyesi Dov Gruner'in, Filistin'deki İngiliz yönetimi tarafından 1947'de asılmasını asla affetmediği belirtildi.

Jerusalem Post'un haberine göre kitapta, Begin tarafından Arjantin'e gönderilen askeri teçhizatta gaz maskeleri, radar uyarı sistemleri, havadan havaya füzeler, savaş uçakları için yakıt tankları ile Fransız yapımı Mirage savaş uçaklarının bulunduğu kaydedildi.

Yazar, Arjantin'in o dönemde müttefiklerinden silah temin etme hususunda umutsuz olduğunu ve Arjantin Hava Kuvvetleri'nin, Buenos Aires'teki İsrailli savunma sanayii şirketi Isrex ile temasa geçtiğini yazdı. Şirketin bunun için İsrail'den yetki alması gerektiğini belirterek, Begin'den toplantı talep ettiği aktarıldı.

Isrex'ın Buenos Aires'teki satış temsilcisi İsrael Lotersztain'e göre Begin, toplantıda "İngiltere aleyhinde atıp tutmak için geldiniz galiba...İngilizleri öldürmek için mi kullanılacak bunlar? (O halde) Kadima (devam edin)... Rahmetli Dov, bu karardan çok memnun olacak. Tabii, herşeyin mükemmel bir şekilde gitmesi gerektiği de açık" dedi.

Yakın çalışma arkadaşı Jaime Weinstein da Begin'in, "İngilizlere derin bir nefret ve kin güttüğünü", Arjantin'e Falkland savaşı sırasında silah satarak, yardım için mümkün olan ne varsa yaptığını öne sürdü.

Kitapta İsrail'in, sadece silah değil savaşla ilgili deneyimlerini aktarma ve danışmanlık verme konusunda da aktif olduğu savunuldu.

İsrail ile İngiltere arasındaki yakın bağlar nedeniyle açıkça Arjantin'i destekler görünmek istemeyen İsrail'in, silah ve diğer teçhizatı Peru üzerinden sevk ettiği belirtildi.

İngiliz istihbaratının ise Peru'ya inen uçakların izini yakaladığı, hatta bazılarının fotoğraflarını çekmeyi başardığı kaydedildi.

İngiltere'in tüm operasyonun farkında olduğunu belirten Lotersztain, hatta bazı teslimatın yerine ulaşıp ulaşmadığı tartışılırken "Hadi İngilizler'e soralım" diye latife yaptıklarını söyledi.

Falkland Savaşı, Arjantin birliklerinin İngiliz kontrolündeki adayı işgal etmelerinden sonra 1982'de olmuştu. 72 günlük savaş süresince 255 İngiliz askeri ile 650 Arjantinli ölmüştü.
cumhuriyet portal

1/13/2011

sutyenini çıkarmadı diye basın resepsiyonuna alınmadı

İSRAİL’de Başbakan Binyamin Netanyahu’nun önceki akşam yabancı medya temsilcilerine her yıl düzenlediği resepsiyona davet edilen El Cezire’nin Kudüs muhabiri Najvan Simri Diab, iç güvenlik örgütü Şin Bet’in ‘sutyen kontrolüne’ uğradı. Bir odaya sokulan ve atletle bırakılan 31 yaşındaki genç kadından, 15 dakika elle yoklamanın ardından sutyenini çıkarması istendi. Kabul etmeyince de toplantıya sokulmadı. Arap asıllı İsrail vatandaşı Diab, “Çok güvenlik testlerinden geçtim ama böyle küçük düşürme yaşamadım, bikini ile gelseydim nasıl olurdu acaba?” derken, Şin Bet standart güvenlik kuralları uyguladıklarını, Türkleri de soyduklarını ve 3 kadın gazetecinin sutyenlerini çıkarmak istemeyerek toplantıya katılmadığını açıkladı.

El Cezire televizyonunda 8 yıldır çalışan yapımcı ve muhabir Najwan Simri Diab, Yediot Ahranot gazetesine başından geçenleri şu sözlerle anlattı:

12/30/2010

israile davetli giden trt haber ekibi kamerasız geri döndü

TRT'den yapılan açıklama şöyle: Üç günlük ziyaretin ardından ülkeyi terk etmeye hazırlanan basın mensupları saatlerce aramadan geçirildi. Bu arada TRT Haber ekibi bugüne dek benzerine pek rastlanılmayan bir uygulamayla karşı karşıya kaldı.

İsrailli güvenlik görevlileri ekibin kamerasına el koymak istedi. Muhabir Ayşen Yılmaz ve kameraman Fatih Aslan duruma tepki gösterdi.

Buna karşın İsrailli yetkililer ısrarlı tavırlarını sürdürerek bir tutanakla kameraya geçici bir süreliğine el koyduklarını bildirdiler.

12/16/2010

israil'de paniğe neden olan belirsiz cisim imha edildi

İsrail'in Dimona nükleer tesisleri üzerinde uçan belirsiz bir cisim paniğe neden oldu.

Teyakkuza geçen İsrail Hava Kuvvetleri bölgeye bir savaş uçağı göndererek cismi imha etti.

İsrail'in Dimona nükleer tesisleri üzerinde uçan belirsiz bir cisim kısa süreli paniğe neden oldu. Hemen teyakkuz durumuna geçen İsrail Hava Kuvvetleri bölgeye bir savaş uçağı gönderdi. İsrail jeti, cismi vurarak imha etti.

11/27/2010

Wikileaks olmasa amerikanın pkk'ya yardım ettiğini kimse bilemeyecekti


Wikileaks’in ABD’nin gizli dış politikasıyla ilgili belgeleri bugün açıklaması bekleniyor. ABD Dışişleri Bakanlığı, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelere “Görecekleriniz sizi rahatsız edebilir. Ama bu durumdan dostluğumuz zarar görmemelidir...” mesajını yolladı.

Vatan yazarı Güngör Mengi bugünkü “Kıyamet” başlıklı yazısında şunları yazdı:

10/25/2010

Kürt Yahudi devleti kurulacak tezi artık çok net bir şekilde doğrulanmıştır

Kürt Yahudileri ile, Kürt dilini ve kültürünü benimsemiş, tarih boyunca Kürdistan olarak tabir edilen Kuzey Irak ve Mezapotamya bölgesi sınırları içerisinde var olmuş

Kürt dili kültürü

Daha sonraki yüzyıllarda İslam dinine geçmiş ve İsrail kurulduktan sonraki süreçte Kuzey Irak’tan İsrail’e göç eden Yahudiler kastedilmektedir. Kürt Yahudileri, kökenleri itibariyle Kürt değil, İsrailoğullarının (İbrani) kavmindendirler. İslam’a görünürde geçmiş, Kürt görünümlü Yahudiler bugün İsrail’de ve Türkiye’de varlıklarını sürdürmektedirler. Sonradan Yahudi dinine giren Kürtler olmuş mudur bu konu araştırılmalıdır. Günümüzde bazı araştırmacılar genetik açıdan bazı benzerlikler bulunduğu için Kürtlerle Yahudilerin akraba olabileceği tezleri ortaya attılar.

Yahudiler Kuzey Irak

Yahudiler, Kuzey Irak topraklarına, İsrail Krallığı'nın M.Ö.720 yılında Asurlular tarafından yıkılmasıyla İsrailoğullarının Kayıp Oniki kabilesi’nin dünyanın dört bir yanına dağıldığı dönemde gelmişlerdir. O dönem Kuzey Irak toprakları Medlerin egemenliğindeydi. Medler Kürtlerin atası idi. The Medes' kings allowed the Jews to return and live in peace in Jerusalem, their sacred city. Med Kralı, Asurluların Babil’e sürgün ettiği Yahudileri Kudüs’e dönmelerine ve yaşamalarına izin verdi.

Judaica ise Kürdistanlı Yahudilerin, Bet Amiktaş II. Tapınağın M.S. 70’de yıkılışı döneminde, Adiabene krallığı, M.Ö. 1. yüzyılda Mezopotamya'da Yahudiliğe geçmiş Kürt Krallar tarafından Erbil merkezli olarak 2000 yıl önce kurulduğunu anlatır. Bu krallığın vatandaşlarının çoğunluğu Kürttü. Kürt Kral Monobazes, eşi kraliçe Helena ve varisi oğlu I.İzates ile birlikte Yahudiliğe geçmişti. (İzates Yazata kelimesinden türemiş ve Kürtçede Melek demektir.) adları halen ilk din değiştirenler olarak muhafaza edimiştir. Monobazos ve Helena'dan Mişna'da sık sık bahsedilir. (Encyclopaedia Judaica, entries on Kurds and Irbil/Arbil; Jerusalem-1972 . Bib.Louis Ginzberg, The Legends of the Jews, 5th cd. (Philadelphia: The Jewish Publication Society of America, 1968, VI. p. 412. )

Araştırmacılar Aiabene Kralı ve ailesinin Yahudilik dinine politik nedenlerden dolayı geçtiklerini bildirmektedirler. Kral I. İzates, Kudüs’teki Yahudileri Romalılarla yaptıkları savaşlar sırasından finansal ve askeri açıdan desteklemişti. Fakat araştırmacı Teolog Prof.Dr. Jacob Neusner, Kral Monozabes’in, İsrailoğulları’nın kayıp oniki kabilesinden geldiğini belirterek aslında Kral’ın ve çevresinin yüzyıllardır gizledikleri kimliklerini ve dinlerini açığa çıkararak, atalarının dinine döndüklerini belirtmektedir. ( Jacob Neusner, The Conversion of Adiabene to Judaism', JBL 83 (1964), p. 60-66.)

18 yy.da Kuzey Irak’ın Erbil şehrinde yaşayan Hazan David ve Hazan Yasef adında Kürt yahudilerinin lideri bulunmaktaydı. Hazan David’in 1738’de kaleme aldığı Sefer Pitron Halomot adlı kitabında, Kürt Yahudileri’nin, İsrailoğullarının kayıp oniki kabilesinin, Efrayim kolundan geldiklerini bildirmektedir. (Erich Brauer, Editor; Raphael Patai, The Jews of Kurdistan, Wayne State University Press, 1993, p.63

Bibliyograph ; R.David, Josef Wolff had been in Kurdistan, p. 45 )

dönme Yahudilerin geçmişi

Yani tarihsel olarak Kürt görünümlü dönme Yahudilerin geçmişi, İsrailoğulları’nın kayıp oniki kabilesi döneminden günümüze dayanmaktadır. Kürtler ile Yahudilerin tarihsel bağları Med İmparatorluğu ve M.S. 60 yıllarındaki Adiabene krallığı dönemine dayanmaktadır. Bugün Barzaniler tarafından kurulması beklenen devlet, bundan 2000 yıl önce bu topraklarda kurulmuştu.. Halkı Kürt yöneticileri Yahudi olan Adiabene krallığının planları bugünde Barzaniler ile hayata geçirilmek istenmektedir.

Kürt Mesih David Alroy


Kuzey Irak ve Mezopotamya bölgeleri içindeki Kürt Yahudileri, hakkındaki ilk resmi bilgileri (1160-1173)’de İspanya’dan yola çıkan, seyyah Haham Benjamin Tudela vermiştir. Haham Tudela, Erbil, Musul, Zagros’daki Kürt Yahudileri’nin dillerini Kürtçe, Aramice ve İbranice olarak kaydetmiştir.

Kuzey Irak’ın Zagros bölgesindeki 50.000 Kürt Yahudisini ve 100 sinagogu ayrıntılı bir şekilde not etmiştir. Tudela, o dönem Mesihlik iddiasında bulunan Kürt Yahudisi “David Alroy” ile tanışmıştır.

Tudela; Kürdistan doğumlu Kabalist ve Talmudist Kürt Yahudisi David El Roi (1160-?), adındaki bir hahamın, Selçuklu Sultanına karşı isyan bayrağını kaldırarak , tüm Yahudileri sürgünden bir araya getirip Kudüs’te bir arada toplayacağını ve İsrail’i yeniden kuracağını belirterek mesih olduğunu ilan ettiğini not etmektedir.

David Alroy’un (1170) başlatmış olduğu mesihi hareket aslında Siyonist bir hareketti. Mesihlik iddasında bulunması, Kürdistanlı Yahudiler’e ikinci bir gizlenmenin kapılarını aralamıştı. Gizlenmeleri onlarca asır, etkin kimliklerini de inançlarını da değiştirmedi. Dışarda müslüman Kürt, kendi içlerinde Yahudiliklerini yaşadılar. Soylarını korudular ve inançlarını kripto (gizli) yaşadılar. Bu mesihsel süreçte, ortadan kaybolan Kürdistanlı diye tabir edilen Yahudiler, asırlar sonra tarih sahnesine yeniden döndüler. İsrail kurulduktan sonra yüzbinlercesi tekrar dinlerine ve kimliklerine dönmüş, ve büyük bir operasyonla İsrail’e göç etmişlerdi.

Eric Brauer demeçlerine göre; Tarihten bu yana Mezapotamya bölgesinde Yahudilikten İslama geçmiş dönme Kürt yahudilerin var oldukları bilinmektedir. (Erich Brauer, Editor; Raphael Patai, The Jews of Kurdistan, Wayne State University Press, 1993, p. 45)

Eric Brauer’in naklettiğine göre o dönem Kürt Yahudi dönmelerinin olduğunu şöyle bildirmektedir.

Samawal bin Yahya Maghribi isimli bir Kürt Yahudi Dönmesi, David Alroy hakkında "İfhan al Yahud" (Yahudilerin sessizleşmesi) isminde bir kitap yazmıştır. Kitabında David Alroy'dan Menahem bin Şlomo al Ruhi adıyla olarak söz etmiştir. (Erich Brauer, Editor; Raphael Patai, The Jews of Kurdistan, Wayne State University Press, 1993, p. 59)

David Alroy hadisesinden sonra Kürt Yahudilerin din değiştirmesini ve birçok Yahudi’nin buna seyirci kalmasını o dönem Samawal bin Yahya Maghribi isimli bir Kürt Yahudi Dönmesi yazmış olduğu kitabında belirtmişti. Samawal bin Yahya kitabında kendisi gibi dönme olanların yaşadıkları durumu ve gizliliklerini anlatıyordu.

Alroy hadisesinden sonra birçok Kuzey Iraklı Yahudi din değiştirerek İslama geçmişti. Artık tarih onları Kürt Yahudileri olarak değil, Kürt Müslümanlar olarak hatırlayacaktı. Bu hadiseyle ilgili olarak o dönem Musul bölgesindeki aşiret reisi Şeyh Ahmet Barzani, Haham Natanel Barzani’yi ve oğlunu İslam’a geçmelerini istemişti. Fakat Haham Natanel, Ahmet Barzani’nin huzuruna gelerek İslam'a geçmektense öleceğini bildirmişti. Haham Netanel Halevi Barzani’nin, bugün Kuzey Irak’ta Barzan kentinde gömülüdür. Hatta mezarı bile Kürt Yahudileri için çok kutsal sayılmaktadır. (Erich Brauer, Editor; Raphael Patai, The Jews of Kurdistan, Wayne State University Press, 1993, p. 296)

Yahudi olmayan evlilik

O dönem aşireti Barzani Ailesi’nin, Haham Barzani ile bir kan bağı var mıdır ? O dönem Kuzey Irak’ta bir tek Barzani aşireti olduğu Osmanlı kayıtlarında görülmektedir. Yahudiler yaşadıkları yerleri soyisim olarak alırlar. Fakat burada ilginç olan husus Haham Barzani’nin de Kürt görünümlü Yahudilerden olmasıdır. Kürtçe ve Aramice konuşan bu ailenin, bugünkü Barzani aşiretinden olduğunu, kendiside Kuzey Iraklı (Zaho) Kürt Yahudisi Amerikalı Prof.Dr. Yona Sabar, Yahudi Barzani ailesinin kurucusunun 16. yüzyılda yaşayan Haham Samuel Barzani olduğunu belirterek, ailenin sonraki yüzyıllarda Musul, Kerkük ve Erbil yöresinde etkili olduğunu söylemişti. Fakat kamuoyundan gelen tepkiler neticesinde geri adım atmak zorunda kaldı.

Sabetayist sosyetenin, zengin Kürt işadamları ve sanatçıları ile yaptıkları evliliklerden artık bu bağı çok net bir şekilde çıkartabiliyoruz. Kürt aşiretlerinden Bedirhanilerin, Selanikli sabetayistler ile yapmış oldukları evliliklerinde rengi anlaşılmaktadır. Amaç Yahudi soylarını ve geleneklerini devam ettirmektir. Çünkü Tora’ya göre bir Yahudi ancak kendi milletinin soyu olan (İbrani) Yahudi ile evlenebilir.

Kürt Yahudileri tarih’ten bu yana soylarını korumuşlardır. Bu soy dinleri itibariyle önem arz etmektedir.

Çünki Tora (Tevrat)’a göre Yahudilikte soyun devam etmesi ulusun ve dinin devamı bakımından çok önemlidir.Tora’da Yahudi kanunlarına göre soyun önemi şöyle açıklanmaktadır; Yahudilikte soyun devam etmesi ulusun ve dinin devamı bakımından çok önemlidir. Annenin Yahudi olmadığı durumlarda, doğan çocuk da Yahudi değildir. İşte tarihin geri kalanında Yahudiler’in yaşam amaç ve görevlerini dinamitleyecek bir tehlike varsa, o da asimilasyondur. “Yahudi bir erkek yada kızın Yahudi olmayan biriyle evlenmesi başlı başına yasakken, bir ebeveynin de çocuğunu Yahudi olmayan biriyle evlendirmesi ayrı bir yasaktır. Bir Yahudi, üç bin yılı aşkın bir süredir kopmadan gelen bir zincirin halkası olduğunu aklından çıkarmamalıdır. Kendisi ya da çocukları Yahudi olmayan biriyle evlendiği takdirde, bunu yapmaktansa canlarını vermeyi göze almış olan tüm atalarına sırtını çevirmiş olur. Yahudi olmayan evlilik, Yahudiliğin misyonuna sırt çevirmektir.” (Tora-Devarim, Vaethanan, Bap: 7/3. Evlilik Kuralları Açıklaması, s. 154-155)

Yahudi kökenli Barzaniler


İdris Bitlis-i’nin (1452-1520) Selim Şahnamesini, İngilizceye çeviren araştırmacı Mehrdad R. Izady’nin belirttiğine göre Bitlisi, o dönem Kuzey Irak’ta Barzani aşiretinin var olduğunu bildirmektedir. (Mehrdad R. Izady, Sharaf Khan Bidlisi, The Sharafnama, The history of the Kurdish nation 1597, Mazda Publishers, 2005) Kuzey Irak'ta Yahudi kökenli tek bir Barzani Ailesi’nin olup olmadığına dair ipuçlarını Bitlisi’nin Şahnamesi çözecektir. Kitabın orjinalinin telif hakları ABD’li Mazda Publishers şirketi tarafından saklanmaktadır. Bu yüzden içindeki bilgilerde sınırlıdır.

Daha önce Barzani Ailesi’nin Yahudi bağlarını Yahudi Ansiklopedisi Judaica’nın Haham Ben Nethanel Barzani ailesi hakkında vermiş olduğu bilgiler doğrultusundan yola çıkarak analiz etmeye çalışmıştık.

Musul şehrinde yaşamış olan Haham Ben Nethanel Barzani Halevi Musula yerleşmiş ve bu bölgedeki Talmud eserlerini ve İbrani diline ait eserleri geniş bir kütüphanede toplamıştır. Bu eserler ve yazma kitaplar, yine haham olan oğlu Samuel Barzani’ye miras bırakmıştır. 1560 - 1630 yılları arasında yaşayan oğul, Kürdistanlı Kabalist Haham Samuel Barzani Ben Nathanel döneminin ünlü Kabalistlerindendir. Bu aile Barzani ismini ise yaşadığı bölgenin adından almıştır. Barzani ailesi Barazan bölgesinde ve Musulda Yeşiva okulunu kurdu. Barazani ailesinin diğer Kabalist hahamları Musul’da ve diğer Kürt şehirlerinde yaşamışlardı. Kürdistan bölgesinin en seçkin ve hahamlar yetiştiren ailelerindendi. Samuel Barzani Kabalistti, ve Kabala ya dair pek çok kitap yazmıştı. Bu kitapların bilinenleri ise ise Avnei Zikkaron, Sefer Ha-Iyyun, Sefer Derashot, ve Sefer Haruzot isimli eserleriydi. (Encyclopedia Judaica, Barzani Families, Vol.3. Keter: Jerusalem 1972, p. 138 )

Kürt şehirlerinde yaşam

Barzanilerin Yahudi olduğuna dair bilgileri Tarihçi Ahmet Uçar, Osmanlı arşivindeki Osmanlı belgelerine dayanarak Sallum Barzani isimli bir hahamın Musul'dan Selanik'e oradan da hahambaşının ricası ile Kudüs'e sürgün edildiğini söylemektedir. (Tarih ve Düşünce Dergisi, "Hahamların Torunları Barzaniler" Aralık 2002, s. 16-24) Hürriyet Gazetesi'nde aynı haberdeki demecinde de dahil olmak üzere Kuzey Irak'ta Yahudi kökenli tek bir Barzani ailesi olduğuna dair Osmanlı arşivlerinde kanıtlar olduğunu ve günümüz Barzani ailesinin atalarının Yahudi olduğundan şüphe edilemeyeceğini ifade etmektedir. (18 Şubat 2003 / Hürriyet /Barzani Ailesi’nin Yahudi olduğu ortaya çıktı.)

Mordechai Zaken “Jewish Subjects and their tribal Chieftains in Kurdistan” kitabında Kürt Yahudilerin, Molla Mustafa Barzani arasında özel bir bağ olduğunu vurgulamaktadır. Although there are reports about anti-Jewish incidents by Barzānī shaikhs and tribesmen, it appears that the leaders of this particular Naqshbandī shaikhly family, during the first half of the 20th century, notably Shaikh Ahmad and Mullā Mustafā Barzānī, had special relationships with Kurdish Jews under their patronage. Barzani aşireti özellikle 20. yüzyılda, Şeyh Ahmed, Molla Mustafa Barzani ve Nakşibendi şeyhi liderlerinin, Kürt Yahudiler ile aralarında özel ilişkileri vardı. Barzaniler, Kürt Yahudilerini himayesi altında koruyorlardı. Barzaniler ‘in Akra’daki Kürt Yahudileri ile ticari ilişkileri mevcuttu. (Mordechai Zaken, Jewish Subjects and their tribal Chieftains in Kurdistan, Netherland-Brill, 2007, p. 73, 369)

Barzani Ailesi’nin Yahudi asıllı olmasından ziyade İsrail ile olan tarihsel bağlarını inceleyelim. İsrail uzun süreden beri Barzani ailesinin denetiminde bir Kürt Devletini istiyor. Bugün İsrail’in Kuzey Irak ile olan ilişkilerini Kürdistanlı Yahudiler sağlıyor.

Molla Mustafa Barzani, 1960-70 yılları arasında Mossad direktörlerinden David Khajawa Khinno ve Haim Levakov ile sık sık görüşüyürdu. (Salom Nakdimon, İsraeli-Kurdish Connetion 1963-1975, Telaviv-1996, p. 23)

Kuzey Irak'taki Kürtler, Mossad'dan ilk yardımı, İsrailli askerler Kürt Yahudisi gerillaları eğitirken alıyorlardı. İsrail Başbakanı Levi Eshkol ve Kabine Başkanı Aryeh Eliav Barzani yandaşları için hastane yaptırmıştı. 1966’dan önceki dönemde, Başbakan Levi Eshkol adına, Molla Barzani, İsrail Dışişleri Bakanı Abba Eban’ın gönderdiği diplomatlar aracılığı ile görüşüyordu. (Ian Black & Benny Morris, İsrael’s Secret Wars: A History of Israel’s Intelligence Services (İsrail’in Gizli Savaşları : İsrail Gizli Servisinin Tarihi), Grove Press, Newyork-1992, p. 184-85)

Mossad'ın Barzani ile ilişkileri, Londra ve Sidney'de yayınlanan "Israel's Secret Wars - A History of Israel's Intelligence Services" (İsrail'in Gizli Savaşı - İsrail İstihbarat Servislerinin Tarihi) adlı kitapta da sergilenmektedir. Kitap, İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington'daki Brooking Enstitüsü'nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmıştır. Kitapta Mossad-Barzani ilişkileri, İsrail Dış İşleri Bakanlığı ve Mossad yazışmalarına dayanılarak açıklanmaktadır. Önsözde, kitabın yayından önce İsrail ordu yetkilileri tarafından da incelendiği belirtilmektedir.

Molla Mustafa Barzani, ilk kez 1966 yılında İsrail'e gitmişti. Kendisini kabul eden İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan'a, hediye olarak bir 'Kürt hançeri' ile birlikte, Kerkük petrol rafinelerinin planlarını da getirdi. 1969 yılı Mart ayında Kerkük petrollerine yapılan saldırı Barzani-Mossad işbirliğiyle yapılmıştı. Kerkük rafinerileri bombalanarak ve çalışamaz hale getirildi. Mossad-Barzani ilişkilerinin mimarı İsrail'in Tahran'daki askeri ateşesi Yaakov Nimrodi, (Mossad ajanı) aracılığı ile gerçekleştirilmişti. Kendiside Kürt Yahudisi olan Nimrodi, Sovyet silahlarının Barzani'nin eline geçmesinde rol oynamıştır. (Ian Black & Benny Morris, İsrael’s Secret Wars: A History of Israel’s Intelligence Services Grove Press, Newyork-1992, p. 327-29)

Mossad'ın Kürtlere desteği 1958'de başladı. İsrailli askeri danışmanların, cephaneyi ve silahları kapsayan yardımı 1963'de başladı. Ağustos 1965'de Kürt subaylar için eğitim kampları oluşturuldu. Haziran 1966'da İsrail Başbakanı Levi Eshkol Mustafa Barzani ile görüşmeler yaptı. 1967 Altıngün savaşları sonrası Kürtler’e silah yardımı yapıldı. Aylık yaklaşık 500.000 dolar da para yardımı yapıldı. Kürt lideri Mustafa Barzani önce Eylül 1967'de sonra Eylül 1973'de İsrail'i ziyaret etti. Barzani, Moshe Dayan ile özel görüşmelerde bulunmuştu. (Benjamin Beit-Hallahmi, The Israeli Connection, I.B.Tauris. Co Ltd., London 1988, p. 19)

Molla Barzani, İsrail ilişkilerinin devamında 1973’te İsrail’e ikinci kez ziyarete bulunuyor. 1950’lerden beri İsrail’de yaşıyan Kürt Yahudisi David Gabay’ın evinde kalmıştı. Dayan çok iyi Kürtçe konuşuyor Barzani ile Mossad arasındaki dialogları o sağlıyordu. CIA raporlarına göre MOSSAD şefi Zvi Zamir, Barzani’yi Kuzey Irak’taki kampında ziyaret ederek, Bağdat’a karşı yapılan saldırı ve sabotajların dozunun arttırılmasını istemişti. Kuzey Irak'ta, Kürt devleti adı altında İsrail etkisinde bir devlet kurulma çalışmalarının temelleri 1970'li yıllara kadar uzanır. Mossad'ın Barzani'ye yardımı 1970'lerden beri belli aralıklarla hep devam etti. Mossad, Barzani'ye hem modern silah yardımında bulunuyor, hem de çeşitli teçhizatları sağlıyordu. Hatta dönemin Mossad Başkanı Meir Amit, Barzani yandaşlarına, dağlardaki kamplara kadar gelip yardım sözü vermişti.

Barzani’nin görüştüğü isim Meir Amit, 1948 Arap-İsrail savaşı sırasında Haganah'a katılmış sonrasında ise Ordu'da kalmış ve Genaralliğe yükselmişdi. Askerliği sırasında Moshe Dayan'ın yakınında olmuştur. 1963'de Mossad direktörlüğünü yapan ve aynı zamanda Askeri İstihbarat’ın da başında olan Amit, İsrail'de bir Tarihi figür haline geldi. Mossad'dan emekli olmasına rahmen aktif bir siyasetçi olarak haberalma komitesi ve İsrail hükümeti için çalışmaya devam etti. Daha sonra 1977'de yılında Knesset'e seçildi ve Ulaşım bakanlığı yaptı ayrıca Menachem Begin Hükümetinin İletişim bakanı oldu fakat 1978’de her iki görevinden de istifa etmiştir.

İsrail Gizli Servisi Mossad, 1973 Yom Kippur Savaşı'nda, Mustafa Molla Barzani'den Irak petrol kuyularını bombalamasını istedi. Barzani de bunu kabul ederek uyguladı. (Dennis Eisenberg, Uri Dan, Eli Landau, Mossad - Les Services Secrets İsraeliens, Paddington Press, 1978, p. 267-68)

O gün Tanrı Avraam (İbrahim) ile bir anlaşma yaptı ve Mısırdaki Nehir’den, büyük nehre-Fırat Nehri’ne kadar olan bu bölgeyi senin soyuna verdim dedi. (Tora-Bereşit “Yaratılış” Bap: 15/19, Leh Leha)

Bene İsrael bu topraklara, Maşiah (Mesih) Dönemine kadar sahip olamayacaktır. (Tora-Bereşit “Yaratılış” Bap: 15/19 Rabilerin Açıklaması)

Tora’daki vurgulamaya göre, İsrailoğulları bu topraklara mesihin gelişiyle sahip olacaktır. Yahudilikteki mesih inancı doğrultusunda bu planı gerçekleştirecek liderlerinde Yahudi asıllı olması, ve Yahudiler için bu bölge’nin kutsal olması tesadüf değildir. Tevratta işaret edilen bu bölgenin bugünkü liderlerinin, Judaik oluşu Tora’daki kehanetlerin gerçekleşmesine zemin hazırlayacaktır.

Bu topraklar Tevratta, Avraam (İbrahim) ile Tanrının anlaşması sonucu, Tanrı tarafından İbrahim’in nesline İsrailoğullarına ebediyyen verilmiştir. Torada, Tanrı bu topraklar için İsrailoğullarına zafer sözü vermektedir.

Tanrı tüm bu ulusları önünüzden sürecek ve sizden büyük ve güçlü ulusların toprağını mülk alacaksınız. Ayağınızın bastığı her yer sizin olacak : sınırlarınız çölden ve Levanondan, nehirden-Fırat nehrinden Akdenize kadar olacak sınırınız. Önünüzde kimse duramayacak. (Tora-Devarim Bap: 11/23-24)

Yedi Kenan ulusuna karşı çıktığınız savaşlarda ayağınızı bastığınız her yer sizin olacak. ( Raşbam )’a göre Ancak o sınırlar Erets-israil’e ilk girildiği zamanki temel sınırlardır. Fıratın Erets İsrael’in sınırını işaretlemesi, ancak Maşiah (Mesih)’in gelişinden sonra gerçekleşecektir. (Tora-Devarim Bap: 11/23-24. Rabilerin Açıklaması)

Mossad, Mesud Barzani’ye silah ve para yardımında bulunuyordu.

İSRAİL’DEKİ KÜRT YAHUDİLERİ

İsrail eski Savunma Bakanı İshak Morhehay Kuzey Irak’ın Zaho şehrinde doğmuş bir Kürt Yahudisidir.

İsrail’in 16.Genelkurmay Başkanı ve Eski Savunma Bakanı Şaul Mofaz’da Tahran doğumlu bir Kürt Yahudisidir.

İsrail kurulduktan sonra, Kuzey Irak ve Suriye’de yaşayan 200 bin Kürt Yahudisi, büyük bir operasyon ile İsrail’e getirilmişler ve İsrail parlamentosunda önemli mevkilerde bulunmuşlardı. Bugün de İsrail’de 250 binden fazla Kürt Yahudisi yaşamaktadır. İsrail’in Molla Mustafa Barzani ile kurduğu ilişkiler, bugün de oğul Mesud Barzani ile devam etmektedir.İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarında 150,000 Kürt Yahudisinin olduğu bilinmektedir. 1950'li yıllarda yaklaşık 100 bin Kuzey Iraklı Kürt Yahudisi Mossad'ın düzenlediği Ezra ve Nehemya adı verilen operasyonla İsrail'e götürüldüğü bilinmektedir.

Bugün İsrail’de yaşayan Barzani soyisimli Yahudi aileler bulunmaktadır. Bu aileler zamanında Kuzey Irak’tan İsrail’e yerleşmişler ve bugünde Kudüs’te yaşamaktadırlar. Bu aile’nin bir ferdinin fotoğraflarından yararlandık. Soy ismi Barzani, Kürtçeyi ve İbranice’yi anadili gibi konuşmakta, İsrail’de Kürt Yahudileri’nin olduğu köylerin birinde yaşamaktadır. Kürt geleneklerine göre giyinmekte ve Kürt şenlikleri, festivalleri düzenlemektedir. Katıldığı bir festivalde İsrail 16. Genelkurmay Başkanı Şaul Mofaz ve Cumhurbaşkanı Şimon Peres’le bile fotoğrafları vardır. Bu kişi Kuzey Iraklı Yahudilerden ve soyadı Barzani, Barzani aşireti ile bir soy bağı var mıdır ? Araştırıyorum… Ama şunu biliyoruz ki İsrail’de Kürt Yahudisi olupta Barzani soyadını taşıyan yüzlerce Yahudi var. Bunların Barzani aşireti ile bir bağları olduğu çıkarsa, Barzani Aşireti’nin de tarihi geçmişi de ortaya çıkacaktır.

Büyük Orta Doğu, İsrail’in güvenliğinin tek yoludur ve burada Kürtlere ve özellikle Kürt-Yahudilerine önemli bir şekilde rol verilmektedir. İsrail, bölgede rahat bir şekilde yaşamak için "Büyük İsrail'i" kurmak zorundadır. Yahudilerin, Kürtler ile olan tarihsel bağlarını incelediğimizde, 50 yıllık Barzani-İsrail ilişkilerini, ve kripto gizli Kürt Yahudileri’nin varlığını göz önüne aldığımızda, Kürt Yahudi devleti kurulacak tezi artık çok net bir şekilde doğrulanmış ve kanıtlanmıştır.

Salim Meriç

Odatv.com

6/02/2010

Amerika, İsrail'in cezasını vermezse

Erdoğan'ın açıklamadığı karar neydi? Erdoğan'ın "hayırlı olsun" dediği karar yoksa bu muydu?

son kararımız hayırlı

İsrail'in 'Mavi Marmara' gemisine düzenlediği saldırının ardından Başbakan dönüş yolunda bir karar aldıklarından söz etmiş ve " Umarım son kararımız hayırlı olur" demişti.

Mavi Marmara' gemisi

Ancak heyecanla beklenen grup toplantısında sert konuşmasına rağmen herhangi bir karardan söz etmedi.

İddialara göre Erdoğan'ın Ankara'ya dönüşünden grup toplantısına kadar geçen 2 saatte, ABD, Genelkurmay 2. Başkanı ve MİT Müsteşarı ve Adalet Bakanı ile yaptığı görüşmelerinden ardından o kararı açıklamamaya ikna oldu.

Dünyanın en çok ziyaret edilen haber sitesi drudge report ve İsrail basını o karanın ne olduğunu ilişkin maneşetler yaptı. İdidalara göre o karar Erdoğan'ın bir sonraki Gazze yardım gemisine Türk donanmasının eşlik etmesi emrini vermesiydi.

Debka ve Jerusalem Post gazetesinin Ankara kaynaklı haberine göre, Erdoğan Genlkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile Türk deniz kuvvetlerinin yardım gemilerine eşlik etmesi seçeneğini konuştu. Hatta yardım gemilerine Türk Hava Kuvvetleri'ne ait uçakların bile eşlik etmesi üzerinde durulduğu iddia edildi.

Debka "Ankara'daki kaynaklarımızın verdiği bilgiye göre Erdoğan yumuşaması konusunda ikna edilemiyor. Amerika, İsrail'in cezasını vermezse Türkiye verecek diyor" yorumunu yaptı.
(Vatan)