Dünya

Dünya
antik kent etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
antik kent etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10/31/2011

libya'dan isyan sırasında kaçıralan paha biçilemez antika ve sikkelerin peşine interpol takibi başlatıldı

Katya Adler

BBC Muhabiri, Trablus


Libya'nın Ulusal Geçiş Konseyi, Libya'daki isyan sırasında Bingazi'de bir bankadan çalınan yüzlerce antika sikkenin Mısır'a götürülmüş olabileceğine inanıyor.
Mayıs ayında Bingazi'de Muammer Kaddafi yanlıları ve muhalifleri arasındaki çatışmalarda ölüm kalım mücadelesi verilirken, bir bankada tutulan yedi bini aşkın paha biçilmez sikke ve değerli antikanın, düzenlenen soygunda çalındığı ortaya çıktı.

Bankada çıkan yangının o dönemde çatışmalardan kaynaklandığı düşünülmüştü. Ancak şimdi, bunun profesyonelce düzenlenen soygunun parçası olduğu anlaşılıyor.

Soyguncuların hedefi 'Bingazi hazinesi' adı verilen bir koleksiyondu.

Koleksiyonda Yunan, Roma, Bizans ve erken İslami döneme ait sikkeler başta olmak üzere, küçük heykelcikler ve takıların da aralarında olduğu 10 binden fazla parça bulunuyordu.
İade edildi, kasada unutuldu
Libya'nın Leptis Magna antik kenti

Bunların büyük bölümü İtalya'nın Libya'yı işgal yıllarında (1912-1943) bulunmuş ve ülkeden çıkarılmıştı.

Ancak ülke bağımsızlığını kazandıktan sonra İtalya, 1961'de bu hazineyi Libya'ya iade etti.

Hazinenin sergilenmesi için özel olarak inşa edilecek müze projesi, asla hayata geçirilemediği için hazine onyıllardır Bingazi Ticaret Bankası'nın kasasında tutuluyordu.

Trablus Müzesi'nin Genel Müdürü Dr. Salih Elgab, sikkelerin hiç fotoğraflarla ya da envanterle belgelenmediğini; adeta unutulmuş göründüklerini kaydetti.

Zengin bir tarihi olan Libya'daki en önemli sikke koleksiyonu olmamakla birlikte Dr. Elgab, bu hazinenin yine de Libya'nın tarihi mozaiğini ortaya koymak açısından büyük önem taşıdığını söylüyor.

Elgab, koleksiyonun kimi zaman hizipleşmeler, husumetler yaşayan pek çok farklı bölge ve grubun, aslında tek bir Libya'nın parçası olduğunu gösterdiği görüşünde...
İçeriden birileri mi?

Libya'nın tarihi mirastan sorumlu bakan vekili Fadıl el Hasi, BBC'ye soygunun hazine konusunda önceden bilgisi olan kişilerce düzenlendiğine dair şüpheler olduğunu söyledi.

El Hasi, banka çalışanlarının tekrar tekrar sorgulandığını anlattı.

Soyguncular, sikkelere ulaşmak için bankanın kasa dairesinin beton tavanını özel gereçlerle deldi.

İçeri girdiklerinde ise sadece en kıymetli parçaları alarak buradan ayrıldıklarına dikkat çekiliyor.

El Hasi soygunu Temmuz ayında uluslararası polis teşkilatı Interpol'e de bildirmiş.

Uluslararası antika piyasaları da parçaların bulunması için taranıyor.

Mısır'da bulunan yüzlerce sikkenin bu koleksiyonun parçası olabileceği düşünülüyor.

Ancak El Hasi, bunların kaynağının teyit edilmesi için inceleme sonuçlarını beklediklerini belirtiyor.

Libya'nın son aylarda yaşadığı çalkantıların bu hırsızlığın gölgede kalmasına yol açtığını belirten el Hasi, kendisi ya da bir yetkilinin önümüzdeki günlerde Mısır'a giderek girişimleri sürdüreceğini kaydetti.

Bingazi'deki kuyumcular pazarında da kıymetli sikkeler gezindiği yolunda iddialar bulunuyor.

9/03/2011

kayıp troia hazinesini yunanistana kaçıran alman arkeologun sırrı çözüldü

Çanakkale'ye bağlı Tevfikiye Köyü sınırlarındaki Troia Antik Kenti'nden Alman arkeolog Schliemann'ın bulup kaçırdığı hazinelerin gizemi çözüldü. İzzettin Efendi'nin yürüttüğü soruşturma sonunda Dahiliye Nezareti'nce kaleme alınan belge, Schliemann'ın Troia Kralı Priamos'a ait olduğunu söylediği hazineleri Atina'ya ne zaman, kaç kerede, kimlerin yardımıyla ve nasıl kaçırdığı konularındaki şüpheleri ortadan kaldırdı.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi ve Troia Kazı Heyeti Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Rüstem Aslan ile Tarih Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Sönmez, arkeolog Schliemann ile ilgili uluslararası arkeolojik araştırma makalesi hazırlamak için iki yıl önce çalışmalara başladı. İki öğretim üyesi, Schliemann'ın 'Priamos Hazineleri' olduğunu ileri sürdüğü hazinelerin kaçırılışıyla ilgili arşivlerde ne kadar belge varsa hepsini tek tek taradı. Osmanlı arşivlerinden çıkan bir belge hazinelerin kaçırılışıyla ilgili pek çok bilinmeyene ışık tuttu. Troia hazinelerinin Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından 1873 yılında Yunanistan'ın Atina kentine kaçırılışının ardından olayla ilgili Osmanlı Devleti'nin başlattığı soruşturmanın belgeleri gün ışığına çıktı. Dahiliye Nezareti'nce 24 Temmuz 1874 tarihinde Osmanlıca olarak kaleme alınan belge, olayla ilgili sır perdesini ortadan kaldırdı.

SCHLIEMANN HAZİNELERİ ÜÇ PARTİDE KAÇIRMIŞ
ÇOMÜ öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Sönmez, Osmanlı Arşivi'nde ortaya çıkan belgenin Schliemann'ın hazineleri kaçırması ile ilgili olarak Osmanlı Devleti'nin açtığı soruşturmanın detayları hakkında bilgiler verdiğini söyledi. Sönmez, "Osmanlı Devleti, Schliemann hazineleri Atina'ya kaçırdıktan sonra hemen soruşturma başlatmış. İzzettin Efendi'yi de bu soruşturma kapsamında görevlendirmiş. Soruşturma sonunda, Dahiliye Nezareti'nce hazırlanan belgede, Schliemann, "Hükümet tarafından tayin edilen Emin Efendi'nin memuriyeti zamanında çıkarılmış olan eşyaları 1873 senesi Nisan ayı başında ve aynı senenin Mayıs ayı sonunda olmak üzere iki kez, Kumkale nahiyesinde bulunan Karanlık Liman isimli yerde, kereste yüklemek üzere gelmiş olan Yunanlı kaptan Andreya'nın gemisine koyarak kaçırmıştır. Üçüncü kez ise, hafif olup da koyun ve koltuğa sığabilen altın mücevherleri ise bir kasa içerisinde ve kendisi ile yanındakiler ceplerinde olarak Kumkale İskelesi?nden Abdullah reisin kayığıyla Kale-i Sultaniye gümrük idaresine getirip oradan Atina'ya götürmüştür' denmekte. Bu ifade, Schilimann'ın Troia'da bulduğu hazineleri tek değil, üç seferde kaçırdığını gözler önüne seriyorö dedi.

HAZİNELER 50 BİN FRANK'A GİTTİ
Yrd. Doç. Dr. Ali Sönmez, Schliemann'ın hazineleri kaçırmasının ardından Osmanlı Devleti'nin hazinelerin peşine düştüğünü, ancak geri almakta başarılı olamadığını söyledi. Sönmez, "Osmanlı Devleti, hazineler için Yunan hükümetine başvurmuş. İşi takip etmek için de o dönemin müze müdürü Dethier'i görevlendirmiş. Bir avukat atanmış. Yunanistan'daki ilk mahkeme Mart ayında başlamış ve Osmanlı Devleti'nin aleyhine sonuçlanmış. Daha sonra Osmanlı Devleti itiraz etmiş. Yüksek mahkemeye giderek bu kararını iptal ettirmiş. Hemen akabinde Schliemann'ın evine bir haciz gelmiş. Ama bu durumu önceden Yunan hükümetinden öğrendiği için hazineleri evinden kaçırdığını tahmin ediliyor. Daha sonra Osmanlı Devleti 9 ay süren süren mahkeme sürecinin ardından bu işi anlaşma ile neticelendirmek zorunda kalmış. Schliemann, Osmanlı Devleti'ne 50 bin Frank ödemiş ve dava kapanmış. Oysa, Osmanlı, başlangıçta 1 milyon Frank'ın üzerinde bir para istemiş. Ama o günün şartlarında bunu elde etmek imkansız olduğundan Osmanlı Devleti 50 bin Frank'ı kabul etmek zorunda kalmış" dedi.

BELGE TROİA HAZİNELERİNİN SIRRINI ÇÖZÜYOR
ÇOMÜ öğretim üyesi ve Troia Kazı Heyeti Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Rüstem Aslan ise, hazinelerin ne zaman, nereden, kaç kerede, kimler tarafından ve nasıl kaçırıldığı konularına açıklık getirmesi ve Osmanlı Devleti'nin hazineler kaçırıldıktan hemen sonra konuyu aydınlatmak için takındığı ısrarcı tutumu anlatmasının belgeyi iki açıdan önemli kıldığını belirtti. Troia hazinelerinin kaçırılışıyla ilgili pek çok konunun uzmanlar tarafından halen tartışıldığına dikkat çeken Doç. Dr. Aslan, bu belgenin, bunun tek bir büyük hazine olduğu ve bir kısmının Troia'da bulunmadığı yönündeki iddiayı çürüttüğünü söyledi. Doç. Dr. Rüstem Aslan, "Şimdiye kadar, Schliemann'ın 31 Mayıs'ta Troia'da önemli bir hazine bulduğunu, ve bunu Calvert'in çitliğine yolladığını, ardından da Atina'ya kaçırdığını ve karısı Sophia Schliemann'nın hazineler bulunurken iddia edildiği gibi Troia'da olmadığını biliyorduk. Aradan onca yıl geçmesine rağmen hazinelerin bir kısmının gerçekten Troia'da bulunup bulunmadığı konusunda hala şüpheler vardı. Bir iddiaya göre, buluntular bir tek büyük hazineydi ve 31 Mayıs'ta bulunup kaçırıldı. Bir başka iddiaya göre ise, buluntular küçük küçük hazinelerdi ama Schliemann sansasyon yaratmak için büyük hazine bulduğunu söylüyordu. İşte bu belge, Schliemann'ın Troia'da 1873 yılının Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında küçük küçük hazineler bulup, bunları üç ayrı seferde kaçırdığını ve hazinelerin tek bir büyük hazine olmadığını ortaya koydu. Ayrıca hazinelerin hepsinin Troia'da bulunduğunu gösterdi. Bu da Troia hazinelerinin sırrını çözüyor" dedi.

Aslan, kesin cevabı veren bu belge doğrultusunda hazırlayacakları daha geniş bilgilerin yer aldığı arkeolojik araştırma makalesini, uluslararası alanda kamuoyunda duyurmak için Almanca ve Türkçe olarak yayınlayıp kamuoyu ile paylaşacaklarını da kaydetti. Bir arkeolog olarak hazinelerin çıktığı yerde sergilenmesi gerektiğini de savunan Aslan, ihale aşamasına gelen Troia Müzesi'nin, hazinelerin geri dönme umudunu güçlendirdiğini de belirtti.

7/26/2011

hz.isanın on iki havarisinden olan st.philippusun mezarı denizlide hierapolis antik kentinde bulundu

Denizli’nin 18 kilometre kuzeyinde yer alan Hierapolis (Pamukkale) antik kentindeki kazılara 32 yıldır başkanlık eden İtalyan profesör Francesco D’Andria, Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan ve 2 bin yıl önce Romalılar tarafından öldürülen St. Philippus’un mezarını bulduklarını açıkladı. Prof. Dr. Francesco D’Andria, "İncil’de adı geçen ve Hıristiyan camiası için çok önemli olan St. Philippus’un mezarının bulunması tüm dünyada büyük ses getirecek" dedi.
Hierapolis (Pamukkale) kentinde devam eden kazılara 32 yıldır başkanlık eden Prof. Dr. Francesco D’Andria, Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan St. Philippus’un Hıristiyan dinini yaymak için Hierapolis’e geldiğini ve Romalılar tarafından öldürüldüğünü belirtti.

Yıllardır St. Philippus’un mezarını bulmak için çaba harcadıklarını anlatan Prof. Dr. Francesco D’Andria, "Bugüne kadar St. Philippus’in mezarı Şehitlik Tepesi’nde olduğu sanılıyordu. Bu bölgede yaptığımız jeofizik araştırmalarda mezarın izine rastlayamadık. Bir ay önce Şehitlik Tepesi’ndeki St. Philippus Kilisesi’nin 40 metre yakınında yeni bir kilise kalıntısı bulduk. Burada yaptığımız kazılarda Hz. İsa’nın havarilerinden St. Philippus’un mezarını bulduk. Henüz mezarı açmadık. Ama bu mezar bir gün mutlaka açılacak. Bu buluş Hıristiyan dünyası ve arkeoloji için çok önemli. Hıristiyanlar buraya hacı olmaya gelecek" dedi.

Yapısı ve yazıtlardan mezarın St. Philippus’a ait olduğunun anlaşıldığını belirten Prof. Dr. Francesco D’Andria, "İsa’nın 12 havarisinden biri olan St. Philippus şehit kabul edilir. Bu nedenle adına yaptırılan Şehitlik Tepesi’ndeki kiliseye de Martyrion denilir. Arkeologlar yıllardır, St. Philippus’un mezarının bu kilisede olduğunu düşündü. Ama mezarın izi bulunamamıştı. Bir ay önce bulduğumuz kilise kalıntısını temizlerken mezara rastladık ve görkemli mezarı ortaya çıkardık. Yaptığımız inceleme sonucu St. Philippus’un mezarının Bizans dönemine rastlayan 5’inci Yüzyıl’da adına yaptırılan kiliseden çıkarılıp, yeni bulduğumuz mezara nakledildiğini belirledik. Bu buluş bize büyük heyecan verdi. İncil’de adı geçen ve hristiyan camiası için çok önemli olan St. Philippus’un mezarının bulunması tüm dünyada ses getirecek. İnanç turizmi, arkeoloji ve hristiyan dünyası adına önemli bir yapıtı ortaya çıkardık, mutluyuz" diye konuştu.

6/15/2011

eurovizyon birincisi azerbaycanlı sanatçılar yunanlılara kızdığı için türk bayrağını açmış

Denizli’nin dünyaca ünlü turizm merkezlerinden olan Pamukkale’ye gelen, 56’ncı Eurovision Şarkı Yarışması’nın birincisi Azerbaycanlı Nigar Cemal ile Eldar Gasimov, 1600 yıllık antik havuzda yüzüp stres attı. Denizli Belediyesi ve TRT tarafından düzenlenen Türkçevizyon Müzik Festivali çerçevesinde Pamukkale Antik Tiyatro’da festivalin onur konuğu olarak yarın sahneye çıkacak olan Nigar- Eldar ikilisi, Pamukkale Örenyeri konusunda yetkililerden bilgiler aldı, ardından 36 derece su dolu havuza girdi.


’YUNANLILARA KARŞI AÇTIM’


DHA’nın sorularını yanıtlayan Nigar Cemal, birinci olduktan sonra sahneye Türk bayrağı ile çıkması konusunda şunları söyledi:

"Türkiye Eurovision’da elenince Yunan grup ülkelerinin bayrağını açarak sevinç gösterisinde bulundu. Bu duruma çok üzüldüm. Çünkü, biz Türkiye ile aynı millet iki devlet konumundayız. ’Finale kalırsak, kaybetsek de kazansak da Türk bayrağı açacağım’ diye o anda karar verdim. Finalde şampiyon olduk. Hemen elime Türk bayrağı alıp açtım, bu şekilde sevincimi dünyaya gösterdim. Türk bayrağı açmama neden olan Yunanlıların davranışı oldu."

TARKAN İLE DÜET YAPMAK İSTİYOR

Nigar Cemal, Türkiye’de çok sevdiği ve beğenerek dinlediği sanatçılar olduğunu kaydederek, bunların başında Tarkan ile Rafet El Roman’ın geldiğini söyledi. Nigar, "Tarkan ile düet yapmak isterim. Umarım böyle bir fırsat elime geçer" dedi.

Eldar Gasimov da Pamukkale’yi çok sevdiğini belirterek, "Pamukkale’deki Türkçevizyon etkinliğine herkesi bekliyorum. Burada Eurovision’da şampiyon olduğumuz şarkıyı seslendireceğiz" diye konuştu.
hürriyet

6/06/2011

mezopotomyada bir antik uygarlığa ait sözlük tam 90 yılda tamamlanabildi

Mezopotamya'daki bu antik uygarlığa ait sözlük hazırlanmasına, küçük bir akademik grup tarafından Türkiye, Irak, İran ve Suriye'de bulunan kil ve taş tabletler üzerinde çalışılarak başlandı.


On yıllar geçtikçe büyüyen, bir sonraki kuşaklar tarafından devam ettirilen ekibe, dünyanın dört bir yanından da katılımlar oldu.

Bugün aradan 90 yıl geçti ve sözlüğün tamamlandığı resmi olarak ilan edildi.

21 ciltten oluşan ve bir antik medeniyetin ansiklopedisi niteliğindeki sözlükte aşk mektuplarından, tıbbi reçetelere, vergi kayıtlarından, astronomik gözlem sonuçlarına, dinsel metinlere, kontratlara ve şiirlere dek zengin bilgiler yer alıyor.

Son olarak M.S. 100 yılında yazıya geçirilmiş olan bu dilin sözlüğü, Şikago Üniversitesi Oryantal Enstitüsü bünyesinde hazırlandı.

Projeler arasında, Hititçe sözlük çalışması da bulunuyor.
trt türk

4/04/2011

galilee denizine bakan bir mağarada 70 adet antik kitap bulundu

2000 yıla yakın zamandır bir mağarada duran 70 antik kitap günışığına çıktı. Hz. İsa'ya ait en eski resim bu kitaplardan birinin kapağında olabilir.
Yakın zaman önce, Galilee Denizi'ne bakan bir mağarada 70 kitaplık istif bulundu.

Antik kitapların kapaklarından birinde Hz. İsa'ya ait olduğu iddia edilen ve peygamberin yaşadığı dönemde onu tanıyan biri tarafından yapıldığı düşünülen bir portre bulunuyor.

Kredi kartından biraz daha küçük olan kitapçık dört tarafından da mühürlenmiş ve hem ön hem arka kapağında üç boyutlu bir insan kafası var. Figürlerin biri sakallı diğerinde ise sakal yok.

Resimlerin altında eski İbranice metinler yazıyor, ancak bunlar henüz tamamen deşifre edilemedi. Tercüme edilen kitapçıklardan biri "İsrail'in kurtarıcısı" adını taşıyor.

Kitapların kendisine miras kaldığını öne süren mağaranın sahibi, kitapçıkları satmayı reddettiği için sadece 2 kitapçık test için İngiltere ve İsviçre'ye gönderildi. Yapılan araştırma, Ürdün'ün Saham bölgesinde bulunan kalıntıların orijinal olduğunu ortaya çıkardı.
trt türk

1/31/2011

incilde bahsi geçen yedi kiliseden biri olan laodikya kilisesi bulundu

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, dün sabah Laodikya Antik Kenti’ni gezdi. Laodikya Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Celal Şimşek, tarihi kentte devam eden kazılarla ilgili bilgi vererek, İncil’de adı geçen 7 kiliseden biri olan Laodikya Kilisesi’ni bulduklarını açıkladı.

Kilisenin Kral Konstantin döneminde yapıldığını ifade eden Şimşek, “Bu yıl ilk kez yer altında radar taraması yaptık ve 4’üncü Yüzyıl’da yapılmış Laodikya Kilisesi’ni bulduk. 8 ayak üzerine oturtulmuş 2 bin metrekare alandaki kilisenin büyük bölümü orijinalliğini koruyor” dedi. Bakan Günay da kilisenin bulunmasından büyük heyecan duyduğunu belirterek, “Kutsal kilise alanı ile karşılaştım. Heyecan verici. Bu yaz restorasyonunda önemli adımlar atılarak yapı ortaya çıkarıldıktan sonra uluslararası basını da çağırıp bir toplantı yapabiliriz” diye konuştu. Kilisenin vaftiz havuzunu gören Bakan Günay, gerek işlemesi gerek yapısıyla bunun Ayasofya Kilisesi’ndekinden daha etkileyici olduğunu ve ayrı bir estetiği bulunduğunu ifade etti.
hürriyet gündem

12/24/2010

türkiye'nin en büyük arkeoloji müzesi denizli'de açılacak

Denizli'de Türkiye'nin en büyük arkeoloji müzesini kurabilmek için başlatılan proje çalışmalarının 2011 yılında biteceği bildirildi.

Denizli, çevresindeki birçok antik kentle Roma döneminin önemli mekanlarından biri konumunda.

Kazı çalışmaları devam eden antik kentlerden çıkartılan Roma dönemine ait imparator başları, kitabeler, dini simgeler, mermer makinelerinin kalıntıları, kabartmalar, belgeler, dönemin özel eşyaları gibi çeşitli materyaller, Denizli Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Denizli Valiliği ve Pamukkale Üniversitesi katkılarıyla hayat geçirilecek olan müzede sergilenecek.

Denizli'de başlatılan şehir düzenleme çalışmalarının ardından yapılacak olan müzenin proje çalışmaları 2011 yılında tamamlanacak.

Proje çalışmalarının tamamlanmasının ardından yapımına başlanacak olan müze, Roma dönemiyle ilgili belge ve bilginin toplandığı bir arşiv ve dokümantasyon merkezi de olacak.

Hierapolis, Laodikya, Tripolis, Colosae ve Afrodisyas gibi antik kent merkezleri ile Attuda, Eumenia, Apollonia Salbace, Heraklia Salbace, Hieron Dionysopolis, Küçük ve Büyük Höyük, Sebastopolis, Tabae antik kentlerinde bulunan binlerce yıllık tarihi buluntuların sergilenmeye başlanmasının ardından Denizli'nin müze turizminde dünyanın önde gelen mekanlarından biri olması bekleniyor.

''Paris'teki Louvre Müzesi Tadında ve Kalitesinde Bir Müze"
Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekci, Laodikya'daki kazı çalışmalarının Pamukkale Üniversitesi öğretim üyelerinden destek alınarak, Denizli Belediyesi tarafından yapıldığını vurguladı.

Zeybekci, ''Dünyanın en büyük arkeoloji müzelerinden birisini, Türkiye'nin ise en büyük arkeoloji müzesini Denizli'de hayata geçireceğiz. Yaklaşık olarak 100 bin mertrekare alanda hayata geçecek arkeoloji müzesini Denizli merkezde yapacağız.''

Müzede sergilenecek çok sayıda tarihi eserin bulunduğunu belirten Zeybekci, ''Arkeolojik zenginliklerimiz fazlasıyla var. Paris'teki Louvre Müzesi tadında ve kalitesinde, öneminde ve iddiasında bir müzeden bahsediyoruz. Denizli'nin orta yerinde bir müze. Proje kısa süre içerisinde bitecek. Proje biterken finansman kaynaklarını da yaratıp en kısa sürede inşaatının da başlamasını istiyoruz. 2011 yılında proje çalışmaları bitecek'' diye konuştu.
trt türk

10/08/2010

tokatta efes kadar büyük Sebastopolis antik kenti

Tokat'ın Sulusaray ilçesinde bulunan, M.Ö. 1'inci yüzyıla ait Sebastopolis antik kentinde ilk olarak 1987 yılında kazı çalışmaları başladı.

Sebastopolis antik kenti

Küçük bir bölümün kazısı yapılan antik kentte çalışmalar 1991 yılında sonlandırıldı. İlk kazılardan sonra, İngiltere Veliaht Prensi Charles 1992 yılında gayriresmi olarak Sebastopolis'i ziyaret etmişti.



19 yıl aradan sonra bu Ağustos 2010 yılında tekrar başlayan kazı çalışmalarında önemli bulgular elde edildi. Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin işbirliği ile Dr. Markus Kohl'un başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarında bir ibadethane ve bir hamam açığa çıkartıldı, ilk incelemelerde ise Sebastopolis'in Efes antik kenti kadar büyük olduğu anlaşıldı. Kazılarda elde edilen tabletlerde kentin en büyük tanrısının Heracles olduğu, 7 metre yüksekliğindeki surlardan oluşan yaklaşık 30 dönümlük bir alanı kapsadığı öğrenildi.